22 Haziran 2015 Pazartesi

Tango derin bir okyanus. Müziğinin ve tüm hareketsel bütünlüğünün içine daldıkça uyanıyor, kendini daha da bambaşka boyutlarıyla buluyor insan. O müziğin içindeki yolculuk, insanın uçuşunu sağlayan temel frekansları sunuyor. Yakın dansla gelen birliktelik ise belki de bu dansın tek dili ve sessiz sesliliği oluyor...
İşte tango dünyasının ve dansının içinde ne kadar sürede bulunmuş olursanız olun, bazı parçalar vardır ki, bir ömürlük hissedersiniz. Elbette "Golden Age" hep ömürlük deriz ve nice fazla sayıda eserlerle bunu güçlendiririz ama bu çok sayıda olanların içinde benim ruhuma temas edenlerinden biri D'Arienzo 'dan "El Flete" dir. Bu parçayı dinlediğimde tangoya ilk başladığım yıllara dönerim. Hatta şu anda da etkisini tüm hücrelerime yansıtmak  için bu parçayı dinliyorum ve yine bir "timeline" yolculuk yapıyorum. Yani bugünün enerjisi dahil, bir de on, on beş , yirmi yıllık deneyimlere uzanıyorum. Bu parçadaki sayısız danslarımın silüetlerinden ziyade içimdeki hislerin derinliği ve yoğunluğuyla bir kez daha yeniden buluşuyorum. Sonrasında  da "Milonga De Mis Amores" gelir. Bir de Hugo Diaz'dan "Milonga Triste" her dinlediğimde ve dans ettiğimde beni farklı boyutlara yükseltir. Yine o ilk baştaki "abrazo"larımla ve yeni tanguera hallerimle buluşturur. İlk partnerimle İTÜ koridorlarına "kendin çal, kendin dans et" ve arada hocalarınız bakıp gülümsesin semalarına, sıçrama, atlama figürlerine götürür...Gençlik ve daimi kalan genç tutkululuk tangonun özüdür. Aşkın büyülü yansımaları her an yepyeni abrazolarla dünyalarınıza açılır ve ruhumuzu bütünler...
İşte bazı parçalar ruhumuzun tüm noktalarına dokunur ve içimizde bizimle daha da büyür, genişler ve derinleşir. Bu nedenle tango özeldir. İçinde kocaman bir yaşamı barındırır ve hangi ruh halinde olursanız olun iyileştirici bir güce sahiptir!
 Neşeliyken daha da uçurur; hüzünlüyken sevgisiyle kalbini okşar, ruhunu ferahlatır..
Yaşamda tango tutkunları ve birbirimizi pistlerde gören tüm insanlar olarak, tüm yaşamımızı, deneyimlerimizi, bütün duygu ve düşünce yoğunluğumuzu dansımıza da aktarırız, ama müziğin oluşturduğu bambaşka frekanslarla...Bu yüzden bu ifadeler sanatlaşır. İfade biçimleri  insanın tüm içini, varlığını ve ona ait her şeyi sanatlaştırır...Dansın en büyük etkisi de budur. Müzik sayesinde insanı aslına, özüne, özgürlüğüne ve bütünlüğüne ulaştırır. Okyanusu tüm derinliğiyle yaşatır ve yaşama ve tüm adımlarına yönelik cesaret kazandırır. İnsanı sonsuzlukla büyütür!
Dün farklı bir sabaha uyandım aslında. İnsan her yıl bambaşka renkleriyle karşılaşıyor ve kendini daha bir iyi tanıyor ya...Öyle bir şey ve "Babalar "Günü" nün içime yansıyan hislerini bir başka türlü ifade ettim. Dedim ki,
"Babam öldüğünde çok sonraları ağlayabildim. Çünkü böyle bir anda duygulardan, düşüncelerden ziyade hissizlik ve yoğun bir şok hakim oluyor. İnsanın içinde farklı fırtınalar kopuyor, hiç düşünmediği sorumluluklar yükseliyor. Sevdiği bir insanı kaybetmenin ne demek olduğunu, yaşayarak öğreniyor insan. Yavaş yavaş yoğunluğunu hissediyor ve her geçen gün daha da güçlenerek bu hissin zorluğunu yaşıyorsun. Sonrasında kaybettiğim çok çok yakın dostlarım, kuzenim ve yaşadığımız acılar bir yana yaşamın sonlu bir sonsuzluk olduğunu öğreniyorsun ve ölümün yaşamın güçlü bir parçası olduğunu anlıyorsun.
Gerçek sonun ne oldugunu da anlıyorsun! Kendi duyguların, acıların bir yana ortak kaybı yaşadığın çok yakınlarının acıları ve üzüntüleri de kendininkilere ekleniyor. Elbette elinden bir şey gelmiyor olması zorluyor, isyan ettiriyor ve sonrasında da kabule seni zorluyor ama kabulü de öğretiyor işte!
Babamin vefatının hemen ardından eski şirketten bir arkadaşım şunu demişti;
"Ne zaman büyüyorsun Ebrucum biliyor musun?
Ta ki baba gidiyor o zaman kendi başına kalıyorsun. Çok daha yere sağlam basman gerekiyor. O zaman gerçekten büyüyorsun işte!."
Sonra bana sarilmıştı. Hiç unutmam!
O anlarda minik bir söz, sevgi dolu bir dokunuş o kadar insanı sarmalar ki...Bunu da yaşayıncaya kadar bilmiyorsun.
O günden bugüne yakınlarını kaybeden insanlara mutlaka başsağlığı dileklerinde bulunurum. Çünkü bunu insanlara iyi geldiğini ve onları sarmaladigini biliyorum. Hissettim ve yaşadım.
Son olarak babamdan çok şey öğrendim. Güçlü, kıvrak zekası, tutkuları, duygu dolu ifadeleri, sesi, prensipleri, hızlı hareket yeteneği, azmi, hedefe odaklılığı, sevgi dolu bakışları, gülümseyen yüzü ve her konuda derin sohbet edebilme potansiyeli. Gerçekten bir ışık hepimiz için sevdiklerimiz ve bu derin kayiplardan sonra da şunu öğrendim;
Hayatta her an bir yansıma. Anda sonsuzluk var ve büyülü ve anın dışındaki son da realite. Hiçbir şeyin geri dönüşü yok. O anda oluyor ve yaşanıyor. Yani ne yapmak, söylemek istiyorsan o anda yaşamak mümkün. Yoksa bambaşka dönüşümler içinde insanı sıkıştırırlar ya da yaşanmamış ifadelere dönüşürler.
Sevgi bitmeyen tek şey ve bu dünyadan yitirdiğimiz insanlar bile o sevginin içinde yaşıyor aslında.
Her an, son an olabilir. O yüzden ruhunu özgürleştiren ve seni mutlu eden bir yaşam seni sonsuzluğa taşıyabilir.
Ve öğrenmek için yaşamak gerekir.
Deneyim bu hayattaki tek gerçek neden ve öğrenimdir. Yaşamadan bilemezsin, sadece tahmin edersin ama yanına bile yaklaşmaz. O yüzden öğrenmek için yaşarsın!
Herkese sevgi, umut dolu bir Pazar Günü dilerim! "

Ve bunları söyledikten sonra bir aydınlanma yaşadım ve akabinde de muhteşem bir milonga deneyimiyle yine yükseldim! 
Hayat bizi, birbirimizle buluştururken, inanılmaz idraklarla da olgunlaştırıyor. Bu yüzden hayatıma girmiş, dahil olmuş, birlikte uzun, kısa, öz, az, çok, renkli yolculuklara uzandığım tüm dostlarıma teşekkür ve selam ediyorum. Onların varlığı ve yaşadığımız tüm idraksal yolculuklar olmasa, böyle bir algıya kavuşup, beni her an büyüleyen en derin okyanuslara açılamazdım. 
Tangonun turkuaz rengi ferahlığına ve yoğun tutku dolu hallerine açılırken harika milongalar ve ıhlamur kokulu maratonlarla dans aşkımı yine doruklara taşıdım. Hafta başı İstanbul dışında olduğumdan, haftanın ilk milongası Perşembe Günü "Para Bailar"da gerçekleşti. Üzüm cennetlerimden birinde sıradışı bir büyüye ulaştığım saatlerin ardından Dj Ali'nin - lakabı "Genç ve Yakışıklı Dj" hoş,  güzel tandalarıyla güzel, kaliteli dansçlı profiline sahip  ortamda, doyasıya dans etttim. Hepsi o kadar muhteşemdi ki, bir milonga tandasındaki hissim uçurdu beni  ve bir çok tandadaki danslarım da coşkuyla doldurdu içimi. Gecenin ortalarında da Buket ve Nany çiftinin zarif, hoş, sade ve güzel akıştaki performanslarını keyifle izledim ve bir Nizam yoculuğundan sonra evimin yolunu tuttum.
Cuma Günü İTÜ Taşkışla binasında Mimarlık Fakultesi'nin içindeki iç avluda şahane bir maratona katıldım. Ortam, ambiyans beni Avrupa'nın  bir şehrinde gibi hissettirdi. İstanbul'u dünyanın hiçbir yeriyle kıyas etmem ama bu ambiyansı ifade edebileceğim sözcükler bunlardı. Masa düzeni de oturmak, dinlenmek sohbet etmek için harikaydı. Motorla uçarak katıldığımız maratonda ilk hissim, ıhlamur kokusuyla transları genişletmek oldu. Sonra da önce Dj Aykut'un ve Dj Ömer'in renkli, hoş tandalarıyla çok güzel dans translarına açıldım. Yerli dansçıların yanı sıra İtalyan, Kazakistanlı, Uzak Doğulu milonguerolarla da tanışma fırsatı yakaladım ve sabah beş buçuk sularına kadar maratonu usulüne uygun ve uzunca deneyimledim. İçecekler de güzeldi ve ekonomikti. Bol bol içebildim. 
Bu maratonda emeği geçen herkese teşekkür etmek ve burada milongaların düzenli yapılması ricasında bulunmak istiyorum. Beni eski Mimoza enerjisinin yakınlarına ama daha da güzel bir coşkuya yaklaştırdı çünkü! Hatta organizatör arkadaşlarımıza bu ricamı anında belirttim ve "Düşünüyoruz" yanıtını da aldım!
 Olma olasılığı yüksek, bunu hissettim, süper! :-)
Cumartesi Günü önce Ponte milongasına uğradık. Orada bir şeyler atıştırmak ve dostlarla buluşmak istedik. Nitekim güzel lezzetleri yakaladıktan, "Sex & The City" film karelerini aratmayacak fotoğraflar çekindikten - üstelik bu kez benim makinemle değil  -  Dj Çağatay'ın, lakabı"Fantastic Dj" çok güzel tandalarından bir kaçını yakalayıp keyifle bir iki tango dostumla dans ettikten hemen sonra, Mr. Ufo ile uçarak ve rüzgarı tenimizde hissederek milongaya geçtik. Masamızda Cem'le ve Özlem'le de harika sohbetlere uzanırken, bol bol şarap - Gülor merlot - ve çay içtik. Her içecek almaya gidene, bir şey içip içmediğinizi sorduklarında "Evet" derseniz bu kez saat dört sularında piliniz biter ve eve uykulu gözlerle ve hatta gözleriniz kapalı bir halde geçersiniz. Bunun dans transıyla alakası yoktur tabii... Bir de "cabeceo" larınızı dilediğiniz oranda rahat yapamazsanız isyan çıkarmamak adına ya somurtabilirsiniz ya da sevdiğiniz bir arkadaşınızı "lead "edebilirsiniz. İkisini de yaptım ve mutluyum! Özlem'ciğim de kırmadı beni sağolsun ve uçarak dans ettik. Yay arkadaşlarımla her daim engin semalar serbest ve pek de eğlendik. Bir de ikizler milongueroları tabii... :-)
Elbette oturduğum esnada birbirinden güzel, iyi dansçıların uçuşlarını da seyre daldım. Her çiftin uçuşunun ötesinde rondaya aktardıkları enerji ile tüm rondadakilerin birlikte yükselişi de bu dansın büyüsünü arttırıyor sanırım. Çünkü hepimize ait duygular, uçuşlar ve translar görünür, hissedilir, anlaşılır oluyor. Bu işte özel bir dünya ki, günümüzde insanların birbirini anlamaya olan mesafelerini de kırıyor. Anlayış, empati ve hoşgörü kapasitesi, "connection"daki müzikal uyumla ve bedenin birbirine uyumdaki esnekliğiyle daha da genişliyor...
Böylece ıhlamur kokuları merkezimde geceyi tamamladım.
Pazar Günü Ponte'deydim yine. Bu kez de yerli yabancı tüm dansçılarla uçuşan danslarımız DJ Ayşe'nin şahane tandalarıyla çok daha renklendi. Otros Aires'in "Los Vinos" parçasında oriyantal dokulu yorum da beni havalara sıçrattı ve süper dansçılarla bu anları yakalamamı sağladı. İlginç olan şey, maratonda tanıştığım yabancı dansçılarla aynı milongada buluşmuş olmak oldu. Bu da bana şunu kanıtladı;
"Benzer frekanslar  birbiriyle bir vesileyle tanışıyor ve mutlaka bir yerlerde buluşuyor." 
Bu çok özel bir bağ! 
Yani yüzlerce dansçı içinden sadece bazılarıyla daha derin nüanslara ulaşıyorsunuz ve tangoyu birbirinizle ve tüm ruhsal açılımlarınızı deneyimleyerek doyasıya paylaşıyorsunuz. Bu nedenle yıllardır bir arada bulunduğumuz tüm dansçı dostlarımızla olan derin soluklu danslarımız bambaşka dönüşümlerle  bizleri daha da birbirimize yaklaştırıyor ve kalpsel buluşmalarımızı yoğunlaştırıyor...
Tüm güzel danslarımızın ve masamızdaki harika dostlarımızla olan  güzel sohbetlerimiz dahilinde  anları tamamlayıp gecenin sonunu "Duramayan Milonguero"yla çayla süsleyerek haftanın başına uzandık.
Hayat kısa mucizelerle, sonsuz kavuşumlara ulaştığımız bir tat, renk, yolculuk gibi bazen. Gözlerimizin içinden, ruhumuzun derinliklerinden ve birbirimize sarıldığımız anlardaki dünyasal ama bir o kadar sonsuzluğa uzanan birleşimlerimizden doğan mucizevi bir ışıltı...
Çok güzel danslarda, muhteşem tandalarda, harika milongalarda buluşmak dileğiyle dostlarım. 
Tüm sevgimle ve saygımla sizleri kucaklıyorum! ***

14 Haziran 2015 Pazar

 Haftaya muhteşem lokal milongalarla başladım, Kanyon büyüsüyle tangoyla yeniden büyülenip, festival keyfiyle coşkumu maksimumlara taşıdım. Hepsi ruhumu genişletti ve yaşamıma yepyeni pırıltılar kattı. Daha dün gece müthiş  danslar ettim. Ful "connection" ve müzik yoğunluklu adımlar, danslar ve yolculuklar yaşadım. Yeni nesil tango eğitmenlerine bir kez daha saygı duydum. Bir yılın altında yetiştirdirdikleri dansçıların dans seviyesinin, iletişim gücünün, " connection" kapasitesinin ve müziğe duyarlılığının en az iki, üç, dört, beş yıllık bir havada olması gerçekten iyi bir başarı çünkü. Bu dansçı dostların nezaketleri, mütevazilikleri ise çok daha ileriye, gelişime ulaşacaklarının bir kanıtı. Sadece altı aydır dans ettiğini ve milongalara yeni gitmeye başladığını söyleyen, dansıyla beni gerçekten çok şaşırtan bir milongueronun camiamıza girmiş olmasından ve birlikte dans etmiş olmaktan mutluluk duydum dün gece. İşte tango öyle bir büyü ki, yıllar geliyor, geçiyor ama anlarda yakalananan müzik ve dans coşkusu kaç yıl dans ederseniz edin ortak tango enerjisinde insanları buluşturuyor. Bu nedenle yılların geçmesi bir yana, dans deneyimlerinin yoğunluğu ve kalitesi yaşadığınız tangoya damgasını vuruyor. Bu tango aşkı daha ilk adımla başlıyor. Yıllar önceki partnerimlerimden biriyle tangoda buluştuğumuz anlar hala gözümün önüne gelir. Çekinerek gittiğim bir tango dersi hayatımın tutkusuna dönüşmüştü. Bu gerçekten yaşamıma dair bir mucize ve çok da etkileyici bir şey tüm duygu ve düşünce dünyalarım için. Bazen yaşamda, deneyimlerinize dair attığınız ilk adımların sizi nereye götüreceğini bilmiyorsunuz, tahmin etmeniz olanaksız olabiliyor hatta. Bu nedenle tangoya başlayıp, sevdiyseniz bu dans sizi durmaksızın büyütüyor. Hiçbir engelle yılmadan, sevdiğiniz dansı icra etmelisiniz ki, bu gelişimin tadına, coşkusuna varabilesiniz. Bunu tüm yeni başlayan, ya da ilerleyen dansçı, Dj, danssever  dostuma söylüyorum.  Bu aşkı derinleştirmek uzun vadede bir ödül haline geliyor çünkü. En azından benim hissettiğim şey bu. Yani yılların, yaşamın tüm hücrelerinizden tango sihriyle akmasına tanık alıyorsunuz. Sayısız "abrazo"nun, kurduğunuz tüm bağlantıların, bağların ve müzikal adımların içinde olgunlaşıyor ve kendinizi daima yeniden keşfediyorsunuz. Mühim olan, bu hazdan asla vazgeçmemek belki de...Eğer gerçekten istediğiniz için buradaysanız tabii ki...
 Diğer bir konu da şu;
Dans öğrenmek için herkesin kafası karışabiliyor. Nereyi, kimi seçecekleri konusunda. Benim fikrim bu konuya dair şöyle; 
Dansçılar hocalarını daima kendileri seçmeli diye düşünüyorum. Kimlerin enerjisine kendilerini yakın hissediyor, kimlerin dansını beğeniyor ve kimlerle iletişimde rahat olabiliyorlarsa doğru seçim onlardır. Öğrenim başta rahatlıkla ve iyi iletişimle gelir.
 Dans konusunda çok hoca araştırması yapan arkadaşlara verdiğim yanıt bu oluyor. Çünkü piyasada çok çok iyi eğitmenler var. Bir çoğunun dersinde de misafir olarak da bulunduğum için derslerini nasıl dolu dolu verdiklerini biliyorum. Gerisi üşenmeden araştırmaya kalıyor. Kendinize en uygununu dakikasında da anlayabilirsiniz. Çünkü tango, dansın ve bizi birbirimize bağlayan, ruhumuzu içine alan müziğinin ötesinde, bir yaşam, ifade biçimidir. Elbette ifadeler  de, bizleri yakınlaştırır ya da mesafelendirir. Güzel dans eden, kaliteli dansçıların yetişmesi ise hepimizin yararına. Sosyal dansçı ağı kalite doğrultusunda büyüdükçe, Türkiye bu alanda rakipsizliğe doğru ilerler. Genç nüfusumuz dünyanın hangi yerinde bu denli yüksek, bir düşünelim...?
Yani aslında biz 1,2,3-0 önde başlıyoruz bu dansa dünyaya göre, bunu hep hatırlayalım. Tek gereken kalite, müzik yoğunluğu, "connection", gerçek manada dans, saygı, sevgi, esneklik. Gerisi akışan rondalar ve uçuşan dansçılar...ki ne için tangoyla ve birbirimizle buluşmuşuz bu alemde, değil mi...;-)
Haftanın milongalarına "Armada" niyeti olmasına rağmen yine  yorgunluğa yenik düşerek, Salı Günü "La Cumparsita" milongasıyla açılışı yaptım. Öncesinde ise Seda'cığımla Aziza Mustafa Zadeh'in konserine son dakikada gitme şansı elde ettim. O kadar muhteşemdi ki yaşadığım his, bu konserin ve Aziza'nın sesinin üzerimdeki etkisini ifade edebileceğim yegane şey şu olabildi;
"Nefesinizi almayı unuttuğunuz bir an vardır, o an duyduğunuz ses süresince tüyleriniz ürperir, sanki ruhunuzun her noktasına birileri dokunur ve gözleriniz yaşarır. O olağanüstü bir andır ve bu ölümsüz anı yaşatan insana saygının, sevginin ötesinde derin bir şükran hissedersiniz...Bu anları eşsiz bir deneyimsel yolculuk olarak yaşamınıza eklersiniz ki, o sesin sahibi Aziza Mustafa Zadeh'tir! "
İşte böyle bir büyüyle yoğunlaşıp, milongaya bulutların tepesinde geçtik. Dj Mihran'ın çok çok beğendiğim, gerçekten şahane tandalarıyla gece boyunca durmaksızın, tüm iyi  dansçı dostlarımla dans ettim.  Dolayısıyla muhteşem bir geceydi diyebilirim! 
Tangoya gerçekten doyabileceğiniz milonga deneyimlerinden biriydi. Tamam bu durum benim için en fazla bir iki gün yetiyor, o ayrı!
Nitekim Çarşamba Günü Kanyon milongasındaydım. Gerçekten harika bir geceydi!
 Dj Ramo Gogo'nun güzel tandaları, profesyonel stilleri bir yana pistte hiçbir çarpışma olmaması geçen sefer içimden dilediğim dileğimin gerçekleşmesini sağladı. Muhteşem bir gece, dans aşkıyla dopdolu tanguera(o)lar ve Ilgın - Alper çiftinin hoş, figürlerdeki ustalıkları ve müzkalitede renklilikleriyle dolu performansları....Ilgın'ın göz kamaştırıcı kostümü de ayrı bir hava kattı. Renk, kumaş ve model yakıyordu. Elbette Alper'in şıklığı da vurguluydu. 
Kanyon'da çay servisindeki arkadaşlar da inanılmaz naziklerdi. Bitip, tükenmediği için, barbak bardak çay içebildim ve yeni kurulacak hükümetle, eskisi gibi şarap festivallerinin de burada yapılması için neredeyse dua ettim! Kırkı yılda bir işte ama olsun o da oldu! ;-)
Kanyon'un ardından bir şeyler içmek, bir kaç tanda daha rondaya kapılmak ve "La Cumparsita"yı duymak adına Portofino, Larespark milongasına geçtim. 
Artık dinlenmeye ve sohbet etmeye bile milongaya gider olduk, vay halimize...
 Betigül'le harika sohbetlere dalarken Dj Gökhan'ın çok güzel tandalarıyla son cilayı yaptım. "Hoy" un da içinde bulunduğu tandada süper dans coşkusuna açılıp, bir kaç arkadaşla daha engin "abrazo"lara kapıldıktan ve az, biraz soluklandıktan sonra geceyi tamamladım. Buradaki huzuru, konforu ve rahatlığı da geldiğim andan itibaren sevdim. Hem ortamın enerjisi, hem de içimdeki eski nostaljik nüanslar da, sebeplerden bazlıları kuşkusuz...
