30 Mayıs 2016 Pazartesi

Herkes kabı kadar su taşır, kalbinin genişliği kadar sever. Hem kalbini mümkün olduğu kadar sevgiye açıp, genişletirken, hem de kabını yaşam içinde daha da büyütürse insan, yaşamında deneyimlediği her şey ile birlikte algı zenginleşiyor, derinleşiyor. Yani gerçek manada sevmek enerjiyi yükseltiyor ve ruhunuzun yükselmesinden korkmadığınızda ve elbette bu yüksek frekansın düşmesine sebep olmadığınızda, kendinize adım adım daha da yaklaşıyor ve tüm çok boyutlu varlığınıza ulaşıyorsunuz....
Enteresan, coşkulu, hüzünlü, muhakemeli bir hafta geçirdim geçtiğimiz yedi günlük süreçte. Öncelikle çok yakın bir akrabamızı, kuzenim diyebildiğim Banu'yı amansız bir hastalıktan ötürü kaybettik. Yaklaşık bir yıl önce sapasağlamken, minik bir rahatsızlık sonucu gittiği hastanede pat diye kanser teşisi konmuştu kendisine ve aldığı kemoterapi dahil tüm tedaviler yaşamda kalmasına olanak sağlayamadı, 42 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bu durumu bir kaç gün öncesinde rüyamda iki kez gördüğüm için sonucu bekliyordum. Yani Banu'nun bir ışık olup bu yaşamsal döngünün ötesine bir yerlere yolculuk edeceğinin farkındaydım!
Öncelikle annesine, babasına, kızkardeşlerine, oğluna, eşine, tüm dostlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.Çok acılı ve zorlu bir sürecin içindeler, içindeyiz. En yakınkarını kaybetmenin acısı kolay aşılabilir bir deneyim olmuyor malesef ama zaman ve kabul her şeyi normale yakın akışına ulaştırıyor, hayatı devam ettiriyor....
Cenazesi Çarşamba Günü öğle namazıyla kaldırıldı. Oradayken ölümün, yaşamın farklı bir boyutu olduğunu düşündüm aslında. Sanki aynı zamanın farklı realitelerindeler ve frekanslarındalar gibi...
Banu'cuğumuzun güleryüzlü bir fotoğrafı tüm sevenlerinin hafızalarında onun güzel enerjisini yeniden canlandırdı ve amansız hastalığına rağmen sevgi dolu yüreği, ışık saçan duygu ve düşünceleri anılarımızda ve yaşamlarımızda sonsuza dek saklandı. Elbette çok yakınlarını kaybetmiş insanlar buna benzer bir zorlu süreci ve acı dolu duyguların zorlayıcı etkilerini gayet iyi bilirler. Yaşamın özünde neyin değerli olduğunu düşünür dururlar. Özellikle de kaybın hemen ardından bu çok olağan bir süreçtir...
 Benim yaşamımda tüm kaybettiğim yakınlarımdan sonra farkettiğim şu oldu;
İnsanlar son anlarında temelde bir tek şeyi anımsıyorlar. Kimleri sevdiklerini, onların içten gülümseten şeyleri, sevgi dolu  paylaşımların yoğunluğunu ve sıcaklığını... Sonra da huzurla akıyorlar diğer boyuta ve ritme doğru....Ritmin bittiği yerde başlayan bir ritm mi ki bu bilinmez...
Yani ne göz kamaştırıcı zaferler, ne kocaman başarılar, büyük kazançlar, zorlu mücadeleler, renkli seyahatler, ne de pek meşgul oldukları aktiviteler o son noktada insanın hafızasından yansıyor. Gerçek manada sevdikleri ve kalben yakın oldukları kişiler, en yakınları gözlerinin önüne geliyor.
Yaşamlarında çok yakınlarını kaybetmiş olanlar  buna benzer şeyleri gözlemlemiş ve yaşamış olabilirler. Hiçbir şeye ve en başta da ölüme isyan etmemeyi insan zamanla öğreniyor. Hayatın içinde şok olmamayı, hiçbir şeyin sonsuza dek orada olamayacağını, yaşamın anlarla sonsuz, saatlerde sonlu olduğunu, sevdiklerimizin yaşasalar da yaşamasalar da ömürboyu anılarımızla yaşadıklarını, hayatımıza teması olan her insanın içimizde farklı devreleri harekete geçirdiğini ve sebepsiz olmadığını, üzüntünün, acının bir ötesinin kabul, akışa, yaşama güven olduğunu, dostların acılı anlarda minicik hareketlerinin, iç yatıştırıcı cümlelerinin ne denli mühim olduğunu, bugün yaşarken yarının garanti olmadığını, insanın yaşadığını anlaması için gerçekten çok sevmesi gerektiğini öğreniyor insan. Bunları ruhsal sürecinde yaşamındaki öğrenimlerin en tepesine yerleştirdikten sonra da yaptığı her şeyde en mühim şeylere odaklanıyor. O da benim öğrenimlerimde sevgi oldu!
Yani ölüm yokmuş gibi yaşamak değil ama ölümün hepimizin gerçeği olduğunu bilip ve bunun çok farkında olup sevgi dolu bir yaşam ve paylaşımsal derinlik kurmak tek  önemli  olan şey belki de...
En azından hepimiz bir gün bu dünyadan göç ettiğimizde, geride ne bırakıyoruz dersek,
 kalplere sevgi dolu dokunuşlar ve bazı ürünler dışında pek bir şey değil neticede!
