9 Haziran 2015 Salı

Farklı bir sabaha uyandık bugün Türkiye'de. Uzun zamandır sıkıntı hissettiğimiz tek partili bir iktidarın yerine yeni bir güneş parladı ve çok sesli halkların bütünlüğündeki yurdumun semalarına  koalisyon olasılığı doğdu. Mecliste barajı aşan partiler farklı ideolojilerin de bütünün içinde yer almasını sağladı. Bu ülkemiz açısından çok önemli bir seçimdi. Uzun zamandır  demokrasimizde ciddi sıkıntılar yaşadığımız bir dönemin içinde bulunuyoruz. Ancak Gezi Olayları'yla başlayan diktaya başkaldırı, halk olarak nasıl bütünsel hareket edebildiğimizin ve gücümüzün boyutlarını gösterdi. Mayıs'ın sonlarında yıldönümünü kutladığımız bu önemli toplumsal hareketin merkezi olan Gezi Parkı'nda yeniden bulunmuş ve ağaç, çiçek kokularının eşliğinde, kuş seslerinin tatlı cıvıltısını duyup gururlanmıştım. Çünkü burası, tüm toplumumuzun başarısı olarak koruduğumuz değerlerimiz, doğamız, görüşlerimiz ve bizi yansıtan bir ortam haline gelen bir arena olmuştu adeta...
Halk olarak çokseslilik ve çok renklilikle gelen bütünlüğümüzün, gücümüzün, emeğimizin ve çabamızın en büyük semboli olmuştu. Hepimizin  büyük, küçük, az, çok katkılarımızla korumayı başardığımız çok şeyimiz oldu Gezi Parkı.... Başta bütünlüğümüzün ve mücadelemizin simgesi oldu!
Bu dönemi bizzat deneyimlemiş bir insan olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Deneyim çok şey öğretiyor insan çünkü. Asıl öğretmenimiz de yaşamlarımız ve deneyimlerimiz elbette!
Hepimizin emekleri ve çabaları sonucu kurulma aşamasında olan "Yeni İleri Türkiye" mizin oluşumuna katkımız çok büyük. İleri görüşlülük ve gelişim yerine, yobazlığı, faşizmi ve gericiliği savunanların ise tarihte geçmiş bir devre, çağa gitmelerinde bir sakınca görmüyorum. Hatta bazı Kuantumcuların telefonlarını verebilirim. Kendilerine uygun, geçmiş bir çağda,  geri evrenler araştırmaları, bulmaları için..
Neyse espri patlatmadan içim rahat etmiyor bu hallere...Çünkü çağ geriye dönülemeyecek kadar ileride artık. Bilgi, hoşgörü, esneklik, gelişim, sevgi ve özgürlük çağı olmalıdır bu yaşadığımız çağ!
Dolayısıyla bugün  elbette çok daha farklı bir gündü bir çoğumuz için. Umudumuzun tekrar yükseldiği bir dönem yeniden başlamış oldu. Uzun zamandır süregelen çok sayıda yanlış uygulamalara rağmen, burada hiç bir değişimin olmamasından dolayı çok acı çekiyor ve bunun değişmeyeceğine dair ciddi  korkularımla yüzleşiyordum. Çünkü toplum olarak hakka, hukuka ve demokrasiye dair sınır kısmını çoktan aşmıştık sanıyorum. Ancak  bir şeyler değişti işte! Halk olarak çoğumuz farklı seçimlerde bulunduk ve çok yeni umutlar kazandık.
 Diliyorum bu sürecin yurdumuz için en hayırlı sonuçlara ulaşacağı, barış dolu bir periyodla değerlendirebiriz. Barış, her şeyin soluğu çünkü...
Bugün televizyonlarda mecliste olan ve yeni giren partilerin yandaşlarının coşkulu kutlamalarını izledim. Meclise girme başarısıyla zafer coşkusu yaşayan insanların  heyecan yüklü demeçlerini dinledim ve inanın hiçbirimizden fark hissetmedim. Yani bütüne almadığın insan, senin bütününde olmak ister mi bir düşünelim..?
Bizim bütünümüz olursa ancak, orada her bu coğrafyada soluk alan insan bulunmaktan mutluluk duyar ve eşitlikle yükselir!
 Bütüne aldığın her insan, halk senin halkındır. Bu da benim dünya görüşüm kuşkusuz... Barışın ve bütünlüğün ömrüm boyunca daimi savunucusu olacağım o kesin!
 Diyeceyim şuyani günün sonunda;
 Hayırlı olsun tüm  seçim sonuçları ve seçimlerin ardındaki süreç yurdumuza...
Bütün partilerin, görüş sahiplerinin hoşgörü, saygı ve uyum içerisinde bu dönemden olumlu gelişmelerle çıkmalarını diliyorum. Türkiye'nin ekonomik gücünü yitirmemesini ve bütünlüğünü, barışını hem şimdi, hem yakın gelecekte ve ileride, tarih boyunca korumasını diliyorum.
Süreçler bizi gerçeklerle buluşturacak ve o gerçeklerin güzel olması da aslolan bir değer ve çok önemli  bir unsur kuşkusuz!
Dolayısıyla bu hafta daha bir keyifle dans edeceğimi hissettim aslında. Çünkü Meclisimize yepyeni soluklar geldi; kısmi - bize göre diyelim - "padişahlık" devri bitti.
Çok çok önceden bitmişti aslında değil mi padişahlık, sultanlık devri...Bitmemiş miydi?
Neyse, en azından bu hissiyat, bizim coğrafyada artık bitti. Daha özgürlükçü bir nefes aldık; daha da  dinamik, aydınlık bir ışık hissettik. Bu umut yüreğimizi canlandırdı, enerjimizi yükseltti, yaşamımıza motivasyon kattı. Şükürler olsun!
Dans da aşkla, müzikle, bütünlükle akan özgürlüklere ve sonsuzluklara açılan bir yolculuk olduğuna göre, bu haftaki "connection" yüklü, "abrazo" tınılı translarımıza yepyenilerini ekleyeceğimiz kesinleşti. Geçen hafta bu umutlar içimizde yeşermemişken bile, en yüksek irtifa salınımlarına açılmıştık aslında. Sanki hissettik, ya da öngördük bunu ve değişimlerin kucağına adım adım süzüldük...Ya da sadece anların izlerine kapıldık kimbilir...
Haftanın ilk milongası, Çarşamba Günü "Portofino", Larespark milongasıyla geldi. Milonga öncesinde kızlarla - Evren, Sezen, Ceren-  yemek muhabbetimiz olacağı için, yetişebileceğimden emin değildim ama geç de olsa gidebildim milongay. Elbette kızlar ve bendeniz güzel bir meyhane sohbetine uzandıktan, bol bol yaşama dair izlerimizden, hislerimizden, deneyimlerimizden bahsedip, tüm güzel mezeleri ve içkileri yuvarlama aşamasını doldurduktan sonra, ani bir rüzgarla bu tatlı milongueralar ekibinden jet hızla ayrılarak, milongaya koşa koşa geçtim.
Tam içeri girdiğimde Dj Volkan'ın Pugliese tandasıyla karşılaştım ve  ardından Giuseppe'yle çılgın bir dans coşkusuna kapıldık. -  Ohh be! - Ardından bir nuevo tandası geldi ve uçuşum Erdal'la yeniden alev alev parladı. Müthişti coşku!
Bir tanda soluklandıktan sonra, Giuseppe'yle son tandayı yine ful enerjiyle, coşkuyla ve dinamik adımlarla noktalayıp, güzel bir sohbet eşliğinde evlerimize yöneldik.
Perşembe Günü "Para Bailar" milongasına yöneldim. Aslında o gün Point'i de düşünmüştüm terasını ve atmosferini çok özlediğim için. Ancak Sezen'ciğimle bir Solera sefasında üzüm aromalarını sindirime ritüeline kendimizi adayınca, buraya en yakın milongaya geçmenin mantıklı olacağında hemfikir olduk ve iki adım atarak, Para Bailar'a geçtik. Dj Utku'nun enerjik ve az biraz farklı sıralamalarıyla renklendirdiği tandaları ile çok güzel dans deneyimlerine uzandım. Kalabalık bir kitlenin hakimiyetindeki tatlı  bir enerjide gecenin ortalarına kadar bolca dans ettik ve  Burak ve Amelly çiftinin iki parçalık ve Murat, Ece çiftinin  üç parçalık performanslarını izledik. Murat ve Ece'nin milonga performanslarındaki coşkuları hoştu ve enerjileri gülümsememi sağladı. Milonga severler, milonga parçalarını çok ayrı severler. Hatta bizim gibi az delilerse de, asla duramazlar, piste koşa koşa süzülürler....
Herkes bbir gün bu ülkede milonga sevecek ve milonga tandasında bir ayrı kopacak. İşte o zaman bendeniz ve tüm milonga tutkunları bir başka mutlu olacak! ;-)
Performanslardan sonra bir kaç tanda daha dans edip, bu kez "la ultima tanda" nın coşkusunu deneyimleyemeden, yorgun kuşlar misali evime uçuştum!
Cuma Günü Milongahane milongasındaydım. Öncesinde Beşiktaş'ta muhteşem bir restaurant keşfettim. Hep önünden geçip, bir türlü denemediğim "Ziyaret"in somonuna, roka salatasına, mezelerine ve kocaman kadehlerde doyurucu üzüm ziyafetine bayıldım diyebilirim. İki, üç katlı ve açık hava alternatifleri de olan bu gurmelik cennetinde, lezzetli, güzel yemek severler, rakı severler,   şarapseverler ve tüm içki severler aradıkları her şeyi bulacaklardır, emin olabilirsiniz. Mutlaka bir gün yemek ziyafetine uzanmanızı tavsiye ederim.  Asla pişman olmazsınız!!
Ruhsal mesleğimi, gurmelik olarak belledim. Buradan da yine duyurayım! 
Milongaya da lezzetsel translara süzülerek geçtim. Elbette translar farklı farklı ritmlerdedir. Örneğin, tat transı var; tını transı var; his transı var; haz transı var; renk transı var; seyahat, akış, kopuş, uçuş transı var; dans, "connection", müzik transı var; deniz, okyanus, derinlik, mavi transı var; sohbet transı var. Yani çok sayıda trans var ve bir de her birini yaşamak var...
Çılgın bir party'deymişsin gibi bazen tüm bu translar alemi işte... Hayatımızdan hiç eksik olmasınlar!!
Milongasal transımızda ise Dj Yüksel'in güzel, renkli, dinamik tandalarıyla gece boyunca dans ettim; sevdiğim dostlarımla sohbet ettim; bardak bardak çay içtim ve muhteşem dansların coşkusu ile kalpsel, ruhsal bağlar içimde geceyi noktaladım.
Cumartesi Günü Noa milongası yine şahaneydi. Dj Ali' nin  - doğuştan yetenekli bir Dj ve süper bir dansçı genç arkadaşımız - şahane tandalarıyla gece boyunca doyasıya dans ettim. Güzel bir sinerji içinde kaliteli dansçılarla dolu olan ortamda, genç yetenek dansçılardan Berk, Ongun ve Recep ile coşkuyla danslarımızın yanı sıra İdil'ciğimle Pugliese tandasında uça, kopa ve pek bir deli coşkuyla dans ettik. Elbette daha çok sayıda dansçıyla mutluluk ve neşe tavanda milonga sonuna kadar güzel uçuşlarla canlandım, ancak bu genç arkadaşlarımızın yeteneğini  daha bir vurgulamak istedim. Çünkü hepsinin bu kadar çok tangoyu sevmeleri ve tango dünyasının çok alanına yönelik ciddi emek vermeleri, Türkiye'nin yeni nesil tangocularının kaliteye, yeteneğe, gelişime ve azme odaklı olduklarının kanıtını sunuyor. Bu da gelişimin en büyük nedeni elbette!
 Gelişen, kaliteli bir nesil gümbür gümbür geliyor yani...
Bu nedenle bu tatlı arkadaşlarımızın ve çok sayıda genç, pırıl pırıl milonguera(o)nun hem kendilerini, hem de eğitmenlerini, destekçilerini ve motivatörlerini de ayrıca tebrik ederim. İlerleme, gelişim bunların hepsiyle oluyor.
 İyi eğitim, dans aşkı, özveri, çalışma, çaba, tutku ve potansiyelin genişliği temel unsurlar...
Daha nice pırıltılar,yetenekler, renkler eklensin tango dünyamıza. Mutluluk duyarız, değil mi..;-)
Pazar Günü Ponte milongasına erkenden gittim ve manzaranın, geleneksel lezzet ritüelimin keyfini sürmek istedim. Serpil'in tango kostümlerinin standını inceledim; Songül'le ve Canan'la yemek sohbetine uzandım.  Önce Dj Ayşe'nin ve sonrasında da Dj" Kivi " nin, yani Kıvılcım'ın neşe dolu  tandalarıyla, en güzel rakslarıma uzandım.
Hasan'la açılışı yaptığım danssal yolculuklarıma, tam milonga tandasında salondan içeri girerek bu güzel tandayı kaçırmamamı sağlayan Murat'la olan  harika bir dans serüvenini ekledim ve Satılmış'la yine konforlu, rahat süzülümlere, Hakkı'yla Salamanca tandasında ful kopuşlu, trans yüklü adımlara, "Duramayan Milonguero" Erdem'ciğimle sıradışı bir dans ritüeline ve eğlencesine kapıldığımız danslarımıza da kavuştum ve mutlu mutlu piste tüm enerjimi aktardım.
Erdem'in doğumgünü seremonisinde minik bir, iki pastayı da eşle, dostla yuvarlarken, muhteşem bir geceyi daha Ayşe'ciğimizin pırıltılı gülümsemesiyle ve içtenlik dolu enerjisiyle noktalamış olduk!
Bir haftayı daha tangoyla ve dans, müzik aşkıyla tamamladık dostlarım. Yeni haftamızda hepimize yoğun, derin süzülümlerle dolu milongalar, dans deneyimleri diliyorum.
Yine en güzel milongalarda ve harika festivallerde görüşmek dileğiyle...
 Son olarak insana ve dünya tarihine dair şu görüşümle yazımı tamamlamak istiyorum;
Elbette aşkla ve sevgiyle kalınız deneden önce...
 Dünya tarihi ve doğadaki insan türü enteresandır. Dünya tarihinde yakın dost, bir anda en büyük düşman, karşı taraf; en yakın komşu, dost bir anda terörist, düşman; en terörist, düşman bellenen bir anda dost, ortak olabilir. Çünkü insan türü ideolojik görüşlerinin yanı sıra onları insan yapan benzer özelliklere sahiplerdir. Temel ihtiyaçlar ve tüm insani özellikler... Yaşadıkları coğrafyalar, bulundukları kültürler, inandıkları dinler, inançlar, felsefeler dünya görüşlerini, yaşam şekillerini, bakış açılarını, algı kapasitelerini ve tüm yapılarını oluşturur. Genellikle kendilerinin dışındaki görüşlere pek sevimli bakmazlar; kendilerine benzemeyen insanlardan haz etmezler; kendileri gibi davranmayan insanları yargılama eğiliminde bulunurlar...
Günün sonunda savaşlar olur, yıkımlar gerçekleşir, sonra savaş diner, sözde barış oluşur. Acı çeken iki "düşman", iki "yoldaş" haline gelir. Çünkü biri bir tarafta, diğeri bir tarafta olma hallerini bitirip, aynı yolda ilerlemeye başlarlar, ta ki yeni bir savaş çıkartılana kadar! Benim bu dünyadan tek bir ricam var aslında; 
"Savaş bu dünya üzerinde yasaklansın ve savaş çıkarmak isteyenlerse psikayatrik , psikolojik, sevgisel tedaviyle iyileştirilsin!
Sadece savaşın yasak olduğu bir dünya arzuluyorum ve bunun ütopya değil gerçek olmasını hedefliyorum. Bu hedefe adım adım ulaşmak da en büyük mutluluk olur...
Daimi barışla sonsuza dek salınmamız dileğiyle dostlarım. Yolumuz ışıkla ve daima aydınlıkla buluşsun!***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder