21 Nisan 2015 Salı

Zamanı unuttuğumuz ya da anın içinde, tam merkezinde olduğumuz durumlarda transtayızdır. Orada ne sürenin farkındayızdır, ne de o yaşadığımız sürelerin ötesinin... İnsan bilincinin kendisiyle buluştuğu ve farklı bir boyuta geçtiği anları kapsar trans ve insanın farklı boyutlarda süzülüşünü, uçuşunu bir anlamda simgeler....
 Tangonun benim için diğer bir adı da trans. Bu müzikal ve "connection" temalı transın içinde her şeyin ötesinde bir yolculuk hali hakim olur ve sonsuz bir merkezde olma hissinin içinde yoğunlaştırır. Gerçekten uçuşu, tüm duygusal derinlikleri, ruhsal keşifleri, mutluluğu, aşkı, bütünlüğü bulduğum yerdir orası.
Bunu tangoya ilk başladığım anlarda  çok fazla ve yoğun hissetmemiştim aslında. Çünkü o zamanlar doğru adım atabilmeye ve usulüne uygun dans edebilmeye odaklanıyordum. Bir süre, o  dansın içinde en rahat olduğum hisse ulaşamadım.  Tango öğrenmeye başladıktan bir kaç yıl sonra ise içimde bir anda bir şeyler değişiverdi ve o an hiçbir adımımın ya da yaptığımız bir figürün harika olup, olmamasının bir önemi kalmadı. Partnerimle tam rahatlıkta bir "connection" kurup, muhteşem bir kopuş hikayesine uzanabildim işte o zaman!
Hep söylendiği gibi içte değişen şeyler, dışta görüntülenir, deneyimlenir ve yankılanır diye... Benim içimde yankılanan realite ise dans ederken kaç tanda edersem edeyim yorulmuyor olmam ve farklı farklı partnerlerle çok daha rahat uyumla dans edebiliyor olmam oldu bu andan itibaren!
"Abrazo"larımda olgunlaştım,  kurduğum bağlarda çok daha yetkinleştim. Gerçekten, tangoya, müziğine ve dansıma dair mutlak mutluluğu da sanırım o zaman buldum.
 Sonrasını da zaten biliyorsunuz...Haftanın dört, beş günü sevdiğim bir milongada dostlarımla bu bütünlüğü paylaşmak için buluşuyorum ve doyasıya dans edip, kendime ait ne varsa o dans pistine aktarıyorum.
İfadelerimiz her ne şekliyle akarsa aksın bizi özgür kılıyor ve rahatlatıyor. Hayatta her an mutlu değiliz, her an üzüntülü ya da sıkıntılı da değiliz, ama hepsini zaman zaman yaşıyor ve hangi aktiviteyle kendimizi özgürleştiriyorsak, orada tümünü enerji olarak sunuyoruz. Bunların rahat akışı da yaşamda konforlu bir yol almamızı sağlarken, bizi içsel süreçlerimizin ve yaşamlarımızın içinde büyütüyor, geliştiriyor diye düşünüyorum.
 Tangoda hayatın her alanında olduğu gibi bebeklik, çocukluk, yetişkinlik, yaşlılık, olgunluk çağları var. Bunu translarımızla durdurduğumuz zamanın içinde deneyimliyoruz ve hepsinin yoğun etkisini içimizden, dışımıza aktarıyoruz.
Bizi birbirimizle buluşturan bu güzel trans yüklü milongaların ilki "La Cumparsita" ya yönlendi bu hafta.  Dj Mihran'ın lezzetli tandalarıyla, hoş bir dansçı kitlesinin olduğu gecede Erdem'ciğimle bolca, Murat'la ve bir kaç dostumla daha coşkuyla dans ettikten sonra milongayı  bu güzel hislerle  tamamladım.
Çarşamba Günü  Zorlu Center'da olağanüstü bir müzikal olan "Phantom of The Opera"yı seyrettik. Gerçekten müthiş bir sahneleme, etkileyici  kostümler ve dekor, olağanüstü vokaller ile birlikte tüm gösteri çok büyülüydü. Tüm dostlara izlemelerini öneriyorum.  Hatta kesinlikle kaçırmayın derim!
