11 Kasım 2013 Pazartesi

Suada milongası ve ardından Armada'da kapanış milongasındayız şimdi de...

Festival haftasının enerjisi ve bol güneşli, ılık günler, beni tüm milongalara akmaya çok motive etti diyebilirim. Festivalin her milongasına da koşar adım gittim tabii bu gazla...:-)
Cumartesi enfes bir kahvaltı ettikten sonra Suada milongasını düşleyip, o içimde oluşturduğu coşkuyla günü tamamlarken, oraya daha varmadan da milonganın eşsiz büyüsünü yaşamaya başladım bile.
Sanıyorum en çok sevdiğim festival mekanlarından biri orası.
İstanbul Tango'nun düzenlediği Çırağan Kempinski'deki festival milongasında da hazdan kopmuştum. Her geçtiğimde de oranın önünden hep o festival milongasını anımsayıp, gülümserim.
Dünyada, İstanbul gibi tüm renklere sahip bir kent olduğuna inanmıyorum.  Fikrimce burası festival mekanları için tam bir cennet.
El Encuentro ekibinin, Adile Sultan Sarayı'nda düzenlediği festival milongaları da şahane olurdu. Orası da ne muhteşem bir mekandır.  Buram buram tarih kokar. Yine muhteşem anılar hafızamda belirir her ismi geçtiğinde o sarayın.
 Suada da benim için çok özel çünkü, orada suyun içinde olma hissiyle yıkanırken tüm ruhumla, muhteşem danslar etmeme zemin hazırlıyor bu his.
Nitekim milongaya İzmirli bir milonguero arkadaşımla vardığımızda, kıpır kıpır bir heyecanla kaplandı içim anında diyebilirim. Dünyanın her yerinden gelmiş,  yüzlerce insanla da bu suyun ortasında dans etmenın heyecanı, bu festivalin adına yaraşır bir rituel havası kattı benim için.
Tango daima eşsiz bir aşk ve ritüel benim için orası kesin! :-)
Orkestrayı, festivalin açılış gününde izlemiş ve oldukça beğenmiştim. Hyperion Ensemble harika enstürmantistleriyle, bu gecenin enerjisini katladı ve güzel bir müzik ziyafeti çekmemize olanak sağladı.
Zemin biraz problemli olsa da, buranın ambiyansı  hiçbir yerde olmayan bir özellikte olduğu için, muhteşem tandalarda, harika milonguerolarla dans edip, hazla doldum taştım. Sık sık zemini pudralama servisi de vardı çok şükür.Yoksa daha büyük sıkıntı olabilirdi.
 Allahtan şarap da Angora değildi-hiç sevmiyorum zira, söylenip dururum her Angora gördüğümde-Yakut'tu. Eskilerin en iyi şarabıydı Yakut, gerçi şimdi yeni markalar, muhteşem ve uygun fiyattaki üzüm sanatını bizlerle buluşturuyor. Bu da harika! Kaliteli tatları iç iç, geç kendinden...:-)
 Festivallerde, yeni, eski bir yığın dansçı dostumuzla karşılaşmak hep içimi ısıtan bir atmosfer yayar  hafızamda. Elbette, bir yığın bambaşka stillerdeki ve milletlerdeki dansçıları seyirin ve onlarla bağlantının keyfini, zaman zaman dansın ve müziğin içinde koparak yaşamayı da çok seveim.
Nitekim çok hoş tandalar ve danslar geldi geçti gece boyunca.
Hep bahsederim ya, sinerjinin hastasıyım. Bu sinerjik renkliliğe, 1. Köprünün ve Boğaz'ın eşsiz manzarası, ambiyansı da dahil olunca olağanüstüyü yaşadık hep birlikte. Anlar, paylaşınca güzel! :-)
Şov zamanı gelince, hemen yerlerimizi aldık.
  John Erban-Clarissa Sanchez ile Facundo de la Cruz ve Paola Sanz  çiftleri gösterilerini sundular.  İkinci sırada çıkan çiftin, danslarıındaki ağırlık gerçekten hoşuma gitti. Sanırım dansın etkisi, biraz da o yuğunlukla artıyor. Şov bittiğinde ortamda hala o dansın yoğun hissi oluyor ki, bu gerçekten güzel ve etkili bir şey!
Dj Yak Sabah da sabah saatlerine kadar hoş tandalarıyla enerjiyi arttırdı. Yine gözlerimi açamadığımda hemen mini Suada motorlarına atlayıp ev yoluna koyuldum ve gecenin haz dolu enerjisi sayesinde, muhteşem rüyalarla yeni güne uyandım. Festivalin son günü de Armada milongasında kapanış danslarını seyre dalacaktık. Pazar Günü olduğu için de, yine gayet geç bir kahvaltı ve evde keyifle geçirilen saatlerin ardından, Ortaköy'de hoş ambiyanslı ve internasyonel bir Cafe'de, kahve- gazete keyfinin ve Beşiktaş'ta Terra'nın Öküzgözü Boğazkere şarabı eşliğiyle harika bir akşam yemeğinin ardından Armada'ya uçtum. Yurdumun o eşsiz üzümleri beni uçurunca, bu kez koşarak değil ama uçarak, havalanarak vardım Armada'ya...:-)
Harika bir kalabalık vardı Armada'da diyebilirim. Dj  El Popul da bence harika çaldı.
Dolayısıyla muhteşem tandalarla, muhteşem danslar geldi, yaşandı, sürdü, ilerledi..
Tüm maestroların iki parçalık kapanış dansları da şahaneydi diyebilirim. Keyifli enerjileri,  tüm piste yayıldı. Hatta ilerleyen saatlerde Christian  Marquezşarkı söylemeye başladıysa da, dans konusunda çok daha yetenekli olduğu aşikar. Allahtan dansçı olmuş ve hayatını vokallikle kazanmamış..:-)))
Geceyi La Cumparsita ve bir yolluk parçayla da bitirince yine eve doğru yolculuk başladı. Ahırkapı'dan Ortaköy'e uzanan yolculuğumda denizin muhteşem havası, tüm içimi eşsiz bir freshlikle doldururken, tüm hücrelerim adeta yenilendi. İatanbul manzarası yine eşsizdi çünkü. 
Bugün yine Armada'ya uzanıp, after fest kutlamasına katılacağım ve biliyorum ki, yine eşsiz bir tatsal yolculukla haftanın ilk gününü kapatıp, hafta boyunca muhteşem anlar ve danslarla dolu benzersiz yolculuklar yaşayacağım. 
Tangoyla hep, her yerde buluşmamızın ve yaşamda aşka daima  yıkanmamızın şerefine,
herkese muhteşem bir hafta dilerim...:-)
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder