28 Nisan 2014 Pazartesi

Haftanın milongalarında, altı renk olduk bu kez...:)

Bir güzel bahar haftasına daha, Armada milongasıyla başladık. Geçen haftanın  festival tadındaki milongalarının ve yurtdışından, yurtiçinden tanıştığımız nice harika insanın enerjisi içimde, yine festival havasına yakın bir milonga deneyimine ulaştım. Geçen haftaki gibi katılımcı sayısı 150 kişi civarında değildi, ama yine dolu ve çok keyifli bir dansçı kitlesi vardı...
Masamızda, empati gurum Evrim'le birlikte, Ezgi, Mehmet Sinan, Ongun'dan oluşan harika bir arkadaş topluluğunun yanı sıra, Armada müdavimleri ile birlikte henüz ülkesine dönmeyen yabancı dostlarımız da kendi yerlerinde, keyif seyri halindeydiler.
Serdar Hoca, Jazz parçalarından oluşan, benim çok sevdiğim cortinalarının yanı sıra, benzer çizgideki müzik listesini çaldı ve en güzel danslarım, Mehmet Sinan'la, Ongun'la Ferhat'la-Armada da dans etmezsem olmuyor, çünkü onun lakabıyla "ev milongası" orası-Raphael'le, Hakkı'yla ve bir çok süper dansçıyla güzel bir seyirle devam etti. Yine tadı damağımda kalan leziz dansların enerjisi üzerimde, evlerimize yollandık..
Salı Günü, Mekan milongasına geçtim. Hoş bir kalabalık vardı bu kez de. Guisseppe'yle hiperaktif ve enerjik bir dans serüveni yaşayınca, kendisine 'Hiperbol Milonguero' lakabını bu geceye mahsus olarak taktım. Tam İtalyan neşesini ve coşkusunu taşıyan süper arkadaşımız Giuseppe, güleryüzüyle de çevresindeki insanlara maksimum pozitif enerji veren bir milonguerodur. Her milongada olsun böyle arkadaşlarımız...
Yanı başımda Canan'cığımla güzel sohbetlere dalarken, Çağatay'la, Yusuf'la, Metin'le ve yine bir çok iyi dansçıyla, güzel tandalarda, tüm rakssal yolculuklarımız devam etti. Bu kez son tandayı duyamadan evime koşar adım gittim, çünkü yorgunluktan bitik haldeydim. Can mı dayanır o milonga senin, bu milonga benim git hepsine. Kendime ukalalık yapıp bir lakap taktım, mazur görünüz. Ne mi bu lakap??
 Elbette 'Milonga Gurusu ya da  Gurmesi'. Bir yığın guru var etrafımda, kıskançlık yaptım işte, ne yapalım! ;-)
Çarşamba Günü, "Çıtır Dj" lakaplı arkadaşımız Sezen için Evren ve Ceren'ciğimle- "Connection Gurum" bildiğiniz gibi -bir yemek organizasyonunda buluştuk. Bu arada Evren'e de bir guru lakabı bulmam şart oldu! Duvarları masmavi olan ve ambiyansı da ismi kadar zarif ve manalı  Şimdi Cafe'de süper bir şarap ve sohbet seremonisine uzandık. Fotoğraf olayından hiç bahsetmeyeyim, çünkü işin suyunu çıkardık. Artık servis elemanlarını delirtmişizdir diye düşünüyorum. En azından bizi bir süre görmek istemeyebilirler. Gerçi çok kibarlardı, belki de görmek isterler... Ne de olsa bazen, abartılmayan serüven, serüven değildir. Elbette tango da, daima abartılan en büyük ve müthiş serüvendir!
Yemekten sonra ben Porteno milongasına, kızlar 333' e geçtiler, 23 Nisan'ımızı kutlamak adına...
İçimizdeki çocuklar kıpır kıpır, şen, coşkulu, sonsuza kadar dans edelim diliyorum hepimize.  Sonsuz nedir bilinmez ama sonsuzluk hissi danstır, o bilinir benim lügatımda...
Porteno milongası, yine çok keyifli geçti benim için. Pugliese masamızda-elbette Pugliese olacak- süper kafa ve komik kadın Pelin, onun bir arkadaşı ve Evrim'ciğim vardı. Şov yapacak Eva ve Pablo çiftini tekrar izlemek istemiştim burada çünkü, Ponte'de bayılmıştım ama bu kez farklı hissettim. Az sonra anlatacağım nedenini, nasılını...
Yine keyifli bir dansçı kitlesi vardı. Dolayısıyla herkes bolca dans etti, ben de pek oturamadım sağolsun Mehmet Sinan, Ongun, Ralph, Uğur, Seçkin-sanırım adı buydu, yine unuttum- nonstop dans etmemdeki başrol oyuncuları oldular. Son tandada Pablo'yla ise Arjantin ruhunu tam damarlarımda, bedenimde ve tüm hücrelerimde hissettim diyebilirim. Bu dans olmazsa olmazmış, onu da anladım tabii...:-)
Dj koltuğundaki arkadaşımız Gökhan, yine güzel, keyifli tandalarıyla gecenin enerjisini dinamik tuttu. Bu da keyfimizi arttırdı ve şov anı gelip çattığında, bu kez performansta pek aradığımı bulamadım. Belki beklentim çok yüksekti ama gerçekten hayal kırıklığına uğradım diyebilirim. Ponte'de bayılarak izlediğim bu çiftin dansını bu kez çok farklı buldum çünkü. Adımlar ve uyum bana göre çok hoş değildi bu kez. Herkesin bakışı görecelidir kuşkusuz. O yüzden şunu da düşündüm akabinde;
Bir dansçıyı değerlendirmek, beğenmek ya da beğenmemek  için bir çok performansını izlemek gerekiyor. Çünkü her yeni anda, değişik ve farklı bir enerjide olabiliyor dansçılar.. Bu da çok doğal çünkü, tangoyu çoğu zaman yaşama benzetiyorum. O akan an ne getiriyorsa, ona bağlı ve ona göre gelişiyor her şey, ya da çoğu şey sanıyorum... Kimi zaman harika, kimi zaman bayık, bazen buruk, bazen sıkıcı, zaman zaman trajik ve kötü de olabilir. Bu dansa akan adımların ve insan enerjisinin yansımasndan başka bir şey değil işte...
Şovdan sonra da milonga dinamik akışıyla devam etti ve gecenin sonunda herkesin katıldığı bir 'shot' partisi yapılarak evlere dağılındı.. Ben uyanıklık yapıp, shotları devirmediğimden, evimin yolunu pek rahat bulabildim şükürler olsun!
Perşembe Günü, üç muhteşem kadınla Sensus'ta şarap, peynir olayına girdik. Evrim ve Pelin'le gece boyu süren sohbetsel, üzümsel, kahvesel ve danssal serüvenimize kısa bir süre Ezgicik de katıldı...
Tahmin edersiniz ki, üzüm hastası olan kadınlar bir araya gelirse ne kadar şaraplanır...Bir Vinolus 2009, bir de Corvus 2010 Syrah'ları bir güzel yuvarlarlar ve yanında da tonlarca peynir ve cevizli ekmek yutulur. Sanırım en çok peyniri kimin yediği de tahmine açık, 'bendeniz'  ama konumuz o değil Allahtan ki,  sonrasında da ayılmak adına, Anemon Otel'in muhteşem terasında Galata ve İstanbul siluetli manzarasıyla buluşurken elbette falcılık yetilerini geliştirirler...
Bu ülkede yaşayan insanların kanında var bu  geleceği görme yetisi olan kahve falcılığı o kesin,
 yalnız kahve pek etkili olmadı ve geç başlayan Point milongasına vardığımızda, bu kez döne döne dans ettik. Sağolsun dans ettiğim arkadaşlarım, Ahmet, Ferhat, Aziz Abi, Ralph, Giuseeppe durumu çaktırmadılar ve gayet süper lead edebildiler, bu sol beyni tamamiyle infilak eden milonguerayı. Ne kadar teşekkür etsem az çünkü düşünsenize beyninizin bir lobu çalışmıyor ve hala dans edebiliyorsunuz...Sağ beynime de tşkler tabii, beni yarı yolda bırakmadı...:-)
Serçin de klasik güzel tandalarını sıraladı ve yine bol keyifli bir Point akşamını yaşadık, deneyimledik, tadımladık.
Cuma Günü Sezen'ciğimle Galata Kiva'da önce muhteşem bir yemek yedik-ikimiz de bayıldık yemeklerine-sonra Tangoz milongasına geçtik. Özhan hoş tandalarını sıralarken, bir süredir görüşemediğim 'Yaşam Gurusu' arkadaşım Aslı'cığım ve Elbette süper danslara ulaştığım Aycan, Erkut, Aron ve  Söreş ve bir çok dost varlardı. Hatta danslarımın hızını alamadım ve Sezen'ciğimi lead bile ettim. Valla bana bir haller oldu aslında son zamanlarda. Eskiden ne güzel lead ederdimi şimdi eskisine göre çok daha az canım çekiyor lead edeyim diye. Ceren aylar önce 333'te lead etmişti beni ve o gün bugündür diyoum ki, ben follow etmeye razıyım böyle müzikalitede ve connection'da ciddi yetkin leaderlar olacaksa; sanırım ondan olsa gerek. Kadın müthişti yaa, ne diyeyim. Neyse aslında önemli olan şu, yakın lead'de gelişmek şart çünkü bu dansın connection' u en rahat, yakın tutuşta etkili oluyor bana göre. Ben hep uzak tutuşta lead ediyordum, sanırım ondan değişti bakış açım. Artık lead edeceksem yakın tutuş şart ya da etmem diyorum! 
Gece hoş bir performansla da devam etti. Söreş ve Özhan bana göre çok güzel bir performans sergilediler. Daha çok follow'da Özhan göze çarparken, ara ara da dönüşümlü lead, follow geçişleri yaptılar. Özhan'dan sonra milongueralar bir süre dans edemediler, çünkü gerçekten çok iyidi Özhan yine. Bir de tam performansı izlerken bir şey dikkatimi çekti ve bunu da paylaşmak istedim sizlerle...
İki milonguero birbirleriyle dans ettiklerinde, sanki lead eden follow edeni daha bir dikkatle dinliyor, zaman zaman bekliyor ve arada onun da aktif adımlarında lead etmesine ve istediği gibi süslemeler yapmasına izin veriyordu. Oysa bir milonguerayla dans ettiklerinde, aynı hassasiyeti görmüyorum bazen milonguerolarımızda-bazıları dışında-, bu da ilginçtir. Hatta çekiştiren bile oluyor. "Yürü diyorum kadın sana, kim lead ediyor bilmezmiş gibi davranma; o süsleme de ne" gibi bir ifadeye bürünüyorlar sanki. İşin şakası bir yana,  o kadar esneklik göremiyorum bazen ve düşünüyorum,  leaderlar, lead etme potansiyellerinden mi endişe duyuyorlar bu tür durumlarda, bu da tartışılır. Yani itaat dışında, gerçek bir yanıt duyduklarında...
 Oysa lead etmek, bana göre en başta uyum kurup, follow edebilmekle başlıyan bir şey. Sonrasında uyumla kurulu bir yönlendirmeyle devam eder.  Sebep, sonuçları ve nasıllarıyla incelenmeli lead ve follow olguları bana sorarsanız. Bir açık oturum daha işte! Fikrimce her dansçı, hem lead'i, hem follow'u zaman zaman deneyimlemeli, üzerine düşünmeli ve bolca çalışmalı. Madem empatimizi geliştirmek istiyoruz, çünkü dansta gelişmek empatisiz mümkün değil onu biliyoruz o halde, deneyelim, çalışalım ve süper empati guruları olalım diyorum...
Sözü uzatmayayım, yine hoş bir milonganın tadı damağımda koşarak eve doğru yollandım, çünkü gözlerimi son 15 dakikadır neredeyse açamıyordum diyebilrim
Cumartesi Günü, Martı Elegante milongasına katıldım.Yine çok elegant bir atmosferde, harika dostlarla ve süper dansçılarla dolu leziz bir kitleyle buluşurken, Evrim'ciğimin harika tango giysilerinden oluşan, adı gibi şık ve kaliteli Chique standını da inceleme fırsatı bulduk. Sanırım herkes bayıldı bu zarif seçkilere çünkü milonguearalar akın akın giysileri denerken görüntülendiler...Bu arada Müge yoktu ve yokluğu anında hissediyordu elbette. Ortamda cıvıl cıvıl bir ikizler kadını yoksa, farketmemeniz olanaksızdır!
Gecenin Dj'i Alper Akgül arkadaşımız, hoş cortinaları ve farklı yorumlu tandalarıyla çok keyifle dans etmemize yardımcı oldu sağolsun. Hatta, gecenin sonlarına yaklaştığımızda, Sevgili Dostum Erdem'le bir muhteşem ve farklı yorumlu Pugliese tandasında dans ediyorduk ki, o an "İşte bu insan hayatında unutulmaz anlardan biri" dedim içimden. Çünkü gerçekten o tınıların içinde, nota nota yüzüyordum ve bir an nerede olduğumu bile unuttum. Zaman, mekan, an sadece o melodinin içindeki connection'daydı benim için...Gerçekten muhteşem bir kopuştu; unutulmaz bir andı... Yine Hakkı'yla da milonga, valts, tango tandalarında yüksek irtifa danslarına devam ederken, bu serüven, çok sevdiğim arkadaşlarımdan İzmit'te güzel organizasyonlara imza atan Mert Emre'yle, Volkan'la, Çağatay'la, Metin'le ve bir çok iyi dansçıyla sürdürdüm. Gecenin ortasında, Erdem'in 'Benim Bal Arım' dediği ekip arkadaşı Bilgen'in doğumgünü kutlaması yapıldı.  Çok keyifi bir dans serüvenine, harika karelere imza atan fotoğrafçı arkadaşımız Cem'in silüeti sıkça eşlik ederken, kesilen leziz pasta dilimleri masalara dağıtıldı. Ben göremedim bile pastayı, sanırım Yeşim hepsini yedi, ya da Hakkı...
 Yne hoş sohbetler, Didem'le, çok sempatik ve poiztif arkadaşım Banu'cuğumla, uzun zamandır görüşemediğim Suna'yla  sürdü ve sürdü. 160 kişi civarına ulaşan katılımcı sayısı, sinerjik ve çok büyülü bir atmosfer yarattığından olsa gerek, en maksimumundan pozitif enerjiyle dolarak evlerimize dağıldık hepimiz ve Martı'da yine birer martı olarak birbirimizle buluşmanın ve bunun keyfini yaşamanın tadına vardık her zamanki gibi...
Pazar Günü, tüm gün tembellik, saattlerce gazetelere gömülme ve güzel bir kahve, Boğaz yürüyüşünün ardından anneciğimle harika bir doğumgünü yemeği yedik ve yine kendisiyle gülerek, şakalaşarak en leziz yiyecekleri yiyerek, DVD lerimizin içine dalarak çılgınlar gibi eğlendik...
Benim tatlı anneciğimin, güleryüzde, doğa sevgisinde, hoşgörüde, esneklite, iyi kalplilikte rakibi olamaz, bunu bilir, bunu söylerim her zaman. Ay pardon nasıl unuturum, tabii ki bir de enerjide...Maşallah diyorum bu yaşında bile durmuyor hiç, sürekli bir şeyler öğreniyor, sevdiği sanat yüklü aktivitelere katılıyor. Darısı başımıza diliyorum...Azıcık da annemizin reklamını yapalım ne yapalım, çok mu...Sevgi gurum annaeciğimin...
Böyle muhteşem danslarla dolu haftayı, tüm olağanüstü dostlarla tamamlarken,
 yeni haftaya ise, bir kış günü havasıyla başladık diyebilirim. Güneşin yerini, serin hava dalgası ve  yağmur damlaları aldı ve iyi ki de böyle oldu çünkü toprak,ağaçlar, çiçekler mis gibi kokarken,  yüyüyerek ofise gelmek, bolca kahve içip akşamında izleyeceğim DVDleri seçmek ve tasarlamak  da hoş oldu. Müşterilerimiz randevularını yarına atmış olsalar da, olsun yağmur  yine de, daima bereketiyle gelsin!
 Bakalım nasıl güzel sürprizler karşılayacak bizleri bu yeni haftamızda...Hoş yarın güneş tutuluyormuş ama biz de tutuk değil miyiz zaten sevdiklerimize, tangomuza, yaşamlarımıza, sohbetlerimize, aşık olduklarımıza....
 Tüm aşk kıvılcımları içimizde, akalım,  sevgiyle, mutlulukla buluşalım daima dostlarım!
Tüm en güzel enerjili ve pek sinerjik  milongalarda görüşmek dileğiyle ve şimdiden Dünya Dans Günümüz Kutlu Olsun! ***

21 Nisan 2014 Pazartesi

Bahar havasıyla, bol uçuşlu, altı geceli bir milonga serüveni yaşadık bu güzel haftada.....

Haftanın ilk gününü güzel bir dinlenme serüvenine ayırdım. Baharı tüm uyanışıyla hissettiğimiz bu bol güneşli havaları değerlendirmek adına  deniz kenarında güzel bir  yürüyüş yaptıktan ve parkta tüm çiçek kokularıyla dolduktan sonra eve koşarak,  zengin bir piknik, çilek partisi ve çay seremonisiyle tüm iliklerime, hücrelerime kadar rahatlama egzersizleri yaptım. Yanında hoş bir kitap, derin bir Facebook chat diyaloğu, varsa iyi bir Dvd ve fonda da hoş bir melodi olursa bu anın tadı hiçbir şeyle kıyaslanmaz bazen. Dolayısıyla yeni haftamı böyle sevgiyle, huzurla, mutlulukla kucakladım.
Salı Günü, Mekan milongasına geçtim. O gün ay tutulması olduğundan, muhteşem bir terastan dolunayı tüm güzelliğiyle seyre dalıp, değerli Dj arkadaşımız Utku Kuley'in birbirinden güzel tandalarıyla, Hüseyin'le, Samet'le, Çağatay'la, Aykut'la, Hüsrev Abi'yle, Yusuf'la çok güzel ve keyifli danslarda hoş yolculuklara kavuştum. Yanıbaşımda Ceren'ciğimle ettiğim güzel sohbetle anın tüm coşkusunu hissederken, soğuktan üşümememiz için hassasiyet gösteren Aydın ve Pelin Hocaların zarif welcome'larıyla da içimiz ısınarak, gerçekten çok hoş bir milonga keyfi daha yaşadık, deneyimledik, gördük, hissettik.
Yaşamak, Sevmek ve Öğrenmek kitabından alıntı gibi oldu. Çok genç yaşlarımda okuduğum bu kitap hayatımı değiştirmişti ve sanırım yazar Leo Buscaglia Amcaya aşık olmuştum bir süre! :-)
Milongadayken bile şeffaf tentenin tavanla yerdeğiştirmesi sonu tepemizde gördüğümüz dolunayın ışığı ile  aydınlanırken, değerli arkadaşım Özlem'ciğimle de duygu yüklü ve derin bir sohbete kısacık da olsa dalabildik. Tabii son tanda olunca Ebru durur mu, hemen orada dans ettiğim arkadaşlardan Kadir'le bu nadide tandanın keyfini sürdüm ve yollukla da kopmak cabası.
Eve dönerken güzel bir milonganın tınısı tüm ruhumda, gecenin büyülü berrraklığını içime sindirip en güzel rüyalarıma daldım.
Çarşamba Günü 333 milongasındaydım. Dj Sabri Güleç arkadaşımız yine harika tandalar çaldı ve hatta bugüne kadar yollukta maksimumu bizlere sunan az sayıdaki Dj'den  biri oldu. Ne kadar teşekkür etsem azdır...
Paskalya tatili sebebiyle Süer Hoca'yla gelen çok sayıda Alman dansçının yanı sıra, Fransa'dan, Lüksemburg'dan, İtalya'dan, Rusya'dan, Arjantin'den ve yurdumun kentleri İzmir'den, Ankara'dan, Samsun'dan gelen çok sayıda tango tutkunu da vardı. Tahmin edersiniz ki, durmaksızın dans ettim bu festival havasındaki gecede. Hepsi muhteşem, hepsi uçuran danslardı ve tüm güzel melodileri, adımları paylaştığım milonguerolar Raphael, Hatem, Metin -Cumparsita'lı olan-, Erdem-Gündüz olan..:)- Ahmet ve Rus, Alman dansçılar gerçekten süperlerdi. Dolayısıyla üçlere kadar süren gecede son notaları ve sohbetleri duyduktan sonra,  ancak milonga serüvenimizi bitirebildik. Murat ve Eşref de sanırım dans eden bu yoğun kitle karşısında oldukça memnun oldular ve bu festival dokusunu yaşadılar. Ne güzel ki İstanbul'da buna ulaşma şansımız oldukça yüksek ve umuyorum hep festival tadına yakın bir lezzette geçsin yaşamlarımız. Güzel anlarımızı da daima en hoş dostlarımızla ve aşkı, sevinci, coşkuyu, heyecanı ve tüm pırıltıları yaşayan insanlarla paylaşalım.
Gecenin sonu oldu dedik ya,  Ferhan'la tüm çorba ısrarlarına kanmayıp taksiyle evlerimizin yolunu tuttuk. Mor göz sendromu yaşamamak adına, çok yerinde bir karardı!
Bu arada Ferhan da milongalarda çok aranan bir milongueradır sağolsun. Tüm dünya festivallerine katılır ve çok iyi dansçıları tanıyarak, arkadaşları olan bizlerin de  tanımamız için özel çaba sarfeder ve bize yardımcı olur. Yusuf'la gittikleri Portekiz anılarını anlattıklarında, bir an kendimi Porto'da muhteşem bir Unique marka şarabı içerken hissetmiştim. Tadı damağımda, ruhumda, tüm aklımda...
Oralara gidince dönemem ben, biliyorum kendimi...Fermente üzümlerin içinde dans hayatıma devam ederim kesin...Her yer milonga, her yer üzüm... ;-)
Perşembe Günü Point Otel milongasındaydık. Güzel arkadaşım Evrim'in de giysi standının olduğu gecede, ikiyüz kişiyi aşan bir kalabalık vardı. Güralp bu sayının bir rekor olduğunu ifade edince, tarihi bir ana hep birlikte imza attığımızın farkına vardım. Farkındalık her şeydir!
O kalabalığa rağmen, Serçin'in güzel tandaları eşliğinde, uzun bir aradan sonra milonga yaşamına dönen esprili arkadaşım Şafak'la, Celil'le, Aziz Abi'yle, Mehmet Sinan'la, Ongu'yla,  Raphael'le, Fernando'yla, Ralph'le ve bir çok yabancı süper milongueroyla tüm güzel coşkuların ve melodilerin içinde yüzdük ve bir harika geceyi daha sonlandırıp, evimize yollandık.
Cuma Günü Tangolic milongasına geçtim. Öncesinde Umman'dan ayağının tozuyla gelen çıtır Sezen Saçık arkadaşımla hoş bir sohbete kanalize olmuştuk tabii o ayrı...Dj koltuğunda Ali Işıklı arkadaşımız, bu festival havasındaki milongada, tüm kalabalığı idare edercesine sıraladığı tandalarla harika bir gece yaşamamıza yardımcı oldu, sağolsun. Ufak bir aradan sonra geldiğim için de oldukça özlediğimi farkettim lic'i o yüzden keyfim katladı. Gecenin ortasında da Zeynep Aktar'ın bol esprili bir doğumgünü dansıyla süslü bir kutlama seremonisine şahit olduk. Kendi adıma çok keyifle izledim milongueroların ve milongueraların adeta yarışırcasına Zeynep'i kapma maceralarını. Hoştu, komikti, lezizdi!
Gece boyunca yine harika dansçılarla oturmaksızın dans ettim.  Ara ara Ceren'ciğimle ve yerimi koruma  çabam vasıtasıyla tanıştığım insanlarla sohbetin yanı sıra, kısa bir süre dans etmekten yorulup oturduğumda ise tüm dansçıları ve katılımcıları gözlemledim. Ertesi gün bunu ifade ettim tabii. Şöyle yazmıştım;
"Dün bir ara Tangolic'te itinayla korumaya çalıştığım yerimde-bunu herkes biliyor- oturdum ve dans edenleri, oturanları, gülenleri, sohbet edenleri seyrettim ve o an gerçekten hiç olmadığım kadar emin oldum az sonra söyleyeceğim şeyden...
Durup dururken melodinin bir kısmında tuhaf bir şekilde gülen, binbir duygu formuna bürünen, çocuklar gibi şen olan, zıp zıp zıplayan, birbirine çarpıp ters ters bakan, sakatlanan, somurtan, dedikodu yapan, dağıtan bir yığın insandan sonra,
tüm tanguera(o)ların gerçekten deli olduğuna yüzde yüz emin oldum! Hem de öyle böyle değil, zır deliyiz arkadaşlar...Biraz uçuk olmayan hiçbir tanguera(o) görmedim zaten!
Bu farkındalık artık ömrümün sonuna kadar yeter bana, şükürler olsun!
Hepimize uçuk, çılgın, deli bir haftasonu ve çok dahi arkadaşlarla dolu muhteşem anlar ve pırıltılar diliyorum!"

Gerçekten uçukluk o kadar içimize işlemiş ki, biz normaliz ama diğerleri uçuk gibi geliyor bana çoğu zaman. Rutinle doğan, rutinsiz yaşayamayan insanlar çok daha uçuk bana göre. Yani biz çok normaliz, çok!
Yine harika bir milonga hissi içimde rüyalarımı yaşamaya başladım evime kavuştuğumda. Bu arada sondan bir önceki parça olan 'Ironia del tango' da ise, tamamiyle kopmaktan bitmiştim...
Cumartesi Günü 333 milongasına geçtim. Dj arkadaşımız Halil Ertekin güzel tandalarıyla, keyfimizi katladı ve yine festival tadında bir gece yaşamamızı tüm yabancı ve yerli dansçılar ortak çalışmaları sonucu sağladılar sağolsunlar. Milonga öncesinde Gezi İst Cafe'de Aylin'le daldığımız en derin sohbetleri, bol şarap peynirli tatlarla tamamalarken, sonradan bize katılan Tuncay ve Evrim'le de hızımızı alamayıp devam ettik. Hep bu 2+1 promosyonu bizi bu hale getirdi sormayın. Resmem hepimzi kayık-Aylin'l ben, diğerleri hızda yavaşlardı- bir şekilde 333 ve Noa milongalarının yolunu tuttuk. Zira ilk danslarımda döne döne dans ediyordum, çünkü zaten dönüyordum ama ne yapalım...;-)
En leziz danslarımı, Erdem'le, tüm yabancı dostlarımla, Ferhat'la ve bir çok milongueroyla sürerken, son tandayı da Fransız bir milonguerayla bitirdim. La cumparsita parçası hariç. Gerçekten lead'de oldukça başarılıydı bu arkadaşımız.
Bir önemli nokta, kadın dansçılarda hep bir lead etme hevesi oluyor ama erkek dansçılar nadiren follow denemek istiyorlar. Acaba 'gay' imajı konmaması için mi kendilerine bilemiyorum. Bizim erkeklerimiz bu konuda aşırı hassaslar onu biliyorum. Kadınlarımız ise çok daha rahatlar, ne de olsa birbirini kucaklama, öpme ve yakın dost olma durumları yurdumda ve tüm dünyada çok daha normal karşılanıyor. Erkekler içinse durum zorlayıcı nedense. Hele bir kolkola yürüsünler, öpsünler birbirlerini, kucaklaşsınlar bakalım nasıl düşünülüyorlar, özlellikle yurtdışında. Bu da ilginç bir sosyo kültürel yapı sanırım. Sanki erkeklerimiz 'sert, haşin adam' imajına layık görülüyor ve empati ya da sevecenlik, şevkat yapıları biraz daha anlaşılmıyor bazen. Neyse bu ayrı bir konu ve üzerine uzun bir fikirler bütünü getirebilir. Bir açık oturum yapalım derim..:-)
Dolayısıyla, yine çok keyifle dans ettiğim gecede, bir de performans izledik. Ankaradan Burçin ve Aydın çiftinin sade ve zarif dansları gözümüzü yormadan bir seyir yaşamamızı sağladı.
Pazar Günü, hoş bir Ortaköy ve Yıldız Parkı keyfi sonrasında Ponte'me koştum. Erken gidip, muhteşem peynir tabağını yuvarlamaya kendimi adadım ve kırmızı üzüm suyuyla  bu kez biraz daha az olarak yıkandım. Tadın, lezzetin büyüsüyle koptum yine. Muhteşem anlardı benim için, tahmin edersiniz... Manzara da her zamanki gibi büyülü ve muhteşem İstanbul seyriyle içimi  hoşlukla doldurdu.
Arjantin'li olup İtalya'da yaşayan, gördüğüm en sempatik insanlardan biri olan Fernando'nun da dersini izleme şansını yakaladım erken geldiğim içinç O kadar tatlı bir anlatımı vardı ki, sanki tiyatral bir yolculuğa çıkardı herkesi. Dinamik, hoş, ilginçti. Milonga başladığında ise yanımızda oturan çok sempatik Alman dostlarımızla bol uçuşlu danslarımızı, İtalyan milonguerolarla, genç dostum Mehmet Cemal'le, Raphael'le, Micheal'la tamaladım. Milonga tandalarında ise çok coştuk tabii...
Gecenin Dj'leri ise bu kez düetlerine şahit olduğumuz Maral ve Eşref Tekinalp çiftiydi. Güzel seçkileri sayesinde ayaklarımı hissetmeyene kadar dans ettim ve masamızdaki üç şahane kadınla-Yeşim,  Sergülen Abla ve Ferhan- en güzel ve komik sohbetlerime daldım. Gecenin ortasında  Eva ve Pablo çiftinden güzel  bir performans izledik. Zarif ve hoş dansları tüm dikkatimi ve ilgimi çekti diyebilirim. Arjantin kanı bir başka oluyor sanıyorum. Adımlar, müziğin içinde yoğrulmuş bir şekilde, yaşama  damla damla akıyor sanki. Bu yüzden kültür dediğimiz şey belli coğrafyalarda yaşayan insanların kendilerini ifade etme şekillerini de yansıtıyor ya, tango da onlardan biri  kuşkusuz ve bizim aşık olduğumuz bir evren.  Dolayısıyla o Arjantin ruhu beni etkiledi, kültürü iliklerime kadar hissettim. 
Düşününce, ömrümüz bir yığın rondada, yüzlerce milonguero(a) ile birlikte dönerek, en sevdiğimiz tandalarda en yüksek doruklara uçarak ve yükselerek geçiyor. Tıpkı evrendeki tüm gezegenler gibi, ışığın yani müziğin etrafında büyük bir coşkuyla dönüyoruz. Aşk bu olsa gerek ve haz da...En azından benim için öyle! 
Yeni haftada, bol güneşli bir gün karşıladı  beni. Dolayısıyla bu hava koşullarının getirdiği haftanın bana göre tanımı 'muhteşem bir haftaya başlamak'. 
 Hepimize saygı, sevgi, huzur dolu ve verimli bir hafta diliyorum. 
Neden saygı dolu olsun mu diyorum...
 'Yerimi işgal etme' protestosu var ya, onu bence milongalarda yapmalıyız diye düşündüğüm için..
'Hey o yoğun kalabalıkta 1 metre adım atan, bildiği tüm kick'li figürleri yapan şahıs orada ben de varım. Mesafeme, alanıma, hareket etme, dans etme özgürlüğüme saygı istiyorum' gibi bir protesto yapalım, ne dersiniz ve tüm saygımızla kültürel bir sıçrama yakalayalım dostlarım...;)

14 Nisan 2014 Pazartesi

Haftanın milongalarında yedide yedi tuttarak büyük ikramiyeye hak kazandım. Artık milyoneguerayım, yaşasın!...:-

Haftanın ilk gününü, Armada milongası yerine bu kez, Kerem Öksüz arkadaşımızın oluşturduğu yeni stüdyosu Galatasaray'daki Pera milongasına ayırdım.
 Tango Pera stüdyosu, Tangolic stüdyosunun iki kat aşağısında olup, ilk ziyaret ettiğim bir yer olarak çok beğenimi kazandı diyebilirim. Gerçekten içi, zemini, atmosferi, mumları,  soydurulmuş duvarı, tavanındaki resim, ışıkları bir yana, popcorn servisi ve iyi dansçıların bulunduğu güleryüzlü bir ekip olunca başarılı bir iş çıkartmışlar diye düşündüm. Mekan, insanlarla güzel başta sonuçta...
Giriş ücreti ise, stüdyo milongaları fiyatlandırması bazında makul fiyatta olup 15 TL olarak benim bildiğim en ekonomik milonga niteliğinde . Bu da, böyle güzel bir stüdyoda dansın keyfiyle harika bir gece yaşamak için gerçekten hoş bir şey.
Dolayısıyla, bu Pera stüdyosunun açılış milongasında, Dj koltuğunda yıllardır tanıdığımız eğitmen ve milonguero arkadaşlarımızdan Şenay vardı. Güzel tandaları ve hatta nuevo parçalarıyla da leziz bir mutluluk yaşamama yardımcı olurken, gecede benim için bir önemli mana da, çok sevdiğim arkadaşlarım Ceren ve Ahmet'in danslarını yine izleyecek olmanın  heyecanıydı kuşkusuz...
Sevdiğim, yetenekli bulduğum ve tangoya aşık olan dostlarımı daima desteklemek görevlerimden biri diye düşünürüm. Çünkü bu beni başta çok mutlu ediyor. Yani insanlar için yaptığımız her şey, başta bizim tatminimizdir diye düşünüyorum. Yok sadece şu şahıs için bunu yaptım, yok bunun için şunu yaptım olayalarına  pek inanmıyorum. Çünkü sonrasında bunu ifade eden kişilerde bazı memnuniyetsizlikler ve "Onun için şunu yaptım da, bu başıma geldi" vs beklenti cümleleri sarfettiklerini görebiliyorum. Oysa kendin için yap, kendin için tüm lezzeti sevdiklerinle paylaş, benim birincil felsefelerimden biri. O zaman beklenti, sadece güzel bir anı yakalamaktan öteye geçmeyip, insanı müthiş bir coşkuyla karşılıyor...Al sana en güzel hediye. Üstelik paylaşımla da kat kat artan eşsiz bir hediye...:-)
Dolayısıyla gece, katılımcı sayısının az olmasına rağmen benim için hoştu, tatlıydı, keyifliydi. En hoş danslarımı Şenay'la, Kerem'le, orada tanıştığım Onurhan'la- ki dansını çok beğendim bu eğitmen ve dansçı arkadaşımızın, ilk kez dans etmemize rağmen çok rahat bir uyum ve dinamizim yüklüydü-Ahmet'le, connection gurum Ceren'ciğimle ve en son olarak da enerjik arkadaşım Gökhan'la-bir diz sakatlığı olmasına rağmen- müthiş bir nuevo ve bir de milonga parçasıyla tamamladım. Gecenin ortasında,  Ahmet'le Ceren'in, üç  parçalık zarif danslarını da keyifle izleyerek,  yine hoş anların yolcuları olup bu birlikteliği  güzel bir mutlulukla yaşadık. Son olarak da, tüm dunyayı sarıp sarmalayan ve kesinlikle bilim insanları tarafından ruh hastalığı olarak belirtilen ama moda olduğu için tüm canlıların uyguladığı selfie dalgasıyla anı ölümsüzleştirdik ve Ahmet ve Ceren'le gece boyunca uzayan çay kahve seremonisiyle  tango üzerine farklı görüş, fikir ve duygularımızla geniş ve kritiksel bir sohbetle tamamladık. Tahnim edeceğiniz üzere çok geç uykular alemine dalıp, yine mosmor gözlerle yeni güne merhaba demek zorunda kaldım...:-)
Gerçekten komiktir, tango üzerine sohbet ettiğimizde, uzamaması olanaksız oluyor. Saatlerce üzerine düşünüp, fikir üretilebiliyoruz biz çılgın milonguera(o)lar. Ne yapalım, çok s eviyoruz tangomuzu ve tüm kritiksel, ifadesel farklılıklarımızı, benzerliklerimizi paylaşmayı ve hep öğrenmeyi de..
Salı Günü, benim gibi şarap dostu, müzikal bir arkadaşımla şarap+ peynir olayı sonrası tam milongayı ekeceğimi zannettiğim bir esnada-saat 12 suları-Mekan milongasına geçtim. Milongada tanıdık gördüğüm ilk sima olarak Ahmet'in masasına geçtim ve keyifli tandalarda oranın dansçılarından-şu an ismini hatırlaamıyorum- iyi bir milongueroyla ve Çağatay'la bir kaç tanda dans edip geceyi sonlandırdım.
Aslında cortinalardan birine bayılmıştım ama sonradan nereye yazdığımı bulamadığımdan parçayı bir daha dinleyemedim ve acı içinde yaşamımı sürdürüyorum...Belki gecenin Dj'i Volkan Yönet'e sorar öğrenirim çok yakın bir zamanda ve bu acım mutlulukla yer değiştirir...Çabam bu en azından!
Çarşamda Günü, 333 milongasında aldım soluğu. Vanessa'nın doğumgününün kutlandığı gecede, çok esprili bir doğumgünü dansı, pastası, Serhat'ın koskoca bir demet mis kokulu çiçek hediyesi ana damgasını vururken, Ramo Go Go'nun harika tandalarıyla, ben de en derinden haz dolu dans deneyimlerime, Celil'le, Doruk'la, Aziz Abi'yle, Gökhan Abi'yle, Özgür'le bir kaç yeni tanıştığım milongueroyla tamamladım. Gecenin sonunda ise Çiğdem, Özgür, Vanessa, Serhat'la uzun bir sohbet olayına girmiştik ki, akabinde de Ceren'le yaşama dair bir sohbet ritüelini evlerimize dağılma anına kadar paylaştık. Gerçekten dostluklarda birbirini derinden anlamak ve algılamak o kadar hoş ve kalbi okşayan bir şey ki, bu anlamda umuyorum hepimzi şanslı oluruz. Ben öyle varsayıyorum kendimi çünkü!
Perşembe Günü, durmak yok yola devam dedim ve geç başlayan Point milongasına katıldım. Yüksel'in Dj liğini yaptığı gecede yine hoş bir atmosfer ve keyifli bir ambiyans vardı. Sevdiğim milonguerolardan Celil'le, Aziz Abi'yle, Yüksel'le, Eray'la en güzel tandalarda bol milonga parçalı enerjilerle süsledim. Hoş bir geceyi, yine keyif tavan bir şekilde tamamlayıp evime koştum.
Cuma  ve Cumartesi Günleri  Galata'daki Noa milongasına katıldım. Milongada Türkan Hoca'nın 3 yakışıklı milonguero ve eğitmen  Ali Alper, Hakan ve Oğulcan'la olan gösterilerinin yanı sıra Daniel Nacucchio, Cristina Valeria Sosa'nın performanslarını izlediğim  festival tadında bir haftasonu milongası geçirdim orada. Bir de, elbette değerli dostum Evrim Kıvançer'in Chique markasının  ilk kez  tanıtımını gördük burada. O yüzden orada olmamam olanak dışıydı. Zaten gitmesem de Evrim vururdu beni yüzde yüz ve dans hayatım o an itibariyke sonlanırdı. Korkumdan ful haftasonumu oraya ayırdım ve hiç pişman olmadım şükürler olsun! :-))
Dolayısıyla Cuma Günü, Evrim'ciğimin doğumgünüm için  sırf o rengi seviyorum diye arayıp bulduğu ve hazırladığı şarap rengi -tangoda en çok sevdiğim renktir; bolca üzüm suyuyla yıkandığımdan olsa gerek..;-)- en sevdiğim elbisem haline gelen Chique marka elbisemi  giyindim. Bu arada bu markaya ait bir tasarımı, ilk kez ben üstümde taşıdığım için onur duymuştum bir ay kadar önce.Yine bu muhteşem elbiseyi üstümde taşıyarak, onur duygularımı  kat kat arttırdım...;-)
Gecenin müziklerini Halil arkadaşımız yaparken, keyifli tandalar Mehmet Sinan'la-çok beğendiğim ve rahat dans ettiğim bir dansçıdır kendisi. Kişiliği ise bence bu camiada hep olmasını arzu ettiğimiz bir yapıda bana göre. Sıcak, güler yüzlü ve samimi..-Ogün'le -kritik uzmanımızdır kendisi..:)- Hakan'la-gerçekten çok iyi bir dansçıdır-, oranın çok yetenekli bulduğum ve daha lise öğrencisi olup , harika dans eden asistanı-yine ismini şu an unuttum inanılmaz...Hep bana "Ebru Abla nasılsın, iyi misin" der..Çok tatlı, kıvır kıvır saçlı, genç bir milonguero-Aziz Abi ve bir çok milongueroyla gerçekleşti. Gecenin ortasında ise Türkan Hoca'nın, kendisiyle çalışmaktan çok mutluluk duyduklarını ve çok şey öğrendiklerini  harika bir şekildeifade eden Ali Alper'le, Hakan Ayaklı'yla ve oğlu Oğulcan'la olan danslarını çok  keyifle izledik.
Ali Alper'in sunumda devrim yarattığı bir ana şahit olduk bir de...Kime benzettim hiç söylemiyorum... Anlayan  bir güzel anladı....:)))
Dolayısıyla bu keyifli gece, harika bir Chique standı kutlaması ve tatlı yorgun hissiyatımdan olsa gerek şu cümleler aklıma geldi bir gün sonrasında. O da şuydu,
"Dün gerçekten çok hoş bir büyü hissettim katıldığım Noa milongasinda. Birincisi çok değerli bir tango eğitmeninin üç yakışıklı milongueroyla ve elbette tango eğitmeniyle danslarıni- ki biri oğluydu- izleme şansı yakaladım ve birlikte çalıştığı insanlara ne hoş bir etki, saygı, sevgi bıraktığını gözlemledim. Gerçekten bu değeri görmek etkileyiciydi benim için. Mutlu oldum.
İkincisi değerli dostum Evrim'in yeni oluşturduğu markasını tanıttığı muhteşem standı vardı kuşkusuz. Hepsi eşsiz, hepsi özel, hepsi rengarenk ve paralanmayan tango kostümleri... Hani şu içinde uctugumuz, yüzdügümüz dünyanın ufak araçları, süsleri, pırıltıları...
Bir de Chique'nin hazırlanan ilk elbisesini, şahsen giymenin mutluluğunu yaşadım dün gece. Doğumgünümle, yeni yaşımla gelen en eşsiz renk. Elbette şarap rengi...Bayılmıstim!♥♥
Dolayısıyla güzelliklerle başladığım bu yepyeni, cıvıl cıvıl günde, yine bir Galata büyüsü yüreğimde ve güzelliklerle dolu bir Noa milongasi içimde gülümsuyorum. .
O halde haydi, yine tüm muhteşem danslara ve anlara, o tüm özel insanlarla, dostlarla akalım bugün de...
Bu arada Alper sunum tekniklerini bir hayli geliştirmiş., onu da gözlemledim!"

