14 Mart 2016 Pazartesi

9 Mart'ta Güneş Tutulması gerçekleşti. Evrendeki akış insanı ve doğayı nasıl mı etkiler derseniz,
tam güneş tutulmasını 1999 senesinde yurdumun doğusunda izleyen şanslı insanlardan biri olduğum ve o yıl sadece yurdumun doğusunda tam tutulma anının izlenebilmesinden ötürü astronomi klübüyle sıradışı bir yolculuk yaşadığım için kendimi gerçekten çok şanslı hisseden insanlardan biriyim, çünkü bir daha o geçişe ömrümüz yetmeyecek ve başka coğrafyalarda da izleyebilir miyim bilinmez!
 Bu ay tam tutulma anı Endonezya'dan izlenebilmiş ve o anı sözcüklerle ifade etmek olanaksız; ne kadar olağanüstü bir evrenin içinde gelişim geçirdiğimizi ve onun eşsiz birer parçaları olduğumuzu yüksek bir ışıltıyla hatırlıyorsunuz...Bunu günlük yaşamlarımızda ne kadar hissedebiliyoruz diye düşünüyordum sıkıntılar içinde boğulmuş bir çok kişiyi gözlemlerken geçen gün. O an, tek o tutulma anı için bile yaşamın olağanüstü ve yaşamaya çok değer olduğunu düşünmüştüm, gözlerim dolmuştu ve "Olağanüstü, olağanüstü!" diye haykırmıştım. Çünkü yaşadığım şey o güne kadar beni en çok büyüleyen doğa olayıydı!!
 Gerçekten sınırsız ve büyülü bir evrenin, boyutlar bütününün içindeyiz. Elbette mucizeyi başta kendimizle oluşturabilir, mucizevi yaşamlar ve yollar çizebiliriz. Çünkü yollar o tutulma anları gibi sonsuz bir güzellikle tüm akışlarla buluşabiliyor. Akışlar ilişkilerle iç içe geçtiğinde de bir çok muhakeme gerçekleşiyor!
 İlişkiler hiçbir zaman çok da  kolay değil, çünkü insan durmaksızın kendi yansımalarıyla yüzleşiyor. Bazı yansımalarından hoşnut olmasa da, bazılarıyla mutluluktan uçuyor ve egosuna kapıldığı her anda da sevgi boyutundan çıkıyor. Onun yerine tüm olumsuz halleriyle kendisini daha da zorluyor.
 İnsan sevgi boyutundayken en yüksek enerji seviyesinde ve saygı duyduğu her şey kızgınlık yerine algısal gelişimi oluşturuyor. Yaşamda hiçbir pürüz sevgi boyutundaki insanın inancını, güvenini, gücünü ve potansiyelini sarsamaz. Daimi bir olgunluk sürecinde ilerler ve yaşam boyu tüm farkındalıkları ile yeniden yeşerir kişi. Evet kesinlikle aşk özgürleştirir ve insan ruhunu kısıtlayan, baskılayan ve huzursuz eden hiçbir şey de aslında aşk değildir. 
Tangoyla ve tangonun içindeki partnerlerimizle, dostlarımızla, tanıdıklarla ve tanımadıklarla ilişkilerimize gelince buralarda ritmler nasıldır?
Yaşadığımız şeylere yoğunluk katabilmek için onların derinliklerine süzülmek gerekir. Yani kendini tanımak, tutkularının farkına varabilmek, karşı tarafın dünya modelini gerçekten hissedebilmek, yoğun bir empati yeteneği geliştirebilmek. Aksi durumda "close embrace" i nasıl oluşturabiliriz, "cabeceo"da birbirimizin gözlerinin içine rahatça nasıl bakabiliriz, rondaların içinde diğer tüm dansçılarla nasıl bütünlüğü oluşturan bir çember ve sinerji yumağı haline gelebiliriz. Hepsi başta kendimizle ve tam tutulma anındaki gibi evrenle ve evrenin büyüleyici ritmiyle uyumla başlamaz mı...Müzik başladığında tüm moleküler hareketler gibi, ruhsal, fiziksel, duygusal ve zihinsel seçimlerlerimizin izleriyle buluşmaz mıyız, yoğun bir enerjinin içine adım adım akmaz mıyız...
