30 Haziran 2014 Pazartesi

Ömür geçer, gider, biter ama dans bitmez, hep devam eder...

Yaz aylarının etkisiyle kendimi tek başınayken de çok dolu, yoğun ve bütün hissettiğim suyun içine, Saroz kıyılarına yönlendirdim. Gerçekten de doğanın dingin enerjisi, denizin muhteşem güzelliği ve serinliği her yönden yenilenmem için bir fırsat oldu diyebilirim. Fırsatlar sunan hayat,  asla geri çevrilmez. Güzellikler yaşanılır ve paylaşılır bizim lügatımızda. Sonuç itibariyle milongalara katılamadığımdan, bir çok sevdiğim arkadaşımdan milonga haberlerini teker teker aldım. Çayır milongasına mı gitmiş olanlar ararsınız, Gönen açık hava milongasına mı, Bodrum festivaline mi, Assos kampına mı, geleneksel tüm İstanbul milongalarına mı hepsini tek tek sordum, soruşturdum. Sayelerinde bazen oralarda bulunmuş kadar oldum, her ne kadar deniz sonrası salıncakta uyukluyor halde ve saatlerce kahvaltı masasında gazete, çay keyfi yapıyor olsam da....
Yine de akadaşlarım sağolsunlar, beni şu çok merak duyduğum milongalarla ilgili-hayatı milongalar üzerinden yaşıyor gibi hissediyorum bazen- bilgilendirme kısmında sıkılmadan, özveriyle çalıştılar. Ne kadar teşekkür etsem az olacağından bazılarına şarap sözü bile verdim. Hizmetin ve emeğin değeri hep yüksektir bizde..;-)
İlerleyen günlerde ise tango krizine girmeye başladım ve hızlı bir kararla İstanbul'a geldim. Marcelo Rojas'ın vereceği tango müziği üzerine olan bir seminere de katılırım diye düşünmüştüm ama bir haftalık süreçte biraz da işlere odaklanmam gerektiğinden eğitime yetişemedim. Akşam, Martı milongasına gittim. Uzun zamandır görüşemediğim, artık bir Ankara milongueroluğuna terfi eden canım arkadaşım  Serhat'cığımla Solera'ya koşup, şarap ve peynir lezzetine kavuştuk önce. Milongaya da İtalyan üzümlerinin verdiği enerjiyle, neşeyle, keyifle katıldık tabii..
Martı'da yine cam kenarındaki masamda, Utku'nun güzel ve değişik sıralamalı tandalarıyla, tüm duygusal, ruhsal uçuşlarıma başladım. Serhat'la başlayan yolculuğum, bir çok değerli milongueroyla devam ederken, yüksek irtifa pilotumla da en engin yıldızlara eriştim yine. İzzet, Erdem, Samet ve bir çok değerli dansçı arkadaşımla tandalarda uçma seanslarını sürdürürken, Özden'ciğimle de geleneksel selfielerimize yenilerini ekledik. Kendisi bu dalda uzmandır bu arada...Milonganın şah damarı dediğim anda, Pugliese tandası da gelince tatminde en doruklara yükseldim elbette ve çok güzel bir dans daha etmiş oldum.
Sözün kısası, gece en güzel akışıyla başladı, keyifle devam etti ve dans etmekten yorulmuş bedenlerimizi gecenin güzel izleri olarak tüm ruhumuza akıtıp noktalandı. Ne de olsa dans etmekten bitap düşmediğin milonga, iyi milonga değildir bir çoğumuza göre....
Pazar Günü ise, Ponte milongasına gittim. Ayşe Hanım'ın bizim için hazırladığı harika manzaralı, püfür püfür esintili masaya ulaşıp, tüm yorgunluğumu oradaki  frekansa ve huzura bıraktım. Sonradan Hakkı ve Aysun da milongaya gelince onlarla da güzel bir sohbet keyfine, onların esintisiz masasında uzandım.
 Dans serüvenlerime gelince, hem Hakkı'cığımla-en güzeli Pugliese'ydi elbette-, hem Aziz Abi'yle, Mehmet Cemal'le-milonga müthişti-, hem Cem'le-yine milonga harikaydı- en güzel rakslar haline dönüştü.
 Dj Tümer, gece boyunca gerçekten çok güzel çaldı bana göre. Hoş tandaları sayesinde, yeri geldi sohbet ettim, yeri geldi  harika danslarla şenlendim, yeri geldi tüm dansçıların hoş danslarını keyifle izledim.. Bir iki kez de cabeceo yapmaya uğraşıp, başarısız oldum. Bir Canaro tandasıydı ve yabancı milonguerolar ortamda olmadığından, yurdumun milonguerolarına dans sinyalini bir bakışla  ifade etmek istedim ama sonuç arzu ettiğim gibi olmadı.Hal böyle olunca da,  sadece bu güzel müziği dinleyip, kişisel düşüncelerime ve hayaller alemlerime egzantrik bir dalış yapıverdim. 
Haftamız böyle huzurla başladı, tembellikle, deniz esintisiyle ilerledi ve tango aşkıyla devam etti. Mutluluk için  yetmez mi tüm bu eşsiz anlar...Küçücük pırıltılar birer okyanus olur, insanın kalbine akmaz mı...Aktı işte! 
Tutkularımızın bizi 'lead' ettiği, hislerimizin ise 'follow'da devrim yarattığı  muhteşem bir hafta diliyorum hepimize dostlarım. En güzel 'connection'lar, en derin 'abrazo'lar hepimizin ve canlarımızın içi olsun! ***

16 Haziran 2014 Pazartesi

Haftaya ait ne varsa, hepsi bu yedi milongayla daha da bir renklendi...:-)

Bir "milonga kuşu" için her milonga keyif, her renk mutluluk, tat, haz, coşku, aşk ve danstır. Bu mantık çerçevesinde ilk danssal, bağlantısal uçuş yolculuğumuza Armada'yla başladım. Dj Manuk Bey'in beni mest eden cortinaları, güzel tandaları sayesinde oradaki tüm süper milonguerolarımla çok güzel danslar ettim. Yüksek, alçak tüm irtifalarda salındım, dalgalandım, süzüldüm;  Aziz Abi'nin ekstra içki fişlerini değerlendirdim; meyvemi, sohbetimi, neşemi tüm dost miloguera(o)larımla paylaştım. Gıcık olanlara ise hiç pas vermedim..:)
Salı Günü, yaz mevsiminin hepimize güzel hediyelerinden olan açık hava milongalarına açılış olarak Topless milongasına geçtim. Gayet güzel hava koşulları, renkli bir kitlenin katılımı, zemindeki pürüzleri aldırmamamı sağladı -hep açık hava milongalarında sıkıntıdır zemin zaten, ya çiğ düşer, ya pütür olur vs-ve hoş tandalarla güzel kopuşlarımıza yenilerini ekledik. Erdal, Hüseyin, Muzaffer, Mehmet Sinan, Can ve bir çok sevdiğim milongueroyla yıldızlar altında en güzel rakslarıma kavuştum ve son bonus tandada ise Dj Erman arkadaşımız, bir Uzay Heparı bestesi "Küçüğüm" parçasıyla ve "Midnight Express" parçasını çalınca,  muhteşem bir dans serüveniyle daha geceyi  çok coşkulu tamamladım
Çarşamba Günü, Porteno milongasına geçtim. Erkenden yerleştiğim "Pugliese"masamda, fonda Dj arkadaşımız Gökhan'ın tandaları duyulurken, Isabel'le, Mehmet Sinan'la, Berkay'la tüm dolunay pozlarımızı çekmede ve selfielerde en yaratıcı olabilme yarışlarına girdik.. Leziz fermente kırmızı üzümlerimizi de yudum yudum tadımlarken, keyifli danslarımıza uzandık yine. Oranın tüm harika milongueroları, M.Sinan, Ongun, Ali-Bu kez Ralph firardaymış diye duydum, artık Paris'te mi Yunan Adaları'nda mı bilinmez-ve bir çok dostla  tüm güzel akışlı danslarla kucaklaştık.
 İlerleyen saatlerde Ahmet, Ceren çiftinin üç parçalık performanslarını izledik. Bir kaç kez daha, performanslarını gözlemleme şansı bulduğum bu çiftin danslarında, zariflik bir yana, daha içsel ve olgunlaşan bir yapı ve akış hali gördüm. Yoğun figürlerle de kirletilmemiş bir danstı bana göre.  Zaten hepimizin dansları, adımları, yaşama bakış açıları, an be an, yaşadığımız tüm deneyimlerle gelişip, olgunlaşmıyor mu...Hepimizin ifadeleri de, dansı, yaşamı yaşayış şeklimizle belirmiyor mu...Her renk, her tat, her ses olarak farklı farklı ifadeleriz belki hepimiz...
Performansın ardından, performansçı milonguera beni bir güzel lead etti-kendisine kalpli çikolata ile doping verdiğimden olsa gerek, ben de ödülümü aldım sanırım..:)- ve yine mest olup, müzikte ve dansta kopuş hissimi yaşadım.
Ful renkle akan gecede, tüm katılımcı dostlarla birlikte harika bir milonga deneyimini daha tamamlayıp evlerimize dağıldık.
Perşembe Günü, Evrim'le milonga öncesinde bir nevi doping alma mantığıyla, Gezi Ist Cafe'de Barbare'nin tüm pek leziz üzümleriyle zenginleşip, peynir, zeytinyağı yanında leziz sohbetimizle şenlendikten sonra, döne döne Point Otel milongasına geçtik. Bu üzümsel dönüşerimiz, milonga pistinde danssal olarak da devam etti ve tüm rondalarda, Serçin tandalarında, oranın müdavim milonguerolarıyla yoğunlaştı.  Ortamın aşırı kalabalık olmaması, rahat adımlarla süregelen rakslarımızda, daha bir huzurlu ve özgür olmamızı sağladı.Bu da güzeldi!
Kalabalık milongalarda, yurdumda hala küçük adım atabilme kabiliyetini göremediğimden ve bu konuda pek fazla geliş(e)mediğimizden, pistte "çarpışma"larda ve rahat "akış"larda oldukça sıkıntı yaşıyoruz zaman zaman. Dolayısıyla "mor bacak", "topuktan ezilmiş ayak", "çarpışmadan kaynaklı çok sinirli olan ve yüzü kıpkırmızıya dönmüş milonguero(a)"sendromuna sıkça rastlıyoruz. Oysa internasyonel ortamlarda, diğer memleketlerden gelen dansçılar-kuşkusuz hepsi değil, onlarda da adım açma egzersizleri ve şov yapma potansiyelini geliştirici hareketler milonga ortamlarında sözkonusu-çarpışmaları önlemek için biraz daha dikkatli gözüküyorlar. Daha minicik adımlar atıp, rondalarda daha hızlılarsa bile sabredip, daha yavaş dans edenleri bekleyebiliyorlar ve önünüze bir hırsla geçme yarışına girmiyorlar, geçiyorlarsa da daha uygun bir an kollayıp, bu girişimde bulunuyorlar sanırım. Bu çarpışma mevzuları hepimizi güldürüyor ve bazen de kıl ediyor ya, geçenlerde bir arkadaşımla bu konu üzerine sohbet ederken baya gülüştük, dertleştik, muhakeme yaptık ve kocaman düşünsel sıçramalara ulaştık. Bu çarpışma vakaları için farklı farklı tanımlamalarla yaratıcılığımızı arttırdık, hatta bu alanda tavan yaptık diyebilirim İşte bazı örnekleri ve taktığımız isimler...:-)
"Biçer döver" -ronda nasıl akarsa aksın, kendi ronda modelini uygulamaya çalışıp, hızı da kendi kurallarına göre belirleyen, çarpıp, geçen kişi, kişiler-,
"Mayın"- sen dursan bile o esnada, sırttan, yandan, sağdan, soldan, her yönden sert bir şekilde çarpan insan ve insan grubuna verilen isim-,
"Figür Saplantı Parçacığı" - figürlerini, senin bulunduğu alanı kaplıyor mu, kaplamıyor mu mühimsemeyip,  mühim olanın, onun tüm milonga pistini kaplayan hareket ve özgürlük alanı olarak düşünen ve kim var kim yok rondada o an önemli olmayıp, figürlerini ve dansını izleyen kitleyi mühimseyerek ona göre bir yığın atlamalıi sıçarmalı figür yapan insan ve insan grubudur" ...
Bu bahsettiklerim, bunlardan sadece bir kaçı,
 bir de çarpışmada sıkıntı yaratmasa da, oldukça enteresan görülebilen insan ve insan toplulukları vardır.  Onlardan bir tanesi,
"Dış gözlemci"  dediğim-dans ederken kendi içinde olmak yerine, kim kiminle sohbet ediyor, milongadan içeri kim giriyor çıkıyor takip eden" kişilerdir. Hatta öyle hissederim ki bazen, neredeyse dansın ortasından gelip sizinle sohbet edecekler. Zaten bir anlamda, kısmen ediyorlar da...:-)
 Ee insanlar  farklı, farklıdır, dansı yaşayışlar, algılayışlar da mutlak surekle farklı olacaktır....Kimbilir, hepimiz için nerler söyleniyordur ve nasıl algılanıyoruzdur o da ayrı bir hikaye....Kimine göre şahaneyiz, kimine göre çok gucık, sinir insanlarınız, kimine göre pek tatlıyız, keyifliyiz....Sınırsız sayıda algı, sınırsız sayıda bakış açısı...Seç seç beğen...
Dolayısıyla tüm farklı ifadelere rağmen, gayet keyifli ve hoş seyriyle ilerleyen dolunaylı bir milongayı daha tamamlayıp, yanlışlıkla yere düşüp paramparça olan parfümümüm acısı içimde Ortaköy'üme kavuştum. Tüm Point Otel benim parfümüm kokmuş olsa da, çok acılı bir Türk milonguerası edasında, merdivenlere oturup Aslı'yla sohbet ettim iki üç cümle. Acımı kalbime gömdüm! :-)
Cuma Günü, Tangolic milongasındaydım. Dj Sabri'nin hoş tandalarında, Sn Salsa Hocam Ertuğrul'la harika dansla ettim, uzun uzun ve gayet internasyonel -yalnız malesef çoğu kadındı yabancı dansçıların, bize bir faydası olmadı yani-oldukça iyi dansçıların bulunduğu keyifli bir geceyi daha tamamlayıp huzurlara erdim, en tatlı nüanslara uzandım.
Cumartesi Günü, Martı Elegante-yani "Jonathan"- milongasındaydım. Sergülen Abla'yla Martı Jonathan' ın uçtuğu yüksekliklere ulaşmayı hedeflediğimiz uçuşlarımız için güzel renkler sunan milonga olan Martı'ya... Dj koltuğunda "Çıtır Dj2"lakaplı-kuşkusuz ben taktım bu lakabı, "Connection Guru", "En iyi Leader Milonguera" lakaplarının yanı sıra- Ceren'ciğimiz vardı. "Çıtır Dj1" kim diye merak edenler varsa, o da Sezen Saçık'tır. Şu an kendisi Umman semalarında, Türk mimarının yeteneğini ve gücünü gösteriyor, sergiliyor o da ayrı. Bir diğer lakabı da Sezen'ciğimizin "Gurme" dir. Leziz yemek, şarap ritüellerinde, süper bir eşlikçi ve sohbet dostudur..:-)
Yine bol danslı, bol coşkulu ve şahane sohbetli bir milonga gecesi daha yaşadık Martı'da. Sn Salsa Hocamla salsa bile  yaptık ve muhteşem bir tat yakaladık. En güzel tandalarda hem hocamla, hem Erdem'ciğimle, hem leader milongueramla harika uçuşlu danslarıma yenilerini ekledim ve son tandada ise ful kopuşlu süzülüşleri, adımsal  izlerimiz olarak piste bıraktık, çünkü topuğum öyle bir erimişti ki anlatamam...Fulvio Salamanca tandasıydı o hangi tandaydı diye soranlara..."Adios Corazon", "Hasta Siempre Amor" parçaları filan vardı işte...Biz de bek "amor" bir halde döndük evlerimize varsın topuklar erisin dursun...;-)
Pazar Günü, haftanın tüm yorgunluğu üzerime birikmiş gibiydi ama bir deniz esintisiyle şenlenip, Ponte milongasına geçtim. Sergülen Abla ve Ayşe Abla'yla milongaya erken gelenlerin yaşadığı o manzarasal şansı görüntülemek ve hatırlamak adına, harika fotoğraflar çekip, o muhteşem manzarayı ve bu güzel anı ölümsüzleştirdik. Dj koltuğunda, İrem Abla'nın ise yine şahane cortinaları, güzel tandaları-bu arada İrem Abla, bolca milonga tandası çalar; saat fark etmez. O yüzden ayrı bir severim kendisini. Milonga tandalarını bolca çalan Dj' ler ayrı bir yerdedir kalbimde çünkü. Bazıları çok az çalıyor ya, ağlamak istiyorum işte o zaman-sayesinde "Ponte'nin Asil, Genç Milonguerosu" Mehmet Cemal'le, sonradan sürpriz yaparak geceye renk katan "Yüksek İrtifa Pilotum" Hakkı'cığımla bol uçuşlu danslara uzandım. Bir anda,  tüm uyku halleri, bütün hücrelerime sinince, bu kez son tandaları duyamadan eve koşar adım ulaştım ve tüm renklerin, tınıların, tatların, kokuların, yolculukların buluştuğu rüyalar alemime daldım.