Perşembe Günü Almanya'dan gelen değerli arkadaşım Jens'le önce bir Solera tadımlaması yaptık ve ardından "Para Bailar"da Dj Utku'nun dinamik, hoş tandalarıyla brilikte gecenin sonunda kadar hem kendisiyle, hem de oranın tüm harika dansçılarıyla yoruluncaya kadar dans ettim. Geceyi de bu huzurla tamamladım. İyi dans eden ve ruhumu yükselten tüm dostlarıma selam olsun!
Cuma Günü Fiesta Festivali için YEM milongasına katıldım. Gece boyunca hakim olan havadar atmosfer, hoş dizayn edilmiş oturma düzeni sayesinde çok keyifli bir milonga gecesi yaşadım.  Çünkü cabeceo için elverişliydi ortam.
Bu arada protokol masaları için çeşitli espriler döndü, hem duyumlarımda, hem sohbet ettiğim tüm dansçı arkadaşlarımla... Ben erken saatlerde festivale geçtiğim için, gözüme kestirdiğim en iyi, verimli, konforlu masalardan birine konumlanmıştım. Daha sonra farkettim ki, masaların yarısı protokole ayrılmış. Buradan da tüm organizatör dostlarımıza minik bir espiri patlatmak istiyorum;
"Tüm Türk dansçıları protokoldür ve VIP'tir. Bu böyle biline..." :-)
Şaka bir yana, oturma düzeni konfor ve sohbet için de elverişli bir durum sağladı ve yabancı katılımının  pek yüksek olmamasına rağmen yurdumun farklı şehirlerinden gelen tüm dansçı dostlarımla Avustralya'lı Dj Arthur Miller'in hoş tandalarıyla sabah saaatlerine kadar doyasıya, konforla dans etme şansı elde ettim. 
Gecenin ortalarında performans yapan çiftlerden Santiago Castro & Carla Rossi çiftini gerçekten çok beğendim. Tangoda erkek figürünün bana göre en hoş yansımalarından birini Santiago sundu. Sanırım bir kaç yıl önce başka bir festivalde kendisiyle dans etmişliğim de olmuştu ve enerjisi ve nezaketi hala aklımdadır. Bir kaç tanda sonra ise Gabriel Misse & Analia Centurion çiftinin renkli performanslarını izledik. Misse'nin bazı adımlarında, hızını ve süslemelerini takip etmekte zorlandım. Bu arada Rock'n Roll performanslarına ise bayıldım. Muhteşemdi!
Cumartesi Günü yine festival milongasında YEM'deydim. Mekanın ferahlığı, iyi havalandırma sistemi, pistinin genişliği ve ekonomik içecek olanaklarıyla yine harika bir milonga keyfi daha sürdüm. En güzel masalardan birine daha konumlanarak Arjantin'li Dj Damian Boggio'nun güzel tandalarıyla  - cortinalarında ise Micheal Jackson vurgusunu bir hayli yoğun yaşadık..;-) -   tüm güzel dostlarımla sohbetlerin yanı sıra, yurdumun çoğu süper milonguerosuyla harika danslar ettim. 
Gecenin ortalarında ise önce  Emiliano Pilloni & Pamela Marmol çiftinin hoş, unik adımlarıyla danslarını zenginleştirdikleri performanslarını, ardından Andres Laza Moreno & Luciana Arregui çiftinin rahat akan, temiz performanslarını izledik.  Yalnız bu çiftte biraz daha farklı  adımlar ve figürler beklemedim dersem yalan olur. Zira bir çok maestronun yetkinliğini gösteren kombinasyonları onlardan da izledik, harikaydı ama biz Türk seyircileri biraz daha fazlasını bekler olduk. Çünkü nice muhteşem performanslarla, çok çok  büyülü anlar da yaşıyoruz...
Sosyal dansçılar için beklentide bulunmak daima daha kolay, tasasız  kuşkusuz.  Ne de olsa performans dansçısı değilseniz, sırtınıza yaslanıp" Ay şu iyi, bu harika, diğer çift olağanüstü, ne teknik, ne artistik adımlar, figürler, muhteşemler, feciler , eh işteler, olağanüstüler, işte bu vs"  diyebiliyorsunuz ve sert, tatlı, yumuşak, net, kısa, öz ya da uzun kritkilerde bulunabiliyorsunuz...Tuzu kuru olsa da bazılarımızın, beklentilerin hep yüksek olması da ayrıca bir gerçek! 
Bazıları bekledikçe, bazıları da daha orjinal şovlara ve egzantrik stillere yöneliyorlar belki de. Zira bu dünyada çoğu yön iç içe ve birbiriyle bağlantılı. Hepimizin, hepimize katkısı ve genel gelişime etkisi  büyük. Dolayısıyla sabaha kadar kaliteli danslara açıldığım bir milonga coşkusu daha sürmüş oldum. Tüm Fiesta ekibine buradan teşekkürlerimi sunarım. Daha nice etkinliklerinde daha bu coşkuyu ve keyfi yaşamaktan mutluluk duyarım!
Bugün kapanış milongaları olacak. Malesef katılamıyorum ama tüm dans tutkunlarına harika bir festival gecesi daha diliyorum. Fazla dans ederlerse de kıskançlıktan çatlayacağımı ayrıca belirtmek istiyorum. Hatta tüm gece otursunlar mümkünse...:-)
Çok yakında görüşmek ve bizi uçuran, koparan dans deneyimlerine süzülmek dileğiyle dostlarım. Sizleri seviyorum, çünkü sayenizde her günüm yepyeni ışıltılarla, öğrenimlerle doluyor. İyi ki varsınız ve iyi ki tangoda buluşmuşuz, hepimizle büyüyen, gelişen bir dünyaya uzanmışız..
Size son olarak Louise Armstrong'dan "La Vie en Rose" parçasını hediye etmek istiyorum. Yaşamınız pembe bir gül kokusu kıvamında, büyüsünde ve lezzetinde geçsin diye...
İçten sevgilerimle..



9 Haziran 2015 Salı

Farklı bir sabaha uyandık bugün Türkiye'de. Uzun zamandır sıkıntı hissettiğimiz tek partili bir iktidarın yerine yeni bir güneş parladı ve çok sesli halkların bütünlüğündeki yurdumun semalarına  koalisyon olasılığı doğdu. Mecliste barajı aşan partiler farklı ideolojilerin de bütünün içinde yer almasını sağladı. Bu ülkemiz açısından çok önemli bir seçimdi. Uzun zamandır  demokrasimizde ciddi sıkıntılar yaşadığımız bir dönemin içinde bulunuyoruz. Ancak Gezi Olayları'yla başlayan diktaya başkaldırı, halk olarak nasıl bütünsel hareket edebildiğimizin ve gücümüzün boyutlarını gösterdi. Mayıs'ın sonlarında yıldönümünü kutladığımız bu önemli toplumsal hareketin merkezi olan Gezi Parkı'nda yeniden bulunmuş ve ağaç, çiçek kokularının eşliğinde, kuş seslerinin tatlı cıvıltısını duyup gururlanmıştım. Çünkü burası, tüm toplumumuzun başarısı olarak koruduğumuz değerlerimiz, doğamız, görüşlerimiz ve bizi yansıtan bir ortam haline gelen bir arena olmuştu adeta...
Halk olarak çokseslilik ve çok renklilikle gelen bütünlüğümüzün, gücümüzün, emeğimizin ve çabamızın en büyük semboli olmuştu. Hepimizin  büyük, küçük, az, çok katkılarımızla korumayı başardığımız çok şeyimiz oldu Gezi Parkı.... Başta bütünlüğümüzün ve mücadelemizin simgesi oldu!
Bu dönemi bizzat deneyimlemiş bir insan olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Deneyim çok şey öğretiyor insan çünkü. Asıl öğretmenimiz de yaşamlarımız ve deneyimlerimiz elbette!
Hepimizin emekleri ve çabaları sonucu kurulma aşamasında olan "Yeni İleri Türkiye" mizin oluşumuna katkımız çok büyük. İleri görüşlülük ve gelişim yerine, yobazlığı, faşizmi ve gericiliği savunanların ise tarihte geçmiş bir devre, çağa gitmelerinde bir sakınca görmüyorum. Hatta bazı Kuantumcuların telefonlarını verebilirim. Kendilerine uygun, geçmiş bir çağda,  geri evrenler araştırmaları, bulmaları için..
Neyse espri patlatmadan içim rahat etmiyor bu hallere...Çünkü çağ geriye dönülemeyecek kadar ileride artık. Bilgi, hoşgörü, esneklik, gelişim, sevgi ve özgürlük çağı olmalıdır bu yaşadığımız çağ!
Dolayısıyla bugün  elbette çok daha farklı bir gündü bir çoğumuz için. Umudumuzun tekrar yükseldiği bir dönem yeniden başlamış oldu. Uzun zamandır süregelen çok sayıda yanlış uygulamalara rağmen, burada hiç bir değişimin olmamasından dolayı çok acı çekiyor ve bunun değişmeyeceğine dair ciddi  korkularımla yüzleşiyordum. Çünkü toplum olarak hakka, hukuka ve demokrasiye dair sınır kısmını çoktan aşmıştık sanıyorum. Ancak  bir şeyler değişti işte! Halk olarak çoğumuz farklı seçimlerde bulunduk ve çok yeni umutlar kazandık.
 Diliyorum bu sürecin yurdumuz için en hayırlı sonuçlara ulaşacağı, barış dolu bir periyodla değerlendirebiriz. Barış, her şeyin soluğu çünkü...
Bugün televizyonlarda mecliste olan ve yeni giren partilerin yandaşlarının coşkulu kutlamalarını izledim. Meclise girme başarısıyla zafer coşkusu yaşayan insanların  heyecan yüklü demeçlerini dinledim ve inanın hiçbirimizden fark hissetmedim. Yani bütüne almadığın insan, senin bütününde olmak ister mi bir düşünelim..?
Bizim bütünümüz olursa ancak, orada her bu coğrafyada soluk alan insan bulunmaktan mutluluk duyar ve eşitlikle yükselir!
 Bütüne aldığın her insan, halk senin halkındır. Bu da benim dünya görüşüm kuşkusuz... Barışın ve bütünlüğün ömrüm boyunca daimi savunucusu olacağım o kesin!
 Diyeceyim şuyani günün sonunda;
 Hayırlı olsun tüm  seçim sonuçları ve seçimlerin ardındaki süreç yurdumuza...
Bütün partilerin, görüş sahiplerinin hoşgörü, saygı ve uyum içerisinde bu dönemden olumlu gelişmelerle çıkmalarını diliyorum. Türkiye'nin ekonomik gücünü yitirmemesini ve bütünlüğünü, barışını hem şimdi, hem yakın gelecekte ve ileride, tarih boyunca korumasını diliyorum.
Süreçler bizi gerçeklerle buluşturacak ve o gerçeklerin güzel olması da aslolan bir değer ve çok önemli  bir unsur kuşkusuz!
Dolayısıyla bu hafta daha bir keyifle dans edeceğimi hissettim aslında. Çünkü Meclisimize yepyeni soluklar geldi; kısmi - bize göre diyelim - "padişahlık" devri bitti.
Çok çok önceden bitmişti aslında değil mi padişahlık, sultanlık devri...Bitmemiş miydi?
Neyse, en azından bu hissiyat, bizim coğrafyada artık bitti. Daha özgürlükçü bir nefes aldık; daha da  dinamik, aydınlık bir ışık hissettik. Bu umut yüreğimizi canlandırdı, enerjimizi yükseltti, yaşamımıza motivasyon kattı. Şükürler olsun!
Dans da aşkla, müzikle, bütünlükle akan özgürlüklere ve sonsuzluklara açılan bir yolculuk olduğuna göre, bu haftaki "connection" yüklü, "abrazo" tınılı translarımıza yepyenilerini ekleyeceğimiz kesinleşti. Geçen hafta bu umutlar içimizde yeşermemişken bile, en yüksek irtifa salınımlarına açılmıştık aslında. Sanki hissettik, ya da öngördük bunu ve değişimlerin kucağına adım adım süzüldük...Ya da sadece anların izlerine kapıldık kimbilir...
Haftanın ilk milongası, Çarşamba Günü "Portofino", Larespark milongasıyla geldi. Milonga öncesinde kızlarla - Evren, Sezen, Ceren-  yemek muhabbetimiz olacağı için, yetişebileceğimden emin değildim ama geç de olsa gidebildim milongay. Elbette kızlar ve bendeniz güzel bir meyhane sohbetine uzandıktan, bol bol yaşama dair izlerimizden, hislerimizden, deneyimlerimizden bahsedip, tüm güzel mezeleri ve içkileri yuvarlama aşamasını doldurduktan sonra, ani bir rüzgarla bu tatlı milongueralar ekibinden jet hızla ayrılarak, milongaya koşa koşa geçtim.
Tam içeri girdiğimde Dj Volkan'ın Pugliese tandasıyla karşılaştım ve  ardından Giuseppe'yle çılgın bir dans coşkusuna kapıldık. -  Ohh be! - Ardından bir nuevo tandası geldi ve uçuşum Erdal'la yeniden alev alev parladı. Müthişti coşku!
Bir tanda soluklandıktan sonra, Giuseppe'yle son tandayı yine ful enerjiyle, coşkuyla ve dinamik adımlarla noktalayıp, güzel bir sohbet eşliğinde evlerimize yöneldik.
Perşembe Günü "Para Bailar" milongasına yöneldim. Aslında o gün Point'i de düşünmüştüm terasını ve atmosferini çok özlediğim için. Ancak Sezen'ciğimle bir Solera sefasında üzüm aromalarını sindirime ritüeline kendimizi adayınca, buraya en yakın milongaya geçmenin mantıklı olacağında hemfikir olduk ve iki adım atarak, Para Bailar'a geçtik. Dj Utku'nun enerjik ve az biraz farklı sıralamalarıyla renklendirdiği tandaları ile çok güzel dans deneyimlerine uzandım. Kalabalık bir kitlenin hakimiyetindeki tatlı  bir enerjide gecenin ortalarına kadar bolca dans ettik ve  Burak ve Amelly çiftinin iki parçalık ve Murat, Ece çiftinin  üç parçalık performanslarını izledik. Murat ve Ece'nin milonga performanslarındaki coşkuları hoştu ve enerjileri gülümsememi sağladı. Milonga severler, milonga parçalarını çok ayrı severler. Hatta bizim gibi az delilerse de, asla duramazlar, piste koşa koşa süzülürler....
Herkes bbir gün bu ülkede milonga sevecek ve milonga tandasında bir ayrı kopacak. İşte o zaman bendeniz ve tüm milonga tutkunları bir başka mutlu olacak! ;-)
Performanslardan sonra bir kaç tanda daha dans edip, bu kez "la ultima tanda" nın coşkusunu deneyimleyemeden, yorgun kuşlar misali evime uçuştum!
Cuma Günü Milongahane milongasındaydım. Öncesinde Beşiktaş'ta muhteşem bir restaurant keşfettim. Hep önünden geçip, bir türlü denemediğim "Ziyaret"in somonuna, roka salatasına, mezelerine ve kocaman kadehlerde doyurucu üzüm ziyafetine bayıldım diyebilirim. İki, üç katlı ve açık hava alternatifleri de olan bu gurmelik cennetinde, lezzetli, güzel yemek severler, rakı severler,   şarapseverler ve tüm içki severler aradıkları her şeyi bulacaklardır, emin olabilirsiniz. Mutlaka bir gün yemek ziyafetine uzanmanızı tavsiye ederim.  Asla pişman olmazsınız!!
Ruhsal mesleğimi, gurmelik olarak belledim. Buradan da yine duyurayım! 
Milongaya da lezzetsel translara süzülerek geçtim. Elbette translar farklı farklı ritmlerdedir. Örneğin, tat transı var; tını transı var; his transı var; haz transı var; renk transı var; seyahat, akış, kopuş, uçuş transı var; dans, "connection", müzik transı var; deniz, okyanus, derinlik, mavi transı var; sohbet transı var. Yani çok sayıda trans var ve bir de her birini yaşamak var...
Çılgın bir party'deymişsin gibi bazen tüm bu translar alemi işte... Hayatımızdan hiç eksik olmasınlar!!
Milongasal transımızda ise Dj Yüksel'in güzel, renkli, dinamik tandalarıyla gece boyunca dans ettim; sevdiğim dostlarımla sohbet ettim; bardak bardak çay içtim ve muhteşem dansların coşkusu ile kalpsel, ruhsal bağlar içimde geceyi noktaladım.
Cumartesi Günü Noa milongası yine şahaneydi. Dj Ali' nin  - doğuştan yetenekli bir Dj ve süper bir dansçı genç arkadaşımız - şahane tandalarıyla gece boyunca doyasıya dans ettim. Güzel bir sinerji içinde kaliteli dansçılarla dolu olan ortamda, genç yetenek dansçılardan Berk, Ongun ve Recep ile coşkuyla danslarımızın yanı sıra İdil'ciğimle Pugliese tandasında uça, kopa ve pek bir deli coşkuyla dans ettik. Elbette daha çok sayıda dansçıyla mutluluk ve neşe tavanda milonga sonuna kadar güzel uçuşlarla canlandım, ancak bu genç arkadaşlarımızın yeteneğini  daha bir vurgulamak istedim. Çünkü hepsinin bu kadar çok tangoyu sevmeleri ve tango dünyasının çok alanına yönelik ciddi emek vermeleri, Türkiye'nin yeni nesil tangocularının kaliteye, yeteneğe, gelişime ve azme odaklı olduklarının kanıtını sunuyor. Bu da gelişimin en büyük nedeni elbette!
 Gelişen, kaliteli bir nesil gümbür gümbür geliyor yani...
Bu nedenle bu tatlı arkadaşlarımızın ve çok sayıda genç, pırıl pırıl milonguera(o)nun hem kendilerini, hem de eğitmenlerini, destekçilerini ve motivatörlerini de ayrıca tebrik ederim. İlerleme, gelişim bunların hepsiyle oluyor.
 İyi eğitim, dans aşkı, özveri, çalışma, çaba, tutku ve potansiyelin genişliği temel unsurlar...
Daha nice pırıltılar,yetenekler, renkler eklensin tango dünyamıza. Mutluluk duyarız, değil mi..;-)
Pazar Günü Ponte milongasına erkenden gittim ve manzaranın, geleneksel lezzet ritüelimin keyfini sürmek istedim. Serpil'in tango kostümlerinin standını inceledim; Songül'le ve Canan'la yemek sohbetine uzandım.  Önce Dj Ayşe'nin ve sonrasında da Dj" Kivi " nin, yani Kıvılcım'ın neşe dolu  tandalarıyla, en güzel rakslarıma uzandım.
Hasan'la açılışı yaptığım danssal yolculuklarıma, tam milonga tandasında salondan içeri girerek bu güzel tandayı kaçırmamamı sağlayan Murat'la olan  harika bir dans serüvenini ekledim ve Satılmış'la yine konforlu, rahat süzülümlere, Hakkı'yla Salamanca tandasında ful kopuşlu, trans yüklü adımlara, "Duramayan Milonguero" Erdem'ciğimle sıradışı bir dans ritüeline ve eğlencesine kapıldığımız danslarımıza da kavuştum ve mutlu mutlu piste tüm enerjimi aktardım.
Erdem'in doğumgünü seremonisinde minik bir, iki pastayı da eşle, dostla yuvarlarken, muhteşem bir geceyi daha Ayşe'ciğimizin pırıltılı gülümsemesiyle ve içtenlik dolu enerjisiyle noktalamış olduk!
Bir haftayı daha tangoyla ve dans, müzik aşkıyla tamamladık dostlarım. Yeni haftamızda hepimize yoğun, derin süzülümlerle dolu milongalar, dans deneyimleri diliyorum.
Yine en güzel milongalarda ve harika festivallerde görüşmek dileğiyle...
 Son olarak insana ve dünya tarihine dair şu görüşümle yazımı tamamlamak istiyorum;
Elbette aşkla ve sevgiyle kalınız deneden önce...
 Dünya tarihi ve doğadaki insan türü enteresandır. Dünya tarihinde yakın dost, bir anda en büyük düşman, karşı taraf; en yakın komşu, dost bir anda terörist, düşman; en terörist, düşman bellenen bir anda dost, ortak olabilir. Çünkü insan türü ideolojik görüşlerinin yanı sıra onları insan yapan benzer özelliklere sahiplerdir. Temel ihtiyaçlar ve tüm insani özellikler... Yaşadıkları coğrafyalar, bulundukları kültürler, inandıkları dinler, inançlar, felsefeler dünya görüşlerini, yaşam şekillerini, bakış açılarını, algı kapasitelerini ve tüm yapılarını oluşturur. Genellikle kendilerinin dışındaki görüşlere pek sevimli bakmazlar; kendilerine benzemeyen insanlardan haz etmezler; kendileri gibi davranmayan insanları yargılama eğiliminde bulunurlar...
Günün sonunda savaşlar olur, yıkımlar gerçekleşir, sonra savaş diner, sözde barış oluşur. Acı çeken iki "düşman", iki "yoldaş" haline gelir. Çünkü biri bir tarafta, diğeri bir tarafta olma hallerini bitirip, aynı yolda ilerlemeye başlarlar, ta ki yeni bir savaş çıkartılana kadar! Benim bu dünyadan tek bir ricam var aslında; 
"Savaş bu dünya üzerinde yasaklansın ve savaş çıkarmak isteyenlerse psikayatrik , psikolojik, sevgisel tedaviyle iyileştirilsin!
Sadece savaşın yasak olduğu bir dünya arzuluyorum ve bunun ütopya değil gerçek olmasını hedefliyorum. Bu hedefe adım adım ulaşmak da en büyük mutluluk olur...
Daimi barışla sonsuza dek salınmamız dileğiyle dostlarım. Yolumuz ışıkla ve daima aydınlıkla buluşsun!***



2 Haziran 2015 Salı

Değişik bir dinginlik, hafif bir hüzün edasıyla başladım yeni haftaya. Sebebi günlerdir yaşadığımız toplumsal gerilimler, dünyamızın her yeni gün daha çok şiddete yeniliyor olması; dünkü Gezi Parkı yıldönümü kutlamaları için yoğun güvenlik önlemlerinin alınması; kapatılan yollar; durdurulan vapur seferleri; kaos dolu bir şehir haline gelen bir koşturmaca halinin hakimiyeti; Gezi Parkı'nın tamamiyle halka kapatılması; terör örgütlerinin her yerde endişe uyandırması; insanların birbirine ve kendilerine karşı derin öfkesi, endişesi, huzursuzluğu; her an, yüklü bir stres dalgası; gelecek ve şimdi endişesi; ekonomik kaygılar; ruhsal dalgalanmalar; düşünsel kaoslar, içsel korkular ve insana, dünyaya, yurdumuza ve tüm toplumumuza ait tüm huzursuzluklar...