Tangoda emeğe, kaliteye, çalışmaya ve saygıya, seygiye olan değeri gerçekten önemsiyorum. O yüzden,  bu cümlelerimi tekrar paylaşmak istedim...
Cumartesi Günü, yine adres Galata'ydı. Hep Evrim'den korkumdan..:-))
Bu kez bir martı olamadım ama bir Hazerfen oldum sanırım...Uçtum; tüm İstanbul ve dünya semalarında uçtum da uçtum çünkü...
Gecenin Dj'i Volkan  Tanyeli arkadaşımız gerçekten çok hoş tandalarla anı bir hoş tınıyla yakalamamızı sağladı, sağolsun. Kendisiyle başladığım dans serüvenim-bu arada camiada en soft enerjisi olan milonguerolardan, eğitmenlerden biri olup, müzikalitesi de kuşkusuz harikadır-, Mehmet Sinan'la, o süper asistan genç mlongueroyla, Contact Tango'dan şu an ismini hatırlayamadığım bir iyi milongueroyla Kenan'la ve bir çok müthiş dostla devam etti. En son tandayı ise Eskişehir'den ilk kez dans ettiğim ve çok iyi bir dansçı olan Murat'la tamamladım. Gerçekten harikaydı! La Cumparsita'yı duymadan milongadan ayrılmak bize haram, onu bilir, onu söylerim.
 Elbette gece bitmeden önce de  harika bir tango gösterisi izlemiştik,   Mundial şampiyonları olan, Daniel ve Christina'dan...  Orjinal adım ve süslemeleriyle özgün bir stil yakalamaları, sıcacık bir enerji  yaymaları, esprili hareketleri ve elbette hızlı hareketleriyle çok beğenimi kazandılar. 
Kadın dansçılarda biraz daha soft bir enerji beni daha bir etkiler ama Christina'nın kendine göre özgün stili sanırım aralarındaki dansın dinamizmini çok daha arttırmış. Sonuçta herkes bir  dönemin Gerardin ve Javier ' inin softluğunu bilir ama bu da farklı bir stildir  kuşkusuz. Zaten artık partner de değiller...
 Her şey değişir ve değişiktir evrende; partnerler, enerjiler, hareketler, paylaşımlar..Farklı ve özgün stiller, yapılar kendilerini yansıttıkları sürece etkileyicidir. Dolayısıyla Daniel ve Christina'nın birbirleriyle olan uyumları ve mutlu, tutku dolu enerjileri çok hoştu. İyi ki izledim şovlarını, iyi ki katıldım  milongaya diye düşündüm.
Gece üç sularında bitti ve Yeşimle Taksim'e yürürken,  bir gün önceki gibi Revan Pub'da sabaha kadar 'yaşama dair' sohbet etmeme kararı  alıp, uyumayı tercih ettik. Yoksa ikimiz de sohbet etme potansiyelini hissettik içimiz de, tüm uykusuzluğumuza rağmen. Cidden deliyiz yaa...
Pazar Günü ise, yine çok geç bir kahvaltıyla güne başladım ve her zamanki Ortaköy'de kahve, gazete keyfimin ardından, akşamüstü saatelerinde Ponte'me ulaştım. Hava henüz kararmamış olduğundan muhteşem ay manzarası muhteşem bir ambiyans sağlamıştı. Dolayısıyla hemen terasa çıkıp, bir kaç fotoğraf çekerek bu güzelliğe tekrar tekrar bakabilme şansımı oluşturdum..Ohh!
İlk gelenlerden olduğum için, gecenin ilk tandası Ariel Ramirez tandasını dinliyordum ki, önümdeki muhteşem görünümlü ve çok lezzetli peynirlerden oluşan  peynir tabağımla, şarabımı kupaj yaparken sanırım hepsinin içinde eridim ve tüm tadın  lezzeti ve buğusuyla buharlaştım. Benim için o müzik notlarıyla gelen, tatsal tamamlanma hissi gerçekten muhteşemdi diyebilirim. Olağanüstü anlardan sadece biri...
Dolayısıyla gece muhteşem başlayarak Ayşe Hm'nın güzel tandalarıyla sürdü.
 Almanya'dan gelen Süer hocanın öğrencileriyle de ful dolu olan milongada masamızı 3 harika kadın-Özden, Elmira, Yeşim- ve bir Fransız milongueromuzla birlikte Alman misafirlerle paylaştık. Yine peynirlerin, çikolataların, yemeklerin, şarapların, komik sohbetlerin, bol fotoğraf seremonilerinin ve şahane dansların içinde yüzdük saatlerce kulaç kulaç. 
Elbette yüksek irtifa kaptan pilotlarımdan Mehmet Cemal, Rafael, bir kaç Alman, bir Lüksemburglu milonguero, Yalçın ve Murat'la tüm harika danslarla kalbimi ve ruhumu anın büyüsüne teslim ettim yine. . Hepsi harikaydı, hepsi manalıydı. Hele tangoya aşık bir insan için her güzel şry,  dans aşkın kendisi oluyor. Nitekim birkaç gün önce de yine Facebook'ta-24 saat online olan tek insanımdır- şunu paylaşmıştım;
"Aslında sözün özü şu;
tangoya ve müziğe aşığım. Arada bunu yoğun paylaştığım insanlara da aşık oluyorum tabii, aynı yaşam ve yaşamın içindeki insanlarda olduğu gibi...
Sanırım sonsuz aşk da bu;
yaşam, müzik, öz, tango ve içindeki insanlar.."

Tangoya aşığım dediğimde, bunu ifade ediyorum işte.
Dolayısıyla tangodolu bir hafta geldi; muhteşem anlarla,olağanüstü danslarla ve sohbetlerle dopdolu yaşandı ve bitti. Yerini yine sıradışı bir haftaya bırakmış olmalı ki, haftanın ilk gününe muhteşem güneşli bir havayla merhaba dedim. Tüm umutlar, coşkular içimde, anın getirdiği tüm güzelliklere, tüm en güzelinden gelen paylaşımlara sonuna kadar hazırım. Harika bir hafta geçirelim dostlarım ve birbirimizi sevgiyle selamlayalım...:-)

7 Nisan 2014 Pazartesi

Haftanın milongalarında beşi bir yerde tadında coşkulu bir his hakimdi...:-)
Pazartesi ve Salı günleri hala seçim sonuçlarına kilitlenmiş olduğumdan dans moodum bir kuş olup uçmuştu, pır pır pır sesleriyle  kulaklarımda çınlayan kanat hareketlerini iz olarak bırakmıştı adeta...
 Dolayısıyla Pazartesi tam bir ev keyfi, Salı ise şarap, peynir ve müzik tutkunu bir arkadaşımla dibine kadarak içerek günü ve geceyi tamamladım. Tartışmasız muhteşem geldi bu şarap partisi...
 Ertesi günü, enteresandır süper uyandım diyebilim. Tüm süreç, iş ve hayat stresi üzerimden akıp gitmişti adeta. Dolayısıyla  iyice dinlenmiş olduğumdan ve ruhen arınmış bir şekilde Çarşamba günümü şahane bir 333 milongasıyla süsledim. Üç doğumgününün hakim olduğu milongada, Metin, Recep ve Dans İnsan'nın pastalarını yiye yiye bitiremedi dansseverler. Bir de, tüm milongueralar yoğun bir çaba harcadı bu üç milongueronun  doğumgünü dansında, hepsine yetişebilmek adına. Hatta bazı milonguerolar bile atıldı sürece yardımcı olmak için sanırım...:-)
Bir süredir gidemediğim için de, çok özlediğim bu dinamik, renkli ambiyansın içinde sıcacık dostlarımla süregelen sohbetler, danslar ve anda kopma seansları kalbimi yine çok tatlı bir huzurla, dingin ve keyifli bir esintiyle sarmaladı. Şu an bile keyfi içimde..
Gece boyunca yurdumun en iyi milonguerolarının ve milongueraların başlarında gelen çok sayıda dostumla anın içinde damla damla dansın, tangodaki coşkunun  içine aktık. Bu güzel danslarımızda, kuşkusuz Eşref, Yalçın, Özgür, Recep, Metin, Ahmet, Aziz Abi ile bir çok ismini hatırlayamadığım milonguero dostumun yanı sıra 'lead'iyle her defasında 'connection'da maksimumu yakaladığımız, harika leader ve follower arkadaşım Ceren'ciğim ve benim de yakın lead'e biraz da olsa yaklaşabildiğim ve kendisini  ilk kez yakın lead ettiğim değerli arkadaşım Evrim'ciğim vardı. Valla lead de, follow da  yapacaksan, yakın tutuşla yapacaksın onu bilir onu söylerim. Tangoda, 'connection' asıl yakın tutuşla var oluyor ve en derin yoğunluğuyla hissediliyor çünkü. O  etkili 'abrazo'nun büyüsünü bir kez aldı mı insan, tamamiyle bu dansa bağımlı oluyor.
 Hala, bazen  zaman zaman düşünürüm, nasıl olmuş da ilk öğretilen şekil açık dans olmuş yurdumda tangonun diye. 'Connection'un görülmediği, figürlerin ise oturmadığı, saçmasapan bir dans çıkıyor ortaya bazen. Danstaki bütünlük için, hareketlerde yetkinlik, müzikalitede hassasiyet ve birliktelikteki uyum şart bana göre. O zaman enerji dans edeni de, oları izleyeni de, o sinerjinin içinde olup hem izleyen, hem de dans eden başka çiftleri de inanılmaz bir enerjiyle içine alıyor çünkü. Bu da,  tangonun hepimizin içine sinen o eşsiz ifadesini oluştur muyor mu zaten..
Yine kendimi tutamayıp ansal felsefecilik ve duygusal kopuş kısmına yoğunlaştım, mazur görünüz. Sonu yok bu işlerin, hislerin, dans aşkının işte, ne yapayım. En azından beni böyle çok derinden etkiliyor yaşadıklarım ve onlardan öğrendiklerim. Sonsuz bir yolculuk hissiyatı tüm benliğimde süzülüyorum dansın içine. Bu yolculuğu sağlayan en büyük güç de müzik kuşkusuz. Dolayısıylai  gecenin Dj'i  Tina'nın müziklerini yaptığı gecede, sanırım hepimiz eğlendik. Keyifli tandalarla coştuk. Bu arada Tina,  benim yolluk tutturup da, bu isteğimi yerine getirmeyerek, son parçayı çalmayan tek Dj olarak tarihe geçti bilesiniz.. Kadın laptop' u kapattı ve kaçtı yahu. Yoksa belki de baş edemeyecekti talepler yüzünden. Bir değil iki, iki değil 3 tanda ister bu deli insanlar diye...Herkes kendi için en doğru seçimi yapar ne de olsa. Saygım sonsuz...:-)
Gecenin sonunu ise, geleneksel milonga sonrası seansımız olan 'hayata dair deneyimler ve akış' konulu sohbetimizi, değerli arkadaşım Çigdem'le ve artık koltuk değneklerini atarak tamamiyle iyileşmesinden memnuniyet duyduğum arkadaşım Özgür'le tamamladık. Bu kez hiçbirimiz, Dj'lik yapmayarak koşarak uyumaya kaçtık.
Perşembe Günü ,Point milongasına gittim. Bu arada festival milongaları da yalan oldu. Hiçbirine katılamadım. Mesafe uzaklaştıkça bendeki tembellik potansiyeli ciddi oranda artar zira. Ne yapalım, gidenler memnun olsun, yapanlar ise  hep festival organize etsin dileyelim.
 Milonga öncesinde, değerli dostum Evrim'le muhteşem bir Solera akşamı ve sohbetiyle yaşamsal yoğunluklar üzerine derin bir yolculuk yaparak dansa hazırlanmıştık elbette.Bu sohbetsel paylaşım da olmadan dansta ve yaşamda kopmak mümkün mü...Benim için kesinlikle değil!
 Gece yine - hep böyle diyorum diye kızabilirsiniz ama- benim için  harikaydı diyebilirim. Süper dansçı arkadaşlarım, Ferhat, Erkut, Ertuğrul ve daha bir çoklarıyla tüm tandasal yolculuklarda %99 oranında koptum.  Pistteki rahat akış ve aşırı olmayan, ama hoş bir kalabalığı oluşturan kitle de,  gecedeki güzel ambiyansı tamamladı. Dolayısıyla, huzurlu, rahat ve çok keyifli danslarla bütünleştiğim bir şekilde evime ulaştım. Bir milonga başka ne vermeli ki insana...Rahatlık, huzur, güzel, keyifli danslar, hoş ambiyans, güzel hizmet,  sıcaklık, kalite. Bir çok sayıda, böyle  hoş milongalara sahip olmamız da, gerçekten İstanbul'umuzun seçkin dokusuyla oluşan bir şans yadsınamaz..
Cuma Günü , Tangoz milongasına geçtim. Bu kez Aycan'ın doğumgünü vardı. Yahu her hafta da birinin doğumgünü oluyor orada pes...:) Bir Aya, bir Aycan.. Haftaya da Aysun, ya da Ay li birinin mi olacak bilinmez. Dolayısıyla yine sıcacık, huzurlu ve rahat bir milonga keyfi daha yaşadık. Yine muhteşem connectionlu danslar, Ertuğrul'la, Celil'le-henüz hala yoga hocam olamadı kendisi çünkü piyasalar hala altüst diyebilirim...-, Aycan'la , Özhan'la-aynı zamanda gecenin DJ'i olarak harika tandalar hediye etti bize sağolsun-, Erkut'la peşpeşe geldi. Kuskusuz Aslı'yı lead etme hevesim de dahildi bu dansların içine.  Dolayısıyla huzurlu bir dans serüveninin tınısı kulağımda, evimin yolunu tuttum. En derin rüyalarımla yine buluştum.
Cumartesi Günü vazgeçemediğim, Martı Otel milongasına koşa koşa geçtim. Yine leziz bir ambiyans, şık görüntüsüyle dopdolu  tadı, tuzuyla ve çok güzel insanlarıyla karşılandığım çok keyifli bir milonga geçirdim.  Dj koltuğunda, Aydoğan Arkis'in çok beğendiğim cortinaları ve güzel tandalarıyla, ful kopuşlu dans ve connection deneyimlerime ulaştım  Sanırım bu yetiyi kaybetmek demek- yani yaşamdan haz alma, anın büyüsüyle, müziğin tınısıyla, dansın müthiş uyumuyla ve dinamizmiyle kopma yetisini- yaşamın içinde ölü gibi olmakla ya da bitkisel hayata geçer gibi  yaşamakla eşdeğer benim için. Evet öyle çünkü belki de 'joy' haz dediğimiz şey yaşamlarımızdaki en muhteşem imzamız. Hepimizin birer aşk, 'love' olduğumuzu düşününce hele...Bu konu uzar da uzar ve sonunu bulamayız...Susmak en doğru aksiyon olur şimdilik. O kunu için ayrıca  bir zaman ayırıp, dileyen arkadaşımla uzun uzun sohbet ederiz...
Dolayısıylai Erdem'in, Müge'nin, Bilgen'in harika ev sahipliğiyle, bir güzel Cumartesi akşamını daha doyasıya yaşadık. Sağolsunlar kaliteli, kalıcı, oturmuş, harika bir milonga kazandırdılar yurduma. Çabasız, emeksiz, özverisiz, istikrarsız hiçbir şey olmuyor bu hayatta ve bunları eğlence ritüeliyle birleştirmek ise,  belki de yaşamın kendisi demek oluyor bazen..:-)
Eğlenmek demişken, geçenlerde aklıma bir şey geldi ve yazısal  ifade ettim facebook'ta yine. Bu da enteresan ya, diyelim yürüyorum bin tane cümle aklıma geliveriyor, şaka gibi. Kimini paylaşıyorum, kimini daha olgunlaşsın diye bekletiyorum. Çünkü hepsini paylaşsam, sürekli yazmam lazım nonstop, bu da komik ya  O zaman yazmama ve bekleme hakkımı kullanıyorum işte. Nadiren bekleyebilme potansiyelim olsa da!
Sonuç olarak, aklıma gelen şuydu;
"Hani eğlence boş olduğunda yüzeyde kalır, sessiz soluksuz bir tını gibi o anın ardından siliniverir ya. İnsana pek de bir şey vermez özünde, ama içinde derinlik olan eğlence, elbette başkadır. Derinlik, idrakla gelir çünkü. İdrak acı ve hazla harmanlanır. 
Mutluluk asla yüzeyde değildir. Tüm acı, tatlı, karmaşık, basit, sıradışı, enteresan, manalı, manasız süreçlerin ardından gelen coşkudur, huzurdur, dokudur, hazdır, lezzettir..."
Bazen yurdumun topraklarında, mutlu olmaktan, keyif almaktan, birbirini sevmekten, birbirine dokunmaktan,  aşkın içinde yüzmekten, tüm kalbiyle açık olmaktan, gerçek bağlılıklardan, derinliklerden, dostluklardan korkan insanlar görüyorum. Oysa bunlar yaşanmadan, hayattaki bu eşsiz anlar paylaşılmadan yaşam nasıl bir yaşam ki ya da yaşamak ne oranda yaşamak, hissetmek, duyumsama ki... Her şey  o kadar sığlarda olur ki, mutsuz olur insan. Toplumdaki doyumsuzluğun, huzursuzluğun ve stresin sebebi belki de bu, kendini ful konsantre anıni yaşamın içine bırakamama ve tüm ruhuyla orada olamama, paylaşamama belki de. Ama bunu yapmayı seçtiğimiz her an dönüşüyoruz ve yükseliyoruz sanırım.
Dolayısıyla hepimizin birer martı olarak, en yüksek irtifalarla buluştuğuımuz gecede kaptan pilotlarımdan, Celil, Ertuğrul, Erdem, Eray ile  bir çok değerli dost bana eşlik ettiler sağolsunlar.
 Uçamayınca nedense bir huzursuzluk kaplar içimi. Sanki kanatlarım, gerekli işlevini yerine getirmez gibi bir sıkıntıi mutsuzluk hali. Potansiyel içte erir, gider gibi bir his. O yüzden hep uçmak isterim ve  ifade ne özel bir şeydir. Enerjimizin yansıma şekli ve  ifaden ise tüm evrenle ve yaşamlarla buluşmanda bir o kadar da önemlidir çünkü. Spiritüel bir akımın içindeyim bu kez de Hafta boyunca bin adet, rengarenk  rüyanın etkisinden olsa gerek diye düşünüyorum...
Pazar Günü geç başlayan ve sonlalan leziz bir kahvaltıyla başlayan günü, eşsiz bir deniz esintisi, tüm baharı doyasıya kavuştuğum Yıldız Parkı semasıyla doldurup, akşamını  Ponte'nin müthiş ambiyansıyla tamamladım. 
Yine muhteşem bir geceydi benim için. (Bu cümleyi her defasında söylemeyeceğim diyorum ama olmuyor, yapamıyorum. Çünkü yine çok güzel anlar yaşadım ve hoş duyguları paylaştım tüm değerli dostlarımla...)
Ayşe Hm'ın bizim için hazırladığı masada, süper komik, espri, ve sohbet gurusu arkadaşım Yeşim, yine sohbet, connection, dinamizm ve paylaşım gurusu arkadaşım Hakkı,  Sn Salsa Hocam-yeni oldu- Ertuğrul, o da bir çok dostum gibi çılgın bir kova olan Aysun ve yılların ve  tüm ülkelerin milongerosu olan Cem Abi vardı. Kuşkusuz oranın en sevdiğim milonguerolarından, genç ve yetenekli dostum Mehmet Cemal de. Kendisiyle yine dört tanda uçarak dans ettiğimiz yetmedi, sonradan da, yine süper bir tandayla benim fiziksel olarak da uçtuğum bir dansla bitirdik. Boynuna atlayacaktım neredeyse uçtuktan sonra, zor tuttum kendimi. Bu milongueralar yani hepimiz enteresanız; uçtukça daha da uçucu hale geliyoruz ve mutluluk tavan yapıyor.
Yine Sn Salsa hocamla, En yüksek irtifa pilotumla, en harika tandalarla,  güzel yoğun dans aşkını birlikte paylaştık ve coştuk.
Gerçekten çok uyumla ve büyük bir keyifle dans ettiğiniz insanları bulmak büyük bir şans. O kadar eşsiz bir yolculuk ki çünkü bu danssal uyum, muzik ve adımlar, hareketler bütünü ve bunula anın içinde yol almak. Yaşayan çok iyi biliyor, yaşamayansa mutlaka yaşamalı diyorum. 
Dolayısıyla, haftam beş muhteşem milongayla tamamlandı.
 Bu yepyeni haftama ise, bol umutlarla başladım. Yurdum ve içindeki, dışındaki  tüm insanlar için en iyiyi, güzeli yaşayacağımız günler diliyorum.
Niyetlerimiz, tüm yaşamımızın tohumları olduğuna göre, 
en güzel ağaçlarımızı oluşturup, dallarımızı birbirimize sıkıca kenetleyelim ve muhteşem ürünlerimizle, yapraklarımızla bu koskoca evreni ve küçücük dünyamzı bir güzel kucaklayalım dostlarım...:-)

