31 Mart 2015 Salı

Sarfettiğimiz tüm emekler ve doğru kanalize edilmiş çabalar karşılığını, değerini buluyor aslında. Ya sevgiyle, hoşgörüyle, içinizdeki engin esneme potansiyeliyle, içsel gelişiminizle ve doyumunuzla ödüllendiriliyorsunuz, ya içinizdeki, etrafınızdaki enerjisel yükselmeyle, motivasyonlarınızla, tüm ilerlemelerinizle, hedeflerinize ulaşmadaki mutluluğunuzla, zihinsel, ruhsal, kalpsel uyanışlarınızla ya da manevi kazançlarınızın yanı sıra, maddi kazançlarınızla, parasal bolluklarla, potansiyelinizdeki genişlemelerle ve tüm yaşadığınız konforlu hislerle ve deneyimlerle.... 
Her gösterilen emek ve çaba, bunu sarfedene yönlü olarak akar ve onlarla dolan bir okyanusa açılır. Sonunda kutlanacak şeylerin sayısı da katlanarak  artar!
 Şu tüm eşsiz renklerle donanmış evrende hiçbir şey boşuna değildir ve boşuna gelişmez. Her şey bir tür yaşama, gerçekliğe ve ürüne dönüşür. Bizler de yaşamlarımızda bunların en güçlü izlerini hisseder ve an be an deneyimleriz...
Yeni haftamıza harika bir bahar esintisiyle başladım. Elbette bu güneş ışınlarının hakim olduğu gün  ve ılık hava içimdeki tüm kıpırtıları açığa çıkardı ve varlığımı biraz daha da fazla mutluluk rakslarıma odaklı kıldı...
Haftanın ilk milongasında, "333" yani bir diğer adıyla, "Kız Kuleli" semaları hakimdi. İlk kez dinlediğim Dj Burak'ın hoş tandalarıyla, geçen haftaya nazaran daha sakin bir milonga ortamı yakalasak da, bunun tadını dostlarla  ve Erdem'ciğimle de standart dışı - kim lead ediyor, kim follow ediyor belli olmayan durumlar -  danslara yönelerek çıkarttık.  Gecede diğer yabancı milonguerolardan - iyi ki onlar varlar, çünkü kentimdeki milongaların kalitesini ve enerjisini yükseltiyorlar, renkliliğini arttırıyorlar - Francesco'yla, Michael'le, Almanya'dan bir milongueroyla milonganın son tandasına kadar enerji yüklü bir şekilde, keyifle dans ettik. Bir de 333 semalarında kendisiyle ilk kez karşılaştığım  Sara'cığımla hem komik, hem felsefi sohbetlere daldık, Berkay'ın esprili hareketleri ile  gülüştük ve geceyi de bu tatlı hislerle tamamladık!
Perşembe Günü "Para Bailar" milongasına geçtim. Enerji yine muhteşemdi. Dj Alper'in çok güzel tandalarıyla, gayet kıvamında bir kalabalıkla ve kaliteli dansçılarla dolu ortamda Mehmet'le, Samet'le, Hüseyin'le, Onur'la, Utku'yla, Michael'le, Daniel'le, Zafer'le, Ali'yle, İzzet'le  uçarak, koparak, mutluluktan zirvelere tırmanarak, doyasıya dans ettik. Son tandada ise sağolsun Alper "Orquesta Tipica Fevor de Buenos Aires" 'ten bir Pugliese tandası çalınca Michael'le zihinsel ve ruhsal müziğin içinde tamamiyle biterek ve tüm enerji kırıntımızı dahi piste, zemine bırakarak dans ettik ve bu tandanın hakkını vermeye çalıştık. Sonunda da bu deli enerjinin etkisiyle, birbirimize çok içten teşekkür edip, coşku dolu "abrazo"larımızla enerji yönünden oldukça yükseldik!
Milonguera(o)lar dünyasında bu türden yoğun dans mutluluğu içeren anların hislerini tarif edecek sözcük bulmak zordur. Bizler bu müziğin ve müzikteki o olağanüstü uyumun duygusunu yakalabilmek ve birlikte bu inanılmaz yolculukta ilerlemek için sanırım aslında dans eder, hep dans etmek isteriz ve  tangonun içine de tüm benliğimizle,  varlığımızla yoğuşmuş bir şekilde akarız...
Daimi kopuşlarımızın cenneti, o eşsiz abrazolarımızın tınılarında gizlidir...;-)
Milongayı bu lezzetle bitirdiğimiz yetmedi, Nizam'a geçip - yaklaşık 10, 12 kişi - yurdumun lezzetlerine gömülme operasyonunu başarıyla gerçekleştirdik. Masada en uyanık ben çıktım - en azından bu kez- ; çayla yetinebildim çünkü zaten ful kapasite deli bir ziyafetten milongaya geçmiştim ama diğer milonguero(a)lar maşallah ne buldularsa yediler...Allah sizi inandırsın bu kadar nasıl yiyebiliyor, içebiliyor bizim cinsimiz - tanguera(o) cinsi -  şaşıyorum. Atomdan, dondurmalı muhallebiye, ezogelin çorbadan, kuru fasulye pilav, cacık ve tüm Türk mutfağına kadar hepsini Utku baş köşesinde konumlu, Erdal onun karşısında - evet hala Cevriye milongasına gidemedim ama mekana bir kez gitmiştim müthiş bir yer diye sohbetimiz esnasında ona açılıyordum - diğer tüm "Academia Del Tango" ekibi diğer sandalyelere yerleşmiş,  İsviçreli dostlarımız da yanımda tabaklarındaki yiyecekleri  silip süpürerek, harika bir sohbet eşliğinde de bunları kısmen sindirerek geceyi tamamladık!
Cuma Günü tüm milonga planları iptal oldu. Çünkü milongalardan çok daha manalı bir akşam programı yapıldı. Aylin'le ve Evrim'le buluşup, Latin Amerika lezzetlerine çok derin nüanslı bir  balıklama dalış yaptık. Lokasyon "Aylin Resort" olurken, buraya has  konforlu, sıcacık, rahat ve zarif  atmosferde, tatsal zenginliklerize eşlik eden hoş melodilerle daha da keyiflendik ve bu iki şahane yetenekteki milonguera,  somonlu, levrekli, avakadolu, püreli, muhteşem tattaki ve lezzetteki "Latin Amerika" yemeklerini - isimlerini şimdi tekrar söylesinler ya da sonsuza dek sussunlar - hazırladılar. Ben de üzümden ve gurmeliken sorumlu olan bir üye olarak seçildiğim için -kendim tarafından özellikle - tadımlama misyonumu tamamladım ve sanırım  tatsal anlamda en yüksek irtifalara ulaştım. İnsanın yetenekli arkadaşları olunca, sırtı yere gelmiyor.. Her an cennet, her an lezzet, her an keyif yolculuğu yaşayabiliyorsunuz. Aslında Aylin'den bir "Bossa Nova" parçası da söylesin diye bekledik ama bu talebimizi yakın gelecekteki bir konserinde gerçekleştireceğine söz verdi. "Susana Damas Quintet"in yeni konserini sabırsız beklemeye başladık şimdiden... Elbette yemek eşliğindeki hoş dokulardaki, sanat ve espri yüklü sohbetimizin tüm derinliklerinde - üç kadın bir araya gelince ruhsal, zihinsel devrimler olabiliyor-  bambaşka pırıltıdaki ufuklara kavuşurken, ilerleyen saatlerde Giusseppe'nin de bu keyfe katılımıyla harika bir akşamı hep birlikte paylaşmış olduk. Tüm sarımsak,soğan, üzüm, arpa kokuları eşliğinde gecenin ilerleyen saatlerine kadar yeme seremonisinin bitmemesi sonucu koltuklara gömülüp, hatta uyuklayıp,  "Tangolic" milongasını bir güzel ektik! ;-)
Cumartesi Günü, sabahın erken saatlerinde uyanarak, Anadolu yakasında harika bir bahar yürüyüşü sefasına uzandım. Bağdat Caddesi'ndeyken ve sahil yolundayken koşan, spor yapan, yürüyen bir çok insanı gördüğümde, içimde burada da yaşamalıyım sinyalleri şimşek çaktı ve Fenerbahçe'deki Midpoint'in önüne geldiğimde,  şaşırtıcı bir şekilde Dilek'ciğimle karşılaştık. İkimiz de hafif şok, gülümsedik, kucaklaştık ve hemen içeri geçerek kahve, çay ve kahvaltı ritüeline uzandık; yaşama dair hoş sohbetlerle bu karşılaşmamızı kutladık!
 Enteresan olan şey, hayatımda ilk kez o Midpoint'in önünde belirmiş olmam ve ilk kez orada Dilek'le ve tatlı Teoman'la kahvaltı etmiş olmamız oldu. Hayat sürprizlerden ve renkli karşılaşmalardan ibaret denir ya bazen, bir de hiçbir şey tesadüf değil denir.. İşte sanırım bizim durumuz hepsini kapsayan bir şeydi...Yani hoş bir şans eseri, ansal kesişimde ve lezzetli bir paylaşımda buluşmuş olduk!
Kahvaltı sonrasında tüm bahar çiçeklerini, marinanın eşsiz kokusunu soluyarak yürüyüşüme devam ettim ve ancak öğlen saatlerinde Avrupa yakasına geçebildim. 