Perşembe Günü "Para Bailar" milongasında Dj Halil'in güzel seçkileriyle, hoş ve kıvamında bir kalabalıkla şahane bir milonga keyfi daha yaşadık. Erdem'le, Hakkı'yla, Samet'le, Onur'la, Alper'le, Zafer'le, yabancı bir iki milongueroyla çok keyifli dans yolculukları yaşadım ve milonganın sonunda da geleneksel Nizam sohbetiyle Perşembe günümün ritüelini tamamladım.
Cuma Günü yılda bir kez düzenlenen "Kanyon" milongasındaydım önce. Püfür püfür ortamda, hoş bir kalabakla dolu gecenin Dj'i Serçin'in çok hoş tandalarıyla gece boyunca doyasıya dans ettim. Hüseyin'le, Samet'le, Ertuğrul'la, Murat'la, Satılmış'la, Kenan'la, Can'la, Acar'la ve bir çok dostla daha ayaklarımı katledene kadar rondalara kapıldık.
Gecenin ortasında da Alper ve Selen çiftinin üç parçalık performanslarını izledik ve milongayı keyif tınıları içimizde noktalayarak Doğa ve Can'la birlikte Milongahane'ye geçtik. Bu kez Dj Alper'in hoş tandalarıyla gece üçe kadar doyasıya dans ettik ve yorgunluktan bitik bir şekilde günü tamamladık.
Cumartesi Günü önce Songül'le Sensus keyfi yaptık ve ardından Noa milongasına geçerek, Dj Volkan'nın lezzetli tandalarıyla Engin'le, Acar'la, Aydın'la, Volkan'la, Hakkı'yla Samet'le ve bir çok dostla daha güzel bir milonga keyfi yaşadık. Çıkışta da Alper hizmette sınır tanımadı ve içemediğim şarabımı bana "take away" olarak plastik bardakla sundu sağolsun! :-)
Pazar Günü Ponte milongasında Dj koltuğunda "Dos Ufos" olarak Hakkı'cığımla bu kez biz yer aldık. Elbette çok sevdiğimiz dostumuz Ayşe'ciğimizin inanılmaz konukseverliği ve ikramlarıyla da evimizde hissettiğimiz bu atmosferde sevdiğimiz dostlarımızla müziğimizi ve dansımızı  paylaşmanın keyfini yaşadık.
 Elbette sihirli bir geceydi bizim için!
Mutluluğun özü paylaşımda gizli ve müziği paylaşmaktan daha güzel bir sinerji de az yerde vardır. Şanslıyız ki benzer frekanslarda yoğunlaştığımız dostlarımızla bu anların zenginliğini ve coşkusunu doyasıya deneyimleyebiliyoruz.  Bunlar yaşamda kayda değer ve unutulmaz anları oluşturuyor başta çünkü....
Dolayısıyla Dj koltuğunda iki kişi olmanın ve bu güzel sinerjinin avantajıyla da hem pistte dans edenleri mutlulukla izledik, hem de doyasıya dans edebildik. Zaten bazı milonga tandalarında ve Hugo Diaz'larda, Pugliese'lerde ikimiz de pek yerimizde duramıyorduk. Aynı tandalarda tamamen ruhunu teslim etmek de bu tür paylaşımların derinliğini arttırıyor ve coşkusunu ifade ediyor!
Sonuç itibariyle, "Kendin çal, kendin dans et" konseptine kendimizi uyumlayarak  Kenan'la, Mehmet Cemal'le, Ertuğrul'la, Can'la, Hakkı'cığımla - kendimize uygun gördüğümüz bir  Pugliese tandasında - , Erdem'ciğimle de keyifle ve "lead"de ve "follow"da renklilik dolu adımlarla çok eğlence frekansında dans edebildim.  Hakkı da sevdiğimiz tandalarda rondalara kapılarak keyifle dans adımlarına süzüldü.
Gecenin ortalarına geldiğimizde Reyhan ile kendisine eşlik eden Ertuğrul ve Kaya kardeşlerden şahane bir Rock'n Roll şovu izledik. Muhteşemlerdi gerçekten ve ortamın enerjisini zirvelere taşıdılar! Biz de tüm güzel dostlarımızın enerjisi içimizde "La Cumparsita"mızı ve ardından  toparlanma parçası olarak da Melody Gardot'tan "Mira" yı çalıp geceyi tadı damağımızda kalırcasına noktaladık.
Bizi gece boyunca mutlu eden şey, tüm dansçı dostlarımızın durmaksızın, keyifle dans etmeleri oldu. Yabancı dansçılarla da renklenen ambiyansta, müzik seçkimizin beğenilmesi bizi çok mutlu etti ve paylaşım ruhunun amacını  içimizde gerçekleştirdi.
 Ne için müziği paylaşıyoruz ya da dans ediyoruz ki sonuçta...
Hepimizi kapsayan bu yoğun tutkuyu zirvelerde deneyimlemek, en yüksek irtifadaki coşkulara ve uçuşlara ulaşmak için değil mi bazen ya da bazılarımız için...:-)

Mutluluğu an be an oluşturan şey, bizi biz yapan paylaşımlarımızın zenginliğinde ve derinliğinde gizli. Bu da ruh ve kalp  açıklığıyla , zihnin esnekliğiyle oluşuyor.  Bu nedenle Ponte çıkışında bu geceye ve tüm buradaki deneyimlerime ait hislerimi şu cümlelerle ifade ettim;
"Keyifın boyutu tarifsiz...Güzel dostlarla ve evinde hissettiğin ortamlarda her şey bambaşka. Çünkü tango aşkıyla yanıp tutuşan insanlar için dansın ve müziğin hiçbir noktası mekanik olamaz ama uçuşların boyutu tarifsiz olur...Biz Ponte 'de tüm bizimle olan dostlarımızla mutluyuz ve tangoya her gün daha da fazla aşık oluyoruz. İyi ki bu frekansta buluşmuşuz..."
Evet tangoya her gün daha da fazla aşık oluyorum ve bitmeyen bir sevda türküsü içimde söyleniyor. Bu sevdaların ya da sevginin ifadeleri hepimiz için ne kadar da farklı olailiyor bazen...Örneğin sevmek demişken, herkes seviyor ama bunu birbirine ifade edişlerin anlaşılmaması ya da yerini bulmaması bazen insanları birbirinden mesafeler ötesinde ayırıyor. Çünkü herkes  kendisini bambaşka normalarda yansıtıyor.
 Hepimiz ya da büyük bir çoğunluğumuz en azından sevdiklerimiz tarafından sevilmek ve değer görmek isteriz.  Ancak bunu ifade edişlerimiz çoğu zaman birbirinden çok başka olduğu için içimizde  kaoslar oluşturabilir. Bu kaoslar da hepimizi zaman zaman zorlar, yıpratır ve hırpalar ama aslında sadece ifadeleri sentezleyebilmek öz duyguların anlaşılmasını sağlayabilir aslında. Elbette tüm farklılıklarımıza rağmen özünde hepimiz sevginin bir pırıltısı değil miyiz...
 Beklentisiz insan olmaz ya da çok çok azdır ya da beklentilerini bilmeyenler de olabilir  ama şu dünya üzerindeki en büyük beklentimiz - bana göre-  büyük bir çoğunluğumuz için, sevdiklerimiz tarafindan sevilmektir. Ancak bunu kendi tarzımızda ve bizin ifadelerimize benzer ifadelerle görebilmek, duyabilmek ve hissedebilmek isteriz. Bizi bu tatmin eder ve ruhen aydınlatır. Bunu bulduk mu da tam uçuş yaşar ve mutluluktan bulutlara süzülürüz!
 Dolayısıyla hepimizin bu hafta boyunca sevgiyi, dansı, coşkuyu, tadı, lezzeti doyasıya, gönlümüzce yaşamamız ve hepimizin arzu ettiğimiz, beklediğimiz şekilde sevildiğimizi hissedebilmemiz diliyorum!
Festivalde ve tüm güzel, coşku dolu milongalarda  görüşmek üzere dostlarım!
Sizleri sevgiye, saygıyla ve ışıltılı  semalarla selamlıyorum.
İçimizdeki  mutluluğumuz ve yoğun sevgimiz bizleri  beslesin ve  "abrazo"larımızı daima derinleştirsin, olmaz mı...:-) ***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder