13 Ekim 2016 Perşembe

Bir sosyal dansçı ne ister?
Kendimi, gözlemlediğim,dinlediğim sosyal dansçıları ve bir çok dostumu baz alarak bir kaç cümle aktarmak istedim.
Her şeyden önce huzurlu bir ortam ister,
İnsanların birbirini saygıyla, sevgiyle, gülümseyerek selamladığı bir ambiyans ister,
İyi dansçı dostlarıyla pistte özgürce ve kimseye çarpmadan dans etmek, huzurla rondada bütünü hissetmek ister,...
Sevdiği dostlarını, ortak dili konuştuğu insanları görmek ister,
Farklı stillerde bir çok dansçıyı da izleyebilmek, uygun bir tanda yakalanırsa dans edebilmek ister,
Tandalarca aşkla , ruhla dans edebilmek, yeri geldiğinde soluklanmak ve masadaki dostlarıyla gülüşmek, sohbet etmek, sevdiği içecekleri ve yiyecekleri tadımlamak ister,
İş stresini milonganın dışında bırakmak ve bir kaç saat de olsa, sorunsuz, sorgusuz, sebepsiz uçuşmak ister.
Sosyal dansçı bir bütüne ait olmak ister, içinde mırıldandığı parçayı tüm enerjisiyle zemine aktarmak ister....
Tüm organizatörler, organizasyonlar, festivaller ve maratonlar ne mi ister?
Başta sosyal dansçının katılımını ister!
Çünkü bu dil konuşuldukça artar ve farklı seslere olanak sağlandıkça gelişir, ilerler, renkli bir tada ulaşır. Aksi durumda sosyal dansçılar azalır, azalır ve seviye gitgide düşer. Eğitmenliği ya da profesyonelliği seçmeyen sosyal dansçı büyüyemez, gelişemez. Bu da dansın körelmesine ve duraklamasına sebep olur.
Bugün yabancı dansçıları  yine çok özlediğimi farkettim. Çünkü o zaman her milonga bambaşka bir ritme bürünüyor diye düşündüm. Hepimizi ciddi anlamda motive ediyormuş bu renklilik ve çok seslilik gerçekten!
Sonra sabah uyandığımda düşündüğüm şey aklıma geldi,
Hızla hiç istemediğimiz bir rejime doğru ilerleyen yurdumuzda tahammül edemediğimiz her şeyin nasıl da günlük yaşamımız haline geldiğini tekrar tekrar irdeledim...
Ciddi sıkıntılarımız varken tek derdimiz bu mu diye yine düşündüm. ama farkettim ki, hepsi birlikte işliyor. Her şey renklilikle, çok seslilikle, gelişimle ve bütünlükle var!
Yine de yurdumda sanata, tangoya, dansa, müziğe ve gelişime katkısı olan tüm emekçilere teşekkür etmek isterim. En azından hala yurdumda her gece bir çok insan özgürce dans edebiliyor ve seçimlerini özgürce yaşayabiliyor!!

20 Haziran 2016 Pazartesi

Hepimiz kendimizi arıyoruz, yansılamalarımıza tutuluyoruz, yakın frekansımızdakilerle olağanüstü yolculuklara çıkıyoruz, dostluklar oluşturuyoruz. Güçlü bağlarımız bizleri bu yaşama en çok bağlayan sebeplerden biri olurken,  çoğumuz kendimizi yansıtan, ilgimizi çeken projelerle yaşamlarımızda mana buluyor, seçimlerimizle mutluluklara kavuşuyor, aşkın derinliklerine, yolculukların büyüsüne kapılıyoruz. Bunun yanı sıra da, zaman zaman dünyamızın, ülkemizin olumsuz gidişatından da gerçekten ciddi endişe duyuyoruz. Hayatta her şey gibi yaşanılan her rengin, duyguların, düşüncelerin ve yaşamların da zıtları, zıtlıkları mevcut. Cihangir gibi İstanbul'da sayılı sayılabilecek bir merkez noktada, Ramazan'da içki içilmesine şiddet içeren bir tepki  ile dün yapılmış olan korkunç bir saldırının yankısıyla bocalıyorum. Kendi ülkemde yaşayamaz bir hale gelmekten korkuyorum, nerede yaşamak isterdim diye kafamda hayaller oluşturmaya çalışıyorum ama yine de ülkeme duyduğum derin sevgiyi düşünüyorum. Bir yandan bugün Babalar Günü. Babalarımızın hayatlarımıza olan derin etkisini düşünüyorum, derin hislere kapılıyorum.  Biraz değişik ritmlerle uyandığım bu yeni günde aile evimde öğrendiğim şeyleri, değerleri, gerçekleri düşünüyorum.
Ailemin içindeki dört birey olarak hepimiz birbirimizden tamamiyle farklı yapılarda insanlarız. Elbette benzer  değerlerimiz ve duygularımız olsa da hepimizin tutkularının birbirinden oldukça farklı olduğu bir aile ortamında yetiştim. Babamla yaptığımız fikirsel tartışmaları hatırladıkça ona bugünümde de teşekkür etmeden duramıyorum ve kendisini bir kez daha rahmetle anıyorum.En farklı fikirlerimi bile dinlediği, tamamiyle benden farklı düşünse bile düşüncelerime hoşgörü gösterdiği, saygı duyduğu için.
Babamla konuşamadığımız bir zaman hatırlamıyorum aslında. Bilakis konuştukça daha da derin bir anlayışa açıldığımızı, birbirimizi daha da tanıdığımızı içimdeki tüm sevgimle anımsıyorum. Sonra ablam geliyor aklıma. Birbirinden bu denli farklı iki kızkardeş bir evden nasıl çıktı diye düşünür durursunuz. Elbette uzun sofra sohbetlerini ve tonlarca bardak içilen çay ritüellerini unutmamız hiçbirimiz için mümkün değil. Uzun yıllar şan eğitimi aldığı için müziğe de oldukça duyarlıydı. Hepimiz de öyleydik, müziğe aşıktık. Onun sesini ilk dinleyen kişi de hep ben olurdum. Nasıl oluyor, detone oluyor muyum diye sorup dururdu. Ben de fikrimi söylerdim bilir bir edayla ve ne duyduğumu, ne algıladığımı ona dürüstçe söylerdim ve elbette İstanbul Avrupa Korosu'nda bulunduğu yıllarda Aya İrini'de ve bir çok büyülü mekanda da coşkulu, etkileyici konserlerini de büyük bir sevgiyle izledim. Hey gidi günler!
 Yaşamımda müziğin renklerinden biri de ablam olmuştur. Belki ben de onun için öyle olduğumdan mıdır bilinmez ama muhtemelen bu yüzden yaşamlarımızda, seçimlerimizde, yollarımızda, ifadelerimizde nice şeyler çok çok değişmiş olsa da yine de bir müzik eserini bana yollamayı ve çok sevdiyse illa dinletmeyi çok ister. Çünkü paylaşırız müziği, geçmişte olduğu gibi şimdimizde de notaların sihirli yolculuğuna ve transına kapılırız...
Anneme gelince doğa sevgimi en güzel ve derin soluklarda paylaştığım insanladan biri oldu hayat  boyu. Onun yanında kendini rahat hissedemeyen bir insan olduğuna ihtimal vermem; hiç görmedim. O kadar koşulsuz bir sevgi sunar ki, şaşırır insanlar.  Hiç germez, anlamaya çalışır. Münakaşa sevmez, güzel tatları, lezzetli sofraları, sevgi dolu ifadeleri paylaşmayı sever. Benim yurtdışında olduğum dönemde inanılmaz yağlı boya resimler yapmış ve hepsini geldiğimde birer birer görmüş, gerçek bir şoka uğramıştım. Hem çok şaşırmıştım, hem de çok gururlanmıştım. Yemyeşil gözlerinin derinliklerine bakıp onu içten tebrik etmiştim!
 Sanki resim yeteneği onca yıl o zamanı beklemiş gibi...
Arzu ettiği eğitimi genç yaşlarında istediği oranda yakalayamamış olsa da ilerleyen yaşlarında dışarından iki üniversite bitirerek bir çok  gence iham olmuştur. Hatta arkadaşları arasında çok sayıda genç insan vardır. Babamın şiir yazma ve bunu eşsiz bir ses renginde, duygu yoğunlukta bir tonda paylaşımı da hayat boyu ona dair hatırlayacağım şeylerden biri olmuştur. Zorlu bir Türkiye sürecinde en farklı yanlarımızı da konuşabildiğimiz bir çekirdek aileye sahip olduğum için şanslı olduğumu hayat boyu hissettim. Çünkü fikirlerinden, yaşamlarından, farklılıklarından ötürü kimseye kin gütmediğimi düşünüyorum!!
Cihangir'deki saldırının dinle, inançla ilgisi olmadığı açık. Bu halk arasındaki kinin, nefretin, saygısızlığın, sevgisizliğin, hoşgörüsüzlüğün bir yansıması... Elbette yıllar boyunca gururlandığım bir kültür, sanat merkezi olan şehrim, İstanbul'um ve ona duyduğum aşk yaşadığımız son dönemde bir hayli incindi. Kentimi, ülkemi ve buradaki  insanları tanıyamaz oldum. Cehaletin çirkin saldırısına karşı yoğun bir acı hissediyorum bugün de...
Şimdi bu sabah uyandığım saatleri anımsayınca, yine de ne hoş bir duyguyla uyandığımı anımsıyorum. Çünkü o kadar olağanüstü bir rüyalar bütününün içine dalmışım ki, uyandığımda uzun süre gülümsedim. İşte yaşamımızda sadece "uyanık" olmadığımız "uyur" saatlerde bulunduğumuz zamanlardaki realitelerimiz ve yaşadıklarımız bizi nasıl mı etkiler ...?
Akşam saatlerine kadar beni mutlu edebilen bir etki sadece bunlardan biri. Rüyaların farklı bir yaşam boyutu olduğundan kesinlikle eminim aslında ve o kadar az şey biliyoruz ki rüyaların derinliklerinin hakkında,  Bu nedenle olsa gerek uykuyu bir çok insan kısıtlama uğraşında. Malum iş güç, yoğun şehir yaşamı, yetişmeyen her şey için uykuyu kısmak gerek mantığı...Oysa belki de en büyük mantıksızlık ve eksiklik onun yetersizliği çünkü tüm ruh haliniz, sağlığınız, gücünüz, enerjiniz onun tamlığına ve yeterliliğine de büyük oranda çok bağlı!
Hoş şu hayatta son nefesimize geldiğimiz an neyi yetiştirmiş oluruz o ayrı. Her şeyi yetiştirip de bu diyardan anca öyle göçen bir insan hiç görmedim. Elbette anlar sonsuzdur söylemimi yenilerim. Sen sonsuzluğu seç, yetişmeleri bir yana bırak ve şehrini önceden olduğu gibi yaşama arzularına, rüyalarına dal!
Fikir farklılıklarına saygı duymak bizi olgunlaştıran yegane şey. Her tür duyguyu yaşayıp, üstesinden gelebilmek de bu yaşam yolculuğunda bizleri en çok büyüten şey. Hisler olmadan insanın olgunlaşmasının mümkün olduğunu sanmıyorum ve yaşanmışlıklar olmadan da insanın bir şeyleri gerçekten bilebilmesinin mümkün olduğunu da düşünemiyorum Öğrenim dolu şu yaşamda yine de deneyimlerimiz farkındalığımızı oluşturan en büyük gerçek. Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı derler ya.. İkisi de derim, ama çok yaşayan mı bilir, yaşamları sadece gözlemleyen, izleyen mi ya da sadece anlamaya çalışan mı dersek, daima yaşayan derim. Farklılıklara saygı duyan kişi, kişiler,  kendi içlerindeki ritmlerle cesurca  tanışanlar, buluşanlardır. Bu nedenle dünkü saldırı özünde hepimize okkalı bir tokat çarptı! Ülkemizdeki gericiliğin ve faşizmin tüyler ürperten nefesi, bizim nefessizliğimiz haline dönüştü... Elbette daha nice korkunç olay var ama onları yazacak ne sözcük, ne sayfa yeter diye düşünüyorum...
Tangoya gelince, yaşamımda tüm ritmleri deneyimlediğim bir boyut ve yaşam boyu özlemini daima çekeceğim müzikal bir hareket, ifade diye düşünüyorum. Onun vasıtasıyla ruhsal anlamda aldığım yolu, duygu yoğunluğu ile birlikte yoğun muhakeme akışındaki algı genişlemesini belki de hiçbir şeyde yaşamadım. Doğa, deniz, aşk hariç!
Geçmişten günümüze kadar beni ben yapan nice farkındalıklar sağlayan, yoğun deneyimlerle birlikte çok ince frekansları ve zorlu parkurları bile günyüzüne çıkaran bir dünya olmuştur tango yaşamımda. O yüzden hayatım boyunca tangoyu ne oranda yapabilirim  onu bilmek zor ama  hayatımın, kalbimin, ruhumun her zaman içinde, güzel bir köşesinde olacak!
Hal böyle olunca bir süredir gidemediğim milongalara bu hafta güzel bir balıklama dalış yaptım ve Perşembe Günü Para Bailar milongasına katıldım. Academia Stüdyosu'ndan içine girer girmez tangoyu ne denli özlediğimi tüm derinliğiyle yeniden hissettim ve yine ilk abrazomla birlikte en yoğun bulutlara, sınırsız yüksekliklere doğru yükseldiğimi hissettim. İçimdeki duygu çok hoştu ve festival havasındaki bu milongada bir çok farklı dansçıyla dans etmenin keyfini yaşarken özellikle İtalyan dansçı dostumuz ile olan dansımızın his yoğunluklu akışında İstanbul'umun o özlediğim internasyonel milongalarına bir an için yeniden kavuştuğumu hissettim. Performans yapan Marmaris'ten gelen Ali Kemal Özkan & Züleyha Özkan çiftinin sade, his odaklı bir izlenim veren, müziğin yoğunluğunu yakalayabildiğim  danslarını keyifle izledim ve "La Cumparsitta"yı duyar duymaz, Hugo Diaz hayranı olabileceğini düşündüğüm DJ Vassili Notis'in  katılımcılara gülümseyen bakışlarını hissederek geceyi mutlulukla tamamladım.
Bu arada Academia Del Tango stüdyosunun yeni halini de çok beğendiğimi ifade etmeliyim.Mekanı daha da genişlemiş bir his sunan bir dizayna bürünmüş. Havadar atmosferi ile birlikte - klimalar candır-  duvarlarında renkli aksesuarla süslenmiş ve hoş ışıklandırmalarıyla renklenmiş çok keyifli ve konforlu bir hal almış. Bu değişimden kendi adıma çok hoşnut kaldığımı belirtmeliyim. Ellerine sağlık arkadaşlarımızın!
Cuma Günü İstanbul Tango Maraton etkinliği için Innpera'daydım. Büyülü ay manzarası eşliğinde, püfürtülü geniş teras havasının içinde karşılaştığım milonguerolarla keyifle dans ettim. Bir kaçıyla ise gerçekten yoğun tango duygularına eriştim. Yabancı katıımcıların bir hayli eksildiğinin gözlerden kaçmadığı bu etkinlikte ülkemizdeki korkunç politik müdahalelere ve terörün tüyler ürperten şiddetine rağmen internasyonel etkinlikler organize etmeye çalışan tüm dostlara, organizatörlere de  teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım. Ülkenin gidişatından hiç memnun olmasalar da, yaptıkları çalışmalardan vazgeçmedikleri ve bir şeyler üretmeye, oluşturmaya odaklanabildikleri için. Bu dönemde bir çok organizasyonda yabancı dansçıların katılımını sağlamak oldukça zor. Yerli dansçılar bile Taksim'e çıkmaya çekinir olmuşken, yurtdışından  gelecek katılımcılar böyle kaotik bir ülkeye gelmek yerine,ziyaretlerini iptal ediyorlar. Yine de bir çok maraton ve festival programları anons edildi, yapılıyor ve yapılacak. Hepsinin arzu ettikleri başarıyı kazanmalarını yürekten diliyorum ve kentimde olduğum sürece  bir çoğuna katılmayı arzu ediyorum.
Cumartesi Günü yorgunluğa ve ayın büyülü  güzelliğinin üzerindeki etkisine yenik düşerek maratonu pas geçtim. Ortaköy'ümde dingin ama mutlu bir akşam yaşadım.
Pazar Günü Ponte'mizde keyif, dostluk, sevgi dolu bir gece daha yaşadık. Sevdiklerimizle buluştuk, derinlikli, neşeli, renkli danslarla coşkulandık. Dos Ufos olarak Hakkı'yla, Ayşe'mizle, tüm sevdiğimiz dostlarımızla müziği ve tangonun hepimizi birleştiren yolculuğunu doyasıya paylaştık. Bu hoş mekanı bir de dolunay manzarasıyla buluşturan görünümünde dolunayın güzel ışığını seyre daldık, muhabbetlerimizde bu eşsizliği sık sık andık. Doğduğumdan beri aşık olduğum kentime bir kez daha bu ışıltısıyla yeniden baktım ve akşam mekana gelirken tomaların ve bolca polisin İstiklal Caddesini, Beyoğlu'nun ara sokaklarını doldurduğu görüntüsüne tezat bu  süreci neden yaşamak zorunda kaldığımızı düşündüm durdum. Böyle eşsiz güzellikteki bir ülkenin, bu denli büyülü bir şehrin en güzel ritmlerini sunamaz hale gelmesi içimi acıttı Yine de rozemi yudumlarken yine de bulunmaktan çok mutlu olduğum bu tango dünyasında  yaşadığım ve tattığım tüm güzelliklere gece boyunca kapıldım. Milonganın bitişiyle hepimiz evlerimizin ve bizi biz yapan dünyalarımızın yolunu tuttuk...
Herkes yaşamını kendi ışığı, renkliliği, potansiyeli ve ruhunun frekansı oranında yaşar. Hepimiz  kendi potansiyelimiz, cesaretimiz, özgürlüğümüz kadar severiz. Her birimiz esnediğimiz oranda gelişir, yükselir, limitlerimizi seçtiğimiz oranda aşarız. Günün sonunda hepimiz  paylaştığımız oranda  mutlu oluruz. Yaşamı, sevgiyi, müziği, dansı, işi, yolculukları, gezileri, sohbetleri sevgiyle paylaştığımız oranda büyürüz, kendi kendimizi gerçekleştiririz.
 O halde muhteşem, sevgi dolu bir hafta diliyorum hepimize ve adım adım gerçekleştirdiğimiz, bizi biz yapan her sürece, deneyime, yolculuğa selam ediyorum!