3 Nisan 2014 Perşembe

Ve haftanın milongalarındayız yine...

Bahar aylarının gelmesiyle, normalimden çok daha harika bir ruh haline büründüm ama bunun yanı sıra ciddi bir kronik yorgunluk sendromuna kapılıp haftayı sadece üç güzel milongayla tamamladım.
Birincisi, haftanın ilk günü genelde katılmadan edemediğimiz geleneksel Armada milongasıydı.
Ahh ahh eskiden 2 içki ve meyve tabağı olup, 20 TL fiyat biçilen en ekonomik ve çok da kaliteli bir milonga niteliğindeydi. Ama malesef 1, 1, 5 aydır içki fişi teke indirilip, fiyat da standart otel milongası fiyatına çekilerek 25 TL'ye yükseldi. Yine de vazgeçmeden gidiyoruz Armada'nın hoş esintisi, harika tandasal raksları uğruna. Aziz Abi'nin fişleri ise artık hayal oldu ama yine seviyoruz milongamızı, yine coşuyoruz orada. Kuşkusuz eski günlerini de özlüyoruz!
Elbette harika bir gece, bol dans, şahane sohbetler, güzel insanlarla dolu bir milonga süreci
geçirdik. Süper milonguerolardan, Ferhat, Hakkı, Aziz Abi, Aykut, Namık ve daha ismini hatılayamadığım bir çok kişiyle yine bol kopuşlu danslar serüvenime yenilerini ekledim. Milonga bitiminde hoş bir  huzurla gelen, dingin bir yorgunluk, ama müthiş bir coşkuyla evime ulaştım. Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri ise tembellik rekoru kırıp, tüm milongaları ektim. Bolca çekirdek çitleyip, gündem takibi yaptım; çok adil günler yaşadığımız yurdumun meseleleri uğruna...
 Cuma günü ise, harika bir arkadaş partisinin ardından Özhan ve Aya'nın doğumgünleri için Tangoz milongasına geçtim. Yine oradın daimi ekip ve müdavimlerinden Aslı, Erkut, Duygu, Aycan ve bir çok değerli dost vardı. Gece hoş danslarla birlikte, harika bir doğumgünü kutlamasıyla ilerleyip, kadeh kadeh içkilerin aktığı bir coşku süreciyle sonlandı. Ben biraz erken çıktım ama arkadaşlar sabahlara kadar bu keyif ritüellerine devam etmişler, ne güzel. Mutluluk, birlikteliği doyasıya yaşamakla var ne de olsa. Elbette geceyi bol fotoğraf faslıyla da bitirdik. Olmazsa olmaz netekim!
Cumartesi günü empati gurum Evrim'ciğimle güzel bir yemek ve sohbetin ardından Martı'ya geçtim. Yine harika bir kalabalık, müthiş bir ambiyans, sıcacık bir karşılama ve şahane masamızın dinamizmiyle buluştum. Sergülen Abla, Hakkı, Aysun, Doğa, Can ve bir çok değerli dost vardı çevremizde, masamızda, sohbetlerimizde.
Utku'nun Dj'liğiyle süslenen gecede, yine harika bir ronda, keyifle dans eden insanlar göze çarparken, ben de çok derin 'connection'larıma, harika danslarıma kavuştum. Bunda katkısı olan tüm milonguero dostlarımdan, Can, Hakkı, Aziz Abi , Utku, Saim, Erdem ve bir çok arkadaşıma sonsuz tşkler. Onlar olmasa ne yapardım bilmiyorum. Boynu bükük bir milonguera olarak, ağlaşıp dururdum artık...;-)
Kuşkusuz gece boyunca içtiğimiz üzüm suyunun haddi hesabı olmazken, bir de kıroluk yapıp çantamdan çıkardığım kabak çekirdeğini sanki piknikteymişiz gibi tüm masadaki arkadaşlarımı da suç mahalline ekleyip bir güzel çıtlattık. Masa kabus bir görüntü aldı ama kimin umurunda. Türk insanı midesine düşkündür...Hem belki Erdem arada kuruyemiş de ekletir her masaya ve buna gerek kalmaz.....Müşteri talepleri vol:5000
Gecenin ortasında da yıldardır keyifle dans eden sevgili dostlarımız Can ve Doğa'nın leziz, zarif, sade ve duygulu danslarını izledik. Ben kendi adıma çok beğendim kendilerini. İyi ki varlar, iyi ki dans ediyorlar. Çünkü yıllardır dans edenlerin sayısı oldukça az camiada aslında. En güzel milongalarda, dans coşkusunu hep birlikte yaşamaksa, büyük mutluluk!
 Can, sağolsun en keyifle dans ettiğim milongueroların başlarında geliyor. Ee ne de olsa en az 8, 10 yıldır bir çok pisste, bambaşka bir çok tandada uçarak dans ettik ve her zaman da ediyoruz. Yazılarımda 'fazla şekerli' ifadeler kullandığımı belirten çok değerli dostuma da şunu belirtmeden edemeyeceğim. Bu seferki 'şekerde tavan' şekerim. Şeker komasına hazır ol!: -)
Gecenin sonu yaklaştığında harika sohbetlerin tınısı kulağımda, dans etmekten bitmiş ayaklarım ve bedenimle ama daha da canlanmış ruhumla  hep birlikte Ortaköy'ümün sessiz denizi içimde, uykular alemine güzel bir dalış yaptım. Pazar günü ise hala tartışmaların bugün bile sürdüğü, bir seçim günü yaşadık. Hatta bu ülkenin başkenti olan Ankara'da CHP'nin mi AKP'nin mi kazandığı belli olamadı. Trajikomik bir süreç içindeyiz o kesin!
Sevgili anneciğim, idölüm, kalbim, tadım tuzum dostumla harika bir pazar kahvaltısı, Ortaköy Lattesi ve vatandaşlık görevimiz olan oy kullanma eylemlerimizin ardından sessiz sakin bir akşamla haftayı tamamladım. Yeni haftaya büyük umutlar içimizde başlamak niyetiyle en güzel ruhsal, melodisel, ritmsel semalarımıza, uçsuz bucaksız keşiflerimize başladım...
Hepimize harika bir hafta, bol neşe, kahkaha ve umut dolu günler diliyorum!!