27 Ekim 2014 Pazartesi

"Kontrol ettiğin çok şey seni kontrolsüz, kontrolü bıraktığın çok şeyse seni sonsuz yapar.
 Elbette çok şey, her şey demek değildir...."
Bugün aklıma gelen cümlelerden bir iki tanesi bunlardı. Aslında çok sayıda daha ifade ruhumdan bilgisayar ekranına içimdeki tüm yaşamsal manalarıyla akıverdi, ama bu ikisini özellikle vurgulamak ve burada belirtmek istedim. Zihnimizde canlanan, hayat bulan fikirler, yorumlar enteresandır aslında, çünkü bize ait deneyimsel, duygusal ve düşünsel izleri taşırlar. Bunları aktarmak da, sözcükleri asıl ve kişiye özel anlamlarıyla ifade edilen bir formata sokar. Bizler yaşamlarımızı ve diğer yaşamları yazarken, bir anlamda buluşuruz. Bu da oldukça yoğun bir 'connection' dur. Her bir yerde, coğrafyada, yaşadığımız sonsuz evrenler içinde karşılaşırız ve çeşit çeşit kanallarla birbirimizi selamlarız. Dolayısıyla bu yazdığım cümleler üzerine biraz düşününce, konuyu hemen dansa odaklayıverdim. Algıda seçicilik durumu ve bir de aklımız fikrimiz dans olduğundan olsa gerek...Elbette dansın içindeki tüm yolcukluklarla, transal akışlarla birlikte, müziğe, duygulara ve ana ait her şey de buna dahil!
Dansın içinde tüm rahatlığınla, müziğin tüm notalarının içindeki bambaşka izleriyle hem akışta, hem partnerinle güzel bir uyum içinde olmak, hareketsel, ruhsal bütünlük sağlamak ve tüm duygusal yoğunluklarla en derin translar, renkli ve farklı farklı boyutlar alemlerine dalmak için, öncelikle içindeki kontrol mekanizmalarını teslimiyete bırakmak ve bunun için cesaret, güven ve yetkinlik ile birlikte, müzikle yaşadığı tüm yoğun translara rağmen, doğru adımları atabilecek bir iradeyi ve zekayı da içinde barındırabilmek gerekiyor. Bu da özünde bilinçtir.  Bilinçlilik ve olgunluk seviyelerinde hareket edebilme yeteneğidir de...Yani bilincin, bilinçdışının sonsuzluğuyla olan uyumu ve rahat iletişim kurabilme becerisi, insanı akışa adapte eder, akıştaki rahatlığını sağlar. Akışla olduğunda, akışla kaldığında ise, tüm bilincinin içinde ruhsallığınla, duygularınla, düşünsel süzülümlerinle, sezgisel yeteneklerinle, deneyimsel farkındalıklarınla uçma hallerin kaçınılmaz olur ve tüm kurduğumuz kalpsel bağlarla, 'abrazo'larımızla bu yolculuğun içinde an be an yeniden doğar, yaşar, bambaşka seslerle, renklerle var oluruz sanıyorum.
 Geçtiğimiz hafta da yaşadığım tüm duygusal, düşünsel, hareketsel ifadelerim beni haftanın birbirinden güzel beş milongasına götürdü; hepsinden de çok güzel hislerle ayrılmamı sağladı.
Pazartesi ve Salı günleri milongaların yerini,  yaşama dair diğer güzel  pırıltılar, içsel derinlikler, mevsimsel rahatlamalar ve yenilenmeler aldı. Dolayısıyla dinginlik tüm hücrelerimin içinden dışarıya doğru yayılırken Çarşamba Günü  Innpark'taki Tangoz milongasına katıldım. İçerideki huzurlu hava, dinginlik, sıcacık hisler, hoş insanlar, güzel sohbetler ve keyifli danslar ruhumu, kalbimi gerçekten okşadı. Farkındalar mıdır bilemiyorum ama bu güzel arkadaşlarımızın hoş enerjileri bana o gece çok iyi geldi ve milonga akışımda Dj Dogaç'ın tandaları eşliğinde, keyif aldığım danslarım da  Soreş'le,  Aycan'la, Mustafa Abi'yle, Hayati'yle, Özgür'le anın içinde dalgalana dalgalana tüm keyfiyle sürdü.  Milonganın ortalarında, Özhan'la Silvina çiftinin üç parçalık performanslarını izledik. Rahat, doğal ifadelerinde, hareketlerinde, akışlarında, o anki müzikal hislerini yansıttıkları bir performans yansıması aldım. Sade, geceye uygun dinginlikte ve dokuda. Bu da kendi danslarımıza kapılmadan önce değişik bir renk kattı ve bir kaç hoş dansla daha gönlümü eğledikten sonra gecenin son noktalarını Taksim sokaklarındaki ışıltıları ve insanları izleyerek tamamladım. Çok sayıda insan sokaklarda, bazısı Taksim'e has Cafe'lerde, çeşit çeşit pub'larda, renkli renkli mekanlarda, ortamlarda kendilerini ifade eden ihtiyaçlarını bulmaya odaklandıkları yerlerde, kendilerini aradıkları, bazen kaybettikleri, bazen de bir anlamda yeniden buldukları yerlerdelerdi. ..
Bizlerin dünyasında ise milonguera(o)lar olarak ihtiyacımıza gelince konu, yıllardır neyse o... Sonsuzluk, an, bütünlük ve kopuş arıyoruz.  Buluyoruz da...Bunları hemen hemen gittiğim her milongada ve bir çok dans ettiğim dostumla yakalayabildiğim ve her şeyden öte birlikte oluşturabildiğimiz için hep çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü sadece bir pistte, çalan tango müziğinin tüm yankılanmalarında, birbirinden hoş melodilerinde ve değişik frekanslarındayken bambaşka boyutlara ulaşabiliyor, içimizdeki tüm duyguları müziğin içine aktarabiliyor ve bütün yanlarımızla, renklerimizle yansıyabiliyoruz.  Mucizeleri uzakta, ulaşılmaz noktalarda aramaya gerek yok aslında. Belki de bizler, her an mucizelerin içinde yaşıyoruz, dolaşıyoruz ve birbirimizle buralarda, en  merkez noktalarımızda buluşuyoruz. Bu da çok mümkün!
Perşembe Günü'ne geldiğimizde, Para Bailar milongasına katıldım. Yine çok hoş bir katılımcı kitlesi, süper bir Dj, muhteşem danslar, hoş sohbetler geceye damgasını vurdu. Oraya ait hem sıcacık, dingin, hem kaliteli,  rahat, hem özgün, şık ve konforlu havayı seviyorum. Çağatay'ın güzel tandaları eşliğinde de anın içinde yoğunlaşmamı sağlayan danslarım Hüseyin'le en hoş rahatlıkla müzikle, Samet'le keyifle, tatla, Onur'la dinamik bir enerjiyle, güzel dokularla, Erdem'le yoğunlukla, mutlulukla, dostlukla, Murat'la milongada koparak, coşarak, Çağatay'la neşeyle, coşkuyla, tatla, Utku'yla da dinamik, müzikal ve connection yoğunluklu yapısıyla birbiri ardına devam etti ve danslarımın hepsi de beni mutluluktan havalara uçurdu! Bazen uzun uzun dans etmek, yaşanan, hissedilen yoğunlukları, derinlikleri arttırıyor. En azından benim için öyle. Daldıkça içlere, hem engin masmavi okyanuslara,  hem de tüm açıklığıyla parlayan muhteşem kalplere doğru olan dalış tutkusu artıyor. Dans ettiğiniz her kişiyle,  farklı farklı tandalarda, bambaşka yoğunluklara ulaşabiliyorsunuz. Bu da müziğin, partnerinizle olan uyumun ve rahat iletişiminizin en konforlu ifadesini sunuyor. Dolayısıyla,  tüm güzel danslarla enerjimi yenilememe ön ayak olan ve rahat atmosferiyle huzurumu sağlayan bu ilk geldiğim günden itibaren hemen ısındığım milongayı, hoş bir tebessüm içimde tamamlayarak diğer ansal ve yaşamsal bütünlüklerime açıldım...
