22 Haziran 2015 Pazartesi

Tango derin bir okyanus. Müziğinin ve tüm hareketsel bütünlüğünün içine daldıkça uyanıyor, kendini daha da bambaşka boyutlarıyla buluyor insan. O müziğin içindeki yolculuk, insanın uçuşunu sağlayan temel frekansları sunuyor. Yakın dansla gelen birliktelik ise belki de bu dansın tek dili ve sessiz sesliliği oluyor...
İşte tango dünyasının ve dansının içinde ne kadar sürede bulunmuş olursanız olun, bazı parçalar vardır ki, bir ömürlük hissedersiniz. Elbette "Golden Age" hep ömürlük deriz ve nice fazla sayıda eserlerle bunu güçlendiririz ama bu çok sayıda olanların içinde benim ruhuma temas edenlerinden biri D'Arienzo 'dan "El Flete" dir. Bu parçayı dinlediğimde tangoya ilk başladığım yıllara dönerim. Hatta şu anda da etkisini tüm hücrelerime yansıtmak  için bu parçayı dinliyorum ve yine bir "timeline" yolculuk yapıyorum. Yani bugünün enerjisi dahil, bir de on, on beş , yirmi yıllık deneyimlere uzanıyorum. Bu parçadaki sayısız danslarımın silüetlerinden ziyade içimdeki hislerin derinliği ve yoğunluğuyla bir kez daha yeniden buluşuyorum. Sonrasında  da "Milonga De Mis Amores" gelir. Bir de Hugo Diaz'dan "Milonga Triste" her dinlediğimde ve dans ettiğimde beni farklı boyutlara yükseltir. Yine o ilk baştaki "abrazo"larımla ve yeni tanguera hallerimle buluşturur. İlk partnerimle İTÜ koridorlarına "kendin çal, kendin dans et" ve arada hocalarınız bakıp gülümsesin semalarına, sıçrama, atlama figürlerine götürür...Gençlik ve daimi kalan genç tutkululuk tangonun özüdür. Aşkın büyülü yansımaları her an yepyeni abrazolarla dünyalarınıza açılır ve ruhumuzu bütünler...
İşte bazı parçalar ruhumuzun tüm noktalarına dokunur ve içimizde bizimle daha da büyür, genişler ve derinleşir. Bu nedenle tango özeldir. İçinde kocaman bir yaşamı barındırır ve hangi ruh halinde olursanız olun iyileştirici bir güce sahiptir!
 Neşeliyken daha da uçurur; hüzünlüyken sevgisiyle kalbini okşar, ruhunu ferahlatır..
Yaşamda tango tutkunları ve birbirimizi pistlerde gören tüm insanlar olarak, tüm yaşamımızı, deneyimlerimizi, bütün duygu ve düşünce yoğunluğumuzu dansımıza da aktarırız, ama müziğin oluşturduğu bambaşka frekanslarla...Bu yüzden bu ifadeler sanatlaşır. İfade biçimleri  insanın tüm içini, varlığını ve ona ait her şeyi sanatlaştırır...Dansın en büyük etkisi de budur. Müzik sayesinde insanı aslına, özüne, özgürlüğüne ve bütünlüğüne ulaştırır. Okyanusu tüm derinliğiyle yaşatır ve yaşama ve tüm adımlarına yönelik cesaret kazandırır. İnsanı sonsuzlukla büyütür!
Dün farklı bir sabaha uyandım aslında. İnsan her yıl bambaşka renkleriyle karşılaşıyor ve kendini daha bir iyi tanıyor ya...Öyle bir şey ve "Babalar "Günü" nün içime yansıyan hislerini bir başka türlü ifade ettim. Dedim ki,
"Babam öldüğünde çok sonraları ağlayabildim. Çünkü böyle bir anda duygulardan, düşüncelerden ziyade hissizlik ve yoğun bir şok hakim oluyor. İnsanın içinde farklı fırtınalar kopuyor, hiç düşünmediği sorumluluklar yükseliyor. Sevdiği bir insanı kaybetmenin ne demek olduğunu, yaşayarak öğreniyor insan. Yavaş yavaş yoğunluğunu hissediyor ve her geçen gün daha da güçlenerek bu hissin zorluğunu yaşıyorsun. Sonrasında kaybettiğim çok çok yakın dostlarım, kuzenim ve yaşadığımız acılar bir yana yaşamın sonlu bir sonsuzluk olduğunu öğreniyorsun ve ölümün yaşamın güçlü bir parçası olduğunu anlıyorsun.
Gerçek sonun ne oldugunu da anlıyorsun! Kendi duyguların, acıların bir yana ortak kaybı yaşadığın çok yakınlarının acıları ve üzüntüleri de kendininkilere ekleniyor. Elbette elinden bir şey gelmiyor olması zorluyor, isyan ettiriyor ve sonrasında da kabule seni zorluyor ama kabulü de öğretiyor işte!
Babamin vefatının hemen ardından eski şirketten bir arkadaşım şunu demişti;
"Ne zaman büyüyorsun Ebrucum biliyor musun?
Ta ki baba gidiyor o zaman kendi başına kalıyorsun. Çok daha yere sağlam basman gerekiyor. O zaman gerçekten büyüyorsun işte!."
Sonra bana sarilmıştı. Hiç unutmam!
O anlarda minik bir söz, sevgi dolu bir dokunuş o kadar insanı sarmalar ki...Bunu da yaşayıncaya kadar bilmiyorsun.
O günden bugüne yakınlarını kaybeden insanlara mutlaka başsağlığı dileklerinde bulunurum. Çünkü bunu insanlara iyi geldiğini ve onları sarmaladigini biliyorum. Hissettim ve yaşadım.
Son olarak babamdan çok şey öğrendim. Güçlü, kıvrak zekası, tutkuları, duygu dolu ifadeleri, sesi, prensipleri, hızlı hareket yeteneği, azmi, hedefe odaklılığı, sevgi dolu bakışları, gülümseyen yüzü ve her konuda derin sohbet edebilme potansiyeli. Gerçekten bir ışık hepimiz için sevdiklerimiz ve bu derin kayiplardan sonra da şunu öğrendim;
Hayatta her an bir yansıma. Anda sonsuzluk var ve büyülü ve anın dışındaki son da realite. Hiçbir şeyin geri dönüşü yok. O anda oluyor ve yaşanıyor. Yani ne yapmak, söylemek istiyorsan o anda yaşamak mümkün. Yoksa bambaşka dönüşümler içinde insanı sıkıştırırlar ya da yaşanmamış ifadelere dönüşürler.
Sevgi bitmeyen tek şey ve bu dünyadan yitirdiğimiz insanlar bile o sevginin içinde yaşıyor aslında.
Her an, son an olabilir. O yüzden ruhunu özgürleştiren ve seni mutlu eden bir yaşam seni sonsuzluğa taşıyabilir.
Ve öğrenmek için yaşamak gerekir.
Deneyim bu hayattaki tek gerçek neden ve öğrenimdir. Yaşamadan bilemezsin, sadece tahmin edersin ama yanına bile yaklaşmaz. O yüzden öğrenmek için yaşarsın!
Herkese sevgi, umut dolu bir Pazar Günü dilerim! "

Ve bunları söyledikten sonra bir aydınlanma yaşadım ve akabinde de muhteşem bir milonga deneyimiyle yine yükseldim! 
Hayat bizi, birbirimizle buluştururken, inanılmaz idraklarla da olgunlaştırıyor. Bu yüzden hayatıma girmiş, dahil olmuş, birlikte uzun, kısa, öz, az, çok, renkli yolculuklara uzandığım tüm dostlarıma teşekkür ve selam ediyorum. Onların varlığı ve yaşadığımız tüm idraksal yolculuklar olmasa, böyle bir algıya kavuşup, beni her an büyüleyen en derin okyanuslara açılamazdım. 
Tangonun turkuaz rengi ferahlığına ve yoğun tutku dolu hallerine açılırken harika milongalar ve ıhlamur kokulu maratonlarla dans aşkımı yine doruklara taşıdım. Hafta başı İstanbul dışında olduğumdan, haftanın ilk milongası Perşembe Günü "Para Bailar"da gerçekleşti. Üzüm cennetlerimden birinde sıradışı bir büyüye ulaştığım saatlerin ardından Dj Ali'nin - lakabı "Genç ve Yakışıklı Dj" hoş,  güzel tandalarıyla güzel, kaliteli dansçlı profiline sahip  ortamda, doyasıya dans etttim. Hepsi o kadar muhteşemdi ki, bir milonga tandasındaki hissim uçurdu beni  ve bir çok tandadaki danslarım da coşkuyla doldurdu içimi. Gecenin ortalarında da Buket ve Nany çiftinin zarif, hoş, sade ve güzel akıştaki performanslarını keyifle izledim ve bir Nizam yoculuğundan sonra evimin yolunu tuttum.
Cuma Günü İTÜ Taşkışla binasında Mimarlık Fakultesi'nin içindeki iç avluda şahane bir maratona katıldım. Ortam, ambiyans beni Avrupa'nın  bir şehrinde gibi hissettirdi. İstanbul'u dünyanın hiçbir yeriyle kıyas etmem ama bu ambiyansı ifade edebileceğim sözcükler bunlardı. Masa düzeni de oturmak, dinlenmek sohbet etmek için harikaydı. Motorla uçarak katıldığımız maratonda ilk hissim, ıhlamur kokusuyla transları genişletmek oldu. Sonra da önce Dj Aykut'un ve Dj Ömer'in renkli, hoş tandalarıyla çok güzel dans translarına açıldım. Yerli dansçıların yanı sıra İtalyan, Kazakistanlı, Uzak Doğulu milonguerolarla da tanışma fırsatı yakaladım ve sabah beş buçuk sularına kadar maratonu usulüne uygun ve uzunca deneyimledim. İçecekler de güzeldi ve ekonomikti. Bol bol içebildim. 
Bu maratonda emeği geçen herkese teşekkür etmek ve burada milongaların düzenli yapılması ricasında bulunmak istiyorum. Beni eski Mimoza enerjisinin yakınlarına ama daha da güzel bir coşkuya yaklaştırdı çünkü! Hatta organizatör arkadaşlarımıza bu ricamı anında belirttim ve "Düşünüyoruz" yanıtını da aldım!
 Olma olasılığı yüksek, bunu hissettim, süper! :-)
Cumartesi Günü önce Ponte milongasına uğradık. Orada bir şeyler atıştırmak ve dostlarla buluşmak istedik. Nitekim güzel lezzetleri yakaladıktan, "Sex & The City" film karelerini aratmayacak fotoğraflar çekindikten - üstelik bu kez benim makinemle değil  -  Dj Çağatay'ın, lakabı"Fantastic Dj" çok güzel tandalarından bir kaçını yakalayıp keyifle bir iki tango dostumla dans ettikten hemen sonra, Mr. Ufo ile uçarak ve rüzgarı tenimizde hissederek milongaya geçtik. Masamızda Cem'le ve Özlem'le de harika sohbetlere uzanırken, bol bol şarap - Gülor merlot - ve çay içtik. Her içecek almaya gidene, bir şey içip içmediğinizi sorduklarında "Evet" derseniz bu kez saat dört sularında piliniz biter ve eve uykulu gözlerle ve hatta gözleriniz kapalı bir halde geçersiniz. Bunun dans transıyla alakası yoktur tabii... Bir de "cabeceo" larınızı dilediğiniz oranda rahat yapamazsanız isyan çıkarmamak adına ya somurtabilirsiniz ya da sevdiğiniz bir arkadaşınızı "lead "edebilirsiniz. İkisini de yaptım ve mutluyum! Özlem'ciğim de kırmadı beni sağolsun ve uçarak dans ettik. Yay arkadaşlarımla her daim engin semalar serbest ve pek de eğlendik. Bir de ikizler milongueroları tabii... :-)
Elbette oturduğum esnada birbirinden güzel, iyi dansçıların uçuşlarını da seyre daldım. Her çiftin uçuşunun ötesinde rondaya aktardıkları enerji ile tüm rondadakilerin birlikte yükselişi de bu dansın büyüsünü arttırıyor sanırım. Çünkü hepimize ait duygular, uçuşlar ve translar görünür, hissedilir, anlaşılır oluyor. Bu işte özel bir dünya ki, günümüzde insanların birbirini anlamaya olan mesafelerini de kırıyor. Anlayış, empati ve hoşgörü kapasitesi, "connection"daki müzikal uyumla ve bedenin birbirine uyumdaki esnekliğiyle daha da genişliyor...
Böylece ıhlamur kokuları merkezimde geceyi tamamladım.
Pazar Günü Ponte'deydim yine. Bu kez de yerli yabancı tüm dansçılarla uçuşan danslarımız DJ Ayşe'nin şahane tandalarıyla çok daha renklendi. Otros Aires'in "Los Vinos" parçasında oriyantal dokulu yorum da beni havalara sıçrattı ve süper dansçılarla bu anları yakalamamı sağladı. İlginç olan şey, maratonda tanıştığım yabancı dansçılarla aynı milongada buluşmuş olmak oldu. Bu da bana şunu kanıtladı;
"Benzer frekanslar  birbiriyle bir vesileyle tanışıyor ve mutlaka bir yerlerde buluşuyor." 
Bu çok özel bir bağ! 
Yani yüzlerce dansçı içinden sadece bazılarıyla daha derin nüanslara ulaşıyorsunuz ve tangoyu birbirinizle ve tüm ruhsal açılımlarınızı deneyimleyerek doyasıya paylaşıyorsunuz. Bu nedenle yıllardır bir arada bulunduğumuz tüm dansçı dostlarımızla olan derin soluklu danslarımız bambaşka dönüşümlerle  bizleri daha da birbirimize yaklaştırıyor ve kalpsel buluşmalarımızı yoğunlaştırıyor...
Tüm güzel danslarımızın ve masamızdaki harika dostlarımızla olan  güzel sohbetlerimiz dahilinde  anları tamamlayıp gecenin sonunu "Duramayan Milonguero"yla çayla süsleyerek haftanın başına uzandık.
Hayat kısa mucizelerle, sonsuz kavuşumlara ulaştığımız bir tat, renk, yolculuk gibi bazen. Gözlerimizin içinden, ruhumuzun derinliklerinden ve birbirimize sarıldığımız anlardaki dünyasal ama bir o kadar sonsuzluğa uzanan birleşimlerimizden doğan mucizevi bir ışıltı...
Çok güzel danslarda, muhteşem tandalarda, harika milongalarda buluşmak dileğiyle dostlarım. 
Tüm sevgimle ve saygımla sizleri kucaklıyorum! ***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder