26 Mayıs 2014 Pazartesi

Yedi renk, yedi milonga ve bambaşka frekanslara, pırıltılara hoş yolculuklar...
Haftaya rengarenk bir ruh haliyle başladım. Pazartesi festival yorgunu olmama rağmen, yine de Armada'ya koştum. Oranın sıcak atmosferiyle tüm yorgunluğumu atıp, 19 Mayıs'ı tüm harika dostlarla ve dansçı arkadaşlarla hakkını vere vere kutladık. Aylin, Tuncay, Aziz Abi ve Ruşen'le dalgalandırdığımız Türk bayrağımızla birlikte bayramımızı coşkulu bir seremoniyle kutlarken, gece boyunca süren harika sohbetler, Serdar Hoca'nın tandaları eşliğinde gelen güzel danslarımız, cumhuriyetimizin hepimize sağladığı özgürlükleri daha bir manayla yaşattı sanki hepimize. Tüm adımlarımızda, dönüşlerimizde, o içimizden yükselen ve müziğe akan özgürlüklerimizin coşkusunu da çok daha yoğun duyumsadık sanıyorum.
19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor  Bayramı'nı hoş bir sefa ile kutlamak ve gece boyunca akış halindeki harika danslarımdaki baş kahramanlardan, Tuncay, Deniz, Aziz Abi, Ralph, Hakkı ve bir çok milonguero ile yine en hoş "connection"lu, derin "abrazo"lu dans yolculuklarına ulaştım.  Dolayısıyla milongayı, tüm tadıyla, neşesiyle, rengiyle yaşadık, paylaştık bu sefer de...
Salı Günü Mekan milongasına gittim. Stilistim ve moda danışmanım ilan ettiğim Evrim'ciğimi yanımda götürdüm, çünkü artık olmadan adım atamıyorum. Yahu Chique markası olmadan önce, ne giyiniyormuşum diye düşünüyorum zaman zaman. Reklamlara ise asla son veremiyorum sevdiğim insanlarla ve kaliteli bulduğu ürünlerle, tatlarla, lezzetlerle ilgili, mazur görünüz...Her dostumun, reklamcısıyım ben! ;-)
Milonga öncesinde de biraz üzümle yıkanmış ve en derin  ve güzel sohbetlere dalmıştık yine tabii ki....
Dj koltuğundaki Utku arkadaşımızın da çaldığı harika tandalar eşliğinde yiyip, içip, yaşadıklarımızı, tüm dansımızın ve müziğin akışına aktarma deneyiminin doruklarına vardık kuşkusuz...Elbette, kahraman milonguerolardan-bu haftanın milonguerolarına "kahraman"demek istiyorum ve nedenini ben bile bilmiyorum-Mehmet Sinan, Metin, Utku, İzzet harika danslarla yine güzel kopuşlara ulaşmamı sağladılar sağolsunlar. Cunda Ada'sındaki tatilleri dolayısıyla Mekan milongasının müdavimlerinden gelemeyen çok kişi vardı. Bu yüzden gece pek kalabalık değildi ama yine de milonga hoş bir seyirle başladı, ilerledi ve sonlandı.
Çarşamba Günü, 333 milongasına geçtim ve harika bir kalabalıkla karşılaştım. Dj Tina'nın tandaları eşliğinde birbirinden süper milonguerolarla, yine oraya has uçuşlarıma yenilerini ekledim. Sanırım her milongada farklı bir kanaldan uçuşa geçiyorum. Kız Kuleli milongada da, katıldığım gecelerinde,  çoğu kez harika bir enerjiye ulaşırım ve nonstop dans ederim. Nitekim böyle bir gece daha yaşadım, tattım..
 En güzel danssal süzülüşlerimi, Erdem'le-tandalarca durmaksızın-, Koray'la-Pugliese tandasında da beni yalnız bırakmadı sağolsun-, Bülent'le-yumuşacık bir tınıda- ve bir çok milongueroyla gecenin ilerleyen saatlerine kadar doyasıya yaşadım. Gecenin ortalarında ise, Gökhan ve Mehtap çiftinin  üç parçalık keyifli danslarını izledik. Bolca alkış da aldılar...
Gecenin sonunu  ise biraz uzatıp-uzatmadan olmuyor genelde- yorgunluk had safhadayken ancak ayrılabildim. Ful mesai veriyorum bu tangoya gerçekten. Mesai hediyesi talep edebilirim evrenden artık, değil mi...
Perşembe Günü, geç başlayan Point Otel milongasına geçtim. Uykulu olmama rağmen Aziz Abi'yle, Mehmet Sinan'la,  Aykut'la süregelen danslarım sonucu biraz da olsa uyanıp, açıldım neyse ki... Elbette oraya has nezih ve şık havayı soluyup, Point'in çok kalabalık olmayan atmosferiyle huzur bulurken, güzel danslarla, leziz sohbetlerle geceyi yine hoş keyfiyle yaşadım. Milonganın ortalarında ise, Serçin'le Berkay'ın chakarera danslarını büyük bir merakla ve ilgiyle izledim. Zaten Serçin, bence bu dansta muhteşem ve camiamıza chakarera dersi bile verebilir diye düşünüyorum. Onun üstüne bir kadın "Chakarerist" görmedim zira... Gören, duyan var mı? ;-)
Gece bitminde, hiçbir çorba muhabbetine katılmadan Ortaköy'üme ulaştım. Arada kafam çalışıyor Allahtan!
Cuma Günü, haftanın dört gözle, sekiz kulakla beklediğim en özel günlerinden biriydi benim için çünkü, Banu'yla İş Sanat'taki Pink Martini konserini izleyecektik. Kıpır kıpırdım ve o gün geldi, çattı... O kadar heyecanlıydım ki, neşem tavan bir halde, gurme Banu'muzun yemeklerine ve atmosferine bayıldığı o şahane Japon Restaurant'ı Itsumi'de, önce sushi yemek için buluştuk; muhteşem lezzetleri, harika blush şaraplarımızla yuvarladık. Konsere geçtiğimizde, ikimizin de enerjisi ve hazzı en büyük bir coşkuda,  Pink Martini'nin en güzel parçalarını dinlemeye ve harika performanslarını izlemeye başladık. Konserin ortalarına doğru, Pink Martini ile sahne bile aldık, çünkü seyircileri sahneye çıkarttılar ve  biz de kendimizi sahneye fırlatıp, bir kaç parça da olsa doyayısa dans ettik. Harikaydı!!
O kadar eğlendik ki konser boyunca, bitiminde de bunu dansla kutlamak istedik. Dolayısıyla, civara en yakın milonga olan Tahtasaray'a gitmeyi planlamıştık önce, ama sonradan karar değiştirip, Bora ve Didem Erdem çiftinin Beşiktaş'ta yeni düzenlemeye başladıkları Dans Spor milongasına geçtik. İlk kez gittiğim Dans Spor salonunu gerçekten çok beğendiğimi söylemeliyim. Havadar, geniş, rahat ve hoş bir atmosfer sunuyor katılımcılara. Zemini güzel, insanları keyifli, huzurlu ve sıcak bir ambiyans olunca da, keyifli bir gece yaşatıyor dansçılara onu farkettim.
 Gecenin müziklerini ise yıllardır Dj' liğiyle beğeni toplayan Yüksel arkadaşımız yaptı. Yine özenle seçtiği tandalarıyla ve cortinalarıyla hem kendisiyle, hem diğer dostlardan Seçkin'le, Bora'yla, Çağatay'la harika dans serüvenlerine ulaştık. Banu'yla hazdan dört köşe geceyi tamamlayıp, evlerimize doğru yöneldik.
 Bu arada Banu'cuğumdan bir süredir yelpaze açma dersleri alıyorum. Ondan iyi usta görmedim bu alanda. Kadın ful karizma yahu...Konserde de bir ara çıkardı yelpazesini, koptuk gülmekten..."Şırk"gibi bir sesle açıldı bu hayat kurtaran milonguera malzemesi ve konserdeki her kafa-kuşkusuz abarttım- bize doğru şaşkın bakışlarını yönlendirdi..Karizma her şeydir bazen...Olmazsa olmaz! ;-)
Cumartesi Günü ise, koşa koşa Martı Elegante milongasına gittim. Hem Müge'nin doğumgünü vesilesiyle depar attım oraya, hem de Soma'da gerçekleşen facia sebebiyle olan yastan ötürü, geçen hafta ertelenen milonganın özlemi içimde cam kenarındaki pek özel  masamda, erkenden yerimi aldım. Erdem'in, Müge'nin, Bilgen'in yine yumuşacık karşılamalarıyla gecenin ilk güzel dokunuşlarını içimde hissedip şenlenirken, dansıma Aziz Abi'yle başladım. Oblivion parçasının canlı provası vardı tam milongaya vardığım esnada ve bu durumu değerlendirdik tabii ki ve bir güzel dans ettik Aziz Başkan'la..
Şebnem Hanım bence harika söyledi Oblivion'u ve Aziz Abi de "gecenin şovu" öncesinde, benimle dans ederek, biraz da olsa stres attı sanırım. Huzur veririm arada insanlara...:-)
Yine muhteşem bir kalabalıkla, ışıl ışıl, pırıl pırıl dostlardan bir çok harika simayla kucaklaşırken, Dj Serdar Tombul'un hazırladığı tandalarla da en güzel danslarıma Ertuğrul'la, Aziz Abi'yle, Volkan'la, Cem'le, Ahmet Abi'yle, Erdem'le-efsane bir danstı bu arada-,Hakkı'yla ve bir çok değerli milongayla ulaştım.
 Bu arada bir süredir, adım büyücüye çıktı camiada sormayın... Hep bu kalpli çikolatalarımdan geldi başıma ne geldiyse zaten. Zira onları yiyen, evlenme teklifi alıyormuş da...Avuçlarından kalplerine yönlendiriyorum o tatlı çikolata kalplerini, ne oluyorsa ondan sonra oluyor sanırım. Elif ve Müge tescilli "kalp ve aşk büyücüsü" ünvanımı onayladılar geçtiğimiz hafta. Artık yeni iş tekliflerine de açığım, duyduk duymadık demeyin! ;-)
Yine Martı'nın müdavimleri mekanı ful kapasite doldururken, uzun zamandır görmediğim ve mücadelesiyle ve duruşuyla saygı duyduğum engelli bale dansçısı Mehmet Sefa Öztürk'ün de bu güzel geceye katılımının memnuniyetinin yanı sıra, varlığıyla hep kalbimde özel bir yer tutan Sergülen Abla'mızla, süper kalpli Özden kadın ile çılgın bedişler ekibinden Yeşim ve Mira'yla-arabadaki hallerini görmelisiniz, ful kapasite eğlence yüklüler ve   süper komikler- ve bir çok tanguera(o) ile,  yine en güzel sohbetleri paylaştım.
İlerleyen saatlerde, Müge'nin doğumgünü  kutlaması, dansı ve pastasıyla da bir güzel şenlendik. Çok hoştu! Oblivion'un yine dinledik ve sonrasında  Aziz Abi ile partneri Şerife'nin üç parçalık harika dans performanslarını seyre daldık. Bana göre harikalardı. Uzun yıllar sağlıkla ve mutlulukla dopdolu danslar diliyorum kendilerine...
Bu arada gece boyunca  Bea Tv'nin katılımı sebebiyle tangoya dair röportajlar da  vardı. Bu da milongayı daha bir renklendirdi sanırım ve şarapsever dostlarımla da kaliteli şarapları bir güzel yuvarlamayı-Kavaklıdere Öküzgözü Boğazkere; Türk üzümleri bir başkadır- ihmal etmedik... Sonuç olarak, gecemizi hazzımız  en doruklara ulaşmış bir halde noktaladık. Tadımız, tuzumuz, sağlığımız, içimizdeki aşki, tango tutkumuz, coşkumuz ve dostlarımız hiç eksik olmasın...
Bir şahane Cumartesi gecesini daha bitirip, öğlene kadar uyuyacağım, haftanın son gününe yelken açabildim..
Pazar Günü CRR'de La Seleccion Nacionel Del Tango Orkestra'sının konserini izlemeye gittik; hem de ücretsizdi. Allahtan Pazar rehavetine kapılıp, deniz kenarında saatlerimi harcama ritüelimi erteleyerek bu etkinliğe katılmışım. Çünkü Lidia Borda'nın solistliğiyle, harika ve "extraordinary" performnaslarını izleme şansı yakaladığım Ivan Romero ve Silvia Nunez -2004 yılının sahne tangosunda, dünya şampiyonuymuşlar-çifti ile dopdolu ve enerji yüklü gecede buluşurken, harika bir orkestrayı da canlı dinleme fırsatı buldum. Gitmemek, gerçekten büyük bir  hata olurmuş diye karar verdik Yeşim'le. Dolayısıyla iki deli milonguera-kendimize deli demeyi seviyorum- izlediğimiz bu harika konserin ardından, güzel bir Harbiye-Taksim yürüyüşü ile dinlenerek, ağaçlarının kesilmesine hepimizin büyük bir mücadeleyle ve azimle engel olduğu Gezi Parkı'mızın, salaş bir Cafe'sinde, geleneksek çay ritüelimize daldık. Ardından da Ponte'mizin güzel manzarası, şarap + peynir lezzeti damağımızda, Ayşe Hanım'ın zarif ve hoş tandalarıyla yine buluştuk.
