31 Ekim 2013 Perşembe

Coşkulu bir 29 Ekim milongası ve ertesi gününde de bir leziz Kız Kuleli milonga...:-)

2013 yılının sonlarına doğru yaklaşırken, kutlanan, kutlanmayan nice bayramlarımızın da anıları geliyor aklıma birer birer. 23 Nisanlar, 19 Mayıslar...neler...neler...
 Son yıllarda, yurdumda o kadar çok bayram kutlaması es geçiliyor ki-10 güne yayılan bayram tatilleri hariç tabii...-, tüm vatandaşlar, hepimiz, bu bize ait bayram kutlamalarına daha da sahip çıkar olduk. En azından bu güzel bir şey!
Gelelim milonga kutlamalarına...
29 Ekim kutlaması için önceden söz verdiğim, Kalamış milongasına gitmeyi planlamıştım. Bayrak renginde bir elbise de giymiştim. Konsepte uyalım diye, ufak bir çaba işte!
 Genelde Taksim'den, dolmuşla Kalamış'a geçiyorum. Yalnız, tam kutlama saatine denk geldiğinden olsa gerek, Taksim'e dolmuşlar durmuş; kalkmıyormuş tam gideceğim esnada. Dediler ki, yarım saat sonra filan kalkacak. 29 Ekim kutlamaları için kapatılmış yollar. Sonra duydum ki, sesler geliyor çevreden; hemen sahile koştum. Havai fişekler patlamaya başlamıştı. Muhteşem bir andı diyebilirim. O sinerji, o yoğun ses dalgalanmaları, titreşimler, enerji, renk ve her şeyden önemlisi de o muhteşem birliktelik, olağanüstüytü. Tüylerim diken diken oldu ve gözyaşlarıma hakim olamadım o an. Milli duygularım tavan yapmıştı o kesin! Kutlama gerçekten de çok görkemliydi, rengarenkti, müthişti diyebilirim. Şans eseri yakaladım işte!!
Kutlama sonrasında karşıya geçemedim. Dolmuşlar kalkmıyordu ve  dolayısıyla metroyla La Cumparsita milongasına geçtim. Sağolsun  değerli milonguera arkadaşım Yeşim de, bu yöne doğru ilerlemem konusunda, bana yardımcı oldu.
Milongaya vardığımda, yine kapıda kırmızı kravatlı, beyaz gömlekli, şık beyler, kırmızılı, beyazlı elbiseler içindeki kadınlar gülümseyerek karşıladılar bizi...Ne de olsa bayram milongası; bayramlaşmak şart!
Mekan atmosferi gereği, beni 1923' lü yıllara götürdü diyebilirim.
 Işıklar, bayraklar, iç mekan özellikleri sebebiyle, gerçekten bu günü kutlamak için belki de en iyi seçimdi orası. Elbette keyifle içilen leziz  kadeh kadeh şaraplar, kutlama seremonileri, sohbetler, danslar, ikramlar olunca da, harika bir milonga daha yaşandı ve o hoş büyüsünü içimizde bıraktı yine. Hayati ve Burcu'ya misafirperverlikleri, değerli DJ arkadaşımız İbrahim'e de harika tandaları için çok teşekkür etmek gerekir. Bir de güzel danslarını bizden esirgemeyen sevdiğimiz milonguero arkadaşlarımıza tabii. Birinin lakabı da Torelli'dir; her milongada görürsünüz neredeyse...:-)
Günün sonunda taksiyle Ortaköy semalarına uzandım yine ve köprüye şöyle bir baktım ki, sisler yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Yurdum bayramlarını sahiplenip, coşkuyla kutluyor işte. Sis mi, pus mu kalır ortada...
Ertesi gün de, Kız Kuleli milonga dediğim 333 milongasına katıldım.
Harika bir kalabalık vardı diyebilirim. Dj de tüm tango camiasının beğeniyle takip ettiği Halil'di. Milonga öncesinde de harika bir dostumla elbette Sicilya bölgesine ait güzel bir kırmızı şarapla birlikte, biraz peynir olayına girmiştik.
Milonga öncesinde hoş tatlara uzanan yolculuklar, derin sohbetler, milongalara da enerji getiriyor. Hem de en güzelinden esen hoş bir esintiyle dolu bir derinlik kokarak.
Kıroluk yapıp kahve falı olayına bile giriyoruz.. Ee bu topraklarda yetişen her insanda, biraz ucundan da olsa, geyik için bile olsa, fal merakı oluyor...:)
Milonganın dinamik ve renkli havası gerçekten güzel geldi diyebilirim. Yine çok değerli milonguero dostlarımla dans ettim. Bazılarıyla ise sanırım 8,10 yıldır aynı pistlerde dans ederim. Tabii enerjisi bambaşka oluyor. O farklı bir tat! Patronlar da aralarında..:-)
Son tandayı da duyunca, evlere yolculuk başladı.
Milongada Fransız bir milonguerayla da, hoş bir sohbetin içine dalmıştık. Frekans ne çok da benziyordu ifadelerimizde. Sanki aynı yerden gelmişiz gibi. İşte bu yüzden, ne de  hoş bir dil tango gerçekten; hangi coğrafyadan gelip, hangi dili konuşursan konuş farketmiyor;  bambaşkalık ve benzerlik yüklü insanlarla anlıyorsun birbirini,  iyi anlaşıyorsun...
 Bu 'connection' yani bağlantı dediğimiz olay. Ortak dili tango olan her insan, en büyük bağlantıyı yaşıyor bu hayatta belki de. Bu yüzden tangonun içine giren, bir daha çıkamıyor ve bu dansı, müziği, enerjiyi hayatındaki odaksal noktalara yerleştiriyor. Başka şansın kalmıyor! :-)
Son olarak,
herkese bol odaklı, bol tangolu, hoş ambiyanslarla dolu anlar diliyorum.
Sevgiyle kalınız şimdi ve daima...:-))

28 Ekim 2013 Pazartesi

İstanbul' da, haftasonu milongalarına hızlı bir giriş yaptık; Ekim ayını bitirmeyi beklemeden.
 Gerçi bu merkür de bizi bitirdi bu ara ama mazur görme çabasındayım; geri hareketteymiş de...Mazur görmesen, ne yapacaksın zaten...
Tez düzelsin bu çizgisel, dairesel hareketler, dileğim bu! :-)
Neyse, gelelim milongalara...
Cuma Tangolic, Cumartesi 333, Pazar Ponte şahaneydi diyebilirim..
Perşembe Nippon'a bile gitmiştim ve yine bolca dans etmiştim aslında ama hiç durmaksızın devam ettim milongalara yine de...Durmak yok, yola devam!
Cuma Günü, süregelen danslar, sohbetler sonrasında, 4' e kadar uzatılan milonganın keyfini sürerken, kadeh kadeh yuvarladığım kırmızı şaraplar da, zaman zaman doping etkisi yaratırken, zaman zaman da uykumu arttıran bir yapı oluşturdu. Ama, her şeye rağmen, şikayetçi değilim. Üzüm suyu candır, kandır...
Biraz arabesk oldu bu gerçi! :-)
Bu arada, süper bir milongaydı diyebilirim. Çok iyi dansçılar olması, harika tandalar çalınması ve pistte tekmeler olmaması bunun sebebiydi elbette. Ertesi gün, leziz bir hazla güne merhaba dememe zemin oluşturdu tüm bu canlı atmosfer!
 Cumartesi Günü ise, Eşref'in doğumgünü için Kız Kuleli milongaya aktık tabii..
 Kendisi, anons tutkunu bir milongueroyla ortak olup, zaten oranın sahibidir de...
Tabii bolca süslenmiş mekan haliyle; yoksa ayıp olurdu değil mi...Patronlara, azcık yağ şart! :-)
 Bol dans, eğlence, punch, sohbet, doğumgünü kutlama seremonilerinin yanında,  İtalyan DJ Luca Lamberti  de tam bir müzik ziyafeti çekti  bizlere sağolsun.
 Cortinalarıyla da  ortamın parti havasını arttırdı; harikaydı!
 İtalyan kanı bir başka oluyor; kıpır kıpır dans ettiriyor insanı gerçekten de...:-)
Yine sabah 3' lere, 4'lere kadar süregelen dansların ardından, bitik bir şekilde eve döndüm. Pazar Günü Ponte'ye de uğramayı  planlamıştım çünkü.
 Malum manzara, ambiyans , iyi dansçılar, güzel sohbetler ve rahatlama adına...
Hayır o değil de, düşüp bayılıcam bir gün, o milonga senin, bu benim diye koşup dururken...
Neyse şimdilik düşmediğimize göre, halihazırdaki durumumuza devam!
 Bu arada, bugün bir Cafe'de ıslak zeminin gazabına uğrayıp, kendimi zemine kapaklanmış buldum ama bu düşmek mi ?? Değil ve tabii ki de değil! Allah düşürmesin; yükseltsin daima...:-)
Ponte'de de, yine harika bir kalabalığın oluşturduğu sinerjiyle, kaliteli müzik eşliğinde hoş bir ambiyansla yıkanırken, gözlerimi açamaz hale gelinceye kadar dans ettim ve o eşsiz ortamı, her Pazar Günü'nde olduğu gibi yine, derinen soludum elbette. Milonga öncesinde ise, iki harika ve çok sevdiğim dostumla yediğimiz yemek ve İtalyan şarabının tadı da hala damağımdaydı.  Tat olmadan, yaşam olur mu?
Bizim kitapta olmaz!! :-)
Ve Günün anlam ve önemi adına da, Cumhuriyet Bayramımızı şimdiden kutluyorum.
Harika bir coşkuyla bu günü doyasıya yaşarken, onun eseri olan yaşamlarımızı da, güzel bir sanat eseri haline dönüştürmeye, oluşturmaya devam...
Harika bir haftaya doğru,  şöyle güzel bir esintiyle uzanalım şimdi, ne dersiniz...*.)

23 Ekim 2013 Çarşamba

Harika bir hisle uyandım bu sabah!
 Dünkü sıcacık sohbetler, harika tandalarla süregelen çok leziz danslar, anı paylaştığım dostlarımla gelen huzur, eğlence, keyif bunun sebeplerinden biri olsa gerek elbette...
İstanbul milongalarına, Salı Günleri  bir yenisi daha eklendi diyebiliriz.
 Aslında varolan Oldies Pub milongalarının yerine, Kalamış Marina'da-ki o Marinaya girince insan, bu şahane atmosfer karşısında önce büyüleniyor; sonrası malum...-Ertekin milongası geldi diyebilirim.
 İlk girişte sempatik bir yapı, güleryüzlü bir karşılama komitesi var öncelikle ve komite ekibini sayacak olursam sırayla; öncelikle, Müge; bu kadın, fikrimce, bu konuda tam bir dahi!
 O zaten bir ikizler kadını, daha ne olsun...İşin üstadı! Sıcacık, güleryüzlü, her şeyi çözen...
Nilgün ışıl ışıl, sempatik ve her sorunla uğraşan bir arkadaşımız sağolsun.
ve Charlie; yani Değerli Dostum Erdem.:-)
 Elbette, bana göre bu ekip olsa olsa, Charlie ve onun melekleri olur!
O yüzden bilmeyen kalmasın, artık Erdem'in lakabı-elbette bana göre- camiamızda Charlie'dir. Sırtakiciler ne der bilemiyorum...:))
Ekipte bir de, en iyi tango fotoğraflarımızı çeken değerli sanatçı dostumuz Mehmet var...
İlk başlarda, Oldies Pub milongalarında hepimizin fotoğraflarını çekerken Mehmet, kendisiyle komik bir diyalog da geçmişti aramızda. Flaşlar patlayınca dumur olmuştum önce, ama sonra bir gördüm ki muhteşem fotoğraflar var...Sustum tabii..:) Eee inziva milongası ayrı, flaşlı, fotoğraflı, sosyal, somurtkan, hareketli, dingin milongalar ayrı. Her seçenek, müşterisini buluyor neticede. Bence bu da harika; genişlik, rahatlık ve seçim özgürlüğünü arttıran bir şey!
Milonga lokasyon anlamında gerçekten harika diyebilirim. İnsan o marinanın daha içinden geçerken, okyanus derinliğinde, tınısal bir kopuşla başlıyor sanki geceye. Sonrası da gelmez mi...Bolca dans da dans...
 Mekanda elbette ufak tefek eksiklikler var; yeni olmasından dolayı. Onlar da ilerleyen günlerde giderilecektir. Çünkü hassasiyeti yüksek olan bir ekip var gördüğüm kadarıyla, çalışanları da söylediğiniz cümleyi bir seferde anlıyorlar ki, bu benim için olağanüstü bir şey.
