20 Haziran 2016 Pazartesi

Hepimiz kendimizi arıyoruz, yansılamalarımıza tutuluyoruz, yakın frekansımızdakilerle olağanüstü yolculuklara çıkıyoruz, dostluklar oluşturuyoruz. Güçlü bağlarımız bizleri bu yaşama en çok bağlayan sebeplerden biri olurken,  çoğumuz kendimizi yansıtan, ilgimizi çeken projelerle yaşamlarımızda mana buluyor, seçimlerimizle mutluluklara kavuşuyor, aşkın derinliklerine, yolculukların büyüsüne kapılıyoruz. Bunun yanı sıra da, zaman zaman dünyamızın, ülkemizin olumsuz gidişatından da gerçekten ciddi endişe duyuyoruz. Hayatta her şey gibi yaşanılan her rengin, duyguların, düşüncelerin ve yaşamların da zıtları, zıtlıkları mevcut. Cihangir gibi İstanbul'da sayılı sayılabilecek bir merkez noktada, Ramazan'da içki içilmesine şiddet içeren bir tepki  ile dün yapılmış olan korkunç bir saldırının yankısıyla bocalıyorum. Kendi ülkemde yaşayamaz bir hale gelmekten korkuyorum, nerede yaşamak isterdim diye kafamda hayaller oluşturmaya çalışıyorum ama yine de ülkeme duyduğum derin sevgiyi düşünüyorum. Bir yandan bugün Babalar Günü. Babalarımızın hayatlarımıza olan derin etkisini düşünüyorum, derin hislere kapılıyorum.  Biraz değişik ritmlerle uyandığım bu yeni günde aile evimde öğrendiğim şeyleri, değerleri, gerçekleri düşünüyorum.
Ailemin içindeki dört birey olarak hepimiz birbirimizden tamamiyle farklı yapılarda insanlarız. Elbette benzer  değerlerimiz ve duygularımız olsa da hepimizin tutkularının birbirinden oldukça farklı olduğu bir aile ortamında yetiştim. Babamla yaptığımız fikirsel tartışmaları hatırladıkça ona bugünümde de teşekkür etmeden duramıyorum ve kendisini bir kez daha rahmetle anıyorum.En farklı fikirlerimi bile dinlediği, tamamiyle benden farklı düşünse bile düşüncelerime hoşgörü gösterdiği, saygı duyduğu için.
Babamla konuşamadığımız bir zaman hatırlamıyorum aslında. Bilakis konuştukça daha da derin bir anlayışa açıldığımızı, birbirimizi daha da tanıdığımızı içimdeki tüm sevgimle anımsıyorum. Sonra ablam geliyor aklıma. Birbirinden bu denli farklı iki kızkardeş bir evden nasıl çıktı diye düşünür durursunuz. Elbette uzun sofra sohbetlerini ve tonlarca bardak içilen çay ritüellerini unutmamız hiçbirimiz için mümkün değil. Uzun yıllar şan eğitimi aldığı için müziğe de oldukça duyarlıydı. Hepimiz de öyleydik, müziğe aşıktık. Onun sesini ilk dinleyen kişi de hep ben olurdum. Nasıl oluyor, detone oluyor muyum diye sorup dururdu. Ben de fikrimi söylerdim bilir bir edayla ve ne duyduğumu, ne algıladığımı ona dürüstçe söylerdim ve elbette İstanbul Avrupa Korosu'nda bulunduğu yıllarda Aya İrini'de ve bir çok büyülü mekanda da coşkulu, etkileyici konserlerini de büyük bir sevgiyle izledim. Hey gidi günler!
 Yaşamımda müziğin renklerinden biri de ablam olmuştur. Belki ben de onun için öyle olduğumdan mıdır bilinmez ama muhtemelen bu yüzden yaşamlarımızda, seçimlerimizde, yollarımızda, ifadelerimizde nice şeyler çok çok değişmiş olsa da yine de bir müzik eserini bana yollamayı ve çok sevdiyse illa dinletmeyi çok ister. Çünkü paylaşırız müziği, geçmişte olduğu gibi şimdimizde de notaların sihirli yolculuğuna ve transına kapılırız...
Anneme gelince doğa sevgimi en güzel ve derin soluklarda paylaştığım insanladan biri oldu hayat  boyu. Onun yanında kendini rahat hissedemeyen bir insan olduğuna ihtimal vermem; hiç görmedim. O kadar koşulsuz bir sevgi sunar ki, şaşırır insanlar.  Hiç germez, anlamaya çalışır. Münakaşa sevmez, güzel tatları, lezzetli sofraları, sevgi dolu ifadeleri paylaşmayı sever. Benim yurtdışında olduğum dönemde inanılmaz yağlı boya resimler yapmış ve hepsini geldiğimde birer birer görmüş, gerçek bir şoka uğramıştım. Hem çok şaşırmıştım, hem de çok gururlanmıştım. Yemyeşil gözlerinin derinliklerine bakıp onu içten tebrik etmiştim!
 Sanki resim yeteneği onca yıl o zamanı beklemiş gibi...
Arzu ettiği eğitimi genç yaşlarında istediği oranda yakalayamamış olsa da ilerleyen yaşlarında dışarından iki üniversite bitirerek bir çok  gence iham olmuştur. Hatta arkadaşları arasında çok sayıda genç insan vardır. Babamın şiir yazma ve bunu eşsiz bir ses renginde, duygu yoğunlukta bir tonda paylaşımı da hayat boyu ona dair hatırlayacağım şeylerden biri olmuştur. Zorlu bir Türkiye sürecinde en farklı yanlarımızı da konuşabildiğimiz bir çekirdek aileye sahip olduğum için şanslı olduğumu hayat boyu hissettim. Çünkü fikirlerinden, yaşamlarından, farklılıklarından ötürü kimseye kin gütmediğimi düşünüyorum!!
Cihangir'deki saldırının dinle, inançla ilgisi olmadığı açık. Bu halk arasındaki kinin, nefretin, saygısızlığın, sevgisizliğin, hoşgörüsüzlüğün bir yansıması... Elbette yıllar boyunca gururlandığım bir kültür, sanat merkezi olan şehrim, İstanbul'um ve ona duyduğum aşk yaşadığımız son dönemde bir hayli incindi. Kentimi, ülkemi ve buradaki  insanları tanıyamaz oldum. Cehaletin çirkin saldırısına karşı yoğun bir acı hissediyorum bugün de...
Şimdi bu sabah uyandığım saatleri anımsayınca, yine de ne hoş bir duyguyla uyandığımı anımsıyorum. Çünkü o kadar olağanüstü bir rüyalar bütününün içine dalmışım ki, uyandığımda uzun süre gülümsedim. İşte yaşamımızda sadece "uyanık" olmadığımız "uyur" saatlerde bulunduğumuz zamanlardaki realitelerimiz ve yaşadıklarımız bizi nasıl mı etkiler ...?
Akşam saatlerine kadar beni mutlu edebilen bir etki sadece bunlardan biri. Rüyaların farklı bir yaşam boyutu olduğundan kesinlikle eminim aslında ve o kadar az şey biliyoruz ki rüyaların derinliklerinin hakkında,  Bu nedenle olsa gerek uykuyu bir çok insan kısıtlama uğraşında. Malum iş güç, yoğun şehir yaşamı, yetişmeyen her şey için uykuyu kısmak gerek mantığı...Oysa belki de en büyük mantıksızlık ve eksiklik onun yetersizliği çünkü tüm ruh haliniz, sağlığınız, gücünüz, enerjiniz onun tamlığına ve yeterliliğine de büyük oranda çok bağlı!
Hoş şu hayatta son nefesimize geldiğimiz an neyi yetiştirmiş oluruz o ayrı. Her şeyi yetiştirip de bu diyardan anca öyle göçen bir insan hiç görmedim. Elbette anlar sonsuzdur söylemimi yenilerim. Sen sonsuzluğu seç, yetişmeleri bir yana bırak ve şehrini önceden olduğu gibi yaşama arzularına, rüyalarına dal!
