21 Kasım 2013 Perşembe

Haftasonu milongalarına aktık ve bir de Salı milongası, bunlara eklendi elbette...:-)

Hafta boyunca gittiğim tüm milongalar yetmezmiş gibi, haftasonu da 333 ve Ponte milongalarına katıldım hiç üşenmeyip. Tango enerjim gelince, kendimi durduramıyorum. Yahu bir gün dur, dinlen değil mi..Yok illa gidilecek tüm milongalara deliler gibi!! Hoş bu ara,  ilginçtir yine gitti tango enerjim. Pek tutalı değil bu enerji mevzuları...Bir bakmışsın vın vın tango da tango enerjisinden yıkılmışız; bir bakmışsın, ev ve sızdığım tv koltuğum tüm cazibesiyle karşımda.Olmaz ki!!
Yani bizde ve bu enerji dalgalarımızda, enteresanlık diz boyu...:-)
Neyse gelelim milonga haberlerimize. Hep gevezelik yapıp, konu dışına çıkıyorum. :-)
Cumartesi Kız Kuleli milongada, ortamın enerjisi harikaydı diyebilirim. Kapıdan içeri girer girmez, dinamik bir enerjiyle ve hoş bir kalabalıkla karşılaştım. Rengarenk bir katılımcı kitlesi içine dalınca, hemen  güzel bir yere yerleşiverdim. Ve gece boyunca müzik gerçekten çok iyiydi. DJ Emre Or'u çok beğendimi söylemeliyim. Harika çaldı bana göre ve sağolsun gece boyunca, bolca dans etmemize yardımcı oldu.
Yine ileri seviye dansçıların yanı sıra, her seviyeden dansçılar vardı salonda. Güzel tandalarla harika danslara uzanırken hepimiz,  şov olarak da iki maestronun gösterisini izleme sırası geldi çattı bir anda.
Eşref Tekinalp ve Özhan Araz bu kez milongueralarla yaptıkları güzel şovlarına ara verip, birlikte dans etmeye karar vermişler. Ayıp oluyor ama....Çok ayıp yaa!! :-)
Gerçi belki kızlı erkekli danslara, toplantılara karşı çıkanlardan daha çok tezahurat toplayabilirler bu vesileyle kimbilir..Yurdumun meselelerine taş atmazsam da, içim rahat etmiyor...Bir nevi kişisel tatmin! Bir şey yapamasak da, kanamayan başlara sözsel taşlar devirip, rahatlıyoruz işte...Hep, pek kişisel tatminimiz mevzusu işte! :-)
Neyse, şovda stage tango figürleri beklemiştim ama olmadı. Peh!
Bu iki süper dansçı dostumuz, keyili danslarını edip milongueralara taş çıkarttılar- tüm kadınlar çatladı..:)-ve gecenin keyfini arttırdılar diyebilirim. Bizler de yine kadehlerimizin içindeki tüm rengarenk içeceklerimizi yuvarlayıp, danstan yoruluncaya kadar pisste dönme seremonimizi gerçekleştirdik ve yorulduk da yorulduk. Çıkışta da sağolsun Yeşim'le, 5'e kadar sohbet edip, sabah aydınlanırken anca eve yollanabildik. Tango yetmedi, bir de sabaha kadar sohbet. Bu delilik olamaz... Tam bir zırdelilik bu!! :))
Pazar Günü ise oldukça yorgun uyanmama rağmen, muhteşem bir kahvaltı sonrasında bir nebze toparlandım. Bir de Çıtır Dj lakaplı arkadaşımız Sezen, Umman'dan geldiği için Ponte'ye gitmek şart olmuştu zaten.Allahtan o gün dolunay vardı. Kaçamazdı o muhteşem manzara ve ambiyans!
Gecenin Dj'i, Elma lakaplı bir patron arkadaşımız Murat'tı. Yine harika çaldı sağolsun, oturamadık!
Piazzola ve Pugliese'nin birlikte çaldıkları o konser kaydı tandası da kopardı tabii..Dans da dans!
Hoş bir kalabalık olunca  ortamda, gerçekten iyi dansçı arkadaşlarımızla dans etmek, çok keyif verdii ve  milonga bitiminde de, yine Taksim'de meydan semalarına hoş bir yürüyüş yapıp, yeni haftaya başlama motivasyonumuzu güzelce üzerimize sindirmiş olduk.
Ertesi gün, günlük güneşlik bir haftaya başlayarak da, bu pozitif ruh halimizi tüm ilerleyen anlara ve günlere yaydık tabii...:-)
Pazartesi Günü ise, milongaları es geçerek, Salı Günü önce Luicana Souza konserine, ardından da, LA Cumparsita milongasına koşar adım gittim.. Konser muhteşemdi diyebilirim. Bu etkiyle ve bu gazla da, harika danslar geldi, Cumparsita'da.
Her zamanki gibi çok iyi dansçılar vardı orada. Zaten bu milonganın özelliklerinden biri de, gerçekten iyi dansçıların bir arada keyifle dans etmeleri; hoş bir  sohbet ortamı olması ve bunun yanı sıra da, bolca çay, kahve ve atıştırmalıkları afiyetle yiyip, içebilmenin mümkün olması. Ortama sıcak bir enerji katıp, harika danslarla geceyi tamamlamayı sağlıyor tüm bu etmenler elbette ve bu gerçekten de çok hoş!
Gece sonunda da yine Ortaköy semalarına kapılıp,odamda uykular alemine kapıldım....Köprüyü içte ve dışta hissedip yaşamın içinden o rüyalar alemine yine daldım...Kurulan köprüler de benim için,  yaşamda kurulan bağlar ve bağlantılar gibidir. O yüzden manası daha da özeldir...:-)
 Herkese muhteşem bir gün ve harika milongalarla dolu bir hafta diliyorum.
Enerjim gelsin de yine her milongada görüşelim dostlarım...:-)

16 Kasım 2013 Cumartesi

Haftalık milonga akışında, .Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma milongaları...

Festival haftasıyla birlikte, tango enerjim tekrar yerine gelince, haftanın tüm milongalarına uçar adım gittim diyebilirim. Allahtan sabahın çok erken saatlerinde uyanmadığımdan, günlük aktivitelerimin ve ofis yaşamımın ardından tangoyla buluşma anlarına yolculuk edebiliyorum. Bu da gerçekten iyi oluyor; tangoya an be an akabiliyorum ki, tangoyla yaşayan insanlar bunun önemini çok iyi  anlarlar...:-)
Pazartesi Armada milongası şahaneydi diyebilirim. Bir gün önceki festival kapanış milongasındaki kalabalığın yerini, çok sayıda iyi dansçının aldığı ama daha tenha bir milonga ortamı almıştı ve bu hoş ortamı keyifle soluduk, yaşadık elbette.
Milonga öncesinde ise, İzmirli dostlarım Ferhan ve Yusuf'la, Sensus'ta Sevilen şaraplarımızı yudumlamış ve Ayvalık tulumunu da bol cevizli ekmekle götürmüştük. Tam milonga öncesi dopingi işte ve doping olunca da, milongalara akmak pek minicik bir çaba; dansa başlamaksa bir o kadar kocaman keyif oluyor..:-)
Dolayısıyla, gerek Türk, gerek yabancı bir çok milongueroyla harika danslar edip, gerçekten dans etmekten yoruldum diyebilirim. Zaten festivalin yorgunluğunu, üzerimden henüz atamamıştım. Gerçi insan tangoyla hiç yorulmuyor, sanırım katlarca kez enerjiyle doluyor ki, hepimizin deli gibi tango yapma isteğimiz de bu enerjinin eseri sanırım. Bitmek tükenmek dinmeyen bir tutku ve enerji diyarı bu tango dünyamız...
Horacio'yla da sonunda tanışıp, tarzının ve müzikalitedeki ifadesinin çok ilgimi çektiğinden bahsedebildim. Sıcak bir ortam olmadan, sadece tanışmış olmak ya da konuşmuş olmak için, tanışmam ve konuşmam insanlarla genelde. Sıcak bir an ve his şart güzel bir iletişim için bana göre. Derinlik de, bu güzel sıcaklıkta gizli işte...:-)
Son tandada, La Cumprasita'yı da duyupi dansımızı ettikten sonra, ertesi güne hazırlanma ritüeli olan, uyku saatlerimize ulaştık. Binlerce rüya da ardından geldi tabii...Şaşmaz bir gerçeklik de bu!
 Salı Günü 'ne başladığımda, akşam saatlerinde uzanacağım Kalamış miongasına zemin hazırlayacak olağanüstü bir kahvaltı sonrasındaki günlük rutinin; biraz Taksim semalarında insan seyrinin ve İstiklal Cadddesi'nde keyifli bir yürüyüşün ardından, Kalamış'ın harika Marinasının içindeki Kalamış Ertekin milongasında buldum kendimi. İlk gittiğimden biraz daha faklılaşan ışıklandırma, çok daha sıcak bir enerji oluşturmuştu ve girer girmez mekana, hemen gözüme çarptı. Elbette bu güzel ambiyansın diğer etkenleri de, ışıl ışıl yanan mumlar, kayan bir zemin ve Dj Yüksel arkadaşımızın da çaldığı muhteşem tandalar oldu. Bir süredir göremediğim değerli bir arkadaşımın da milongaya katılımı, beni yine çok sevindirdi ve biraz da sohbeti tango dışında da derin sulara taşıyarak yaşamsal düşüncelere yoğunlaşmamı sağladı.