Yaz mevsiminden dolayı mekandaki camlar da açılmıştı. Dolayısıyla püfür püfür esen havada, güzel masamızda, hellim peynirlerini ve üzümleri hoş bir tatsal zenginlikle içimizle buluştururken, "Ponte'nin Asil Kahramanı"dediğim, geç arkadaşım Mehmet Cemal'le leziz danslarıma adım attım. Gece boyunca, hoş bir kaç tandada, bir kaç milongueroyla da bu adımlarıma devam ettim; Yeşim'le, Mira'yla yine komik sohbetlerime yenilerini ekledik. Onlar bıksa da, sıkılsa da, yine de en komik karelerimizi emektar Samsung'umla çektim. Engel olamadılar bu kez de bana. Sevdiğim aktivitelerle ilgili, pek engel tanımam! ;-)
Gecenin sonlarına doğru bir ara,Yeşim'le bile dans ettik. Canımız çok dans etmek istedi  çünkü milonga tandası çalıyordu ama bir "kahraman" milonguero gelip de, kaldırmadı bizi dansa. Ne yapalım, iş başa düştü, piste fırladık ve gülmekten komaya girsek de yine de dansımızı bir güzel ettik!
 Sözde ben lead ediyordum ama, bu kadını lead etmek marifet bazen. Öyle adımlar atıyor ki mahsus, lead edebileyim diye bambaşka adımlar organize etmeye çalışıyorum. Canım çıktı valla lead' imi yapıcam diye...
Yani görünürde follower ama gizlide leader bir milonguera daha huzurlarınızda...
  Neyse sözü uzatmayayım,  geceyi yine güle oynaya sonlandırdık ve bir de harika rock bateristlerinin bulunduğu bir mekanda canlı müzik seremonisiyle tamamladık haftamızı. Bu her telden keyfi ve tadı yakaladığımız gün, bize her telden ve renkten haftayı da getirsin diliyorum.Yine şahane bir haftaya uzanalım; en güzel dostları, en leziz yolculukları, en verimli çalışmaları, birbirinden güzel kazançları, başarıları, sohbetleri ve harika milonga deneyimlerini coşkuyla yaşayalım, paylaşalım dostlarım. En güzel tandalarda, en kaliteli ve güzel milongalarımızda buluşmak dileğiyle...

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Enteresan bir hafta yaşadık...301 demek yeterli mi...

Haftaya geleneksel Armada milongasıyla başladım ve güzel, pırıl pırıl dostlarımla yine oraya has hoş ambiyansı, keyfi soludum ve dans aşkını yine tüm iliklerime kadar hissettim.
Salı Günü, anormal bir enerji düşüklüğü ve enerjimde geri çekilme hissi yaşadım ve kollarım neredeyse kalkmaz bir halde eve geçmeyi tercih ettim.. Zaten o gün, şu an belirtildiği rakama göre 301 maden işçisi, Soma'daki felaketle yaşamını yitireceği bir maden kazası geçirmişti.  Bu sayının çok daha fazla olduğu söyleniyor bu arada ama açıklanmayan gerçeklere malesef çok alıştık bu memlekette. Dolayısıyla tüm moraller sıfırlandı ve haftanın diğer tüm  milongaları da bu acı haber sonucu iptal edildi. Onca insanın acısı karşısında dans edebilmek çok zordu zaten. Yine ihmaller, usulsüzlükler, sorumluluktan kaçışlar had safhadayken, onlarca canın yitimine seyirci kalmak en korkunç olaydı sanıyorum. Sonuç ne mi oldu, hayatını kaybedenler, ölümleriyle kaldılar ve geride perişan aileler ve dostlar bıraktılar. Bugün itibariyle de diğer işçiler işbaşı yaptılar. Ne gülünç hikayeler...En az 300 kişiye mezar olan bir madende işbaşı.. Hiçbir şey olmamış gibi...
Bu günlerin acısını biraz dindirmeye uğraşırken, standar hafta içi milongalarına iptallerden dolayı gidemesek de, haftasonu ilk kez düzenlenen Tangoz festivaline katıldım. Zaten ekibi çok sevdiğim insanlardan oluşan bu küçük ama hoş ekip, Taksim Venue Innpark'ta, kısacık bir sürede organize ettikleri bir festivale ev sahipliği yaptılar. Tabii ki üç gün de oradaydım. Kaçırmam ki...
Cuma Günü açılışta, Hüsrev Abi'nin gitar dinletisi ile başladık festival tadını yakalamaya.
Bu arada bu ilk kez düzenlenen fest milongasına ilk gelen kişi ben olmuşum. Aslı söyledi...:-) 1. Tangoz festivalinde 1. katılımcı...Gerisi geldi tabii...
Dolayısıya bana göre mekandaki en iyi masayı gözüme kestirip, oraya yerleştim ve sonradan üç gün boyunca da bir çok arkadaşımla o masada en keyifli paylaşımlara uzandım...
Festival süresi boyunca, çok kalabalık bir kitle yoktu ancak çok keyifli danslara uzanabilecek sayıda bir dansçı grubu vardı. Hem bir fest milongasında, sağdan soldan çarpacaklar, sakatlanacağız diye korkmadan, özgürce, rahat adımlarla dans etmek de harika oldu diyebilirim. Hep kalabalık yoruyor bazen!
Gecenin müziklerini Mihran arkadaşımız yaparken, 3 günlük Soma'da hayatını kaybedenler için bir yas sürecinde olduğumuzdan olsa gerek milonga tandası çalınmadı. Dolayısıyla en çok da ben isyan ettim!
"Milonga tandasız, milonga olmuyor"diye düşündüm. Çünkü enerji tangolar, waltzlarla ilerlerken, yükselişe geçiyor ve en tepelerde o enerji akışına ulaşamadan aşağılara iniyor ki, bu bir tatminsizlik yaratıyor dansçılarda. Yine de Mihran, enerjiyi canlı tutmak için daha ritmik parçalar çalmaya çalıştı. Neyse ki performans yapan çiftler, milonga parçalarında da danslarını sergilediler de biraz kulağımızın pası silindi. Buna da şükür!
Yine çok keyifli danslarımı Ertuğrul, Aziz Abi, Fernando-bir Arjantin'li milonguero- ve şu an hatırlayamadığım bir çok milongueroyla paylaştım ve performans zamanı geldiğinde de,önce Yalçın & Burcu çiftini izledik. 2, 3 parçalık performanslarında, hoş, zarif adımlarını beğeniyle izledim. Farklı figürleri de kullanmışlar danslarında bu kez, o yüzden hoş bir seyir sundurlar. İkinci çift Macit ve Ayşe çiftiydi. İlk kez birlikte danslarını izledim. Gayet hoş bir şekilde sundular performanslarını. Bu arada Ayşe'nin kostümüne bayıldım. Pırıl pırıl, ışıl ışıl bir renklilik sundu geceye bana göre.3. çift olarak da Pablo  ve Sofia çiftini seyrettik. Yine keyifli performansları ile hoş bir elektrik bıraktılar ortamda. Adımları, uyumu, elektriği ilgiyle izledim, gözlemledim.
Performansların bitiminde, tüm milonguera(o)lar danslarımıza geri döndük. Saat üçlere kadar da enerjimiz yerinde, bütün rondalarda döne döne yine içimize ve kenimize yaklaştık.
Cumartesi Günü, bir gazlama seremonisi vardı Taksim'de ama yine de ben Gezi İstanbul Cafe'de biraz takıldığımdan, gazları yutmadan Inn Park'a geçtim. Aziz Abi'ler ise o kadar şanslı olmamışlar ve tam kargaşanın içindei bolca gazla yıkandıklarından fena olup, milongaya gelememişler...Nedir bu ülkedeki tüm insanların bitmeyen dertleri...Böcek gibi ilaçlamalar, rezillikler...Üff neyse, konuştukça, düşündükçe sinirlerim bozuluyor...
 Milonga süresince, yine keyifli bir kitle hoş bir atmosferi oluşturdu bana göre. Uzun zamandır görüşmediğim dostlarımla da karşılaştım, bu da güzel oldu... Bu arada festival süresince, ışıklandırmaya bayıldım  salondaki. Gayet karanlık bir loşlukta ama hoş rengarenk ışıklarla dolu bir ambiyans yaratılırken, en güzel dansların içine akmak daha bir kolay oldu. Apaydınlık yerler, her zaman aynı hisse yönlendirmiyor beni. Hele beyaz ışık varsa tamamiyle deliriyorum. Hazdan değil mutsuzluktan!
Bu arada biraz kritik yapacak olursam, mekandaki içki fiyatları oldukça yüksekti; minicik kadeh şaraplar 15, 20 TL ye satılırken (Cuma, Cumartesi fiyat farklı söylendi), su da 5 TL'ydi. Tabii fiyatlar bu kadar yüksek olunca, hemen Ebru formüllerimden bir kaçını ürettim. Beni tanıyanlar bu formülleri üç aşağı beş yukarı tahmin ederler zaten..:)
Neyse fiyatlandırmalar bir yana,  yudum yudum israf etmeden içkilerimizi tadımladık ve en hoş danslarım Murat Selçuk, Ertuğrul, Erdem-hep duran olan- ve bir çok iyi dansçılarla aktı da aktı. Hatta hiç durmadan dans ettik gece boyunca.. Gecenin müziklerini de Ömer yaptı ve çok şükür milonga tandaları da çaldı da keyfim katladı. Bol milonga tandalı bir milonga akşamı, baldan tatlı olur benim sözlüğümde...
Performas zamanı geldiğinde önce, Antalya'da Chill Out maratonu da düzenleyen arkadaşlarımız Akın'la Gülşen'i seyrettik ve daha önceki performanslarından biraz daha farklı bir yapı gözlemledim bu kez danslarında. Gayet hoş figürleri de dansın akışı içine oturtmuşlar ve sanırım yoğun da bir çalışma süreci geçirmişler. En azından ben öyle hissettim. Çünkü dansçıların normal danslarında farklılıklara açılması ekstra bir çalışma gerektirir. Hiçbir şey göründüğü kadar kolay olmuyor iki bambaşka insanı içeren bir yolculuk yani dans serüveni olduğunda. Kuşkusuz gelişecek şeyler hiçbir zaman bitmez ve bitmeyecektir de tüm dansçılar için o da ayrı bir hikaye...
İkinci olarak Murat ve Mine çiftini izledik. Onları da ilk kez birlikte bir performans sergilerlerken izledim. Genel hatlarıyla Murat benzer, coşkulu enerjisinde, Mine de kendi stilinde danslarını aktardılar.
3.olarak da konuk dansçı olarak Matias ve Ayşe'nin bana göre çok keyifli ve hoş danslarını izledik. Gerçekten enerjiye, akışa, uyuma ve dinamizme bayıldım. Yine kostümler de şahaneydi.
Renkler aynı notalardaki akışlar gibi, bambaşka bir algı sunuyor insana..
Bu performansları ve genel hatlarıyla sosyal dansçıları izlerken bir şey dikkatimi çekti,
sanırım bizim kültürümüze has bir şey bu, yaptığımız şeyleri çok tutkuyla yapıyoruz ve yoğun yaşıyoruz ya, biraz da fazla hissiyiz bunu da dansa taşıyoruz.. Örneğin Pugliese tandalarında ve bir çoklarında, bizim milonguerolarımız daha bir keskin adımlarla öne çıkıyorlar ve bazen vurguları çok yoğun oluyor. Yabancı olan milonguerolar ise sanki daha sakin bir enerjide, o yoğun ritmleri ve enerjiyi  daha farklı ifade ediyorlar ve birlikte dans ettikleri kadınla ortalarına ve  merkeze akıtıyorlar ve daha soft bir akışla ilerliyorlar gibi hissettim. Tamamiyle kişisel gözlemlerim...
Biraz da kültürel bir şey ya, bizde erkeklerin çoğunun ciddi bir sorumluluk yükleri oluyor ve her şeye hakim olma beklentisi ve ihtiyacı oluyor bazen. İşte bundan dolayı hepimiz bu rollerin, dansta izlerini yaşıyoruz Bunun yanı sıra, dünyaya çok iyi milonguerolar ve milongueralar  yetiştirdiğimiz de kesin ve bu da ayrı bir konu tabii...
Dolayısıyla keyifli bir festival akşamını daha bitirip, yağan yağmurun serinliğiyle Taksim sokaklarından yavaş yavaş meydana yürüyerek taksiye atlayıp evime ulaştım.
Pazar Günü, üzerimde ciddi bir yorgunluk vardı ama yine de milongaya katıldım tabii ki. Zaten biletimi bugüne kadar hiç yakmadım. Dolayısıyla aynı masamı-3 gün kapatmıştım ya aynı köşeyi- Eda'yla Yeşim'le Ertuğrul'la paylaşmıştım ilk iki gün, bu kez Banu ve Volkan'la paylaştım ve hem harika sohbetlerle, hem leziz çikolata tatlarıyla, hem de çok hoş sohbetlerle şenlendik yine...
Cumartesi  Günü, gecenin performansları için sunumu Özhan ve Silvina  esprili bir şekilde yapmışlardı. Cuma akşamı da başka bir arkadaş, şu an ismini hatırlayamıyorum. Bu geceninkini ise, Aslı gerçekleştirdi ve gerçekten renkli kostümü, gözlükleri, "siyasi" vurguları ve komik tarzıyla hepimizi güldürdü. Ee tiyatrocu olunca insan,  sağlam bir potansiyel  geliyor tabii...Ses sisteminden ötürü, hem müziklerde hem de konuşmalarda, bazen biraz yüksek volum görülse de, hoş dansçıları izleyerek içsel volumlerimizle dengeledik ses sistemini....
Eskişehir'den Koray ve Feza çifti hoş, zarif  performanslarını bizimle paylaştılar, sonra da Özhan ve Silvina farklı stil danslarıyla değişik bir çizgi oluşturdular. Zira performanslarını gerçekleştirirken gerçek ney sesini de duyduk.Bu da hoştu!
Yine bir çok keyifli danslar yaşadık gece boyunca, Dj arkadaşımız Halil'in hoş tandalarıyla ve Elina da bol bol fotoğraflarımızı çekti ama yine de geleneksel selfielerimizle bu tatlı anlarımızı fotoğraflandırdık.
 İlerleyen saatlerde ENTU grubu sahne aldı.  Ben yorgunluktan bitap düşmüş olduğumdan,  az bir süre dinleyebildim parçalarını  ve nispeten daha erkence ayrılarak,  festivali sonlandırdım.
Bir keyifli üç günlük dans serüvenimin ardından, tüm rüyalarıma kavuşacağım uykular alemine süzüldüm.
Bazen rüyalar mı daha etkili, günlük yaşamdaki yaşadıklarımız mı bilemiyorum, o da ayrı...
Bugün 19 Mayıs ve hepimizin Atatürk'ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı'mızı kutluyorum. Memlekette 3, 5 kişi kutlamayacak diye keyifsizlenmeyip, daha da coşkuyla kutlayalım diyorum bugünü.tüm ulus olarak!
Bakalım bugün de Armada'ya uzanıp, dans mı, yoksa "rest" mi  edeceğiz hala belirsiz  ama tüm cumhuriyet tarihimiz boyunca olduğu gibi, bu manalı günün, hepimize uğurlu ve aydınlık anlar, nesiller getirmesini diliyorum. Bolca dans edelim, ruhumuzu en yüksek duygularımızla, güzel niyet ve düşüncelerimizle en büyülü ufuklara taşıyalım ve göklere yükseltelim.  Tirteşimsel dansların içinde ışıltılar olup birbirimizle en güzel anlarımızı paylaşalım dostlarım.
Her milongada  görüşmek dileğiyle...


12 Mayıs 2014 Pazartesi

Bir haftada yedi gün varsa, her güne minimum bir milonga düşebilir, değil mi....;-)

Geçen hafta boyunca doğayla, kendimle, evle, işle, güçle "connected" olma durumum geçince, kendimi haftanın yedi gününde de, milonga yolculuklarıma adadım.
Pazartesi Armada, Salı Mekan, Çarşamba Porteno, Perşembe Point, Cuma 333 Maraton, Cumartesi Martı ve Pazar Ponte.
Yine tüm milongalar benzer seyrinde, bol keyifle geçti benim için. Yurtdışından ve yurtiçinden bir çok dansçıyla, farklı farklı Dj' lerin müzik seçkileri eşliğinde, bu yedi coşkulu milongada, tangonun dinamizminde buluştum ve dansın içinde yaşadığım tüm yoğun hislerime ulaştım.
Armada Otel yine her zamanki coşkusunda, güzel, kalabalık ve kaliteli bir kitleyle karşıladı bizi.. Oranın tüm sevdiğim milonguerolarıyla bolca dans ettim ve yine çok yoruldum. Hatta ayaklarımı hissetmez hale geldim. Ah bir durabilsem...
Zaten milonga öncesinde, Evrim ve Ralph'le Şili'ye ve Fransa'ya has en leziz kırmızı üzümler vasıtasıyla, harika bir şarap serüvenine katılmıştık benim cennetlerimden diye tasvir ettiğim Solera Winery'de. Diğer cennetim de Sensus'tur bu arada. Dolayısıyla üzümün getirdiği hoşlukla,coşkuyla,  aşkla, sanat kokusuyla ve lezzetle milongaya yinlenip, duyumsadığımız tandalarla gelen rondalarda, normalimizden daha bir hızla döndük sanırım...
Zaten hep dönüp durmuyor muyuz derim ya hep bu gezegende, galakside, evrende...
Her dönüş bir yolculuk,  bireysel ve  bütünsel dönüşüm zaten bana göre. Bu  konu ayrı bir felsefe malzemesi tabii ayrıca tartışırız..
Dolayısıyla Serdar Hoca'nın hazırladığı klasik Armada milongasına has tandalarında, Ferhat, Hakkı, Zafer Abi, Aziz Abi en hoş danslarımda beni yalnız bırakmadılar ve bir çok yabancı milongueroyla da yine keyifli danslara uzanıp, geceyi bana göre süper bir tatla tamamladım.
Bu arada değinmeden edemeyeceğim, yurdumda "dans edemeyen milonguera" sendromu olur zaman zaman ve pek mutsuz, asabi olabilirler dans edemezlerse gece boyunca...O zaman başınıza iş alırsınız...
İşin şakası bu ya, bir ara bu konuyla ilgili, stüdyo milongalarındaki-bazen süregelen- danstaki kısırlıkla ilgili bir kaç eleştride bulunmuştum. Çünkü pek dans edemediğinden yakınan bir çok iyi kadın dansçının ifadesini de dinlemiştim öncesinde. Elbette yapıcı bir eleştiri niyetiyle belirtmiştim gözlemlerimi o günlerde. Amaç hep güzel şeyler inşa etmek olsun.
Bunun yanı sıra, bir de yurdumda "cabeceo" yapamadığından-çünkü anlaşılmıyormuş- yakınan milonguerolarımız var; onları da dinliyorum."Gönül Abla Milonguera" lakabımı mazur görünüz bu konulara has sahipleniyorum. Tanıdığım çok iyi dans eden milonguerolardan- bir yığın yurtdışı festivallere ve maratonlara da katılırlar -Giuseppe, Tuncay ve bir çok değerli dost, çoğu milongalarda "cabeceo" yapamamaktan dolayı motivasyonlarının düştüğünden ve geceyi çok az dansla geçirmek zorunda kaldıklarından bahsetmişlerdi. Gözgöze gelmeyen kadınlar olduğu gibi, sadece cep telefonuyla ilgilenenler de oluyormuş. Oysa bir de ayağı ağrıyanlar vardır ya sıkça., hiç değinmeyeyim. Bir de başkasına sözü olanlar olur hep, o da ayrı bir mevzudur. Neyse, ben şahsım adına, bu konuda hiç sıkıntı yaşamadım. Beni tanıyanlar tahmin ederler zaten, gayet rahat cabeceo yapıp, sıkça  da dans ediyorum.  Hele bazı parçalarda kendimi durduramıyorum ve yakaladığım bir milongueroyla dans ediyorum.Kısmen kendime benzettiğim milongueralara "Dans Çılgını  ve Atmaca gibi İstanbul Milongueraları" lakabını takarım. Enerji hep tavanlarda bir yerde oluyor çünkü. Maratonlarda bile durmuyoruz, ne güzel!
 İşin esprisi bir yana, bolca dans etmek ve güzel sohbetler yakalamak bir milongadaki tatmini sağlıyor benim için. Herkese göre değişir tabii..
Salı Günü ise, Mekan milongasında gerçekten çok keyif aldığımı söylemeliyim. Enerjim çok düşük bir şekilde gitmeme rağmen, harika milonguerolara dans edip, Yusuf arkadaşımızın hazırladığı  tandalarla, o güzel  anların içinde, dinginliğe doğru süzüldüm ve terapi tadında bir rahatlama hissettim.
Can, Yusuf, Kadir ve bir çok yurdumun milonguerolarının yanı sıra İtalyan, Rus ve Amerikalı milonguerolarla da harika danslar peşpeşe gelirken, gecenin sonunda hoş bir keyifle geçen bir tango sohbetinin ardından-Aydın Hoca, Can, Berkay ile birlikte biraz tango kritiği yaptık-Ortaköy semalarıma kavuştum.
Düşünüyorum da, Türkiye'de dans eden insanların hepsi olmasa da sanırım çoğuı aşık bu dansa ve dolayısıyla en güzele, en iyiye,  en kaliteli, sıcak, hoş atmosferlere ulaşmak istiyor. Bu da tangonun gelişiminde, hepimizin katkısının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor bana göre.  Çünkü bu konu adına muhakeme yapıyoruz, düşünüyoruz,  bir takım kritikleri oluşturuyoruz, yaşıyoruz, değerlendiriyoruz ve nasıl daha iyiye ulaşacağımızı "beyin fırtınası" yöntemiyle bulmaya çalışıyoruz; vizyonumuzu ve beklentilerimizi genişletiyoruz...
Tango uğruna zaman harcamak ve kafa yormak hepimizn ikinci işi bana göre...Hepimiz çok içindeyiz bu dansın, inkar edemeyiz...Neyse konuyu uzatmayayım ve diğer milongalarımıza geçeyim.
Çarşamba Günü, Porteno milongasına katıldım ve yine çok güzel bir atmosferde geçti buradaki saatlerim. Yurtdşından gelen misafir bir Dj olan John, tandalarıyla geceye farklı bir renk kattı. Kendisinin tandaları eşliğinde gelen  keyifli danslarım, Metin-Cumparsitalı olan diyorum kendisine-, Mehmet Sinan, Ralph-hostlar-, Ongun-genç ve süper milonguero-, Çağatay ve oradaki bir çok milongueroyla daha şenlendi. Bunun yanı sıra İsabel, Pelin, Evrim, Didem ve Banu'yla hoş sohbetlerle de sıcacık bir milonga tadını yine tüm iliklerimde hissettim. Bu sıcaklık hissini gerçekten çok seviyorum.
 Çıkışta hoş bir sürpriz yaşadığımdan içten gülümseyerek eve döndüm.
Sürpriz ise şuydu;
 hiç tanımadığım gencecik bir delikanlı-kız arkadaşından ayrılmış gariban-çok kibar bir şekilde, bana çok güzel kokan bir gül hediye etti. İfade şekli çok zarif ve düzeyli olduğundan, gülü kabul ettim çünkü hiçbir rahatsızlık vermedi. Bilakis hoş bir his oluşturdu içimde. Zaten eve gelince de, tüm bu  güzel çiçek  kokusu sindi salonuma. Mis gibi bir bahar esintisi kıvamında...
Perşembe Günü, Point milongasına geçtim. Öncesinde, son dönemlerdeki favori mekanım olan Gezi İstanbul Cafe'de-2 kadeh şarap + 1 peynir tabağı promosyonu muhteşem-Aylin, Giuseppe, Tuncay, Fatih ve Berrak'la süper sohbetli bir tat yolculuğuna uzandık ve sonra Point'teki klasik yuvarlak masamıza yerleştik. O masayı yıllardır ne çok dostumla paylaşmışımdır. Her düşündüğümde gülümserim...
Güralp''in lakabıyla "Kızıl Saçlı Dj"  Serçin, güzel tandalarını ardı ardına sıralarken, ben de  "Hiperbolik Milonguero" lakaplı arkadaşım Giuseppe'yle, Ferhat'la-oranın müdavimlerindendir-, "Sn Salsa Hocam" Ertuğrul'la, "The King of the Waltz Tandas" Aziz Abi'mle ve yine bir çok yabancı milongueroyla-onlara henüz lakap takamadım, zamanım yetmedi- uçarak,koparak dans ettim ve gerçekten de,  harika bir gecenin tüm mutluluğu içimde, "Mr Şöför ve Kritik Uzmanı" arkadaşım Ogün'le leziz bir sohbet eşliğinde, köprümü selamladım.
Cuma Günü  ise yine duramadım-Duran Adam'lar var memlekette ama Duran Kadın yok; ben de hiç  olamadım zaten- maratona koştum.
"333'te sabaha kadar dans edeceksin Ebru "dediler ne yapayım,  kaçırır mıyım...Hemen erkenden gittim maratona. Mutluyum ki aşırı bir kalabalık da yoktu. Dolaısıyla Utku'nun hoş tandaları eşliğinde  Murat'la "Mr. Patron"  yumuşacık, keyifli bir dans serüveninin ardından, Yusuf'la-İzmir'in en iyi dansçısı diyorum ona çoğu zaman, biraz subjektiftir kuşkusuz-bol enerjili ve müzik yüklü danslara, Metin'le-333'lü olan, enerjik arkadaşımız-, Yalçın'la-bence en soft enerji veren milonguerolardan biridir-, Utku'yla yine yumuşacık ve süper tınılı, müzikal yolculuklu danslara kavuştum ve Deniz'le de-kendisini görünce hep psikodramaya başlasam mı artık diye düşünürüm ama hiç başlayamam nedense-. Sonlarda ise Ceren'le çok güzel bir tandasal yolculuğa uzandım yine çünkü muhteşemdi hissi, connection'u. Hatta dedim ki kendisine," Nasıl böyle dans edebiliyorsun anlayamıyorum Ciren. Şov yapmalısın artık Por Favor"  Zaten her dans ettiğimizde lead 'indeki yetkinlik karşısında dumur oluyorum. Etkileyici bir şey bu, bir dansçı için!
Tahmin edeceğiniz gibi, tüm maratoncular gün aydınlanınca kadar durmaksızın dans ettik keyifle ve eve bitik ve bol üzümlü döndüm.
Cumartesi Günü, Martı Elegante milongasında, her zamanki cam kenarındaki masamızı, Yusuf, Evrim, Didem, Ertuğrul, Yeşim'le paylaşırken, çok sevdiğimiz Dj arkadaşlarımız Ramo Go Go ikilisinin-çalacakları tandalarını o hoş güzel ses tonlarıyla belirtirler ya, çok mutlu oluyorum o zaman, çünkü sıradaki tandada ne geliyor biliyorum -harika tandaları eşliğinde, çok güzel danslarla coştumç.  Hatta "Sn Salsa Hocam" Ertuğrul'la salsa bile yaptım bir parça. Zaten pist de fuldü. Ne çok salsacı varmış camiada... Hepsinden öğreneceğim bu dansı azmettim  ama  en çok da Ertuğrul ve Giuseppe'den, çünkü bambaşkalar bu dalda. Yetenek daima konuşur.  En süper,  hiper hocalarım onlar şimdilik!
Çok keyifli danslarım  Yusuf'la Ertuğrul'la, Erdem'le, Galip'le ve Gökhan Abi'yle sürerken, Pugliese tandalarında bu kez de büyük bir kopuş yaşadım...Özellikle gecenin sonunda çalan, "yolluk" tanda,  Pugliese çıkıverince bittim, tükendim, eridim. Kuşkusuz muhteşem bir dans yolculuğu Yusuf'la sürdü de sürdü. Dolayısıyla, tüm enerjimi ve son nefesimi o tandaya ve süregelen dansımızın içine aktarım Müthiş bir haz ve coşkuydu...Sanırım Pugliese tandalarında kopmamak olanaksz benim için! Yine tatlı dostlar
ım Müge'yle, Aslı'yla "Yaşam Gurum"- Bize Tangoz festivalini de hatırlattı. Bu haftasonuymuş-Neşe, Türkan Abla, Ogün-ondan bahsetmeyince kızıyor, korkumdan yazıyorum- Eda, Aziz Abi,  Can, Doğa, Aycan, Aya, Sergülen Abla, Elif-kendisine kalpli çikolatalarımla aşk büyüsü yaptım, ihtiyacı olur diye bir gün; Müge'ye de- ve daha bir çoklarıyla karşılaşmanın, bu hoş anları, dansları, sohbetleri paylaşmanın keyfi üzerimde geceyi tamamladım. Yeşim çay içelim dediys de bitmiş olduğumdan ertesi gün  için ona "milonga sonrası çay ritüeli" sözü verdim. Sözüm sözdür bu camiada, biline...;-)
Pazar Günü, Ponte milongasına katıldım. Giuseppe'yle şarap peynir ritüeline erkenden başladık ve
Ayşe Hanım'ın yine harika Ariel Ramirez waltz tandalarında  tüm hücrelerimle içsel bir dans aşkı yaşarken, manzaranın büyüleyici güzelliği ve Gius'in komik sohbeti eşliğinde, milonganın keyfini sürmeye devam ettik. İlerleyen saaatlerde, Yeşim ve Yusuf geldiler ve masamız daha da bir canlandı, neşelendi..Sonra Dj değişimi oldu ve Burcu Dj koltuğuna geçti.  Güzel tandalarıyla, gece boyu bolca dans etmemize yardımcı oldu sağolsun. Gecenin enerjisi harikaydı! Kaliteli, hoş dansçıların olduğu bir kalabalık vardı. Yusuf, Ertuğrul, Giuseppe enerji yüklü dansları paylaştığım dostlarım olmakla birlikte, Kenan Abi'yle dans ettiğimiz üç tandalık muhteşem müzikal yolculukta tamamiyle koptum diyebilirim. Sanırım ikimiz de o kadar yoğun bir dans enerjisinin içine düşmüşüz  ki, diğer tandalar ne diye merak edip kazara beklesek, gece boyunca dans edebilirdik. Zaten bir keresinde, oradaki çok keyifle tandalarca dans ettiğim genç arkadaşım Mehmet Cemal'le, neredeyse bir on tandalık durmaksızın dans serüvenimiz olmuştu. İnanılmazdı! Duramamıştık ve bayılana kadar dans etmiştik.
 Bu yoğun dans uyumunu birlikte paylaşmak, tangonun büyüsü  diyorum ben çoğu zaman  ve bizi  bu dansa ciddi bağımlı kılan da bu paylaşım sanıyorum. "We are connected"
İlerleyen saatlerde, Özhan ve Eşref ikilisinin performanslarını izledik.
Ben zannediyordum ki Eşref, Özhan'ı havalara filan fırlatacak, ya da Özhan, Eşref'e parandeler filan attıracak  ama ikisi de girmediler bu klişelere. Anlaşmalı bir şekilde lead ve follow yaparak, birirlerini kırmadan, dökmeden, fırlatmadan, sade sade dört parça dans ettiler.
Ben en çok 4. parçalarını beğendim. Müzik harikadydı, ismini hatırlayamıyorum şu an, hatırlatan olursa memnun olurum.
Dolayısıyla yine harika bir geceyi daha sonlandırıp, en güzel dostlarla," milonga sonu sohbeti" yakalayacağımız bir Cafe'de soluklanarak, çay ve şarap partisiyle enerjimizi dengeleyip, yeni haftaya hazırladık.
Meydana kadar yürüdükten sonra,  taksilere atladık ve Taksim sokaklarını "hoşçakal"la uğurladık..
Görüldüğü gibi  tango dolu bir haftayı büyük bir keyifle tamamladım. Daha nice gideceğimiz milongalara olsun kısmet!
Tüm en büyülü, eşsiz milonga deneyimlerinde hepinizle buluşmak;  müziğin içinde huzurla yolculuk etmek, tango aşkının ve üzümün içinde yüzüp, en güzel sohbetlere uzanmak dileğiyle;
Hepinizi sevgiyle, saygıyla ve aşkla selamlıyorum dostlarım!




5 Mayıs 2014 Pazartesi

Değişik bir haftayla gelen, bir günlük bir milonga macerası bizimkisi...