Fikir farklılıklarına saygı duymak bizi olgunlaştıran yegane şey. Her tür duyguyu yaşayıp, üstesinden gelebilmek de bu yaşam yolculuğunda bizleri en çok büyüten şey. Hisler olmadan insanın olgunlaşmasının mümkün olduğunu sanmıyorum ve yaşanmışlıklar olmadan da insanın bir şeyleri gerçekten bilebilmesinin mümkün olduğunu da düşünemiyorum Öğrenim dolu şu yaşamda yine de deneyimlerimiz farkındalığımızı oluşturan en büyük gerçek. Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı derler ya.. İkisi de derim, ama çok yaşayan mı bilir, yaşamları sadece gözlemleyen, izleyen mi ya da sadece anlamaya çalışan mı dersek, daima yaşayan derim. Farklılıklara saygı duyan kişi, kişiler,  kendi içlerindeki ritmlerle cesurca  tanışanlar, buluşanlardır. Bu nedenle dünkü saldırı özünde hepimize okkalı bir tokat çarptı! Ülkemizdeki gericiliğin ve faşizmin tüyler ürperten nefesi, bizim nefessizliğimiz haline dönüştü... Elbette daha nice korkunç olay var ama onları yazacak ne sözcük, ne sayfa yeter diye düşünüyorum...
Tangoya gelince, yaşamımda tüm ritmleri deneyimlediğim bir boyut ve yaşam boyu özlemini daima çekeceğim müzikal bir hareket, ifade diye düşünüyorum. Onun vasıtasıyla ruhsal anlamda aldığım yolu, duygu yoğunluğu ile birlikte yoğun muhakeme akışındaki algı genişlemesini belki de hiçbir şeyde yaşamadım. Doğa, deniz, aşk hariç!
Geçmişten günümüze kadar beni ben yapan nice farkındalıklar sağlayan, yoğun deneyimlerle birlikte çok ince frekansları ve zorlu parkurları bile günyüzüne çıkaran bir dünya olmuştur tango yaşamımda. O yüzden hayatım boyunca tangoyu ne oranda yapabilirim  onu bilmek zor ama  hayatımın, kalbimin, ruhumun her zaman içinde, güzel bir köşesinde olacak!
Hal böyle olunca bir süredir gidemediğim milongalara bu hafta güzel bir balıklama dalış yaptım ve Perşembe Günü Para Bailar milongasına katıldım. Academia Stüdyosu'ndan içine girer girmez tangoyu ne denli özlediğimi tüm derinliğiyle yeniden hissettim ve yine ilk abrazomla birlikte en yoğun bulutlara, sınırsız yüksekliklere doğru yükseldiğimi hissettim. İçimdeki duygu çok hoştu ve festival havasındaki bu milongada bir çok farklı dansçıyla dans etmenin keyfini yaşarken özellikle İtalyan dansçı dostumuz ile olan dansımızın his yoğunluklu akışında İstanbul'umun o özlediğim internasyonel milongalarına bir an için yeniden kavuştuğumu hissettim. Performans yapan Marmaris'ten gelen Ali Kemal Özkan & Züleyha Özkan çiftinin sade, his odaklı bir izlenim veren, müziğin yoğunluğunu yakalayabildiğim  danslarını keyifle izledim ve "La Cumparsitta"yı duyar duymaz, Hugo Diaz hayranı olabileceğini düşündüğüm DJ Vassili Notis'in  katılımcılara gülümseyen bakışlarını hissederek geceyi mutlulukla tamamladım.
Bu arada Academia Del Tango stüdyosunun yeni halini de çok beğendiğimi ifade etmeliyim.Mekanı daha da genişlemiş bir his sunan bir dizayna bürünmüş. Havadar atmosferi ile birlikte - klimalar candır-  duvarlarında renkli aksesuarla süslenmiş ve hoş ışıklandırmalarıyla renklenmiş çok keyifli ve konforlu bir hal almış. Bu değişimden kendi adıma çok hoşnut kaldığımı belirtmeliyim. Ellerine sağlık arkadaşlarımızın!
Cuma Günü İstanbul Tango Maraton etkinliği için Innpera'daydım. Büyülü ay manzarası eşliğinde, püfürtülü geniş teras havasının içinde karşılaştığım milonguerolarla keyifle dans ettim. Bir kaçıyla ise gerçekten yoğun tango duygularına eriştim. Yabancı katıımcıların bir hayli eksildiğinin gözlerden kaçmadığı bu etkinlikte ülkemizdeki korkunç politik müdahalelere ve terörün tüyler ürperten şiddetine rağmen internasyonel etkinlikler organize etmeye çalışan tüm dostlara, organizatörlere de  teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım. Ülkenin gidişatından hiç memnun olmasalar da, yaptıkları çalışmalardan vazgeçmedikleri ve bir şeyler üretmeye, oluşturmaya odaklanabildikleri için. Bu dönemde bir çok organizasyonda yabancı dansçıların katılımını sağlamak oldukça zor. Yerli dansçılar bile Taksim'e çıkmaya çekinir olmuşken, yurtdışından  gelecek katılımcılar böyle kaotik bir ülkeye gelmek yerine,ziyaretlerini iptal ediyorlar. Yine de bir çok maraton ve festival programları anons edildi, yapılıyor ve yapılacak. Hepsinin arzu ettikleri başarıyı kazanmalarını yürekten diliyorum ve kentimde olduğum sürece  bir çoğuna katılmayı arzu ediyorum.
Cumartesi Günü yorgunluğa ve ayın büyülü  güzelliğinin üzerindeki etkisine yenik düşerek maratonu pas geçtim. Ortaköy'ümde dingin ama mutlu bir akşam yaşadım.
Pazar Günü Ponte'mizde keyif, dostluk, sevgi dolu bir gece daha yaşadık. Sevdiklerimizle buluştuk, derinlikli, neşeli, renkli danslarla coşkulandık. Dos Ufos olarak Hakkı'yla, Ayşe'mizle, tüm sevdiğimiz dostlarımızla müziği ve tangonun hepimizi birleştiren yolculuğunu doyasıya paylaştık. Bu hoş mekanı bir de dolunay manzarasıyla buluşturan görünümünde dolunayın güzel ışığını seyre daldık, muhabbetlerimizde bu eşsizliği sık sık andık. Doğduğumdan beri aşık olduğum kentime bir kez daha bu ışıltısıyla yeniden baktım ve akşam mekana gelirken tomaların ve bolca polisin İstiklal Caddesini, Beyoğlu'nun ara sokaklarını doldurduğu görüntüsüne tezat bu  süreci neden yaşamak zorunda kaldığımızı düşündüm durdum. Böyle eşsiz güzellikteki bir ülkenin, bu denli büyülü bir şehrin en güzel ritmlerini sunamaz hale gelmesi içimi acıttı Yine de rozemi yudumlarken yine de bulunmaktan çok mutlu olduğum bu tango dünyasında  yaşadığım ve tattığım tüm güzelliklere gece boyunca kapıldım. Milonganın bitişiyle hepimiz evlerimizin ve bizi biz yapan dünyalarımızın yolunu tuttuk...
Herkes yaşamını kendi ışığı, renkliliği, potansiyeli ve ruhunun frekansı oranında yaşar. Hepimiz  kendi potansiyelimiz, cesaretimiz, özgürlüğümüz kadar severiz. Her birimiz esnediğimiz oranda gelişir, yükselir, limitlerimizi seçtiğimiz oranda aşarız. Günün sonunda hepimiz  paylaştığımız oranda  mutlu oluruz. Yaşamı, sevgiyi, müziği, dansı, işi, yolculukları, gezileri, sohbetleri sevgiyle paylaştığımız oranda büyürüz, kendi kendimizi gerçekleştiririz.
 O halde muhteşem, sevgi dolu bir hafta diliyorum hepimize ve adım adım gerçekleştirdiğimiz, bizi biz yapan her sürece, deneyime, yolculuğa selam ediyorum!