Evet tango ve yaşanılan her şey, her birimiz için bambaşka anlamlara, ifadelere ve deneyimlere açılır. Bizi biz yapanlar da onların içinde tüm yaşadıklarımız, hissettiklerimiz ve fark ettiklerimizdir.
Haftanın ilk milongası için önce Armada'yı planlamıştım ama yorgunluğa yenilerek o geceyi pas geçtim. 
Çarşamba Günü 333 milongasıyla festival sonrası şampanyalı kutlamayı da kaçırdım.
Perşembe Günü'ne geldiğimizde Point Otel milongasında, kendi adıma çok lezzetli bir seyir yakaladım. Dj Serçin'in özlediğim müzikal sıralamasıyla, Güralp'in 20 yaş genç versiyonunun kapıdaki karşılamasıyla, pistin tam ortasında bembeyaz bir kalbin ve masalar yerleşmiş tüm dansçıların ifadeleriyle ve dostlarımın sohbetleriyle ve ettiğimiz tüm danslarla çok tatlı, keyif, mutluluk dolu bir gece yaşadım. Atmosferin tadını çıkardım, Serdar ve Ceren çiftinin performanslarını izledim, kendimce salsa dansının da tadına vardım ve tangonun sonsuz kollarına ruhumu yine teslim ettim. Diğer gitmeyi düşündüğüm Para Bailar milongası yerine de evimin yolunu tuttum.
Zaman zaman milonga ortamlarında bir çok arkadaşın ve belki çoğumuzun yaşadığı bazı sıkıntıları değerlendirmek istedim ve o gün ettiğimiz sohbetler de ipucu oldu. Dansçılar ve tanıdıklar kültürel bir farktan dolayı mı birbirlerini çok da tanımak istemiyorlar?
 Hatta zaman zaman "ignore" ederler diye düşündüm .Bazı kadın dansçılardan sık sık duyduğum,  bazı erkek dansçıların onlardan bir selamı bile esirgedikleri yönünde olan hayal kırıklıkları, kırgınlıkları...
Diyorlar ki,
" İlla dans etmemiz gerekmiyor ki, selam vermek bu kadar zor mu...."
 Belki erkek dansçılarımız da kendilerini sorumlu hissediyorlar bilemiyorum. Hatta sevdiğim bir dansçı arkadaşım o gün biraz da görev gibi dans ettiğin vurguladı. Onunla dans etmeyi bekleyen kadınlar varmış ve oları memnun etmek ve kırmamak için ekstra çaba gösteriyormuş. Bu görev hissini yaşayan çok sayıda  tangoya çok tutkun dostlarımız da var aslında. Ben de zaman zaman şunu gözlemlerim, daha ilk tangoyu öğrenirken sizinle dans eden insanların, bir süre sonra neredeyse sizi tanımaz hale gelmeleri, ya da sosyal platformlarda selam vermekte bile zorlandıkları da bazen mümkün olabiliyor. Belli grupların içine katıldıkları için mi, kişisel sebeplerden mi, farklı farklı nedenlerden mi bilinmez ama insanların birbirlerinin sürecini gözlemlemesi aslında ne kadar da özel. Bu benim için çok hoş ve tatlı bir anı birikimi aslında neyse...:)
Yani  bir nokta da şu, dansçılar özünde birbirini ignore etmeye mi yatkın. Yani kendi şovları, performansları ya da arkadaşlarının bir organizasyonu, gösterisi olmadığında diğer tüm dansçılar onlar için çok mu yabancı. Bunu elbette psikolog ve sosyolog arkadaşlar belki daha iyi yorumlar. Yıllardır gözüme çarpan bir şey bu ve hala araştırmalarım devam ediyor...
 Kişisel anlamda geçmişimde ilk adımlarımı bilen insanları daha da saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum çünkü tangoda daha bebeklik yıllarıma şahit olmuşlar ki, bu ne anlamlı bir yolculukmuş, paylaşımmış duygusunu getiriyor içime. Elbette her insanın çeşit çeşit dinamikleri, ruh halleri, ruhsal yolculukları, duygu ve düşünceleri, unik egosal süreçleri var ve bunların tamamı pistin tam merkezine de yansıyor. Biz tango tutkunları özünde dans ederken ne bekliyoruz ve nasıl bir akışa kapılıyoruz aslında?