Kış havası edasında başlayan hafta, beni bolca dinlenmeye sevketti bu kez. Bir de bahar moodu mudur bilinmez, doğa, minumum hareket etme isteği ama daha çok okuma hevesi, izlemediğim tüm Dvdleri izleme arzusu ve ev pikniğiyle süslediğim lezzetsel renkliliklerle dolu bir haftaya uzandım...Çok daha erken uyumak ve binlerce rüyayla adeta farklı bir boyutsal dünyada yolculuk edip, normal akışa belli bir oranda adapte olabilmek de bunlardan bazılarıydı kuşkusuz... Hiç şikayetim yok, çünkü inanın, bir hafta nasıl geçti anlamadım. Bazen deriz ya çok şey yaptım, zaman nasıl geçti anlayamadım. Bazen de az şey yaptığını sanırsın ama öyle bir yoğunluk hisseder ve yaşarsın ki, bu da deneyimlerin farklı farklı boyutlarla ifade edilmesi ve algılanmasıdır belki...
Günlerdir rüyalar aleminin etkisinden olsa gerek, deneyimin özünde ne olduğunu düşünüp, bunun rüya, ilüzyon ve gerçeklik üçlemesi olduğuna kanaat getirdim bugün aslında. Çünkü öyle bir şekilde haftaya başladım ki, sanki bambaşka bir yolculuğa çıkıp, bir yığın uçsuz bucaksız coğrafyada kendime ait izleri bulup, dönmüş gibiyim. Hissini tarif etmek çok zor...Belki bir çok "connection" un ve "abrazo"nun içine dalamamış olsam da, bu kez öyle bir içsel "connection"la yoğunlaştım ki, etkisi bazen hiçbir şeyle ölçülemez.
Sonuç olarak tango aşkıyla yanıp tutuşur bir halde gözlerimi açtım bu Pazartesi sabahına diyebilirim Akşamında gideceğim Armada milongası içinse, şimdiden bacaklarım masa altında boleo filan yapar halde, bol heyecan yüklü bir durumdayım...Evet abartmıyorum o derece bir özlem bu...
Tüm hafta içi günler, park yürüyüşleri, ev piknikleri, güzel sohbetler, kitaplar ve Zorlu'da eşsiz ama malesef İngilizce olan Notre Dame müzikali- Bu müzikal bir "Cats" müzikali olmadığına göre mutlaka Fransızca olmalıydı. Hatta olmazsa olmaz ki, hala şok var üzerimde dille ilgili-seyri, bolca uykuyla geldi geçti. Buna rağmen en az benim kadar tango aşkını yaşayan bir çok arkadaşımın olmasının şansıyla öğrendim ki, Armada, Cumparsita, Mekan, Porteno, 333, Point, Martı, Ponte ve bir çok milonga yine çok keyifli geçmiş. Dünya Dans Günü'nü herkes dans ederek kutlamış. Ben de çiçeklerle ve böceklerle dans ederek kutladım, ama hiç şikayetçi değilim çünkü şu anki heyecanımı oluşturan temel unsur, bu doğayla bütünleşme ihtiyacımdı sanıyorum...
Cumartesi Günü ise, şeytanın bacağını kırıp ve tüm tembellik isteğimi göz ardı edip, Utku ve İris arkadaşlarımızın ekip arkadaşlarıyla organize ettikleri Taşkışla'daki milongasındaydım. İTÜ yıllarında burada farklı etkinliklere dahil olduğumdan, bu binanın benim için  özelliği, anıları ve dolayısıyla hissi çok başkadır. İçinde çok farklı hissederim, o yüzden kaçıramazdım buradaki milongayı....
 Elbette öncesinde Gezi İstanbul Cafe'de harika bir promosyonlu şarap-  yanında bu kez peynir yerine meyveyle- lezzetimle dolup, bolca enerji toplamıştım tahmin edeceğiniz üzere...:-)
 Milonga bana göre çok keyifliydi çünkü, hoş bir katılımcı kitlesi vardı her şeyden önce. Dj koltuğunda, hepimizin yakınen tanıdığı Ramo, Go Go ikilisi yine harika tandalarıyla, anı doyasıya keyfiyle, coşkusuyla yaşamamızı sağladılar, sağolsunlar. Dolayısıyla en hoş danslarım peşpeşe Kadir'le , Onur'la, Can'la, Gökhan Abi'yle, Zafer Abi'yle ve bir çok milongueroyla gelirken, yüksek ışıklandrımaya-ışıkları kıstırmayı düşündük bir çok arkadaş ama kimse bir icraatta bulunmadı..:)- ve şarap olmamasına rağmen-çünkü üniversitelerde artık malesef içki satışı yasak, bu üzüm bile olsa ya, ama yine de Utku'dan bir dahaki sefer için kırmızı şarap satışı sözü aldım ya da olmadı, yanımızda getireceğiz artık- kendimi yine o çok sevdiğim tango müziğinin içinde hissettim. Gecenin ortasında da stage tango şovu seyrettik müthiş bir Arjantinli çift olan Fernando ve Sol'den. Zemin taş olmasına rağmen, çeviklikleri ve figüratif yetkinlikleri görülmeye değerdi. Dolayısıyla enerji yüklü performanslarını tutkuyla paylaştıklarından, bolca da bis aldılar...
 Elbette gece boyunca, bir süredir görmediğim bir çok dost simayla buluşurken ki, bunlardan biri benim çok sevdiğim Bossa Nova vokallerinden, çok sevdiğim arkadaşım Aylin yani "Susana Damas"-konser versinler diye sürekli başının etini yiyorum, hayranları olarak-Tuncay, Berrak, Didem, Bilge-yine çok özel bir vokal, Jazz söylesin diye hep ısrarlarım oluyor kendisine-, elbette Neşe, Akın, Gökşen, Özle, Alp, Zerrin ve bir çok ismini sayamadığım dostla buluşmanın etkisi ve tüm dansların enerjisi içimde, beklenilenden biraz daha erken bitmesinden ağlamaklı olduğum bu güzel milongayı Ralph, İsabel ve Didem'i kapsayan güzel bir araba sohbetiyle evlere yolculuk ederek tamamladım ve Ortaköy semalarımda o çok sevdiğim gecenin sessizliğiyle derinleştiğim, özel, derin, dingin anlarıma kavuştum. Rüyalarıma dalmadan önce de, bana göre terapi kovamındaki sesiyle geceye çok yakışan, "Norah Jones"'un parçalarını dinlemek de muhteşem geldi elbette...
Dolayısıyla bir güzel hafta böyle geldi geçti dostlarım. Kısacık gözüken ama upuzun bir yolculuk kıvamında...
 Hepimize tüm bahar kokuları içimizde, rengarenk ve harika sürprizlerle dolu bir hafta diliyorum. Bu hafta bir çok süper Dj'in konuk olduğu milongalara ve harika bir maratona katılacağım içinse şimdiden heyecanlıyım...
Hepinizle en güzel tınılarda buluşmak, en eşsiz frekanslarla uçuşmak, en güzel tandalarla olağanüstü connection'larla bütünleşmek, en hoş sohbetlerle karşılaşmak ve dünyadaki her bir coğrafyada, en güzel tangoya dair anlarda buluşmak dileğiyle...