Cuma Günü benim için çok değerli bir dostumun, tango, müzik arkadaşımın doğumgünü kutlaması adına Milongahane'ye katıldım. Öncesinde kendileriyle  ve güzel dostlarımızla en hoş sohbetlere, müzikal yolculuklara açıldığımız bir lezzetsel, bol üzüm sunan, sıcak bir şarapevinde buluştuk. Bu güzel enerjinin tüm tadı içimizdeyken de milongaya geçtik ve Aykut'un hoş tandaları eşliğinde öncelikle Hakkı'cığımla -doğumgünü milonguerosu- danssal yolculuklarımız başladı ve bol sayıda dostla da gece boyunca devam etti.
Milonga çok hoş bir kalabalıkla doluydu. Hatta bir süredir görüşemediğim bir çok dostumla, sevdiğim eğitmen arkadaşlarımla karşılaşmanın mutluluğunu yaşadım.
Milongada tüm katılımcıların keyifli danslarının oluşturduğu harika bir sinerjinin yanı sıra, tüm danslarımın coşkusu da içimdeyken Hakkı'mızın doğumgünü kutlaması için tüm milongueralar hoş bir doğumgünü dansı hediye ettik kendisine. Umarım hoşuna gitmiştir... Herkesin enerjisi tavanlara fırlamışken de güzel şarap seremonili, ekstra bir kutlama yaptık ve ardından Banu'cuğumla hoş sohbetlerimin,  Muammer dostumla, Erdem'ciğimle, Aron'la, Metin'le,  Ceren'ciğimle, Can arkadaşımla, İzzet Abi'yle harika danslarımın enerjisiyle coşkum iyice arttı ve geceyi ful kapasitede, maksimumlardaki mutluluk enerjisiyle noktaladım.
 Doğumgünlerini bu yüzden çok seviyorum işte. Coşkuda, birlikte ve bütünlükte en güzel heyecanlar, mutluluklar hep birlikte doyasıya yaşanıyor, paylaşılıyor. Dostlarımın hepsi muhteşemler sağolsunlar!
Cumartesi Günü'nü ise en yüsek irtifa uçuşlarımda her zaman en üst sıralarda yer alan Martı milongasına ayırdım. İçeri girdiğimde hoş bir kalabalık gözüme çarparken, Dj koltuğundaki Murat dostumun ara ara  çaldığı değişik ve hoş tandaları -Mandragora Tango Orkestrasının milonga tandası gibi- eşliğinde en güzel danslarım Ertuğrul'la, İsmail arkadaşımla, Erdem'ciğimle, Aziz Abi'mle, İzmit'li süper dans eden arkadaşımız Ozan'la, Murat' la ve bir çok milongueroyla daha en hoş hislerle devam etti. Hepsi şahaneydi, hepsi muhteşem kalitede danslardı. Yurdumda bu kadar iyi dansçılar  olduğu için çok şanslı hissediyorum kendimi. Bir de deli gibi tutkuluyuz  hepimiz tangoya...Hem de çok büyük bir aşkla bağlıyız. Daha ne olsun..Bol dans ve akış olsun!
İlerleyen saatlerde canımın içi, çok sevdiğim dostum, yolculuk arkadaşım, manevi kızkardeşim Yeliz'ciğim birbirinden tatlı dört arkadaşıyla birlikte beni yaşadığım, soluk aldığım, kalbimi, ruhumu ana ve müziğin içine  yansıttığım, aşkın içinde yoğrulduğum tango evinde, bu şahane, şık milongada buldu ve harika bir sohbette, güzel pırıltılarla hoş kalpleriyle bana eşlik ederek müthiş bir enerji sundu. Geceyi de bu harika tatta tamamlamış oldum!
Pazar Günü yemek yemek, şarap ve peynir ritüeline kapılıvermek için önce Yeliz, Jeanne, Fernando ve onların iki arkadaşlarıyla daha Ponte'de buluştuk. Hoş, keyifli bir atmosferde milonganın tüm havasını hissetmeye başlamıştık ki, derin mevzular içeren sohbetimiz esnasında bana tangoya nasıl başladığımı sordular ansızın.  Soruyu soran kişi Jeanne, Fransa'dan gelmiş, hoş bir sesi olan -şarkı söyledi çünkü oradan biliyorum- ve çok zeki olduğunu hissettiğim tatlı bir arkadaştı.Tanışmak gerçekten mutluluk verdi ve uzun zamandır da bu tarz bir soru almadığım için tangoya başlama hikayemi uzun uzun anlattım kendilerine ve onlar da ilgiyle dinlediler....
Soran kalp yoluyla ifade edince sorusunu, yanıtlar o anki frekansa göre çok hoş bir tınıda ve hikayesel bir havada içten dışa rahatça çıkıveriyor; anın en güzel enerjisinde ifade buluyor ve tekrar tekrar yaşanarak, yeniden var oluyor sanki. Bir de o kadar çok kez, 'connection' ın, müziğin birleşimiyle tangonun kendisi haline geldiğinden bahsettim ki, bir kaç yıl içinde, belki de tüm bu arkadaşlar ucundan, kıyısından da olsa birazcık merak edip, tango dansını deneyecek, dans etmek isteyecek ya da bazı ortamlara katılacaklar. Bunu bilmek elbette zor ama, bir büyüsüne kapılırlarsa tangonun, hayat stilleri bunun kanalında şekillenebilir...Çok riskli yani.. Ama risksiz bir hayat, hayat mıdır sormak lazım...;-)
Milongaya gelince, Ayşe Hanım'la, Sergülen Abla'yla hoş sohbetlerimi,  Dj Sedef ve İzzet çiftinin güzel tandalarıyla birlikte  Mehmet Cemal'le, Cem'le, Satılmış Abi'yle, Eray dostumla, Kerem'le ve Volkan'la harika danssal yolculuklar tamamladı ve en tatlı içsel tatminlerle milongayı kalbimde izselleştirdi.
Sonrası ne mi oldu...Tüm bir haftanın en yoğun ve derin uçuşları içimdeyken, uzun ama bir o kadar da kısa bir haftayı daha tamamlamış olmanın huzuruna erdim ve Ortaköy semalarımda gecenin sakinliğine kendimi teslim ederek, rüyalar alemlerinde bambaşka boyutlara ve deneyimsel yolculuklara açıldım. Dans dolu, duygu yoğunluklu bir haftayı daha ardımda bırakırken, bir kış havasını adeta aratmayan bu sonbahar haftasında hepimize huzurlu, neşeli, sağlıklı, çok mutlu, güzel danslarla, harika insanlarla, muhteşem kazançlarla, aşk pırıltılarıyla, yoğun tutku dolu anlarla, güzel seyahatlerle, başarılı çalışmalarla, verimli projelerle, rengarenk keşiflerle, en olağanüstü müziklerle, rahat akan pistlerle, kaliteli düşünsel yaklaşımlarla ve hoş, duygu yüklü anlarla dopdolu bir hafta diliyorum dostlarım.
En derin ruhsal, kalpsel, zihinsel ve fiziksel kenetlenmeler tüm varlığımızdan bulunduğumuz anlara, noktalara dokunsun, hepimizi ışıl ışıl parlatsın!
Sizleri sevgiyle, tatla, lezzetle selamlıyorum.
Milongalarda, en harika 'connectionlar'da görüşürüz ve bolca da yoğuşuruz umuyorum...***

20 Ekim 2014 Pazartesi

Haftanın milongalarında klasik dokular, yeni mekanlar, 'hero'lu atraksiyonlar, performanslı milongalar, 'abrazo'lu derinlikler, ful 'connection'lu danslar ve deniz esintili serüvenler vardı...

Sonbahar havasının tüm etkisini içimde hissetmeye başlamışken, haftanın milongalarından ilkine Armada esintisiyle başladım. Yıllardır keyifle dans ettiğim bir çok dansçı arkadaşımla da, en güzel rakslarıma kavuştum elbette...
 Serdar Hoca'nın müzikleri eşiliğinde, tango tarihindeki ilk dans partnerim olan Tevfik'ciğimle enerji yüklü danslara uzandık öncelikle. Bu kadar dans derinliğine ulaşan nadir dostlardan biridir Tevfik. Eşi Ayşe de çok sevdiğimiz bir arkadaşımızdır. Bir  de bebek beklediğini öğrendim o gün, ne mutlu! Junior milonguera(o) çekirdekten yetişmeye başlamış bile. Tango müziğini daha anne karnında hazmetmeye başlayan nadir ve şanslı insanlardan birisi olacak bu yeni doğacak arkadaşımız....Ne diyelim, sağlıkla dünyaya gelsin; anneli babalı, mutlu ve bol abrazolu büyüsün inş şimdiden! .-)
Armada yine hoş bir kalabalık kitleyle doluydu. Bu yüzden bol bol dans etme fırsatı yakaladım.
Aziz Abi'yle, Giuseppe'yle ful enerji yüklü danslarla tangonun tüm mutluluğuna ererken, Ralph'le, Mehmet Sinan'la, bir kaç yabancı milongueroyla yine tango müziğinin en derin translarını hissetme fırsatı yakaladım. Aslında günler geçtiği için şu an ismini hatırlayamadğım bir çok nice dostla daha tüm güzel danslara akış sağladık. Hatta gecenin sonunda Evrim'i bile lead etme girişiminde bulundum. Çok da eğlendik, güldük ve  keyifli bir şekilde milongayı tamamlamış oldum. Sonra da keyifli bir araba seyahatiyle Otaköy semalarıma ulaştım.
Salı Günü enerjim biraz zayıftı, ama ilerleyen saatlerde biraz enerji depoladım ve yeni düzenlenmeye başlanan "Golden Horn" milongasına geçtim Erdem'le. Gecenin Dj'i Serpil'in müzikleri eşliğinde hem Erdem'le, hem de milonganın organizatörü Bülent Bey'le dans ettik; Sebnem'in de söylediği 'Oblivion' dahil  bir iki parçayı daha dinledik ve bu küçük ama sevimli, masa düzeninin hakim olduğu, manzaralı milongayı bitirerek evlerimize yollandık.
Çarşamba Günü, Kız Kuleli milongadaydım. 'Social Heroes' etkinliğinin olduğu gecede Dj Alp'in leziz tandaları eşliğinde gelen güzel danslarım, Giuseppe -herolardan biri- ile başladı, Gökhan Abi'yle,  yabancı bir iki milongueroyla, Tümay'la, Amerikalı bir leader milonguerayla ve bir çok dostla devam etti. Gecenin ortalarında da önce Sezgin ve Deniz çiftinin, ardından kırmızı mendiliyle göz kamaştıran Giuseppe ve Aylin çiftinin, en son olarak da tango dışı bir parçayla sahne alan Ali ve Yasmin çiftinin performanslarını izledik. Hepsi birbirinden keyifli  performanslarda, ilk çiftteki güzel klasik dokuların, ikinci çiftteki zarif adımların yanı sıra son çiftteki değişik stil ve dinamik yapı gerçekten çok hoşuma gitti diyebilirim. Yani 'hero' dansları, 'hero' ve 'diva' mentalitesiyle ful kapasite gerçekleşti ve izleyen herkesin de beğenisini sağladı diye düşünüyorum.
Şovların ardından yine harika danslarımız Erdem'le devam etti ve son olarak Giuseepe'yle koptuğumuz Pugliese tandasındaki ful enerjik dansımız da geceye damgasını vurdu ve enerji bitik milongayı noktaladık.
Perşembe Günü Para Bailar milongasındaydım. Yine çok keyifli ve enerji yüklü olan milonga serüveninde, Dj Ömer'in tandaları eşliğinde, en güzel danslarım Onur'la, Hüseyin'le, Samet'le - yani oranın süper milongueroları- ile başlarken, Utku'yla yine en güzel tınısında, hissinde, Çağatay'la konforla, Sakiz'le -Yunanistan'dan gelmiş bir milonguero arkadaş- rahatlıkla, Can'la yine en güzel müzikal enerjiyledevam etti.
 Bol dansların yanı sıra bir de Orhan ve Burcu çiftinin üç parçalık keyifli, hoş performanslarını izledik. Bu da geceye renk kattı!
Yine kaliteli bir dansçı kitlesinin buduğu gecenin sonunda ise, yorgunluktan ancak GS taksi durağına erişip, ruhumu o anın ve en son kucaklaştığım yatağımın kollarına bırakıverdım.
Cuma Günü üç günlük Abrazo etkinliğinin ilk ayağına katıldım. Orada yemek yemek - bu arada dans etmekten yemek yiyemiyorsunuz bir milongada onu anladım; peynir tabağı hariç- ve Oko Tango Quartet'i izlemek için 20:30 sularında Martı'ya vardım ve en güzel konuma sahip bir  bistro masaya konumlandım. Burası Oko Tango'yu izleyebilecek en güzel noktalardan biriydi ve hem Dj masasına en yakın, hem de piste en hakim köşeydi. Malum işimi bilirim! :-)
Dolayısıyla gecenin Dj'i Çağatay'ın güzel seçkileri ve Oko Tango'nun hoş müzikleri eşliğinde, İsmail'le, Çağatay'la, Sakiz'le, Arben'le, Fatih'le ve bir çok dostla harika danslara uzandım. Hepsi harika, hepsi müzik, 'connection' ve enerji yüklüydü. Şanslıyım!
 Çok kalabalık ve güzel bir kitlenin hakim olduğu gecede, kalabalığa rağmen, ronda akışındaki rahatlık huzur verdi. Gecenin ortalarında ise şahane bir performans izledik.. Kaçmazmış bu performans benim için!
 Damien ve Jimene çiftine  gerçekten bayıldım ve danslarını izledikten sonra, düşündüğüm şey şuydu;
"Gerçek bir tango dansı izledik az önce. Tango, tango gibi ancak böyle dans edilir işte. Tüm hissiyle, müziğiyle, sadeliği, yalınlığı, özgünlüğü, enerjisi, doğası, ruhu ve büyüsüyle...Gerçekten harika!"
Performansa bayıldığımı söylemeliyim! Dolayısıyla hemen yanlarına gidip, tebrik ettim iki tango dostumuzu. İleride yine İstanbul'a gelirlerse, onlarla çalışmak isteyebilirim. Vakit yaratıp güzel derslere, ifadelere, yorumlara, farklılıklara, yeniliklere ve değişik enerjilere uzanmak hoş oluyor zaman zaman ve bu dansta da yaşamın her noktasında olduğu gibi her zaman öğrenerek, gelişerek, yenilenerek tatmin var. Zaten sormayın bu dansın, müziğinin, dünyanın içine bir girdik, çıkamadık. Bu nasıl bir tutku ve aşksa artık!
 Aman neyse, çıkmayalım da zaten. Sonra elimizde, avucumuzda ne kalır...Dünyanın haline bakarsak, pek de optimist durumlar yok zaten! Ne yapalım,  hep dans edelim, hep aşkla dolalım! Aşksız ve tutkusuz yaşanan hayat, hayat değil diyelim son olarak ve konuyu değiştirip milongaya geçelim yine;
Gece boyunca süren, akışan tüm dansların, sevdiğim arkadaşlarım Didem'le, Çağatay'la, Evrim'le - Chique standı da enfesti. Bu kadar çok renkte ve modelde elbise göreceğimi tahmin etmemiştim bu arada-  Özden'le hoş sohbetlerimin keyfi, Erdem'in, Müge'nin, Bilgen'in, tüm organizatör arkadaşların Alper'in, Ongun'un güzel enerjisiyle ve harika müziksel hislerle dolu olarak milongayı  noktalamış oldum.
Cumartesi Günü Abrazo'nun ikinci ayağı olan "Holiday Inn" milongasına hazırlanmıştım. Ancak ilerleyen saatlerde içimde bir enerji kırıklığı oldu.Giyinmiş olmama, bir çok arkadaşımla sözleşmememe, hatta yola çıkmama rağmen Holiday Inn'e gidemeyerek eve yöneldim ve koltuğumda çay içerken, dinlenirken buldum kendimi. Hatta 11:30 gibi de rüyalar alemine dalarak Cumartesi gecesi eğlencesinde kısmen bir Ebru rekoru kırmış oldum! Bu kadar erken uyuduğum bir Cumartesi Günü azdır.. Elbette gecenin kritiklerini aldım. Gayet kalabalık bir dansçı kitlesi salonu doldurmuş ve bol dansların yanı sıra güzel performanslar izlenmiş ve keyifli, ful abrazolu bir gece daha tamamlanmış. Ne mutlu ki abrazosuz kesinlikle yaşayamayan nice dansçı kitlesi var yurdumda. Varsın Ebru rüyalar aleminde bin adet rüya görerek geceyi tamamlasın ne olacak...:-)
Pazar Günü sonbaharın pek güzel güneşi tam tepemdeyken, Ortaköy semalarında dolandım. İlerleyen saatlerde hava fena soğudu ve resmen dondum. Abrazo'nun 3. gecesine katılmak için de giyinmiştim ama yine bir şeyler oldu içimde, ruhumda, bedenimde ve kendimi eve gönderdim. Hatta annemi yağlıboya resimlerine gömülü bir halde bastım.  Yine sıcak içecekler, biraz sonbahar hazırlıkları ve az bir TV seyrinin ardından uykular alemine daldım ancak yine de etkinliğe giden arkadaşlardan geceye dair bir kaç ipucu edindim.
Abrazo'nun son günü Pazar'a denk geldiği için çok kalabalık bir kitleyle buluşmamış, ancak huzurlu, dingin bir havada, Ayşe ve Mert çiftinin hoş performansları ile Serdar Hoca'nın güzel müzikleri eşliğinde, hoş hislerde tamamlanmış. Bunu da bir çok dosttan duydum!
Bir de bu etkinlikte dikkatimi çeken bir şey oldu aslında. Bu tür mini fest organizasyonlarında giriş fiyatına içki dahil olduğunu sanırım ilk kez gördüm. Giriş bedeli  35 TL - son gün ise 30 TL idi- + Martı'da bir kaliteli içki dahil edilirken, Holiday Inn'de ise girişe içki dahil edilmemiş olsa da -çünkü ilk kez bir organizasyona ev sahipliği yapan bir oteldi-  en ekonomik mini fest niteliği kazanmış diye düşündüm. Bu içki dahil mini fest benim bildiğim kadarıyla bir ilk oldu!
Bu tür organizasyonlar öğrenci kitlelerini daha çok tangoyla buluşturur ve daha büyük festivaller için daha geniş bir kitleye de uzanmaya yardımcı olur diye düşünüyorum.  Bu yüzden bol bol mini ve ekonomik festivaller de olsun diliyorum! Üniversite yıllarımı hatırladıkça, parasız pulsuz milongalara gitme serüvenlerimizi düşünüyorum..Neyse ki, o zamanlar fazla milonga yoktu hali hazırda. Yoksa gidemeyince ağlayabilirdim...Bizler şanslıymışsız, şimdi öğrenci olsam, okulu bir kenara bırakıp bir tango okuluna ve stüdyoya dahil olmaya çalışabilirdim bol bol dans edebilmek adına. Şart olurdu hatta! :-)
Bu organizasyon böyle güzel bir fark da yaratmış oldu . Hem iki okulu organizasyonları çakıştığı için buluşturmuş oldu, hem de kitleleri bölmedi. Ortak bir iş gerçekleşti.  Bu yüzden  tüm Abrazo'cuları getirdikleri kaliteli dansçıları ve güzel organizasyonları için ayrıca çok tebrik ediyorum. Nice güzel, keyifli, huzurlu organizasyonlarda buluşmak dileğiyle....
Sonuç olarak bir haftayı daha tangoya dair en yoğun hislerle, en güzel dostlarla, en derin 'connection'larla ve en büyülü danslarla geçirdik dostlarım. Hepimize yine bol danslı, huzur, barış, aşk dolu, verimli bir hafta diliyorum. Tüm istedikleriniz, zamanı geldiğinde sizleri selamlasın ve yapmak, gerçekleştirmek istediğiniz ne varsa, tüm hayalleriniz gerçek olsun!!
En güzel dokulu, tüm güzel hislerle, insanlarla dopdolu milongalarda görüşmek dileğiyle...
Kendinize bu güneş tutulmasının olacağı haftada iyi bakınız, bazı akışsal halleri önsezilerinize bırakınız...
Çok yakında görüşürüz! :-)

13 Ekim 2014 Pazartesi

Haftanın milongalarında bir kızıl dolunay ve ay tutulması, iki manzara, üç stüdyo, dört lezzet, beş renk ve ses vardı...

Geçen haftanın yoğun milonga programı tüm kas, iskelet sistemimi yorgunluğa teslim ederken, ben de Pazartesi 'Armada' ve Salı 'La Cumpasita' milongalarını arkadaşlarıma teslim ettim.
Bayram haftası olduğu için de pistler kalabalık bir havada olurken  dansçılardan hemen hemen herkes milongaya katılmış, yani yok yokmuş ve iki milonga da harika bir havada, iyi Dj' lerin seçkileriyle çok çok canlı, dinamik, ritmik geçmiş ne güzel!  Soranlar varsa, valla kıskanmadım, çünkü ruhumu o iki akşam boyunca evdeki tüm koltuklarıma teslim etmiştim. Yani hiç pişman ve asla da kıskanç değilim! :-)
Çarşamba Günü kızıllaşan dolunay ve ay tutulması etkisiyle gün boyu değişik bir enerji patlaması etkisindeydim, ancak akşam saatlerinde yurtta oluşan huzursuzluklar enerjimi düşürdü ve tam milongayı ekip eve doğru yol almayı düşündüm ki, yine enteresan bir şekilde ayaklarım beni istediği şekilde 'lead' etti ve Kız Kuleli milongaya götürdü. Gecenin Dj'i  ise yeni damat Engin'di ve Miguel Calo, Nina Miranda, Di Sarli tandalarını sıralarken bir de uzun zamandır duymadığım bir nuevo, elektronik tango tandasını da ekleyince oldukça sevindim. Uzun zamandır bu ritmde dans etmemiş olmanın özlemi, adımlarımla ve partnerimle olan uyumla şekillendi.
Çok kalabalık bir kitlenin hakim olmadığı gecede, 'Social Divas' ayağının üçüncü temsilini izleme şansı da bulduk. Üç çift dansı ve müziği yaşadıkları ve hissettikleri şekliyle seyirciye yansıtarak, kişisel ifadelerini ve dans enerjilerini sundular. Performansları izlerken ilk  'Social Divas' etkinliğinde Maral'ın hoş davetiyle gelen diyaloğumuz, Hakkı'yla gerçekleştirdiğimiz dansımız ve tüm dostlarımızla, içkilerimizle paylaştığımız bu muhteşem gece de aklıma geldi. Yaşam diyorum ya hep deneyimlerden ibaret. Yaşadığın bir şeyi izleyince ve buna tanık olunca, daha farklı bir gözle değerlendiriyorsun o anı ve süreci, kesinlikle!
O kadar da iyi dans eden sosyal dansçılar var ki, hepsinin farklı farklı enerjilerini ve müziği ifade edişlerini izlemek de ayrı bir görü sağlıyor. Benim yakınen çok tanımadığım bu altı arkadaş da gerçekleştirdikleri danslarla, eminim hoş bir anıyla geceyi tamamlamıştır.
Bireysel danslarıma ve tanda akışlarıma  gelince,  ortam çok kalabalık olmadığı için bulduğum milonguerolardan  Koray'la bir kaç tanda keyifle -O da D'Arienzo fanatiği bu arada-, Cavit'le -ilk kez dans etmemize rağmen elektronik tango milongasını bile atlamadık ve kendisi break dansçısıymış; çocukken hayranıydım bu dansın; izlemeye bayılırdım-  bir Fransız milongueroyla, ismini şu an hatırlayamadığım genç bir arkadaşla, 'connection' dahisi Ceren'ciğimle -son bir buçuk parça ama az, öz, yaşamsal ve yoğun;  bir de Murat izin verse yarım parça daha dans edebilecektik ama kısmet değilmiş- keyifle sürdü. Gecenin sonunda da geleneksel 'The Marmara' taksi durağına yürüyüp, "nereye gidiyorsunuz" diyip beni delirtmeyen taksi şöförlerinden birinin arabasında evimin yolunu tuttum.
Perşembe günü Academia Del Tango stüdyosundaki "Para Bailar" milongasına katıldım ve benim için muhteşem bir geceydi diyebilirim. O kadar iyi dansçlılarla akan yoğun 'connection' ve müzik dokulu danslar, sevdiğim arkadaşlarımla sohbetler, pistte durmaksızın dans eden kaliteli dansçı kitlesi, şarabı, çayı, kahvesi hatta içli köfesi, çikolatasıyla birlikte, hepsiyle bütün olarak harika bir geceydi diyebilirim.
Dj Alper'ın seçkileriyle gelen rahat bir ronda akışı, bir çok fotoğrafçının kamera sesleri ile  çınlayan gecenin ortalarında da Gökhan ve Yağmur çiftinin üç parçalık, zarif, seçkin, uyumlu performanslarını izledik. Performansı  izlerken çok keyif aldığımı söylemeliyim. Ne mutlu ki, arkadaşlar yılmadan, yorulmadan çalışmalarını sürdürüyorlar, sürekli ilerliyorlar ve güzel dans akışları oluşturuyorlar. Her şey emekle mümkün. O yüzden bu arkadaşları tebrik ediyorum ve nice çok daha iyi performanslar diliyorum kendilerine...
Bunun yanı sıra enerjinin çok yüksek geçtiği gecede, çok iyi milonguerolarla dans etme fırsatı yakaladım. Kerem, Volkan, Samet, Hüseyin, Onur, Ralph, bir Volkan daha daha ismini hatırlayamadığım bir çok harika dostla... Dolayısıyla bol ve kaliteli dans ettiğin bir milonga "Milonguera(o) Literatürü"nde en iyi milongalar arasındadır,  Çünkü çok dans edersin ve doyma noktasına erersin. Hoş bazılarımız pek doyamasa da...:-)
Dj  Alper 'La Cumparsita'  parçasını ise 'Donato'  versiyonuyla çalarak huzurla milongada ayrılmamı sağladı.
Cuma Günü Milongahane milongasındaydım. Geleneksel Meyzen ritüeliyle süregelen üzüm ve peynir aşkı neticesiyle on bir sularında ancak milongaya katılabildim. Dj Ömer'in seçkilerini duyduğumuz  gecede, yoğun bir kalabalık olmaması dansta rahat bir akış sağladı ve hoş danslarım Bora'yla - enerji yüklü, eğlenceli ve dinamik-, Ulaş'la- Arjantin semalarında hissettim bir an kendimi, o lezzette-, Serdar Hoca'yla - tango tarihimdeki ilk hocamdır; harika bir milonga tandasında- , Ceren'ciğimle - yine en güzel müzikal hislerle- gerçekleşti . Didem'in hazırladığı taze çayları da bol bol keyifle içerek, sohbetlerimi de hafif dingin tatta tamamlayıp milongayı noktaladım
Cumartesi Günü Martı milongasına katıldım. Dj Tümer'in keyifli tandaları -Pink Martini cortinaları da ayrıca neşemi arttırdı- kaliteli, hoş ve büyük bir kalabalık, harika dostlar, Antik Boğazkere tadımlamaları, muhteşem milonguerolardan Mehmet Cemal'ciğimle enerjik, keyifli, 'connection' yüklü, bir süredir göremediğimiz ve pistlerden uzak kalan Aziz Abi'mizle muhteşem tınılarla, Hakkı'cığımla yine sıradışı, yoğun bir enerji ve 'connection'la, Erkan'la yine harika bir enerjiyle ve müzikle, Ertuğrul'la yine en güzel hislerle, ilk kez dans ettiğim Arben'le çok uyumla, keyifle, neşeyle, Erdem'ciğimle Pugliese tandasında daha da bir  koparak ve ismini sorup, duyup yine de unuttuğum bir çok süper milongueroyla ettiğimiz muhteşem danslar ve beni uçuran deneyimler geceye dangasını vurdu ve harika bir milonga deneyimini daha hafızalarıma kazıdı.
 Bu kadar yoğun enerji üretebildiğimiz milongalarda, birbirimizle buluşmak, kucaklaşmak ne büyük mutluluk. Gerçekten özel bir dünyada yaşıyoruz...Yaşadıkça da daha da olgunlaşan bir yoğunluklar, duygusal, düşünsel, hareketsel translar evrenine dalıyoruz adeta...Şansımız bunu her ya da bir çok gittiğimiz milongada yaşayabiliyor olmamız ve bunu hissedebilme  lüksümüz de bir anlamda aslında. Bizler müzikle ve bütünlükle dolu ayrı bir frekans oluşturuyoruz çünkü. Orada ne savaş, ne yıkım, ne nefret, ne yok ediş var...Aşk, bütünlük ve sonsuzluk var! Dolayısıyla aşk o an da tüm ruhumda yankılanırken milongayı tamamlayarak, gecenin karanlıklarına doğru süzüldüm...
Pazar Günü Ponte'ye biraz erken gidipi oraya has muhteşem İstanbul ambiyansını solumak istedim ve geleneksel soframı donattım. Şaraplar, peynirler, salatalar, leziz cevizli ekmekler...Lakin gecenin Dj'i Çağatay da erken gelmiş şansa ve kitabımın yerini güzel bir sohbet olayı aldı ve Ayşe Hanım'ı  ondan ilk kez erken geldiğimiz için milongaya  biz karşılamış olduk. Yeni tatilden dönen Sergülen Abla'yı da tabii...
İlerleyen saatte bu hoş lezzet ritüerline Eray, Erdem, Bilgen de dahil oldu ve Çağatay'ın harika seçkileriyle - Pepe Aguirre tandası olağanüstüydü bu arada ve Biagi'den 'Loca de Amor' parçasında da koptum-süren geceyle en güzel danslarım, Eray'la, Mehmet Cemal'le, Erdem'le, Fatih'le, Çağatay'la, yabancı bir milongueroyla 'leader' bir milongueroyla sürdü. Hepsi çok güzel bir enerjide, müzikalitede ve hoş bir havada ilerlerken farklı bir şey de hissettim en son yabancı milonguerayla ettiğimiz dansın bitiminde. O da şuydu;
"Yıllardır bir çok milongada 'lead' etme deneyimini de yaşamışımdır. Ancak bir süre önce 'lead'de kesinlikle 'close embrace' yetkinliğine ermek gerektiğine emin oldum. Bunda Ceren'le ettiğimiz ilk dansın etkisi çok büyük olmuştu. Çünkü beni ilk kez 'lead' ettiğinde, bu yakın tutuşla sağladığı 'connection' ve müzikal akışla süregelen gerçek tango enerjisi beni ciddi şaşırtmıştı. O andan sonra kimle dans ediliyorsa edilsin, tango dansı icra ediliyorsa mutlaka connection yoğunluğu olması gerektiğini düşünmüştüm. Bu Amerika'lı leader da yakın tutuşla gerçekleştirdiği 'lead' iyle  açık tutuşla dans ettiğim 'lead'lerimde aslında pek de akışa uygun lead etmediğimi kanıtladı bana. Yani iyi bir enerji için yakın tutuş aslolan ve  'lead' hem follow hem lead,'follow'  hem follow, hem lead yetisi gerektirir. .Empati için lead ve follow yetisini geliştirmek adımlarda daha iyi bir  yetkinlik kazandırıyor."
Yani şöyle bir derinen incelediğimizde sonsuz bir gelişim, öğrenim, akış ve süzülüş var tangoda ve bunu her bir milongada bambaşka renklerde deneyimlemek de mümkün olurken, gerçekten etkileyici bir yaşamsal kazanım da oluyor benim kanalımda.  Bu yüzden sevdiğim milongaları kaçırmadan gitmeye çalışıyorum. Çünkü o pistler hepimizin birbirimizle buluştuğumuz, tutkularımızı, içimizdeki aşkı ve enerjilerimizi yansıttığımız yegane büyülü alanlar. İnsan kendi içinde de tüm duygular dünyasında yolculuk edince, gerçekten dönüşüyor ve büyüyor ona inanıyorum. Yaş almaksa, sadece bir teferruat...
Dolayısıyla bir güzel ve dans dolu bir haftayı daha böyle tamamlamış oldum dostlarım.
Hepimize yeni gelişimlerle, güzel öğrenimlerle, harika kazanımlarla, kaliteli ambiyanslarla ve muhteşem dostlarla, milongalarla dopdolu bir hafta dilerim. Tüm kalp ritmlerimizin ve beyinsel frekanslarımızın rastlaştığı milongalarda buluşalım olmaz mı...
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum...

6 Ekim 2014 Pazartesi

Haftanın milongalarında tüm renkler, renklilikler, güzel lezzetler karşıladı bizleri ve yedide yedi ve hatta dokuz tutturduk....

Sabah uyandığımda, tüm kaslarım ağrıyordu. Hafta boyunca yedi gün var diyerek 7 hatta 8, 9 milongaya birden giderseniz durumunuz bu, sonunuz ise çok hazin olur. Eh abartılmayan yaşam, yaşam değildir diyorum ya bazen, mantık bu mantığa akınca da hoş oluyor arada...
Milongalardan bazısına yorgun olmama rağmen, kimine çok heyecanlanarak, bir kısmına ise tüm dostlarımla buluşmak amacıyla katıldım. Milongaların öncesinde ise her biri bambaşka, çok farklı, pırıl pırıl dostlarımla, yaşamsal yolcularımla güzel sohbetsel, üzümsel paylaşımlar içinde bulunarak tatlandım ve hoş ambiyansların içinde yer aldım. Bir şeyi yaşamayı ifade etmek için, onu en yoğunluğuyla yaşama arzusunu içinde hissetmek çok güzel! Bunu en küçük yaşlardan itibaren hissedenlerdenim ve tüm  hücrelerimin bulunduğum anla, severek yaptığım şeylerle ve tüm yaşama aktığım insanlarla dans etmeyi de çok sevdiğini biliyorum...
Bu sabah aklıma gelen şeyler,  buna benzer bir dokuda oldu.  Tüm çevremdeki ve dünyanın farklı yerlerindeki, ülkelerindeki insanlarını ve yaptıkları şeyleri düşündüm bir an... Neyi, nasıl yaptıklarını, bunları hangi hislerle, düşüncelerle yaşadıklarını da... Zira herkes bir şeyler yapıyor, bazı aksiyonlar alıyor, bir çok şey yaşıyor ama kimi zaman derin felsefeler oluşturuluyor,  kimi zaman pek kayda değer bir şey sağlanamıyor belki ya da insanın içine, özüne ulaşamıyor yapılanlar, yaşananlar. ..Herkesin yaşamsal hareketliliği ve idealleri çok farklı neticede. Sonuç olarak  bugün de düşündüğüm şuydu;
"Bir şeyi yaşamak, onu öğrendiğiniz, hazmettiğiniz ya da bununla deneyimsel bir zeka geliştirdiğiniz anlamına gelmiyor. Hissetmek en büyük öğrenim ve kazanımdır ve bu da güven, tutku, cesaretle oluşur.
Hissederek, içsel uçuşlar sağlayarak yaşamak aslolan temel ve yaptığın şeylere ömrünü vermek, coşkunu serpiştirmek de mana katan değerlerdir. Bu mantıkla ilerleyince de her yol aşka açılır, her insan aşkın kendisi olur..."
Evet açılan her kapı, gidilen her yol, her insan aşkın ta kendisi olabiliyor bu şekilde değerlendirince. Buna gerçekten inanıyorum!
Dolayısıyla biraz derin anlamda yaşadığım bu tango dünyamın Eylül sonunu Ekim'e ve bayrama bağlayan haftasında, ilk gününü Armada milongasına ayırdım. Bu arada 'Kurban Bayramı' demişken  değinmeden edemeyeceğim, 4 Ekim 'Hayvanları Koruma Günü' ydü ve dün okuduğum bir gazetede kan çukuruna düşen zavallı, yaralanmış perişan bir ineği, yani bir  'canlı' yı bu şekilde görünce tüylerim diken diken oldu ve moralim ciddi bozuldu! Derler ya bir de, hissediyor bu hayvanlar kurban gideceklerini. Böyle bir çukura düşeceğini hissedecek, yan yana kan kokusu duya duya gururla kurban olacak hayvan varsa, ben bu dünyada yaşamıyor olabilirim ya da farklı bir yerlerde ve mümkünse bambaşka paralel evrenlerde  filan yaşayayım...Çünkü bana göre vahşet bu! Aynı şeyi boğa güreşleri - üstelik bunda  hayvanlar besin olarak değerlendirilmiyor bile, sadece bu sadizmden eğlenen insanlar  ve telef olan hayvanlar oluyor...Hiçbir zaman anlamadım bir hayvanı öldürüp buna spor mantığı yüklemeyi ya da bundan garipçe zevk almayı da- fok ve balina katliamları için de geçerli...Bu konuya girince içim acıyor ve çok çaresiz hissediyorum çünkü insanın vahşi yapısını değiştirebilecek bir dünya düzeni görebilmek, cennette uçmak kadar ilüzyonist bir boyutta ve sanki hala çok olanaksız gibi...Ancak bambaşka bir güneş doğarsa, o ayrı! Kimbilir belki bir gün her şey değişir bu dünya düzeninde bile! Sonuç olarak bu hazin konuyu daha fazla uzatmadan uçtuğum pistere değinmeye başlıyorum;
Armada milongasında birbirinin ardına akan muhteşem danslar, tanda aralarında hoş cortinalar - Dj İrem sağolsun-. masamda keyifle sohbet ettiğim Evren ve Hakkı'nın yanı sıra bayramlaşma ritüeline de girdiğimiz güzel dostlarla buluşmanın mutluluğu vardı. Dolayısıyla güzel  danslarım Namık'la, Bülent'le, Hakkı'yla -Pugliese tandası ikimizi de iptal etmeye yetti yine- ve ismini hatırlayamadığım milonguerolarla gerçekleşti. Gecenin tüm güzel enerjisi ve ambiyansı içimde evime serpildim.
Salı Günü Sezen'ciğimle Sensus'un Barbare Merlot, Cabernet Sauvignon kupajına ve en müthiş peynirlerine yumulup, en derin sohbetlerle sürdürdüğümüz gurme yolculuğumuzu bir de Anemon Teras'ta Türk kahve seremonisiyle tamamlayarak, 'La Cumparsita' milongasına geçtik. Aylardır gitmediğim bu sıcacık, sevimli ve şık milongada, keyifli bir dansçı kitlesinin varlığı ve hoş ambiyans sebebiyle - bu arada gece boyunca sıcak içecekler, kekler, börekler de oluyor- çok keyifli bir milonga deneyimine daha ulaştım. O kadar özlemişim ki atmosferi, Dj Burcu'nun hoş tandaları eşliğinde en güzel ve kopuşlu danslarıma Metin'le başlayıp, Erdem'le, Volkan'la, İzmirli bir milongueroyla, Bülent' le sürdürdüm. Hepsi keyifli, hepsi müzik yoğunluklu  ve çok çok güzel danslardı. Bunun neticesi olarak da huzurla geceyi tamamlayıp evimin yolunu tutabildim.
Çarşamba Günü muhteşem bir sohbet  ve üzüm buluşması yaşadım süper kafa ve çılgın üç milonguerayla. Ne Solera'lar, ne Meyzen'ler , ne Sensus'lar, ne İncirli Şaraphane'leri, ne Pano'lar, Victor Levi'ler gördük geçirdik ama böyle bir şarap evi ve üzüm ritüeli daha önce keşfetmemiştim. Büyük kayıp doğrusu! Bu şarap cenneti ev, Taksim sokaklarında, eski bir İstanbul binasının içinde, teras katında ve asansöründe "The Kiss" tablosunun camsal kabartması olan  sihirli bir yerdi. Tüm gece boyunca "The Kiss" var inanamıyorum diyip durdum.  Evren'ciğimiz bizi kucağında minicik, hafif kızıllı siyah, bal gibi tatlı kedisi Çakıl'la karşıladı kapıda ve evde dört kadın, Vinolus, Ventus şarapları, Sensus peynirleri, benim cep telefonumdan çalınan karışık müzik listesi ve bu minicik, pek yumuk Çakıl'cık olursa ne olur bir düşünün... Hayvan cidden aptala döndü mıncırılmaktan. Sevgi komasına hem kendimizi, hem de bu gariban kediciği soktuk ama yine de mutlu gibiydi. Habire atlayıp zıplıyordu neyse ki...:-)
Yine muhteşem bir ziyafet ve derin soluklu bir sohbetin ardından Evren, Ceren ve Sezen  beni Innpark milongasına teslim ettiler. Malum hafif kaymıştık...Ve Innpark'ın sımsıcak, güleryüzlü ekibi bizim bu komik halimize aldırmadan, bizi çok güzelce karşıladılar.  Milongaya girer girmez de kızları bir an unutup -Sezen demişti hemen dans etmeye başadın inanamıyorum diye-  sevdiğim, yaratıcı milonguero arkadaşım Erdem'ciğimle danslar ve akışlar alemine uzandım.  Dj Özhan'ın tandaları eşliğinde gece boyunca da uçarak, ana yoğun bir hazla kapılarak dans ettik. Milonga bitiminde ise  hızımızı alamayarak Kız Kuleli milongaya geçtik. Hakikaten manyak mıyız neyiz diye düşünmeden edemiyorum bazen. Hafif bir arıza var biz tanguera(o)larda o kesin. Zira dans ettikçe, daha fazla dans etmek istiyoruz çoğu zaman. Ama bu fazla ihtiyaç, 'connection' ve müzik yoğunluğu için geçerli. O ayrı!  Yine de iyi ki gitmişiz diye düşündük Erdem'le 333'e de, çünkü oradaki güzel dostlarımızın yanı sıra Şebnem'le de karşılaştık ve oldukça sıradışı bir olay yaşadık sayesinde. Çünkü bir tek bizim olduğumuz pistte 'Oblivion' u vokalsel yorumlayarak, uçarak dansın içine, tam merkezine ışınlanmamıza yardımcı  oldu. Çok hoş bir andı ve o kadar üzüm ve peynir stoğuma rağmen beni bol bol lift yaptırma girişiminde bulunan Erdem,  yine de yerçekimi kuvvetini yok sayarak havalanmama yardımcı oldu...Komiktik! :-) Neyse ki kahve içmeyi de akıl edip biraz normal halimize gelerek, geç saatlerde evlerin yolunu tutabildik...
Perşembe Günü Point milongasına katıldım önce. Dj Yüksel yine Calo'larını, Tanturi'lerini, Biagi'lerini bir bir sıraladı ve harika bir La Cumparsita versiyonuyla da geceyi noktalamadan önce ben de Aslı'cığımla, Eda'cığımla, Ogün, Erkan  dostlarımla güzel sohbetlere kapıldım, konformist yapımı geliştirdiğim yuvarlak masamda en güzel, müzikal, yoğunluklu danslarıma Erkan'la- enerji, keyif maksimum noktalarda ve  hatta salsa bile yaptık, çok mutlu oldum- Ogün'le -milongalar süperdi- Aron'la -değişik bir tanda akışıyla-, İtalyan bir kaç milongueroyla, Volkan'la -dingin, hoş  hislerle- ve bir çok milongueroyla daha kavuştum. Çıkışta Sezen, Ceren ve Ahmet'le Taksim sokaklarından meydana ilerledikten sonra, onlardan ayrılarak 'Academia Del Tango' nun açılışı gecesine koşarak geçtim. Geç gitmemin sebebi, orada da yoğun dans deneyimi yaşayabilmek ve bu hislerle dolu olarak mekanla ilgili mantıklı, objektif ve elbette subjektif değerlendirmeler yapabilmekti. Çünkü bir milonguera için ortamı bambaşka bir büyüyle taçlandıran şey, ambiyansın yanı sıra, ortamlarda edilen müzik yüklü dansların varlığı ve zeminsel rahatlıklardır da...Elbette açılışın çok kalabalık olacağını biliyordum ve dans etmenin zor olabileceğini de tahmin etmiştim. Dolayısıyla geç de olsa,  gece iki sularında mekana ulaştığımda, kapıda Utku gülümseyerek karşıladı bizi.  Geç oldu, güç olmadı...Kısmen ama inanın Beyoğlu'nun en kaymış insanlarıyla dolu caddesini katederek milongaya ulaşmak,  hem de ışıltılı simsiyah  bir elbiseyle çok da kolay olmamıştı aslında. Memleketimin insanları pek cüretkar bazen tanışma konusunda ama bu şehrin insanı olarak neler gördük geçirdik ve bu alanlarda güvenlik sağlamada da uzmanlık kazandık. Dolayısıyla zorluk yoktur, yeter ki istek ve yürek olsun!
Tüm bu renkli koşullara ve ilerleyen saatlere rağmen Ramo Go Go' nun harika tandalarını yakalayabildim ve Can'la, Koray'la ve Burak'la enerji yüklü muhteşem danslara kavuştum. Pugliese tandasını da  kaçırmamışım ve mutluluktan uçtum diyebilirim. Çünkü çok dinamik bir dans serüveni yaşadık Burak'la.
 Gecenin sonunda ise, ışıl ışıl bir ekibe sahip bu tango ailesini ve kurdukları bu zarif, şık ve harika stüdyo dünyası ile bizlere güzel bir tango yuvası, ortamı,  mekanı daha kazandırdıkları için  tebrik ettim.
Stüdyo  gerçekten on üzerinden on olmuş bana göre ve bir tuvalet daha eklenecekmiş duyumlarım kanalında. Zemin, atmosfer ve ambiyans süper diyebilirim. Tüm güzel dansçılaryla birlikte en güzel dans serüvenlerine ulaşmak mümkün olur bazı milonga günlerinde ve pratiklerinde de.
 Bu arada gecede Aydın ve Pelin Hocaların da performansları vardı ve geç gittiğim için izleyemedim. Videolardan izlemek de mümkün neyse ki!
 Bu şahane ve uzun Perşembe gecesini, bir klasik haline getirdiğim dans pabuçlarımı son gittiğim milongada unutma ritüeliyle bitirip -Valla Sindrella sendromu filan değil- evime koşar adım ulaştım ve milongayı ve pardon günün tüm milongasal geçişlerini noktaladım.
Cuma Günü yorgunluktan perttim ve güzel bir ev keyfi yaptıktan sonra akşam Aslı'cığımla Meyzen'de, Vinolus Syrah tadımlamasına ve maksimum peynir büyüsüne kapıldık. Sohbet de yoğunluk kazanınca Milongahane'ye oldukça geç bir saatte ancak ulaşabildik. Ancak gece muhteşemdi diyebilirim. Milongahane'nin kapısından içeri girer girmez harika bir enerji,  güler yüzlü tango dostlarımız Bora, Didem ve Sevkan  ile hemen kapı yanında karşılaştığım sevgili dostum Cem'ciğim sayesinde hemen ortama ısındım. Sıcak enerji, kalp okşamada birincil değer!
 Dj Halil'in güzel müzikleriyle birlikte dans eden, güzel, kaliteli bir kalabalık hakimdi. Dinamik bir enerji potansiyeli de cabası... Dolayısıyla  en güzel danslarıma, pabuçlarımı dakikasında geçirir geçirmez  Cem, Ahmet, Onur ve Volkan dostlarımla güzel tınılarda başlayarak, ilerleyen saatlerde de Aslı'cığımla da devam ettim. 'Follow' ın yanı sıra, arada  'Lead' etmeye yoğunlaşmak da mantıklı. Denge adına ve müzikal hislerle tandalar arasından rahatça dansa akmak açısından da geliştirici. Dolayısıyla dansımız esnasında, ara ara  'lead'  ve 'follow' koltuklarında yer değiştirdik. Doğuştan 'lead' potansiyeli olan arkadaşları hemen hissederim ve bizde koltuk sevdası da olmadığından - memleketin bazı insanlarının aksine-  'follower' koltuğumda  da pek keyif aldım diyebilirim. Çok konforludur! :-)
Bolca yeni 'leader'lar  ve 'follower' lar kazanalım zaten ve sayıları her geçen gün katlayarak artsın ki dünya çapında bu 'connection' ve 'müzik'  dolu dilde en güzel nüansları yakalayalım.
Sonuç itibariyle enerji yüklü bir geceyi daha tamamlayarak,  Beşiktaş semalarında Ahmet'le ve Aslı'yla süzüldüğümüz güzel çay sohbetimizin ardından, rüyalar alemlerimize kapıldık...
Geceye has bir de performans izlemiştik bu arada. Mustafa & Gizem çifti kendi sitilleriyle, hoş danslarını aktardılar izleyicilere. Dansları paylaşmak ve farklı stilleri görmek de bakış açılarını geliştirir diye düşünüyorum!
Cumartesi Günü Sezen' ciğimle buluşup Martı'ya uçuştuk ve gece sonuna kadar da tüm yüksek irtifalara kapıldık diyebilirim. Erdem, Müge, Gözde yine bizleri sevgiyle karşılayıp, akışın bol olduğu masamıza yönlendirdikten sonra, Dj Eray ve öncesinde Fransız bir Dj Hanım'ın müzikleri eşliğinde, en güzel danslarıma yabancı akışının bol olduğu gecenin bir neticesi olarak İtalyan, Fransız, Japon milonguerolarla başlayıp, yurdumun milonguerolarından Çağatay'la -müzikal yolculuklarla, 'connection'sal büyüyle-, Cem'le - müzikle, uyumla, keyifle, lezzetle ve Gloria Estefan'ın bir parçasında salsa bile yaptık; muhteşem bir andı benim için-,  Fatih'le -keyifle, neşeyle-, İsmail'le - yumuşacık tınılarla- , Volkan'la - harika yumuşacık hislerle-, Uğur'la - en güzel lezzetiyle-, Can'la -yine her zamanki güzelliğiyle-,  Mehmet Sinan'la -enerji dolu ve harika 'connection'la-  Ahmet'le -rahatlıkla, müzikle, konforla- devam etti. Şanslıyım ki, bütün danslarımda yoğun müzik yoğunluğu ve 'connection' potansiyeli hissettiğimden, geceyi en yüksek uçuşlarla tamamladım. Son parça 'La Cumparsita' da ise Eray, 'Roberto Alagna' yorumuyla olan versiyonu çaldı ve çok çok keyif alarak ettiğim son dansın enerjisi içimde, muhteşem bir geceyi  daha keyifle noktalayıp Ortaköy semalarıma süzüldüm...
Pazar Günü yorgunluktan, uykusuzluktan acınacak haldeydim ama arkadaşlarımla görüşme mutluluğuna dahil olabilmek için, Ponte rüzgarına kapılıp en hoş sohbetlerle buluştuğum manzara yüklü masama kavuştum. Ayşe Hm'la ve tüm dostlarımla bayramlaştıktan sonra Hüsrev Bey'le keyifle başlayan dans serüvenim, Fransız ve İtalyan milonguerolarla devam etti. İtalyan dansçılar Fransızlara göre çok daha iyiydi sanki. Bazı çok iyi olmayan dansçılarda ise, bir miktar  'poz' culuk  hakim oluyor danslarında sanki. Oysa  gerçekten dans aşkıyla yanan, kavrulan, eriyen bir dansçıda poz olması mantıken  olanaksız. Çünkü orada egodan arınma, müziği tam yürekte hissetme ile gelen mutlak bir kopuş ve transal bir serüven vardır. Yoğun bir aşk diyebiliriz....
 Gecenin başından sonuna kadar  tüm danslarım tam sürat devam etti. Çok sevdiğim genç dansçı dostlarımdan Mehmet Cemal'ciğimle enerji yüklü, keyifli, neşeli danslarıma tanda sınırı olmaksızın açıldım öncelikle. Hatta hatırlıyorum bir defasında 10, 15 tanda filan etmiştik kendisiyle; 1,5 saat filan sürdü.. O ekstrem bir anıydı. Bir daha böylesi olamaz tabii..Zaten  mümkün mü...2, 3 maksimum 4 tanda insan biyolojisine uygun değil mi....Zaten Arjantin'de bizi görseler atarlardı pistten o kesin! Herkesin birer tanda -hadi maksimum maksimum iki tanda da olsun binde bir- dans ettiği düşünülürse...Ama yine de bazen farklı deneyimlere açılmak, dans aşkını bambaşka renklere boyayabiliyor. Hepsini anın güzelliğiyle ve neşesiyle yaşamak güzel!  Yaşamak,  her an farklı bir nefesle de yükselebilmek değil mi zaten....
Geceye sonradan katılan İzmir'li milonguero dostum Yusuf'la da  güzel tandalarla hoş danslar ettik -bu arada Pugliese'de tabii ki koptuk- ve Özden, Elmira 'tatlı kadınlar' dostlarımız da   masamıza katılarak, ortamı şenlendirdiler. Dj İrem'in güzel tandaları eşliğinde güzel danslarımızı tamamlayıp - bu arada Pazartesi günü çaldığı listesinden biraz daha farklıydı; çok kalabalık bir kitle vardı milongada ve bu nedenle olduğunu tahmin ettiğim, pist kargaşasını engellemek amacıyla daha dingin tandalar ağırlıktaydı- , Doğa, Can , Elmira, Özden, Yusuf, İsmail, İzzet ve bir arkadaş daha Ponte'nin açık hava terasına çıkıp derin bir nefes çektik. Pardon ben derin nefes çektim, diğerleri ise sigaraya aldandı... :-)
Bu arada bir gün bu terasta milonga olsa nasıl olur diye düşünmeden edemedik. Zaten yıllardır düşünürüm bunu! Olağanüstü olur eminim!
En sonunda da yorgunluktan ve uykusuzluktan bitik bir halde eve yollandım...
Bir haftayı daha durmaksızın,  doyasıya, aşkla dans ederek geçirdim dostlarım.
 Müthiş paylaşımlar, olağanüstü 'connection'lar,  sevgi, aşk kıpırtılı anlar tüm ruhumuzu sarmalasın, kalbimizi kucaklasın, tüm varlığımızı okşasın!
Hepimize muhteşem anlarla dopdolu, manalı, adil, tutku dolu bir hafta dilerim.
Tüm coşku dolu milongalarla, bütün en yoğun hislerimizde ve 'abrazo'larımızda  buluşmak dileğiyle,
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum...***