21 Nisan 2014 Pazartesi

Bahar havasıyla, bol uçuşlu, altı geceli bir milonga serüveni yaşadık bu güzel haftada.....

Haftanın ilk gününü güzel bir dinlenme serüvenine ayırdım. Baharı tüm uyanışıyla hissettiğimiz bu bol güneşli havaları değerlendirmek adına  deniz kenarında güzel bir  yürüyüş yaptıktan ve parkta tüm çiçek kokularıyla dolduktan sonra eve koşarak,  zengin bir piknik, çilek partisi ve çay seremonisiyle tüm iliklerime, hücrelerime kadar rahatlama egzersizleri yaptım. Yanında hoş bir kitap, derin bir Facebook chat diyaloğu, varsa iyi bir Dvd ve fonda da hoş bir melodi olursa bu anın tadı hiçbir şeyle kıyaslanmaz bazen. Dolayısıyla yeni haftamı böyle sevgiyle, huzurla, mutlulukla kucakladım.
Salı Günü, Mekan milongasına geçtim. O gün ay tutulması olduğundan, muhteşem bir terastan dolunayı tüm güzelliğiyle seyre dalıp, değerli Dj arkadaşımız Utku Kuley'in birbirinden güzel tandalarıyla, Hüseyin'le, Samet'le, Çağatay'la, Aykut'la, Hüsrev Abi'yle, Yusuf'la çok güzel ve keyifli danslarda hoş yolculuklara kavuştum. Yanıbaşımda Ceren'ciğimle ettiğim güzel sohbetle anın tüm coşkusunu hissederken, soğuktan üşümememiz için hassasiyet gösteren Aydın ve Pelin Hocaların zarif welcome'larıyla da içimiz ısınarak, gerçekten çok hoş bir milonga keyfi daha yaşadık, deneyimledik, gördük, hissettik.
Yaşamak, Sevmek ve Öğrenmek kitabından alıntı gibi oldu. Çok genç yaşlarımda okuduğum bu kitap hayatımı değiştirmişti ve sanırım yazar Leo Buscaglia Amcaya aşık olmuştum bir süre! :-)
Milongadayken bile şeffaf tentenin tavanla yerdeğiştirmesi sonu tepemizde gördüğümüz dolunayın ışığı ile  aydınlanırken, değerli arkadaşım Özlem'ciğimle de duygu yüklü ve derin bir sohbete kısacık da olsa dalabildik. Tabii son tanda olunca Ebru durur mu, hemen orada dans ettiğim arkadaşlardan Kadir'le bu nadide tandanın keyfini sürdüm ve yollukla da kopmak cabası.
Eve dönerken güzel bir milonganın tınısı tüm ruhumda, gecenin büyülü berrraklığını içime sindirip en güzel rüyalarıma daldım.
Çarşamba Günü 333 milongasındaydım. Dj Sabri Güleç arkadaşımız yine harika tandalar çaldı ve hatta bugüne kadar yollukta maksimumu bizlere sunan az sayıdaki Dj'den  biri oldu. Ne kadar teşekkür etsem azdır...
Paskalya tatili sebebiyle Süer Hoca'yla gelen çok sayıda Alman dansçının yanı sıra, Fransa'dan, Lüksemburg'dan, İtalya'dan, Rusya'dan, Arjantin'den ve yurdumun kentleri İzmir'den, Ankara'dan, Samsun'dan gelen çok sayıda tango tutkunu da vardı. Tahmin edersiniz ki, durmaksızın dans ettim bu festival havasındaki gecede. Hepsi muhteşem, hepsi uçuran danslardı ve tüm güzel melodileri, adımları paylaştığım milonguerolar Raphael, Hatem, Metin -Cumparsita'lı olan-, Erdem-Gündüz olan..:)- Ahmet ve Rus, Alman dansçılar gerçekten süperlerdi. Dolayısıyla üçlere kadar süren gecede son notaları ve sohbetleri duyduktan sonra,  ancak milonga serüvenimizi bitirebildik. Murat ve Eşref de sanırım dans eden bu yoğun kitle karşısında oldukça memnun oldular ve bu festival dokusunu yaşadılar. Ne güzel ki İstanbul'da buna ulaşma şansımız oldukça yüksek ve umuyorum hep festival tadına yakın bir lezzette geçsin yaşamlarımız. Güzel anlarımızı da daima en hoş dostlarımızla ve aşkı, sevinci, coşkuyu, heyecanı ve tüm pırıltıları yaşayan insanlarla paylaşalım.
Gecenin sonu oldu dedik ya,  Ferhan'la tüm çorba ısrarlarına kanmayıp taksiyle evlerimizin yolunu tuttuk. Mor göz sendromu yaşamamak adına, çok yerinde bir karardı!
Bu arada Ferhan da milongalarda çok aranan bir milongueradır sağolsun. Tüm dünya festivallerine katılır ve çok iyi dansçıları tanıyarak, arkadaşları olan bizlerin de  tanımamız için özel çaba sarfeder ve bize yardımcı olur. Yusuf'la gittikleri Portekiz anılarını anlattıklarında, bir an kendimi Porto'da muhteşem bir Unique marka şarabı içerken hissetmiştim. Tadı damağımda, ruhumda, tüm aklımda...
Oralara gidince dönemem ben, biliyorum kendimi...Fermente üzümlerin içinde dans hayatıma devam ederim kesin...Her yer milonga, her yer üzüm... ;-)
Perşembe Günü Point Otel milongasındaydık. Güzel arkadaşım Evrim'in de giysi standının olduğu gecede, ikiyüz kişiyi aşan bir kalabalık vardı. Güralp bu sayının bir rekor olduğunu ifade edince, tarihi bir ana hep birlikte imza attığımızın farkına vardım. Farkındalık her şeydir!
O kalabalığa rağmen, Serçin'in güzel tandaları eşliğinde, uzun bir aradan sonra milonga yaşamına dönen esprili arkadaşım Şafak'la, Celil'le, Aziz Abi'yle, Mehmet Sinan'la, Ongu'yla,  Raphael'le, Fernando'yla, Ralph'le ve bir çok yabancı süper milongueroyla tüm güzel coşkuların ve melodilerin içinde yüzdük ve bir harika geceyi daha sonlandırıp, evimize yollandık.
Cuma Günü Tangolic milongasına geçtim. Öncesinde Umman'dan ayağının tozuyla gelen çıtır Sezen Saçık arkadaşımla hoş bir sohbete kanalize olmuştuk tabii o ayrı...Dj koltuğunda Ali Işıklı arkadaşımız, bu festival havasındaki milongada, tüm kalabalığı idare edercesine sıraladığı tandalarla harika bir gece yaşamamıza yardımcı oldu, sağolsun. Ufak bir aradan sonra geldiğim için de oldukça özlediğimi farkettim lic'i o yüzden keyfim katladı. Gecenin ortasında da Zeynep Aktar'ın bol esprili bir doğumgünü dansıyla süslü bir kutlama seremonisine şahit olduk. Kendi adıma çok keyifle izledim milongueroların ve milongueraların adeta yarışırcasına Zeynep'i kapma maceralarını. Hoştu, komikti, lezizdi!
Gece boyunca yine harika dansçılarla oturmaksızın dans ettim.  Ara ara Ceren'ciğimle ve yerimi koruma  çabam vasıtasıyla tanıştığım insanlarla sohbetin yanı sıra, kısa bir süre dans etmekten yorulup oturduğumda ise tüm dansçıları ve katılımcıları gözlemledim. Ertesi gün bunu ifade ettim tabii. Şöyle yazmıştım;
"Dün bir ara Tangolic'te itinayla korumaya çalıştığım yerimde-bunu herkes biliyor- oturdum ve dans edenleri, oturanları, gülenleri, sohbet edenleri seyrettim ve o an gerçekten hiç olmadığım kadar emin oldum az sonra söyleyeceğim şeyden...
Durup dururken melodinin bir kısmında tuhaf bir şekilde gülen, binbir duygu formuna bürünen, çocuklar gibi şen olan, zıp zıp zıplayan, birbirine çarpıp ters ters bakan, sakatlanan, somurtan, dedikodu yapan, dağıtan bir yığın insandan sonra,
tüm tanguera(o)ların gerçekten deli olduğuna yüzde yüz emin oldum! Hem de öyle böyle değil, zır deliyiz arkadaşlar...Biraz uçuk olmayan hiçbir tanguera(o) görmedim zaten!
Bu farkındalık artık ömrümün sonuna kadar yeter bana, şükürler olsun!
Hepimize uçuk, çılgın, deli bir haftasonu ve çok dahi arkadaşlarla dolu muhteşem anlar ve pırıltılar diliyorum!"

Gerçekten uçukluk o kadar içimize işlemiş ki, biz normaliz ama diğerleri uçuk gibi geliyor bana çoğu zaman. Rutinle doğan, rutinsiz yaşayamayan insanlar çok daha uçuk bana göre. Yani biz çok normaliz, çok!
Yine harika bir milonga hissi içimde rüyalarımı yaşamaya başladım evime kavuştuğumda. Bu arada sondan bir önceki parça olan 'Ironia del tango' da ise, tamamiyle kopmaktan bitmiştim...
Cumartesi Günü 333 milongasına geçtim. Dj arkadaşımız Halil Ertekin güzel tandalarıyla, keyfimizi katladı ve yine festival tadında bir gece yaşamamızı tüm yabancı ve yerli dansçılar ortak çalışmaları sonucu sağladılar sağolsunlar. Milonga öncesinde Gezi İst Cafe'de Aylin'le daldığımız en derin sohbetleri, bol şarap peynirli tatlarla tamamalarken, sonradan bize katılan Tuncay ve Evrim'le de hızımızı alamayıp devam ettik. Hep bu 2+1 promosyonu bizi bu hale getirdi sormayın. Resmem hepimzi kayık-Aylin'l ben, diğerleri hızda yavaşlardı- bir şekilde 333 ve Noa milongalarının yolunu tuttuk. Zira ilk danslarımda döne döne dans ediyordum, çünkü zaten dönüyordum ama ne yapalım...;-)
En leziz danslarımı, Erdem'le, tüm yabancı dostlarımla, Ferhat'la ve bir çok milongueroyla sürerken, son tandayı da Fransız bir milonguerayla bitirdim. La cumparsita parçası hariç. Gerçekten lead'de oldukça başarılıydı bu arkadaşımız.
Bir önemli nokta, kadın dansçılarda hep bir lead etme hevesi oluyor ama erkek dansçılar nadiren follow denemek istiyorlar. Acaba 'gay' imajı konmaması için mi kendilerine bilemiyorum. Bizim erkeklerimiz bu konuda aşırı hassaslar onu biliyorum. Kadınlarımız ise çok daha rahatlar, ne de olsa birbirini kucaklama, öpme ve yakın dost olma durumları yurdumda ve tüm dünyada çok daha normal karşılanıyor. Erkekler içinse durum zorlayıcı nedense. Hele bir kolkola yürüsünler, öpsünler birbirlerini, kucaklaşsınlar bakalım nasıl düşünülüyorlar, özlellikle yurtdışında. Bu da ilginç bir sosyo kültürel yapı sanırım. Sanki erkeklerimiz 'sert, haşin adam' imajına layık görülüyor ve empati ya da sevecenlik, şevkat yapıları biraz daha anlaşılmıyor bazen. Neyse bu ayrı bir konu ve üzerine uzun bir fikirler bütünü getirebilir. Bir açık oturum yapalım derim..:-)
Dolayısıyla, yine çok keyifle dans ettiğim gecede, bir de performans izledik. Ankaradan Burçin ve Aydın çiftinin sade ve zarif dansları gözümüzü yormadan bir seyir yaşamamızı sağladı.
Pazar Günü, hoş bir Ortaköy ve Yıldız Parkı keyfi sonrasında Ponte'me koştum. Erken gidip, muhteşem peynir tabağını yuvarlamaya kendimi adadım ve kırmızı üzüm suyuyla  bu kez biraz daha az olarak yıkandım. Tadın, lezzetin büyüsüyle koptum yine. Muhteşem anlardı benim için, tahmin edersiniz... Manzara da her zamanki gibi büyülü ve muhteşem İstanbul seyriyle içimi  hoşlukla doldurdu.
Arjantin'li olup İtalya'da yaşayan, gördüğüm en sempatik insanlardan biri olan Fernando'nun da dersini izleme şansını yakaladım erken geldiğim içinç O kadar tatlı bir anlatımı vardı ki, sanki tiyatral bir yolculuğa çıkardı herkesi. Dinamik, hoş, ilginçti. Milonga başladığında ise yanımızda oturan çok sempatik Alman dostlarımızla bol uçuşlu danslarımızı, İtalyan milonguerolarla, genç dostum Mehmet Cemal'le, Raphael'le, Micheal'la tamaladım. Milonga tandalarında ise çok coştuk tabii...
Gecenin Dj'leri ise bu kez düetlerine şahit olduğumuz Maral ve Eşref Tekinalp çiftiydi. Güzel seçkileri sayesinde ayaklarımı hissetmeyene kadar dans ettim ve masamızdaki üç şahane kadınla-Yeşim,  Sergülen Abla ve Ferhan- en güzel ve komik sohbetlerime daldım. Gecenin ortasında  Eva ve Pablo çiftinden güzel  bir performans izledik. Zarif ve hoş dansları tüm dikkatimi ve ilgimi çekti diyebilirim. Arjantin kanı bir başka oluyor sanıyorum. Adımlar, müziğin içinde yoğrulmuş bir şekilde, yaşama  damla damla akıyor sanki. Bu yüzden kültür dediğimiz şey belli coğrafyalarda yaşayan insanların kendilerini ifade etme şekillerini de yansıtıyor ya, tango da onlardan biri  kuşkusuz ve bizim aşık olduğumuz bir evren.  Dolayısıyla o Arjantin ruhu beni etkiledi, kültürü iliklerime kadar hissettim. 
Düşününce, ömrümüz bir yığın rondada, yüzlerce milonguero(a) ile birlikte dönerek, en sevdiğimiz tandalarda en yüksek doruklara uçarak ve yükselerek geçiyor. Tıpkı evrendeki tüm gezegenler gibi, ışığın yani müziğin etrafında büyük bir coşkuyla dönüyoruz. Aşk bu olsa gerek ve haz da...En azından benim için öyle! 
Yeni haftada, bol güneşli bir gün karşıladı  beni. Dolayısıyla bu hava koşullarının getirdiği haftanın bana göre tanımı 'muhteşem bir haftaya başlamak'. 
 Hepimize saygı, sevgi, huzur dolu ve verimli bir hafta diliyorum. 
Neden saygı dolu olsun mu diyorum...
 'Yerimi işgal etme' protestosu var ya, onu bence milongalarda yapmalıyız diye düşündüğüm için..
'Hey o yoğun kalabalıkta 1 metre adım atan, bildiği tüm kick'li figürleri yapan şahıs orada ben de varım. Mesafeme, alanıma, hareket etme, dans etme özgürlüğüme saygı istiyorum' gibi bir protesto yapalım, ne dersiniz ve tüm saygımızla kültürel bir sıçrama yakalayalım dostlarım...;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder