13 Mart 2013 Çarşamba

Festival sonrası ilk milonga Oldies'e akar yollar, bayırlar...:)

Yoğun bir festival sonrası bittim diyebilirim. Buna rağmen, Ptesi Armada'ya mı gitsem diye düşünebildim ki buna hastalık diyorlar!!
Allahtan biyolojik durumum beynime seslenip "Ebruu git evine, biraz müzik dinle, sonra da erkenden yat,   uyu" dedi ve onu kısmen de olsa dinledim. En azından milongaya gitmedim! :-))
La Paz'a uğrayıp Kübalı arkadaşlarımın müzikleriyle kopup, harika kültürlerarası sohbetlerine dahil oldum. Bu sefer  üç kez sahne aldılar ve benim eve erken gitme hayalim tam bir 'dreamland' oldu. Ne yapalım akışa kaptırınca, her şey değişebiliyor hayatta!!
 Salı Günü de Oldies Pub milongasına yollandım. Erdem Arjantin'de raks aleminde yüzerken, onun ruhuyla dans etmeye gelen katılımcılar olacaktı. Bu şöleni kaçıramazdım...:)
Üsküdar' a geçip Yasemin'le buluştum. Komik bir Türk usülü restaurantta yemek yiyip-zira orada pek alternatif yok! Hatta şarap peynir istesem beni denize filan atar Üsküdar halkı eminim! Ne yapayım ben de sevdiğim Kız Kulesi'ne çıkıp, yeni bir yaşam kurardım artık. Deniz suyumu üzümle yer değiştiririm belki ama bunu yapmayıp standart çorba başlangıcı olan bir yemek yedik-, sonrasında kahve içtik. Elbette yanında muhteşem bir sohbetle birlikte!!
Sonra, Oldies Pub'a ulaştım. Hava müthişti, tam bir bahar tadında ve akşamüstü gökyüzünün aldığı rengi seyretmek de büyüleyiciydi benim için. Işık su buharıyla birleşince müthiş bir renksel dansa dönüştürüyor bu buluşmasını, izlememek hata olur. O yüzden gökyüzüne bakmak hep müthiş bir tat ve renksel dönüşüm benim için!
İki hafta önce Serdar anısına yapılan milonganın kalabalığının, hoş, nezih, dingin, keyifli ve huzurlu ortamla yer değiştirdiğini gördüm bu hafta Oldies'te. Hiç şikayet edemem; o kadar rahatlattı ki beni bu atmosfer. Keyiften dört köşe gülücükler dağıtmaya başladım etrafıma, Shirazlarımı yudumlarken elbette. Zaten tüm arkadaşlarımız da aynı havadaydı. Onlar da pek mutlu ve huzurlu!
Dj de çok sevdiğimiz arkadaşımızdan biri olan Mihran'dı. Yine kopardı bizi, güzel seçkileriyle ve pozitif, sıcacık enerjisiyle. Herkes bayıldı. Hatta milonga başında Müge, Saadet, Melek toplanmış Mihran'ın etrafına video izliyorlar.. Boş durmak bu evrenin kitabında yok tabii!!
Gece boyunca güzel sohbetler ve keyifli danslar eşlikçimiz oldu. Herkes güzel tandalarla anın tadını çıkarttı diyebilirim. Zaten mekansal bir güzellik de ön planda olduğu için sadece otursa bir şeyler bile içse, çok keyif alıyor insan orada,  o kesin! Bu da harika!!
Gece 1' e yaklaşınca da milongayı bitirdik ve Ertuğrul'un arabasına doluştuk. Zira tarih 13.03.2013 olmuştu. ve Arabada bir ibre de 130'u gösterince, şöyle bir manzara çıktı ortaya ve tabii hemen fotoğrafladım bu görüntüyü...13.03.2013 130, kaçırılmayacak bir anı ve nümerolojik bir enteresanlık!!
Bu kez navigasyon cihazını kullandırtmadığım için Ertuğrul'a, yolumuzu çook kolay bulduk. Zira hep kayboluyoruz o cihazı kullanınca. Geceyi de keyifli bir sohbet ve yolculukla tamamladık. Ve harika bir günün ardından hissettiğim rahatlama tüm ruhuma ve hücrelerime işledi diyebilirim. Tam doping!!
Bu akşamsa fest sonrası yapılan geleneksel 333 partisinde şampanyaları götüreceğiz, yaşasın!!
 Zaten bazı arkadaşları parkeye gömme sözüm, bazılarına Sensus'ta üzümsel bir dans, bazılarına da kopuk sohbetler borcum var...Haydi bakalalım yine rakslar alemine dalıp, karışı karış tüm milongalarda yüzelim! Yüzme bilmeyenlerse, tez ve  hemen öğrensin!!!

11 Mart 2013 Pazartesi

Ve Festivalde Son Güne Ulaştık, Taksim Inn Park Venue

Bir sır vereceğim öncelikle.. Bu festival bitirdi beni bitirdi. Uyku yok, non-stop dans, üzüm suyu, şov, deli orkestralar, bir de sabahlayıp Hisar kahvaltıları filan can mı dayanır. Tüm fonksiyonlarım işlevselliğinin sınırlarını aştı ki, biz sadece katılımcılar böyleyken-tabii biraz abartan katılımcı demeliyim, her gün gidip, neredeyse sabahlara kadar raks eden ki, herkes de bizim gibi değil!-kimbilir organizatörler ne yaptılar. Çok yoğun ve dinamik bir prg sundular zira. Eminim onlar tamamiyle bitmiştir! Ama sağolsunlar sayelerinde inanılmaz geceler ve büyüleyici bir festival enerjisi soluduk!!
Pazar Günü bu kez evde uyuduğum için güneşi kaçırdım. Oysa kaçırmayı hiç sevmem; güneş tüm enerjimi yükseltir tüm mevsimler, bir tek yazın sıcağında değil! Dolayısıyla bir gün öncesinde çoğu milongada yaptığım bir rutin olarak ayakkabılarım eriyen topuklarını Beşiktaş'ta klasik ayakkabıcılarda yaptırıp Taksim'in yolunu tuttum. Zaman zaman bu ayakkabıcılar boyama işlemlerini itinayla yaparken,  büyük bir hazla izlerim onları. Garip zevklerim var aşikar! Ama bu da sanat yaa!!  :-)) Tam sanat!
Bugün, aslında feci yorgun hissediyordum ve bir kaç kez "Ebru deli misin, git evine, koltuğuna gömül, hatta uyuyakal orada! " diye içsel bir konuşma geçirip, düşünsel bir muhakeme yaptım. Bunun sonucu beklenildiği gibi olmayıp, Galata'da Sensus'a uğrayıp biraz şarap peynir ve cevizli ekmek dopingiyle milongaya hazırlık sürecime dönüştü. Bazen kahveden daha açar beni bu ritüe; ilginç! Zaten peynirleri de müthiştir Sensus'un, şarap açısından da  tam bir cennet. Bir Büyülübağ Shiraz, ve bir kadeh de Urla'dan leziz bir şarap hoş gitti diyebilirim.
 Sonrasında da milongaya uçarak ulaştım! Girdiğimde manzara şahaneydi. Yine "İyi ki geldim!" dedim. Havalandırma gayet iyiydi. Işıklar, katılımcıların enerjisi, Dj seçkisi gayet keyifliydi. Hoş ve eğlenceli sohbetleri bile sığdırdım geceye . Keyifli danslar edip, keyiften uçan dansçıları izledim. Ve bitap düşmüş olduğum için de, kapanış dansını izleyemeden ayrıldım.  Hatta Çiğdem şaşırmış olmalı ki "Ebru nereye? Kapanış dansı var!" dedi, ama beni görünce anladı durumu ve" Youtube' tan izleyeceğim artık şekerim!" diyerek ayrıldım  mekandan hemen. Artık kritikleri izleyen arkadaşlarımdan alacağım..Uyumak her şeyin ötesindeydi o an. Meydana doğru da hoş bir yürüyüşün ardından, çünkü hava harikaydı, taksiyle evime ve hasret kaldığım yatağıma ulaştım. Yepyeni bir haftaya başlamak için de müthiş bir enerjiye uyanma potansiyelimi derin bir uykuyla gerçekleştirdim snrm. Hoş, ufak çapta bir başağrısıyla uyanmış olsam da yaşadığım tüm bu muhteşem günlere her şeyiyle değerdi.
Harika bir hafta diliyorum herkese! Her gününüz bir öncekinden daha güzel, huzurlu, sevinçli, keyifli, kazançlı ve aşkla daha da dolu, sağlıklı geçsin.. Buluşma adresimiz ise Daima Milongalar olsun!!

10 Mart 2013 Pazar

  Ve Çırağan'da Efsane Festival  Milongasında,  Sexteto Milonguero ve Color Tango Aynı Sahnede....

Günlerden Cumartesi olduğunda festivalin en önemli gününe doğru bir akış başladı elbette!
Güzel geçen bir günün ardından-Ortaköy'de insan seyri, gazete, müzik ve kahve keyfi de, ofis geyikleri de bunun içinde- Taksim'e yollanıyorum. Tabii Çırağan'a gidicez, giysim yok da yok diye söylenip duruyordum. Gardrobumda pek dansta kullanmadığım, binde bir giydiğim  bir elbise gözüme ilişti. Ehh idare eder, en azından beni yüklü bir masraftan kurtarır diye düşünüyorum ve giysimin içinde kendimi huzurlu bir hissiyata yönlendiriyorum...Hoş bir tat! :-)
Taksim'e çıkınca, Evren'le güzel bir Solera muhabbetinden sonra- içinde bolca Arjantin anıları, Sevilen şarabı, çayı, peyniri de var elbette- Çırağan Sarayı Balo Salonu'na yöneliyoruz.
 Girişte ekstra bir güvenlik önlemi var. Kuyruk oluşmuş ama Allahtan çok beklemeden geçiyoruz. Kuyruklara karşı da alerjik bir bünyem var!
O muhteşem  merdivenlerden çıkıp, bu eşsiz binanın içine dalarken, bu etkileyici enerjisiyi solumak da tam bir trans benim için. Tavanı duvarları, avizeleri, sütunları, renkliliği, dokusu, herşeyi... Tanrım büyüleyici!
Mekanların enerjisi insanları çok  etkiliyor fikrimce. O yüzden Mimar Sinan gibi dahileri tanıyamamış olmak da bir acıdır kalbimde...O yıllarda doğmayı da istemezdim gerçi. Ne yapalım biz de kendisini ve yaratıcılığını geriye bıraktığı eserlerle tanıyoruz ve öğreniyoruz. Hayatta kalıcı bir iz bırakmaktan daha özel ne olabilir! Hepimiz derin izler bıraksak keşke bu dünyaya!
Dans salonuna girerken de inanılmaz bir enerji gözüme ilişiyor! Tüm İstanbul, Türkiye dansçıları orada, pistte, sandalyelerde, ayakta. Bir de dünyanın her yerinden gelen konuklar elbette. Renklilik müthiş! Salonun içinde yürürken Engin'i görüyorum ve harika bir sandalye ediniyorum sayesinde.  Dostlarımız sağolsun! Muhteşem bir spot denir ya, tam öyle! Ve hemen eşsiz danslara başlıyorum. Sexteto M. grubundan bir müzisyenle de çook keyif aldığım bir dans deneyimi yaşıyorum. Müziği yapanlar ve yaşayanlarla dans etmek gerçekten harika, çünkü notalara dokunmak gibi bir his alıyor insanın içini adeta...
Engin'le de- ayakkabısını unutmuş olmasına rağmen- tandalarca translar alemine akıyoruz. Dans etmeyi özlemişiz. O da kopuyor dansın içinde ve anın büyüsünde Enerji görülmeye değer v keyifli!
Sexteto M. sahne aldığında bir patlama oluyor tüm salonda adete. Muhteşem bu ekip,  muhteşem insanların enerjisiyle bütünleşiyor! Büyüleniyorum. Harika parçalar geliyor,  saatlerce süren bu müzikal yolculukta. Danslarımda çeşit çeşit kopuşlar yaşıyorum. Tam içindeyim dansın, müziğin, ambiyansın, enerjinin, titreşimin ve ritmin sanki!
Sonra da Color Tango çıkıyor sahneye... İki orkestranın kupajı da deli bir şey, üzümsel bir yolculuklar diyarına uzanmak gibi! Birlikte çalarken de bu orkestralar,  bir ilk gerçekleşiyor elbette, görülmemiş, duyulmamış bir şey!  Sonra ara ara bir Color T.  bir Sexteto M. sahne alıyor..Herkes transta istisnasız!!!
 Saatler nasıl geçiyor bilmiyorum. Aylin diyor ki "Bize 6 bile yetmez Ebru'cuumm bu enejide! " Haksız sayılmaz! Yeşim de yeni elbisesini gösteriyor. Pek şık, keyifli, baharsal bir enerjide. Özle ve Mr Aboovv aynen bu büyüleyici enerjinin içindeler. Mr Aboovvvla dansımızda parkeye gömülüyoruz. Önce onu gömüyorum, istedi diye; sonra da ben gömülüyorum zerre zerre o parkenin içine. Müthiş bir keyif!  Herkes deli gibi o ansal hazzın içinde ve odağında sanki!
Kesinlikle yaşadığım en iyi festival deneyimlerimden biri bu ve  tüm bu anlar bütünü!
Ve belki de en iyisi!!!
Zaman ilerliyor ve şovlar başlıyor. Bu kez sunumda Toprak Sergen var. Tiyatral bir sunumla ilk şovcuları anons ediyor. Murat ve Elif 'in  başlıyor dansları ve  dans ederken keyifleri yüzlerinden okunuyor. Bu da harika, çünkü benim kitabımda keyif pek çok şeydir. Anı an yapan en önemli unsur. Keyif alarak, tadımsayarak güzel anları yaşayacaksın. Yoksa her şey boş ve anlamsız!
 Keyilfi bir şov sürecini tamamlıyorlar. Tabii biz de şovu loca olarak keşfettiğim sahneden izliyoruz Aylin'le. Hoş bir sonraki şovda nedense oraya çıkamıyoruz. Ben de yere kulunçlanıp kaslarımın birbiri üstüne gelmesine seyirci kalıyorum hafif ağlamaklı ve hep beğenerek seyrettiğim Serkan ve Cecilia'nın şovu başlıyor. Bana göre, tek kelimeyle muhteşemler. Uçmuşlar onlar yaa...Başka bir boyuttan sesleniyorlar!  Çizgileri gerçekten etkileyici ve fikrimce inanılmaz yaratıcılar! Müthiş bir tat sunuyorlar, seyirciye. Bu da doyurucu bir seyir hali demek!
Şov sonrası yine süregelen danslar, sohbetler, benim çok ihtiyacım olan mühim bir poşeti kaybetme durumum ve  tüm arkadaşalarımı da onu aramaya yönlendirip arama  kurtarma ekibine dönüştürmem  filan  bir yığın komiklikler bir yana Çırağan'da Doluca'nın Karma serisinin Shiraz Boğazkere kupajlı şarabını içebilmek de beni derinden etkiliyor! İçime işliyor ya! :-)
 Hazzı arttırıcı bir diğer husus da fiyatı tabii. Zira 10 TL. İçenler söyleyince kulaklarıma inanamamıştım! Suyumu da, itiraf etmeliyim görgüsüzlük yapıp 1,5 litre getirmişim, içmekte bir hayli zorlandım. Aman siz siz olun yarım litreliklerden bir kaç tane edinin. Sonra ekstra çaba, kas ve strateji geliştirmeniz gerekiyor o kocaman şişeli suyu içebilmek için! Hayatı kolaylaştırmak lazım, zorlaştırmak yerine.Demedi demeyin! Benim  bu husustaki pintiliğim de ayrı bir hikaye. Zira suya 2 TL den fazla para vermem ben! Su memleketinde yaşayıp da astronomik rakamlar vermek bu en mühim ve tüm insanların en ihtiyacı olan sıvıya, asabımı bozmaya yeter de artar!
Orkestra aralarında Dj Halil'in de seçkileri ortamın enerjisini daha da arttırdı elbette! Uzun zamandır görmediğim dostlarımla da karşılaşıyorum. Erdal da onlardan biri.  Çok seviniyorum tüm değerli arkadaşlarımla karşılaştığıma. Bu enerji tüm kalbimi ısıtan bir güneş gibi, üstelik tüm yıldızların ardından parlayan bir güneş gibi sanki. Betimlemelerim arada komik oluyor tm kabul ediyorum! Mazur görünüz ne yapalım! :-)
Son olarak Javier ve Virginia  sahne alıyorlar. Şahsen Javier' i çok kez başka partnerleriyle izleyip bayılmışızdır. Bu kez de bir süredir partneri olduğu kişiyle dans ediyor.
Şov bitiminde yine sabahlara kadar süren bir dans ve macera ruhu hakim. Tren bile yapıyoruz pistin ortasında, klasik Sexteto Milonguero ritüeli. Zaten solisti yapmazsak bozuluyor. Tüm kadınlar da o şarkısını söylerken adeta sahnenin içine dalacaklar. Herkes deli gibi fotoğraf çekiyor! İnanılmaz bir görünüt! :))
 Hava aydınlanırken köprüyü ve denizi seyretmek de olağanüstü bir güzellik bu salonda. Yine büyüleniyorum ve kopuyorum. Zaten kopuşlar bizde normal rutin!!
Son tandayı duyup Yeşimle Hisar kahvaltısına yönleniyoruz. Bana kalsa, evime yollanacaktım ama Yeşim'in öyle bir bakışı oldu ki ve ifadesi  söyle gelişti "Nasıl yani Ebru, cidden eve mi gidiyorsun?  Zaten sabah oldu, nasıl kahvaltı etmeyiz!!" dedi kadın ya!! Ama o bakışı anlatamam. Sonra "Ee git o zaman ,ne yapalım!"  dedi kafasını eğerek ve  bir hayli de hayalkırıklığıyla. Bende de o an şimşek çaktı,  "Yok!" dedim "Öyle konuşmuştuk değil mi? Hisar ya da Ortaköy kahvaltısı edecektik! ", o an hatirladım bu konuşmayı ve" Gidiyoruz! "  dedim son söz olarak ve yollandık Hisar yollarına.. Bebek civarından geçerken, sıçrayan yunusları görmek mi, güneşin doğuşu ve o muhteşem sarı rengine dalıvermek  mi daha olağanüstüydü bilmiyorum ama şunu biliyorum, bu yaşadığımız an insan hayatında gerçekten  olağanüstüsü bir andı!!  Çok etkilendim!
Hisar'da Sade Kahve'ye geçip menemenleri, domates, salatalık, peynir, çay, ıhlamurları yuvarladık Simit de susamıyla çıtır çıtır pek lezizdi. Hatta bir kedi dostumuz bile oldu. Kahvaltımıza ortak olmak istedi ama bu kez ortaklık anlaşmasını erteledik! Üşüyünce de kalktık ve evlerimize yollandık.
İşte muhteşem anları kapsayan  koca ve bir o kadar da kısacık ama upuzun bir gün böyle geçti. Tek kelimeyle unutulmaz bir anlar bütünü. Tüm hücrelerime kazınan bir yaşam deneyimi ve festival anısının rengi, tadı , coşkusu, tınısı ve muhteşem büyüsü!
Yaşam hep bu büyüleyici hissedişler ve yaşanmışlıklarla güzel ve etkileyici zaten, değil mi?
Akşam da kapnış milongasına akacağım. Önce bir deniz esintisi ve ruhen arınma seansımın ardından yollar Taksim' e ve InnPark'a akacak. Hayatlarımızın daima festival tadında olması dileğiyle, tüm muhteşem anlarda buluşalım diyorum tüm değerli dostlarım, arkadaşlarım ve tanıdıklarım!
Sonsuzlukla muhteşemlikle dans edelim....***

9 Mart 2013 Cumartesi

Festivalin 3. Gününde Yüne Conrad'a açılır yollarımız...

Gündüzler geceleri kovalarken şu yaşadığımız çılgın günlerde,  festivali yarıladık bile diyebilirim. Hoş bize her gün festival tadında son zamanlarda ama yine de tangolu fest bir başka oluyor elbette.
Cuma günü yine hakim olan lodos bu kez canımı sıkamadı. Çünkü yorgunluğumun sebebinin bir tek bu ağır hava olmadığını anlamıştım.  O yüzden bu kez iyi geçinmeye çalıştım kendisiyle...
Zaten önümüz bahar, artık hep güneş, hep nefes var; bir de harketlenen piyasalarla, umalım ki, hep kazanç, hep satış olsun hepimiz için. Um ve yaşa! Ommm la karışmasın yalnız bizim umuşlarımız! :-)
Conrad'da bir önceki gün harika bir milonga deneyimi yaşadıktan sonra,  keyifle oraya yollandım. Milongaya gidiş enerjisi de mühim, tüm algıyı ve deneyimi değiştirir ve etkiler!
Öncesinde de masraftan kısmak için Solera'da bir iki kadeh sevdiğim üzümlerden şaraplarımı yuvarladım elbette. Sevilen Öküzgözü- Boğazkere kupajı, Merlot'u ve azcık da Turasan Shiraz güzel bir doping oldu diyebilirim! Çeşitliliği seviyorum, hatta aşığım ve seçeneklere gelince konu, hep opsiyonel bir bakış açısına sahip olduğumu düşünürüm. Zaten komik testler olur ya geyik türden orada şıkları işaretlediğimde vizyonerlik en üstte %100, statükoculuk % 2- 5 civarı, opsiyon merakı ise yine % 80 lerde filan çıkmıştı. Hoş ne kadar doğrudur bilinmez. Zaten oldukça moody bir yapım olduğundan ertesi gün aynı testi çözsem snrm bambaşka bir sonuç çıkar. En azından bana hep böyle olur. Sizlere nasıl olur bilmiyorum! *.*
Neyse, testsel analizlerimi geçip,  milonga atmosferi, ambiyansı, tadı analizlerime geleyim.
Yollara düşünce,  kısa kestirmeleri de bulmak istiyor insan!
Bu kez ışıklandırma biraz daha hafifletilmiş, katılımcı sayısı yine muhteşem, pist harika, enerji maximumda. Ve yine loca sandalyeleri kapıyoruz. Ferhat da bu konuda başarılı. Erkenden gelip kapmış locayı. Hemen yanına geçiyorum, hazır boş bir yer hala varken. Yoksa kaparlar valla tüm çılgın milongueroa)lar mazallahh!
Süper tandalar başlıyor; non-stop danslar da tabii. "Bunlar Kesin Türk!" ifadesini alacağımız bir yığın tanda da dans ediyoruz yine,  milonga tandası bile dahil. Sevmeyenler bile oluyor arada! Acı! :)
Ve gümbür gümbür Sexteto Milonguero grubu sahne alıyor. Muhteşem bu adamlar ya..Enerjileri hep müthiş ve çook yüksek! Onları izlemek her zaman muhteşem bir his veriyor bana. Coşkuları müthiş çünkü! Tüm katılımcıları coşturuyorlar. Kesinlikle her festivalde görmek isteyeceğiniz cinsten bir orkestra özelliğindeler bana göre.  Seslendirdikleri parçalarla kopuşlarımı yakalıyorum yine!
Bu kez Angora şarabına ihtiyaç duymuyorum. Kanımda Sevilen'in Öküzgözü Boğazkere ve Merlot üzümlerinin sentezi dolaşırken, marketten aldığım nadide sularımı yudumluyorum. Pek hoş! :)
Yine herkes pistte, sürekli dans halinde. Yerli yabancı bir yığın katılımcı dünyanın tango üzerine yansımasını betimliyor adeta. 1000 m2 lik alana yayılmış mini bir dünyada, tüm duyguları, uçuşları yaşadığımız biz deli insanların bu dünyasal yansımasını hissettiriyor adeta.
Zaman ilerliyor ve şov vakti geliyor. Herkes yerlerine koşuyor. Bizim loca müthiş; pisti harika görüyorsun. Dolayısıyla keyfim gıcır. Yerde oturunca her yerim ağrıyor zira..Konformistliğin kitabını yazmak istiyorum! Kendimi buna adayabilirim! :-)
Tango Salon şampiyonları sahne alıyor- isimleri şimdi sormayın ltfn..söz bir ara söylerim!- ve yine sıcacık, rahat, esnek danslarına başlıyorlar. Şov esnasında da çok eğlendikleri belli zaten. Ee insan hayatında sıkıntıyla geçirilecek kadar az sevilecek bir an var mı ki?? O yüzden keyif alacaksın yaşadığın anlardan! Elbette acılı zamanlar yaşadığın dönemler olabilir, ya da çok zorlandığın. Ama hepsi geçiyor neticede ve yaşam  tadıyla müthiş bir nefes insana. Onu yudum yudum, an be an solumak, koklamak ve yudumlamak da yaşamak demek bana göre...
Çiftimizin ayakkabıları da harika. Mavi, kırmızı uyumunu hep sevmişimdir. Kontrast bir haz verir görüntüde bana. Dolayısıyla ilgi odağım oldular. Milongaları da çok keyifliydi. Farklı stilde adımları da dikkatimi çekti. Keyifle izledim!
Şov bitiminde bir süre sonra yine Sexteto Milonguero Orkestrası sahne aldı. Yine insanlar piste atladı tabii. Çok çarpışmalar ve pistte şov yapan çiftler yine görmedim. Bu sevindirici bir şey benim için. Fest kültüründe bir tık atladık snrm. Yurdumda, her  şehirde bu kadar festival ve emek veren insan olunca gelişmemek olanaksız! Kültür de böyle şekilleniyor zaten.
En son dansımı, tatlı ve yaşlıca, yabancı bir milongueroyla tamamladıktan sonra gözlerim kapanma sinyali verince evime yollandım. Milonga mekanının evime yakın olması da ayrı bir haz ve rahatlık! Bugün de zaten efsane Çırağan Milongasına uzanacağız. Color Tango ve Sexteto Milonguero kupaj konserini yudum yudum tadımlayacağız. Bu tadımlama işi, başımı belaya sokacak bir gün ama neyse! :) Şimdilik her şey harika ve yaşam sadece o anı yansıttığından-yani yaşanılan anı- okyanussal hazlara devam...Herkese harika bir haftasonu diliyorum. Tangoda kopun inş...:) Ben de bolca Melody Gardot dinleyip kendimi transa sokacağım yine....Haydi görüşürüz!!!!

8 Mart 2013 Cuma

Festivalin 2. Günü Conrad'a yollanıyoruz...

Bu kez Perşembe sabahına 'çok sevdiğim' Lodos havasıyla uyanıyorum. Üzerimde yorgunluk hissi yarattığı yetmiyormuş gibi,  nem yoğunluğunun yüksekliğinden ve hava devinimi olmamasından bu rüzgarın getirdiği havaya karşı antipatim var diyebilirim. Elbette, anlaşılacağı üzere yorgun milonguera şeklinde gündüzü tamamlayıp, güzel bir Latin Amerika yemeği ve şarabından sonra arkadaşımla Conrad'a yönleniyoruz. Girişten geçip de salona girdiğimizde büyüleniyorum. Muhteşem bir salon, avizeler, ortam, zeminin rengi, ışıklandırma, oturma düzeni, her şey harika. Duyumlarıma göre salon tam 1000 m2 ve Color Tango'yu izlemek için harika bir atmosfer sunuyor. Arkadaşımla loca tadında bir iki sandalye kaptıktan sonra süregelen tandalarla harika danslara akışa başlıyoruz. Tutkulu insanların tutkularını, diğer tutkulu insanlarla paylaşmalarından daha büyük bir haz, mutluluk ve eğlence de olamaz fikrimce. Gözler ışıl ışıl, keyifler tam, müzik süper, her şey mükemmel. Önce tabii ki yerli milonguerolarla başladığımız danslarımız, yabancılar, yerliler vs dönüşümlü süregeliyor.  Zaten herkes pistte! Çılgın bu insanlar, sabahlara kadar dans edip duruyorlar. İnanın, zerre anlamıyorum!! Yok mu hayatınız sizin ey tanguero(a)lar, evinize gidin, uyuyun ya...Yok! Delirmiş herkes! Tutku guruluğu yolunda ilerliyorlar. Zaten memlekette bir yığın dinci guru, healer guru, iş gurusu, sosyal guru, eğlence gurusu, politik guru,  bir de master guru dolanıp duruyor. Çok master ya herkes! :-)) Tangonun da olsun gurusu tam olsun;  böyle bir kariyer alanı şart yurduma!
Neyse Dj' in güzel seçkilerinin ardından, Color Tango sahne alıyor. Müthiş bir ambiyans. Kendimden geçiyorum, Pugliese tınılarını duydukça, ayaklarım hareketleniyor ve devamlı bir raks haline bürünüyorum. Arada 20 TL lik 'Angora' :-) şarabını da yudum yudum fazla telef etmeden yudumluyorum. Buz da atıyorum ki, çabucak bitmesin. Allahtan suyumu yanımda getirdiğim için 5 TL lik ' Sırma' suyundan yırtıyorum. Ama cam şişe, plastik değil yani!! :-)
Neyse Color Tango klasik repertuarını seslendiriyor. İnsanlar delirmiş, uçmuş, hazdan kopmuş, sohbetten kahkahalanmış, dedikodulanmış, derinleşmiş, geyikleşmiş bir şekilde anın tadını çıkartıyorlar, gözümden kaçmıyor. Ve günün ilk şovu bir Arjantin'li çiftten geliyor. İsmini sonra yazacağım, şu anda hatırlayamıyorum ve fest sayfasından bakmaya üşeniyorum. Üşengeçliğimin boyutunu şöyle tarif edersem, bir arkadaşım parfümünü unutmuş, benden parfüm rica ediyor, çantamda bulamıyorum ve ona teslim edip çantamı, kendisinin o malum şişeyi  bulmasını rica ediyorum. Daha fazla aramaya üşeniyorum!! Şaka değil bu, arkadaşım da bu davranışımı anlıyor, çünkü beni tanıyor ve bulup sıkıyor parfümü ohh; herkes rahat şimdi! :)
Neyse, benim aslı beklediğim ve hayran olduğum çiftse Sebastian Achaval ve Roxana Suarez elbette! Uçaktan iner inmez Conrad'a ışınlanıyorlar ve bize harika bir şov ziyafeti veriyorlar. O kadar rahat, yetkin, güler yüzlü, emin, çabuk, zarif, harika ve muhteşemler ki, her adımlarını neredeyse alkışlayacağım. Özellikle milongaları da favorim! Aslında Arjantin'den böyle milonguerolar sipariş etmek istiyorum. Çok eğleniyor adamlar yaa. Rahatlar ve süperler, kasmıyorlar ya da en azından bunu yansıtmıyorlar; ne güzel!
Bu kez üzerimde hiç yorgunluk hissetmiyorum sanki gündüzün enerjisi gitmiş yenini çılgın fest tanguerası enerjisine bırakmış  ve 4:30 lara kadar pistten kendimi alamıyorum bunun sonucunda!
Nihayet vücudumda 'Bittin Ebru sen! Git tez uyu!' sinyalini aldığımda, evime dönüyorum, ay pek çok şükür. Uyu da yarına sakla enerjini kadın! Sexteto Milonguero konserinde kop, uç, kaç, coş, yine kop, değil mi ama!
Şimdiden, ofiste yapıştığım ve kalkamadığım koltuğumdan bu günceyi yazarken, bu akşamki milonganın heyecanını yaşıyorum diyebilirim. Anlasam niye diye! :-)
 İşte biz milongueralar ve belki milonguerolar da bilemiyorum, böyleyiz. Gündüz hepimiz işyerindeyken, evdeyken, okuldayken, dışardayken, yemekteyken vs vs, ya da bambaşka boyutlardayken,  tango tutkunu arkadaşlarımızla yazışıp-chatten tabii- "Heyecanlı mısın akşama?" gibi absürt soruları da  birbirimize sorabilen tuhaf bir türüz. Tam kaçkınız bence ya! :))
Aman neyse, neysek oyuz işte,  hepmiz kısmen böyleyiz sonuçta, ne yapalım yani!!
Bu arada, Conrad'ın fest milongaları kapsamında bizlere zengin pistini sunması da harika bir çalışma olmuş. Tebrik ediyorum, soran soruşturan, bu mekanı tangoculara kazandıran arkadaşlara...
 Şahsen çok memnun kaldım ortamın enerjisinden ve mekana bayıldım!
Bu akşam da milonganın Conrad'da olmasına seviniyorum!
Ehh hayat bize güzel valla, Harika yerlerde tangoyla dolup taşan, harika dostluklar, aşklar, ambiyanslar, mutluluklar, sohbetler yaşayan bizleriz. Tangoyu bir çıkarın bakalım hayattan, ne kalır geriye...Bilemiyorum!  Çok şey elbette ama o ayrı bir konu! :-)
Neyse, akşam yine Conrad'da görüşürüz dostlarım, bol enerjiyle geliniz, çılgın milonguera(o) lar diyarı İstanbul festine; zira sizi yorar(ız)lar....Haydi! :-)))

7 Mart 2013 Perşembe

Festival Milongasında 1. Gün Derviş Eroğlu Kültür Merkezi

6 Mart Günü Çarş gününe denk gelince klasik La Paz yemekleri, şarabı, Küba müziği ritüelimin ardından milongaya geçtim. İlk planda hafif ürkmüştüm milonga mekanının Derviş Bey olmasından.  Geçen yıl pek hoşuma gitmeyen bir ışıklandırma hakimdi ortama. Tangonun ruhunu ve ambiyansını hissedememiştim çok fazla. Her ortamda hissederim-spor salonları ve beyaz spot ışıklarının aydınlattığı mekanlar hariç...:)
Neyse ki, bu yıl değişmiş ışıklandırma ve çok da iyi olmuş. İçeri girer girmez fest milonguera rolüme dönüştüm diyebilirim. Hemen sevdiğim, iyi dans ettiğim bir milonguero arkadaşımın yanına oturup açılış dansıma başladım. Tabii biz Türkler festte de olsak tandalarca aynı Milogueroyla dans ederiz..Bu da bizim kültürümüzde var. Tek tanda dans edersek, neredeyse ayıp sayılır...:)))
Arjantinliler halimize gülüyordur eminim. Avrupalılar da...Biz de onlara gülüyoruz ne yani!! :)
Neyse, yabancı dansçıların yanı sıra, şehir dışından fest için gelen ve festlerde güzel tandalarla tangolaştığımız sevdiğimiz milonguero arkadaşlarımız da vardı. Onlarla karşılaşmak, sohbet etmek ve keyifli danslar etmek festival ruhunun ayrı bir parçasıdır bana göre! Ee onları da festlerde görebiliyoruz, diğer yabancılar gibi. Gerçi artık İstanbul milongaları zaman zaman fest tadında oluyor diyebilirim. Zaten yabancı arkadaşlarımız da çok, kendi ülkemizde bile.
Güzel tandaların akışından mıdır bilinmez, tüm yerli yabancı dansçılar  gece boyunca non- stop dans etti diyebilirim. Bu da milonga enerjisini yükselten bir şey bana göre.  Çarpışmalar da pek fazla görülmedi. Zaman zaman durduğumuzda aniden çarpan birileri de en şaşırdığım grup olur. Yahu duruyoruz cortina kardeş, napıyorsun da hangi ivmeyle geliyorsun ve duruş mesafeni hesaplayamıyor ve bize çarpıyorsun. Cık cık olmaz ki! Kıl bakışımı tabii hemen üstlerine yönlendiriyorum! İçim rahat etmiyor yoksa. Tepki vermeden içime mi atayım; atamam ki!! :)
 Zira pistin ortasında pek şov yapanlara da -çok şükür- rastlamadım, ya da onlar benim gözümden kaçtı. Snrm artık bu eğilimde olanlar zaten şovlar yapıyorlar, diğer şov yapan dansçıların yanı sıra...Bu da hoş!  Pist bize kalıyor, Yaşasın! :-))
Milongaya gelmeden önce içtiğim Şili şarabı da güzel bir doping oldu diyebilirim. Zaten festte  tek seçenek olan Angora'dan pek haz etmiyorum ve sürekli dile getiriyorum bunu aslında.  Eminim Murat ve Eşref bir gün sesimi duyacaklar ve yurdumda üretilen bir yığın kaliteli, hem de uygun fiyatlı şarapları alternatif olarak önümüze sunacaklar.  Bu konuyu defalarca dile getirmeye razıyım. Zaten hiç susmuyorum çünkü alternatif her şeydir, renktir, tattır, ambiyanstır, medodidir, yaşamdır!!
Şarap tutkumuz bir yana, fest öncesi ufak bir detayı hep atlıyorum, o da alışveriş!
Hemcinslerimin aksine çok sıkıldığım bir aktivite alışveriş. Genelde ya bir prob olur giysimde acil bir şey almam gerekir, ya da yürürken bir şey görür ve ona aşık olup alırım. Benim alışveriş kültürüm de makyaj kültürüm kadar sessiz, sakin belki de  kimine göre trajik diyebilirim..:)
Aslında, girişte takı, giysi, ayakkabı standları da tüm katılımcıların ilk planda dikkatini çekiyordu. Lakin benim dikkatimi çeken unsur, yine her zamanki gibi, içeri girer girmez, tüm dansçılarla ve renkli ışıklarla bezenmiş, tango tandalarını duyumsadığım ve tüm bu renkliliği izlediğim pist oldu  elbette ve dansa bırakıverdim kendimi.  Ben dans ededuruken zaman ilerlerdi ve güyya bakarım dediğim standlar kapandı ve  onları incelemek için şansım kalmadı yine.
 Zaman yönetimi sadece dansla şekillendi bende bu kez de, klasik!!
Yıllar önce festivallere katıldığımda iyi dansçılarla hep dans etmek isterdim. Deli gibi bir enerji olurdu. Şimdi ise o kadar gözüme çarpan görmüyorum nedense. Çok iyi dansçılar zaten ülkemde de var ve sürekli dans ediyorum onlarla, Ee sonra...Çok ilginç değil yani,  farklı stilde değillerse, ya da gözüme çarpan bir zerafetleri, yetkinlikleri ve kaliteleri yoksa.
Hem sohbet hem dans hoş şimdi. 40'lara yaklaşırken bir milongueranın hisleri benim kanalımdan böyle işliyor en azından!
Artık önce dansçıları izliyorum, kimlerle dans edebileceğimi tespit çalışmasına giriyorum. Strateji kısmı da herkese göre değişir elbette. Yalnız bu festte dikkatimi çeken bir şey oldu. Artık yabancı milonguerolar cabeceoyu,  resmen yanınıza kadar gelip,  gözlerini sizin gözleriniz üzerine çok dikkatli ve odaklı dikerek,  kafalarıyla selamlayarak yapıyorlar. Anlamışlar Türkiye'de az insan anlıyor bu ritüeli..Çok güldüm bir kaç olaya! :)) Bir milonguero geliyor yarım metre yanınıza sonra gözlerini ileri geri hareket ettiriyor, parçanın başıymış, sonuymuş farketmez, sizi dansa kaldırıyor. Kültürler arası iletişim de böyle bir şey. Bir süre birlikte vakit geçirince herkes birbirinin anlayabileceği dili konuşmayı öğreniyor. Hoş bir şey bu!
Açılış dansı da standart tüm  dansçıların bir parça boyunca danslarıyla gerçekleşti. Elbette Javier en çok dikkatimi çeken isimdi. Esteban da bir klasik. Archaval ise uçak arızasına takılmış olduğundan kendisini izleyemedik. Kısmet bugüne diyelim,  hem de Conrad'da Color Tango'yla raks ederken kendisini görmek hoş bir tat bırakacak tüm tango tutkunlarına eminim..
Tüm lodos havasının üzerimde bıraktığı yorgunluk etkisine rağmen, milonga öncesinde bir Sensus, Solera ya da La Paz prg.mı yapıp, milonga mekanına akıveririm artık ne yapalım.
Bizim hayatlarımız enteresan geliyor kendime bile. Sanki boyutlar arası yolculuklarımız dünyasal düzende müzikle, dansla şekilleniyor gibi. Uçuş serbest. En yükseklere kadar çıkabilirsiniz. Ya da dalışınız serbest. Diplere, en derinliklere dalınız! Tabii yüzeyler de bizlere ait. Onlarla da geyiksel entellektüel yapımızı geliştiriyoruz. Pek faydalı! :-))
Saat çok geç olmadan da çıktım milongadan. Malum daha 4, 5 gün var nonstop bir milonga serüveni için. Fazla bünyeyi yormayalım şimdiden!!
Ve her festival süregelen bir maceradır bana göre ve tüm macera tutkunları olarak da bizler tangonun ruhuyla beslenip, büyüsüne kapılıveririz işte...
Haydi Conrad'da tüm tandalarda karşılaşalım yine dostlarım!!!

6 Mart 2013 Çarşamba

Color Tango'yla başlayan bir festival haftasındayız! :-)

Günlerden Salı ve bir 5 Mart sabahına uyandığımda günlük güneşlik bir hava tüm yaşamsal, işsel, aşksal, tangosal, deneyimsel motivasyonumu arttırıcı, hatta maksimuma ulaştırıcı bir etkideydi diyebilirim. Güneşin, bir insan üzerindeki etkisi bu kadar büyük olabilir mi?? Ehh,  biraz deliyse - tamam belki çook- oluyor! Hatta güneşe bağlı bir mood hakim oluyor genelde üzerimde. Şaka gibi!
 Hava soğuk, gri, puslu ve yağışlıysa bolca mızıkma hallerimi herkese ifade ediyorum. Deliriyorlar artık! Zaten ofiste de hem ortağım, hem elemanım depresyonda gibi oluyoruz...Sormayın! Çalışamıyoruz yaa!! :-)
Neyse allahtan haftamız bol güneşle başladı- hava buz gibi olsa da- Ortaköy'deki kahve kaçamağım ve yüzüme, tenime dokunan müthiş, sıcacık güneş ışınları tüm ruhsal yapımı aydınlattı diyebilirm. Bir gün öncesinde Armada'ya yollanmış, bolca Shiraz olmayan üzümlü şarapları Aziz Abi'nin becerileri sayesinde yudum yudum yuvarlamış, bünyem azcık zorlanmıştı ifade etmeliyim. Orada da peynir tabağı isteklerimi, bitmeyen taleplerimi servisteki arkadaşların anlayışı sayesinde sağlayabilmiştim tabii. Aylin de tüm çabalarımı izleyerek gülmüştü halime, yeni dans ayakkabılarını denerken aldığı heyecan, küçük bir kız çocuğu kadar hoş ve komikti bu arada. İzlemek ayrı bir keyifti benim için!! :-))
Bu arada Berkay, Tango İnsanı, Aziz Abi'yle sohbet etme şansımız oldu yakın ve aynı masalarda oturunca. Aron da sonradan katıldı milongaya ve doğumgününü ufak çapta kutladık Serdar Hoca'nın anonsu sayesinde. Paluk insanı o da işte; ne paluğu henüz bilmiyoruz- Erdem kulakların çınlasın! :))
Neyse Ptesiyi böyle uğurladık ya,  asıl Salı günüydü konumuz.
Hayranı olduğum Color Tango konserini izlemek için Şişli Kent Sineması'nda aldım soluğu. Banu sağolsun, bana fazla olan bir biletini hediye etmişti, yoksa gidemeyebilirdim; tüm fest biletlerini almıştım zira. Artık Çırağan'da filan dinlerdim kendilerini ne yapalım.
Neyse konser başladı. Güzel şovlar ardı arkasına gelmeye başladı. Bu arada Color Tango,  Desde El Alma parçasını öyle yorumladı ki, içimde bir yığım titreşimsel hareketlenmeler hissettim. Bu parçada ağlayanlar bile olmuş!! Konser arasında arkadaşlarla konuşurken, tüm kritikleri aldım.
Şovlara gelince, Eşref -Vanessa çiftinin çok hoş, soft, zarif ve bana göre Arjantin'in ve tangonun ruhunu yansıtan harika dansları, Ali Alper- Setenay çiftinin komplike figürlerdeki yetkin ve hatasız dansları, Alper - Selen çiftinin yine hoş figürleri özellikle ayak hareketleri, tabii tüm bu çiftlerdeki yetkin müzikalite, Selim- Melin çiftinin yine orkestrayla bütünleşen dansları, İlkan- Buket çiftinin göz kamaştırıcı beauty vurgusu ve sentezi, Tanju Türkan çiftinin yine müzikalite vurguları etkileyiciydi. Color Tango parçaları fondayken dans etmek de ayrı bir haz olmalı eminim. İzlemek bana göre çok daha hoş ve rahat bir his ve tat, etkileyici de bir keyif...:)) 
Bu arada sunumu gerçekleştiren arkadaşımız Bilge'nin ses tonu gerçekten çok iyiydi bence. Bu kadar yetenekli arkadaşın aynı bünyede bulunması gerçekten kaliteyi arttırıyor fikrimce. İkinci yarıya kalamadan çıkmam gerekti, çünkü My House'ta bu kez Aron'un gerçek doğumgünü kutlamasına katılacaktım. Harika bir geceydi diyebilirim. Müthiş bir fest enerjisi hakimdi. Yerli yabancı milonguerolarla çok keyifli danslar etme şansım oldu. Harika bir kutlama, Aron'un tüm Milonguera fanlarıyla fotoğraf çekimi, mini pasta serermonisi derken günü tamamladık. Artık gözlerimi açamadığımda takside buldum kendimi ve süper bir uyku uyuyarak yepyeni bir güne pek enerjik bir şekilde uyanabildim! :-)
Akşam fest.in ilk  milongasına katılacağım zira. Şimdiden heyecanlıyım. Bu fest atmosferini yıllardır çook severim. İnsanın tangoya dair tüm hislerini, yoğunlukların, yaşanmışlıklarını, aşkını ve tutkusunu arttırıyor. İnternasyonel ortamlar hep enerjimi yükseltir genelde; farklı farklı kültürden, renkten, dilden, yaşamdan insanlarla tangoyu paylaşmak, deneyimlemek, mükemmel tandalarla o en içten, derin uçuşlara ulaşmaksa muhteşem bir bağ, bağlantı ve iletişim.diyebilirim'
Fikrimce,  fest kültürü  ayrı bir kültür  oluşturuyor tango dünyasında ve evreninde. Hiçbir milongaya benzemiyor! Kokusunu almak, deneyimsel dizilimini yaşamak, ansal hazların coşkusuna, ritmine, melodisine kapılmak etkileyici bir yaşam sunuyor!
 İşte bir günün ufak bir özeti böyle, diğer günlerin özetleri ise yaşanılan anlar ve soluklanan nefeslerle sürecek, gelişecek, dönüşecek ve elbette başta insanın kendisini dönüştürecek!
Tüm fest milongalarında görüşürüz o halde değerli mlonguero(a)lar!!...:)))