Yeni haftaya ise, yine ful umutlarla gözlerimi açtım ve tüm en güzel semaları selamlayarak kalbimi, ruhumu dansa yönlendirdim. İçimde hep dans, kalbimde hep aşk varken, gülen tüm dostlarımın pırıltıları da içimde yankılanır ve parlar. Güneşe, denize, toprağa, kuma, ağaca yolcu kuşlar gibi süzülürüm tüm özgürlüklerin buluştuğu coğrafyalarla...Yüzerek açılırım en engin okyanuslarıma ve buluşurum oradaki tüm en derin mutluluklarımla, en tatlı,sempatik yunuslarımla....
Hepimize muhteşem bir hafta diliyorum dostlarım. İçimizden ne geçerse, tüm hoş dileklerimizle birlikte  gerçek olsun; tüm güzellikler, coşkular, mutluluklar bizi bulsun. Yakında tüm milongalarda yine görüşürüz!
Bir süre tango dışında da, en güzel denizlerle buluşup, doyasıya derinliklere dalıp, en güzel maviliklerle, renkliliklerle yüzüp döneceğim ve hepinizle yeniden buluşacağım... ;-)

11 Haziran 2014 Çarşamba

Haftanın milongalarında altı üstü
 altı his, altı nefes, altı doku ve altı ambiyans  vardı...

Haftaya, Salı Günkü Mekan milongasıyla başladım. Sonbahar havasını aratmayan hava koşulları, ekstrem yağmur geçişleri gerçekten de beni haftanın başlarından itibaren şoke etse de, tüm yağan yağmurlarla oluşan sellere benzer durumlara rağmen, şahane bir dostumla Zencefil'de muhteşem bir "yemek + sohbet" ritüelimizin adından milongaya geçtik. Gayet hoş bir kalabalık olması sebebiyle,  sol beyinler biraz kayıp bir şekilde gitmiş olsak da, harika danslarla eğlencemizi arttırdık. Tüm sindirdiğimiz üzümler, eminim adımlarımızdan oranın sinerjisine ve ambiyansına sinmiştir. Lead, follow'da zaman zaman devrimler bile yarattık bunun sonucu olarak da. Üzümle yıkanan milongueraların sonu bu oluyor. Hele bir de lead etmeye kalkıyorlarsa, aman diyorum hemen kaçın o ortamdan ya da eğlence olsun diye izleyin ama gülmek çok serbest! ;-)
Çarşamba Günü ise, 333 milongasında yerimi aldım. Ramo,Go go'nun güzel müzikleri ve oradaki tüm yerli, yabancı müthiş milonguerolarla, tango aşkının, büyüsünün tam içine düşüvermek olağanüstüydü. Haftasonu olacak maraton için gelen çok sayıda yabancı dansçılar olunca, o çok sevdiğim "kültürel yolculuk" hissini yeniden yaşayabildim. Benim için bambaşka coğrafyalardan, kültürlerden gelen insanlarla yapılan sohbetler, danslar, paylaşımlar en büyük zenginliktir bu hayatta. Tabii ceplerimizin, kalplerimizin dolması da ayrı zenginlik türleri. Onlar da hiç eksik olmasın ki, rahatça ve huzurla akalım hayatlarımızda ve en güzel evrenlerimizle buluşalım daima...
Gecenin ortalarında da Ece & Murat çiftinin performanslarını izledik. Oldukça da alkış aldılar ve dansı yaşayış biçimlerini bizimle paylaşmış oldular. Dolayısıyla harika geçen, internasyonel bir milonganın tadı damağımda, geceyi tamamladım.