Düşünsel açılımlar ve derin diyaloglar olmadan, yaşamlarımız  pek yavan neticede...
Milonga çok kalabalık olmasa da, ortamda keyifli bir katılımcı kitlesi olması, yine pek keyifli danslar ederek,  eve koşarak-arkadaşın arabasıyla..:-)- gitmemi sağladı.
Bu günü de yorularak geçirdik demek, bir milonganın keyfini de yansıtır çoğunlukla. Elbette zeminde zorlanma, çarpışmalar ve problemlerden oluşan yorgunluklar değil buradaki kastım. Çok dans etmekten ayaklıktan çıkmış ayaklar ve belki büyümüş parmakların varlığıdır bu tatlı yorgunluk sinyali!
Çarşamba Günü, ofiste geçen sakin bir günün ardından akşam Kız Kuleli  milongaya geçtim. İnternasyonel bir katılımcı kitlesi olunca, harika danslar geldi geçti, şükür.
Özellikle Arjantinli, Fransız milonguerolarla ve elbette bizim başarılı arkadaşlarımızla da müzikal derinliklere, keyifli dakikalara ve muhteşem danssal yoğunluklara ulaştık. Dj Sermet Sünnetcioğlu da harika tandalar çaldı diyebilirim. Bazılarını kendisinden istedim bile. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü demişler...:-)
Milongayı keyifle tamamlayıp bir sonraki güne uyandık. Gecelerle gündüzlerin birleştiği bir dans bu tango, biz çoğunlukla masumuz, hep olmasak da...:-)
Perşembe Günü, Point milongasının 9.yaşgünü kutlaması için 9. kattaki milongasına ulaştık. Yalnız milongaya  ulaşmadan önce, Yasemin'le Solera yapıp, bu kez biraz fazlaca İtalyan şarabı içtiğimizden, kafam biraz kaymış bir şekilde milongaya geçtim diyebilirim. Peki itiraf ediyorum, biraz değil bir hayli fazla kaymışız...:-)
Nasıl dans edebildik bilmiyorum.  Bazı arkadaşlarım hiç görmüyorsun Ebru demişler, uzun süre düşündüm ne zaman görmedim diye. O derece yani...Her şeye rağmen gece, yine de harikaydı. Yoğun bir enerji hakimdi milongada; Alperle Setenay'ın şovları, Serçin, Güralp Ve Suat Bey'in pasta kesme seremonileri, kaybettiğim çekilişler-ayakkabıyı Allahtan Özden kaptı da yabancıya gitmedi ama oda kahvaltıyı kaybettiğime çok üzüldüm..:)-ve bir çok farklı okuldan gelen  iyi dansçılarla birlikte, yabancı dansçıların varlığı ortamı daha da renklendirdi. Bu milongaya bolca sohbet, bir kaç keyifli dans ve güzel bir dansçı seyrini de sığdırdım ve bu kez milongayı tamamlayamadan eve koşup, direkt uykuya daldım. Mantıklı olanı yapmak manalı şu hayatta...
Cuma Günü, ciddi bir yorgunluk vardı üzerimde, dolayısıyla milongaya gitmem diyordum ama ta ki La Paz'a uğrayıp Alejandra ve Erdem'le sohbete dalarak, harika bir kokteyl de deneyene kadar bu düşüncem devam etti ve hemen akabinde de  son buldu tabii...Enerjim geldi yerine çünkü!
Aslında orada biraz daha kalmayarak, canlı Küba müziğini kaçırdım. 11 de başlıyordu ve o kadar bekleyemedim ama kalsam çok da eğlenecekmişim. Yazık oldu! Neyse haftaya akarız artık Küba semalarına...Ardından, Tangolic milongasına geçip bolca dinlenme ritüelimi gerçekleştirdim. Pek dans edesim de yoktu zaten ve hissedilmiş gibi dansa davet de bir iki kişi dışında kimseden almayınca güzel sohbetler edip evimin yolunu erkenden tuttum. Aslında  lic'te de keyifli bir kalabalık vardı. Birbirinden iyi dansçının danslarını izlemek de, keyifli oldu bu kez. Süper dansçılarımız var bizim. Gurur verici!
Bir hafta da Tahtasaray milongasını denemeye karar verdim.  Sadece oraya giden dostlarım olunca onları da görmek, onlarla hasret gidermek adına. Umarım üşenmeyip gidebilirim çok yakında.
Dolayısıyla bu kocaman ve bir o kadar da  küçücük  haftayı,  muhteşem milongalarda, harika tandaların içinde, yaşama ve tangonun büyülü, renkli dünyasına akarak yaşadım diyebilirim. Daha iyisi can sağlığı, kalp ritmi, aşk dinamizmi ve iç huzuru olsun.
Yaşama ve tüm muhteşem anlara akmak dışında nedir ki yaşamın manası, tüm ansal kopuşlara uzanmak da hediyesi....
Hafta sonuna da, güzel milongalar sığdıracağımızdan hiç süpheniz olmasın.
Daima, tüm güzel milongalarda ve elbette her yerlerde akan adımlarımızla, dans aşkının içinde ve o eşsiz anlarda buluşalım dostlarım...:-)

11 Kasım 2013 Pazartesi

Suada milongası ve ardından Armada'da kapanış milongasındayız şimdi de...

Festival haftasının enerjisi ve bol güneşli, ılık günler, beni tüm milongalara akmaya çok motive etti diyebilirim. Festivalin her milongasına da koşar adım gittim tabii bu gazla...:-)
Cumartesi enfes bir kahvaltı ettikten sonra Suada milongasını düşleyip, o içimde oluşturduğu coşkuyla günü tamamlarken, oraya daha varmadan da milonganın eşsiz büyüsünü yaşamaya başladım bile.
Sanıyorum en çok sevdiğim festival mekanlarından biri orası.
İstanbul Tango'nun düzenlediği Çırağan Kempinski'deki festival milongasında da hazdan kopmuştum. Her geçtiğimde de oranın önünden hep o festival milongasını anımsayıp, gülümserim.
Dünyada, İstanbul gibi tüm renklere sahip bir kent olduğuna inanmıyorum.  Fikrimce burası festival mekanları için tam bir cennet.
El Encuentro ekibinin, Adile Sultan Sarayı'nda düzenlediği festival milongaları da şahane olurdu. Orası da ne muhteşem bir mekandır.  Buram buram tarih kokar. Yine muhteşem anılar hafızamda belirir her ismi geçtiğinde o sarayın.
 Suada da benim için çok özel çünkü, orada suyun içinde olma hissiyle yıkanırken tüm ruhumla, muhteşem danslar etmeme zemin hazırlıyor bu his.
Nitekim milongaya İzmirli bir milonguero arkadaşımla vardığımızda, kıpır kıpır bir heyecanla kaplandı içim anında diyebilirim. Dünyanın her yerinden gelmiş,  yüzlerce insanla da bu suyun ortasında dans etmenın heyecanı, bu festivalin adına yaraşır bir rituel havası kattı benim için.
Tango daima eşsiz bir aşk ve ritüel benim için orası kesin! :-)
Orkestrayı, festivalin açılış gününde izlemiş ve oldukça beğenmiştim. Hyperion Ensemble harika enstürmantistleriyle, bu gecenin enerjisini katladı ve güzel bir müzik ziyafeti çekmemize olanak sağladı.
Zemin biraz problemli olsa da, buranın ambiyansı  hiçbir yerde olmayan bir özellikte olduğu için, muhteşem tandalarda, harika milonguerolarla dans edip, hazla doldum taştım. Sık sık zemini pudralama servisi de vardı çok şükür.Yoksa daha büyük sıkıntı olabilirdi.
 Allahtan şarap da Angora değildi-hiç sevmiyorum zira, söylenip dururum her Angora gördüğümde-Yakut'tu. Eskilerin en iyi şarabıydı Yakut, gerçi şimdi yeni markalar, muhteşem ve uygun fiyattaki üzüm sanatını bizlerle buluşturuyor. Bu da harika! Kaliteli tatları iç iç, geç kendinden...:-)
 Festivallerde, yeni, eski bir yığın dansçı dostumuzla karşılaşmak hep içimi ısıtan bir atmosfer yayar  hafızamda. Elbette, bir yığın bambaşka stillerdeki ve milletlerdeki dansçıları seyirin ve onlarla bağlantının keyfini, zaman zaman dansın ve müziğin içinde koparak yaşamayı da çok seveim.
Nitekim çok hoş tandalar ve danslar geldi geçti gece boyunca.
Hep bahsederim ya, sinerjinin hastasıyım. Bu sinerjik renkliliğe, 1. Köprünün ve Boğaz'ın eşsiz manzarası, ambiyansı da dahil olunca olağanüstüyü yaşadık hep birlikte. Anlar, paylaşınca güzel! :-)
Şov zamanı gelince, hemen yerlerimizi aldık.
  John Erban-Clarissa Sanchez ile Facundo de la Cruz ve Paola Sanz  çiftleri gösterilerini sundular.  İkinci sırada çıkan çiftin, danslarıındaki ağırlık gerçekten hoşuma gitti. Sanırım dansın etkisi, biraz da o yuğunlukla artıyor. Şov bittiğinde ortamda hala o dansın yoğun hissi oluyor ki, bu gerçekten güzel ve etkili bir şey!
Dj Yak Sabah da sabah saatlerine kadar hoş tandalarıyla enerjiyi arttırdı. Yine gözlerimi açamadığımda hemen mini Suada motorlarına atlayıp ev yoluna koyuldum ve gecenin haz dolu enerjisi sayesinde, muhteşem rüyalarla yeni güne uyandım. Festivalin son günü de Armada milongasında kapanış danslarını seyre dalacaktık. Pazar Günü olduğu için de, yine gayet geç bir kahvaltı ve evde keyifle geçirilen saatlerin ardından, Ortaköy'de hoş ambiyanslı ve internasyonel bir Cafe'de, kahve- gazete keyfinin ve Beşiktaş'ta Terra'nın Öküzgözü Boğazkere şarabı eşliğiyle harika bir akşam yemeğinin ardından Armada'ya uçtum. Yurdumun o eşsiz üzümleri beni uçurunca, bu kez koşarak değil ama uçarak, havalanarak vardım Armada'ya...:-)
Harika bir kalabalık vardı Armada'da diyebilirim. Dj  El Popul da bence harika çaldı.
Dolayısıyla muhteşem tandalarla, muhteşem danslar geldi, yaşandı, sürdü, ilerledi..
Tüm maestroların iki parçalık kapanış dansları da şahaneydi diyebilirim. Keyifli enerjileri,  tüm piste yayıldı. Hatta ilerleyen saatlerde Christian  Marquezşarkı söylemeye başladıysa da, dans konusunda çok daha yetenekli olduğu aşikar. Allahtan dansçı olmuş ve hayatını vokallikle kazanmamış..:-)))
Geceyi La Cumparsita ve bir yolluk parçayla da bitirince yine eve doğru yolculuk başladı. Ahırkapı'dan Ortaköy'e uzanan yolculuğumda denizin muhteşem havası, tüm içimi eşsiz bir freshlikle doldururken, tüm hücrelerim adeta yenilendi. İatanbul manzarası yine eşsizdi çünkü. 
Bugün yine Armada'ya uzanıp, after fest kutlamasına katılacağım ve biliyorum ki, yine eşsiz bir tatsal yolculukla haftanın ilk gününü kapatıp, hafta boyunca muhteşem anlar ve danslarla dolu benzersiz yolculuklar yaşayacağım. 
Tangoyla hep, her yerde buluşmamızın ve yaşamda aşka daima  yıkanmamızın şerefine,
herkese muhteşem bir hafta dilerim...:-)
 


9 Kasım 2013 Cumartesi

Yurdumuın Festival milongalarından Kasım Ayı'nın incisi Ritüel'de,  ilk 3 gün...

Yılda bir kaç kez farklı organizatörlerin düzenlediği İstanbul festivallerinden genelde kışa denk gelenlerinde, arada bir tango enerjim düşer ya da gider gelir nedense. Hava durumu da etkiler tabii. Dolayısıyla, tango moodumu, festivale hazırlayana kadar özel çabalarda da bulunurum zaman zaman. Neyse ki, bu yıl buna ihtiyacım olmadı, çünkü muhteşem bir hava koşulu ve bol güneşli günler hakimdi İstanbul'da. Sonuç olarak da,  içim kıpır kıpır bir şekilde, MKM'de, Hyperion Ensemple konseri, tango gösterisinin  ve Hüsrev İsfendiyaoğlu'nun Borges cümleleriyle süslenen keyifli gitar dinletisinin ardından, yine orada gerçekleşen açılış milongasıyla festivale başlamış oldum. Tango mood on!
Orkestra bana göre gerçekten başarılıydı. Harika tango parçalarını dinlerken, bu anı kaçırmadığıma çok sevindim.Anormal bir trafik vardı o gün İstanbul sokaklarında;  yetişemeyeceğiz diye ödüm kopmuştu ama hızlı şoförümüz Özden bizi yetiştirdi sağolsun. Kaçırır mıyız hiç!
Keyifle konseri ve gösteriyi izledikten sonra hemen merdivenlerden inip, milonganın içine dalarak tanguera rollerimize büründük. Horacio Godoy, DJ'di ve bana göre çaldığı tandalar harikaydı. Hazırladığı keyifli parçalarla zaman zaman güzel danslar etmeme, zaman zamansa yanımda oturan milonguera arkadaşlarımla ortam kritiklerini yapmamıza yardımcı oldu diyebilirim.
Bu arada, yan yana oturan milonguera ve milonguerolardan korkun. Kritik yapma konusundaki özverili çalışmalarında, pek titizlerdir diyebilirim. Hoş,  genelde, herkesin dansını beğenip, çoğu kişinin de giysilerini kendilerine yakıştırırım ya da belki de pek de dikkat etmem o detaylara aslında. Odağım insan farklılıklarının enteresanlığı ve ortamdaki o eşsiz  sinerji olduğundan, asıl genel akış ilgimi çeker. Zaten moda konusunda da pek yetenekli sayılmam. Sanırım moda ikonları, beni tanısalar, krize girerlerdi giyim tarzım konusunda ama insan mutlu olduğu renklerin ve kumaşların içinde yaşama akmalı ve dansın, yaşamın bir parçası olmalı. O zaman her şey güzel ve rahatlık, huzur ve heyecan da ardından gelen tattır çünkü!
Neyse bu konuyu sonlandırıp, festivalin ilk milongasına geçecek olursam, milongada kadın sayısı oldukça fazlaydı ama yine de, keyifli dans deneyimlerine erişmemize engel olmadı diyebilirim. Çünkü bazen az ve öz dans yeterli olur, hep olmasa da.
Tüm şov dansçılarının açılış danslarını izleyip, biraz daha ortamı soluduktan ve yine hoş sohbetlerden sonra çok geç saatlere kalmadan eve döndüm. Elbette, asıl enerjiyi bugünlere saklamak şarttı. Zira bugün Suada için pek sabırsızım da. Hava da muhteşem diyebilirim. Günlük güneşlik, yani tam festivallik! Olmazsa, orada Boğaz'ın akıntılı sularına kapılıp, hayali de olsa kulaç kulaç yüzüveririz. Zira sonbaharda denize gerçekten girecek kadar hala delirmedim. Hoş Fethiye'de Şubatın ortasında girmiştim denize ama o ayrı. Gençlik...:-)
Festivalin ikinci günü, biraz kararsızdım festival milongasına gitmekle ilgili,  mekan aynı olduğundan ama  beğendiğim bir çiftin şovu olduğunu görünce programda, kendi içimde %90 gideceğime kanaat getirdim tabii. Zaten hiçbir zaman dayanamam festivallere; her gününe katılırım. Katılmayacağım desem de. Bir nevi rahatsızlık bu...:-)
Milonga öncesinde de, harika bir arkadaşım olan Yasemin'le, Solera'da üzüm sanatının inceliklerini midemize ve ruhumuza aktarıp, pek derin sohbetlerle şenlenmiş ve bir nöbetçi milongaya uzanmıştık. Manzara, keyifli müzik ve güzel bir içecek,oradaki çok sevdiğim arkadaşlarımızla da karşılaşmamızın ardından  taksiye atlayıp festivalin yolunu tuttum.
Milonga şahaneydi!  Dünyanın her yerinden gelen ve elbette yurdumun bir çok iyi milonguerolarıyla harika tandasal keyiflere ulaştım ve sabah 4lere kadar da bu enerji tuttu orada beni diyebilirim. Deliren milonguera sendromu da bu işte!Allahtan Nevra da, şov 1:30 da olacak demişti milongaya ulaştığımda, keyfim daha da artmıştı. Hiç kaçırmak istememiştim  Christian Marquez and Anabela Brogioli çiftinin şovlarını. Gayet de keyifle aktı adımlar. Ancak çifti beğendiğinizde, beklenti biraz daha yüksek oluyor sanırım.  Hep daha fazlasını umuyor insan  ama elbette çevik adımlar ve hoş süslemeler ilgimi çekti ve keyifliydi!
 Elbette, izleyen olup, yorumlarda bulunmak daima kolay ama, asıl zorluk güzel şovlar oluşturmakta. Sürekli yenilikler ekleyip, daima ilerlemek, gelişmek bekleniyor ki, sanırım bu işin içinde olan tüm dansçılar da bu yolculuğu an be an yaşıyor.
Bu arada MKM bu kez, o kadar farklı bir enerjideydi ki, sanki kendimi başka bir mekanda dans eder gibi hissettim. Ortamdaki keyifli kalabalık, ışıklandırma ve hoş akan pist sanırım bunun sebeplerinden biriydi.
Yine çok iyi bir DJ de sahnedeydi elbette, Semeon Kukormin  harika tandalarıyla coşkuyu arttırdı ve hepimiz keyifle dans ettik..
Festivalin üçüncü gününde ise YEM milongasında bulduk kendimizi bu kez. Zira Horacio Godoy'un şovunu kaçırmak istemiyordum. DJ de Punto y Branca olunca merakla koştum milongaya. Farklı stiller de ilgimi çekiyor, gerek DJlikte, gerek dansta.
Yine harika bir milonga oldu diyebilirim. Çok güzel danslar, keyifli sohbetler, internasyonel dansçıları seyirler, günün eşsiz tınısını  ve tadını tüm renklere boyadı.
 Müzikalite konusunda çok beğendiğim harika milonguero arkadaşlarımla da dans edince gerçek bir transın içinde buldum kendimi yine. Hatta bu kez chacarera bile yaptım. Erdem bu konuda dahi bence. Hazdan koptum  o an, oysa pek chacarera hayranı olduğum söylenemez. Ama bu kez bayıldım! Motive oldum!
