13 Aralık 2021 Pazartesi

 11 Aralık Dünya Tango Günü'ne dair...

Tangonun içinde hissettiğim beni bana yaklaştıran, tanıtan, davetkar kılan, iten, sorgulatan, tamamlayan ve yabancılaştıran yolculukları seviyorum. Bugün hala dans edebiliyorsam bu dünyada yaşadıklarım henüz sürecini tamamlamamış demek oluyor. Elbette bazen bir ömüre yayılan, yaşamın çoğuna dahil olmak isteyen bir içsel, sosyal, bütünsel bir diyalog bazılarımız için tango. Burada yakalanan mutluluk, insana yaşamında başka gerçekliklerin kapılarını aralar nitelikte hisler sunuyor. Kesinlikle özgürlük, hafiflik/uçuculuk, dilediğin yöne dilediğin an adım atabilme lüksü, ortak bir alan, dünya, yol yaratmada sarılışların eşsiz gücü insanı değiştiriyor. Değişmek insanı, kendinden ve çevresinden farklı etkiler almaya ya da bunu dışarıya rahatça sunmaya açık kılıyor. Bu değişimler insanı yaşam boyu çok sayıda idraklarla buluşturuyor, seçimlere bağlı olarak esnetiyor, öğrenimlere açık kılıyor ya da daha keskin, daha sınırlara duyarlı, zaman zaman agresif, belki biraz daha kuralcı hale dönüştürebiliyor...

Aslında insan neye ihtiyacı varsa onu arıyor yaşamda ve nihayetinde onu buluyor tangoda. Aranılan her şeyin bulunabildiği bambaşka dünyalardan biri de tango. Müzik, insanı tüm limitlerin ötesine taşıyor. Dansın da bu rolü benimsememesi olanaksız oluyor!

 Bugün bir gösteri izledim Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda. Anadolu Nefesli Beşlisi'nin Tangoloji projesinde Tolga Salman'ın bandoneonu ile müziği icra etmesinden, tango dansçıları ve opera sanatçılarının performanslarından çok keyif aldım. Tango tarihine de değinen ekip, Astor Piazzolla'dan birçok eser çaldı. Konser esnasında seyirci kanalında bir iki şey beni biraz rahatsız etti. Aslında bunu bazı konserlerde çok yaşarım. Çalınan eser biter bitmez - hatta neredeyse tam bitemeden- bir anda güçlü bir alkış kopması, aslında müziğin oluşturduğu o trans anından insanı anında çıkartıp ters bir etki yaratır gibi hissederim. Bu yüzden birkaç saniye bekleyip de kendimize gelmeye zaman verdiğimizde, hemen ardından yükselttiğimiz alkışlar müzisyenler için de daha hoş bir etki yaratır, tüm ortamda bambaşka bir sinerji oluşturur diye düşünürüm. O zaman dinleyiciler, izleyiciler ile müzisyenler ve performans sanatçıları daha bir bütünleşir sanki. İşte bu hissi yaşayabilirsem daha bir gülümseyerek çıkarım konserlerden... 

Konserlerde bana göre bir diğer sıkıntı da bir eser çalınırken tam can alıcı yerinde fısır fısır konuşmalar ve fısıltıyı da aşan yüksek sesli sohbetler duymak oluyor... Bir de sıklıkla boğaz temizleme seslerine ya da telefon çınlamalarına maruz kalmak da cabası... Bunların hepsi evet beni yoruyor, çünkü konsantrasyonumu bozuyor,  müziğin derinliklerine geçiş yolculuğumu zorlaştırıyor. Dilerim zamanla iyice azalır toplum olarak bu hallerimiz...

Bunlar bir yana dün "Dünya Tango Günü"ydü. Günün anlamı, önemi adına coşkuyla dans etmek istedim ve akşamüstü Kadıköy'ün çok sevdiğim Moda semalarına kapıldıktan sonra - vaktiniz olduğunda, gün batımını mutlaka oradan izlemelisiniz-  Hasan Gogani'nin "Tango Atölyesi" milongasına katıldım. Dj Hakkı İnce' nin - kendisine Uçuran Dj dediğim çok olur-  tandaları, müzikal temasları eşliğinde, keyifli bir pistte dans gününe yaraşır danslar edebilmenin de sevincini yaşadım. Aslında bu dansı yıllarca yapmanın en büyük avantajlarından biri de her yerden dansçı tanıyor olmanızdır. Türkiye salonlarında malesef hala tanımadığı biriyle dans etme riskine girmek istemeyen birçok dansçı vardır. Bu durum bazen uzun süre oturan kadınlar ve erkekler yaratır. Bu da sıkkın, kasvetli enerjiler oluşturur ancak o gri enerji bir kırıldı mı salon yine dansın yüksek ritimli, coşkulu, tutkulu enerjisine kapılır. Ben en çok o dinamik halleri severim işte milongalarda ve çoğu tandada da dans etmeyi isterim, çünkü duyduğum parçaların etkisiyle yerimde durmakta bir hayli zorlanırım...💚

Güzel danslar edebildiysek, tandalardan keyif alabildiysek milonganın hakkını verdik deriz arkadaşlarla aramızda...

Bizim nesil, tangoda arkadaşlıkları, dostlukları, kurulan güçlü bağları, müziği aşkla, ruhla yaşamayı, bunun coşkusunu derin bir uyumla paylaşmayı, yaşanılan yolculuklarda bütünleşme hissini önemser. Belki de bu yüzden yıllarca bu dansın, müziğin, dünyanın içinde vazgeçemediğimiz bir anlam bulup ya da bunu bizzat yaratıp, bu tadı doyasıya yaşamışızdır, kim bilir...

Güzel olan şey, sevdiğimiz her ne varsa onu özgürce yapabiliyor olmamızdır bana göre. Hayatın çok boyutlu evrenlerinde gezinirken birbirimize ruhen, kalben temas edebiliyor, yollarımızın kesişimlerinde içimizden geldiğince birbirimize gülümseyebiliyor, kendimizi bu yaşam içinde adım adım öğrenebiliyorsak mutluluğu, kabulü, hoşgörüyü dalga dalga oluşturuyoruz demektir!

O halde, hayatta ve tangoda hata, ziyan hissinden ziyade aşkın yoğunluğuna, huzurun kalitesine kavuştuğumuz nice sonsuz anda buluşalım dostlarım.

Bugünümüze şükürler olsun, yarınımıza umut dolu düşünceler karışsın!

Sevgiyle, dostlukla, umutla kalınız... 💕