Zamanı unuttuğumuz ya da anın içinde, tam merkezinde olduğumuz
durumlarda transtayızdır. Orada ne sürenin farkındayızdır, ne de o
yaşadığımız sürelerin ötesinin... İnsan bilincinin kendisiyle buluştuğu ve
farklı bir boyuta geçtiği anları kapsar trans ve insanın farklı boyutlarda
süzülüşünü, uçuşunu bir anlamda simgeler....
Tangonun benim için diğer bir adı da trans. Bu müzikal ve
"connection" temalı transın içinde her şeyin ötesinde bir yolculuk hali hakim olur ve sonsuz bir merkezde olma hissinin içinde
yoğunlaştırır. Gerçekten uçuşu, tüm duygusal derinlikleri, ruhsal
keşifleri, mutluluğu, aşkı, bütünlüğü bulduğum yerdir orası.
Bunu
tangoya ilk başladığım anlarda çok fazla ve yoğun hissetmemiştim aslında. Çünkü o zamanlar
doğru adım atabilmeye ve usulüne uygun dans edebilmeye odaklanıyordum. Bir süre, o dansın içinde en rahat olduğum hisse ulaşamadım. Tango öğrenmeye başladıktan bir kaç yıl
sonra ise içimde bir anda bir şeyler değişiverdi ve o an hiçbir adımımın ya da yaptığımız bir
figürün harika olup, olmamasının bir önemi kalmadı. Partnerimle
tam rahatlıkta bir "connection" kurup, muhteşem bir kopuş hikayesine uzanabildim işte o zaman!
Hep
söylendiği gibi içte değişen şeyler, dışta görüntülenir, deneyimlenir ve yankılanır diye... Benim içimde yankılanan realite ise dans ederken kaç tanda edersem edeyim yorulmuyor olmam ve farklı farklı
partnerlerle çok daha rahat uyumla dans edebiliyor olmam oldu bu andan itibaren!
"Abrazo"larımda olgunlaştım, kurduğum bağlarda çok daha yetkinleştim. Gerçekten, tangoya, müziğine ve dansıma dair mutlak mutluluğu da sanırım o zaman
buldum.
Sonrasını da zaten biliyorsunuz...Haftanın dört, beş günü sevdiğim bir
milongada dostlarımla bu bütünlüğü paylaşmak için buluşuyorum ve
doyasıya dans edip, kendime ait ne varsa o dans pistine aktarıyorum.
İfadelerimiz her ne şekliyle akarsa aksın bizi özgür kılıyor ve
rahatlatıyor. Hayatta her an mutlu değiliz, her an üzüntülü ya da
sıkıntılı da değiliz, ama hepsini zaman zaman yaşıyor ve hangi aktiviteyle
kendimizi özgürleştiriyorsak, orada tümünü enerji olarak sunuyoruz. Bunların
rahat akışı da yaşamda konforlu bir yol almamızı sağlarken, bizi içsel süreçlerimizin ve
yaşamlarımızın içinde büyütüyor, geliştiriyor diye düşünüyorum.
Tangoda hayatın her
alanında olduğu gibi bebeklik, çocukluk, yetişkinlik, yaşlılık,
olgunluk çağları var. Bunu translarımızla durdurduğumuz zamanın içinde deneyimliyoruz ve hepsinin yoğun etkisini içimizden, dışımıza aktarıyoruz.
Bizi birbirimizle buluşturan bu güzel trans yüklü milongaların ilki "La
Cumparsita" ya yönlendi bu hafta. Dj Mihran'ın lezzetli tandalarıyla, hoş bir
dansçı kitlesinin olduğu gecede Erdem'ciğimle bolca, Murat'la ve bir kaç
dostumla daha coşkuyla dans ettikten sonra milongayı bu güzel hislerle
tamamladım.
Çarşamba Günü Zorlu Center'da olağanüstü bir müzikal olan "Phantom of
The Opera"yı seyrettik. Gerçekten müthiş bir sahneleme,
etkileyici kostümler ve dekor, olağanüstü vokaller ile birlikte tüm gösteri çok büyülüydü.
Tüm dostlara izlemelerini öneriyorum. Hatta kesinlikle kaçırmayın derim!