Şov zamanı gelince,  başta Horacio Godoy ve Magdalena  Gutierez çiftinin danslarını izledik. Kendi adıma, bu şovu izlerken keyif aldım diyebilirim. Müzikalitede renklilik, özgünlük ve farklı bir çizgi sanırım hep ilgimi çekiyor. Hatta Godoy'un Brüksel'de yıllar önce yaptığı bir şovu izlemiştim youtube'da, unutamam o milonga parçasındaki her bir notayla oynayış stillerini.  Bana göre muhteşemdi!
Bir tandanın ardından, ikinci çift olarak Inez Muzzopappa ve Dante Sanchez'in şovlarını izledik. Birlikte dans etmekten çok keyif aldıkları belliydi. Elbette biraz daha renklilik daha çok hoşuma gidebilirdi bu şovda o kesin. Şovun ardından yine sabah 4'lere kadar  muhteşem danslar aktı ve aktı. Gözlerimi açamadığım an, koşarak eve döndüm. Taksinin içinde koşmak bu tabii!
Festival keyfinin o eşsiz kıpırtısı da, içimi derin bir uykuya çoktan hazırlamıştı zaten. Allahtan takside uyuyakalmadım! 
Bu akşam da  Suada'ya uzanıp,  yine tangoyla dolup, hazdan dört köşe olma planlarım var elbette...Gelen arkadaşlarımla da bu hazzımı paylaşabilirim tabii...
Herkese harika bir haftasonu dilerim! :-)

3 Kasım 2013 Pazar

Bir İki Kasım Günü'nde, Kız Kuleli ve üç rakamının üçlediği bir milongada,
 yine hoş dansları, tüm renklilikleri seyre daldığımız anlara koştuk....
Kasım ayı, hep hafızamda kastıran ay olarak kalmış, niyeyse. Ancak bu algıyı değiştirme çabalarım var son zamanlarda. Örneğin, kas yapan ay, ya da benim kasım, kaslarım olarak ifade bulsun, ne var. Yani, zihin, ruh, duygusal zeka ve fiziksel sağlık kaslarımızı arttırdığımız aydır bundan böyle Kasım benim için; bir de aşk başkadır derler hep bu ayda...:-)
Günlerdir süregelen bir stres potansiyeli mi, yoğun bir yorgunluk durumu mu, yoksa sadece düne ait bir deneyimsel sıkışma anları mı bilemiyorum, bu hoş milonga atmosferi, bu kez içimi kıpır kıpır hissettiren bir gün olarak ifade bulmadı. Oysa her şey o kadar güzeldi ki...
Harika bir sinerji, coşku ve renklilik vardı diyebilirim.
Dolayısıyla şunu da düşünmeden edemedim; demek ki güzellikleri görme; tatsal, hazsal alemlere dalma yetisi de bize ait çok güçlü bir değer. Kesinlikle muhteşem bir şey ve büyük bir şans bu hayatta. Değerini daha iyi bildim, bu vesileyle. Yoksa çok karamsar bir boyutta da yaşayabilir insan her şeyi, düşününce ve eminim yaşamını ve ona gelen her deneyim pırıltısını kabus gibi yaşayan insanlar da vardır çok sayıda. Umuyorum ki, herkes pırıltılarını en kısa zamanda bulur...O çok güzel bir mutluluk çünkü.
Öncelikle, her şey algı meselesi elbette; gözümüzde büyüttüğümüz, olumlu olumsuz yaşadığımız her şey, aslında hayatımızın ve öğreneceklerimizin, yaşayacaklarımızın bize ait bir resmi ve ifadesi. Gözümüzü çevirmeden bakıp, görebildiğimizde ise bu bütünlüğü, neler istediğimiz şekilde durmakta ya da değişmekte; neleri değiştirmek istiyoruz;,nelerin acil, nelerin uzun vadeye yayılmasının doğru olacağı; hangi renkleri nasıl kullanacağımız; hangi detayları genişletebileceğimız gibi bir çok önemli nokta farkedilebiliyor. Yani yaşamdaki her deneyim, bu fotoğrafların ve tabloların da bir anlamda, sesi  ve vurgusu oluveriyor.
Bazen sıkıştırıcı, bazen rahatlatıcı, bazen zorlayıcı, bazense hazdan ve mutluluktan koparıcı..
Hepsi güzel, ama en çok da mutluluktan gözleri ve tüm içi parlayan insanlar haline gelebilmek ve bunu yansıtabilmek güzel. Mutluluk paylaşılınca, en güzel dil ve iletişim şekli oluyor bana göre.. Bir de aşk tabii!:-)
Milongadan bahsetmeden önce, bir konserden bahsetmek istiyorum.
 Milongadan bir önceki gün, yani Cuma  muhteşem bir konser izledik. Fazıl Say Chopin çalarsa...Mekan Zorlu Center olur, gittiğin ekip de müziği tüm ruhunda hisseden insanlar olursa nasıl olur?
 Elbette müthiş!
Böyle bir konser salonunu kazanmış olduğumuz için ayrıca çok mutlu oldum. İş Sanat'ın salonunu  beğenmem de. Dolayısıyla Chopin tüm ruhumuza işledi diyebilirim. Fazıl Say'ın Summertime'ı da çaldığı ve Cem Adrian'ın da vokal yaptığı başka  bir konserini izlemek için de nereler vermezdim. Zira bu parçayı onların ifadesinden dinlemediyseniz, hemen açıp dinleyin. Uçmuşlar!
 Bu merkürün geri hareketi, güneş tutulmasının olumsuz etkisi diyip duruyorum ya,-napıyım bir yığın astrolog arkadaşım var; beni de bu hale getirdiler sonunda-bir arkadaş  yorum yapıyor Fazıl Say'la ilgili, diyor ki, " Bu adamın, mükemmel çalmadığı bir şey var mı?" Ben -ma yı görmeyip, ters anlamı anlayıp, "Evet çook var" diyorum. İşte bu iletişim pürüzü, değil de ne?? Merkür sadece adı.
 Aman neyse, bilmediğim konular ne de olsa. Bu arada iptal olan kontratlar, kredi çıkmama vs türü bir yığın aksaklıklar da bu haftanın gündeminde olan 'neşeli anlar'dı..Neşeyle dolduk, taştık! :-)
 Bu arada, sarkastik ifadelerle süslemek şart yaşamı; yoksa zıtlıkları ve bazen olumsuzlukları da, eğlenceyle nasıl anlatacaksın...:)
 Algıladığımız bazı şeyleri, bazen tersinden görüyor da olabiliriz bu ara sanırım. En azından benim için öyle. Ben tam zıttan görüyorum yaa , hadi neyse! :-)
Gelelim milongaya; üstte kitap yazdım sananlara sesleniyorum. Gerçi muhtemelen sıkılıp aşağıya kadar inemediler ve milongayla ilgili kısmı okuyamadılar ama olsun yine de yazalım! 
Milonga çok keyifliydi; ışıl ışıldı aslında.  İstanbul, Ankara ve bir çok yerden iyi dansçılar vardı. Dinamik bir ortam, iki salonu da süsleyen bir kitle vardı. Bu arada ikinci salonun da zemini süper ama ben yine de Kız Kulesi'ni ve barı gördüğüm salonu seviyorum. Malum! :)
Herkes keyifle dans ediyordu. Milonga sahipleri, keyifle herkesi kucaklıyor; kadeh kadeh içki servisi yapılıyor; Dj saklı olan bölmesinde güzel tandalarıyla pisti süslüyordu....Hoştu çok!
İyi ve yetenekli dansçıları izlemek ve ara ara piste çıkıp, dans etmek keyif verdi diyebilirim.
 Eski, yeni bir çok dansçı, dost, aşık bu rengarenk ortamı soludu ve anları o güzel tadıyla yaşadı. Herkesin keyfi oldukça yerindeydi aslında; sanırım onları güneş çarpmamış.
 Bir beni çarpmış bu  mendebur gezegen! :-)
İlerleyen saatlerde de Ayşe, Murat çiftinin keyifli danslarını izledik.
 Bu çifti ilk izlediğimde, zarif adımları, kendi içlerinde olma ve dansı  bu tınıyla ifade ediş tarzları yanında  bunu yansıtış şekilleri hoşuma gitmişti. O yüzden, pek kaçırmak istemedim bu şovu. 4 parçalık gösterilerinde, seçtikleri keyifli parçalar ve son parçadaki sürprizli şovlarıyla da ortama renk kattılar. Stage tango şovlarına kafa yoran arkadaşlar olması güzel; ben izleyici olarak, keyifle takip ediyorum.
Fiziksel olarak çok yorgun olsam da, kös kös uyunacak bir gün değilmiş bugün, onu anladım!
Üstelik bu milongaya bir kaç  dostuma da  takılmadan geçmedim. Güzel tartışma konuları yakalanabilirdi de, benim pil bitmişti. Şarj etmek için eve koşmak şarttı!
Dolayısıyla, son tandaları bekleyemeden çıkmak istedim bir süre sonra. Gecenin sessizliği değil, bol sesli anlarına bıraktım kendimi yine. Taksim'de sessiz gece bulmak bir deli  ütopya...:-)
Son olarak diyeceğim ki, kimin ne duyduğunu, ne gördüğünü bilmek mümkün mü...
Kendinin neleri görüp, neleri duyup, neleri hissedip, farkettiğini bilebilmek  mümkün olsun da, bir başka türlü aydınlansak şu hayatta...
Bugünü güzel bir dinlenişle geçirerek, yeni bir haftaya başlarken bendeniz, sizlere bol ışıltılı, kazançlı ve keyifli bir hafta diliyorum. Keyifle dans ediniz ve yakında görüşürüz. Nerede mi?? Elbette her yerlerde..:-)