21 Mayıs 2012 Pazartesi

Bu ara Hep Teras...:-)
Yeni bir Pazar sabahına uyanırken öyle zorlandım ki; Ctesi Günü'nün yoğun temposu, 19 Mayıs'ı, yemeği, şarabı derken bitap düşmüşüz; dolayısıyla,  geç kalkıp, geç bir kahvaltıyla bu yeni güne başlayabildim ve ardından elbette gazetelerimle başbaşa zamanım...
Bundan güzel Pazar keyfi var mı!! :)))  Yok, yok ve yok!!
İlerleyen saatleri dinlenmeye ayırırım diye düşünürken, kendimi bir Cihangir Milongası'nda ve Teras'ının manzarasını izlerken buldum...
Yine çok keyifli tandalar esti geçti...Rüzgar gibi! :))
O kadar keyifliydi ki ortam, evde kalmak hata olurmuş diye düşünmeden edemedim!!
 Dinlenmemi orada gerçekleştirdim zira;  ruhen, bedenen, aklen  dinlendim sanırsam...:))
Sonrasındaysa diğer Teras'a geçtim...
Bu ara ritüel oldu, iki Terası da deneyimlemek...
Manzara eşliğinde pek sevdiğim kişisel doping içeceğimden bir kadeh içip-bu içecek bir sır ahaha...:)-pisti seyre daldım.
Geç gitmeme rağmen keyifli bir iki dans da edebildim; bir Romanyalı, bir Alman ve bir Türk yaşça olgun ve deneyimli Milongueroyla...
Eee karşılaşmışız, milongaya gitmişiz,  niye dans etmeyelim..
Dilimiz bu zaten "Dans!" Evrensel ve Keyifli bir dil konuşabilme tüm çabamız..
 Sonuna kadar kalamadım tabi milonganın, uyku bastırıverdi ansızın!!
Yolda giderken,  aklıma bir süre önce kaybettiğim bir arkadaşım takıldı!!
İnsan hiç beklemediği anda, hiç beklemediği bir dostunu kaybedince çok garip bir his beliriyor...Öncesi hissizlik, sonrasındaysa derin bir acı!!
Aman ne güzel; gel de baş et şimdi bu duyguyla!!! Akşam akşam nerden çıktı!!
Neden aklıma geldi bilmiyorum ama o an farkettim ki, bu sızı hiç dinmiyor ve belki dinmeyecek bilmiyorum. Çünkü ilk bu haberi öğrendiğim an hep aklımda...Bir facebook sayfasında ve yazılan yorumlar...İşte hayatın şakası...Gül bakalım gülebiliyorsan!!...Bu olaydan sonra espri anlayışın kalır mı bakalım!!! Kalırsa da senden şanslısı yok!
İşin komiği, tüm dünya bundan bihaberken, senin tüm hücrelerin isyan ediyor!!
Oysa kimin umurunda ki aslında kim var , kim yok, kim geliyor, kim gidiyor, kim yaşıyor, kim yaşamıyor...
 Bizim çok derinen algıladığımız ve yaşamaya çalıştığımız bu dünyada, aslında her şey pek mi derinde ki, yoksa sandığının ve yaşadığının aksine, yüzeylerde mi!
 Kimbilir!! Herkes kendi yaşadığını bilir!!
Belki de, her şey anın getirdiklerinde zaten...Bu kadar da basit işte..
Biz yine de inadına anın derinliklerinde yolculuk edelim...O çok sevdiğimiz dostlarımızsa hep içimizde gülümsesin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder