7 Temmuz 2015 Salı

Eşsiz bir internasyonel tango festivalinin ardından haftaya Melody Gardot konseriyle başladım. Beş gün boyunca sabah beşlere, altılara kadar süren yoğun bir tango yaşamının enerjisi, yoğunluğu ve çılgın yorgunluğu içimdeyken, Caz Festivali kapsamında Sepetçiler Kasrı'nda hayran olduğum bu eşsiz sese sahip yorumcuyu ve sanatçıyı bir kez daha izleme şansı yakaladım. Ortama ait tüm büyülü atmosferin içindeyken Melody'e has özgün yorumunu sunduğu eşsiz parçalarının ve yeni albümünün tınısal renkliliklerini coşkuyla dinledim. Yine muhteşem, etkili mesajlar verdi tüm insanlık adına. Böyle sihirli, unik bir ses rengine ve yorumuna sahip bir insanın ruhsal derinliğini farketmemek olanaksız oluyor. Nitekim yoğun aşk ve sevgi enerjisinden, kendine has esprili ifadeleriyle bahsederken, aynı zamanda sesin evrensel olarak ifadesini yorumu kapsamında  irdeledi. 
 "Kuantum Fiziği'ne göre ses aslında sonsuzluğa ulaşıyor. Çünkü bizim gönderdiğimiz her ses uzayda sonsuz kez deviniyor ve hep orada evrenin içinde bir yerlerde kalıyor. Yani şimdi burada bu parçaları söylediğimizde, evrenin içine akan ses dalgaları sonsuzluğuna ulaşıyor. Bu nedenle pozitiflik içeren sesleri ve ifadeleri yukarıya gönderirsek sonsuz olacaklar. Haydi gönderelim!"
Gezi Olayları'ndan bahsederken de,
"İki oda olduğunu düşünelim şimdi. Bunlardan birinin karanlık, diğerinin ışıklı, aydınlık olduğunu varsayalım. Odaların kapılarını açsak ne olur?
Işıklı odanın ışığı devam ederken, karanlık odayı da aydınlatır. Çünkü ışık içeri dolar ve karanlığı bitiririr" diyerek hep birlikte ezgileri  birlikte söylememiz için hatta dans etmemiz için hepimizi motive etti.
Bu konserden öğrendiğim bir diğer şey de şu oldu;
 En az benim kadar Melody Gardot hayranı bir arkadaşım, konserinde hayal kırıklığına uğradığını söyledi. Çünkü onun algısındaki Gardot bu değildi ve farklı parçaları duymayı  ve o bildiğimiz parçalarını hissetmek istiyordu ve haksız da sayılmazdı bu mantıkta. Sevdiğimiz sanatçıların, bizi kalbimizden vuran, ruhumuzu bütünleyen eserlerine ulaşmak istemez miyiz ve onu beklemez miyiz.. Benim bakış açımda ise  her şey yolundaydı; orada bulunmaktan mutluydum, çünkü hiç duymadığım parçaları da duymuş olmanın ve bambaşka renkleriyle bu sanatçıyı ve kendimi tanımanın keyfini sürdüm. Hepimiz aynayız denir ya o kapsamda... Yansımalar bizi farklı farklı aydınlatıyor neticede..
Aslında beklememek, yaşamaktır. Çünkü beklemediğinde, sürprizler hayatını doldurabilir, seni yaşamın farklı tınıları bambaşka şekillerle ve realitelerle karşılayabilir. Bu nedenle beklenti yoksa, özde mutsuzluk yoktur. Yalnızca ana, anın akışına ve getirdiklerine güven, sevgi, saygı, kabul vardır. Hayatta beklemediğimiz her şeyi, aslında daha da derin soluklarıyla yaşadığımızı farkettim tam o an işte! Çünkü eğer kelebek etkilerinin her daim içindeysek, evrenden aldığımız her ışıltı ve mesaj, o anın içinde yaşadığımız her faaliyetle kendini belirtiyor. Bu nedenle beklentimizde değil ama koşulsuz akışın ritmiyle karşılaştığımızda ulaştığımız şeyler büyüleyici...Mutluluk, coşku, tat ve tüm yoğunluk orada...Yani kalbin ve ruhun içinde, çekim merkezinde...Bundan yüzde sonsuz yine emin oldum ve aldığım mesajlarla da farklı uçuşlara uzandım.
Dolayısıyla gittiğim milongalarda da yaşadığım deneyimler buna benzer bir seyir gösteriyor.  Yoğun bir beklenti içinde olmadığımdan ekstrem negatif bir olay gerçekleşmemişse ya da moralman trajik bir halde değilsem, mutsuz olduğum bir milonga pek nadir oluyor. Hatta olmuyor, çünkü baştan uçuşa, müziğe," connection" a ve maksimum dansa odaklı gidiyorum. Odak  ve konsantrasyon çok şeyi yaratıyor hayatta...Şayet enerji istediğim oranda değilse de, ortamdaki dinamizmi yükseltmek için kendi çabamda çalışmalara girişiyorum. Bu başta kendi mutluluğum ve dans ettiğim partnerlerimle ve diğer dansçılarla coşkuyu paylaşabilmemiz için. Motivasyon her şeyin ilacı ve tutkuyu doğuran yegane güç, yeti. Saygı duymamak olanaksız bu insana, kalbe, ruha, bedene, zihne ait güce!
Festival boyunca sabahlara kadar dans ettiğimi bilen arkadaşlarım yorulup, yorulmadığımı sordular.
Yorulmamak mümkün olabilir miydi bir düşenelim...
Her gün dört, beş  saatlik uyku ve saattlerce yoğun tempoda dans, gecenin ritmine kapılış, danslarımızın enerjisinin coşkusu, tadı elbette bedensel, seçimsel olarak kondisyon gerektiren şeylerdi. Ancak ruhumdaki bu dansa yönelik aşk ve tutku sebebiyle gelen güçlü motivasyon sayesinde, tüm yorgunluklarım festivale dair tatlı izler dışında bir şeye dönüşemezdi. Hatırladıkça o renkli günlerimi,  gecelerimi yaşadığım her tat şu an bile gülümsetiyor beni. İçimde bambaşka hisler ve dans deneyimleri bırakan bir festival anısına dönüştüler hepsi çünkü. Bu da çok hoş bir şey değil de, nedir işte! ;)
12. İnternasyonel İstanbul Tango Festivali Maslak'taki eski adıyla Sheraton, yeni adıyla Steingenberger Oteli'nde, 1-5 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşti. Milongalar için "fullpass" paket alarak - festivallere dair  geleneksel yöntemim - bütün milongalarına katılmak istedim. İyi ki de böyle bir tercih yapmışım çünkü oteldeki her şeyi çok beğendim. Girişte şık bir şekilde konumlanmış rengarenk giysi, ayakkabı standları, onları az geçip düz ilerlerken solda oval dizaynlı harika bir bar, ortada kocaman bir pist, tepedeki ışıl ışıl, hoş avizeler, renkli, etkili ışıklandırma, beyaz zeminli dans pisti, konforlu sandalyelerin olduğu yerlerde ve ana zeminde ise siyah halı döşeme, uygun fiyatlı içecekler - sıcaklar dahil - ve atıştırmalıklar, serviste güler yüzlü ve anlayışı geniş çalışanlar, kaliteli yaklaşımları, yoğun bir yabancı dansçı kitlesinin ortamı süslemesi, dünyanın her yerinden insanla beş gün boyunca ayaklarımı hissetmez, yürüyemez hale gelene kadar dans edebilme ritüeli ve yaşadığım tüm dans deneyimlerim, harika dostlarımla neşe dolu sohbetlerimiz, kahkahalarımız, coşkulanışlarımız, anların içinde kopuşlarda ve coşkuda tozutmamız, kopuşmamız ve her şeyiyle birlikte muhteşem bir beş günün tango dünyasını burada solumak....Gerçekten müthişti benim için!
Çarşamba Günü, festivalin ilk gününde Türk dansçılardan ziyade daha çok yabancı dansçılarla  harika tandalara açıldım. Önce " Silencio Orquesta de Tango" nun sahne almasıyla, canlı müziğin büyüsüne kapılıp tutku dolu tandalara, sonra da  "Dj Roger Helou" ile" DJ Çağatay Karail"in enerji yüklü seçkileriyle Rus, Ukraynalı, İtalyan, Arjantinli, Alman, Finlandiyalı, Amerikalı, İngiliz ve yurdumun milonguerolarıyla mutluluktan uçarak dans ettim.  Gecenin ortalarında ise Rusya'dan  "Nikolay Tchernolutsky ve Asya Chernolutskaya" çiftinin performanslarını izledik ve  ardından yine ful kapasite danslarımıza devam ederek sabah saatelerinde yeni uyanan şehrime bakarken, uykular alemine dalış yapmak için evimin yolunu tuttum. Arjantin saatine ayarlıyorum biyolojimi artık! ;-)
Perşembe Günü daha da yoğunlaşan bir dansçı kitlesi ile yine sıradışı bir gece ve sabah yaşadım. Özlem'le barda konumlanıp harika sohbetlerle neşelenirken ikimiz de dans etmekten bitik bir halde geceyi tamamladık. Dj koltuğunda "Giuseppe Clement"in güzel tandalarını içimizde sindirirken, bir kez daha " Silencio Orquesta de Tango"nun canlı müziğinin keyfini sürme şansı yakaladım. Bu arada yeni aldığım  ışıltı dolu "Chique" elbiselerimle de kendi çapımda bir devrim yarattım aslında. Allahtan arkadaşlarım giysi, ayakkabı işinde de, tangoya daha farklı ve festivalin ruhuna uygun elbiseler seçebiliyorum ve üşengeçlikten alamadığım ayakkabılarımı festivallerde görüp, o an tutularak alabiliyorum. Tembel alışverişçi milongueralar için muhteşem bir yöntem bu! Arkadaşlarının elbiseler, giysiler üretmesi ve  festival standlarında beğendiğin tango ayakkabılarına ulaşabilme durumu...Eminim tüm erkek, kadın dansçılar da "Tangolon"dan  ve diğer markalardan harika pantalonlara, gömleklere, elbiselere, ayakkabılara kavuşmuşlardır. Kostümlerin zenginliği ve ayakkabıların farklı farklı modellerdeki şıklıklıkları da, tango ruhunu daha yoğun hissetmede etken rol oynuyor. Bir enteresan şey de, yabancı milongueroların çoğunun ceplerinde havludan ziyade yelpaze bulundurmalarıydı. "Cortina"larda hem kendilerini, hem de sizi serinletme hizmetlerine bayıldığımı söylemeliyim. Gerçekten harika bir hizmet ve nezaket + mantıklı da. Bravo demeliyim bunu seçen milonguerolara çünkü serinliğin yarattığı tatlı nüanslarda harika tandaları ve ışıltıları yakaladık!
Bir de keşke festival mekanlarında, renk renk, farklı farklı yelpazeler  de satılsa....Hatta reflekseloji ve masaj hizmetleri de ek ücretlerle eklense...Talepte son yok kuşkusuz...Muhteşem olmaz mı.... Artık otelden ayrılmayız ve masajın etkisiyle mayışırız o ayrı...Olan bizim cepteki tıngırtılara olur artık; beden relaxed haldeyken daha da bonkördür insan...;-)
Gecenin performanslarında önce Beyrut'tan "Ziyah Kassis ve Jihane Feghali" çiftinin ilgi çeken, figürlerin yoğun seyrini gözlemlediğimiz renkli performanslarını, sonra da yurdumun dansçılarından "Utku Kuley ve İris Doğdu" çiftinin hoş performanslarını izledik. İkinci çiftin zarif adımları, müzikalitedeki vurguları, his yoğunluklu hareketleri ve çift olarak uyumları hoş bir seyir sundu kendi adıma. Müziğin yoğunluğunu performansları seyrederken hissetmek gerçekten harika!
Geceyi bol dansla tamamlayarak Cuma Günü'ne uzandım.
Bu kez Dj koltuğunda "Super Sabino" ile  sonrasında "Alper Akgül" vardı. İki Dj'in de etkili, hoş tandalarıyla yine yorgunluktan bitinceye kadar dans ettim. Arjantin'li ve yaş olarak benden daha olgun bir milongueronun dansıma dair hoş ifadeleri beni içten gülümsetti ve ruhumu okşadı. Şöyle belirtmişti;
"Tango tutku demek. Tango önce his demek ve sonra da kadını anlamak demek. Çok tutku dolu bir dansçısınız. Sizinle dans etmekten gerçekten çok keyif aldım."
Elbette tutku tangonun temel başlangıcı ve belki de ilk adımı gibi ve ancak tutkularımızın yoğun buluşumlarında birbirimizle dansın içinde uçma deneyimini gerçekleştirebiliyoruz. Tutkularımızın buluştuğu yerin, merkezin adı belki de tango. Kurduğumuz "connection"lar ise enerjilerimizi bütünlüğümüze anla dahil ediyor ve bu yoğun tekliği, birliği yine sinerjinin yoğunluğuna ve akışına aktarıyor...
Gecenin ortalarında hayranları olduğum bir çiftin performanslarını coşkuyla izledim.  "Alejandra Mantinan ve Aoniken Quiroga" çiftinin olağanüstü, enerji dolu ve sıradışı performansları tüm piste yayıldı. Aoniken dansın bedenin ötesinde, insanın iç enerjisinin merkezinde ve tango tutkusunun, sevgisinin kucağında olduğunu güçlüce kanıtladı. Milongalarda hiç de hafif olmayan bir bedene sahip bir dansçı olarak uçuyor ve hızda sınır tanımıyordu. İnanılmazlardı!
Geceyi de tüm bu lezzetlerle tamamladım. Bardan bol üzüm ve çay temin etmeyi de ihmal etmedim.
Cumartesi Günü festivalin en yoğun günüydü. Hem yurdumdan, hem tüm coğrafyalardan çok sayıda dansçı katılmıştı. "Dj Super Sabino"'nun  ve ardından "Dj Giuseppe Clemente"nin harika tandaları eşliğinde muhteşem dansçılarla yoğun danslara  bir kez daha uzandım. İngiltere'den Paris'le güzel sohbetlere daldım; Alman bir arkadaşla sayısız tandada uçtum; Katar'dan esprili bir İtalyan arkadaş olan Nicolas'la ışıltılı danslara ve komik diyaloglara uzandım; Rusya'dan Yuri'yle duygu dolu danslara,  Ukrayna'dan bir milongueroyla konfor ve his dolu akışa, yurdumun İtalyan'ı Giusseppe'yle çılgın, enerji yüklü tandalara, "Mr Ufo" lakaplı dans, müzik dostum Hakkı'yla ruhen uçurucu, yoğun tutku dolu ve dinamik adımlara, yeni tanıştığım Mert'le müzik yoğunluklu akışlara,  Ali'yle dans kalitesi yüksek süzülüşlere, Cesar'la yine tangonun merkezine doğru yolculuklarla dolu hislere, Fatih'le tangonun kalbine doğru yönelişlere, Onur'la milonganın coşkusunu sabah saatine birlikte taşıma haline,  Amerika'dan Alex'le olağanüstü bir "connection" ve müzik  bütünlüğüne ulaştım. Hatta neredeyse bu arakadaşa anlık da olsa aşık oldum!
Dans aşkı böyle bir şey...Aşklar da renk renk, tını tını, frekans frekans...
 Tangoda müzik ve enerji uyumunun güçlü ve yoğun oluşu, hissedilişi bu danssal ve enerjisel süzülüş vasıtasıyla, sadece o an için bile olsa aşka ulaştırabiliyor insanı. Anlar da sonsuz diyorum ya hep!
Tangodaki ve yaşamdaki aşk da öyle.Hep sonsuzlukta,sonsuz yankılar şeklinde...:-)
Anın içine dalış ve aşkın bütünlüğüne ulaşış hali sonsuzluk. Bu nedenle çoğumuz zaman zaman tangoya tüm ruhumuzla kapılırken, zaman zaman aşkın merkezinde  de yüzebiliyoruz aslında...
Tango aşktır; derin "connection "ı ve müzikal uçuşu yakaladığında boyutlar, frekanslar arası çok  etkili yaşamsal bir yolculuktur!
Gecenin ortalarında ise "Ruben Feliz ve Sabrina Feliz" çifti ile henüz doğmamış "Juniour" Feliz'in anne karnında performanslarını izledik. Doğacak Feliz,  henüz doğmamış olsa da burada kendisinden bahsetmek  gerekli oldu. Çünkü performans sırasında anne ve babasına enerjisi mutlak suretle geçtiği için performansta onun da katkısı büyüktü kuşkusuz. Neticede muhteşem bir performans izledik bu çiftten. Zarif, tutku dolu kombinasyonları, şık stilleri ve etkili figürleri keyif kattı. Bu hoş enerjiyle de sabaha kadar yine dans edip geceyi yani sabahın erken saatlerini kendi ritüellerim eşliğinde tamamladım.
Pazar Günü aslında yürüyebilecek bile halim yoktu ama üzüm, peynir dopingimin ardından festivalin son gününe katıldım. Bilet yakmak bize uymaz!
 "Dj Ramo ve Gogo"nun harika, coşkulu tandalarıyla gece boyu yine ful yabancı dansçılarla doyasıya dans ettim. İlk kez İtalyan Alessandro'la şahane bir uyumda, coşkuda ve yine  İtalya'dan başka bir milongueroyla tam yorgunluktan bittiğim anda dirilerek dans ederken, Arto'yla mutlulukla ve yine Finlandiyalı süper bir milonguero dost Ari'yle, Juri'yle, Paris'le, Nicolas'la, "Gülümseyen Milonguero" Samet'le dinamik bir milonga tandasında ve sayısız dansçıyla tango tutkularımızın içine  bol bol dans ederek ritmsel yolculuklara uzandım. 
Gecenin ortalarında ise "Facundo  Pinero ve Vanesa Villalba" çiftinin sıradışı, büyülü ve muhteşem performanslarını izledik. Vanesa'nın uçmaktan zaman bulup yere indiği anlarda, zemine nasıl bastığına şaşkın bir şekilde odaklanmaya uğraşırken, Facundo'nun da gösterdiği tüm yetkin dans adımlarını performansa nasıl uyumladığını düşündüm durdum. Çok etkileyicilerdi. Kaçırmak istemezmişim performanslarını o kesin!
Geceyi ve festivali de bu coşkuyla, yüzlerce fotoğraf, az biraz selfie ritüeliyle tamamladım. Bitik bir haldeyken aslında ayağa bile kalkamıyordum o an ama bir Pugliese tandası çaldığında yine dinamik bir "cabeceo" eşliğinde İtalyan bir dostla piste koştuk ve doyasıya dans ettik.
An itibariyle o kadar emindim ki, dinamik bir Pugliese tandası yeniden doğuş içindir. Ölü, bitmiş bir milonguerayı diriltip, geriye zerresinin dahi kalmadığı enerjisinin hiç bilmediği frekansını bir anda açığa çıkarırarak, yine tüm yoğunluğunu piste bıraktıran belki de tek tandadır. Eşi, benzeri yoktur ve asla olamayacaktır da... 
Yeniden Doğuş = Pugliese 
Kopuş = H. Diaz 
Güçleniş, yükseliş = D'Arienzo 
Süzülüş, İçsellige kapılış = Di Sarli 
Tutkuda bitiş = H. Varela 
Ritmle renkleniş = Biagi
 Uyumla, huzurla doluş = Canaro 
Tüm zerreni dahi ana bırakış = F. Salamanca 
Ve tüm uçuşlara kapılış bütün orkestralarla, tüm bestecilerle ve rengarenk dansçılarladır! :-)
Dolayısıyla uzun geceler, yoğun dans aşkı, tutkusu ve içsel motivasyonuyla biraz daha olgunlaştığım bir yaşam periyodu oldu bu günlerim.
Farkettim ki, her festivalde, internasyonel büyük tango organizasyonlarında ve bazen milongalarda da biraz daha değişiyoruz, büyüyoruz. Tango, tutkunun yanı sıra, deneyimlerin de yoğun frekanslardaki izleri, yolculukları gibi. Bu nedenle farklı dansçılarla süregelen danssal, müzikal süzülüşler, uçuşlar insanı tango okyanusunun içine daldırıp, suyunun her şekliyle, stiliyle yüzebilmeye duyarlı kılıyor. Elbette her festivalde de en az bir kaç dans deneyimi o kadar unutulmaz oluyor ki, orada "connection" da ve müzikal uyumda kusursuz bir kesişim oluyor .Bizi an be an birbirimize yaklaştırıyor, ruhlarımızı sonsuza dek buluşturuyor!
Son olarak bu muhteşem festival için başta Şule Naiboğlu Arkis' e ve tüm ekibine, her tür detayda emeği geçen, birbirimizle dansı, müziği ve bu eşsiz dünyayı paylaştığım tüm değerli dostlarıma teşekkürlerimi sunmak isterim.  Gerçekten etkileyici, müthiş bir festivaldi benim için!
Beş gün boyunca durmaksızın konforlu, rahat ve kaliteli bir ortamda dünyanın her bir köşesinden gelen dansçılarla "connection" ve müzik dilini konuşmanın, tangonun merkezinde uçmanın keyfini sürdüm. Dj'ler harikaydı, performanslar müthişti, sıradışıydı ve etkileyiciydi. Yabancı dansçıların katılımının oldukça yüksek olması festival havasını en yoğun boyutuyla yaşattı bizlere. Gerçekten büyülü bir deneyim ve yaşamsal bir öğrenimdi bu festival kendi adıma.
Tango daima büyütür, özde yoğunlaştırır ve aşkın merkezinde tüm derin nüanslarıyla anların ritmini ve coşkusunu doyasıya hissettirir, yaşatır. Çoğu dans deneyimimizde yeniden doğuş, bulunuş ve varoluş vardır...Bu okyanusun temel tınısıdır ve derinliğin en eşsiz realitesidir...
İşte böyle günler geçirdik dostlarım.  Hepiniz sevgiyle, tangoyla ve aşkla kalınız.
 Festivallerde, maratonlarda ve tüm eşsiz, renkli milongalarda görüşmek, birbirimizi kucaklamak dileğiyle...
Harika haftalarımız ve anlarımız olsun! :-)