30 Mayıs 2016 Pazartesi

Herkes kabı kadar su taşır, kalbinin genişliği kadar sever. Hem kalbini mümkün olduğu kadar sevgiye açıp, genişletirken, hem de kabını yaşam içinde daha da büyütürse insan, yaşamında deneyimlediği her şey ile birlikte algı zenginleşiyor, derinleşiyor. Yani gerçek manada sevmek enerjiyi yükseltiyor ve ruhunuzun yükselmesinden korkmadığınızda ve elbette bu yüksek frekansın düşmesine sebep olmadığınızda, kendinize adım adım daha da yaklaşıyor ve tüm çok boyutlu varlığınıza ulaşıyorsunuz....
Enteresan, coşkulu, hüzünlü, muhakemeli bir hafta geçirdim geçtiğimiz yedi günlük süreçte. Öncelikle çok yakın bir akrabamızı, kuzenim diyebildiğim Banu'yı amansız bir hastalıktan ötürü kaybettik. Yaklaşık bir yıl önce sapasağlamken, minik bir rahatsızlık sonucu gittiği hastanede pat diye kanser teşisi konmuştu kendisine ve aldığı kemoterapi dahil tüm tedaviler yaşamda kalmasına olanak sağlayamadı, 42 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bu durumu bir kaç gün öncesinde rüyamda iki kez gördüğüm için sonucu bekliyordum. Yani Banu'nun bir ışık olup bu yaşamsal döngünün ötesine bir yerlere yolculuk edeceğinin farkındaydım!
Öncelikle annesine, babasına, kızkardeşlerine, oğluna, eşine, tüm dostlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.Çok acılı ve zorlu bir sürecin içindeler, içindeyiz. En yakınkarını kaybetmenin acısı kolay aşılabilir bir deneyim olmuyor malesef ama zaman ve kabul her şeyi normale yakın akışına ulaştırıyor, hayatı devam ettiriyor....
Cenazesi Çarşamba Günü öğle namazıyla kaldırıldı. Oradayken ölümün, yaşamın farklı bir boyutu olduğunu düşündüm aslında. Sanki aynı zamanın farklı realitelerindeler ve frekanslarındalar gibi...
Banu'cuğumuzun güleryüzlü bir fotoğrafı tüm sevenlerinin hafızalarında onun güzel enerjisini yeniden canlandırdı ve amansız hastalığına rağmen sevgi dolu yüreği, ışık saçan duygu ve düşünceleri anılarımızda ve yaşamlarımızda sonsuza dek saklandı. Elbette çok yakınlarını kaybetmiş insanlar buna benzer bir zorlu süreci ve acı dolu duyguların zorlayıcı etkilerini gayet iyi bilirler. Yaşamın özünde neyin değerli olduğunu düşünür dururlar. Özellikle de kaybın hemen ardından bu çok olağan bir süreçtir...
 Benim yaşamımda tüm kaybettiğim yakınlarımdan sonra farkettiğim şu oldu;
İnsanlar son anlarında temelde bir tek şeyi anımsıyorlar. Kimleri sevdiklerini, onların içten gülümseten şeyleri, sevgi dolu  paylaşımların yoğunluğunu ve sıcaklığını... Sonra da huzurla akıyorlar diğer boyuta ve ritme doğru....Ritmin bittiği yerde başlayan bir ritm mi ki bu bilinmez...
Yani ne göz kamaştırıcı zaferler, ne kocaman başarılar, büyük kazançlar, zorlu mücadeleler, renkli seyahatler, ne de pek meşgul oldukları aktiviteler o son noktada insanın hafızasından yansıyor. Gerçek manada sevdikleri ve kalben yakın oldukları kişiler, en yakınları gözlerinin önüne geliyor.
Yaşamlarında çok yakınlarını kaybetmiş olanlar  buna benzer şeyleri gözlemlemiş ve yaşamış olabilirler. Hiçbir şeye ve en başta da ölüme isyan etmemeyi insan zamanla öğreniyor. Hayatın içinde şok olmamayı, hiçbir şeyin sonsuza dek orada olamayacağını, yaşamın anlarla sonsuz, saatlerde sonlu olduğunu, sevdiklerimizin yaşasalar da yaşamasalar da ömürboyu anılarımızla yaşadıklarını, hayatımıza teması olan her insanın içimizde farklı devreleri harekete geçirdiğini ve sebepsiz olmadığını, üzüntünün, acının bir ötesinin kabul, akışa, yaşama güven olduğunu, dostların acılı anlarda minicik hareketlerinin, iç yatıştırıcı cümlelerinin ne denli mühim olduğunu, bugün yaşarken yarının garanti olmadığını, insanın yaşadığını anlaması için gerçekten çok sevmesi gerektiğini öğreniyor insan. Bunları ruhsal sürecinde yaşamındaki öğrenimlerin en tepesine yerleştirdikten sonra da yaptığı her şeyde en mühim şeylere odaklanıyor. O da benim öğrenimlerimde sevgi oldu!
Yani ölüm yokmuş gibi yaşamak değil ama ölümün hepimizin gerçeği olduğunu bilip ve bunun çok farkında olup sevgi dolu bir yaşam ve paylaşımsal derinlik kurmak tek  önemli  olan şey belki de...
En azından hepimiz bir gün bu dünyadan göç ettiğimizde, geride ne bırakıyoruz dersek,
 kalplere sevgi dolu dokunuşlar ve bazı ürünler dışında pek bir şey değil neticede!
Bu nedenle yaşadığımız yaşamlarımızın en mühim olan ifadelerine odaklanmak uzun zamandır benim en büyük gerçeğim. Hal böyle olunca da, cenazeden dönüp, işlerimi hallettikten sonra Spontan Bir Çarşamba Milongası organizasyonumuz için Ayşe Tünsoy, Hakkı İnce ve bendeniz Ponte'de buluştuk. Üçümüzün müziği ve tangoyu yaşayış ruhunu yansıtan müzik seçkimizle keyifli,derinlikli ve yoğun paylaşımlı bir gece yaşadık. Kalabalık olmasa da güzel insanlarla bütünleşmiş bir gecede, yoğun paylaşımlar, nefis danslar ve eşsiz sohbetler olmaması mümkün olur muydu...
Berkay da  gecenin sonunda seslendirdiği derinlikli şiirlerle sohbetimize renk kattı.Yeni yaşını tekrar kutluyorum. Bol dans, şarap ve kedi hayatından eksik olmasın! ;-)
 Gece yanımızda olan ya da  gelemeseler de kalbi bizimle olan tüm dostlarımıza da ayrıca sonsuz teşekkürler! Onlarla dopdolu olan hayat, bambaşka tınılarını tüm yaşamsal renklerimize sevgi titreşimleriyle harmanlıyor...
Perşembe Günü oldukça yorgun olmama rağmen yine de Point'e gittim ve renkli bir kalabalığın teras havasıyla birleştiği bu hoş ambiyanslı milongada güzel danslarla, ilgi çekici sohbetlerle dolu bir gece daha yaşadım. Dj Serçin Bediroğlu' nun sevdiğim, keyifli tandalarıyla birlikte duygulu ve kaliteli danslarla coşkulu bir şekilde geceyi noktaladım.
Cuma Günü, Büyükçekmece Dalyan Sanat Cafe'deki Milonga Confortable'mizde Dj Ayşe Tünsoy dostumuzun renkli enerjisiyle ve şahane tandalarıyla sevgi dolu, dostluğun, keyifli, renkli dansların, eğlenceli sohbetlerin hakim olduğu muhteşem bir gece yaşadık. Dinamik danslardan terlediğimizde, dışarı çıkıp muhteşem bahçesinde ada hissini solurken, güzel manzarasıyla hoş hissiyatlara kapıldık ve içeceklerimizi yudumladık. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar  da herkes bolca dans etti ve hatta milonganın bitmemesi için oldukça uğraş verdi. Bu da keyfimizi arttırdı!
Dolayısıyla milongaya girişin, gidiş- dönüş servislerinin tüm dansçılara, dans gönüllülerine ve meraklılarına ücretsiz olduğu yurdumun bu tek milongasında hafızalarımızdan silinemeyecek mutluluklarla geceyi noktaladık ve Ayşe'ciğimle de İstanbul yolunu tutuk! :-)
Cumartesi Günü herhangi bir milongaya katılamadım, çok yorgundum lakin Brüksel'den gelmiş olan çok sevdiğim dostum Yeliz'ciğimle Beşiktaş'ta bir şeyler içelim dedik. Sonra ne mi yaşadım derseniz, işte özeti:
"Bugün enteresan bir şey yaşadım. Uzun süredir göremediğim çok sevdiğim Yeliz'ciğimle buluşmayı planlarken ve tam ne zaman buluşacağımızı belirleyemediğimiz bir andayken yolda karşılaştık. Sonra Beşiktaş'ta sahilde oturalım da biraz sohbet edelim dedik, lakin ben gördüğüm manzara karşısında oldukça şaşırdım. Ortam çok pisti; yerler çekirdek kabukları, ismarit, bolca bira şişeleri ve her tür çöp doluyken gençler yerlerde oturmuş çekirdek çitliyor, midye dolma yiyor, sohbet ediyor ve bira içiyorlardı. Hatta müzik yapanlar bile vardı. Biraz yaşlandığımız için midir yoksa son dönemlerde özellikle doğayla çok haşır neşir olduğumuzdan mıdır nedir bilmiyorum ama bu çöplük içerisinde insanların birbirleriyle nasıl bir bağlantı kurmak istediklerini düşündüm durdum. Çok sevmeme rağmen arkadaşımı, uzun süre kalamadım orada ve eve de geçmem gerekiyordu o ayrı lakin, en son Kaz Dağları'nda bir bira patlatmıştım denize nazır ve kaliteli bir şarabı da hem orada, hem de dün Dalyan Sanat Cafe'deki milongada güzel bir ambiyansta, ada hissinde ve sohbet içinde içmiştim. Elbette yaz aylarında sahilde, mis gibi ortamlarda da içeceklerimizi alıp içtiğimiz çok olmuştu. Özellikle yıldızlara ya da mehtaba bakarken derin hislere kapıldığımız çok anlar da...
Sonra da dedim ki,
Şehir yaşamı mı sokakları bu denli kirli yapıyor, yoksa insanların kendi değerlerini bu denli az görmeleri mi bu pislik içinde buluşmalarını sağlıyor...?
Yanıt bulmak zor belki, ama bir yanıt hepimizden çıkar eminim!
Sokaklar ne zaman mı temiz olur;
Sanırım en çok da şehrin içinde de doğa olduğunda, ağaç sokak aralarında da yeşerdiğinde ve çiçek kokularının büyüsüne kapıldığımız her avluda...
Beşiktaş'ı oturduğumuz yerdeki eşsiz Köprü ve Boğaz manzarasına rağmen hiç bu denli çirkin görmemiştim.O denli büyülü bir güzellik içinde böylesine bir tezat!
Fikrimce medeniyet en başta, her yerde güzelliklerin hakim olmasıyla da kuruluyor. Estetiklik insan ruhunu da okşuyor, doğayı da bütünlüyor..Yani uzun sözün kısası,
Güzel olalım, doğada bütünde yeşerelim, engin, derin paylaşımlarla yoğunlaşalım, birbirimizi, yaşamlarımızı, müziği ve sanatı sevelim dostlarım. Hepimize büyülü bir Pazar Günü dilerim!:-) " 

Gerçekten de yazmış olduğun gibi huzurlu, dingin ve tatlı bir Pazar Günü yaşadım. Ponte'de güzel arkadaşlarımla buluştum, bir kaç kaliteli dans ettim, doğumgünü kutlamasından arda kalan pastaya yumuluken, Dj koltuğundaki Ayşe Tünsoy'un güzel seçkileriyle coşkulandım ve haftayı keyifle dopdolu tamamladım.Darısı yeni haftamıza olsun!
Son olarak Doğan Cüceloğlu'nun bir sözünü paylaşmak isterim;
"Bir insanın gelebileceği en yüksek mertebe, güvenilir  insan olmaktır."
Buna sevebilir, sevilebilir ve özgürleşebilir insan olabilmeyi de ekliyorum!
Muhteşem bir hafta diliyorum hepimize ve yollarımız, yolculuklarımız, yollarda karşılaştığımız farkındalıklarımız, deneyimlerimiz ve eşsiz insanlar yaşamlarımızdan eksik olmasın!
 Sevgi dolu anlara, nice yoğun, yüksek paylaşımlı frekanslara açılaım. Sevmekten korkmadan ilerleyelim, coşkuyla yaşayalım ve cesurca, tüm derinlikleriyle, koşulsuz, kabuller içinde, yoğun bir şekilde, naiflikle, dürüst olarak ve doğallığın hakimiyetinde gerçekten sevelim. Yaşamlarımızdan geriye kalan tek şey o oluyor çünkü. Sevgimiz, sevdiklerimiz ve sevilme hikayelerimiz...***

8 Mayıs 2016 Pazar

Bugün Anneler Günü ve çoğumuzun yaşamında annelerimiz ne denli önemli, eşsiz. Ben de kendi annemi düşünüyorum da bu yaşıma kadar sevgisini yoğun hissettiğim için şanslı olanlardan biri sayıyorum kendimi.
Hayatta olan, olmayan her daim kalbimizin en derinliklerinde bulunan, koşulsuz sevgiyi, bütünlüğü, güveni, coşkuyu öğrendiğimiz, bizleri gülümseten oyunlar oynadığımız annelerimiz en değerlilerimiz onu biliyorum. En azından benim için öyle ve annelik duygusunu yaşamamış olsam da olağanüstü bir anne nasıl olunur onu Sevgili Annem Saadet Öztürk'le gördüm, anladım, öğrendim. Yaşam boyu hep yanımda olan sevgisi, koşulsuz desteği, anlayışı, sabrı, affediciliği, yargısızlığı, esnekliği, özgürlükçü, sanat dokulu bakış açısı, dostluğu, uyumu ile tüm paylaşımcı, verici ruhuyla kalbimi hep varlığıyla, sonsuz ışığıyla doldurdu. O olmasa bugünkü ben olamazdım. Kendisine tekrar sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum!
İnsanın kurduğu ilk iletişim, ilk sevgi bağı, ilk bütünlük yolculuğu anneyle ve hemen yanında babayla oluşuyor. Bu nedenle tüm kurduğumuz ilişkilerde ikisinin de rolleri çok büyük. Bir sorun yaşıyorsak ilk döneceğimiz yer de orası ve en başta da anne karnı. Kendimizi keşfetmenin derin ipuçları doğum öncesi doğumumuzda da aynı zamanda. Yani o dokuz ayda ve çocukluk yaşlarında neler yaşıyor ve ne tür algılara açılıyorsak dünyalarımız o süreçteki öğrenimleri yanstıyor. Olumlular her daim bizi ışıltıyla doldururken, olumsuzları iyileştirmek de bizim seçimlerimiz. Çünkü orada düzelmeyen ve aydınlanmayan her şey geleceği ve şimdimizi de gölgeliyor. Dileğim her geçen gün biraz daha algı kapılarımızı esnetebilelim ve açalım çünkü kızdığımız şeyler tam anı yansıtan şeyler olmayabiliyor, geçmişten gelebiliyor. Sevgiyi hissettiğimiz her şeyse tam olarak o anı ve anların içindeki sonsuzlukları yansıtıyor. Yani düşüncelerle oluşan hislerle, kalple hissedilen duyguların birbiriyle dansı insanın en büyük algı yolculuğu ve mücadelesi de oluyor...Kalp ağır basarsa dans yoğun bir coşkuyla akıyor ve düşünsel akışı da dönüştürerek eşsiz bir aydınlığa ulaştırıyor. Uyumla akan danslar  ve kendisini tüm şifreleriyle keşfedebilmeyi  diliyorum hepimize...
Bu geçtiğimiz iki hafta boyunca bir rekora imza atarak sadece tek bir milongaya gidebildim. Geçen hafta TangoDans Milongası'nda, Break Cafe'de milonganın organizatörü ve dans eğitmeni olan çok sevdiğimiz dostumuz Ertuğrul Yılmaz'ın doğumgünü için Değerli dostum Hakkı'yla "Dos Ufos" olarak gecenin müziklerini üstlendik. Hoş bir kalabalıkla, sevgi dolu insan bütünlüğüyle harmanlanmış gecede harika bir coşku yakaladık, bolca dans ettik ve Ertuğrul ile Reyhan'ın şahane, enerji dolu Rock'n Roll performanslarını  izledik. Bu dans ancak bir çifte bu kadar yakışabilir. İzlemekten asla bıkmayacağımız bir ikililer. Coşkuları hepimizi mutlulukla ve enerjiyle dolduruyor. İyi ki varlar, iyi ki severek dans ediyorlar! 
Gece boyunca kutlamaların yanı sıra bir iki parça salsayla da milongayı renklendirdik ve güzel dostlarla doğumgününün hoş hisleriyle ve lezzetli pastasıyla tadımlanan dört beş saatlik zaman dilimini çok mutlulukla tamamladık! :-)
Ertesi gün yılın ilk hastalığını geçirdim. Saat akşam 5'te uyanarak daha doğrusu yataktan doğrulabilerek mide bulantımı nane limonlar dindirdim ve ardından kendimi iyileştirmek için dingin bir gece yaşadım.
Haftanın ilk günlerinin milongalarına uzun zamandır gidemiyorum. Armada'yı hayli bir zamandır ziyaret edemiyorum. Oysa ne denli güzel dans deneyimlerimiz var orada. Bizim için farklı bir yeri oldu her zaman yılların eskitemediği bu milonganın. Bunun yanı sıra La Cumparsita'yı da çok sevmeme rağmen uzun zamandır ziyaret edemiyorum. 333'e de fi tarihinden beri gidemedim. Bir de Sercan'la Zeynep'in organize ettiği yeni bir milonga varmış, ismi Nar duydum ama bir türlü kısmet olmadı ve elbette karşıda  da Paradiso'nun yeni mekanı. Efsane bir yer daha bulmuş Sevgili Gül ve Ulaş.  Moda"360"ı görünce arkadaşların dibi düşmüş!
Perşembe niyetim olsa da Point'e gidemedim. Para Bailar'a da bir ömür oldu gitmeyeli. Sanırım havalar, özellikle bahar değişik hisler sunuyor insana ya da tamam bana diyeyim. Bir süredir çok performanslı gecelerden uzak duruyorum. Çok ilgimi çeken farklı bir performans olmadığı sürece. Çünkü çok kalabalık beni yoruyor, kalabalığın içinde dans etmek de, tüm kalabalığı yarıp içecek almak da, lavaboları kullanmak da zorlaşıyor o zaman. Yaşlandık malum! ;-)
 Festivallerdeki performans akışına gelince bu biraz farklı, mekanlar çok geniş ve bunlar geceye renk katıyor, hoşuma gidiyor renkli gösteriler! Hoş terör yurdumda azalırsa daha internasyonel milongalarımıza da eskisi gibi kavuşacağız. Bu mevsimde yurdumda yabancı dansçı eksik olmazdı. Sanırım bunun olmaması da biraz neşemi ve dans motivasyonumu kırıyor. İnsan internasyonel abrazoları da özlüyormuş, onu anladım! 
Cuma Günü ise Büyük Çekmece'de Confortable vardı. Belediye'deki yoğunluk nedeniye servis organize edilemedi ve ücretli  servis içinde yeterli sayı olmadığı için ayarlanmadı. Ben de ofisten çok geç çıkınca çok istememe rağmen milongaya ulaşamadım. Elbette dakika dakika geceye dair tüm haberleri aldım ve güzel kalabalığın olduğu,  hoş bir dans kalitesinin sağlandığı müthiş bir gec dahae yaşanmış. Elbette mutluluktan uçtum. Konsepti farklı olan Confortable'nin en büyük özelliği herkese ücretsiz giriş sağlaması ve elbette ücretsiz servisiyle de merkez noktalardan gelen katılımcılara da bu tatil havasındaki, müthiş bir ambiyans içinde olan adacığının içinde Dalyan Sanat Cafe'de farklı hisler ve güzel mutluluklar sunması. İnsan oraya ulaşınca tatile çıktığını filan zannediyor, gerçekten! Bir sonraki için sabırsızlanıyorum. Tarihi 27 Mayıs! Kaçırılmayacak derecede güzel bir gece olacak, şimdiden hissediyorum!
Bunun yanı sıra Milongahane'nin açılışının ikinci yılı nedeniyle bir efsane gece de Beşiktaş'ta yaşanmış Çok sayıda dostum  Bora ve Didem'i tebrik etmek için buraya gittiğinden, hepsinden tüm detayları öğrendim. Açık büfe yemekler, eski yılların dansçılarının uzun aradan sonra birbirleriyle buluşmaları, iki yüz kişiye ulaşan katılımcı sayısı, harika danslar ve müthiş bir gece hissiyatının güne damga vurması... Elbette doğumgünü kutlaması olarak bu coşku harika olmuş! Her milonganın yıllarca, yy larca doğumgünlerini kutlamasını diliyorum!**
Günün diğer milongalarından ise çok haberdar olamadım. Tangolic'e de bir ömür geçti neredeyse hiç gidemedim. Sanırım bu terör dalgası da etkiledi ruh halimizi ve Aydın, Pelin çiftinin milongalarının da dansçı kalitesi yönünden bir hayli güzel olduğunu ve mekanlarının da oldukça sempatik olduğunu duyduğum halde onların milongalarını da ziyaret edemedim. Anadolu Yakasındaki milongaları sayamıyorum bile. Büyük Kulüp, CKM sadece bazıları.  Ne mutludur ki gidemediğimiz çok sayıda milonga var artık. Yetişemiyoruz ve artık gençlere bırakıyoruz tüm milongaları fethetme girişimlerini. Bizler yaş aldık ve tembelleştik. Popomuzu koltuğumuzdan kaldırabildiğimiz zamanlarda milongalara gidiyor,  komik konfor ihtiyaçlarına takılıyor ve onlarsız olamıyoruz. Ehh hayat! :-)
En güzeli de her milongaya giden çok iyi dansçılar var ve her milonganın kitlesi de farklı farklı. Bu da renkli bir karışım. Hepsini bir arada görmek de beni mutlu eden bir şey! Bu nedenle daha büyük ölçekli  ve bir çok okulun, organizaötrün katıldığı milongaları da oldukça seviyorum aslında. Elbette dileğim tüm okulların ve okulsuzların birbirleriyle sosyal dans mutluluğuyla, gruplaşmadan dans edebilmeleri yönünde. Farklı kişilerle dans etmek bu dilin en manalı, keyif veren yanlarından biri. Gelişim sağlıyor, mutluluğu, coşkuyu arttırıyor, bütünlüğü  koruyor ve surat asıklığı yerine güleryüzlü ifadeleri insanların yüzlerine aktarıyor! 
Benim kanalımda farklı stillerde çok sayıda milonganın şehrimde ve yurdumda olması her zaman olumlu .Yeter ki tango, dans olsun da her çeşit milonga ortamı oluşturulsun. Yurdumun bu döneminde en ihtiyacı olan şeylerden biri de sanat kollarının daha da genişlemesi. İnsanların mutluluklarını, özgürlüklerini ve yaşamlarını ifade edebilmeleri, paylaşmaları. Yani tüm milongalar değerli çünkü hepsinde önemli bir emek süreci var ve tamamı dansçıların hizmetine sunuluyor. Sen gel, sen gelme denen bir milonga daha ne gördüm, ne duydum. Hepsi tüm dansçılara kapılarını açıyor neticede! 
Cumartesi Günü'ne geldiğimizde Break Cafe ve Noa Galata niyetlerimin ikisinden de feragat edip anneciğimle harika bir DVD partisi yaptık. "Synchronicity" oldukça enteresan bir film. Bazılarımız bir gerçekle baş edemezken paralel evrenler, sınırsız olasılıklar ve bunların birbiriyle kesişimi gibi vakalar bizi bir hayli aşıyor. Gayet etkileyici kuşkusuz! 
Pazar Günü'ne geldiğimizde güzel bir pazar yürüyüşü hakim oldu. Ponte'yi de bu hafta tüm sevenlerine teslim ederek geceyi tamamladım.
Milonga yönünden az, bahar hissi yönünden yoğun iki hafta geçirmenin keyfi vardı üzerimde. Oldukça dinlenmiş ve huzurlu haftaya başlıyorum ve
 Son olarak tüm dostlarıma bir notumu iletmek istiyorum;
Yaşam o kadar değerli ki... 
Amansız hastalıklarla boğuşan insanlar, yakınlarımız var; günden güne eriyen hastane odalarından ya da yataklarından çıkamayan insanlar var; bir gün daha yaşayabilmek için sonsuz dua eden ama umudunu yitiren insanlar var!
Sağlıklıyken sağlığın yitimi, bolluk içindeyken yokluğun hissi, haz içindeyken hüznün yankısı, zaferlerle dopdoluyken kaybın acısı, severken, sevilirken sevilmemenin, sevememenin trajedisi, doğayla bütünken beton yığınlarının, kirin, pusun zararı, andayken, sonsuzdayken hep gelecekte ya da geçmişte olmanın kaygısı; gülerken ağlamanın sebebi, yaşarken ölümün anlamı, nedeni ya da deneyimi bilinmiyor. Oysa her şey zıttıyla algılansaydı, şu sihirli evrende empati ve insan farkındalığı tavan yapardı!
Zıtlıkları yaşamaktan korkmayalım. Bilakis hepsinin farklılıklarını iç sezgiye ve içgüdüye aktaralım. Çünkü duyguların, deneyimlerin üstesinden gelebilmek için önce onları korkusuzca, güvenle yaşamalı, duyguları yargısız, özgürce hissetmeli ve hisleri, düşünceleri, öğrenimleri tüm varlığının merkezinde kabul etmeli insan . Sonrasında her dağ adım adım aşılır, sonsuzluğa uzanan vadiler ruhun huzuru, olgunluğu ve aşkıyla buluşur.
Farkındalıklarla, empatiyle ve coşkuyla dopdolu bir hafta dilerim hepimize! ***