Perşembe Günü, Point Otel'de bir organizasyon olduğundan, onun yerine geçirilen, Nippon Otel milongasına geçtim. Yine çok internasyonel bir kitlenin olduğu gecede, harika danslar, harika tandalarla yoğuşarak, tüm soluklarıma işledi; en hoş tınılar içimde, ruhumda mana buldu. Yuri'ler, Stefan'lar, ismini hatırlayamadığım çok sayıda yabancı dansçıların yanı sıra, İzmir'den gelen süper milonguerolar, İstanbul'un en iyi milongueroları yine en leziz tandaları doyasıya yaşamamda ve o çok sevdiğim 'müzikte kopuş' hissinin müthiş sihrini paylaşmamda öncülük ettiler.. Bu arada Serçin "bonus"olarak bir Pugliese tandası çalmasın mı.. Süper bir dansçı dostumla hemen piste koşup, ful enerjik, dinamik bir  akışla, ruhumuzu arındırdık. Yorgunluktan da bittik sanırım...
Cuma Günü, maraton yerine uzun zamandır gitmediğim Tangolic milongasına geçtim. Zaten havalardan mıdır nedir bilinmez, gün boyunca nereye gideceğimi bile bilmiyordum. Son dakikada kendimi lic'te buluverdim. Mihran'ın müzikleri eşliğinde, Rus, İngiliz, İran'lı, yerli bir çok dansçıyla harika danslar ettim ve keyifli bir milonga serüvenini daha ardımda bırakıp yeni bir güne başladım.
Cumartesi Günü, Martı Elegante milongasındaydım. Dj olarak ilk kez müziklerini dinleme şansı yakaladığım Çağatay, tüm çaldığı tandalarla beni gerçekten mest etti diyebilirim. Sanırım yüz  kere filan demişimdir, "Harika çalıyorsun Çağatay. Sağol, varol" diye...Hep dinlemek isterim artık onun müzik seçkisini o kesin!
 Mekan yine harika bir kalabalıkla süslenmişti diyebilirim. Tüm sevdiğim dostlarım varlardı ve o kadar muhteşem uçuşlar yaşadım ki danslarımda, tüm  keyif aldığım milonguerolarımla, yüksek irtifalardan aşağı çok uzun bir süre inemedim. Son 'La Cumparsita 'da yaşadığım dans deneyimim için ise "efsane" tanımlamasını yapmam abartılı olmaz. Sanırım bu kadar muhteşemini daha önce yaşamadım. Yani o kadar iddialı ve bol hazlı bir danstı benim için.  "Yüksek irtifa pilotum" a sonsuz teşekkürler! :-)
 Dj 'imiz gecenin son rütuşlarından önce, bir salsa parçası da çalmıştı tabii, isteğimiz üzerine sağolsun ve  kendi adıma minicik, insalık adına daha da ufacık bir adımla, salsa dansına da kucak açmış ve tüm coşkusuna uzanmış oldum. Çok çok keyif aldığımı söylemeliyim. Sn Salsa Hocama sonsuz tşkler.
Bir de ne diyorlar hepimiz biliriz,
"Öğrenci hazır olunca, 'master' belirirmiş..."
Sonuç olarak yine muhteşem,  tangoyla dopdolu bir geceyi daha tamamlayıp, yeni, güzel bir güne uyandım.
Pazar Günü, her haftanın getirdiği akışın aksine, bu kez 333'e geçtim. Çünkü maraton sonrası "After Party" vardı orada. Dolayısıyla, "en iyi maratoncu, maraton sonundaki party'e katılandır" mantığıyla  tüm yerli, yabancı dostlarımı görmek adına, 333 pistinde süregelen rondalardaki yerimi aldım. Yine yerli, yabancı bir çok süper milongueroyla maraton coşkusunu tekrar tekrar yakalayıp, Serpil'in hazırladığı tandalar eşliğinde, haftayı en güzel danslarla, harika mutluluklarla ve en derininden o çok sevdiğim coşkularla tamamladım.
Haftayı altı harika milongayla süslemiş olmanın tadı, kokusu  içimde, bu yeni haftaya, yine en güzel milongalarla gelen o hoş, yoğun "connection"lu danslara ve tüm güzelliklere kavuşma hevesiyle başladım. Bir boyutuyla da olsa, tangoya adanmış hayatlarımızda, her adımımız bizleri en güzel yolculuklara, en leziz dokunuşlara, en renkli notalara ve en canlı paylaşımlara ulaştırsın. Yaşayalım, öğrenelim ve öğrendikçe de, çok daha büyüyerek yeniden uyanalım dostlarım. Hepimize muhteşem bir hafta diliyorum!

3 Haziran 2014 Salı

Mayıs biterken, haftanın en hoş milongaları 3 renkle ve 3 lezzetle karşıladı bizleri..:-)

Haftaya Porteno milongasıyla başladım. Pazartesi ve Salı günleri güzelce dinlenmiş olduğumdan, ful enerji yüklü olarak oradaki geniş masalardan birinde Erdem ve tüm arkadaşlarımızla yerimizi aldık.
Gece keyifle başladı. Dj Deniz Aybar arkadaşımız da hoş tandalarıyla, pistte uzun süre dans etmemize yardımcı oldu sağolsun. Gecenin ortalarında da değerli dostum Erdem'le "Gecenin Dansı" için piste fırladık ve harika bir Hector Varela parçası olan " Fueron tres anos" ta çok keyifle dans ettik.
Benim için bol hisli, harika bir andı ve bu hoş anı, müzikal yolculuğu dostum Erdem'le paylaşmak da çok çok güzel ve manalıydı. Serdar olsa keyifle gülümser ve ikimizi de kucaklardı eminim. Ara ara aklıma da geldi zaten o güzel gülüşü ve sıcacık esprileri...:-)
 Sağolsun Ralph  ve Mehmet Sinan, bu geceyi hatırlayacağımız hoş bir hediye sundular bize ve bol keyifle süslü gecemizi, sonuna kadar dans ederek kutladık tüm dostlarımızla...
Perşembe Günü, geç başlayan Point milongasına gittim ve iyi ki gitmişim çünkü kendimi gecenin en şanslı kişisi gibi hissettim. Anlatacağım sebebini birazdan...
Gecenin müziklerini Halil arkadaşımız, tüm güzel tandalarıyla yaparken, harika danslar tüm süper dansçı arkadaşlarımla başladı, sürdü, tüm derinliğiyle, lezzetiyle yaşandı ve geçti.Hepsi harikaydı benim için! Bir de, iki süper ikizler kadınının doğumgünü kutlaması yapıldı tabii...
Muhteşem pastalar havada uçuşurken ve şampanyalar patlatılırken, Seda ve Berkay "iki doğumgünü kadını" doğumgünü danslarına kavuştu. Çok esprili ve keyifliydi izlemesi...:-)
Sonra gecedeki en şanslı anıma geldi sıra ve Güralp'in geleneksel çekilişlerinden biri daha bu geceye denk geldiğinden, "21" nolu biletime, bana göre en büyük ikramiye isabet etti...
 Masamda "21 Numara, 21 Numara Hadi" diye haykırıp duruyordum, abartmıyorum bu arada ve biletimi öpüyordum ki, Chique'nin patroniçesi Evrim Hm'cığım benim bilet numaramı çekiverdi ve "Milonga" gösterisine davetiye kazanmış oldum.  Tabii ki masamdan fırlayıverdim ve en tepelere sıçradım sevinçten. Tahmin etmek zor olmamıştır...
Herkes şike var diye çamur atmak istedi ama kesinlikle şike mike yoktu. Dansımın güzel hisleri, şansımın gücü ve dostlarımın ellerinin uğuruyla, tüm dürüstlüğümle hak ederek kazandım ikramiyemi ve bu gazla da 2,5 lara kadar dans edip uyuklamaya başlamıştım ki,  Ralph ve Evrim sayesinde rahatça ve konforla Ortaköy'üme ulaştım.
Cuma ve Cumartesi günleri, milongaya gitmedim. Cuma Günü,  Zorlu'daki muhteşem "Milonga"gösterisini izledik Özden'le birlikte diğer şanslı çekilişçi İzzet ile onun bir arkadaşıyla ve sağanak yağmurlu bir günde Özden'in beni Ortaköy'e bırakma ısrarlarına rağmen, yoğun ıslanma riski olsa da Beşiktaş Ortaköy arası o yemyeşi yolu yürüme girişiminde bulundum. Elbette deli gibi ıslanarak-şemsiyeme rağmen- şirşipit bir halde eve ulaşabildim.
Cumartesi Günü ise, 31 Mayıs olduğundan Gezi Parkı'mızın yıldönümüydü. Hepimizin arzusu ve büyük bir çoğunluğumuzun niyeti, bu manalı günü, danslarla, müzikle, sohbetlerle, anmalarla ve hoş anılarla kutlamak, doyasıya paylaşmaktı. Ama son bir yıldır maksimum enteresan ve trajik bir süreç yaşadığımız Türkiye'mizde  elbette bu gerçekleşmedi ve ne mi oldu dersiniz...Anlatayım olanları...
Böyle anlamlı bir günde, Gezi Parkı kapatıldı ve yüzlerce polis, "güvenlik"sebebiyle her ara sokakta olağanüstü hal durumunda gibi konumlandırıldı ve görev aldı. Bir an bugünün "Polis Günü" olduğuna emindim ama sonra hafızam yerine geldi ve Gezi Parkı'nın Yıldönümü olduğunu anımsadım. Hepimizin Gezi Parkı'mızdaki mücadeleli, zorlu, sıkıntılı, gazlı ama buna rağmen eğlenceli, hoş, birlikli, keyifli günlerini...Ne günler geldi geçti ama o park kaldı işte. Hepimiz sayesinde korundu. Umarım sonuna kadar korunur da...
Günün ilerleyen saatlerinde ise, arzumuz bu olduğu halde ne dans edildi, ne de müzik sesleri duyuldu Gezi Parkı'nda. Çiçek kokuları ise hiç hissedilmedi bile. Çünkü yoğun biber gazı bulutları ve tomanın tazyikli suları, tüm bunların yerini aldı ve bu kutlama gününü, berbat ve şiddet dolu bir geceye çevirdi. Elbette moralim sıfır bir şekilde, hiç de demokratik olamayan ülkemin, hazin şiddet ve kavga dolu sahnelerini evde tüm televizyon kanallarındaki programlardan izlemeye başladım. Dolayısıyla hiçbir milongaya gitmemiş oldum ve bir tek polis görmediğim yer olan evimde huzur bulmaya çalıştım!
Pazar Günü ise,  fırtına sonrası sessizlik hakimdi sanki tüm sokaklarda ve herkeste bir keyifsizlik hissi hissediliyor gibiydi. Buna rağmen akşama kadar dinlenme ve gazete, kahve ritüelimin ardından saat 20:00 gibi  Ponte'me koştum. Yine muhteşem masamızda kadeh kadeh şaraplara ve leziz peynirlere Evrim ve Pelin'le başladık. Banu, Volkan ve Sergülen Abla ise bizden önce başlamışlardı bu manzarayı ve oraya has leziz atmosferi tatmaya, hissetmeye.... Çünkü tam hava kararmadan önce oranın manzarası çok büyüleyici oluyor. Demedi demeyin! Eşsiz bir güzellik! .-)
Bu hoş ambiyanslar ve en güzel sohbetlerle birlikte de çok dinamik, renkli, tutkulu ve sakin danslarımız da, oranın tüm süper milonguerolarıyla sürdü de sürdü. Gecenin müziklerini Namık arkadaşımız pistin enerjisini hiç düşmeyecek şekilde, keyifle yaptı.. Saatler ilerlerken, 23:40 sularında, çok sevdiğimiz değerli dostumuz Ayşe Hm'ın anonsuyla, Erdem'le üç parçalık "Gecenin Dansı "serüvenimize bir yenisini daha ekledik. Niyetimiz sadece tango ve vals parçalarında dans etmekti ama milonga bile geldi arkasından. Dolayısıyla Rodolfo Biagi'den, "El Recodo" tangosu, Alfredo de Angelis'ten "Poble Flor" vals'i ile son olarak da Jorge Falcon'dan "Azucar pimienta y sal" parçasında-tamamiyle sürprizdi-dans ettik. Bu anı paylaşmak büyük bir mutluluktu sanıyorum ikimiz için de ve tüm dostlarımızın pozitif enerjileri,  geceyi daha da renkli, hoş ve heyecan verici kıldı diyebilirim. Sağolsunlar, varolusunlar hepsi...
Bolca üzüm sularıyla yıkanıp, peynirlerimizle lezzet rekoru kırdıktan sonra, haftanın son gününü en hoş seyriyle tamamlayıp, evlerimize dağıldık.
Başladığımız bu yepyeni haftamızda ise hepimiz için dileğim, bol keyif, bol lezzet bizleri karşılasın ve en güzel dostlarımızla, sevdiklerimizle, aşık olduklarımızla tatlı anlara kavuşalım, bol keşifli yolculuklarla dolalım, çok güzel kazançlarla gülümseyelim ve bol bol da harika kutlamalar, serüvenler yaşayalım diyorum.
Tüm güzel, keyifli, kaliteli ve sıcak milongalarda görüşmek dileğiyle dostlarım...