31 Aralık 2012 Pazartesi

Konumuz bu kez yılbaşı milongaları olsun...:-))

Geçtiğimiz hafta boyunca süregelen milongaların snrm hepsine katıldım...
Bu bir yılbaşı enerjisi miydi, 2012'yi uğurlayıp, 2013' e hoşgeldin deme motivasyonu muydu inanın bilmiyorum ama sonuç uykusuz sabahlar ve günler oldu diyebilirim!!
Bir de 6'da, 7'de  kalksam yandık...Şanslıyım aslında, gayrimenkul işimiz sağolsun ve elbette ortağım ve elemanım...Onlarsız ne yapardım bilemiyorum!! :-)
Hafta boyunca, hepsinde harika vakit geçirdiğim milongalar, Cafe Krepen, My House, 333, Caminito ve Point, Tangolic, 333 ve Ponte oldu...Valla bitap düşme potansiyelime fırsat tanımadım...Potansiyeller dönüştürülür, değiştirilir, geliştirilir efenim...:-))
Kabul ediyorum, tepede ışıl ışıl bir güneş bana bakıp gülümserken, ılık ve insanı okşayan cinsten bir hava hakimiyeti de elbette motivasyonumu güçlendirdi...Tabi  Cumartesi'nin o berbat soğuğu hariç; ıyyy!! **
Cafe Krepen'de Ali  Alper'in doğumgünü kutladık; bu yemyeşil bitkilerle dolu hoş pisste güzel dostlarla harika danslar ettik,  Dj imiz Volkan - tarafımdan lakabı Mr Donato...Her yerde söylerim...:-))-da keyifli tandalarla ve muhteşem cortinalarla enerjimize enerji kattı...Yine sağolsun varolsun..Tabi keyifli dansı da harikaydı!! Süregelen anlarla eğlenmek, genişlemek, büyümek, gelişmek, hazla, mutlulukla, tutkuyla, aşkla dolmak güzel..İnsan dans ederken eğlenecek, yaşayacak , hissedecek anların büyüsünü ve tadacak o anki yaşamsal hazları;  yoksa zaman geçer, anlar, dakikalar, saatler kaybolur,  biter gider...Bitmez mi?? :-))
Geçen  her  bir an o kadar değerli ki, geri dönüşü mümkün olmuyor..Bu da anların büyüsü işte!! :-)
Pazartesi Günü'nü  keyifle tamamlarken, Salı'ya uzanıp tüm güneşi yüzümde hissedip, ofis faaliyetlerini gerçekleştirdikten sonra Sıraselviler Caddesi'ne uzandım...My House milongasında, müziğin ve manzaranın tadını, sohbetin neşesini hissettim ve  yine bolca dans ettim...Tabi,  bu kez yorgunluktan La Cumparsita'yı duyamadan ayrıldım...Ne kayıp! peh peh..:-)))
Bitmiştim uykusuzluktan..Esnemekten ağzımı kapatamadım, şaka gibi! :))
Çarşamba Günü'yse, Kız Kuleli milonga lakabını taktığım 333 milongasına katıldım! Yine çok keyifliydi atmosfer, müzik,dostlar, her şey...:-)
O kadar çok sevdiğim arkadaşım var ki orada- Çiğdem'le başlarım sonunu getiremem, zaten onlar biliyorlar kendilerini... Ve  daha da katlanarak artıyor sevdiğim arkadaşların sayısı her geçen gün orada, bu da harika...Keyfim her gittiğinde katlanıyor.!!**
En komik durumsa keyifli dansların yanısıra, Arjantin'li dansçılardan çok daha ileri bir seviyede dans ediyor olmamdı; tabi sadece bu seferlik eminim...Bs As'e gidince alırlar ifademi...Haşa!! :-)))
Cidden güldüm işte bu duruma...Heyyo heyyo, Arjantin'li arkadaş dur da  sana tango göstereyim...:-)) Kozmik şaka sanırsın adeta...:-))
Oldukça internasyonel bir milonga oldu ve yerli yabancı bir çok kişiyle, bolca dans ettik, güldük eğlendik...Günü tamamlayıp Perşembe'yi yakalayınca yine üzümlerle dansımızın ardından- ki görüldüğü gibii dans her adımımızda yanıbaşımızda- Caminito'da arkadaşlarımı kucakladım!
Bu kez DJ Sezen Hanımefendiydi; lakabı Çıtır DJ..:-))
Esen harika bir fotoğrafımızı da  çekti, Sezen tam tandalarını ayarlarken- iş üzerinde yani-, sağolsun varolsun...Hem muhteşem sesli, hem olağanüstü bir samimiyete ve mütevaziliğe sahip olan bir arkadaşımız Esen...Seviyoruz kendisini...
Ve bu güncede insanlardan da bahsediyorum biraz; zira Nevin Abla, niye insanları yazmıyorsun hiç, hep mekanlar, ve milonga atmosferine odaklısın demişti, o yüzden bu güzel feedback i değerlendireyim dedim...İnsansız her şey bomboş Nevin Abla...Her yer buz gibi soğuk, ve pistler manasız...:-))
Sonrasında, hemen uçarak  Point'e geçtim; güzel havanın bir hediyesi olarak terasının açılan kapılarından dolan mis gibi havayla, harika manzarada, nezih danslar, keyifli sohbetler ettim..Yine dansını çok sevdiğim Ferhat'la - İstanbul'umuzun Torelli'si.. benim taktığım lakap yine..:))- da harika danslar ettik.. Sergülen Abla ve Nevin Abla'yla da harika sohbetler ettik...:)) Ee yay ve aslan kadınlarının sohbeti ve yaşama bakış açıkları bir farklı oluyor...Enerjileri de max. da..:)
Zaten bu ara tüm sürekli görüştüğüm arkadaşlarım ya yaylar, ya kova ilginçtir!! **
Cuma günüyse, Tangolic' e koştum...Ilgın, Sercan ve Zeynep, tüm gelenleri memnun etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı, hep olduğu gibi...Hizmet sektörü, daima insanla varolur, şekillenir ne de olsa...Bunu çoğu organizatörümüz biliyorlar zaten...*
Balkonundansa, neredeyse, martılara uzanacak, Hazarfen gibi bir diğer binaya uçarak gidecek kadar güzel bir cesaret, hoş ve sıcacık bir atmosfer hissettim..
İtalyan bir arkadaşla, Volkanla, Doğaçla da keyifli danslar ettim...Ne başarılı milonguerolar var ya...Şanslıyız İstanbul'da...Yoksa napardık bilmem...Artık sürekli sıkıntıdan,  lead etme stratejime dönmek zorunda kalırdım...Geçmişte iyi dansçı olmadığında, yapmamın daha akıllıca olduğunu düşünüp lead edip arkadaşlarımla dans edip eğlenirken, güzel bir enerji atmak gibi...Bu aslında iyi bir dostla güzel sohbet edip, eğlenmek gibi bir  şey, sadece sözcükle değil de dansla! :-))
Dj Sabri de harika çaldı yine;  lakabı tarafımdan verilmedi henüz...:-)
Ee müzik en önemli etmenlerden biri, bir milongadaki..Kötü olursa yandık!Ağlamaklı oluyorum klasik..:-)
Tabi tüm hafta boyunca milongaların ve ofis yaşamının yanı sıra  La Paz'da Küba müziği dinleyip, Şili Merlot'larını götürürken, Salsa hocam Oğuz'la da orada ilahi bir rastlantıyla karşılaşıp...:=))) Solera'da da özellikle bu haftaya özgü İtalyan üzümlerini inceleme çalışması yaptım...Nero D'avola üzümü favorim oldu bu haftalık!!*
Tabi hsonuna girerken, sevimsiz bir karayelle gelen- pek severim bu rüzgarı sormayın!! - kıl bir soğuk ve yağışlı hava ' Ctesi günü milongasını es geç istersen Ebru' diye kulağıma fısıldamaya çalıştı...Ofiste klimamın altında ısınırken bir adım dahi atmak istemedim..Ama neyse ki,  bir güç bulup kendimi Taksim'e yolladım ve  karma İtalyan şaraplarını yuvarlayıp kendimi yine yılbaşı etkinliği olan Kız Kuleli milongaya yönlendirdim..Dj ekibi bir şahaneydi..Ramo ve Go Go bence bu camianın en popüler Djleri oldular bile, en azından yurdumda, tangonun kalbinin attığı kentte, yani İstanbul'da..:-)) Cortinalarında ise coşmamak olanaksızdı..İnanın ben bile göbek atıp, halay dahi çektim... Zıp zıp zıplarken çoook eğlendim diyebilirim...:-))
333'ün geleneksel Yılbaşı treni de görülmeye değerdi..Bol bol videolar çekildi; çılgın milonga geceleri konseptinde...Yeniyılı C.tesi itibariyle karşılamış oldum..Beni koparacak danslar da ettim o gün... Sağolsun çok sevdiğim ve inanılmaz bir sese ve yoruma sahip Aylin'in- ki konserini sabırsızlıkla bekliyoruz- Fransa'dan gelen arkadaşlarından biriyle tandalarda gezinirken gerçekten uçtum diyebilirim...İnanılmaz bir empati, müzikalite, zerafet ve algı hissiyatı yaşattı bana sağolsun...İsmini klasik hatırlayamıyorum..Ne zor isimleri var bazı arkadaşların, özellikle benim gibi isim özürlü insanlar için de ayrıca facia potansiyeli sunuyor adeta..Pes! :-))
Benim için, bugünkü milongaya damgasını vuran dansım da bu oldu...Tabi çok sevdiğim arkadaşlarımla keyifli danslar, sohbetler de eklendi.....Bir de yılbaşına özel dansöz seramonisinde- Murat masraftan kaçınmamış, bravo..:-)- kadının oynarken aniden kendini yere bırakıvermesini hala fiziksel kanunlarla açıklayamıyorum...'Ay kesin kırdı!' dedim baldırlarını ya da bacaklarını; pat yere atıverdi kendini zira..Saç seramonisine hiç değinmiyorum...:))
Biraz erkeksi bulduğumu da itiraf etmeliyim, tüm kadınsı vücuduna rağmen bu arkadaşı ve hala şüphelerim var...:-))
Bu arada oryantal dansına damgasını vuran isim de Özge oldu...Valla görmeliydiniz Murat'la danslarını..Kaçıranlar çok şey kaçırdılar..:))
Tabi Eşref'le Murat'ın şovları da, dansözden çok daha fazla alkış aldı....Çok eğlendiğimi söylemeliyim..:-)
Saatler sabaha yaklaşırken yine milonga bitiminde neye uğradığımı anlayamadım.. Sudan çıkmış balık misali, zamansallığını yitirmiş şuursuz insan modelini sunmaya odaklanmıştım belli ki...:)))
Gecelerin gündüzü yine koşarak yakaladığı Pazar Günü'ne geçtiğimizde ise, harika bir kahvaltı ve Ortaköy'de gazete keyfi sonrasında, biraz gezinip akşamı yakalayınca,  Solera'da Ayşe'yle buluştum. İş hayatındaki olumsuzluklar üzerine sohbet ederken, üzümlerin dansını her zamanki gibi  içimizde yaşadık, derin hazlar hissettik...İş hayatındaki olumsuzluklar bile etkilemeyemedi...Belki, benden ziyade Ayşe dertli olduğu içindi bilmiyorum...Müzikle uğraşan insanların hayatı, bankacılardan daha zor o kesin...İnsanlar sanata değer vermedikleri gibi, ekonomik anlamda da insanları tatminsiz bırakabiliyorlar...Ne garip!!! *
Neyse biraz yürüyüş yapıp Ponte'ye geçtim..Muhteşem bir masa ayırtmıştım, tam cam kenarı ve  karşımda tango şovlarını izleyebileceğim bir potansiyel sunan bir enlem, boylamda..:)
Sağolsun Ayşe Hm, o masayı bizlere ayırmış, çok mutlu olduğumu ayrıca ifade etmeliyim..**
Bu arada  Ponte'yi  harika süslemişler; renkler, ışıklar, manzara harikaydı!!
 Eşref'in birbirinden güzel tandaları ve cortinaları, Canan'ın harika sohbeti, yılbaşı hediyeleri ve Yalçın'la süregelen tandalarla, sıçramalı danslar güne damgasını vurdu diyebilirim...*
Tangoda da o kadar farklı stiller var ki, kimine hoş gelen kimine hoş gelmez...
Tam milonguero stilini uyguladığın ifade eden Yalçın, kendi alanında oldukça yetkin  bence...Tüm o sıçramaları kolaylıkla yapıyorsun ve tüm hızlı hareketlere rağmen güven ve denge hissedebiliyorsun...Adam gerçekten tutuyor seni; düşmezsin yani..
Gerçek anlamda tutamayanlara ve güven vermeyenlere de anektod olsun....Milongueralar her şeyden öte güven beklerler....***
Yalnız, her bu stili benimseyen için aynı şeyleri söyleyemem tabi.. Topaç gibi dönenleri görüp eleştirdiğim çok olmuştur zira...Hele çarpanlarsa tüm sinirimi altüst edebiliyorlar...Uçarken yere çakılmak gibi bir his bu!! Neyse ki, nadir de olsa bu stili -tabi yurdumda- iyi uygulayan biriyle dansın büyüsünü yaşayabiliyor insan...Bulutlarda salınmaya devam..:-))
Tüm geçen günlerin ve gecelerin ardından, gelinen  son durum şudur ki,
hafta boyunca kocaman, renkli ve keyifli milongalar deneyimlerken, tatlı, hoş  yüzlerce duygu hissettim, büyüleyici danslar ettim ve nezih ortamlar soludum!
Asıl Yılbaşı günüyse bugün aslında, haftalar boyunca yaptığımız kutlamalara ek yine sıcacık bir ortam ve bolca atıştırmalık sunan La Cumparsita milongasına katılmalı mı, bir ev partisine mi yollanmalı, yoksa özel bir arkadaşla yemek mi yenmeli henüz bilemedim...Ee akışla hareket etmek güzel..Hoş bizim akışlar hep tangoya açılsa da son zamanlarda, yine de güzel işte! :))
İnsan içinden geçen eylemleri yaşayıp, özgürleşirken, tüm hissettiği duygu ve düşüncelerine bağlanıp yaşamı tadacak, tadımlayacak, duyumsayacak,.ne diyelim!!
Tüm yollar, kişiye özel ve olağanüstü hoşluklar, muhteşem hisler getiren okyanuslara açılsın...
Ve dans edip bulutlara yükselirken, hep o sınırsız gökyüzünde buluşalım diyorum dostlarım, haydi!..:)))


24 Aralık 2012 Pazartesi

Ve İstanbul'a yepyeni bir milonga....:-))

Şimdi şöyle bir Pazar günü yapılan kocaman ve geç bir kahvaltı, gazete keyfi, bir boğaz yürüyüşünün ardından, Kuruçeşme'deki La Mancha' da bir milonga düzenlenirse, İstanbul milonga mekanları içinde, manzara, ambians, seçkinlik, yeme-içme, atmosfer, müzik kapasitesi anlamında 1. sıraya yerleşir..
Zaten mekan İncirli Şaraphanesi'ne ait bir restaurant olma özelliğinde..Tandalar arasında yolculuklardan yorgun düşen her kişi, şöyle bir nefes almak için dışarı çıktığında, İstanbul'u İstanbul yapan eşsiz Boğaz manzarasını, tüm güzelliğiyle içine çekebilir ki harika!!
Ee mekanların da ruhu vardır denir ya...La Mancha eşsiz bir yer, o yüzden Elif'i tebrik ederim gerçekten, harika bir mekan kazandırdığı için yurdumun tango camiasına...Hoş oraya tango nedir bilmeyen bir insan dahi gitse, kesin başlar diyorum!! :-))
Özellikle de Pazar Günü harika bir yemek yiyip, bir kaç hoş tandada dans etmek için süper bir seçim olma özelliğini kaçırmaz milonguera ve milonguerolar diye düşünüyorum...
Bunun yanısıra, birbirinden güzel şarapları içme şansınız da oluyor, her ne kadar bugünkü hakkımı es geçsem de...Malum bünyeyi dinlendirmek şart!! Yeşil çayy ltfn, yogi olucam daa......:)
Alt kattaki İncirli Şaraphanesi sağolsun,  şarapsever tüm dansçılar için cennet diyebiliriz buraya!! 
Biraz da mekanı geçip milongadan bahsedecek olursam, yine güleryüzlü :) bir karşılama, her gelen kişiye özel bir ilgi sunulması ve güzel ses sistemiyle hoş ezgilerin yankısını duyumsamak, daha içeri girer girmez,  haftanın tüm yorgunluğunu üzerinizden alan büyüsel bir his uyandırıyor..
Zaten çok değerli DJ arkadaşlarımızdan Mihran da harika tandalarıyla, mekana uygun hoş cortinalarını sıralayarak, müziği ve tangoyu coşkuyla hissetmemizi sağladı, sağolsun!!
Tanıdık hoş dostlarla da ufak sohbetler de yeni bir haftaya başlamadan önce güzel bir dinlenme hissi uyandırdı benim için..Hani şöyle yazın hamakla bütünleşirsin ya, öyle bir şey....:-)))
Tabi tüm haftanın yorgunluğu ve şarapları tadımlama etkinliğim sonucu ciddi yorulan bünyemi, milongadan erken ayrılarak dinlendirmeyi hedefledim ki bu bir başarı oldu!! :))
Şimdi yepyeni bir haftaya başlarken, LA PAz'da harika bir Küba müziği sonrası -ki Yansel'in sesi muhteşem-, yine sevdiğimiz bir organizatör ve eğitmen arkadaşımız Alper'in doğum günü için Cafe Krepen'deki milongaya katılalım diye düşünüyoruz...
İşte günlerin geceleri bağladığı, soğuk kış günlerinin griliğinde, alev alev parlayan tangonun coşkusunu yaşamamak bizim gibi tango müptelaları için olanaksız olurdu!!
Ee tangoyla yaşamak, dönüşmek, yol almak, büyümek, gelişmek, ilerlemek güzel!!!
Şu kesin, İstanbul milonga mekanları içinde dünyada 1. sıraya oturur..
Bu eşsiz kentin, eşsiz manzaraları karşısnda yarışacak bir yer düşünemiyorum..
Merkezde olup tüm uçları görmek güzel!!
İstanbul işte böyle bir kentt
Herkese harika, mutluluklarla yoğunlaşan, kazançlı, keyifli, bol tangolu bir hafta dilerim...
Milonga pistlerinde göüşmek dileğiyle...
Her yer bizimdir, bu tango aşkı olduğu sürece...***

16 Aralık 2012 Pazar

Ve Bomonti'ye akar tüm yollar bugün....:-))

Hafta boyunca o milonga senin, bu milonga benim gezdiğimden bitap düşmüştüm..Ee bunun yanısıra her insanın hayatında olduğu gibi bir ofis hayatı, tango dışı faaliyetler, üzümsuyuyla buluşma ya da her ne ile buluşmaysa işte onlar tüm bu seanslarımız da eklenince 24 saatlik günün her saati ayrı bir prglama stratejisi gerektiriyor, anı yakalasak da...:)
Neyse, bu Cumartesi de öyle bir gündü işte benim için!
Önce Kanyon'daki şarap tadım etkinliğine katıldım. İnanılmaz iyi şaraplar var günümüzde artık yurdumda her tadımda gururlanıyorum; bana ne oluyorsa artık...Gerçi toprağımızın değerini yansıtıyor bu nadide şaraplar snrm ondan...Butiğinden, kupajına, sekin de serilerine kadar muhteşem olanlar vardı!! Bayıldım. Tabi müzik de tangoydu. Arkadaşımız Selahattin de grupta çalıyordu ki, onunla orada karşılaşmak ayrı bir keyif oldu..Tango ve üzümle dans eden insanlar, bazen tadımlarda buluşup bu tadımla dansla kendilerini buluyorlar...:)
Neyse Sonra Bomonti'ye geçtik. Yıllardır bildiğimiz, çoğu şovlarını izlediğimiz Chicho ve Juana'yı yeniden canlı izlemek de hedeflerimizden biriydi..Ben Chicho için adımlarında notaları okuduğum Milonguero diye lakap takmıştım..Kendi bakış açıma göre..:)
Neyse, öncelikle mekan bence çok daha güzel olmuş, biraz daraltmışlar ki bu da enerjinin dağılmamasına  sebep oluyor. Rahat bir pist, dinamik bir enerji vardı. Güzel bir ayakkabı reyonunun yanından geçince de, tüm ayakkabıları alma isteği yaratıyordu bu atmosfer... Parıl parıl beynimin diplerinde parladılar sormayın! :))Tabi lavabolar da çok daha yakındı pistte, buna ayrıca çok sevindim..Yoksa o kadar zor olabiliyor ki oraya gidiş gelişler...Tm ben çok mızmızlanıyorum!! **
Neyse herkes keyifli danslar etti benim gözlemin + rahatça sohbet ortamı da yakalayabildiler..Bunun yanısıra fotoğrafçıların da fotoğraf yakalama çabaları ve enerjileri görülmeye değerdi.."Çık çık çık" olan sesler de ayrı bir büyü yarattı pisstte...:D
Neyse güzel gelen tandaların ardından şovlar başladı...
Şimdi insan izleyen taraf olunca, şov yapan değil;
sürekli daha da iyi, en daha iyiyi bekliyor..
Şovlar güzeldi ama beni koparmadı diyebilirim.  Chicho ve Juana'nın başarısı tartışılmaz zaten ama her şova da bayılmayabiliriz bu da doğal...Gerçi yanımdaki arkadaşlar bayıldılar şovlara...
Kendi adıma en çok milonga parçalarını beğendim..Neyse bu da böyle..
Belki arayışım, biraz da ateş ve yoğun bir tutku, zaman zaman aşkın da daha yoğun yansıtılması piste..Tabi arada şaşırmak da güzel bazı figürlerle!
Sanıyorum o yüzden yeni nesil dansçılara ayrı bir sempatim var..O kadar tutkuyla dans ediyorlar ki bayılıyorum buna! :))
Şovlardan sonra da gece boyunca enerji dinmedi diyebilirim.  Güzel tandalar, cortinalarla anın içinde yolculuklar sürdü ve sürdü...Arkadaşların danslarını da izlemek ayrıca keyif verdi...:)
Artık gözlerimi açamadığımda evimin yolunu tuttum ve bir milonga macerası daha burada bitti!!
Yenilerinde görüşeceğiz elbette...
Eskişehir yolu da ışık yakıyor bugünlerde... Bakalım bir de oralarda bu dansın dilini konuşalım..:))

12 Aralık 2012 Çarşamba

Dünya Tango Günü'nde bu kez yollar  çocukluğumuz boyunca duyduğumuz 'La Cumparsita' parçasının ismindeki milongaya açıldı...Çok keyifliydi!! **

Yıllar önce o milonga senin bu milonga benim gezerken, buranın biraz küçük olduğunu ve şarap servisi yapılmadığını duymuştum...Eh küçüklüğü nispeten atlatabilirim de kırmızı şarabımı hep isterim tango yaparken...Neyse sonra bir gün tüm duyumlarım yerine her zamanki gibi kişisel deneyimlerimi seçip,  milongaya katılmıştım ve o kadar çok sevmiştim ki, şaşkınlığımı anlatamam...
Bir kere benim deyimimle ruhu olan, sempatik, nezih, kaliteli, iyi dansçıların bulunduğu ve güzel ambianslı bir yerdi...Işıklandırma da çok başarılıydı!!*
Neyse, işte ben de 11 Aralık Dünya Tango Günü'nü bu milongaya ayırdım bu kez ve gerçekten çok keyif aldım...Bolca çay içtim ve bir yığın atıştırmalıklar da vardı, götürenleri gözlemledim...
Gerçi artık bira ve şarap da varmış ki bunun  ayrıca çok  hoşuma gittiğini söylemeliyim...
Çok çok geniş olmayan milongalarda insanlar daha iyi kaynaşıyor ve keyifli sohbetler edip, anın tadını daha rahat çıkarıyor fikrimce...Eh sohbetsiz de anları kovalamak bana boşuna gibi gelir zaman zaman...Dolayısıyla sohbet işin büyüsü, tadı, yüreği...Ve bunu getirisiyle,  çok keyifli danslar ettim keyifli tandalarla ve şunu düşündüm, mutlaka farklı milongaları denemeli insan!
Hepimizin tutkuyla bağlandığı bu dansta, hepimizin yorumları ve enerjisi farklı neticede...Bunu görmek ve yaşamak güzel!
Yine hep yaptığım gibi, milonganın sonunu getirip evime döndüm...Yağmur Allahtan yoğun değildi, bunun yerine mis gibi bir hava hakimdi...İzmir'de sel olmuştu da bir kaç gün önce...**
Uzun lafın kısası, bu da böyle hoşluklar içiren bir geceydi  benim için,
+ 12.12.12 tarihine bağlayan sabahı getirdi ki, bir çok insanın bu tarihle ilgili beklentisi çok yüksek!! Bravo...:)
Ben en çok 21' ini bekliyorum, sırf insanlara bak ne değişti demek istiyorum..Umarım yanılmam! :))
Tabi bilinçler hep değişir ve gelişir, buna lafım yok da, bu kadar abartılı senaryolar komik geliyor bana!
İşte böyle...İtirazı olan şimdi konuşsun, aydınlatsın beni..:)
Bugünse şöyle Kız Kule'li milonga çekiyor eee 12.12.12 simetrisinde 3. 3.3 hoş olur ki üstelik 12 de üçtür aslında... 1+2 =3 işte matematiksel deha...:))
Hadi bakalım bugüne dair hayatımıza akan bu üçler bize neler getirecek...
Hepimize harika bir gün diliyorum...Bol keyifle bezenmiş nice danslar da...***

10 Aralık 2012 Pazartesi

İzmir'in fendi, Maratonu yendi...:-)))
Şimdi yıllar sonra İzmir'e giden bir İstanbullu ne yaparsa cidden onu yaptım...Fazlası değil yani...:)
Biraz moody davranmış olabilirim elbette ama bu da benim yapım, ne yapalım..
Mooduyla yaşayan kadın lakabımı kendim kendime talıyorum....***
Zaten İzmir'e Cuma  akşamı gelip, hemen otelime yerleştim..Aslında, işin gerçeği,  İzmir'e gelmeden önce gittiğim İstanbul milongalarında bitap düşmüştüm...İnanın uyurum diye gündüz otobüsünü seçtim...Nitekim bolca uyudum, şu sinir bozucu sesi olan Yasmin midir nedir Levy  soyisimli kadını dinledim..Çok gıcıktı ama kopardı beni!! :))) Tabi bir kaç film de izleme şansım oldu + bolca kahve içip otobüs yolculuğumu tatlandırdım...Yolculuk bence apayrı keyif...On, oniki saate kadar olan otobüs yolculukları ok, 12 saaten sonrasıysa uçaklara devreder kendini benim dünyamda...
Neyse ilk gün şöyle bir Kordon turu yapıp Mekkan adlı mekanı keşfettim bu güzel şehre varınca...Aslında keşfim şöyle oldu ki, Kordon boyunca yürüyen bir uykusuz yolcu olarak bendeniz bir harika ses dıydum, bir de gitar tınısı devreye girince,  orada kalakaldım!!! Bu güzel ses karşısında  büyülendim...Benim Bob Dylan'ınmın 'One More Cup Of Coffee'sini de çalınca arkadaş koptum...Sonrasında İzmirli bir arkadaşımla buluştum. İnanılmaz güzel sohbeti şarapla ve şömineyle kutladık..Uyuduğumda snrm saat 4'tü..Sabah kahvalltısını kaçırmadım tabi, 9'da indim...Yumurta rahatsızlığım var da...Kahvaltıda mutlaka yemeliyim..ve bardak bardak çay ve sonrasında kahvesi de tabi...:)
Bugünün  de bize sunduğu ödül dahilinde-Tşkler Tanrım.:)- hava günlük güneşlik olunca, uykusuzluğumu unutup Kordon boyunca yürüdüm. Asmaaltı'nda meşhur Dibek kahvesini içme ritüelimi gerçekleştirdim yine..Oranın kahvesi apayrı...Biraz sertti gerçi, telveyi abartmışlar ama yine de, İzmir'i yeniden yaşattı bana...:)
Neyse, sonra Kordon'da , paluk yemeğiyle derinleşirken çok sevdiğim bir dostumla buluştum!
 İzmir' e geldiğimde ilk aradığım bir kaç insandan biridir kendisi..Aslında onda niye kalmadığımı sordu ve davet etti ama saat kaçta eve varacağımı bilemediğimden arkadaşlarımı evlerinde kalma konusunda rahatsız etmek istemiyorum.. O da bu durumun aslında benim bu özgür ruhumun bir sonucu olduğunu söyledi! Eh pek yanılıyor sayılmaz sanırım. Ve her defasında olduğu gibi bu kez de beni nefes eğitimi almaya ikna etti...Zaten  katılıyorum, her şeyin nefesle başladığında,, niye üzerime geliyorsun...:D
Sonrasında bir günce yazdığım için şu maratona katılmam gerektiğini kendime telkin verdim lakin, yine Kordon-Cumartesi günkü Kordon apayrı bir keyif....Cazibesine kapılmamak olanaksız!!- ve yine muhteşem sesi duyunca hareket yeteneğim durdu...Orada olmak o kadar güzeldi ki, tarif edilemez!! Harika bir sohbetin ardından Gazi Kadınlar Sokağı'na geçtik arkadaşımla- ki adım atılamıyordu- Bu kadar kalabalık olduğunu hiç görmemiştim..
Delirmiş İzmirliler, hepsi çıkmış sokağa bu Ctesi sanki,  bir güneş gördü
ler  diye...Acı çektim..:D
Neyse travma olmadan ataltabildim bu acımı ve bir İzmir barında, müzisyen bu İzmirli dostumla harika bir sohbetin  ve güzel şarap keyifinin tadını çıkarıpi uykusuzluktan bitap düşünce odama  döndüm..Yatar yatmaz anında uykuya dalıvermişim....Mefta İstanbullu! :)
Ee bir gün önce  4,5 saat uyumuştum ki, insan 35 ve üstü yaş seviyesine gelince, bebek gibi mızmızlanıyor az uyuyunca...İlla 6-8 saat olacak...Bünye kaldırmıyor valla gülmeyin! :)
Neyse Pazar Günüyse öyle bir yağmur belirdi ki  İzmir semalarında sormayın... Adım atılamaz cinsten...
İkiye kadar dışarı burnumu çıkartmadım. Sonra biraz Kordon sefamdan sonra, maratonun olduğu Soyer Kültür Merkezi'nde aldım soluğu....Lavoboya geçtiğimde,  dağınıklığı görünce hemen uyardım görevliyi ve pırıl pırıl bir lavaboya kavuşabildim neyse ki.Yoksa asabım bozuluyor...
Tabi maraton biraz sakindi..Ee millet cumartesi gelmiş, herkes bolca dans edip, kurtlarını dökmüş; bize ne kalmış...Pıh...:)
Sonuçta 200, 300 kişi varmış maratonda o Ctesi akşamı, sinerji süpermiş, dans, pist vs..Sordum soruşturdum...Ay niye gelmedin Ebru filan dediler de, Ebru Kordon'la bütünleşti diyemedim..Kim anlar ki...Herkes maratona gelmiş, bense İzmir aşkım fondayken gelmişim maratona..Öyle olunca da Kordon tuttu bırakmadı beni, ne yapayım..Günahsızım..:) Ama müthiş zaman geçirdim itiraf etmeliyim ve hafızama inanılmaz anılar eklendi İzmir'e dair yine...***
Tabi maratonda sakinliği bozma eğilimim olduğundan - enerji biraz düşüktü; uyuyamamış insanlar...- biraz sohbetle canlanıp, bir iki  gerçeten keyifli dans ettim..Yeni insanlarla tanıştım, eski arkadaşlarımla karşılaştım ven, bolca çay içtim...Yağmur dindiği zaman da yine kendimi Kordon'un kucağına bıraktım....Sokakta bir yığın sahipsiz köpek dikkatimi çekti...Allahtan bana karşı naziktiler, kendi aralarında didişseler de...Didişme seslerinden pek haz ettiğimi söyleyemeyeceğim...Azcık eğitim şart ses konusunda, olmaz ki!! :)
Yollar da boştu..İzmirli dostlar Pazar Günleri uykuya ayırıyorlar demek ki...Gerçi anormal bir yağış vardı, snrm bundan dolayı olacak ki, herkes evin yolunu tutmuş...Ama İstanbullu tatminsiz şimdi..:)
Neyse harika bir yolculuğun ve harika bir kaç günün ardından İstanbul'a dönüyorum yarın akşam!
Yurdumda yapılan tangoya dair tüm etkinlikler merak konum bu günlerde...Nerede ne yapıldığı, nasıl yapıldığı, nelerin doğru, yanlış, iyi ve kötü yapıldığı konusunda araştırma yapıyorum.. Gelişim isteyen çoğu insanın yaptığı çalışmadan sadece biri bu....
Dolayısıyla bol gelişimli günler, geceler, harika milongalar, workshoplar, festivaller, karnavallar, maratonlar diliyorun tüm yudumdaki  tango tutkunu dostlarım için...
Daima inanılmaz derecede enerjik ve dinamik milongalarda buluşmak dileğiyle sn dostlarım...
Harika bir hafta diliyorum hepimize....***

6 Aralık 2012 Perşembe

Tüm milongalar Punch'a açılsın...:-))

Günlerden hafta ortası, insanlar işlerinden güçlerinden çıkmışlar, Taksim havası solumaya gelmişler, biraz dans, biraz sohbet, biraz kahkaha, biraz içecek, yiyecek, gezinecekler, ertesi güne motive olacaklar...Sonra bir Beyoğlu Binası'na gelip, Kız Kulesi'ni izlerken, D'arienzo'larda Pugliese'lerde, Canaro'larda tangonun ruhuyla bütünleşecekler, ayaklarının tabanından evrene yükselecekler, saatler hızlıca geçecek ve yine yaşayacaklar o anın tüm güzelliğini, büyüsünü, coşkusunu...Ve derken herkes yorulacak ve milonga sona erecek..İşte tam o zaman,  bir koca kabın içinde punch belirecek..Bardak bardak içilecek, şarabın aksine hızlıca...:)
Bu mükemmel anın ardından  millet cozutmaya başlayacak.. Komik danslar edip,  birbirleri üzerine doğru sıçrayışlar sergileyecekler tam festival edasında...:)))
Ertesi günse tüm kaslar ağrıyacak-işte huzurlarınızda mazoşizm...:-)- ve sabah kahvaltıda tonlarca çay içilecek, kendine gelinecek, iş yapılacak, kulakta bir milonga tınısının içimize seslenişiyle elbette..Ötesi var mı bu eşşizliğin!!!
Motivasyon tavan yapıyor her geçen milonga gününün ertesinde ki kışa da  biraz renk lazım zira...İçte ve dışta beliren tüm renkliliklerle yaşamak ve ansal titreşimleri soluklamak güzel! :))
 Ve festival tadında geçen İstanbul milongalarımız için milonga sonu puncha açılan yol olsun ne diyelim..Keyfi az şeyde vardır fikrimce...***

Not: Bir de DJ ler artık CD dağıtmaya başlamış...Hepsi dağıtsa muamma olur arada...:))) Bu konuda öncülük yapan arkadaşımızı kutluyorum...Tabi diğer DJ arkadaşlarımız belki bu uygulamadan çok haz etmeyebilirler ama bayılanlar da çıkabilir, kimbilir...Biz talep edelim, yeni görüp beğendiğimiz şeyleri yapıp yapmaması da uygulayıcılara kalsın...:))
Bir de yurdumun ayakkabı reyonları sergilense arada, kendi markalarımızı desteklemeliyiz görüşündeyim, Avrupa'ya niye kazandıralım... Kalite biziz...:)

4 Aralık 2012 Salı

Bir yeni Milonga daha....:)

Pazartesi günleri genelde dinlenme günüm oluyordu, ancak bu sefer bir değişiklik yapıp Beyoğlu'nda Halep Pasajı'nın içindeki Cafe Krepen milongasına katılayım dedim ve çok hoşuma gitti...Kesinlikle değişik bir atmosfer sunuyor, çoğu milongaya göre fikrimce..
Bir kere her yer bitki kaynıyor; zemin gayet iyi, ambiansı, çok sıcak olmaması güzel!
Zaten yine güleryüzlü bir karşılama gördüm ki,  bu tür hoşgeldinleri gerçekten seviyorum. Çünkü insan daha tangoyla buluşmadan-tabi Dj in çaldığı tandalar sayesinde girişte buluşuyor ama, dans anlamında diyelim-pozitif bir enerjiyle doluyor, içi ısınıyor ve motive oluyor fikrimce...En azından bendeki etkisi böyle..
Ve gülen bir yüz nerele kadir  görüyoruz işte..
 İnsanın tüm enerjinisini ve moodunu dönüştürüyor..
İçten bir gülümsemede gözler ışıldıyor,yüz aydınlanıyor, tüm hücreler derin bir nefes almış gibi canlanıyor, hatta dans edip şarkı söylüyorlar sanki..:)
Hayatta ne bu kadar güçlüdür bilemiyorum!!
Seven gülümser çünkü,
seven dönüştürür; seven yaşar, yaşatır...
Biz tangoyu sevmişiz ve dans ettiğimiz arkadaşlarımız da sevmişler...
Yaptığımız  şeyler bizim belli alanlarımızı yansıtmaz mı zaten!!
Başka insanlarda görünce o yansımaları,  seviyoruz işte, ya da bazen sevmemeyi seçiyoruz...:) Sevmeyebiliriz de tm..Sevgi çiçeği olalım demiyorum!! :)
Pisti de sevdim, gayet rahat dans edebildim..
Dj' imizse benim deyimimle Mr. Donato, keyifli tandalarıyla hem sohbet hem keyifli danslar etmemize yardımcı oldu sağolsun..
Artık bazı Pazartesiler dinlenme yerine bu milongaya katılacağım o kesin...
Herkese harika bir hafta dilerim bol neşeylei kazançla, aşkla, enerjiyle, sağlıkla!!! ***

Bir ufak not:
Misyonum yurdumun tangoda gelişimine elimden gelen katkıyı sunmaktır!!
Kendimce en iyiye ilerlemek adına bana düşen görev bu en azından.
Hepimize bir mikter emek düşer elbette; biraz uçuk gelse de çoğu insana, bence tangoyla buluştuysak ve aşıksak buna işte hepimiz bir takımız..Ötesi var mı??
Birlikte gelişip, yenilenip, dönüşüp, ilerleyelim her zaman...Tatlı rekabetler de bize güç ve enerji veren yakıtımız olsun daima!! **

3 Aralık 2012 Pazartesi

Hayat Karnavallarla Güzelmiş...:))

Evet İstanbul'a has süregelen Milongueralığım, 28 Kasım- 2 Aralık arası gerçekleşen Ankara'daki Tango Karnaval'ı sayesinde son buldu...Sonunda ben de kendimi tutamadım! :)
Tabi bir iki yurtdışı seyahatinde, iyi bir milonga arayışım olmuştu, ancak salonların içine girip, 100 yaş civarındaki insanları görünce, Rock, Pop, Etnik ya da House müzik çalan Pubları tercih etmiştim..Yaşıtlarımın cazibesi, tangonun cazibesini yenmişti doğrusu..Şaşırtıcı! :))
Ankara'ya gidiş amaçlarımdan biri de, hayranı olduğum Gaston Torelli'yle tanışmak ve Noela'yla yapacakları şovlarını seyretmekti. Dolayısıyla kaçıramazdım bunu ve ilk günden yetiştim Karnaval'a! Elit Palas'taki odamdan da  çok memnun kaldım! Organizatör arkadaşlar sağolsunlar, varolsunlar! Aksi durumda huysuzlaşabilirdim..:)))
Kendi ülkende arada turist olup, turistliğe has olan bu hazzı doyasıya ve gönlünce yaşayacaksın!**
Eh otelde dinlenip, güzel bir şehir turu yaptıktan sonra-Kızılay, Tunalı Caddesi, Cafe'ler vs- Mydonose Plaza'daki  milongaya geçtik. Ankaralı dostlarımı da görmek ayrıca keyifliydi benim için..
İlk gün olmasının etkisiyle-elbette herkesin işlerini ayarlaması mümkün değil- aşırı bir kalabalık yoktu. Aslında belki bu da iyiydi ortama ısınmak için. Gaston'u görünce de hemen gidip tanışmak istedim..O kadar sıcacık ve espritüel bir selamlama şekli oldu ki, asla unutmayacağım bir an olarak hafızama kazındı!
 Noela'nın uçağı gecikince endişelendim, şov ertelenir mi diye...
Ee koşarak gitmişim Karnaval'a bu şov için, ağlardım valla! :)
Neyse ki, gecikme olsa da başladı şov...Canlı performansını izlemek büyük bir haz oldu benim için Torelli'nin..Tabi, Noela da çok başarılıydı...Milongueralığın kitabını yazar bu kadın! :))
Karizma, elektirik, cazibe, tutku ve uyum danslarında hoşuma giden unsurlardı..Zaten zeminle adeta bütünleşen adımları, dikkat çeken hoşluktaki müzikaliteleri ve dinamik enerjileri de görülmeye değerdi...
İkinci gün, Javier ve Virginia'nın şovlarını izlemek için yine Mydonose'daydık!
Müzik seçimi de başarılıydı DJ'in, lakin tek dezavantajımız,  dinamik tandaların etkisiyle daha da artan dans isteğimizin büyüsüne kapılıp, hiç oturmak istemiyor olmamızdı sanırım! :)) Eh kaçınılmaz son, bolca dans etmek oldu tabi!! :-))
Gerçi İstanbullu bir kaç Milonguea arkadaşım, Ankaralı Milongueroların sadece kendi çevreleriyle dansediyor olmalarından şikayet ettiler; milonga boyunca oturmak zorunda kalıyorlarmış!
Onlara katılmadan edemedim bu görüşlerinde!
Oysa bu tür internasyonel etkinliklerde, festivallerde, özel organizasyonlarda biraz da  maksat kaynaşmalar, tanışmalar, buluşmalar ve evrensel bir milonga dili oluşturmak için değil mi ki zaten..
Kendi adıma, hoşuma giden bir tandada biri beni dansa kaldırmadıysa, oturmak istemiyorsam gidip rahatca bir arkadaşımı dansa kaldırabiliyorum! Gerçi cabeceo daha hoş bir yöntem, ancak bizde genelde bön bön bakışmaların ardından gelmesi gereken eylemler gelemediğinden kafalar karışabiliyor...:))
Oysa cabeceo eğlencelidir değil mi,  yurdumun dansçıları?? Kim eğlenmez istemez ki!!  :-)
Javier'in de gerçekten kendine has, zarif ve farklı bir stili var! Milonga parçalarıyla gelen şovlarında ise, adımlarını yakalayamamaktan ağlamaklı olan milonguero dostlarım var!  :)
Javier'in  Geradine' le oldukları dönemlerdeki şovlarını ise sanırım çoğumuz defalarca izlemişizdir! Estetik ve zerafetin buluşma noktası gibiydi onları pistte gördüğümüz anlar!!
Dolayısıyla hayranı olmayan azdı!
Virginia için ne düşünürler bilmiyorum  ama bir Geraldine olmasa da Javier'le olan şovları değişik ve gayet güzeldi bence...*
Geçmiş geçmiş, şimdi şimdinin içinde; gelecekse geliyor nasıl olsa! :)) Kaçış yok ki!!*
Milonga mekanı olarak seçilen Mydonose Plaza, hem pist olarak, hem ambians, atmosfer, zemin olarak gayet başarılıydı! Tabi dansçı sayısının, Karnavalın bu ikinci günüyle gelen artışı da mekanın enerjisini yükseltmişti diyebilirim...
Ertesi gün, yıllardır bildiğimiz, severek seyrettiğimiz Esteban ve Claudia'nın şarap rengiyle gözlerimizi kamaştıran kostümleri içinde yaptıkları şovları izledik ve harikalardı yine...
Zaten Esteban'ın da doğumgünüymüş o gün ve neşeli ve keyifli hali de göze çarpıyordu!
Gecenin Djleri de yine harikalardı; çaldıkları güzel tandalarla, hoş danslar etmemize vesile oldular ve
hangi tandanın geldiğini belirtmelerini de seviyorum...*
İki gün kalacağım dediğim Karnaval keyfim ise, her festivalde olduğu gibi yine uzayarak dört günle son buldu.. Sağolsun Selen de aynı odada kalmam konusunda yardımcı oldu ve keyfim ikiye katladı!
Karnaval'ın bu dördüncü gününde tüm maestroların yapacakları şovları da kaçırmak istemedim!
Zaten kaldığımız oteldeydi milonga ve ulaşıma gerek kalmadan rahatça salona inebilecektim ki, bu da cazibesini daha da çok arttırdı inkar edemem!!
 İyi ki de kalmışım, çünkü çok keyifliydi milonga...
 Karnaval boyunca çalan tüm DJ'ler de fikrimce çok başarılıydı...
Bu da bir milongayı milonga yapan en önemli unsurlardan biri fikrimce..Müziksiz hayat olur mu...Hele müzik güzelse, hayat cennet olur! :-))
Tabi otelin salonunun biraz  küçük geleceğini tahmin etmiştim; buna rağmen, o kocaman kalabalığı görünce yine de şaşırdım... Salon biraz geniş olsaydı, pistte hareket etmek daha rahat olurdu eminim, ama yine de sıcacık bir ortam oldu ve sanırım çok geniş olamasının ekisindendi bu ve harikayd!**
Tabi zaman zaman istenmeyen çarpışmalar,- ki bazen sebebi, herkes pistteyken şov yapmaya çalışan dansçılar oluyordu inkar edilemez!!- ' benim yerim, seni yerin' didişmeleri ve havalandırmanın yetmemesinden ötürü ardına kadar açılan camlardan gelen soğuk havanın etkisiyle sırt felcine yakalanmamız da ufak çapta bir içsel gerginlik yarattı elbette..Ancak yine de,  harika danslar ve enerjik bir milonga geçirmemizi engelleyemezdi tüm bu olanlar! Zaten hepsi hoş anılar olarak hafızalarımıza kazınmıyor mu çoğu zaman acısı tatlısıyla süregelen bu  tango yüklü deneyimlerimiz...
Yeter ki, hep tangoyla dolalım ve o müthiş anların tam içinde olalım! :-)
İkişer parçalık şovlar da mest etkisi yarattı bende..Tüm maestrolar vardı işin içinde sonuçta!!*
Saat 5 i gördüğümde kendimi odama yolladım nihayet! Zira, her sabah kalvaltıyı kaçırmamak için - ki, bolca omletle gelen kocaman ve enfes bir lezzet yolculuğu bu- 4, 5 saatlik uykuyla yetinemediğinden süregelen uyuklama halinde olup, odamda bir uyku sefası çekmek de bir ritüel  olmuştu benim için Karnaval süresince...Ritüel moodum hep yüksektir zaten!! :)
Tabi kahvaltı sonrası uyuklamalarımın ardından gelen geziler;  Kuğulu Park-ancak, malesef tadilattydı!!-, Odtü'nün yapay gölü, - muhteşemdi; doğa, göl, ördekler, sempatik Cafe'leri-, ufak çaplı şehir turu da Ankara'da gündüz yapılan etkinliklerimdi!
Karnaval'ın  benim için son günü de bitmişti; aslında daha bir tango konser, ve maskeli milonga kutlamsı vardı ama benim yolculuk zamanım gelip çatmıştı işte!
Günlük güneşlik Ankara havasını ardımda bırakıp, İstanbul'a doğru yola çıktım..
Vardığımda gece yarısı olmuştu ve  gümbür gümbür yağan yağmur uykumu getirmişti..Gerçi hala uyuyamadım!
 Ankara Karnaval gezisiyle oluşan görüşlerimden biri,  ara ara İstanbul dışı festivallerine katılmamın keyfime keyif katacağı oldu!.
Her seyahatin kendine has sürprizleri oluyor ki, bu da seyahate dair en sevdiğim şeylerden biri sanırım..Artık, yurtiçi ve yurtdışı festivallerde tüm dansseverlerle buluşma özlemiyle yanıp tutuşuyorum; hadi hayırlısı!
Elbette öncelikle İzmir'deki marathon gündemimizde;
 marathon olmadan hayat mı olur...:))
Zira, gönül Kordon'da  bir kahve çeker!
Enfes kokusu geldi bile şimdiden burnuma...Ohh mis..... :-)