17 Nisan 2016 Pazar

Bir yol var ki o yolda, tüm patikalar okyanusa dönüşür. Orada kalp vardır, akışın aşkla bağlantısı ile oluşan bir yolculuk hali hakim olurken, insanın en yüksek frekans seviyesi vardır. Mutluluk, coşku, tatmin, yoğunluk ve derinlik vardır. Eğer o yolda bu dansla varsa, kalple, ruhla olan dansla vardır. Aşk varsa, duygu vardır; duygu varsa, hissel zenginlik vardır; his yoğunluğu varsa öz enerji vardır; enerji varsa sonsuzluk insanın merkezindedir. Ruh ve aşk olmadan dans varsa da, farklı bir dünya vardır. Diğer dünyanın eşsizliğine ulaşamayacak kaoslar, olumsuzluklar içeren farklı bir arena ve her tür aşmamış insan hallerini yansıtan ortamlar vardır. O halde yeter ki kalp olsun!
İşte hepimizin yaşamlarındaki kendi yollarımıza dair bakış açılarımız ve algılarımız, kendi enerjimizi ne denli geliştirmiş olduğumuzla ilintili. Her yaşanan, görünen olay bir yansıma. Her kızdığımız şey içimizde bir yere temas etmekte. Her aşk hissettiğimiz alan, ruhumuzun yükselişe geçtiği bir merkezde. Her tür duyguyu yaşamak, bu duyguları hissettiğini, yaşadığını kabullenmek bir cesaret,  onların üstesinden gelebilmek ise insanın olgunlaşma ve kendi hayatına dair ustalaşma serüveninin temelini oluşturuyor. Elbette tüm düşüncelerinin farkındayken asıl mühim olanları seçebilmek ve onlara odaklanabilmek, kalbinin sesini, frekansını en yüksek volumuyla işitebilmek, ruhunun seçtiği yönde ilerlemek insanın mutluluğunun kaynağını oluşturuyor ve kendisinin en kendisi gibi hissettiği bir yaşama ulaşmasını mümkün kılıyor.
Mutluluk bir seçimdir. Sevdiğin alana, sevgi duyduğun insanlara, seni motive eden, heyecanlandıran ve gülümseten bir yaşama doğru ilerlemektir. Dolayısıyla bunun zıttı, yani mutsuzluk da bir seçimdir. Kişinin kendisinin dışında hiçbir insanın sağlayamayacağı ve oluşturamayacağı bir seçim!
Mutluluğu seçtiğinde, bulunduğun ortamlarda, alanlarda mutlu olmayı seçiyorsun ya da mutsuz olabileceğini hissettiğin yerlerde bulunmuyorsun. Şayet her yerde, her alanda mutsuz oluyorsan, yine içine dönmelisin. Çok ortamda, toplulukta mutlu oluyorsan, ne mutlu ki mutluluğun sadece içine ve kendi enerjine bağlı. Bu da büyük bir ustalık!
 Kisişel anlamda doğada, dansın, müziğin, güzel paylaşımların, derinliğin, saygının, sevginin, hoşgörünün, esnekliğin hakim olduğu yerlerde çok daha fazla mutlu oluyorum.  Güzel, renkli, huzurlu, konforlu ve paylaşım odaklı milongalarda, tangonun kalbine doğru tatla dans etmekle, masmavi denizlerde sınırsızca doyasıya yüzmekle, üzümlerin binbir çeşit aromalarına kapılmakla, bolca seyahat etmekle, yöresel tatları deneyimlemekle, farklı tınılardaki, benzer yankılardaki, bambaşka seçimlerdeki insanlarla iletişim kurmakla, farklı dünyaları, kültürleri, tarzları, ifadeleri, yaşamları, renkleri tanımakla mutlu oluyorum.
 Yıllardır içinde bulunduğum ve gençlikten kadınlığa geçtiğim tangonun kucağındaki 18, 19 yıllık serüvende yaşamımın hep içinde ve derinliğinde olan bir dünyaya dair duyduğum sevgi ve tutku, bana tüm içsel derinliklerimi farketmemi, kendimi keşfetme arzumu, sınırlarımı ve sonsuzluklarımı bilebilmemi ve kendimi şeffaf, olduğum gibi, yani kendim gibi yansıtabilmemi sağladı ve sağlıyor. Her tango mekanının kendine ait enerjisi var ve bu aynı zamanda mekanın içinde bulunan kişilerin sinerjisiyle buluşuyor. Dolayısıyla her milonganın kendine has yapısı, farklılığı ve özelliği belirginleşiyor, vurgusu değişiyor!
Yıllar boyu her tür milonganın içinde, dansın yoğunluğuna kapılarak ve bolca dans ederek  bugünlerime geldim. Bir insanın herhangi bir hobisinin çok uzun bir süreye yayılması da gerçekten mutluluk verici bir şey. Hoş tangoya bir hobi demek zor. Daha çok bir yaşam biçimi oluyor ya neyse...
 Belki de tangoyu seçmemin sebeplerinden biri buydu;
Ömürlük bir yolculuk, serüven ve aşk yoğunluğu sunması..Müziği, dansı, dili, kültürü ve her ifadesi bütünüyle hepimizin buluştuğu renkliliklerle, farklılıklarla, uniklikliklerle dolu bir dünya sunuyor. Hepimiz her an değişiyoruz, gelişiyoruz çünkü tutukuyla bağlı olduğunuz bir alanda olmak, insanı her yönüyle dönüştürüyor, büyütüyor. Dileğim hepimizin olumlu yönde gelişmesi, anlık zaferlere ya da başarılara kendini aşırı kaptırmaması yönünde. Çünkü o zaman kalp gidiyor, yerine bizi bitiren ve dağıtan olumsuz egosal savaşlarımız ortaya çıkıyor. Kalple yoğrulan boyut değişiyor, bütünlük bitiyor, sığlık ve sevgisizlik hakim oluyor. Oysa bulutlara yükselmek mümkünken, insanın en minimumda kalması adil olamaz...
Tangoda sosyal dansla buluşan bir çok insanın bu dünyaya tutkuyla bağlanmasının birincil sebebi bana sorarsanız, başta tangoya aşık olmaları,  bu derin yolculukta  kendilerini keşfetmeleri, ruhlarının tüm yüklerinden arınması, hafiflemesi, özgürleşmesi ile müziğin ve dansın kendilerini ifade etmede yoğunlaştırdığı bir dil, dünya olması sebebiyle bunu icra edebilmeleri... Bu nedenle her kim olursa olsun, maestro/ası, eğitmeni, dansçısı, iddialısı, iddiasızı herkesin ihtiyacı olan şey belki de özgürce, rahatça dans edebilme yetkinliği, konforu ve huzuru. Dolayısıyla bütünde, bütündeki sinerjiyle dans edebilmede, her bir bireyin bütün için önemi esastır. Daima  ruhu yükselten, tüm kimliklerin, tanımlamaların dışarıda bırakıldığı, müziğin yoğunluğunu hissedebileceğiniz bir dünyaya dalış yapmak aslolan değer. O zaman  özgürsünüz, ruhunuzdasınız, transtasınız, uçuştasınız ve bedeniniz bildiğiniz en hoş ifadede tınıda ve seyirde.
Bazen yurdumuzda ve belki de tüm dünyada gerek tangoda, gerek sanatın her alanında ve insanın bulunduğu her ortamda en büyük zorluk,  kişilerin kendi tanımlarının, kimliklerinin, statülerinin ötesine geçememeleri ve istedikleri oranda rahatlayamamaları, kendilerini asıl karakterleriyle, kişisel ifadeleriyle yansıtamamaları. O zaman her şey fazlasıyla sınırlı,aynı, benzer olurken, gelişimin farklı alanlarında direnç olması da mümkün. Tüm dansçılara eğitmeninden, dünya çapındaki deha dansçısına, amatöründen, profesyoneline kadar onları en derinden etkileyen anları, dansları  sorsak, nerede, hangi coğrafyalarda ve kimlerle ettikleri danslar, ambiyanslar bunu sunmuştur diye düşününce eminim çoğumuzun anlayabileceği ve tahmin edebileceği yanıtlar alırız. Duygu yoğunluğunun, tutkunun yükseldiği, partnerlerin birbiriyle uyumlarında kusursuz bir bütünlük kurmaları,  müzikal akışın içinde benzer coşkularla yol almak, tüm kombinasyonların rahatça akışması ve dansın içindeki diyaloglarda maksimum bir uçuşta, anlayışta ve tatminde olmak olacaktır... Elbette bu yanıtlar herkes için farklı olabilir. Hepsi kişiye, ruha, duyguya, deneyime ve kalbe özeldir!

Hal böyleyken geçen hafta beni çok çok mutlu eden milonga deneyimlerine kavuştum. Biri Point Otel milongasıydı. Dj Serçin'in çok hoş tandalarıyla müziğin kalbine yolculuk ederken, ettiğim her dansımda müthiş bir tatmin ve keyif hissettim. Yine bir salsa parçasında pek eğlenerek dans ettim. ( Bir dansı daha az bilince yaptığınız hiçbir hatayı önemsemiyorsunuz ve dolayısıyla maksimum gülümsüyorsunuz. Ama en azından seviyoruz salsayı ve Latin Amerika'da bu dansı icra edebilmek için de yanıp tutuşuyoruz...)
Ayrıca gecenin en büyük sürprizi,Türkiye'ye konser için gelmiş olan bir sanatçının Point Otel'de kalması, onunla karşılaşmamız ve bu sanatçının muhtemelen tango müziğinin sesini duyarak merak içinde terasa gelip,  milonganın asansörüne yakın bir yerinde bizleri gülümseyerek seyretmesiydi. Bir an "Amanın Mariza" dedim!! Sonra yok canım o değildir diye içimden geçirdim ve gecenin sonunda anladım ki, bizle gözgöze gelen, hepimize gülümseyerek bakan kişi sesine hayran olduğum sanatçı Mariza'nın ta kendisiymiş! 
Sürpriz içinde  hissettim kendimi ve elbette bir gün mutlaka konserinde buluşmayı arzuladım. Dilerim bu karşılaşma da Portekiz'de olur! 
"İste, verilecektir!" Alıntı :-)
Cuma Günü'ne geldiğimizde, Büyük Çekmece'de Dalyan Sanat Cafe'de tüm dansçılara ve dansa ilgi duyan herkese ücretsiz giriş sağlayan ve Taksim'den yine ücretsiz servis olanağı olan benim için festival havasında geçen milongamıza geçtik. Hakkı'yı ve Mehmet' i bu olağanüstü mekanı buldukları ve tüm dansseverlerle buluşturdukları için çok çok tebrik ediyorum öncelikle. Hemen hemen herkesin çok mutlu olduğu, coşkuyla dans ettiği - mutsuz olan hiç duymadım - şeker tadında bir milonga deneyimiyle daha buluştuk. Herkes keyifle, rahatlıkla, sevgiyle dans etti. Dj İrfan Dönmez'in renkli ve dinamik tandalarıyla hepimiz piste nonstop dalış yaptık ve tango coşkumuzu en üst segmentlere taşıdık!
Bu ortamı sağlayan, mekanı dolduran herkese, hepimize ve mekanın tüm işletmecilerine ve çalışanlarına da  ayrıca çok teşekkür etmeliyim. Camiamız çok sıradışı  ve büyülü bir mekan daha kazandı. Bahar tadında, yolculuk hissinde, ada kokulu atmosferinde eşsiz bir ortam daha keyifle dans etmemiz ve dostlarımızla iyi vakit geçirmemiz için hepimize evsahipliği yapıyor. Ne mutlu bizlere ve bütün dans tutkunlarına ki, böyle güzellikleri paylaşabiliyoruz!
Cumartesi ve Pazar kendimi kırların, doğanın, denizin kucağına, tüm güzel lezzetlerin merkezine bıraktım!
Bu hafta ise Grand Star milongasıyla açılışı yaptım. Dj Hayrettin'in seçkileriyle - aynı zamanda milonganın organizatörü -  dostlarımla güzel danslar edip geceyi yine hoş sohbetlerle tamamladım.
Çarşamba Günü Ponte'de Spontan Bir Çarşamba Milongası düzenledik. Ayşe'ciğimizle Dj koltuğunu  "Tres Ufos" olarak Hakkı'yla mutlulukla paylaştık. Ayda, kırk beş günde bir düzenlenmesini düşündüğümüz, sosyal dansın genişlemesine ve gelişmesine yönelik algının yükselmesine odaklı olan milongamız bu seferinde kalabalık bir atmosferde gerçekleşmese de kendi tadında, konforunda, dostlukla dopdolu, sevdiğimiz tandalarla uçuşlarla yoğun dans keyfiyle tamamlandı. Mayıs'ta çok daha coşkulu bir kalabalık yakalayacağımızı hissediyoruz!
Camiamızda bizim için en önemli şahıslardan biri olan Ayşe Tünsoy'a da tüm arkadaşlarım adına bu denli güzel yüreği, yıllardır sunduğu kaliteli milonga hizmetleri, tüm koşulsuz desteği,  içten gülümsemesi ve gerçek dostluğu için tekrar teşekkür etmek isterim. Tango adına olağanüstü bir keyifte ve sevgi dolu bir ortam hazırlıyor. Darısı tüm sevenlerinin ve hepimizin başına!
Perşembe Günü dostlarımla harika bir yemek ve şarap şöleninden sonra  onları evde bırakıp, -pardon aslında onlar kendilerini evde bırakıp, beni ektiler ya neyse - kendimi Point'te buldum ve yine muhteşem bir atmosferle ve güzel bir enerjiyle karşılaştım. Dolayısıyla bol bol dans ettim; anın, milonganın tadını maksimum keyifle aldım ve geceyi coşkuyla tamamladım.
Cuma Günü, Otra milongasındaydım. Dj Halil'in keyifli tandlarıyla sevdiğim dostlarımla ve yeni tanıdığım dansçılarla hoş danslar ettim, güzel sohbetler ettim ve huzurla geceyi noktaladım.
Cumartesi Günü Ertuğrul ve Reyhan  dostlarımızın Levent'teki yeni milongasındaydık. Break Cafe Kanyon'un Gültepe çıkışının tam karşısında, konforlu, sıcacık ve püfür püfür bir mekan. Bahar için müthiş bir keşif olmuş! Dj Hayrettin'in enerjik tandalarıyla tüm eski dostlarımla da bol bol dans ettim, maksimum huzurla ve dostlukla geceyi  noktaladım. Ne hoştur ki, camiamız bir güzel milonga daha kazanmış oldu. Kendilerine tüm içtenikleri ve  bu çok hoş milonga ortamını oluşturdukları için tekrar teşekkürler!
Pazar Günü'ne geldiğimizde kendimi biraz dinlenmeye aldım. Az biraz günlük işlere ve bazı projelere odaklanırken, akşam olup da güneş batınca Ponte'ye geçme arzumuz içimizde yine çok yükselir mi diye düşünmeden edemiyorum. Günün akışı akşamın rengini belirgin ve mümkün kılacak!
Hepimize şahane bir Pazar Günü dilerim dostlarım. Tüm mutlulukların yoğunlaştığı, içimizdeki yüksek değerlerin yükseldiği bir hafta dilerim. Ve son olarak da demek isterim ki,
Bugün çok mühimsediğimiz şeyler, yarın önemli olmayabiliyor,
Dün çok önemli olduğunu düşündüklerin, belki bugününde hiç mi hiç önemli değil;
Yarın önemli olacak şeyler, belki bugün hiç vurgusuz;
Hepimizin gelecek hikayelerimizde asıl mühim olan şeyler, belki de henüz yazılmadı....
İşte dününde, bugününde ve tüm yarınlarında hep önemli, değerli, anlamlı ve gerçek olan şeyler neler olacak kimbilir...Lakin,
Dostluk, sevgi ve insanlık daima kazansın! ;-)
Sevgiyle....


14 Mart 2016 Pazartesi

9 Mart'ta Güneş Tutulması gerçekleşti. Evrendeki akış insanı ve doğayı nasıl mı etkiler derseniz,
tam güneş tutulmasını 1999 senesinde yurdumun doğusunda izleyen şanslı insanlardan biri olduğum ve o yıl sadece yurdumun doğusunda tam tutulma anının izlenebilmesinden ötürü astronomi klübüyle sıradışı bir yolculuk yaşadığım için kendimi gerçekten çok şanslı hisseden insanlardan biriyim, çünkü bir daha o geçişe ömrümüz yetmeyecek ve başka coğrafyalarda da izleyebilir miyim bilinmez!
 Bu ay tam tutulma anı Endonezya'dan izlenebilmiş ve o anı sözcüklerle ifade etmek olanaksız; ne kadar olağanüstü bir evrenin içinde gelişim geçirdiğimizi ve onun eşsiz birer parçaları olduğumuzu yüksek bir ışıltıyla hatırlıyorsunuz...Bunu günlük yaşamlarımızda ne kadar hissedebiliyoruz diye düşünüyordum sıkıntılar içinde boğulmuş bir çok kişiyi gözlemlerken geçen gün. O an, tek o tutulma anı için bile yaşamın olağanüstü ve yaşamaya çok değer olduğunu düşünmüştüm, gözlerim dolmuştu ve "Olağanüstü, olağanüstü!" diye haykırmıştım. Çünkü yaşadığım şey o güne kadar beni en çok büyüleyen doğa olayıydı!!
 Gerçekten sınırsız ve büyülü bir evrenin, boyutlar bütününün içindeyiz. Elbette mucizeyi başta kendimizle oluşturabilir, mucizevi yaşamlar ve yollar çizebiliriz. Çünkü yollar o tutulma anları gibi sonsuz bir güzellikle tüm akışlarla buluşabiliyor. Akışlar ilişkilerle iç içe geçtiğinde de bir çok muhakeme gerçekleşiyor!
 İlişkiler hiçbir zaman çok da  kolay değil, çünkü insan durmaksızın kendi yansımalarıyla yüzleşiyor. Bazı yansımalarından hoşnut olmasa da, bazılarıyla mutluluktan uçuyor ve egosuna kapıldığı her anda da sevgi boyutundan çıkıyor. Onun yerine tüm olumsuz halleriyle kendisini daha da zorluyor.
 İnsan sevgi boyutundayken en yüksek enerji seviyesinde ve saygı duyduğu her şey kızgınlık yerine algısal gelişimi oluşturuyor. Yaşamda hiçbir pürüz sevgi boyutundaki insanın inancını, güvenini, gücünü ve potansiyelini sarsamaz. Daimi bir olgunluk sürecinde ilerler ve yaşam boyu tüm farkındalıkları ile yeniden yeşerir kişi. Evet kesinlikle aşk özgürleştirir ve insan ruhunu kısıtlayan, baskılayan ve huzursuz eden hiçbir şey de aslında aşk değildir. 
Tangoyla ve tangonun içindeki partnerlerimizle, dostlarımızla, tanıdıklarla ve tanımadıklarla ilişkilerimize gelince buralarda ritmler nasıldır?
Yaşadığımız şeylere yoğunluk katabilmek için onların derinliklerine süzülmek gerekir. Yani kendini tanımak, tutkularının farkına varabilmek, karşı tarafın dünya modelini gerçekten hissedebilmek, yoğun bir empati yeteneği geliştirebilmek. Aksi durumda "close embrace" i nasıl oluşturabiliriz, "cabeceo"da birbirimizin gözlerinin içine rahatça nasıl bakabiliriz, rondaların içinde diğer tüm dansçılarla nasıl bütünlüğü oluşturan bir çember ve sinerji yumağı haline gelebiliriz. Hepsi başta kendimizle ve tam tutulma anındaki gibi evrenle ve evrenin büyüleyici ritmiyle uyumla başlamaz mı...Müzik başladığında tüm moleküler hareketler gibi, ruhsal, fiziksel, duygusal ve zihinsel seçimlerlerimizin izleriyle buluşmaz mıyız, yoğun bir enerjinin içine adım adım akmaz mıyız...
Evet tango ve yaşanılan her şey, her birimiz için bambaşka anlamlara, ifadelere ve deneyimlere açılır. Bizi biz yapanlar da onların içinde tüm yaşadıklarımız, hissettiklerimiz ve fark ettiklerimizdir.
Haftanın ilk milongası için önce Armada'yı planlamıştım ama yorgunluğa yenilerek o geceyi pas geçtim. 
Çarşamba Günü 333 milongasıyla festival sonrası şampanyalı kutlamayı da kaçırdım.
Perşembe Günü'ne geldiğimizde Point Otel milongasında, kendi adıma çok lezzetli bir seyir yakaladım. Dj Serçin'in özlediğim müzikal sıralamasıyla, Güralp'in 20 yaş genç versiyonunun kapıdaki karşılamasıyla, pistin tam ortasında bembeyaz bir kalbin ve masalar yerleşmiş tüm dansçıların ifadeleriyle ve dostlarımın sohbetleriyle ve ettiğimiz tüm danslarla çok tatlı, keyif, mutluluk dolu bir gece yaşadım. Atmosferin tadını çıkardım, Serdar ve Ceren çiftinin performanslarını izledim, kendimce salsa dansının da tadına vardım ve tangonun sonsuz kollarına ruhumu yine teslim ettim. Diğer gitmeyi düşündüğüm Para Bailar milongası yerine de evimin yolunu tuttum.
Zaman zaman milonga ortamlarında bir çok arkadaşın ve belki çoğumuzun yaşadığı bazı sıkıntıları değerlendirmek istedim ve o gün ettiğimiz sohbetler de ipucu oldu. Dansçılar ve tanıdıklar kültürel bir farktan dolayı mı birbirlerini çok da tanımak istemiyorlar?
 Hatta zaman zaman "ignore" ederler diye düşündüm .Bazı kadın dansçılardan sık sık duyduğum,  bazı erkek dansçıların onlardan bir selamı bile esirgedikleri yönünde olan hayal kırıklıkları, kırgınlıkları...
Diyorlar ki,
" İlla dans etmemiz gerekmiyor ki, selam vermek bu kadar zor mu...."
 Belki erkek dansçılarımız da kendilerini sorumlu hissediyorlar bilemiyorum. Hatta sevdiğim bir dansçı arkadaşım o gün biraz da görev gibi dans ettiğin vurguladı. Onunla dans etmeyi bekleyen kadınlar varmış ve oları memnun etmek ve kırmamak için ekstra çaba gösteriyormuş. Bu görev hissini yaşayan çok sayıda  tangoya çok tutkun dostlarımız da var aslında. Ben de zaman zaman şunu gözlemlerim, daha ilk tangoyu öğrenirken sizinle dans eden insanların, bir süre sonra neredeyse sizi tanımaz hale gelmeleri, ya da sosyal platformlarda selam vermekte bile zorlandıkları da bazen mümkün olabiliyor. Belli grupların içine katıldıkları için mi, kişisel sebeplerden mi, farklı farklı nedenlerden mi bilinmez ama insanların birbirlerinin sürecini gözlemlemesi aslında ne kadar da özel. Bu benim için çok hoş ve tatlı bir anı birikimi aslında neyse...:)
Yani  bir nokta da şu, dansçılar özünde birbirini ignore etmeye mi yatkın. Yani kendi şovları, performansları ya da arkadaşlarının bir organizasyonu, gösterisi olmadığında diğer tüm dansçılar onlar için çok mu yabancı. Bunu elbette psikolog ve sosyolog arkadaşlar belki daha iyi yorumlar. Yıllardır gözüme çarpan bir şey bu ve hala araştırmalarım devam ediyor...
 Kişisel anlamda geçmişimde ilk adımlarımı bilen insanları daha da saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum çünkü tangoda daha bebeklik yıllarıma şahit olmuşlar ki, bu ne anlamlı bir yolculukmuş, paylaşımmış duygusunu getiriyor içime. Elbette her insanın çeşit çeşit dinamikleri, ruh halleri, ruhsal yolculukları, duygu ve düşünceleri, unik egosal süreçleri var ve bunların tamamı pistin tam merkezine de yansıyor. Biz tango tutkunları özünde dans ederken ne bekliyoruz ve nasıl bir akışa kapılıyoruz aslında?
Yoğun bir "abrazo"nun kalbinde bile  özlerimizle buluşamaz, uçamazsak, şu yaşam üzerinde nerede kalbimizin merkezine ulaşabiliriz... 
Fikrimce güzel, duygulu dans edebilmek için yüksek boyutlu bir insan sevgisi de gerekiyor. Yoksa bir insan yerine, sadece kendinizin kendinizle dans ettiğiniz ama figüran olan bir bedene dokunuyorsunuz ve onunla kendinizi gösteriyorsunuz. Bunlar elbette hep kişiye özel, yani herkes mutlaka farklı şeyler yaşıyor. Yaşadıkça da yine başka renkler fark ediyor.
Cuma Günü Milongahane niyetimi ev keyfi aldı.
Cumartesi Günü Point'te Chakma Maraton etkinliğine katılmayı ihmal etmedim. Güzel renkli gecede beş Dj'in seçkileriyle dans etme olanağı yakaladık. Dj koltuğunda Volkan, Gökhan, Yüksel, Serçin ve Ramo hoş bir kalabalıkla dolu gecede hoş bir enerji yakaladılar. Biz de zaman zaman sohbet ettik, zaman zaman tangonun ritmlerinde güzel yollar keşfettik.
Pazar Günü Ponte milongasında Dos Ufos olarak Dj koltuğundaydık. Tam mutlulukla başladığımız gecede Ankara'daki bomba yüklü aracın patlama haberiyle şok olduk. Yaşamlarımızın içinde olan bu facialara karşı artık ne hissedeceğimizi, düşüneceğimizi bilemezken duygu ve sevgi yoğunluğumuzu yüksek tuttuğumuz bir gece yaşadık. Dostlarımızla olmak ve sevgiyi paylaşmak bu acının çok daha ötelenmesini sağladı belki. Ancak sabahleyin yitip giden insanlarımızın çeşit çeşit haberlerini okurken ve kaç kişinin yok olduğunun sayısını bile bilemezken, derin sarsıntı dolu bir haftaya başladık. Şu an yaşadığımız her yer terör tehditi altında ve diliyorum bu zorlu süreci bütünlükle atlatabiliriz. Kızılay'da hepimiz olabilirdik ve yine canlar yitip gitti. Tüm ölenlerin yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Ateş en çok da düştüğü yeri güçlü etkisiyle yakıyor....
Bunun yanı sıra artık öyle bir psikoloji içine geçmiş durumdayız ki, sanki terörün korkunç hakimiyetine hapsedilmek isteniyoruz gibi hissetmeye başladım. Mutlu olmaktan, güzel anlar paylaşmaktan da kötü hisseder hale geldik. Lakin şu yaşadığımız süreçte biraz daha barış dolu duyguları içimizde barındırmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü toplum olarak ciddi tehlikeli bir süreçten geçiyoruz. Barışa, sevgiye ve bizi iyi hissettirecek ne varsa, onları daha da çok yapmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz. Bu nedenle içimizdeki sevgimiz, saygımız ve barışa olan inancımız hiç solmasın diliyorum!
Son olarak geçenlerde tango dünyasının dışiından arkadaşlarla tangonun nasıl bir dans olduğunu konuşuyorduk. Bazen çok farklı görünen dansımızın aslında içimdeki yapısına değindim. O da şöyleydi;
 Fikrimce her insan hayatında bir kez de olsa tango yapmalı,
tangoda kadın ve erkeğin yakın temasta dokunuşlarında sadece cinsel bir sebep olmadığını bilmeli. Cinsiyetlerin ötesine erişmeyen hiçbir/ çoğu insan dansta uçuşu sağlayamaz diye düşünüyorum. Çünkü uçuşu ruh sağlar ve uçuş ruhun yansımasıdır.
Tangoyu sadece şehvet yüklü gören insanlar için de şunu belirtmeliyim ki,
tangoyu tango yapan insan enerjisinde yükselttiği tutku ve motivasyondur ama tango yaşamın çok boyutunu kapsayan bir yansımadır. Gördüğün duygu seni yansıtır, ötelerini görmek için tüm duyguları yaşamalısın ve hepsinde cesurca kendini keşfetmelisin.
Tango büyütür, büyümeyi seçersen,
daraltır, daralmayı hedeflersen,
geliştirir, esnemeyi arzularsan.
Tango sen ne istersen, onu hayatına getirir ve sana onu oluşturan tüm incilerini sunar....

 Sevgiyle, saygıyla kalınız...

7 Mart 2016 Pazartesi

 Bu kez sondan başa bir serüven olacak bizim hikayemiz ama bunu belirtmeden edemiyorum, çünkü bir efsaneyle geceyi tamamladık. Esma Sultan Yalısı'nda da tango yaptık, artık ölsem de gam yemem diye düşünceler alemine daldığım anlardayım. Üstelik bir iki tandam var, hayat boyu aklımda kalacak onu biliyorum. Zaten bizim gibi insanlar anlara yükledikleri yoğunlukların dışında ne beklerler ki ve özel hissettikleri dakikaları paylaştıkları insanlar ve ortamlar yanında da. Dört gün tüm büyülü mekanlarda geçirdiğimiz bir festivali daha tamamlamanın coşkusundayım. Tango to İstanbul festivali mekan kalitesi anlamında sınır tanımıyor ve en eşsiz mekanları tangoseverlerle buluşturuyorlar. Bu nedenle tüm dans camiası adına saygıyı hak ediyorlar. Murat'a, Eşref'e ve tüm ekibe tekrar sonsuz teşekkürler. Onlar olmasa böyle  olağanüstü ambiyanslarda tangoyla buluşamaz ve coşkuya kapılamazdık. İyi ki varlar ve iyi ki, en iyiyi sunmaya çalışıyorlar!
Biraz festival akışına değinecek olursam,
Festivalin ilk günü Hilton Bomonti'de gerçekleşti. Dj Maral'ın pek sevdiğim tandaları ve çılgın cortinaları eşliğinde otelin hoş avizelerle dolu geniş salonunda ayaklarımı perişan edene kadar yerli, yabancı bir çok milongueroyla doyasıya dans ettim. Şovlarda da iki çifti  çok keyifle izledim. Birinci çift bana sorarsanız Türkiye'nin gururlarından  Alper ve Selen , ikinci çift ise Sebastian A. ve Roxana S. idi. İki çift de yetkinlik dolu kombinasyonları, müzikaliteleri, süslemeleri ve dinamik akışları ile güzel bir performans sergilerlerken Solo Tango'nun büyülü canlı performansı da bizi canlı tango müziğinin kemanın bandoneon'un ruhuna merkezleyip ve bir de üstüne pek tabii ruhen koparıp eşsiz bir festival gecesi yaşattı!
Cuma Günü Swissotel'de çılgın orkestra Los Reyes Del Tango'nun canlı performansı ile - bu adamlar cidden deliler, benden duymuş olmayın -  Dj Halil'in de çok güzel tandalarıyla gece boyunca kendimi bitirene kadar  dans ettim. Orkestra elbette parçalarını gümbür gümbür çalarken , tüm eneriyi piste bırakmamak olanaksızdı! ;)
Şovlara gelince ilk olarak Dana F. ile Adrian F. çiftini keyifle izledik. Dana benim çok sevdiğim kadın dansçılardan biri. Özgün stili, ruhu, coşkusu, tangoya dair tutkusu ve yetkinlik akan her dansı benim için merak uyandıran bir seyir. Sadece mutluluğunu görmek için bile izlerim performanslarını, çünkü dansa olan aşkı görmek ve yaşamak beni daima etkileyen bir şey. Bunun yanı sıra farklılıklar, renklilikler insanı, özgünlüklerimiz de yaşamın en hoş ifadelerini oluşturuyor ve sadece özgürlükle oluşan yegane yetisini de diye düşünüyorum. Diğer çifte gelince onları da ise farklı farklı partnerlerle bir çok kez izlemiştik. Javier ve Moira estetik adımlarını vurguladıkları bir seyir sergilediler. Bir ara üzüm krizim tuttuğu için performanslarının sonlarına doğru yetişsem de, aklımda Uzakdoğu yemeği yiyip de niye geldin ki milongaya Ebru diye düşünmeden edemiyordum o esnada. Hap kadar sake kadehlerini içsek mi, içmesek mi diye düşünerek, bakıp bakıp gülüştüğümüz Özlem'ciğimle otele geldiğimizde  kavuştuğumuz üzüm aromalarına daldığımızda o denli mutlu olduğumuzu fark edince yine anladım ki, tanguera(o)ların ruhuna peynir & şarap ya da  mümkünse pişmiş balık çok daha uygun. İşin en ilginci de milongaya geldiğimde yemeğin üstüne bir de Uzakdoğulu iki milongueroyla dans açılışını yapmak oldu! Her şey Uzakdoğu misali ve tüm kuantum dalgalarının tüm frekanslarında akışır, dans eder misali.. Bir değişik evren ve dünya işte!.;-))
Cumartesi Günü Çırağan Sarayı'na geçiverdik. Saray'da dans etmenin keyfini Dj Analia Del Rubia  tandalarıyla çıkardık. Milonga o denli kalabalıktı ki, adım atmakta bile zorlandık ama yine de yılmadım ve  çok sayıda milongueroyla enerji yüklü rakslarıma kapıldım, arkadaşlarımla  sohbetlerimizde de harika tınılar yakaladım. Kapanış dansında ise tüm milonguero(a)ların birbirinden güzel danslarını izledik. Kostümleri de saraya yakışır bir havadaydı. Elbette ambiyanslar insan ruhunu daha hoş ifadelere uyumluyor, bu da gerçek!
Pazar Günü ise benim için efsane olan Esma Sultan Yalısı'nda festivalin son gecesine katıldım. Aslında adım atacak bile halim yoktu ve mini  bir yürüyüşün ardından eve geldiğimde sürünüyordum ama hemen toparlandım, giyindim  ve gittim Esma'mıza. Yine  etkileyici  silüetiyle buluştuk. Orada hiçbir minik pürüz moodumu bozamazdı çünkü o denli büyülü hissediyodum ki, bunun ömrüm boyunca hafızamda kalacak bir deneyim olduğunu biliyordum. Eee düşünürsek Esma Sultan'da da tango yaptık, daha ne olsun ya. Millet uzaya çıkmış biz tango yapmışız. Fark var mı?  Boyutlar daima bize hizmet eder! ;-)
Ve üstelik yaşadığım bir kaç tandam var ki, çok etkileyici  hislere uzandığım yolculuklarla buluşturdu beni ve Dj Aykut'un renkli tandalarıyla da bir çok dostumla keyifli danslara, hoş sohbetlere, çağımızın kronik rahatsızlığı selfie muhabbetlerine, vazgeçilmez şarap ritüellerine kavuştuk ve haftayı bu sihir dolu atmosferle  ve enerjiyle de tamamladık.
En kötü haftamız böyle olsun diyorum ve  hepimize deli dolu, sevinçli, çılgın, tatlı jestlere uzanan  verimli bir hafta diliyorum.
Dans aşktır ve hepimiz dansın içinde birer aşığızdır!
Yaşamın akışında ve melodilerin tüm birlikteliklerinde buluşmak dileğiyle dostlarım. Sizleri sevgiyle selamlıyorum! :)

1 Mart 2016 Salı

Sıradışı yolculuklara uzandığımız yaşamlarımızda nice farklı yollardaki insanlarla karşılaşıyor, bambaşka ritmlere ve yoğun deneyimsel paylaşımlara uzanıyoruz. Bu nedenle yaşamımıza dahil olan ve yollarımızın kesiştiği her eşsiz insan bize farklı farklı yönlerimizi, yeteneklerimizi, potansiyellerimizi ve ışıltılarımızı yansıtmak için bizimle buluşuyor. 2016 yılında yaşamım için arzuladığım en önemli şey, kendimi daha da derinen keşfedebileceğim, fark edebileceğim yolculuklara çıkmak, yeni yanlarımla karşılaşmak, her yönüyle kendimi esnetmek ve olgunlaştırmak oldu. Nitekim bir önceki yılın sonlarından ve bu yeni yılın başından beri de olağanüstü doğa manzaralarına açıldım ve farklı yaşamlara, doğanın binbir rengine, ışıltısına yaşamını adamış insanlarla da inanılmaz güzel paylaşımlarla yüreğimi doldurdum. Yurdumun ve dünyanın bir çok sorunu bir yanai içteki sevgi, saygı, hoşgörü, güven, barış, mutluluk, sağlık ve aşk kıvılcımlarını daha da sağlamlaştırıp, canlandırmak istedim. Aksi durumda gördüğümüz, yaşadığımız nice büyük sorun, dert, keder, acı ve insani olmayan her şey kendi ruhumu ve kalbimi de zedeleyebilirdi.
 Doğayla buluştuğumda yine farkettim ki, her şey doğadan gelmekte ve doğanın gücüyle var. Onun şefkatli kucağındayken o denli güvende oluyorsunuz ki, dış etkenlerin çok büyük bir kısmı size dokunamaz, zarar veremez hale geliyor. Sevgiyi ve huzuru tüm hücrelerinize, iliklerinize kadar hissediyor ve tüm yaşamı var eden güzelliklerin büyülü melodilerinde dilediğiniz ifadelerde yolculuk ediyorsunuz. Hal böyle olunca tango yaşamınız biraz sekteye uğrasa bile, yaşamın bambaşka tınılarını içinize yoğun bir şekilde çekiyor ve yaşadığınız her dakikadan gerçekten çok keyif alabiliyorsunuz. Özgürlük bazen de çok sevdiğiniz şeylere arada mesafe alıp, diğer çok sevebileceğiniz pırıltıları ortaya çıkarmak ve yine sevdiklerinize istediğiniz zaman geri dönmek de demek!  Zira yaşamın çoğu ritmi o denli büyülü ki, birini bile içinden gereksiz sayıp çıkarsanız, aradığınız ve gerçek bir tatmin hissettiğiniz harmoniye ulaşamıyorsunuz. Bu nedenle diyorum ki, daima yaşa, sonsuza dek öğren, hep sev ve sevgide cömert ol, dilediğin, arzuladığın yönde cersurca ilerle, yaptığın şeylere karşı heyecan, tutku duy, deneyimlediğin yolculuklarınla yeniden doğ, her anlamda kaliteyle yoğrul, derin nefeslerle sonsuzluklara yüksel ve yoğun frekanslarla tüm transal yolculuklarına farklı aydınlanmalar kat!
Tüm yaşadığım güzelliklerden ve bu denli içimi güzelleştiren bambaşka tınılardan sonra 21 Şubat'ta Ponte milongasında tüm sevdiğim, kalbimde yerleri çok başka olan dostlarımla, Dj Çağatay'ın hoş, tatlı tandalarıyla, Ayşe Hanım'ın ince varlığıyla buluşmak beni hem çok mutlu etti, hem de bu yeni yaşımda beni bir yaş değil de sanki on yaş büyütmüş gibi oldu sanki. Çünkü yoğun bir sevgi içinde yol almak, şu dünya üzerinde insanı en çok büyütebilen şey belki de. Bu elbette hepimizin sevmeye, sevilmeye kalbini, ruhunu, tüm algısını açmaya ne kadar yakın olduğuyla da oldukça alakalı bir şey. Yani en büyük devrim en  koşulsuzundan ve sebepsizinden sevebilmek ki bu durum  bir çok beklentiyi de ortadan kaldırıyor. Sevmek en büyük dönüşümle insanı farklı bir evrenin ve boyutun içinde sonsuzluklarla buluşturuyor ve adeta ilelebet döndürüyor!
Bir çok parçadan da işittiğimiz gibi  diyorum ki, "Yeter ki Sev!"
Yaşamındakileri, insanları, seçtiğin yolları, doğayı, hayvanları, yaşamayı, sevmeyi ve uçmayı hep sev! :-)
Dolayısıyla o denli büyülü bir gece yaşadım ki Ponte'de, bu yaşımı da büyük bir mutlulukla hatırlayacağım bir deneyim olarak kalbimin, yaşamımın en dip derinliklerine kadar kazındı. Bunlara ek olarak, Ertuğrul ile Reyhan dostlarımızın Rock'n Roll dansları, tüm geceye katılan ve katılamasalar da kutlamalarıyla, sürprizleriyle, jestleriyle ve tebrikleriyle beni mutluluktan uçuran dostlarımın varlığı yaşamın en çok da sevdiklerinizde manalı bir hale geldiğini  daha da yoğun ve net  yine vurguladı. Zira, her şey gelip geçiyor da, içinizdeki aşk, dostlarınız, sevdikleriniz ve sizi mutlulktan uçuran deneyimleriniz geriye kalan tek gerçeklik olarak yaşamınızda size ışıl ışıl  gülümsüyor. İşte hal böyle olunca elbette önceliklerimiz de bizleri birbirimizle buluşturuyor. Hiçbir karşılaştığımız insan boşuna yaşamımızda yansımıyor, ya da bizlere bir öğrenim bırakmadan orada gereksiz, sebepsiz bulunmuyor. Dolayısıyla, her  insanda kendine ait nice yan keşfediyor ve bunun için yaşama ve tüm öğrenimlerine şükretmeye başlıyorsun. Bu da bütün engin güzelliklerin  merkezi oluyor belki de...:-)
Bu büyülü gecenin ardından ertesi gün de yeni başlayan bir milongaya katıldım. Hayrettin Sarı arkadaşımızın ilk kez düzenlediği Sıraselviler Caddesi'nde, Grand Star Otel'deki milongasını katılarak, milongayı camiamız adına güzel bir katkı olarak hissettim. Gayet konforlu, rahat ve huzurlu bir atmosferde, içeceklerin iyi olduğu ve uygun fiyatlarda servis edildiği, atıştırmalıkların ve suyun ücretsiz olduğu, zeminin konforu, mekanın rahatlığı ile erken başlama özelliğini sağlayan bir kaç milongadan biri olması da yolu Taksim'e düşenler için kesinlikle  iyi bir seçenek!
Sevdiğimiz kalite anlayışında olan, yıllardır  keyifle katıldığımız ve klasikleşmiş Armada milongasına ek olarak Pazartesi milongalarına bir yenisi olarak eklenmiş oldu. Hayırlı, uğurlu olsun tüm tango camiasına ve farklı, alternatif seçeneklerle daha da özgürleşebilen milonguera(o)lara...Çünkü dilediğiniz milongayı, dilediğiniz dostlarınızla seçmeniz gerçek bir özgürlük ve lezzet!
Gece boyunca Dj Gökhan'ın hoş tandalarıyla bol bol dans ettim, renkli bir oriyantal şov izledim ve mutlulukla geceyi noktaladım.
Diğer milongalara gelince, hafta boyu hiçbirine katılamadım. Lakin bu hafta festival milongalarına katılmayı çok arzu ediyorum. Çırağan Sarayı'nın büyüsü bir yana, buna ek bir de Esma Sultan Yalısı'nın festival mekanlarına eklenmesi beni havalara uçurdu. Zira oranın atmosferi ile tangonun ruhunu solumak bile aşkların en büyüğü olarak hafızalarımda yerini alabilir ve ilerleyen yaşlarımda beni gülümsetebilir! :-)
Perşembe'den itibaren katılmayı arzu ettiğim festivalin mimarlarına, tüm dans camiasına ve bütün milongaları organize eden arkadaşlara da ayrıca teşekkür ederim. Yurdumuzun bu denli zor bir sürecinde bile, insanımıza, dansımıza ve yaşamlarımıza sevgi, saygı duyabiliyor ve tüm zorluklara rağmen bunu yaşatıyor olmamızdan ötürü. Dansımız bizi özgürlüklerimize ve tüm renklerimize kavuştururken, bütünlüğümüz ise tüm evrenin senfonisine en büyük katkıdır diye düşünüyorum,
ve yaşama, düşünceye, ideolojiye, inançlara, inançsızlıklara, farklılıklara, benzerliklere, yeteneklere, aşka, doğaya  daima saygı diye yüksek sesle seslenmek istiyorum!
İçten sevgilerimle değerli dostlarım,
tüm dansların en vurgulu ve bizi uçuran kalp atışlarında buluşmak, coşkumuzla yeni bir boyut oluşturmak dileğiyle, sizleri sevgiyle kucaklıyorum....

8 Şubat 2016 Pazartesi

Yeni bir yaşı tamamlamama sayılı günler kalmışken hayata ve tangoya bakış açım da büyük bir değişim göstermeye başladı. Yaşamda seçtiğim alanlarda bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkinlik, orta yaşlılık, yaşlılık ve gerçek olgunluk periyodlarını yaşamayı derinlikle bağdaştırdığımdan tangoda da mühim bir periyodu geçirdiğimi düşündüm geçen hafta.Yıllardır  yoğun bir tutkuyla dans ettiğim Osvaldo Pugliese'nin parçalarındaki içsel yoğunluğumun değiştiğini ve bunların yerini Tanturi'ye, Calo'ya, De Angeles'e,Troilo'ya ve bir çok başka bestecinin parçalarına aktığını farkettim. Hayatımda ilk kez bir Pugliese tandasında dans etmek istedim. Daha soft yankılara kapıldığım bir sürece yöneldiğimi o an içten hissettim.
İşte yaşam öyle bir serüven ki, tüm yoğunlukları, tutkluları akıttığınız alan, bir an sonranızda değişmiş oluyor ya da aynı ifadede olamıyor ve dönüşüyor. Çünkü her an değişen, gelişen, öğrenen, yenilenen, olgunlaşan bir ruhsal mekanizma insan. Yaşam deneyimleriyle bambaşka hallerine kavuşan sınırsız bir evren.
Üç aydır normalde yaşadığım milonga akışımın dışında bir tango hayatım oldu. Çok yoğun milongaya gittiğim yıllar boyunca haftada, ayda bir iki kez milongaya giden insanları anlamakta zorlanırdım. Zira bu denli yoğunluk içeren bir dansa benim dünyamda tangonun büyüsüne ve çekim gücüne direnmek olanaksız olduğu için çok daha fazla zaman ayrılmak gerekebilirdi. Ancak farkettim ki, ne kadar sıklıkla gittiğinizin de içsel tutkunuzda çok da aman aman farkı yokmuş. Sadece yaşamın farklı alanlarında yaşadığınız güçlü renklilikler de tutkularınıza farklı bir bakış açısı ve realitesel bütünlük getiriyormuş.Yani bugünümdeki tutkum ile bir yıl öncemdeki tutkum çok farklı değil ama ifadesi başka, çünkü artık yaşamın sadece kendisine geniş perspektifte tutku duyuyorum ve içindeki tüm renkleri yaşamak istiyorum. Bunlarda biri de bolca tango dışı seyahat, doğa, belki yelken ve bir de müzikal frekanslar...Onlarla daha da büyüdüğümü an be an hissediyorum!
Her geçen gün artan milonga sayısına gelince, bunu olumlu bulanlardanım. İnsanın dans etmek istediğinde kendisine uygun bir ortamı dilediğince seçebilme özgürlüğü gerçekten hoş. Bunun yanı sıra farklı stillerde milonga ortamlarına  da her zaman ihtiyaç duyanlardanım. Tüm katılımcıların özgürlüğünü, ihtiyaçlarını, konforu, kaliteyi, sıcaklığı ve insan odaklı paylaşımı yansıtan hoş mekanlarda daha rahat ettiğimi de belirtmeliyim. Bir okula bağlı olmayan dansçıların, okulların kendine ait gruplaşmasının her ortama yansıtılmadığı  gerçek milonga ortamlarını ve gerçek tango hissiyatını önemseyenlerdenim. Çünkü gittiğim çoğu milongada dans etmede çok sayıda arkadaşımın ve tanıdığım kişinin olmasından ötürü sıkıntım olmasa da, bir çok insanın çok tanıdığı olmadığından, sırf dans edemediği ya da bu konuda sıkıntı yaşadığı için milongalara gitmediğini biliyorum. Ortamlarda mutlu olmadıkları gibi, stres oluyorlar ve diledikleri gibi dans edemedikleri için milonga ortamlarından ciddi oranda soğuyorlar.  Bu nedenle insan odaklı paylaşımların, hizmetin, dünyaların, saygının, sevginin hakim olduğu  milongaların artmasından yanayım.
 Bana sorduğunuzda tüm milongaları seviyorum derim aslında. Sadece organizatörler ve belli yerlerin benzer müdavimi insanlar için değil ama tangoyu çok fazla sevdiğim için katılıyorum çoğuna ve yaşama dair tutkularımdan çok güçlü bir parçası olan tangoyu kendi özgün ifademle yaşıyorum. Bunun yanı sıra çok sevdiğim organizatörler de var kuşkusuz. Onlarla paylaştığımız dostluklar ise bir ömüre yayılan nitelikte ve tangoyu benim için çok daha manalı kılıyor. Sağolsunlar, varolsunlar  ve özünde tüm milongalara saygım sonsuz; hepsinin var olmalarını, gelişlemelerini, yaşamalarını tango adına temenni ediyorum. Elbette ev milongaları ya da milonguera(o) lar için eğlencelik mini, özgün milongalar da gayet hoş olabilir.. Hepsi başta dansçıların bu dünyaya yönelik olan sevgisinin ve ifadelerinin meyveleridir çünkü...
Geçtiğimiz hafta bir kaç milongaya gitmek için heveslenmiştim ancak soğuk hava, sinüzitimin biraz sıkıntı vermesi ve evde olma ihtiyacımdan ötürü sadece birine, Academia Del Tango'nun 3. Yıl Kutlamasına katılabildim Perşembe Yusuf ve Çağrı Dj ekibinin tandalarıyla bir çok dansçı dostumla yine bütünlüğe ve tangoya ait uçuşlarımda salındım, yaşama dair sohbetler ettim, hafızamda kalacak dans deneyimlerine kavuştum. Tam da bu milongada bir Pugliese tandasında dans etmek istemedim işte ve anladım ki, içimdeki bir çok şey de değişmiş ,çünkü her yılla gelen hisler, algılar, dünyalar farklılaşmış.
Güzel bir geceyi tüm coşkumla ve üzüm aromalarıyla tamamladıktan sonra soğuğun tüm tenimi yakma girişimiyle baş edebilip evime donmuş bir halde geçebildim. Ne ertesi gün düşündüğüm Oko Tango'nun performansını dinleyeceğim Otra milongasına, ne diğer gün  sevdiğim Noa milongasına, ne de Pazar günü Ponte'ye katılabildim ama içimdeki tango hissi yine de tüm yoğunluklarıyla farklı potansiyellere dönüştü. Yine de tüm bu milongaların da güzel haberlerini aldım. Ne mutlu herkes keyifle dans etmiş, danssal, tangoya dair mutluluklarına yenilerini eklemiş..
İçsel tınılarla dolu  güzel bir haftasonu deneyiminden sonra yeni bir haftaya umut dolu hislerle gözlerimi açtım ve bireysel değişimlerle dünyamızın barış dolu olmasını ve aydınlık günlere ilerlemesini temenni ettim.
Yüreğinizden, yaşamınızdan ve tüm düşünsel yolculuklarınızdan sevgi, hoşgörü, paylaşım ve mutluluk eksik olmasın dostlarım. Sizleri sevgiyle, saygıyla  ve dostlukla selamlıyorum!

25 Ocak 2016 Pazartesi

Milonga işi kültür işidir. İnsanlara, tango dünyasına ve tangonun gelişimine sunulan bir hizmet ve renktir. Bugüne kadar bir çoğumuzun yaşadığı sayısız milonga deneyiminin hayat akışlarımıza ve yaşam stilllerimize eklediği zenginlik büyüktür ve bunlar içimizdeki yaşam coşkusunu belki de oldukça arttıran şeyler. Sadece bir gecede bile yaşanan danslar, sohbetler, gözlemlerimiz, müzikal renklilik tangonun soluklarını her algıya farklı boyutlarıyla aktarır ve nice farklı yollardaki insanı bir bütünde toplar. Bu nedenle milonga kültüründe sinerji o kadar mühimdir ki, bunun içindeki her bireyi yoğun bir şekilde etkiler ve içindeki her bireyin o sinerjiye katkısını önemli hale getirir. Her şey başta insan için olduğunda, her şey aynı zamanda tango için olur. Tango müziğini yaratan, yansıtan, ifade eden, hisseden ve dansıyla yoğun translara akan insandır çünkü. İnsan, kültür ve yaşam odaklı tüm organizasyonlar bu nedenle asıl hedefi gerçekleştirirler ve bu vesile dahilinde tango ve tangonun içinde büyüyen insan kazanan hale gelmiştir. Bizler de bu dünyalarımızın içinde bu sevdiğimiz dansın, dünyanın vasıtasıyla birbirimizle buluşur ve doyasıya kucaklaşırız işte! :-)
Geçtiğimiz hafta boyunca etkili kar yağışı, leziz ev pikniklerine ve şahane üzüm sofralarımıza güzel bir ortam hazırladı. Milonga trafiği biraz durulsa da yaşam bambaşka boyutlarını yansıttı. Dolayısıyla haftanın tek milongası Tangosu organizatörleri Gül ile Ulaş'ın organize ettiği ilk kez gittiğim  Kadıköy Moda'daki  St Josephliler Derneği'nde Milonga Paradiso olarak gerçekleşti. Gecede Dos Ufos olarak Hakkı'yla Dj koltuğunda bulunduğumuzdan kar, kış bahanelerini savuramayarak milonga mekanına ulaştık ve gecenin keyfini sürdük.. Milonguera(o)lar dünyasında konformist dansçılar soğuğa, kara, kışa bazen aşırı duyarlı olabiliyor malum! ;-)
Milonga mekanına, ambiyansına, atmosferine ve konforuna öncelikle bayıldığımı belirtmeliyim. Bu nedenle Gül'ü ve Ulaş'ı böyle harika bir milonga ortamını hazırladıkları ve bizlerle buluşturdukları için tebrik etmeliyim. Mekanın elitliğinin yanı sıra, rahatlığı, milonga ortamına uygunluğu da dans camiası için gerçekten önemli bir tatmin sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Gece iki sularına kadar devam eden gecede dansçı dostlarımızdan farklı seçkilere aç bir grubu oldukça memnun ettik diyebilirim. Gotan Project'ten de sıraladığımız bir tanda esnasında yanımıza büyük bir coşkuyla gelen bir çift, bize o denli içten teşekkür ettiler ve o kadar mutlu olduklarını belirttiler ki, bizim de mutluluğumuz ve gülümseyişlerimiz katlandı. Bu tür çok sevdikleri tandaları hiç duyamadıklarını hüzünle ifade ederlerken, biz bu tandayı çaldığımızda da ne kadar coşkuyla dans ettiklerini tekrar vurguladılar.
Elbette dans camiasında belli bir beğeni potansiyeli oluyor, lakin bizim meşhur benzer stillerdeki seçkiler ve Altın Çağ'ın dışına, hatta elektronik, nuevo tandalarına, farklı renklere, tınılara da yer vermek bir çok Dj'in tercihi olmuyor. Fikrimce gelişim, tangoyu yaşayan her kitlenin gelişimiyle mümkün. Yani memnun olan bir kitleyi tamamiyle yükseltip ve hep memnun edip, diğer kitleyi yok saymak ya da eritmek ne kadar doğrudur tartışılır. Sonuçta illa her mekanda, ya da milongada bu tür parçalara yer verilmese de, uygun her durumda çalınabilir mantığındayız. Ne mutludur ki, bir çok arkadaşımız gece boyunca çok keyifle dans ettiler. Aslolan çalınan müziklerle bazen de çok coşkuyla dans edebilmek dışında nedir ki....

 Tango müziği, öncelikle dans edebilmemiz için de en uygun koşulu hazırlamaz mı...
Şimdi "D'Arienzo'dan El Flete'yi dinleyesim geldi,  ama  dans etmeden durabilecek miyim  tartışılır. Bu nedenle Radyo Voyage'a geri döneyim....-)
Tango bazılarımız için tutkularımızın, aşkımızın, özgürlüklerimizin ve ruhumuzun dansı ve boyutu. Dolayısıyla tüm duygularımızın da en yoğun dokunuşlarına ulaştığı bir evren.
Tanıdığımız, tanımadığımız bir çok dansçının  tüm rondalarda akan danslarının yanı sıra, bir de tango dünyasının dışından bir arkadaşımın tangoya dair yorumlarını ilgiyle dinledim. Onu şaşırtan şey, gördüğü çoğu dansçının  mutsuz görünmesiymiş. Hatta sadece bir kaç kişiyi, gerçekten dans etmekten mutlu gibi gözüküyor diye yorumladı. Ben de düşündüm,
acaba milonguera(o)lar gerçekten ne kadar mutlu insanlar diye...:-)
Geçenlerde yurdumda ve dünyada ün kazanmış, başarılı ressam bir arkadaşla yaşam üzerine sohbet ediyorduk. Demişti ki,
"Herkes resim yapmayı keyif veren bir şey olarak tanımlıyor ama aslında resim yapmak bazen ciddi ızdırap veriyor ve resim yapmak bazen ciddi zorluk. Bazı tablolar seni süründürüyor, tüm enerjini versen de yetmiyor. Ama kimse bunu böyle bilmiyor..."
Yani aslında sanata dair bir çok alanı düşündüğümüzde, tüm duyuların,duyguların ve düşüncelerin en yoğun hale geldiği noktalara mı ulaştığımız alanlar o frekanslar...?
Tango yapan insanlar, özünde nerede mutluluğu buluyor, ya da mutluluğu, tatmini hayatlarında gerçekten bulabiliyorlar mı?
Ya sanatçılar, müzisyenler ya da farklı alanlardaki diğer insanlar?
Yani uçan, uçuşan dansçıların yanı sıra, bir performansa, festivale çıkan dansçılar, orkestralar, bir çok kişinin yaptıkları organizasyonlara gelmeleri için uğraş veren organizatörler, öğrenci sayılarını uygun bir hale getirmeye çabalayan eğitmenler bu dansın içinde uçmaktan ziyade zaman zaman stres içinde koşuşturmuyorlar  mı ve hedeflerine ulaşma yönünde habire çabalamıyorlar mı...?
Elbette hepsi yaşadığınız dünyanın ve tangonun içinde var. Yani  her yol ve yön bir gayret, çaba ve çalışma istiyor.
İnsanların bir kısmı da zorlu iş yaşamlarından ya da bir çok dertlerinden sıyrılmak için bir sosyal aktivite olarak da yaşayabiliyor tangoyu...Ve oluşturdukları o yoğun abrazoların içinde evrenin farklı bir boyutunda yükselirken, belki de dünyanın başka bir noktasında ya da kendi ülkesinin herhangi bir şehrinde olan bir saldırıdan, terörden, dertten, kederden uzakta bir dünyada oluyor....
Geçenlerde çok önemli bir iş adamının ani ölümü gündeme geldi. Mustafa Koç gibi iş dünyasına ve Türkiye'nin gelişimine büyük katkıları olan bir şahsın sabah sporunun ardından ani bir kalp kriziyle yaşamını yitirmesi bir çoğumuza neleri düşündürdü kimbilir..
Bir nefeslik ömürlerimizde ne kadar mutlu, coşkulu olabildiğimizi, para kazanmak uğruna nasıl bir yaşam stillerinde bir ronda oluşturduğumuzu mu...
Elbette her birimiz kendi yolunda ve yolculuğunda birer yolcu olarak birbirini selamlıyoruz ve birbirimizle bu çok sevdiğimiz müzikal dünyanın içinde buluşuyoruz...
Aşk varsa, yaşam var. Bu nedenle Nazım Hikmet'in bir şiiriyle bu haftalık güncemi noktalamak isterim.
Şu kısacık yaşamlarımıza ne denli, hoş anlar, mutluluklar ve sevgi doldurabiliyoruz diye düşünerek...
ok şükür aşığım.
 Bana öyle geliyor ki 
bir tek insana, 
yüz milyonlarca insana,
 bir tek ağaca, 
bütün ormana, 
tek bir düşünceye, 
bir çok düşünceye
 ve fikre aşık olmadan yaşamak, 
yaşamak değildir." Nazım Hikmet

Sevgiyle, aşkla ve tangoyla kalınız...

11 Ocak 2016 Pazartesi

Bazen de bir parçaya, ana ve "abrazo"ya yansıttığın her şeydir, yaşadığın tüm derinliktir tango. Düşünsel olarak özgürleştiğin, meditatif hale geldiğin, duygu yönünden de en zengin translara kapıldığın deneyimdir. Dün Ponte'nin büyülü atmosferinde değerli bir tango dostumla dans ederken bunu düşündüm. "Connection"ın kalbinde o denli yoğun bir bütünlük hissettim ki, işte dedim bir ömür verilen tango bundan başka bir şey mi ki...O anın içindeki her yoğunluk tango oluyor aslında ve onun içinde pırıl pırıl yükselen bir güneş adeta içimizde doğuyor...
Evet tangoya olan sevgim an be an katlanarak ve beni olgunlaştırarak artarken, doğanın ritmiyle bütünleşmeyen her şey bana boş gelmeye başladı. Yani önce insan kendi doğasının tüm bütünlüğüne ve yaşadığımız dünyanın doğa yönünden güçlü varlığına uyumlanmalı ve ilk bütünlüğü orada kurmalı. Sonra tüm doğasını, rahatlığını, enerjisini ve konforunu danslarına, adımlarına ve tüm hareketlerine aktarmalı. Tangoda da yaşamda olduğu gibi büyümeli insan. Eğer büyümek istiyorsa tüm ritmleri solumalı, sinerjinin merkezinde yaşayabilmeli ve doyasıya ruhunu ve kalbini orada yaşatabilmeli de.
Elbette zaman ilerledikçe yaşadığımız tüm deneyimlere bakış açılarımızda da bir takım değişiklikler olabiliyor, bazıları benzer nüanslarda kalsa da. Örneğin bugünlere kadar tangonun tüm yoğun enerjisi içimdeyken ettiğim danslarımdan çok haz ve keyif almamın mimarlarını da daha gencecik ve yepyeni bir dansçıyken, adımları yeni öğrenirken bazı dostlarımızın koşulsuz desteğini görmem olduğunu da düşünüyorum. Belki de bu denli motivasyon ve destek sağlayan insanlar olmasa bugün bu cümleleri yazıyor olamaz ve milonga hayatı diye bir şey deneyimleyemezdim. Dolayısıyla tangoda kendi rolümü de bu tınılarda yakalamak istedim. Tango aşkına ve sevgisine sahip insanlara elimden geldiğince yol açmak, yeri geldiğinde yön vermek. Çeşit çeşit dansçıların, Dj'lerin, organizasyonların, eğitmenlerin bugünümüzde bizlerle olmasında bazılarımızın da katkısı çok büyük. Elbette en başta içimizdeki sonsuz tango aşkı bunun temeli. Yani engellerle de bolca karşılaşmış biri olsam da yılmadan bugünlere geldim. Çünkü tango sevgim hiçbir insana bağlı değildi. Tamamiyle ruhumun seçtiği bir yolculuktu. Dolayısıyla şevki kırılan ya da az bir zamanla tangoda aradıklarını bulamadığına inanan arkadaşlara da minik bir not iletmek isterim. Sevgin her şeyi sonsuz, sınırsız yapar. Yani aradığını bulmak için öncelikle yaptığın şeyi çok sevmelisin. Yoksa sadece sosyal bir bütünlük arıyorsan daha çok sevebileceğin çok seçenek olabilir. Bunu kendi iç ritmine sor çünkü bu dans, müzik ve dünya yaşam merkezine ulaşmadan rahat etmez ve  seni yoğun duygulara götürmeden gerçek formunu almaz. Yaşamak için, müziği ve anları duyumsamalı ve kendini bütünlüğün akışıyla bir yolculuğa çıkarmalı. Elbette orası uçuşun, en derinlere dalışın merkezi ve belki kendini bulabildiğin yerlerden de sadece birisi. Sadece dinlemeli, hissetmeli, duyumsamalı ve yaşamalı, zira şu koca alemde deneyim her şeydir ve özünde  tek gerçek, net bilgidir. Seni asla yanıltmayan doğru ve yanlışlarının mihenk taşıdır. Yaşanmışlıklarla cesaretini ve tangoyu yaşayış potansiyelini arttırabilir ve bu vesileyle de bambaşka boyutlarda akan ırmaklara gürül gürül kavuşabilirsin...
Geçtiğimiz hafta boyunca iki festival milongası ile bir lokal milonganın coşkusuna kapılarak, uzun bir aranın ardından geleneksel milonguera kimliğime büründüm. Salı Günü "Sultans Festivali"nin ilk günü Academia Del Tango stüdyosunda şahane bir fest akşamına katıldım. Seçkileriyle müthiş danslara uzandığım Dj İllias'ın enerji yüklü tandaları ve hoş cortinaları bir yana, yerli yabancı çok sayıda dansçıyla lezzetli danslarıma yenilerini kattım. Gece üç buçuklara kadar süren gecede tatmin dolu danslarla ve hoş sohbet akışıyla günü tamamladım.
Diğer festival milongası Cumartesi günü YEM'deydi. Zeminde konfor ve rahat dans olanağı için döşenen parke ve süslemeler için konulan avizeler atmosferi güzelleştirdi. Benim için tek eksik milonga ritüellerimden ödün veremediğim kırmızı şaraptı. Lakin bir yemekten geldiğim için buna çok ihtiyaç duymadım ve soft içecekler ile bolca su eşliğinde kendimi danslarıma yönlendirdim..Elbette uzun zamandır görmediğim çok sayıda sevdiğim dansçı dostumla da bol bol dans ettim. Solo Tango Orkestra'sının canlı performansıyla da konser coşkusunu da yakalarken, yerli yabancı bir çok dansçıyı izlemenin, eski dostlarımla sohbet etmenin ve yeni tanıştığım beni uçuran dansçılarla da tangoya yeni bir solukla bütünleşmenin tadını aldımç. Maestroların tek parçalık performansıyla Arce & Montes çiftinin yine müzikaliteyi şahane yansıtan süslemeleri  ile  renkli adımlarıyla, Neri & Yanina çiftinin sıradışı figürleri ve muhteşem performanslarıyla, Mariella & Guille çiftinin esprili akışları ile yetkin,renkli adımlarıyla  keyifli bir seyir yakaladık. Gece dört sularına kadar da bir çok rondaya kapıldıktan sonra evin yolunu alabildim. "After Party" niyetim gecenin başında her ne kadar olmuş olsa da, milonga esnasında gece 1 sularında bile uykum gelebildiğinden bu ritüeli diğer yaz festivallerine saklamayı uygun gördüm. Kışın havasından mı, suyundan mı bilinmez yaz ve bahar enerjisi bu mevsimde kendini göstermiyor. Yoksa sabahlara kadar rakslar aleminde kapılırdık malum...:-)
Pazar Günü'ne geldiğimizde festival enerjim yoktu, dolayısıyla Ponte'ye geçerek çok keyifli bir milonga ve lezzet turu daha yaşadım. Dj Ayşe'nin renkli ve hoş tandalarıyla gece boyunca keyifle dans ettim ve orada daima içimi kıpırdatan ve beni gülümseten anılarıma yenilerini ekledim. Haftayı da bu mutlulukla tamamlamış oldum.
 Yeni haftamıza girdiğimizde paylaşım, mutluluk dolu anları dostlarımla ve sevdiklerimle derin soluklarla deneyimlemek ve özel günlere, anlara yönelik farklı ritmleri de tüm yüreğimin merkezinde yakalamak isterim. Kalplerimizin birbirimizle attığı, yoğun trans getiren tandalarda, muhteşem hislerle dolu milongalarda ve nice yaşam pırıltılarında görüşmek dileğiyle dostlarım. Sevgiyle, neşeyle, aşkla ve sonsuzlukla kalınız...
"Yaşam bir anlık soluksa, dans bir anlık transsa, dostluk bir sıcacık gülümseyişse, aşk bir andaki sonsuzluksa, tat tüm ritmerin buluşmasıysa, coşku anların içindeki yoğun paylaşımsa, müzik doğanın öz ritmiyse, doğa geldiğin evrense ve evren içinin sonsuzluğunun merkeziyse burada buluştuğumuz tüm dostlara ve yüreklere selamın olsun." :-)