Perşembe
Günü "Para Bailar" milongasında Dj Halil'in güzel seçkileriyle, hoş ve
kıvamında bir kalabalıkla şahane bir milonga keyfi daha yaşadık.
Erdem'le, Hakkı'yla, Samet'le, Onur'la, Alper'le, Zafer'le, yabancı bir
iki milongueroyla çok keyifli dans yolculukları yaşadım ve milonganın
sonunda da geleneksel Nizam sohbetiyle Perşembe günümün ritüelini
tamamladım.
Cuma Günü yılda bir kez düzenlenen "Kanyon"
milongasındaydım önce. Püfür püfür ortamda, hoş bir kalabakla dolu
gecenin Dj'i Serçin'in çok hoş tandalarıyla gece boyunca doyasıya dans
ettim. Hüseyin'le, Samet'le, Ertuğrul'la, Murat'la, Satılmış'la,
Kenan'la, Can'la, Acar'la ve bir çok dostla daha ayaklarımı katledene
kadar rondalara kapıldık.
Gecenin ortasında da Alper ve Selen çiftinin üç
parçalık performanslarını izledik ve milongayı keyif tınıları içimizde noktalayarak Doğa ve
Can'la birlikte Milongahane'ye geçtik. Bu kez Dj Alper'in hoş
tandalarıyla gece üçe kadar doyasıya dans ettik ve yorgunluktan bitik
bir şekilde günü tamamladık.
Cumartesi Günü önce Songül'le Sensus
keyfi yaptık ve ardından Noa milongasına geçerek, Dj Volkan'nın lezzetli
tandalarıyla Engin'le, Acar'la, Aydın'la, Volkan'la, Hakkı'yla Samet'le
ve bir çok dostla daha güzel bir milonga keyfi yaşadık. Çıkışta da Alper hizmette sınır tanımadı ve içemediğim şarabımı bana "take away" olarak plastik bardakla sundu sağolsun! :-)
Pazar
Günü Ponte milongasında Dj koltuğunda "Dos Ufos" olarak
Hakkı'cığımla bu kez biz yer aldık. Elbette çok sevdiğimiz dostumuz
Ayşe'ciğimizin inanılmaz konukseverliği ve ikramlarıyla da evimizde hissettiğimiz bu atmosferde sevdiğimiz dostlarımızla müziğimizi ve dansımızı
paylaşmanın keyfini yaşadık.
Elbette sihirli bir geceydi bizim için!
Mutluluğun özü paylaşımda gizli ve müziği paylaşmaktan daha güzel bir
sinerji de az yerde vardır. Şanslıyız ki benzer frekanslarda
yoğunlaştığımız dostlarımızla bu anların zenginliğini ve coşkusunu
doyasıya deneyimleyebiliyoruz. Bunlar yaşamda kayda değer ve unutulmaz anları oluşturuyor başta çünkü....
Dolayısıyla Dj koltuğunda iki kişi
olmanın ve bu güzel sinerjinin avantajıyla da hem pistte dans edenleri mutlulukla izledik, hem de doyasıya dans edebildik. Zaten bazı milonga
tandalarında ve Hugo Diaz'larda, Pugliese'lerde ikimiz de pek yerimizde
duramıyorduk. Aynı tandalarda tamamen ruhunu teslim etmek de bu tür
paylaşımların derinliğini arttırıyor ve coşkusunu ifade ediyor!
Sonuç itibariyle, "Kendin çal, kendin dans
et" konseptine kendimizi uyumlayarak Kenan'la, Mehmet Cemal'le, Ertuğrul'la, Can'la,
Hakkı'cığımla - kendimize uygun gördüğümüz bir Pugliese tandasında - ,
Erdem'ciğimle de keyifle ve "lead"de ve "follow"da renklilik dolu
adımlarla çok eğlence frekansında dans edebildim. Hakkı da sevdiğimiz tandalarda rondalara kapılarak keyifle dans adımlarına süzüldü.
Gecenin ortalarına geldiğimizde Reyhan ile kendisine eşlik eden Ertuğrul ve
Kaya kardeşlerden şahane
bir Rock'n Roll şovu izledik. Muhteşemlerdi gerçekten ve ortamın enerjisini zirvelere
taşıdılar! Biz de tüm güzel dostlarımızın enerjisi içimizde "La
Cumparsita"mızı ve ardından toparlanma parçası olarak da Melody Gardot'tan "Mira" yı çalıp
geceyi tadı damağımızda kalırcasına noktaladık.
Bizi gece boyunca mutlu eden şey, tüm dansçı dostlarımızın
durmaksızın, keyifle dans etmeleri oldu. Yabancı dansçılarla da renklenen ambiyansta,
müzik seçkimizin beğenilmesi bizi çok mutlu etti ve paylaşım
ruhunun amacını içimizde gerçekleştirdi.
Ne için müziği paylaşıyoruz ya da dans
ediyoruz ki sonuçta...
Hepimizi kapsayan bu yoğun tutkuyu zirvelerde
deneyimlemek, en yüksek irtifadaki coşkulara ve uçuşlara ulaşmak için değil mi bazen ya da bazılarımız için...:-)
Mutluluğu an be an oluşturan şey, bizi biz yapan paylaşımlarımızın zenginliğinde ve derinliğinde gizli. Bu da ruh ve kalp açıklığıyla , zihnin esnekliğiyle oluşuyor. Bu nedenle Ponte çıkışında bu geceye ve tüm buradaki deneyimlerime ait hislerimi şu cümlelerle ifade ettim;
"Keyifın boyutu tarifsiz...Güzel dostlarla ve evinde hissettiğin
ortamlarda her şey bambaşka. Çünkü tango aşkıyla yanıp tutuşan insanlar
için dansın ve müziğin hiçbir noktası mekanik olamaz ama uçuşların
boyutu tarifsiz olur...Biz Ponte 'de tüm bizimle olan dostlarımızla
mutluyuz ve tangoya her gün daha da fazla aşık oluyoruz. İyi ki bu
frekansta buluşmuşuz..."
Evet tangoya her gün daha da fazla aşık oluyorum ve bitmeyen bir sevda türküsü içimde söyleniyor. Bu sevdaların ya da sevginin ifadeleri hepimiz için ne kadar da farklı olailiyor bazen...Örneğin sevmek demişken, herkes seviyor ama bunu birbirine ifade edişlerin anlaşılmaması ya da yerini bulmaması bazen insanları birbirinden mesafeler ötesinde ayırıyor. Çünkü herkes kendisini bambaşka normalarda yansıtıyor.
Hepimiz ya da büyük bir çoğunluğumuz en azından sevdiklerimiz
tarafından sevilmek ve değer görmek isteriz. Ancak bunu ifade edişlerimiz çoğu zaman birbirinden çok başka olduğu için içimizde kaoslar oluşturabilir. Bu kaoslar da hepimizi zaman zaman zorlar, yıpratır ve hırpalar ama aslında sadece ifadeleri sentezleyebilmek öz duyguların anlaşılmasını sağlayabilir aslında. Elbette tüm farklılıklarımıza rağmen özünde hepimiz sevginin bir pırıltısı değil miyiz...
Beklentisiz insan olmaz ya da çok çok azdır ya da beklentilerini bilmeyenler de olabilir ama şu dünya üzerindeki en büyük beklentimiz - bana göre- büyük bir çoğunluğumuz için, sevdiklerimiz tarafindan
sevilmektir. Ancak bunu kendi tarzımızda ve bizin ifadelerimize benzer ifadelerle görebilmek, duyabilmek ve
hissedebilmek isteriz. Bizi bu tatmin eder ve ruhen aydınlatır. Bunu bulduk mu da tam uçuş yaşar ve mutluluktan bulutlara süzülürüz!
Dolayısıyla hepimizin bu hafta boyunca sevgiyi, dansı, coşkuyu, tadı, lezzeti doyasıya, gönlümüzce yaşamamız ve hepimizin arzu ettiğimiz, beklediğimiz şekilde sevildiğimizi hissedebilmemiz diliyorum!
Festivalde ve tüm güzel, coşku dolu milongalarda görüşmek üzere dostlarım!
Sizleri sevgiye, saygıyla ve ışıltılı semalarla selamlıyorum.
İçimizdeki mutluluğumuz ve yoğun sevgimiz bizleri beslesin ve "abrazo"larımızı daima derinleştirsin, olmaz mı...:-) ***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder