28 Nisan 2015 Salı

Bedenin ötesini yaşamak, görmek, duymak için bedenin ötesine yolculuk etmek lazım. Bu nedenle bazılarımız yaşadığı her deneyimde fiziksel algılarının yanı sıra içsel, özsel ve ruhsal farkındalıklarına odaklanırlar. "Connection" ı ve buna açılan sınırsız "abrazo"larımızı bu kadar önemsemememizin nedeni de insanı ruhuyla, tüm varlığıyla ve diğerlerinin derinlikleriyle, enerjisel ifadeleriyle buluşturmasıdır. Dolayısıyla bir çoğumuzun dünyasında hep bu yoğun hissedişlerin izleri hakim oluyor. Müziğe, tangoya ve bu dünyada  birlikte paylaştığımız güzel ve derin her şeye büyük bir şükran ve saygı duyuyorum. Hayatımızın gerçek renklerini  bizimle yeniden buluşturuyorlar çünkü....
Haftanın milongalarında  beş gün boyunca festival milongaları bu renkleri daha da canlandırdı  ve bunların ardından süzüldüğümüz "after party"ler  ise o renklerin farklı melodilerini oluşturdular.... Lokal milongalar hali hazırda devam ederken, festival tercihinin dışında bir akışa kapılanlar için hizmet verdiler. Bu da farklı alternatifleri de gün yüzünde tuttuğu için festivale katılamayanlar için hoş bir alternatif olmuştur. Seçeneklerin fazlalığı kaliteyi de getiriyor diye düşünüyorum!
Pazartesi Günü ful dinlenerek, diğer yaşamsal  mutluluklara odaklandım.
Salı Günü ise Hindi Zahra'nın konserine son anda bilet bularak,  Özden'le harika bir yemek, bira lezzetinin ve şahane sohbetin ardından Babylon'a geçiş yaparak  tüm müzikal, yoğun, heyecan, coşku, tını yüklü translara kapıldık.
Çarşamba Günü önce Almanya'dan gelen arkadaşım Jens'le muhteşem bir Zencefil sefası yaptık. Güzel bir shiraz içtik ve oranın lezzetli yemeklerini yuvarladık. Ardından "Academia Tango Meeting" in açılış gecesine katıldık. İTÜ sosyal tesislerindeki ilk festival gecesinde hoş, enerjik bir kalabalık hakimdi. Böyle olunca da Dj Akın'ın seçkileri eşliğinde - Pugliese yoğunluğu da hakimdi :-) - gece boyu çok güzel danslara uzandım. Performanslarda önce Yunanistan'dan Nikos ve Margarita çifti ile sonrasında Antalya'dan Kadir ve partneri Eleanna yerlerini aldıklar. İki çifti de keyifle izledim. Sonrasında tüm maesto(a)lar açılış dansı yaptılar. Harikaydı!
 Gecenin sonunda ise şakır şakır yağan yağmura rağmen yılmayıp"after party" e gittim. Kafaya koymuştum daha da çok dans etmeyi ve nitekim ettim de!
Deliyim diyorum ya hep, inanın lütfen artık! :-)
 Dj Göktuğ'un hoş tandaları eşliğinde Academia'nın güleryüzlü ekibiyle ve Almanya'dan bir iki dansçıyla güzel danslar edip, kısmen makul saatlerde - saat 5 sularına makul der hale geldik - geceyi bitirdim.
Perşembe Günü festivalin ikinci gününde Innpark'ta yerimi aldım ve neredeyse loca diyebileceğim bistro bir masa kapıp, gecenin pek hoş ve naif dans akışına kapıldım.
Dj Ömer'in güzel tandalarıyla - bir milonga tandası çok lezzetliydi ve son tanda da beni çok mutlu etti - gece boyunca yerli, yabancı dansçılarla sayısız danslar ettim ve keyiften uçtum.
Performanslarda ise  bu kez yurdumdan Aydın ve Eda çifti ile Özgür ve Sonja çiftinin duygu yoğunluklu, hoş adımlarla, figürlerle süslü, lezzetli danslarını izleme şansı bulduk. Bu tatla da  "after party"e geçerek Dj Sabri'nın hoş tandalarıyla yine tüm engin semalara kapıldım.
Cuma Günü festivalin 3. gününe yine Innpark'ta aynı loca masamda konumlandım.. Dikkat ettiyseniz kimseye kaptırmadım o masayı...;-)
 Dj Emre'nin güzel tandalarıyla da gece boyu sayısız danslar ettim. Stefan ve Yusuf ile 3 tandalık danslarım  gecenin festival akışındaki en uzun dansları olarak yerini aldı. Festivallerde  3 tanda dans etmek aslında nadir bir durumdur çoğumuz için ama biz Türkiye'liyiz  deriz ve tandalarca dans edebiliriz. Demek ki Almanlar ve Avrupalılar da bize benziyor. Çünkü Stefan'la  tandalarca çok keyifle ve yoğun "connection" hissiyle  dans ettik!
Elbette diğer tüm dostlarım Enis'le, Volkan'la, Hakan'la, İtalyan, Alman milonguerolarla dans akışım beni geleneksel olarak beliren en yoğun translarıma yönlendirdi. Milongayı bu keyif içimdeyken  iki  Yunanlı çift olan Haris ve Malika ile Loukas ve Georgia çiftinin hoş, enerji yüklü, dinamik, hızlı gösteriyle  tamamlayıp "after party" e geçiş yaptım ve Dj Georgia'nın tandalarıyla da bir süre daha uçuşlarıma yenilerini ekledim!
Cumartesi Günü festivalin 4. günü Innpark'a bu kez yerimi biraz daha geç aldım ve Hakkı ve Mehmet'le başka yer bulamadığımızdan İtalyan grubun içinde konumlandık.
 Bu arada İtalyan gruptan biri 30, 40 kişilik yer ayrılmış. Üstelik biz saat 11'i geçerken girdik salona ve bu aşırı sayıda dnsçıya yer ayırma durumunu festival etiğine uymadığını düşünerek,  ayrılan üç kişilik yeri bir güzel kaptık ve yerleri ayrıan kadına da gıcık bakışlarının yanıtını aynı şekilde yolladık! Haksız mıyız....?
Hadi bir iki,  kişi, üç kişi için yer ayırmak tamam da, 30, 40 kişi için olan durum hangi etiğe uyar?
Fikrimce bu saygı dışında bir şeydir!
Dolayısıyla mücadeleyle kazandığımız yerimizde festivalin dokusuna katıldık yine! :-)
Dj Ramo Gogo'nun keyifli tandalarıyla, bu kez diğer gecelere nazaran erken çıktığımız için az ama yine bol uçuşlu danslarla geceyi "after party"siz tamamladım.
Performanslarda ise  iki sıradışı Arjantin'li çift Neri ve Yanina ile Fernando ve Sol'un şahane performanslarını izledik. Tüm figürleri, adımları, dans akışları bir yana,  tırnak, parmak üzerinde bir dönüş vardı ki, fizik kanunları o an itibariyle değişti sanırım. O ivme ve güç nasıl sağlandı anlayamadım. Etkileyiciydi!
Dolayısıyla gösterilere bayıldım ve geceyi bu tatla tamamladım. Bu arada "after party"e sözü getirecek olursam bir konuya değinmem manalı olacak..İyi ki gitmemişiz, sormayım! Biz gitmedik ya tüm maestrolar gitmiş maşallah ve yine sıradışı, yoğun enerjilerde bir milonga keyfi yaşanmış.
Efsaneydi diyenler oldu ve gıcık kaptım, hatta kıskançlıktan çatladım! :-)
Pazar Günü ise erkencikten uyanıp, "Dos Ufos" ve dostlar pikniğine uzandım ve Silivri'ye yakın bir ormanlık alanda öğleden sonra saatlerine kadar doğayla bütünleştim. Aslında daha da uzun sürebilirdi piknik ama festivali kaçırmak istemediğimden hafif bir "time management" olayına girdim. Elbette ormanda içimdeki his muhteşemdi. Sessizlik, insanın olmadığı yerlerde soluk buluyor ve böylece doğanın eşsiz sesine ve doğasal bir çok sesliliğine ulaşabililiyor, onların tınılarıyla farklı bir translar alemine dalabiliyorsunuz.
Uyum danstaki en önemli unsurlardan biri. Herr şey onunla başlıyor, onunla ilerliyor, onunla soluk buluyor!. Daha "cabeceo"da ilk buluşma anından, milonga ortamlarındaki tüm atmosfere ve sinerjiye, bütünsel uyuma kadar, partnerler arasındaki iletişimle ve hareketle birlikte müziğin bütün ritmlerine. melodilerine ve notalarına kadar her yerde, frekansta ve ambiyansta uyum sözkonusu oluyor. Bu da bana sorarsanız önce doğaya olan uyumla mümkün. Çünkü insanın titreşimleri başta doğaya ait ve onunla kalp atışlarına dönüşüyor. Sağlık, mutluluk, coşku, bütünlük ve akış için doğayla iletişim şart! İşte bunu deneyimleyince ve muhteşem bir piknikle keyiflenince de festivalin final akışına  harika bir bütünlük hissiyle geçiş yapıyorsunuz...
Öncesinde de rozeleri yuvarlamayı ihmal etmedim tabii ve bu enerjinin etkisiyle de iki güzel arkadaşımla neredeyse Toscana'ya yerleşmeye karar verdikten sonra bir hayli geç Innpark'a geçebildim.
Cumartesi'ye göre dingin ve nispeten sakin bir kalabalıkla dolmuş ortam bana ciddi  huzur verdi ve Dj Murat Mengi'nin güzel tandaları eşliğinde -  La Cumparsita'sı efsaneydi bu arada - Ertuğrul'la, Yusuf'la, Stefan'la, Volkan'la ve bir çok dansçıyla daha akıştığım tüm danslarımda rahat adımlar atabilmenin mutluluğuna ve özgürce rondalarda ilerlemenin mutluluğuna ulaştım. Bu gerçekten harika bir histi! :-)
Performans zamanına gelince,  merakla beklediğim Micheal ve Eleonora çiftinin gerçekten şahane danslarını izledik. Harikalardı ve düşünmeden edemedim. Eleonora gibi bir kadın dansçı Türkiye'de yetişir mi diye.. Ne kadar bale ve dans eğitimi alırsa alsın o esneklikte bir dansçı pek yetişemiyor. Lütfen bana kızmasınlar tüm dansçı, performansçı dostlar...Bir performans dansçısı olmak gerçekten çok zor ve mücadeleli bir iş. Günlerce, gecelerce yıllarca çalışıyorlar ve daha iyiye ulaşmak için yoğun bir tempoyla ve fazlaca stresle yüklenebiliyorlar. Daha iyi olabilmek ve başarıya ulaşabilmek adına çok çok çalışıyorlar...Bu gerçekten mühim bir bedel ve saygı duyulası bir azim, emek öyküsü!
Elbette Eleonora'yla benzer, aynı estetiye, rahatlığa ulaşabilen nadir sayıda dansçının görülmesinin sebeplerinden biri de belki kültürel etkenlerdir kimbilir... Rusların DNA'ları farklı işliyor da olabilir tabii...Her konuda bu kadar başarılı olmaları gerçekten inanılmaz! Esteti, esneklik ve "connection" yüklü dansları gerçekten performanslarının hakkını veriyor!
 Başka bir konu da hafta boyunca izlediğim tüm performansların ardından gelen tangoya dair diğer düşüncelerim oldu. Şöyleydi;.
" Her bestecinin farklı farklı eserlerinde dünyanın her bir köşesindeki milonguero(a)lardan eşsiz danslar, performanslar izledim ve gerçekten de büyülendim. Ancak Pugliese parçalarında Arjantin dışından bir dansçının genellikle hiçbir performansını o oranda beğenmedim. Hatta o parçalarda vuku bulan bale adımlarından ve vals hissiyatındaki mimiklerden nefret ettim diyebilirim. Bu dünyada tango her coğrafyanın dansı olsa bile Pugliese, Piazzolla ve Diaz sanırım sadece Arjantin'e ait!"
Bunlar o anda içimde beliren  hislerim ve düşüncelerimdi. Arjantin' sel ifadelerin vurguları gerçekten kültürlerini ve tangoyu bir farklı  ve daha da olduğu gerçek, öz haliyle yansıtıyor sanki.!
Milonganın sonrasında "after party" e geçerek Dj Murat Gürmen'nin hoş tandalarıyla sabah 6:30, 7 ye kadar duramayan milonguero Erdem'ciğimle  pek bir eğlenerek dans ederek tamamladık Hatta  kendisi "La  Cumparsita" da beni fiziken de uçurmayı uygun gördüğünden, coşkumuz maksimumda festivali tamamlamış olduk. Elbette bu anı Ceren, Ahmet, Ali, Erdem ve Kerem ile fotoğraflayarak sonsuzlaştırıp  Erdem'ciğimle Taksim'in sabah güneşinin hakimiyetinde  meydan boyu yürümeyi başararak, pek değişik tınılarla başlayan bir haftayı daha selamladık..
Gerçekten de  festival boyunca çok güzel dans deneyimleriyle buluştum. Gündüz milongalarına ve derslerine yetişemesem de tüm gece milongalarında ve "after partyl"lerinde ettiğim sayısız, coşku dolu dans deneyimi yine bana çok şey kattı diyebilirim. "Connection"lar insanı dönüştürüyor ve gittikçe daha da geliştiriyor!
Bu nedenle başta Utku ve İris çifti olmak üzere tüm Academia Del Tango ekibine çok çok  teşekkür etmek isterim. Ekipleri içindeki sıcak, güzel enerji  festivalin her adımına yansıdı ve biz milonguera(o)ların keyfine keyif kattı. Sosyal dansçıların buluştuğu bu tür internasyonel ortamlarda huzursuzluk en son istenilen şey. Bizler huzurla ve rahat akışla kavuştuk. Mutluyduk!
Dans adına en büyük hayallerimden biri, ilerleyen yıllarda pist içindeki terörün ve çarpışma facialarının yerini rahat bir akışla ilerleyen rondaların alması ve minik adımların, kıvamında figürlerin hakim olduğu danslarda, birbirine saygıyla oluşan daha yetkin ve ileri seviye bir kitlenin oluşması ve sadece partnerlerimizle ettiğimiz danslarımız değil de ortamlardaki her dans eden çiftle olan uyumlanarak adımlarımızı ve figürlerimizi bu yoğun sinerjilere ayarlamamız.  Belki bugün bunu istediğimiz oranda başaramıyor olabiliriz ama yurdumda tango adına yapılan bunca kayda değer, güzel  çalışma varken ve yoğun emeklerin, çabaların etkisiyle buna bir gün ulaşacağımızdan eminim aslında. Dolayısıyla hepimizi mutluluktan daha da uçuracak ortamlara, rondalara kavuşacağız...
Madem uçuş var,  aslolan hep birlikte havalara yükselmektir! :-))
Festival süresince kopan tırnağımın feci acısı bir gün sürdü ama bu beş gün boyunca yaşadığım tüm haz dolu, "connection" hissiyle dolu muhteşem danslarımın enerjisi bir ömür boyu sürecek ve daima yanı başımda, kalbimde, ruhumda benimle olacak. Bu yüzden dans, tango, müzik ile birlikte birbirimizle de bu dünyada buluşmamız çok özel  bir deneyim dostlarım. İyi ki buralarda bambaşka boyutların, frekansların, alemlerin içinde buluşmuşuz ve ömrümüz yettiği sürece de bu coşkuyla bu dünyada yerimizi alabiliriz. Burada sevgi, aşk, coşku, bütünlük, sonsuz uçuş ve sınırsız translar var çünkü...
Son olarak Osho'nu harika bir sözüyle bu haftalık serüvenimi noktalamak istiyorum.
Diyor ki,
" İlgi enerjidir. Biri sana sevgi dolu bir şekilde baktığında seni besler."
Gerçekten de ifadeye sonuna kadar katıldım!

Hepimize ilgi, sevgi, bütünlük dolu bir hafta diliyorum  öncelikle ve tüm eşsiz, güzel milongalarda  mutlulukla birbirmizi selamlamamızı yine güçlü bir şekilde arzuluyorum!
Sevgiyle, saygıyla ve aşkla kalınız! ***

21 Nisan 2015 Salı

Zamanı unuttuğumuz ya da anın içinde, tam merkezinde olduğumuz durumlarda transtayızdır. Orada ne sürenin farkındayızdır, ne de o yaşadığımız sürelerin ötesinin... İnsan bilincinin kendisiyle buluştuğu ve farklı bir boyuta geçtiği anları kapsar trans ve insanın farklı boyutlarda süzülüşünü, uçuşunu bir anlamda simgeler....
 Tangonun benim için diğer bir adı da trans. Bu müzikal ve "connection" temalı transın içinde her şeyin ötesinde bir yolculuk hali hakim olur ve sonsuz bir merkezde olma hissinin içinde yoğunlaştırır. Gerçekten uçuşu, tüm duygusal derinlikleri, ruhsal keşifleri, mutluluğu, aşkı, bütünlüğü bulduğum yerdir orası.
Bunu tangoya ilk başladığım anlarda  çok fazla ve yoğun hissetmemiştim aslında. Çünkü o zamanlar doğru adım atabilmeye ve usulüne uygun dans edebilmeye odaklanıyordum. Bir süre, o  dansın içinde en rahat olduğum hisse ulaşamadım.  Tango öğrenmeye başladıktan bir kaç yıl sonra ise içimde bir anda bir şeyler değişiverdi ve o an hiçbir adımımın ya da yaptığımız bir figürün harika olup, olmamasının bir önemi kalmadı. Partnerimle tam rahatlıkta bir "connection" kurup, muhteşem bir kopuş hikayesine uzanabildim işte o zaman!
Hep söylendiği gibi içte değişen şeyler, dışta görüntülenir, deneyimlenir ve yankılanır diye... Benim içimde yankılanan realite ise dans ederken kaç tanda edersem edeyim yorulmuyor olmam ve farklı farklı partnerlerle çok daha rahat uyumla dans edebiliyor olmam oldu bu andan itibaren!
"Abrazo"larımda olgunlaştım,  kurduğum bağlarda çok daha yetkinleştim. Gerçekten, tangoya, müziğine ve dansıma dair mutlak mutluluğu da sanırım o zaman buldum.
 Sonrasını da zaten biliyorsunuz...Haftanın dört, beş günü sevdiğim bir milongada dostlarımla bu bütünlüğü paylaşmak için buluşuyorum ve doyasıya dans edip, kendime ait ne varsa o dans pistine aktarıyorum.
İfadelerimiz her ne şekliyle akarsa aksın bizi özgür kılıyor ve rahatlatıyor. Hayatta her an mutlu değiliz, her an üzüntülü ya da sıkıntılı da değiliz, ama hepsini zaman zaman yaşıyor ve hangi aktiviteyle kendimizi özgürleştiriyorsak, orada tümünü enerji olarak sunuyoruz. Bunların rahat akışı da yaşamda konforlu bir yol almamızı sağlarken, bizi içsel süreçlerimizin ve yaşamlarımızın içinde büyütüyor, geliştiriyor diye düşünüyorum.
 Tangoda hayatın her alanında olduğu gibi bebeklik, çocukluk, yetişkinlik, yaşlılık, olgunluk çağları var. Bunu translarımızla durdurduğumuz zamanın içinde deneyimliyoruz ve hepsinin yoğun etkisini içimizden, dışımıza aktarıyoruz.
Bizi birbirimizle buluşturan bu güzel trans yüklü milongaların ilki "La Cumparsita" ya yönlendi bu hafta.  Dj Mihran'ın lezzetli tandalarıyla, hoş bir dansçı kitlesinin olduğu gecede Erdem'ciğimle bolca, Murat'la ve bir kaç dostumla daha coşkuyla dans ettikten sonra milongayı  bu güzel hislerle  tamamladım.
Çarşamba Günü  Zorlu Center'da olağanüstü bir müzikal olan "Phantom of The Opera"yı seyrettik. Gerçekten müthiş bir sahneleme, etkileyici  kostümler ve dekor, olağanüstü vokaller ile birlikte tüm gösteri çok büyülüydü. Tüm dostlara izlemelerini öneriyorum.  Hatta kesinlikle kaçırmayın derim!
Perşembe Günü "Para Bailar" milongasında Dj Halil'in güzel seçkileriyle, hoş ve kıvamında bir kalabalıkla şahane bir milonga keyfi daha yaşadık. Erdem'le, Hakkı'yla, Samet'le, Onur'la, Alper'le, Zafer'le, yabancı bir iki milongueroyla çok keyifli dans yolculukları yaşadım ve milonganın sonunda da geleneksel Nizam sohbetiyle Perşembe günümün ritüelini tamamladım.
Cuma Günü yılda bir kez düzenlenen "Kanyon" milongasındaydım önce. Püfür püfür ortamda, hoş bir kalabakla dolu gecenin Dj'i Serçin'in çok hoş tandalarıyla gece boyunca doyasıya dans ettim. Hüseyin'le, Samet'le, Ertuğrul'la, Murat'la, Satılmış'la, Kenan'la, Can'la, Acar'la ve bir çok dostla daha ayaklarımı katledene kadar rondalara kapıldık.
Gecenin ortasında da Alper ve Selen çiftinin üç parçalık performanslarını izledik ve milongayı keyif tınıları içimizde noktalayarak Doğa ve Can'la birlikte Milongahane'ye geçtik. Bu kez Dj Alper'in hoş tandalarıyla gece üçe kadar doyasıya dans ettik ve yorgunluktan bitik bir şekilde günü tamamladık.
Cumartesi Günü önce Songül'le Sensus keyfi yaptık ve ardından Noa milongasına geçerek, Dj Volkan'nın lezzetli tandalarıyla Engin'le, Acar'la, Aydın'la, Volkan'la, Hakkı'yla Samet'le ve bir çok dostla daha güzel bir milonga keyfi yaşadık. Çıkışta da Alper hizmette sınır tanımadı ve içemediğim şarabımı bana "take away" olarak plastik bardakla sundu sağolsun! :-)
Pazar Günü Ponte milongasında Dj koltuğunda "Dos Ufos" olarak Hakkı'cığımla bu kez biz yer aldık. Elbette çok sevdiğimiz dostumuz Ayşe'ciğimizin inanılmaz konukseverliği ve ikramlarıyla da evimizde hissettiğimiz bu atmosferde sevdiğimiz dostlarımızla müziğimizi ve dansımızı  paylaşmanın keyfini yaşadık.
 Elbette sihirli bir geceydi bizim için!
Mutluluğun özü paylaşımda gizli ve müziği paylaşmaktan daha güzel bir sinerji de az yerde vardır. Şanslıyız ki benzer frekanslarda yoğunlaştığımız dostlarımızla bu anların zenginliğini ve coşkusunu doyasıya deneyimleyebiliyoruz.  Bunlar yaşamda kayda değer ve unutulmaz anları oluşturuyor başta çünkü....
Dolayısıyla Dj koltuğunda iki kişi olmanın ve bu güzel sinerjinin avantajıyla da hem pistte dans edenleri mutlulukla izledik, hem de doyasıya dans edebildik. Zaten bazı milonga tandalarında ve Hugo Diaz'larda, Pugliese'lerde ikimiz de pek yerimizde duramıyorduk. Aynı tandalarda tamamen ruhunu teslim etmek de bu tür paylaşımların derinliğini arttırıyor ve coşkusunu ifade ediyor!
Sonuç itibariyle, "Kendin çal, kendin dans et" konseptine kendimizi uyumlayarak  Kenan'la, Mehmet Cemal'le, Ertuğrul'la, Can'la, Hakkı'cığımla - kendimize uygun gördüğümüz bir  Pugliese tandasında - , Erdem'ciğimle de keyifle ve "lead"de ve "follow"da renklilik dolu adımlarla çok eğlence frekansında dans edebildim.  Hakkı da sevdiğimiz tandalarda rondalara kapılarak keyifle dans adımlarına süzüldü.
Gecenin ortalarına geldiğimizde Reyhan ile kendisine eşlik eden Ertuğrul ve Kaya kardeşlerden şahane bir Rock'n Roll şovu izledik. Muhteşemlerdi gerçekten ve ortamın enerjisini zirvelere taşıdılar! Biz de tüm güzel dostlarımızın enerjisi içimizde "La Cumparsita"mızı ve ardından  toparlanma parçası olarak da Melody Gardot'tan "Mira" yı çalıp geceyi tadı damağımızda kalırcasına noktaladık.
Bizi gece boyunca mutlu eden şey, tüm dansçı dostlarımızın durmaksızın, keyifle dans etmeleri oldu. Yabancı dansçılarla da renklenen ambiyansta, müzik seçkimizin beğenilmesi bizi çok mutlu etti ve paylaşım ruhunun amacını  içimizde gerçekleştirdi.
 Ne için müziği paylaşıyoruz ya da dans ediyoruz ki sonuçta...
Hepimizi kapsayan bu yoğun tutkuyu zirvelerde deneyimlemek, en yüksek irtifadaki coşkulara ve uçuşlara ulaşmak için değil mi bazen ya da bazılarımız için...:-)

Mutluluğu an be an oluşturan şey, bizi biz yapan paylaşımlarımızın zenginliğinde ve derinliğinde gizli. Bu da ruh ve kalp  açıklığıyla , zihnin esnekliğiyle oluşuyor.  Bu nedenle Ponte çıkışında bu geceye ve tüm buradaki deneyimlerime ait hislerimi şu cümlelerle ifade ettim;
"Keyifın boyutu tarifsiz...Güzel dostlarla ve evinde hissettiğin ortamlarda her şey bambaşka. Çünkü tango aşkıyla yanıp tutuşan insanlar için dansın ve müziğin hiçbir noktası mekanik olamaz ama uçuşların boyutu tarifsiz olur...Biz Ponte 'de tüm bizimle olan dostlarımızla mutluyuz ve tangoya her gün daha da fazla aşık oluyoruz. İyi ki bu frekansta buluşmuşuz..."
Evet tangoya her gün daha da fazla aşık oluyorum ve bitmeyen bir sevda türküsü içimde söyleniyor. Bu sevdaların ya da sevginin ifadeleri hepimiz için ne kadar da farklı olailiyor bazen...Örneğin sevmek demişken, herkes seviyor ama bunu birbirine ifade edişlerin anlaşılmaması ya da yerini bulmaması bazen insanları birbirinden mesafeler ötesinde ayırıyor. Çünkü herkes  kendisini bambaşka normalarda yansıtıyor.
 Hepimiz ya da büyük bir çoğunluğumuz en azından sevdiklerimiz tarafından sevilmek ve değer görmek isteriz.  Ancak bunu ifade edişlerimiz çoğu zaman birbirinden çok başka olduğu için içimizde  kaoslar oluşturabilir. Bu kaoslar da hepimizi zaman zaman zorlar, yıpratır ve hırpalar ama aslında sadece ifadeleri sentezleyebilmek öz duyguların anlaşılmasını sağlayabilir aslında. Elbette tüm farklılıklarımıza rağmen özünde hepimiz sevginin bir pırıltısı değil miyiz...
 Beklentisiz insan olmaz ya da çok çok azdır ya da beklentilerini bilmeyenler de olabilir  ama şu dünya üzerindeki en büyük beklentimiz - bana göre-  büyük bir çoğunluğumuz için, sevdiklerimiz tarafindan sevilmektir. Ancak bunu kendi tarzımızda ve bizin ifadelerimize benzer ifadelerle görebilmek, duyabilmek ve hissedebilmek isteriz. Bizi bu tatmin eder ve ruhen aydınlatır. Bunu bulduk mu da tam uçuş yaşar ve mutluluktan bulutlara süzülürüz!
 Dolayısıyla hepimizin bu hafta boyunca sevgiyi, dansı, coşkuyu, tadı, lezzeti doyasıya, gönlümüzce yaşamamız ve hepimizin arzu ettiğimiz, beklediğimiz şekilde sevildiğimizi hissedebilmemiz diliyorum!
Festivalde ve tüm güzel, coşku dolu milongalarda  görüşmek üzere dostlarım!
Sizleri sevgiye, saygıyla ve ışıltılı  semalarla selamlıyorum.
İçimizdeki  mutluluğumuz ve yoğun sevgimiz bizleri  beslesin ve  "abrazo"larımızı daima derinleştirsin, olmaz mı...:-) ***

14 Nisan 2015 Salı

"Sarılmak için yürek gerekir, kollar sonraki iş" demiş Özdemir Asaf ve biz tanguera(o)lar için sarılmanın önemine müthiş bir tanım getirmiş. Dansa açıldığımız, birbirimizle buluştuğumuz "abrazo"larımızda en mühimi yürek ve ruhsal bütünlük olmuyor mu zaten...İşte bu söz gerçekten gönlünü, ruhunu tangoya kaptıran her insanı içeriyor. Sarılmak yürek, dans etmek ruh gerektirirken "connection"da transa girmekse özsel bir uyum ve paylaşım aşkı getiriyor. Bunlar olunca da insan bu alemde bambaşka boyutlarda uçar, değişik frekanslarda yankılanır, farklı farklı ritmlerde salınır ve eşsiz titreşimlerle etkileşimi sonucu olumlu bir sarsıntı ve idrak süreci geçirir. Sarılmak tango için dilin oluşumu ve akışının başlangıcıdır. Sarılmak ilk ve tüm adımlardır. Hepsidir, her şeydir, her yerdedir. O yüzden bu haftanın engin "abrazo" serüveni ilk olarak ayda bir kez düzenlenen 360 milongasınla gerçekleşir. Haftalardır Pazartesi'leri yorgunluktan pert bir halde olduğumdan ne Armada'ya, ne Tangoz milongasına katılabiliyorum. Nadiren Salı'ları da bir milongaya, La Cumparsita'ya gidecek halim oluyor ama bu kez ayda bir kez olduğu için 360'ı kaçırmak istemedim. Bir de ambiyansı, manzarası ve estetiği muhteşem bir mekan elbette orası. Bu nedenle Nisan'da Aralık havasını aratmayan korkunç bir soğuğun hakim olduğu akşama rağmen önce Aylin'le ve Giusseppe'yle Sensus'ta - benim cennetim - üzüm aromalarının içine derin bir dalış yaptık. Corvus Syrah 2010 rekoltesiyle pek derin, komik sohbetlerle dolu engin translara kapılırken, kısmen üzüm aromasını abartmış olduğumdan milongaya  da sallanarak gittim. Dj Aykut'un hoş tandalarıyla oldukça dolu olan gecede Erdem'ciğimle bolca, komik komik dans edip, Gius'le, Yeni Zellandalı dansçıyla bu dansların devamını getirdim. Yerli yabancı dansçılarla ve ortamın tango dışındaki müşterileriyle dolmuş ortamda bolca dans etmiş olmanın neşesiyle geceyi keyfiyle tamamlayıp, gecenin renkli sessizliğine kapıldık.
Çarşamba Günü 333 milongası tam bir festival havasındaydı. Bu kaliteli ve iyi dansçılarla dolu olan gecede Dj Burcu'nun güzel tandalarıyla Jens'le, Ahmet'le, David'le, Yeni Zellandalı bir milongueroyla ve bir kaç dostla daha harika danslarla ve Vanessa'nın espirili doğumgünü dansı ile yeni yaşının pasta üfleme merasimiyle kutlanmasından sonra geceyi tatlı bir esintide tamamladım. Dans ettiğimiz sırada konuştuğum İsviçreli bir milonguero - aynı zamanda tango eğitmenliği de yapıyormuş - Türkiye'deki kadın dansçıların hisse ve enerjiye çok önem verip, vermediğini sordu. Pek hissi bulmamış sanırım yurdumun milongueralarını. Ben de hissetmeyi bilmek ya da ifade etmek de ayrı bir yeti diye düşündüm. Zira, hisler dalgalı bir okyanus. Onları tüm varlığınla "abrazo" nun içine aktarıp, müziğin akışına yansıtmak da herkese göre değişken. Sonunda ikimiz de hissetmenin belki de tango eğitiminin temel aşaması olduğuna karar verdik ve elbette müziğin de. İkisi de enerjiyle ifade bulup, görünür hale ulaşıyor neticede. Bu erkek dansçılar için de geçerli ve ne kadar hisler derinliğine ulaşırsa, dans deneyimleri de o kadar unutulmaz oluyor. Bu konuda sıkıntı yaşayanlar olursa da , - çünkü yurdumda kendini duygularının akışına bırakmak ve bunları özgürce ifade etmek bazen çok zor olabiliyor - eğitmenlerin ve bu konuda rahat olan insanların, sıkıntı çekenlere yardımcı olmaları faydalı olabilir ve farklı vizyonlar getirebilir. Kişisel deneyimimde, yakın danstan çekinen çok milonguero gördüm geçmişte. Hatta ilk yakın dansı benimle yaptığını söyleyen  çok  dostum olmuştur. Milonga tandalarında da...Yani yurdumda insanlar sarılmaktan çekiniyor ve birbirine dokunmayı zor başarıyor. Bu baskıların bir sonucu ama yeni nesil çok daha özgür olduğu için daha rahat ve bu konuda konforlular. "Connection"un hakkını verince de tüm danslarda ve tandalarda sonu gelmeyen uçuşlar başlıyor. Hepimizin en yüksek irtifalara uzanmasını gönlümden diliyorum. Çünkü orası apayrı bir boyutun ve realitelerin merkezi. Ruhun, özün, kalbin yansıması orada! :)
Perşembe Günü Para Bailar milongasında yine çok keyifli danslara uzandım. Gece çok kalabalık olmadığından da Dj Gökhan Abi'nin "Gogo" tandalarıyla - Bir Pugliese tandasında ise bize yazılı sözlü yaptı, üç farklı orkestradan yorumlar çaldı ve bunu sordu, sonra da yanıtlar 2. orkestrada tıkanınca kendisi yanıtladı tabii - oradaki güzel dostlarım Utku'yla,  Samet'le,  Hüseyin'le, Fatih'le,  Onur'la, Hakkı'yla, Zafer'le, Mehmet'le, Tunç'la  güzel salınımlarda uzun adım atabilmenin keyfiyle bolca dans ettim. Milongalar çok kalabalık olunca, minik minik adımlarla hareket edip, rondada da çok daha dikkatli olmak şart oluyor ama bu kez alanda ferahlık olduğundan enerjik, büyük adımlar atabildim. Böylece yine ful kapasite koğuşlu danslarla dolu geceyi, Fümerel'in doğumgünü pastası ve kutlaması tamamlandıktan sonra Nizam'da hem dans kritikleri, hem de keyifli bir sohbetle tamamladık. Artık kim ne yedi, kim içti söylemiyorum. Çünkü bunu yazdığım haftanın bir sonraki haftasında herkes yeme, içme konusunda daha bir çekingen olmuştu. Şaşırmıştım. Ebru yazar, açık eder her şeyi diye korktular sanırım! :-)
Cuma Günü Aylin Resort'ta "Latin Amerika ve İtalya Yemek festivali" organize ettik. Üç sıradışı aşçı Aylin, Evrim ve Giusseppe Jazmin'e, bana ve kedilerine unutulmaz bir lezzet ziyafeti hazırladılar. Güyya yemeklerin isimlerini onlara sorup burada yazacaktım - hep unutuyorum adlarını - ama yine unuttum sormayı ve tarif etmeye çalışacağım. Aylin'in patates püresi üzerine avakado dilimli ve ton balıklı Peru lezzetine, bir de Portekiz usulü çikolatalı tatlısı eklendi. Evrim'in somon ve levrek balığının yeşil limonla pişirilmesi ile hazırladığı  muhteşem tabağın yanı sıra, avakadolu mısır chipsi ile yenen müthiş lezzeti ve muzların kızartılıp üzerine sade dondurma eklenerek oluşan yine Latin Amerika tatlısı takip etti.  Giusseppe'nin ise muhteşem ötesi karidesli risottosu bizleri tattan delilik seviyelerine getirdi. Hepsini yiyip, Syrahlara, Cabernet Sauvignon'lara ve Merlot, Öküzközü, Boğazkere'lere gömülürken tatsal olarak tatminde zirveleri kucakladım. Bu üç "mionguera(o)" aşçı muhteşem performanslarıyla Jazmin'le beni büyülediler. Gece 1'de hala sofradaydık. Gerisini düşünün...Dolayısıyla tüm Cuma milongaları ekilerek bu yemek ziyafetinin tadı maksimumda yaşandı.
Cumartesi Günü Noa milongasında muhteşem bir enerji vardı. Haftanın en yüksek enerjili milongası olarak seçtim Noa'yı. Dj Alp'in dinamik tandalarıyla yerli, yabancı iyi dansçılarla buluştuğumuz gecede Volkan'la, Uğur'la, David'le, Barboros'la, Amerikalı bir arkadaşla - Pugliese tandasında dans ettik ve bundan sonra Pugliese'de hem beni bulacağını söyledi :) - bir diğer Volkan'la harika enerjilerle çok güzel danslara uzandım. Bu enerji içimdeyken de gecenin değişik nüanslarında üzümsel tınıların yoğunluğu bambaşka boyutlarla tamamladım.
Pazar Günü Ponte'de çok çok keyifli bir milonga deneyimi daha yaşadım. Dj Ayşe'nin muhteşem tandalarıyla - ve bir Los Vino yorumu vardı ki, 16 yıldır hiçbir milongada duymadım ve tabii ki koptum- yerli, yabancı  dansçılarla yoğunlaşan milongada Hakkı'yla, Mehmet Cemal'le, Kenan'la, Murat'la, Satılmış'la, David'le - hatta Pugliese'de dönüşümlü lead, follow yaptık, hazdan dört köşe oldum - Selanik'li bir dansçıyla çok keyifle dans ettim. Gece boyunca da bu büyülü sinerjinin etkisinde, aromasal üzümlerin transında ve anason kokularının hakimiyetinde haftanın son ve keyif dolu milongasını da tamamlamış oldum. Çektiğim bir çok fotoğrafla da Ponte'nin ve içindeki insanların güzelliğini herkese göstermek istedim. Zaten günde en az yüz fotoğraf paylaşıyorum malum! :)
İşte enerji dolu , muhteşem bir haftayı daha bu şahane duygularla tamamlamış oldum.
Dans varsa her an, her hafta güzel oluyor. Bu yüzden hep dans olsun; hep gözlerimizde ışıltı, yüreğimizde  tango aşkı bulunsun. Aklın almadığını kalp çözer; kalbin tıkandığı noktaları ise ruh açar ve  tüm deneyimler ruhsal aşkın ifadelerine, içsel melodilere ulaşabilir bazen. Sadece cesurca enerji akışının içinde, merkezinde ilerlemek gerekiyor belki de...
Bir alıntıda okuduğum şu cümle çok etkilemişti beni; yazarını tam bilmiyorum.
"Cesaret, sevgidendir!"
Gerçekten çok doğru bir cümle!
Cesaret, sevgi, aşk, tutku ve özgürlük her şeyin temeli.
 O halde cesur olalım, sevgimizi tüm kalbimizle çevremize yayalım; mutluluklarımızı, coşkularımızı doyasıya paylaşalım ve bunların tüm güzelliklerini de bütün hoş nüanslı danslarımıza aktaralım.
 Bu yeni haftamızda hepimize etkileyici, sıradaşı, büyülü danslarla dolu geceler, ışıl ışıl gündüzler diliyorum dostlarım. Geç gelen baharın tadını ise çok çok ve daha  da yoğun çıkaralım olmaz mı...?
Sizi sevgiyle, saygıyla ve tüm kalbimle selamlıyorum! :)

7 Nisan 2015 Salı

Enteresan bir haftayı daha geride bıraktık. Artık güncel haberlerle o denli büyük şoklar yaşıyoruz ki, bu konulara sarfedecek sözcükler tükeniyor. Gerçekten tarihte yurdumda yaşanmamış bir çok şeyi ardı arkasına yaşadığımız garip bir dönemin ve sürecin içindeyiz. Her geçen gün aklımız biraz daha karışıyor, kalbimiz dünyadaki ve Türkiye'deki terör saldırılarıyla duracak gibi oluyor. Bu dönemin insanları olarak en büyük korkumuz bir zihinsel, ruhsal, kalpsel ve bedensel "hack"lenmek, bombalanmak ya da yok edilmek belki de...Ve  adına bazı sistemler, kurallar ve yapılar başlıklarını verdiğimiz ruh "hacker"ları,  sayıları her gün daha da artarak yaşamlarımızı istila eder hale geliyorlar. Tüm bu politik sevimsizliklerden ve her gün aldığımız korkunç haberlerden dolayı ciddi bir bulantı ve travma içinde yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Bu yüzden ruhumuzu ışıldatan ve içimizdeki aşkı açığa çıkaran aktiviteler tek tedavimiz ve yaşama gücümüzü sağlayan motivasyonlarımız haline geliyor. Yoksa dünyanın her yerinde süregelen tüm şiddet dolu saldırılara, insan katline, vahşete ve sosyopat istilalarına nasıl dayanabiliriz ve bu şartlar altında nasıl yaşayabiliriz... Bir ışık, bir aydınlık, sonsuz uçuşlar yaşadığımız, kendimizi bulduğumuz anlar bizleri yaşama bağlıyor. Biz tanguera(o)lar için tango müziği, yaşamı, derinliği, dansı, felsefesi ve dünyası bize yaşattığı büyülü translarıyla, eşsiz derinlik yüklü deneyimleriyle her daim bizim yanımızda bulunan dostlarımız, sevgilimiz, ailemiz, ilacımız ve tüm varlığımıza, ruhumuza açılan ırmaklar oluyorlar; içimizden yaşam enerjisine dönüşen çiçekler haline gelerek tüm bulunduğumuz anlarda, bizi müziğin içinden yansıtıyorlar. Dolayısıyla sevdiğimiz şeylere uzun zaman emek vermek, bizi ruhen dönüştürüyor ve yaşamın içimizdeki asıl varlığını, değerini ve anlamını ortaya koyuyor.
İyi ki aşkla, sevgiyle bağlandığımız insanlar, faaliyetler, coğrafyalar, canlılar dünyası var. Yoksa bu negatif "güç" ve" ego" çatışmaları içinde her an yıkıma ve yokoluşa biraz daha sürüklenebilirdik. Tüm dünyanın tek yaşam senaryosu, özünde sevebilme yetisinde vurgulanırken, saygı duyabilme, evrimleşip gelişebilme potansiyeliyle de devamını sağlıyor . Bu yaşadığımız zor süreci de, hoş anları da bulunduğumuz milongalarda, dansımızın içinden kendi tarzımızla ifade ediyoruz. Çünkü yıllarca belli bir aktivitenin, hobinin, yaşam stilinin, ortamın içinde bulunanlar, yaşamlarını her renkleriyle ve boyutlarıyla bu ortamların içine taşıdıklarından yaşamlarına ait tüm içsel izleri fark edilebiliyor.  Tanguera(o)lar dünyasında bulunan hemen hemen herkes, yaşam akışını tangoya büyük oranda uyumladığından, yaşadığı tüm, iniş çıkışları, ülkesel, dünyasal, bireysel dertleri, sorunları, pürüzleri, sıkıntıları, coşkuları, mutlulukları  bulundukları ortamlara, atmosferlere ve milongalara getirirler. Çünkü yaşamlarını tüm hisleriyle, düşünceleriyle, varlıklarıyla birlikte  bulundukları pistlere akıtırlar, dökerler, tüm enerjilerini katıksız yayarlar. Bu büyük bir güç ve yaşam enerjisi verir insana, çünkü dans eden kişiler birer kuş misali hafiflerler; özgürleşirler ve tüm bu dünya dertlerine rağmen dansın ve müziğin içinde bambaşka boyutlara uzandıklarından, binbir çeşit transın içinden yeniden doğabilirler...
Bulundukları müzikal, tınısal realitelerin ve dünyaların içinde bambaşka bir yerlerdedirler ve  merkezlerinde ve içsel huzur noktalarındayken yoğun ruhsal tatminlerini sağlayan o eşsiz bütünlük zirvelerindedirler. Bu yüzden milonguera(o)n(ı)un mutlulukları, coşkuları, aşkları, heyecanları, kıpırtıları, hüzünleri, acıları, üzüntüleri, kızgınlıkları, yaşamları, çoğu duygu ve düşünceleri döndükleri rondaların içinde belirir, görünür, duyulur, hissedilir hale gelir ve  her dönüşlerinde değişip, dönüşüm geçirirler. Böylece her duygu, düşünce ve yaşam pırıltısı "deneyim" insanı uçuşan, yoğuşan yeni halleriyle karşılar. Bu da insanı, duygularının, düşüncelerinin ve deneyimlerinin ötesine, yani özüne, asıl varlığına ulaştırır. Bunlar da rondalarda bulunanlar tarafından tüm enerjisiyle farkedilir ve yaşanır hale gelir. 
 Bu durum benim literatürüme göre, tüm coğrafyaları ve hatta ötelerini  kapsayan bir "sihir" yolculu-
ğudur. Çünkü orada her şey derinliğiyle hissedilirken,  yaşanırken, aynı zamanda farklı farklı kimlikler kazanarak yeniden doğabilir, oluşabilir ve değişebilir. 
İnsan ne için yaşar, ne amaçla soluk alıp, verir ki zaten...? 
Herkese göre değişir mutlaka ama birbirini yok etmek, katletmek, öldürmek, dolandırmak, acıtmak ve aldatmak için olmadığı kesin! 
Bu yüzden sevgi her zaman yaşam için çok önemli ve severek yaşamak da, insanı gerçek, asıl varlığına ulaştıran uçsuz bucaksız, uzun soluklu, deneyimsel zenginliğin hakim olduğu bir yol. 
Severek, sevgi dolu yaşamları, deneyimleri, hisleri, anları hepimizin seçebilmesi dileğiyle haftamın tüm uçuş dolu milonga serüvenlerini kendi yorumlarım ve hislerimle yine paylaşmak istiyorum.
Haftanın ilk milongası, 333'e "Kız Kuleli "semalarına yöneldi ve biz tango aşıklarını yeniden buluşturdu. Yerli, yabancı dansçılarla dolu güzel bir kalabalıkla çevrelenmiş atmosferde, Dj Serpil'in leziz tandalarıyla "follow" ın yanı sıra, dönüşünlü "lead" seyrine de kavuştuğume "Duramayan Milonguero" Erdem'ciğim ile tandalarca o ikimize has o espri yüklü danslarımıza yine keyifle uzandık; Hüsnü'yle, Suer Hoca'yla, Ahmet'le ve bir çok dostla daha gece boyu enerji ve trans yüklü "abrazo"larla ve yaratıcı adımlarla muhteşem bir milonga ziyafeti daha yaşayıp, geceyi bu tatla tamamladık!
Perşembe Günü "Para Bailar" milongasındaydım.  Dj Ali'nin - son dönemin genç yeteneklerinden - harika, enerjili tandalarıyla tüm sevdiğim dostlarımla eşsiz müzikal yolculuklara uzandım bu kaliteli dansçılarla dolu gecenin tadını çıkarttım
Mehmet, Onur, Tolga, Ali, Alper dahil bir çok dostla ve son tandada ise Utku'yla maksimum uçuşlu dans keyfiyle tadı damağımda bir milongasal tat yolculuğu yaşadım. Geceyi de tüm bu şahane hislerle tamamlayarak, geleneksel Nizam ziyafetinde yerimizi alırken- ben yine çay içtim, o çılgın milonguero(a)lar ise ne buldularsa yediler yine ;-) - tüm dans dostlarımla harika sohbetlere açılıp,  hikayesel renkliliklerle şenlendik ve uykulu gözlerle taksilere yöneldik. 
Bazıları buradan çıkışımızda İtalya semalarına havalandılar ve  kıskançlıktan kısmen çatladım! Neyse ki bir şişe kırmızı üzüm ricam olduğunu kendilerine ilettim. Artık getirdiler mi, yoksa sadece kendileri mi içtiler bilinmez. Mühim olan o aromatik İtalyan üzümleriyle bazılarımız translara kapıldılar. Bunu hissetmek ve anılarını dinlemek bile güzel! Elbette o üzümlere bir de kendim dalabilsem daha mutlu olabilirim, o da ayrı bir gerçek! ;-)
Cuma Günü " Tangolic" milongasında, yine enerji muhteşemdi. Dj Selen harika tandalarıyla, müthiş bir gece yaşamamızı sağladı. Giuseppe'yle - süper bir milonga tandasında -, Mr. 360'la - yine bir enerji dolu bir milonga tandasında - , Sabri'yle keyifle, müzikle, Berk'le sonlarda "connection"la, Aylin'le - Pugliese'de gülerek, koşarak, coşkulanarak; duramadım çünkü - ve bir çok dostla daha çok çok keyifle en güzel, heyecan dolu de danslarıma kavuştum. Geceyi bu lezzet içindeyken, Aylin'le ve Giuseppe'yle sürdürdüğüm keyifli bir araba yolculuğu ve sohbeti eşliğinde sonlandırdım.
Cumartesi Günü "Martı Elegante" milongasının "veda" gecesine katıldım. Evet bu "en yüksek irtifa uçuşu" kavramını ürettiğim, tüm sihirli, yoğun translı dans deneyimlerine kavuştuğum, bütün süper dansçı arkadaşlarımın ve Hakkı'yla da birlikte benim için anlamı çok büyük bir "Melody Gardot" parçasında sosyal dansa dair hoş içsel pırıltılarımızı sunduğumuz dans deneyiminlerine açıldığımız, bir de birlikte Dj'lik koltuğunda da  oradaki ortamın çoşkusu ve konforuyla mutluluktan uçtuğumuz, neşeyle yükseldiğimiz, müzikal translara ait paylaşımlarla dolup taştığımız, her hafta konumlandığımız masamızda Songül, Dilek, Canan ve zaman zaman bize katılan Sergülen, Anette gibi tatlı dostlarımızla derin sohbetlerimize daldığımız, peynir ve şarap ritüellerimize kapıldığımız, kapıda her girişimizde bizi gülümseyerek, sıcacık bir enerjiyle karşılayan Müge, Bilgen, Gözde, Murat ve Erdem beşlisi "Tango Rocio" ekibi dahilinde en güzel dans ve milonga deneyimlerine süzüldüğümüz, duygu, haz dolu anlarla dolu bir süreci hep birlikte bu güzel, şık tango atmosferinde paylaştık. Elbette  pırıl pırıl, ışıl ışıl çok anılar biriktirdim. Dolayısıyla bu son milongayı kaçırmadım ve Dj Çağatay'ın birbirinden güzel, şahane tandalarıyla - milonga tandalarında ise maksimum kopuş yaşadım yine - hem kendisiyle, hem de diğer dostlarımdan "tangoradyo" kurucusu Fatih'le keyifle, Erdem'ciğimle ful kapasitede, Martı uçuşunun en yükseklerinden birini daha yaşayarak, Can'la sükunetle, keyifle, tatla, Adnan'la konforla, müzikle, rahatlıkla, neşeyle, Hakkı'yla yine uçuşarak, kopuşarak, müzikle yoğuşarak, yıllar sonra Metin hocayla keyifle, neşeyle, enerjiyle,  Murat'la son bonus parça "Querer"de tüm ruhumu piste teslim edercesine dans ederek bizi biz yapan, tüm ruhumuzu, içsel süreçlerimizi de içinde yansıtan tangomuzu bir kez daha kendi stillerimizle icra ettik. Hepsi derin deneyimlerdi ve mutluluk vericiydi!
 Gecenin ortalarına geldiğimizde bir miktar hüzünlü bir hava esti. Erdem duygu yüklü bir konuşma yaptı. "Girit Türküsü" fondayken, Edip Cansever'in "Yerçekimli Karanfil"adlı şiirini seslendirdi. Konuşmasının bitiminde de koca bir demet kırmızı karanfili Bilgen'le hepimize dağıttılar!

Bu şiiri sizinle paylaşmak istedim, çünkü gerçekten mana ve his yüklü...

"Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde  
Oysaki seninle güzel olmak var  
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi  
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda  
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.  

Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte  
Sen de bir başkasına  veriyorsun daha güzel  
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor  
Derken karanfil elden ele.  

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle  
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil  
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk  
Birleşiyoruz sessizce.  " 
 İşte böyle bir hikayeye açtı kalbimizi "Yerçekimli Karanfil" şiiri.Sonrasında da düşünsel antrakta odak-
ladı.Erdem konuşması sırasında çok yakın zamanda yitirdiğimiz Serdar'ı - amcaoğlu dediği, Mimoza 
milongalarının neşeli Dj'i, rakı masalarının vazgeçilmez kahramanı değerli dostumuz -, Mustafa'yı ve 
Sinan'ı -yine tango dostlarımız - saygıyla andıktan ve tangoyla kendisini buluşturan, gelişimine katkıda
 bulunan tüm hocalarına teşekkürlerini sundu ve hepimiz de bu esnada duygulandık. İtiraf etmeliyim
özellikle "Serdar" dediğinde bir an yerimden sıçradım ve bu hüznü içimden çıkarmakta zorlandım. 
Çünkü bu yaşamın içinde sonsuza dek kaybettiğiniz dostlarınızı unutmanız, onlara dair özlemleri dindir-
meniz pek mümkün olmuyor aslında. Elbette yakınlık dereceleri, bu tür acıların boyutunu belirleyen en 
önemli niteliği oluşturuyor. Yine de diyorsunuz ki, kalanlara uzun ömürler gelsin, güzel  tatlar  onlarla 
yakalansın!
Sonuç itibariyle, iki yüz civarında kişiye son kez ev sahipliği yapan milongada, Martı'yı, Martı haline 
getiren tüm güzel dostlarımızla sıradışı bir şölen gecesi yaşadık.  Her şey harikaydı!
Aslında içsel olarak vedalara pek inanmam.  Çünkü her "veda", yeni bir gülümsemeyle ve "merhaba"yla,
buluşturabilir insanı. Bu yüzden dileğim, bu güzel insanların yeni sezonda vakitleri, enerjileri ve odakları
olduğu oranda yeni organizasyonları ile ve tangoya dair zarif, kaliteli dokunuşlarıyla biz tangoseverleri,
 sevindirmeleri yönünde olacak. Eğer bir süre dinlenmek isterlerse de, buluştuğumuz tüm milongalarda
 tangonun içinde onlarla bulunmak güzel bir coşku sağlayacaktır, o da ayrı.
Sonuçta aslolan danstır ve tangonun içinde, tını tını, melodi melodi kavrulmaktır bazılarımız için! :-)
Pazar Günü'ne geldiğimizde, geç uyanma rekorlarıma bir yenisini daha ekledim ve ruhumu saatlerin öte-
lerindeki yolculuklara yönlendirdim. Akşam Ponte'ye vardığımda önce tek Türk olarak kendim var
zannettim. Neyse sonradan yurdumun milonguero(a)ları da ortamı doldurdular ve yerli yabancı dansçılar
la dolu gecede Dj koltuğunda Ayşe'ciğimizin ve öncesinde Suer Hocanın müzikleriyle hem kendisiyle 
keyifle, müzikle, hem de tüm diğer dostlarım Murat'la coşkuyla, dinamizmle, enerjiyle, yerli, yabancı ilk
kez dans ettiğim milongerolarla ve Yeni Zellanda'lı  hoş bir dançıyla, Kenan'la, Satılmış'la yine konforla,
 huzurla, müzikle, Metin'le bir milonga tandasında koparak, Korhan'la neşeyle, hareketle, Kerem'le de 
son Cumparsita'yı yakalayarak mutlulukla ve keyifle dans ettik. Bu güzel kalabalık, sinerjik geceyi
 üzüm ve dans dolu translarla, Suer Hoca'yla tangoya ve yaşama dair hoş sohbetlerle ve sonrasında da
 tüm dostlarımla vedalaşma seremonisiyle tamamlayıp,bir haftayı daha tango odaklı ve müzik 
konsantrasyonu yüksek bir şekilde tamamladım. 
Diyeceğim şudur;
Şanslıyız sağlıklıyız, dans edebiliyoruz;
Şanslıyız içimizdeki tango aşkı ve tutkusu her daim artıyor, durmaksızın dans etmek istiyoruz;
Şanlıyız "abrazo", müzik ve "connection" asıl dilimiz olmuş, onların içinde yaşadığımız tüm translarla
 uçuşlara kapılabiliyoruz;
Şanslıyız tüm o büyülü veeşsiz tandaları işitebiliyor, bizim kadar tango coşkusunu yaşayan insanlarla 
"cabeceo"larımızda buluşuyor, doyasıya, tüm enerjimizi piste bırakırcasına dans edebiliyoruz;
Şanslıyız her geçen gün yurdumdaki ve dünyadaki milongaların ve dansçıların kalitesi ile tüm müzikal 
yolculuklardaki patikaların sayısı artıyor;
Şanslıyız bu süreçte, sıkıntılı anlarımızda bile dans edebiliyoruz, çünkü dünyadaki sorunların yerini, 
içimizdeki yoğun dans aşkı kaplıyor ve ruhumuzla bizi her daim buluşturuyor;
Şanslıyız hala bir kalbe sahibiz, sınırsızca sevebiliyoruz, hala düşünebiliyoruz, üretebiliyoruz ve hala
 bizi biz yapan ifadelerimizle, renklerimizle, fikirlerimizle, dansa dair ifadelerimizle belirebiliyoruz;
Şanslıyız her yeni günde başka bir milonga fikrini değerlendirebiliyor, dilediğimiz gün arzu ettiğimiz 
milongalara yelken açabiliyoruz, ettiğimiz bütün güzel danslarla  da en yüksek irtifalara ulaşabiliyoruz;
Şanslıyız, çünkü bu şansımızı kendimiz oluşturuyor ve içine daldığımız tangonun tüm damarlarından,
yaşamının sınırsız potansiyeline ulaşabiliyoruz..
Her daim bu şansla yaşayabilmemiz, her durumda ve koşulda bu yoğunluklara erişebilmemiz dileğiyle...
Bu hafta da en yüksek irtifalarda salındığmız tüm eşsiz danslar hepimizin olsun dostlarım. 

Son olarak şu güzel sözle güncemi noktalamak istiyorum; 
"Huzur içerden gelir; onu dışarda arama.
İçinde renk yoksa, dışarda gökkuşağı arama"
Buddha

Hepimize sevgi dolu,tüm renklerle, mis kokulu çiçeklerle bezenmiş,  bilinçsel sıçramalarla, ruhsal bütünlüklerle ve 
uyumla dolu bir hafta diliyorum dostlarım!
 Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum...**