Zaman zaman hepimiz bir an da olsa yaşamlarımızı durdurma, farklı bir nefes alma ihtiyacında olabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü bazen yaşadığımız tüm dalgalanmalar sınırlarımızı gerçekten zorlayabiliyor. Örneğin dünkü bir günlük yolculuğum, belki de bir çok zaman yaşadığım tüm sevimsiz deneyimleri, daha da bir yüzüme çarptı. Çünkü Evrim'in Chique giysilerine ve ablası Evren'in el işi takılarına ev sahipliği yaptığı yeni dükkanının açılışına katılmak için Kadıköy yoluna çıktım ama gerçekten çok gereksiz mücadelelerle dolu bir yolculuğa uzanmak durumunda kaldım. Vapur seferleri kapatıldığı için karayoluyla dolana dolana ulaşacağım yere varmam gerekti. Büyülendiğim, kendimi tamamiyle buraya ait hissettiğim, tüm coşkularımın, derin hislerimin merkezi, aşk olarak yorumladığım şehrimde gördüğüm insana ait manzaralar gerçekten içimi acıttı. Çünkü gördüğüm tüm olmamışlıklar ve yaşadığım deneyimler bütünü beni şu hisleri aktarmaya yöneltti;
"Malesef Üsküdar'da gördüğüm sayısız çarşaflı kadınının ve yanlarındaki adamların görüntüsü ve yanımdan geçtiklerinde çok kötü bir ter kokusun tüm alana yayılması; Çengelköy Çınaraltı'ndan sonraki her ağaç olan yerde mangal yakan insanlar, doğayı koklayamayacağınız bir duman, is kokusu ve çok sevimsiz görüntüler; Taksim'den dönerken, gecenin bir vakti haldur huldur, zıplaya zıplaya garip bir müzikte dans eden adamlar; yanımdan geçerken hiçbir konuşmaları ilgimi çekmeyen, hatta diyaloglarıyla beni daraltan insanlar; hafif güzel, naif bir enerji hissettiğim bir insan gördüğümde canlandığım, kendimi mutlu hissettiğim yüreğime dokunuşların bu kadar sayısının azalması; seçim arabalarında "Kuran'ın Aydınlığı" diye işittiğim, yanında hiçbir arkadaşıma benzemeyen insan toplulukları,  pis görünen insanlar, "İşsizlik olmayacak" "Yeni bir Yaşam olacak" diye işittiğim başka bir seçim arabasının anormal yüksek ve korkunç sesi; Üsküdar'a vardığımda itişen, kakışan yüzlerce insan ve benim bir an önce Kadıköy dolmuşuna koşarak gitme çabam ile  buradan, bu ortamdan kaçmak isteyen ruhum, bedenim... Acı veren bir isyan hissi!
Sonra sevdiğim bir arkadaşımın, yeni, pırıl pırıl harika ışıltılarla ve insanlarla dolmuş dükkanını ziyaret etmem; kutlamalarla canlanmamız; frekansın tamamiyle değişmesi; ardından vapurla Karaköy'e geçişim ve her gördüğüm balıkçı lokantasında oturma arzum; vapurdayken denizin beni büyüleyen kokusu ve esintisi; şehrimin eşsiz büyüleyici güzelliği; dolunaya çalan bir ay manzarası ve mehtap; taksiyle Tünel' e geçişim; az biraz Galatasaray'a  doğru yürüyüşüm ve güzel bir tango ortamında, sevdiğim bu milonga mekanında kendimi müziğin eşsiz nefesine ve "abrazo"larımın sonsuz yankısına bırakışım; sevdiğim parçalarla, ilk kez duyduğum versiyonlarla enerjimin kısmen tamamını piste bırakışım ve ruhumu böylelikle uçuruşum; sevdiğim insanları görmek; anları doyasıya paylaşmak,  keyfiyle sohbet etmek; sonra Ponte'nin eşsiz manzarasına uzanışım ve yine kendimi evimde hissettiğim tangonun büyülü kucağında bulmak; harika tandalarla zamanı unutmak, boyut değiştirmek, estetinin melodisinde yankılanmak, kopmak, yükselmek, yenilenmek, dönüşmek; çok sevdiğim dostlarımla kucaklaşmak, derinleşmek, translara süzülmek ve sonrasında tangonun merkezinden çıkıp Taksim sokaklarına akmak; yaşamın derinliklerine ilerlemek...
Tango her şeyden önce ve sanırım artık tamamiyle soluğumuz olmuş. Ruhen özgürleştiğimiz, kalben derinleştiğimiz ve büyüdüğümüz bir yolculuk olmuş. Anladım ki boşuna değilmiş bu süzülüşlerimiz ve hiçbir zaman boşuna olmamış. Çünkü dünya çok zor bir yer olmuş. Şiddetten, acıdan, itişme, kakışmalardan kaçtığımız ve kendimizi bambaşka bir boyutta bulduğumuz bir yer olmuş dansımız, müziğimiz, tüm "connection" larımız...
Tango bizim evimiz olmuş ve ruhumuzun coşkusunu devam ettiren bir seçim olmuş. Çok şey olmuş tango onu anladım dün ve yine düşündüm..."
Bu hislerim dün yaşadığım güne ait deneyimlerimle gelen bir farkındalık seslenişiydi sanıyorum ve evim hissettiğim tangonun merkezinde kalbimin attığını, tüm varlığımın gerçekten yaşadığımı hissettim. Bu nedenle olacak ki, çok derin hisler içinde bir yerlerde bu dans benim için ve ona ait her şey de... Çünkü içine koca bir yaşamı sığdırabiliyoruz zaman zaman.En azından hislerimizle ve yoğun soluklarımızla gelen bir hayat akışı, dönüşüm yolculuğu...
Hafta boyunca yine çok güzel milonga deneyimleri yaşadım. Bambaşka hislerde, renkli boyutlarda salındım. Yine uçtum,  erişebildiğim en güzel semalara yükseldim. Hepsinde belki de ortak bir yan vardı. Coşku, tutku, motivasyon, bütünlük, aşk, heyecan, yükseliş ve uçuş birlikteliği...
Çünkü bunlar belli ki en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyler bazen çünkü onları yaşamak adına buluşuyoruz. Ruhumuzun, içimizin sesi olmuş "abrazo"larımız ve tüm "connection"sal buluşmalarımız. Bu nedenle  bazılarımız için anlamı çok farklı  bir yerlerde tangonun. Bazılarımız için sadece günlük bir eğlence, diğer bazılarımız için ciddi bir iş, emek, çaba, özveri; yine bazılarımız için bir organizasyon, event; bazılarımız için sosyalleşme, keyif, lezzet, bazılarımız için fiziksel, ruhsal rahatlama, terapi; bazılarımız için çalışma, ders, prova, performans, çaba, azim, hırs, hedef; bazılarımız için hafif bir esinti, yeni bir soluk, tatlı bir dokunuş, farklı bir diyalog, akış; bazılarımız için ful konsantre uçuş, kopuş, yoğuşma, bütünlük ve belki de hepsi...