Yoğun bir "abrazo"nun kalbinde bile  özlerimizle buluşamaz, uçamazsak, şu yaşam üzerinde nerede kalbimizin merkezine ulaşabiliriz... 
Fikrimce güzel, duygulu dans edebilmek için yüksek boyutlu bir insan sevgisi de gerekiyor. Yoksa bir insan yerine, sadece kendinizin kendinizle dans ettiğiniz ama figüran olan bir bedene dokunuyorsunuz ve onunla kendinizi gösteriyorsunuz. Bunlar elbette hep kişiye özel, yani herkes mutlaka farklı şeyler yaşıyor. Yaşadıkça da yine başka renkler fark ediyor.
Cuma Günü Milongahane niyetimi ev keyfi aldı.
Cumartesi Günü Point'te Chakma Maraton etkinliğine katılmayı ihmal etmedim. Güzel renkli gecede beş Dj'in seçkileriyle dans etme olanağı yakaladık. Dj koltuğunda Volkan, Gökhan, Yüksel, Serçin ve Ramo hoş bir kalabalıkla dolu gecede hoş bir enerji yakaladılar. Biz de zaman zaman sohbet ettik, zaman zaman tangonun ritmlerinde güzel yollar keşfettik.
Pazar Günü Ponte milongasında Dos Ufos olarak Dj koltuğundaydık. Tam mutlulukla başladığımız gecede Ankara'daki bomba yüklü aracın patlama haberiyle şok olduk. Yaşamlarımızın içinde olan bu facialara karşı artık ne hissedeceğimizi, düşüneceğimizi bilemezken duygu ve sevgi yoğunluğumuzu yüksek tuttuğumuz bir gece yaşadık. Dostlarımızla olmak ve sevgiyi paylaşmak bu acının çok daha ötelenmesini sağladı belki. Ancak sabahleyin yitip giden insanlarımızın çeşit çeşit haberlerini okurken ve kaç kişinin yok olduğunun sayısını bile bilemezken, derin sarsıntı dolu bir haftaya başladık. Şu an yaşadığımız her yer terör tehditi altında ve diliyorum bu zorlu süreci bütünlükle atlatabiliriz. Kızılay'da hepimiz olabilirdik ve yine canlar yitip gitti. Tüm ölenlerin yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Ateş en çok da düştüğü yeri güçlü etkisiyle yakıyor....
Bunun yanı sıra artık öyle bir psikoloji içine geçmiş durumdayız ki, sanki terörün korkunç hakimiyetine hapsedilmek isteniyoruz gibi hissetmeye başladım. Mutlu olmaktan, güzel anlar paylaşmaktan da kötü hisseder hale geldik. Lakin şu yaşadığımız süreçte biraz daha barış dolu duyguları içimizde barındırmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü toplum olarak ciddi tehlikeli bir süreçten geçiyoruz. Barışa, sevgiye ve bizi iyi hissettirecek ne varsa, onları daha da çok yapmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz. Bu nedenle içimizdeki sevgimiz, saygımız ve barışa olan inancımız hiç solmasın diliyorum!
Son olarak geçenlerde tango dünyasının dışiından arkadaşlarla tangonun nasıl bir dans olduğunu konuşuyorduk. Bazen çok farklı görünen dansımızın aslında içimdeki yapısına değindim. O da şöyleydi;
 Fikrimce her insan hayatında bir kez de olsa tango yapmalı,
tangoda kadın ve erkeğin yakın temasta dokunuşlarında sadece cinsel bir sebep olmadığını bilmeli. Cinsiyetlerin ötesine erişmeyen hiçbir/ çoğu insan dansta uçuşu sağlayamaz diye düşünüyorum. Çünkü uçuşu ruh sağlar ve uçuş ruhun yansımasıdır.
Tangoyu sadece şehvet yüklü gören insanlar için de şunu belirtmeliyim ki,
tangoyu tango yapan insan enerjisinde yükselttiği tutku ve motivasyondur ama tango yaşamın çok boyutunu kapsayan bir yansımadır. Gördüğün duygu seni yansıtır, ötelerini görmek için tüm duyguları yaşamalısın ve hepsinde cesurca kendini keşfetmelisin.
Tango büyütür, büyümeyi seçersen,
daraltır, daralmayı hedeflersen,
geliştirir, esnemeyi arzularsan.
Tango sen ne istersen, onu hayatına getirir ve sana onu oluşturan tüm incilerini sunar....

 Sevgiyle, saygıyla kalınız...

7 Mart 2016 Pazartesi

 Bu kez sondan başa bir serüven olacak bizim hikayemiz ama bunu belirtmeden edemiyorum, çünkü bir efsaneyle geceyi tamamladık. Esma Sultan Yalısı'nda da tango yaptık, artık ölsem de gam yemem diye düşünceler alemine daldığım anlardayım. Üstelik bir iki tandam var, hayat boyu aklımda kalacak onu biliyorum. Zaten bizim gibi insanlar anlara yükledikleri yoğunlukların dışında ne beklerler ki ve özel hissettikleri dakikaları paylaştıkları insanlar ve ortamlar yanında da. Dört gün tüm büyülü mekanlarda geçirdiğimiz bir festivali daha tamamlamanın coşkusundayım. Tango to İstanbul festivali mekan kalitesi anlamında sınır tanımıyor ve en eşsiz mekanları tangoseverlerle buluşturuyorlar. Bu nedenle tüm dans camiası adına saygıyı hak ediyorlar. Murat'a, Eşref'e ve tüm ekibe tekrar sonsuz teşekkürler. Onlar olmasa böyle  olağanüstü ambiyanslarda tangoyla buluşamaz ve coşkuya kapılamazdık. İyi ki varlar ve iyi ki, en iyiyi sunmaya çalışıyorlar!
Biraz festival akışına değinecek olursam,
Festivalin ilk günü Hilton Bomonti'de gerçekleşti. Dj Maral'ın pek sevdiğim tandaları ve çılgın cortinaları eşliğinde otelin hoş avizelerle dolu geniş salonunda ayaklarımı perişan edene kadar yerli, yabancı bir çok milongueroyla doyasıya dans ettim. Şovlarda da iki çifti  çok keyifle izledim. Birinci çift bana sorarsanız Türkiye'nin gururlarından  Alper ve Selen , ikinci çift ise Sebastian A. ve Roxana S. idi. İki çift de yetkinlik dolu kombinasyonları, müzikaliteleri, süslemeleri ve dinamik akışları ile güzel bir performans sergilerlerken Solo Tango'nun büyülü canlı performansı da bizi canlı tango müziğinin kemanın bandoneon'un ruhuna merkezleyip ve bir de üstüne pek tabii ruhen koparıp eşsiz bir festival gecesi yaşattı!
Cuma Günü Swissotel'de çılgın orkestra Los Reyes Del Tango'nun canlı performansı ile - bu adamlar cidden deliler, benden duymuş olmayın -  Dj Halil'in de çok güzel tandalarıyla gece boyunca kendimi bitirene kadar  dans ettim. Orkestra elbette parçalarını gümbür gümbür çalarken , tüm eneriyi piste bırakmamak olanaksızdı! ;)
Şovlara gelince ilk olarak Dana F. ile Adrian F. çiftini keyifle izledik. Dana benim çok sevdiğim kadın dansçılardan biri. Özgün stili, ruhu, coşkusu, tangoya dair tutkusu ve yetkinlik akan her dansı benim için merak uyandıran bir seyir. Sadece mutluluğunu görmek için bile izlerim performanslarını, çünkü dansa olan aşkı görmek ve yaşamak beni daima etkileyen bir şey. Bunun yanı sıra farklılıklar, renklilikler insanı, özgünlüklerimiz de yaşamın en hoş ifadelerini oluşturuyor ve sadece özgürlükle oluşan yegane yetisini de diye düşünüyorum. Diğer çifte gelince onları da ise farklı farklı partnerlerle bir çok kez izlemiştik. Javier ve Moira estetik adımlarını vurguladıkları bir seyir sergilediler. Bir ara üzüm krizim tuttuğu için performanslarının sonlarına doğru yetişsem de, aklımda Uzakdoğu yemeği yiyip de niye geldin ki milongaya Ebru diye düşünmeden edemiyordum o esnada. Hap kadar sake kadehlerini içsek mi, içmesek mi diye düşünerek, bakıp bakıp gülüştüğümüz Özlem'ciğimle otele geldiğimizde  kavuştuğumuz üzüm aromalarına daldığımızda o denli mutlu olduğumuzu fark edince yine anladım ki, tanguera(o)ların ruhuna peynir & şarap ya da  mümkünse pişmiş balık çok daha uygun. İşin en ilginci de milongaya geldiğimde yemeğin üstüne bir de Uzakdoğulu iki milongueroyla dans açılışını yapmak oldu! Her şey Uzakdoğu misali ve tüm kuantum dalgalarının tüm frekanslarında akışır, dans eder misali.. Bir değişik evren ve dünya işte!.;-))
Cumartesi Günü Çırağan Sarayı'na geçiverdik. Saray'da dans etmenin keyfini Dj Analia Del Rubia  tandalarıyla çıkardık. Milonga o denli kalabalıktı ki, adım atmakta bile zorlandık ama yine de yılmadım ve  çok sayıda milongueroyla enerji yüklü rakslarıma kapıldım, arkadaşlarımla  sohbetlerimizde de harika tınılar yakaladım. Kapanış dansında ise tüm milonguero(a)ların birbirinden güzel danslarını izledik. Kostümleri de saraya yakışır bir havadaydı. Elbette ambiyanslar insan ruhunu daha hoş ifadelere uyumluyor, bu da gerçek!
Pazar Günü ise benim için efsane olan Esma Sultan Yalısı'nda festivalin son gecesine katıldım. Aslında adım atacak bile halim yoktu ve mini  bir yürüyüşün ardından eve geldiğimde sürünüyordum ama hemen toparlandım, giyindim  ve gittim Esma'mıza. Yine  etkileyici  silüetiyle buluştuk. Orada hiçbir minik pürüz moodumu bozamazdı çünkü o denli büyülü hissediyodum ki, bunun ömrüm boyunca hafızamda kalacak bir deneyim olduğunu biliyordum. Eee düşünürsek Esma Sultan'da da tango yaptık, daha ne olsun ya. Millet uzaya çıkmış biz tango yapmışız. Fark var mı?  Boyutlar daima bize hizmet eder! ;-)
Ve üstelik yaşadığım bir kaç tandam var ki, çok etkileyici  hislere uzandığım yolculuklarla buluşturdu beni ve Dj Aykut'un renkli tandalarıyla da bir çok dostumla keyifli danslara, hoş sohbetlere, çağımızın kronik rahatsızlığı selfie muhabbetlerine, vazgeçilmez şarap ritüellerine kavuştuk ve haftayı bu sihir dolu atmosferle  ve enerjiyle de tamamladık.
En kötü haftamız böyle olsun diyorum ve  hepimize deli dolu, sevinçli, çılgın, tatlı jestlere uzanan  verimli bir hafta diliyorum.
Dans aşktır ve hepimiz dansın içinde birer aşığızdır!
Yaşamın akışında ve melodilerin tüm birlikteliklerinde buluşmak dileğiyle dostlarım. Sizleri sevgiyle selamlıyorum! :)

1 Mart 2016 Salı

Sıradışı yolculuklara uzandığımız yaşamlarımızda nice farklı yollardaki insanlarla karşılaşıyor, bambaşka ritmlere ve yoğun deneyimsel paylaşımlara uzanıyoruz. Bu nedenle yaşamımıza dahil olan ve yollarımızın kesiştiği her eşsiz insan bize farklı farklı yönlerimizi, yeteneklerimizi, potansiyellerimizi ve ışıltılarımızı yansıtmak için bizimle buluşuyor. 2016 yılında yaşamım için arzuladığım en önemli şey, kendimi daha da derinen keşfedebileceğim, fark edebileceğim yolculuklara çıkmak, yeni yanlarımla karşılaşmak, her yönüyle kendimi esnetmek ve olgunlaştırmak oldu. Nitekim bir önceki yılın sonlarından ve bu yeni yılın başından beri de olağanüstü doğa manzaralarına açıldım ve farklı yaşamlara, doğanın binbir rengine, ışıltısına yaşamını adamış insanlarla da inanılmaz güzel paylaşımlarla yüreğimi doldurdum. Yurdumun ve dünyanın bir çok sorunu bir yanai içteki sevgi, saygı, hoşgörü, güven, barış, mutluluk, sağlık ve aşk kıvılcımlarını daha da sağlamlaştırıp, canlandırmak istedim. Aksi durumda gördüğümüz, yaşadığımız nice büyük sorun, dert, keder, acı ve insani olmayan her şey kendi ruhumu ve kalbimi de zedeleyebilirdi.
 Doğayla buluştuğumda yine farkettim ki, her şey doğadan gelmekte ve doğanın gücüyle var. Onun şefkatli kucağındayken o denli güvende oluyorsunuz ki, dış etkenlerin çok büyük bir kısmı size dokunamaz, zarar veremez hale geliyor. Sevgiyi ve huzuru tüm hücrelerinize, iliklerinize kadar hissediyor ve tüm yaşamı var eden güzelliklerin büyülü melodilerinde dilediğiniz ifadelerde yolculuk ediyorsunuz. Hal böyle olunca tango yaşamınız biraz sekteye uğrasa bile, yaşamın bambaşka tınılarını içinize yoğun bir şekilde çekiyor ve yaşadığınız her dakikadan gerçekten çok keyif alabiliyorsunuz. Özgürlük bazen de çok sevdiğiniz şeylere arada mesafe alıp, diğer çok sevebileceğiniz pırıltıları ortaya çıkarmak ve yine sevdiklerinize istediğiniz zaman geri dönmek de demek!  Zira yaşamın çoğu ritmi o denli büyülü ki, birini bile içinden gereksiz sayıp çıkarsanız, aradığınız ve gerçek bir tatmin hissettiğiniz harmoniye ulaşamıyorsunuz. Bu nedenle diyorum ki, daima yaşa, sonsuza dek öğren, hep sev ve sevgide cömert ol, dilediğin, arzuladığın yönde cersurca ilerle, yaptığın şeylere karşı heyecan, tutku duy, deneyimlediğin yolculuklarınla yeniden doğ, her anlamda kaliteyle yoğrul, derin nefeslerle sonsuzluklara yüksel ve yoğun frekanslarla tüm transal yolculuklarına farklı aydınlanmalar kat!
Tüm yaşadığım güzelliklerden ve bu denli içimi güzelleştiren bambaşka tınılardan sonra 21 Şubat'ta Ponte milongasında tüm sevdiğim, kalbimde yerleri çok başka olan dostlarımla, Dj Çağatay'ın hoş, tatlı tandalarıyla, Ayşe Hanım'ın ince varlığıyla buluşmak beni hem çok mutlu etti, hem de bu yeni yaşımda beni bir yaş değil de sanki on yaş büyütmüş gibi oldu sanki. Çünkü yoğun bir sevgi içinde yol almak, şu dünya üzerinde insanı en çok büyütebilen şey belki de. Bu elbette hepimizin sevmeye, sevilmeye kalbini, ruhunu, tüm algısını açmaya ne kadar yakın olduğuyla da oldukça alakalı bir şey. Yani en büyük devrim en  koşulsuzundan ve sebepsizinden sevebilmek ki bu durum  bir çok beklentiyi de ortadan kaldırıyor. Sevmek en büyük dönüşümle insanı farklı bir evrenin ve boyutun içinde sonsuzluklarla buluşturuyor ve adeta ilelebet döndürüyor!
Bir çok parçadan da işittiğimiz gibi  diyorum ki, "Yeter ki Sev!"
Yaşamındakileri, insanları, seçtiğin yolları, doğayı, hayvanları, yaşamayı, sevmeyi ve uçmayı hep sev! :-)
Dolayısıyla o denli büyülü bir gece yaşadım ki Ponte'de, bu yaşımı da büyük bir mutlulukla hatırlayacağım bir deneyim olarak kalbimin, yaşamımın en dip derinliklerine kadar kazındı. Bunlara ek olarak, Ertuğrul ile Reyhan dostlarımızın Rock'n Roll dansları, tüm geceye katılan ve katılamasalar da kutlamalarıyla, sürprizleriyle, jestleriyle ve tebrikleriyle beni mutluluktan uçuran dostlarımın varlığı yaşamın en çok da sevdiklerinizde manalı bir hale geldiğini  daha da yoğun ve net  yine vurguladı. Zira, her şey gelip geçiyor da, içinizdeki aşk, dostlarınız, sevdikleriniz ve sizi mutlulktan uçuran deneyimleriniz geriye kalan tek gerçeklik olarak yaşamınızda size ışıl ışıl  gülümsüyor. İşte hal böyle olunca elbette önceliklerimiz de bizleri birbirimizle buluşturuyor. Hiçbir karşılaştığımız insan boşuna yaşamımızda yansımıyor, ya da bizlere bir öğrenim bırakmadan orada gereksiz, sebepsiz bulunmuyor. Dolayısıyla, her  insanda kendine ait nice yan keşfediyor ve bunun için yaşama ve tüm öğrenimlerine şükretmeye başlıyorsun. Bu da bütün engin güzelliklerin  merkezi oluyor belki de...:-)
Bu büyülü gecenin ardından ertesi gün de yeni başlayan bir milongaya katıldım. Hayrettin Sarı arkadaşımızın ilk kez düzenlediği Sıraselviler Caddesi'nde, Grand Star Otel'deki milongasını katılarak, milongayı camiamız adına güzel bir katkı olarak hissettim. Gayet konforlu, rahat ve huzurlu bir atmosferde, içeceklerin iyi olduğu ve uygun fiyatlarda servis edildiği, atıştırmalıkların ve suyun ücretsiz olduğu, zeminin konforu, mekanın rahatlığı ile erken başlama özelliğini sağlayan bir kaç milongadan biri olması da yolu Taksim'e düşenler için kesinlikle  iyi bir seçenek!
Sevdiğimiz kalite anlayışında olan, yıllardır  keyifle katıldığımız ve klasikleşmiş Armada milongasına ek olarak Pazartesi milongalarına bir yenisi olarak eklenmiş oldu. Hayırlı, uğurlu olsun tüm tango camiasına ve farklı, alternatif seçeneklerle daha da özgürleşebilen milonguera(o)lara...Çünkü dilediğiniz milongayı, dilediğiniz dostlarınızla seçmeniz gerçek bir özgürlük ve lezzet!
Gece boyunca Dj Gökhan'ın hoş tandalarıyla bol bol dans ettim, renkli bir oriyantal şov izledim ve mutlulukla geceyi noktaladım.
Diğer milongalara gelince, hafta boyu hiçbirine katılamadım. Lakin bu hafta festival milongalarına katılmayı çok arzu ediyorum. Çırağan Sarayı'nın büyüsü bir yana, buna ek bir de Esma Sultan Yalısı'nın festival mekanlarına eklenmesi beni havalara uçurdu. Zira oranın atmosferi ile tangonun ruhunu solumak bile aşkların en büyüğü olarak hafızalarımda yerini alabilir ve ilerleyen yaşlarımda beni gülümsetebilir! :-)
Perşembe'den itibaren katılmayı arzu ettiğim festivalin mimarlarına, tüm dans camiasına ve bütün milongaları organize eden arkadaşlara da ayrıca teşekkür ederim. Yurdumuzun bu denli zor bir sürecinde bile, insanımıza, dansımıza ve yaşamlarımıza sevgi, saygı duyabiliyor ve tüm zorluklara rağmen bunu yaşatıyor olmamızdan ötürü. Dansımız bizi özgürlüklerimize ve tüm renklerimize kavuştururken, bütünlüğümüz ise tüm evrenin senfonisine en büyük katkıdır diye düşünüyorum,
ve yaşama, düşünceye, ideolojiye, inançlara, inançsızlıklara, farklılıklara, benzerliklere, yeteneklere, aşka, doğaya  daima saygı diye yüksek sesle seslenmek istiyorum!
İçten sevgilerimle değerli dostlarım,
tüm dansların en vurgulu ve bizi uçuran kalp atışlarında buluşmak, coşkumuzla yeni bir boyut oluşturmak dileğiyle, sizleri sevgiyle kucaklıyorum....