Bu nedenle yaşadığımız yaşamlarımızın en mühim olan ifadelerine odaklanmak uzun zamandır benim en büyük gerçeğim. Hal böyle olunca da, cenazeden dönüp, işlerimi hallettikten sonra Spontan Bir Çarşamba Milongası organizasyonumuz için Ayşe Tünsoy, Hakkı İnce ve bendeniz Ponte'de buluştuk. Üçümüzün müziği ve tangoyu yaşayış ruhunu yansıtan müzik seçkimizle keyifli,derinlikli ve yoğun paylaşımlı bir gece yaşadık. Kalabalık olmasa da güzel insanlarla bütünleşmiş bir gecede, yoğun paylaşımlar, nefis danslar ve eşsiz sohbetler olmaması mümkün olur muydu...
Berkay da  gecenin sonunda seslendirdiği derinlikli şiirlerle sohbetimize renk kattı.Yeni yaşını tekrar kutluyorum. Bol dans, şarap ve kedi hayatından eksik olmasın! ;-)
 Gece yanımızda olan ya da  gelemeseler de kalbi bizimle olan tüm dostlarımıza da ayrıca sonsuz teşekkürler! Onlarla dopdolu olan hayat, bambaşka tınılarını tüm yaşamsal renklerimize sevgi titreşimleriyle harmanlıyor...
Perşembe Günü oldukça yorgun olmama rağmen yine de Point'e gittim ve renkli bir kalabalığın teras havasıyla birleştiği bu hoş ambiyanslı milongada güzel danslarla, ilgi çekici sohbetlerle dolu bir gece daha yaşadım. Dj Serçin Bediroğlu' nun sevdiğim, keyifli tandalarıyla birlikte duygulu ve kaliteli danslarla coşkulu bir şekilde geceyi noktaladım.
Cuma Günü, Büyükçekmece Dalyan Sanat Cafe'deki Milonga Confortable'mizde Dj Ayşe Tünsoy dostumuzun renkli enerjisiyle ve şahane tandalarıyla sevgi dolu, dostluğun, keyifli, renkli dansların, eğlenceli sohbetlerin hakim olduğu muhteşem bir gece yaşadık. Dinamik danslardan terlediğimizde, dışarı çıkıp muhteşem bahçesinde ada hissini solurken, güzel manzarasıyla hoş hissiyatlara kapıldık ve içeceklerimizi yudumladık. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar  da herkes bolca dans etti ve hatta milonganın bitmemesi için oldukça uğraş verdi. Bu da keyfimizi arttırdı!
Dolayısıyla milongaya girişin, gidiş- dönüş servislerinin tüm dansçılara, dans gönüllülerine ve meraklılarına ücretsiz olduğu yurdumun bu tek milongasında hafızalarımızdan silinemeyecek mutluluklarla geceyi noktaladık ve Ayşe'ciğimle de İstanbul yolunu tutuk! :-)
Cumartesi Günü herhangi bir milongaya katılamadım, çok yorgundum lakin Brüksel'den gelmiş olan çok sevdiğim dostum Yeliz'ciğimle Beşiktaş'ta bir şeyler içelim dedik. Sonra ne mi yaşadım derseniz, işte özeti:
"Bugün enteresan bir şey yaşadım. Uzun süredir göremediğim çok sevdiğim Yeliz'ciğimle buluşmayı planlarken ve tam ne zaman buluşacağımızı belirleyemediğimiz bir andayken yolda karşılaştık. Sonra Beşiktaş'ta sahilde oturalım da biraz sohbet edelim dedik, lakin ben gördüğüm manzara karşısında oldukça şaşırdım. Ortam çok pisti; yerler çekirdek kabukları, ismarit, bolca bira şişeleri ve her tür çöp doluyken gençler yerlerde oturmuş çekirdek çitliyor, midye dolma yiyor, sohbet ediyor ve bira içiyorlardı. Hatta müzik yapanlar bile vardı. Biraz yaşlandığımız için midir yoksa son dönemlerde özellikle doğayla çok haşır neşir olduğumuzdan mıdır nedir bilmiyorum ama bu çöplük içerisinde insanların birbirleriyle nasıl bir bağlantı kurmak istediklerini düşündüm durdum. Çok sevmeme rağmen arkadaşımı, uzun süre kalamadım orada ve eve de geçmem gerekiyordu o ayrı lakin, en son Kaz Dağları'nda bir bira patlatmıştım denize nazır ve kaliteli bir şarabı da hem orada, hem de dün Dalyan Sanat Cafe'deki milongada güzel bir ambiyansta, ada hissinde ve sohbet içinde içmiştim. Elbette yaz aylarında sahilde, mis gibi ortamlarda da içeceklerimizi alıp içtiğimiz çok olmuştu. Özellikle yıldızlara ya da mehtaba bakarken derin hislere kapıldığımız çok anlar da...
Sonra da dedim ki,
Şehir yaşamı mı sokakları bu denli kirli yapıyor, yoksa insanların kendi değerlerini bu denli az görmeleri mi bu pislik içinde buluşmalarını sağlıyor...?
Yanıt bulmak zor belki, ama bir yanıt hepimizden çıkar eminim!
Sokaklar ne zaman mı temiz olur;
Sanırım en çok da şehrin içinde de doğa olduğunda, ağaç sokak aralarında da yeşerdiğinde ve çiçek kokularının büyüsüne kapıldığımız her avluda...
Beşiktaş'ı oturduğumuz yerdeki eşsiz Köprü ve Boğaz manzarasına rağmen hiç bu denli çirkin görmemiştim.O denli büyülü bir güzellik içinde böylesine bir tezat!
Fikrimce medeniyet en başta, her yerde güzelliklerin hakim olmasıyla da kuruluyor. Estetiklik insan ruhunu da okşuyor, doğayı da bütünlüyor..Yani uzun sözün kısası,
Güzel olalım, doğada bütünde yeşerelim, engin, derin paylaşımlarla yoğunlaşalım, birbirimizi, yaşamlarımızı, müziği ve sanatı sevelim dostlarım. Hepimize büyülü bir Pazar Günü dilerim!:-) " 

Gerçekten de yazmış olduğun gibi huzurlu, dingin ve tatlı bir Pazar Günü yaşadım. Ponte'de güzel arkadaşlarımla buluştum, bir kaç kaliteli dans ettim, doğumgünü kutlamasından arda kalan pastaya yumuluken, Dj koltuğundaki Ayşe Tünsoy'un güzel seçkileriyle coşkulandım ve haftayı keyifle dopdolu tamamladım.Darısı yeni haftamıza olsun!
Son olarak Doğan Cüceloğlu'nun bir sözünü paylaşmak isterim;
"Bir insanın gelebileceği en yüksek mertebe, güvenilir  insan olmaktır."
Buna sevebilir, sevilebilir ve özgürleşebilir insan olabilmeyi de ekliyorum!
Muhteşem bir hafta diliyorum hepimize ve yollarımız, yolculuklarımız, yollarda karşılaştığımız farkındalıklarımız, deneyimlerimiz ve eşsiz insanlar yaşamlarımızdan eksik olmasın!
 Sevgi dolu anlara, nice yoğun, yüksek paylaşımlı frekanslara açılaım. Sevmekten korkmadan ilerleyelim, coşkuyla yaşayalım ve cesurca, tüm derinlikleriyle, koşulsuz, kabuller içinde, yoğun bir şekilde, naiflikle, dürüst olarak ve doğallığın hakimiyetinde gerçekten sevelim. Yaşamlarımızdan geriye kalan tek şey o oluyor çünkü. Sevgimiz, sevdiklerimiz ve sevilme hikayelerimiz...***

9 yorum:

  1. Sevgili Ebru; yaşam ruhun olgunlaşması için verilmiş eşsiz bir süreç ve fırsat...Oluşturduğumuz enerjiler de yaşam fırsatını nasıl değerlendirdiğimizi belirliyor...Dikkatimizi çektiğin gibi, sevgi bazlı yaşam; bunun için bizlere sunulan fırsatları ne denli değerlendirip, kalb "kabımızı" ne denli derinleştirip genişletebildiğimizle ilgili bir süreç...İlk paragrafında yazdıkların, yaşam algımla o kadar örtüşüyor ki, farklı yollardan aynı sonuca ulaşmış olmamız beni ayrıca etkiledi...İyi ki varsın ve seni tanıdım, varlığın birçok şekliyle güven duygusu oluşturuyor bende...Yaşama ve sana dair...Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Hakkı 'cigim ince, derin ve farkındalık yüklü yorumun için. Paylaştığımız tüm güzel anların sonsuzlukla kucaklasmasını ve bizi daima büyütmesini diliyorum ve nitekim öyle oluyor. Müziği, tangoya dair deneyimleri, ruhu, kalbi tüm derinliklerinde paylaşmak gerçekten özel. İyi ki varsın ve iyi ki ben de seni tanıdım.Sevgiyle...💛

      Sil
  2. oya
    Sevgili Ebrucuğum. Mevlana ne kadar güzel söylemiş. Hamdım. Piştim.Yandım. Bu olgunluğu ve hayatı bu kadar tanıman ve anlaman,inanılmaz. İnsan neslinde sığlık bu kadar artmışken derinlemesine düşünmek ve ve duyarlı olmak.ü

    O genç hanım inanıyorum gökte bir yerlerde.
    Ben halen ölüme alışamadım. Sevdiklerimi kaybetmek belki de en büyük korkum.
    Sevgi ne kadar güzel bir duygu. Sevdikçe çoğalıyor insan. Vermek ... Tamamlanmak aslında. Keşke insanlar yürekten sevebilse.

    Doğan Cücenoğlunun '' Güven'' üzerine söylediği söz ne kadar doğru ve benim için hayatta en lerimden birisi.
    için hayatta en lerimden birisi.

    Temizlik konusunda aynı duyguları paylaşıyorum. Ben de burada sahilde hemen hemen hergün yürüyorum.

    Pislik,dağınıklık,çekirdek,pis poşetler ,insanların kıyafetleri inanılmaz bir kirlilik,.Yürüyüş parkurunda sohbet eden geliş gidiş yönünü bile bilmeyen avare dolaşan insanlar smile ifade simgesi:)
    Bisiklet yolunda yürüyüp bisikletle gezenlere pis pis bakan gelişmiş beyinli insanlar.

    Arabasına aşık olup,arabanın girmesinin yasak olduğu ve yayaların yolunda yayaların yolunda egzos gazını dağıtarak dolaşan sevdalılar (!)

    Bence Türkiyenin bu konuda ivedelikle Bence Türkiyenin bu konuda ivedelikle eğitilmesi gerekiyor.

    Düşünen,başkalarına değer veren,sevebilen, ve insan neslinin az olduğu bir dünya hayal ediyorum.
    Sevgiler Oya

    YanıtlaSil
  3. Ebru cum oncelikle basinizsagolsun!! Olum maalesef cok yakin ama uzak gorunuyor. Yani aldatmaca var. Sadece bu dunyaya bakarak yasarsan aldanmaya devam ediyorsun. Hissederek yasarsan hep farkindasin ve boylece sevgi ile yasarsin. Yazin muhtesem olmus. Duygularini cok guzel ifade etmissin. Hep sevgi ile kal!!!!

    YanıtlaSil
  4. Bu anlamlı ve derin yorumun için sonsuz teşekkürlerimle Oya'cığım. İyi ki varsın ve güzel dostluklarımız olmuş! 💖☉

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkür ederim A. Danyal dostum, benim için anlamlı ve değerli yorumun için de. İçten sevgilerimle...🌛🌞☄

    YanıtlaSil
  6. Çok doğru Ebrucum önemli olan yaşarken hissettiğimiz sevgi ve onun geride kalan izleri...dünyaya bırakabileceğimiz ender izlerden biri

    YanıtlaSil
  7. Çok sağol güzelim, içten sevgilerimle...😘

    YanıtlaSil
  8. Çok sağol güzelim, içten sevgilerimle...😘

    YanıtlaSil