Dolayısıyla birbirimizle buluştuğumuz "cabeceo"larımızla  içimizdeki  elektriğin dansta, ilk iletişimde tutması, enerjimizin nasıl bu dansın içine aktığıyla çok orantılı oluyor. Aslında, başta enerjisel anlamda tango ruhunu paylaşabileceğimiz partnerleri  bilerek ya da bilmeyerek ama büyük oranda hissederek buluyoruz,  seçiyoruz. Sonrasında da çoğunlukla hepimizin deneyimlediği o sınırsız yolculuklar başlıyor ve durmaksızın bu yollarda buluşma arzusu bizi milongalara yönlendiriyor ve tüm dostlarımızla, dansseverlerle bağlantı haline getiriyor. Öncelik, belki de her zaman tango ve  tangonun içinde yaşadığımız eşsiz deneyimler oluyor. Bu derinliklere kapılma yolculuğum da, beni haftanın ilk milongası olarak Çarşamba Günü Portofino'ya - Larespark milongası- götürdü. Kaliteli bir atmosfer içinde yerimi alarak, Dj Mihran'ın çok hoş tandalarıyla oradaki bir çok dostla çok hoş danslara süzüldüm. Naif hislerle piste aktım. Nuevo tandasında da çok mutlu olduğumdan, coşkulanarak enerjik bir danssal bütünlüğe kavuştum.
"Pugliese" tandasını duyduğumda bir çok dost milongadan erken ayrıldığı için dans edemeyerek oturmam gerekti. Ancak bu duruma dayanamayarak, bu tandayı kalbime doldurarak, evimin yolunu dingin hislerle tuttum. Elbette ertesi gün böylesine sevdiğim bir tandayı çok yoğun bir şekilde yaşayacağımı bilmiyordum o an ama  belki de bir şekilde hissettim kimbilir...Ve  gerçekten de yanılmamışım! :-)
Perşembe Günü Para Bailar'da  sıradışı güzellikte bir gece daha yaşadık. Alper'in çok güzel tandalarıyla ve şahane cortinalarıyla oradaki tüm dostlarımla harika danslar ettim. Pugliese tandasında ise İtalyan bir milongueroyla yoğun "abrazo"muzla piste süzülerek, bu tandanın  hakkını vere vere, çok coşkuyla dans ettik. O an bana bir yıl yeter bu coşku dedim ama elbette bir gün ancak yetti ve ertesi gün de iştahla tüm bu tandalara dair danslarıma süzüldüm! ;-)
Elbette gece boyu  ettiğim bütün enerji dolu  dansların kıpırtısıyla da, milongayı neşeyle tamamlayarak gecenin sessizliğine kapıldım..
Cuma Günü Tangolic milongasına geçtiğimde ortam yine ışıl ışıldı. Dj Aykut'un güzel, lezzetli tandalarıyla oradaki genç, süper dansçı dostlarımla, bir çok dansçıyla çok keyifli danslar ettim. Yine kıvamında bir kalabalığın ortamdaki hakimiyeti sayesinde yaşadığım dans ve milonga deneyiminin kalitesi kat kat arttı. Çünkü rahat akan bir pistte, enerji dolu, coşkulu ve güzel hisler barındıran danslar, daima bir ödüldür aslında. Huzur verir, tatla donatır ve kaliteyi daima arttırır.. Dolayıısyla bu güzellikleri doyasıya yaşayıp, milonga  sonrasında da  Nizam'a  gittik. Sezen'imiz Katar'a dönmeden ezogelin çorbasını içsin istedik.. Nitekim çok afiyetle de çorba sohbetimize uzanmış olduk.
Cumartesi Günü Noa milongası harikaydı. Dj Tuğrul'un  güzel, hoş tandalarıyla - Pugliese, Salamanca ve Diaz üçlemesi enerjimi gerçekten çok yükseltti - şahane danslar ettim. Oradaki tüm yerli dansçılar, dostlar bir yana Alman bir milongueroyla, Mario'yla - Arjantin semalarından gelen ve dansıma dair yorumlarını nazikçe paylaşarak beni gülümseten bir tango dostuydu  - tangonun merkezine eşsiz bir yolculuk edercesine dans ettik.  Murat'la konforla, Engin'le ful enerjiyle, Ahmet'le Pugliese ve  Salamanca tandasında enerji dolu adımlarla harika süzülümler yaşadım. Kaliteli dansçılarla dolu, enerjik bir milongayı daha noktalayarak bugünün milongasal yolculuğunu da tamamlamış oldum
Pazar Günü önce Academia Del Tango'nun praktilongasına - saatleri  akşam 8 ve 12 arası -katıldım. Dj Marcelo Rojas'ın seçkilerini kaçırmam mümkün olamazdı. Kendisini ilk kez festivalde dinlemiştim ve seçkilerine bayılmıştım. Dolayısıyla milongaya koşa koşa gittim. Yine sıradışı ve müzikal anlamda renkli, zengin tandalarıyla, gecenin sonlarına doğru verdiği nuevo coşkusuyla en  eşsiz dans yolcularına ulaşma şansı buldum.  Fatih'le, Amerikalı bir milongueroyla, Alper'le - bir milonga tandasında ful koparak, coşku dolu - , Bülent'le - keyifle, enerjiyle - , Özgür' le - neşeyle, tatla -, Okan'la - keyifle, gülümseyişlerle dolu-. ve daha bir çok ismini bilmediğim ya da şu an adını hatırlayamadığım dansçıyla engin ufuklara, şahane okyanuslara açıldım.
Gecenin ortalarında Türkiye'nin yeni şampiyonları Taçlan ve Burak çiftinin zarif, hoş pırıltılar sunan danslarını izledik. Özellikle milonga parçasındaki coşkuları çok  hoştu ve ortamı neşelendirdi. 
Praktilonga on iki sularında bitince, hızlı bir karar alarak hemen hızlı adımlarla Ponte'ye geçtik. İyi ki de geçmişiz, çünkü şahane bir güzellik vardı ortamın ambiyansında. Sevdiğimiz dostlarımızla, Silivri'nin tatlı milonguera(o)larıyla karşılaştık, keyifli sohbetlere daldık. Dj Serpil'in şahane tandalarıyla Özgür'le, Hakkı'yla, Adnan'la çok çok büyülü danslara uzandım. Hepsi efsaneydi ve ruhumu ışıldattı!
Ayşe'ciğimizle,  oranın çıtır kızlarıyla güzel sohbetler ettik. Neşemiz daha da  arttı ve  bir güzel geceyi daha çok farklı ve sihirli bir Canaro "La Cumparsita"sıyla tamamlayarak geceyi noktaladım. Diğer yaşamsal frekansların yoğunluklarına yenilerini ekleyerek de haftayı bu olağanüstü hislerle tamamladım. Kendimi huzurla rüyalar aleminin tatlı kollarına bıraktım.
Bir hafta daha dans  ve mutluluklarla dopdolu bir şekilde tamamlandı içimde. Güzel paylaşımlarla, renkli deneyimlerle canlılığıma,canlılık kattı.
Diliyorum önümüzdeki günlerde ve yıllarda daha da aydınlanan ve gelişen bir dünyaya gözlerimizi açarız. Daha çok ilerleriz; daha çok özgürleşiriz ve tüm yaratıcılık potansiyelimizi  kendi stillerimizle, keyfimizce ve özgün ifadelerimizle daha da rahat konuşturabiliriz. Elbette en çok da daha fazla gerçek manadaki sevgiyle buluşur ve  bu güzel enerjinin içine, kucağına kendimizi güvenle bırakabiliriz. Geleceğimiz aydın, hür, iradesi sağlam oluşumlarla yükselir ve gerçek ideallerimize kavuşuruz.
 Hepimiz, her insan en güzeli hak ediyor aslında. Çünkü her insan özeldir ve değerlidir. Bu değer dolu yaşama dair izleri  tüm estetisiyle ve zerafetiyle yaşamamızı, birbirimizle doyasıya paylaşmamızı diliyorum dostlarım.
Bol dansla, aşk dolu gözlerle, derin duygularla, neşe dolu ruh halleriyle,  konforla, huzurla kalınız. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum ve coşkuyla kucaklıyorum! ***