İnanın bazılarına terkar tekrar söylemeye alışmışım aynı şeyi, bazen arkadaşlarıma bile benzer mesajı farklı farklı ifade ediyorum. Onlar bozmuyor allahtan beni; ben kendime gülüyorum. Neyse bu da böyle. Sabır taşı olmaktan yorulmuşuz sanrım...:)
Şarapları da gayet güzeldi; DLC Cabernet Sauvignon, Merlot kupajı iyi geldi. Büyük kadeh bile ayarladım, çok klasik bir Ebru milonga şarap rütüeli olarak...
Her şeyden önemlisi de, Harika bir DJ İrem İrez'in muhteşem tandalarıyla, çok başarılı milongueroların ve milonguearaların varlığı geceye damgasını vurdu diyebilirim. O kadar keyifle dans ettim ki, zaman nasıl geçti anlamadım. Gerçi uydurmuyum şimdi, bu bana hep olur. Bir bakarım, gecenin sonu olmuş. Sonra tutturururm da tuttururum, yolluk parça isterim; yok son tanda olsun ltfn, please vs..Durmam ve hep.bitmeyen taleplerim işte...:))
Sabır lazım bu organizatör ve dj arkadaşlara benim gibi katılımcılar için...
 Dansçılar ise gayet memnun bu tarzımdan çünkü onlar da deli, hepimiz gibi...:)
Benim gözlemime göre, İstanbul Anadolu yakasında yine harika bir Salı milongası kazanılmış. Tüm ufak detaylar da bitirildiğinde tamamiyle muhteşem olacak o kesin. Çok haftalar katılırım Marina havasını da solumak adına. Bazı günler de, diğer Salı milongalarına akarım elbette. Tat, tuz ambiyans adına...
İyi dansçılar, harika dostlar, müthiş DJler, tatlı diyaloglar oldu mu, milongalar misyonunu gerçekleştirmiş oluyor bana göre. Ve genelde, kendime göre eksik, ya da atlanmış gördüğüm bazı detayları da gönül rahatlığıyla ifade ederim gittiğim yerlerde. Çünkü, niyetimdeki birincil hedef, elbette kendi hazzım, bir milongadaki tatminim için; ikincisi  organizatör dostlarımın bu alanda gerçekten başarılı olmalarını arzu etmem ve bizlere, kendilerine yeni ve en kaliteli organizayonları, milongaları, festivalleri ulaştırabilmelerine manevi anlamda da olsa destek olabilmek adına. Sonuçta hepimizin kazandığı bir şey bu, değil mi? Kimi para kazanır, kimi haz, kimi eğlence, kimi paylaşım...Hangisini neyle, nasıl ölçeceksin. En mühimi, nerede tatminsin, ona bakacaksın...
 O yüzden milonga kuşluğu misyonuma devam.
Kafasına estiği yere giden, rüzgar yönü o anda belirebilen,  hoş ve zarif bir esintiyle havalarda süzülen, özgürce yükselen, inen, ilerleyen; arada durup tüm çevresini algılamaya odaklanan; seslere kulak kesilen, ortamın eşşiz kokusunu hisseden, dingin bir kuş işte.
Öylece, akışla akan, gelen, giden, yürüyen..Hep dans eden...
Herkese harika bir gün diliyorum; keyfiniz daimi bir tatla ballansın...
Tüm yeni, eski milongalarda görüşmek dileğiyle...
Not: Bağımsız Milonguera -slogan, 'Ben her yerdeyim' :)

18 Ekim 2013 Cuma

 Uzunca bir süre ara vermiştim ama bunca yaşam deneyiminden sonra, tekrar yaşamsal izlerimizi paylaşmak için sohbete başlıyorum şimdi. Hadi bakalım!
Az önce farketttim, sanki Mayıs'tan sonra hiçbir milongaya katılmamışım; hiçbir paylaşımsal, dokunuşsal, müziksel, tatsal transa girmemişim; tandalar arası hiçbir kopuşa imza atmamışım. Oysa....
Enteresan bir süreç yaşadık elbette...
 Gezi olayları, bazı kısıtlamalar, yasaklar ve buna benzer bir yığın politik detaylar..
En son şarapla ilgili bloğumu kapattığımda- ki, kısıtlamalarla yazmak istememiştim; özgürlüğün ifadesidir yazı ve seslenişler bana göre-hiçbir şey yazmak istemedim. Çünkü insan tutkularıyla özgürleşir, yenilenir, büyür, gelişir. Kısıtlamalar, engin sınırsızlıklarımıza ters düşer; gölgeler.
Neyse ki,  şimdi daha ılıman bakıyorum her şeye; çünkü tekrar yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum ne olursa olsun. Hayat bizlerle başlıyor; her adımımızla şekilleniyor; her dokunuşumuzla olgunlaşıyor.
Yaşamın içinde akmak,  hangi alanda ifademizi bulabiliyorsak, orada parlıyor aslında ve belki de hepimiz bu ifadelerimiz için bir yığın olumlu, olumsuz deneyimler arasında süregelen bir yüzüş halindeyiz, kimbilir...Orası da apayrı bir muamma elbette...Hep keşiflerle daha da büyüyor!
Her an değişiyoruz; her an bambaşka perspektiflere açılıyor; o eşsiz güzellikteki yelkenliler gibi, denizin içinde sınırsız yönlere ilerleyebiliyoruz; tüm yönlerden esen rüzgarlarmızla....
Bu yeni dönemde- tüm bu süreç sonrası, Mayıs'tan ilerileri- tangoya, mlongalara, dostluklara, iş hayatına, aşka, özgürlüklere; yaşam, ilişki, davranış modellerine bakışım da  bir hayli değişti sanırım. Zaten uzun bir süredir bildiğim şey şu ki; her yaşanılan deneyimde, benim için en çok  derin paylaşımlar önem kazanmıştı.
 Son bir kaç yılda yaşadığım süreçte ki, bu beni dönüştürdü diyebilirim. Sevdiğim nice insanın bu yaşamdan ayrıldığı deneyimiyle yüzleştiğimde, hayatta her şeyin, asıl paylaşimlarla zenginleştiğine inandım. Çünkü, bir an yaşanırken,  öncesindeki an  orada, sonsuza dek kalmış, bitmiş oluyordu aslında. Yenilerine açılmaktı, asıl gülümseyerek yürümek; tüm olağanüstü potansiyellere, yaşamsal izlere, yeni, engin paylaşımlara uzanmak belki de..
Tangoya da yansıyor tabii yaşanılan tüm bu eşsiz deneyimler, izler, translar, pırıltılar.
 Tango benim için bir yaşam biçimi; yoğun bir dil merkezi, eşsiz bir buluşma, dokunuş , bağlantı noktası. Orada, tam dansın, müziğin içinde,  kendime ait çok şeyi bulduğum, keşfettiğim; olağanüstü insanlarla karşılaştığım,  yakın dostluklar yaşadığım; aşkın, müziğin, ritmin, melodinin içinde yüzdüğüm bir okyanus. Büyülü bir merkez orası...Çok büyülü ama! *.)
 Çoğu milongada dans ederken bazı anlar var ki, tam kopma anlarını tüm içimde, bedenimde, ruhumda yaşamak ve farklı bir boyutsal dönüşüme uzanmak gibi bir his veriyor bana sanki. Farklı farklı, zengin, yoğun frekanslara girmeye de benzetilebilir bu..
Snrm bu  yüzden derinliği benim için çok büyük tangonun ve ona ait her şeyin de eşsiz izleri oluyor içimde.. İnanılmaz bir renk, coşku ve  sonsuzluk arenası orası çünkü!
Son dönemde, gittiğim milongalarda artık daha çok önemsediğim şeyler, güzel, keyifli dansın yanısıra; sıcak bir iletişim; insanların birbirlerini selamladığı; egosal dengelemelerini tek başlarına halledebilecek olgunlukta oldukları; birbirlerine saygı, sevgi duydukları; özgürleştikleri, rahat ettikleri; müzikle an be an koptukları; yargısız, algsal yaklaşımlarla o eşşiz sinerjiyi oluşturdukları ve bu enginliğin dansını soludukları ortamlar oldu diyebilirim. Ve oldukça konformist de oldum son dönemlerde-sanki hiç değilmişim gibi..:)-; rahat bir oturma düzeni, hoş bir içki servisi, ambiyans, sıcaklık, rahat bir akış, kaliteli müzik, zemin ve pist.
Çok şey isteyebilirim; benimle kahvaltı eden ya da yemek yiyen dostlarım gayet iyi bilirler. İstemediğim şey kalmıyor da genelde. İstekler olmadan, gelişim olmaz ama, bu da biline...:-)
Şu an gördüğüm kadarıyla da, aslında bizler oldukça şanslıyız Türkiye'de. Çünkü inanılmaz güzel milongalar, festivaller, harika dansçılar var ve muhteşem ambiyanslı, sıcacık mekanlarda dans edip, tüm kopuşlarımızla oralarda her rengi barındıran ışıklar gibi yansıyabiliyoruz.  Ne nutluluk!
Bu gerçekten şans; bu denli yoğun bir dansın içinde, insan bambaşka yerlere akıp giderken daima gelişen bir cevher, bizim tangomuz bu topraklarda..
Artık şov yapan çiftlerde de  gözlemim de biraz daha değişti ya da hep böyle miydi bilmiyorum. Çünkü en önemlisi ruh ve özgünlük olurken, teknik ve artistik yapılarının nasıl ifade edildiği de önem kazanıyor benim için elbette. O yüzden çok  keskin bakmıyorum snrm; şov şöyle olmalı, böyle olmalı gibi-sadece günün dansı ve şov arasında farklılığa inanıyorum; o ayrı-; kıstaslarım böyle gelişmiyor en azından.. Orada şov yaparak beliren insanların ruhlarını, enerjilerini,  ifade ettiklerini, derinen algılayabiliyorsam,  bu bana yetiyor sanırım.  Çünkü  burada açıklık gerekir aslında ve  bu çok önemli benim için.  O zaman özgünlük ve  eşşizlik muhteşem bir iz bırakıyor insanda; ufak dokunuşlar tınısında da tüm bakış açını değiştiriyor; yenileyip, geliştiriyor.
Son dönemlerde, yine Armada, La Cumparsita, İstanbul Tango milongaları, Point Otel, Tangolic, Galata, Ponte milongalarına katılıyorum ve bu milongalar gayet keyifle devam ediyor diyebilirim. Armada milongasının yaşamımdaki izlerinden biri de, orada daha tangoya ilk başladığımdaki hocamla ve  ilk partnerimle dans ettiğim anların çizgisel izlerini de yaşıyor olmam oluyor sanırım. Zira İTÜ'nün gri renkli komik hallıfleks sınıfında Serdar Sungar ve Sara Navaro çiftini ilk gördüğümüzde,  cidden şok olup kalmıştık. Benim ağzım biraz da açık kaldı, itiraf edeyim..:-) Mühendislik okullarını düşünürsek...:-) Yanımda duran, uzun boylu, yapılı dost Tevfik de ilk partnerim olmuştu. O İTU sınıflarında, koridorlarında az çalışmadık değil o zamanlar. Ne günlerdi... Hatta bir keresinde gittiğimiz milongada sağolsun Tevfik bir dönüş vermişti de oradaki duvara çakılmıştım. O gün de şansa tüm hocalar oradaydı; ne hoş! Sonra sınırsız yolculğumuz hiç bitmeden devam etti elbette...
La Cumparsita milongası ise, ilk gittiğimde beni şoke eden bir atmosfer sunmuştu diyebilirim. Zarif bir iletişim, ambiyans; sıcak bir atmosfer; insanın kendisini rahat, huzurlu hissettiği bir alan; dansı paylaştığı ve sohbet yoğunluğuyla keyifli anlara uzandıkları bir lezzet sunuyordu.
İstanbul Tango milongalarından 333 yıllarca keyifle dans ettiğim, sıcak bir atmosfer, sabahlara kadar süregelen bir danssal yoğunluk, eğlence, renk ve sıcaklık veriyordu. Işıklar aydınlanıncaya kadar çok kaldık orada. Sağolsun esnek dostlar..
Point Otel milongası ise Perşembeleri başka bir yere gidemediğim bir milonga havası verdi yıllarca bana.  Oraya ilk gittiğimde; asansorle 9. kata çıkıp, kapılar açıldığında yaşadığım şoku anlatamam yine. Tüm Türkiye'nin en iyi, eski dansçıları aynı pistte dans ediyorlardı. Büyülenmiştim adeta ve her hafta rotam orası oldu diyebilirim. Bu rota, bir türlü değişmiyor da...:)
Tangolic milongası ise, yeni dönemde oluşan, genç, dinamiki yaratıcı arkadaşlarımızın yeni dansçılar yetiştirdiği, sıcacık bir stüdyo milongası özelliğini de yakaladı sanıyorum. Nice yeni çifti zleyip, yeni DJ leri dinleyebiliyoruz. Bu da harika!
 Oradan çıktığımızda ise Nizam'ın ezogelin çorbasının ve barbak bardak çayının tadını ve bir de bize servis yapan ve adını daima unuttuğum matematikçi olabilecek çocuğun tatlılığını ve iletişimini de  hiçbir şeye değişmem. Bazı obur arkadaşlar tatlı bile yiyorlar...Bir de bana obur derler..:-))
Galata milongası da, yine son dönemlerde oluşan, bana göre en iyi stüdyo milongası; mekansal yetkinliğinden, genişliğinden, zemininden ötürü. Terası da şahane diyebilirim. Hele  biraz daha üzerinde çalışma yapılırsa, daha da muhteşem olur; o kesin!
Ponte milongası, benim çok sevdiklerim arasında; zira haftanın son günü olduğundan manzara, ambiyans, hoş sohbet, Ayşe Hm'ın tatlı hoşgeldin enerjisini sunması dışında çok beklentim olmayan bir yer aslında genelde.. Ama hiç  harika danslar etmeden ya da keyif almadan döndüğümü de hatırlamıyorum. Peynir tabağı da pek hoşuma gider arada. Manzarayla transa girerken bir de tatsal trans da yaşıyoum ki, fonda da eşsiz tandalar süregelen bir dansla kulağımdan tüm benliğime işlerken... Orada servis yapan bir  arkadaşın nezaketli yaklaşımı bile benim için önemli diyebilirim. Ne de olsai ortamı derinleştren, güzelleştiren hep insanlar, pırıltılarıve ışıltıları...
Ve orada bir de çok güzel dans ettiğim insanlar oluyor; bir genç arkadaşımız var ki, yeteneği, zerafeti ve iletişimi ile kalbimi sıcacık bir tınıya ulaştırıyor. Ne kadar güzel; bu kadar genç nüfusu olan bir memlekette, yaşının çok ötelerine ulaşmış insanlar var. Hepsi çok değerli, özel ve harika.
İnsan, uzun bir aradan sonra oturunca da bilgisayar başına, uzunca yazıyormuş onu anladım. Biriken çok şey olmuş.
Sürekli bir şeyler anlatmak ihtiyacı gibi mi, hoş bir sohbet, tatlı bir paylaşım, engin bir deniz, sonsuz bir müzik eseri, derin bir şiir, rengarenk bir tablo gibi mi bilemiyorum. Ama insan paylaşmak istiyor işte...Yaşamı an be an, soluk soluk, tat ve tat, ışık ve ışık paylaşmak...
Şu anda da, İstanbul'da yağışlı, serin, gri bir hava hakimken-pek severim...:)-, sıcacık kahvemi yudumluyorum ve fonda Bach'tan sonra Kat Edmonson var. Angel Eyes parçasını dinlerken koptum yine; pek klasik olarak.
Ansal kouşlarımız olmadan yaşamın zevki var mı zaten. Bazen arkadaşlarım diyorlar, yahu uçacaksan da bu kadar yükseklere gitme bari, bak sonra düşmesi zor olur. Ben de diyorum ki evet oluyor; paraşütüm olmadığında dikey olarak küt diye yere çakılıyorum ki bazen açmayı bile unutan bir yapım var....O da komik bir anektod işte...:))
Ehh hepimizin renkleri, yaşamları, izleri bambaşka; varsın bizimki de böyle olsun. Yaşamı tüm derinlikleriyle tatma bağımlısıyız belki de...
Yaşamımız, kendimizi nerede ifade edebiliyorsak orada oluştuğuna göre, hepimize tüm yoğunluklarımızı ifade edebildiğimiz deneyimsel zenginlikler, paylaşımlar ve açılımlar diliyorum. Lakin bu açılımlar, yurdumdaki Demokratik açılımlara benzemesin sakın. Zira yanarız...:-)
Herkese keyifli bir haftasonu; bol tangolu, uçuşlu, kazançlı, yoğun anlar, haftalar, günler, geceler diliyorum.
Yıldızımız, hepimizin ışıltılarıyla daima parlasın; sinerjisel paylaşımlarımızla, danslarımızla ve buluşmalarımızla da süregelsin...