Akşam Galata'daki "Noa" milongasından önce, Aylin'le -  bu güzel fikri sayesinde sağolsun-  ve Giuseppe'yle Sensus'ta - burası tartışmasız benim büyülü cennetim - birer kadeh roze ve kırmızı şarap kadehi atarak milongaya geçtik. Dj Sabri'nin hoş tandalarıyla, hoş kalabalıkla dolu olan gecede ful enerjiyle Giuseppe'yle, coşku dolu bir milonga tandasında, keyifle Tolga'yla, Michael'le yine duygu yoğunluklu bir şekilde ve konforla, Daniel'le lezzetle, Volkan'la Pugliese tandasındaki yoğun kopuşla  ve aslında ilk kez dans ettim bu arkadaşla, ismini bilemediğim bir milongueroyla sakinlikle ve son tandada da yine Michael'le coşkuyla dans ettim. Bir keyifli Noa gecesini daha bu hoş danslarımızın ve komik sohbetlerimizin lezzetiyle tamamlarken, dışarıda caddede Berkay'la taksi bekleme anlarımızda Galata'nın tatlı sarışın bir kedisiyle iletişime geçtik ve tam "Kahretsin! Taksi yok mu bu memlekette!!" dediğimiz bir anda, Ralph, Evrim, Mehmet Sinan ve Ezgi dostlarımızın - büyük ihtimal onlarınn şansıyla - etkisiyle geldiğini düşündüğüm  haylı komik ve trajik bir şöföre sahip taksiye atlayarak, gecemin milonga tınısını noktalamış oldum.
Pazar Günü yine çok geç uyandım. Bundan da tuhaf bir  mutluluk duydum!
 Akşam saatlerine geldiğimizde, Ponte'de her zamanki masama kuruldum ve tüm sevdiğim, beni ben yapan lezzetlerle buluştum. Gece önce Ayşe'ciğimizin ve ardından Suer Hoca'nın çok keyifli tandalarının etkisiyle,  muhteşem dans deneyimleriyle dolup taştığım, harika bir milongaya dönüştü. Sn Salsa hocam Ertuğrul'cuğumla, Mehmet Cemal dostumla, Kenan'la, Eray'la - Moda milongalarının mimarı - , yine bir kova arkadaşım Murat'la - hem "selfie"lerde çığır açtık kendisiyle kova çağını fırsat bilip - Satılmış dostumla ve Suer Hocayla keyifle dans ederek, haftanın danslarımdaki bu güzel akışı nedeniyle, en çok  keyif aldığım ikinci milongasını tamamlamış oldum.
 Milongada yeterli sayıda yerli, yabancı dansçıların oluşturduğu bir kalabalığın hakim oluşu, ortamdaki dans akışını hareketli kıldı; güzel sohbetler için zemin hazırladı.
 Peynirsel, üzümsel ziyafetlere ek olarak, gazete keyfiyle de bir Pazar sefası yaşadığım için, yeni haftaya enerji dolu, dinamik coşkulu başlamış oldum.
İşte bir haftam daha tangoyla dopdolu geçti. Bizim yaşam frekanslarımız artık tango ritminin, melodisinin ve enerjisinin içinde yeşeriyor, yükseliyor olmalı. Milonga ortamlarında  da bu kadar keyifli ve mutluluk dolu anları yakalayabilmemiz bunun eseridir mutlaka.... 
Bazılarımız tango sayesinde ruhumuzun içine, merkezine yolculuk ediyoruz. Ruhumuzun içine, derinliklerine yolculuk ettiğimizde ise, aklımızın merkezine kavuşuyor, duygularımızın ötelerine dokunuyor, bedenlerimizin coşkusuyla bu muamma evrenle ve tüm boyutlarıyla daimi bir raksla donanıyoruz sanıyorum. İçimizdeki aşka ulaştığımızda, hatta ona heyecanla dokunabildiğimizde, onu koklayabildiğimizde, tadımlayabildiğimizde ve ona ait eşsiz melodileri işittiğimizde, bir anlamda kendimize biraz daha yaklaşıyor, adım adım tüm geçekliğimize ulaşıyor, kendimizi daha derin soluklu tanıyor ve böylelikle de kısmen içten aydınlanıyoruz belki de...
Gerçekten olağanüstü bir etki bu ve biz milonguera(o) lar bu tür deneyimlerle taçlandığımız için, hep dediğim gibi, gerçekten şanslıyız...
Bu yeni haftamızda, hepimize yine en güzelinden, neşelisinden, lezzetlisinden pek süper milonga deneyimleri,  büyülü "abrazo"larda  tüm yüksek irtifa uçuşlar, yoğun "connection" frekanslarıyla içsel, hazsal süzülüşler, anların içindeki dopdulu zenginliklerde, tüm duygu yoğunluklu tadımlamalar, kalbe, ruha, akla en tatlı, dolu, manalı dokunuşlar, eşsiz, güçlü hissel kopuşlar, bedensel, zihinsel esnemeler,  paylaşımsal kopuşlar, huzurlu, derin, coşkulu, eğlenceli, ilginç sohbetler, harika kazançlar, renkli yolculuklar, lezzetli kıpırtılar, aşk dolu translar ve verimli çalışmalar diliyorum dostlarım. Yine o heyecanla ve mutlulukla dolduğumuz şahane milongalarda görüşmek, doyasıya dans etmek, rahat akan rondalarda kalben dönüşmek, enerji yüklü "cabeceo"larımızla birbirimize içtenlikle gülümsemek ve  harika tandalarda birbirimizle coşkuyla buluşmak dileğiyle...
En güzel rakslar hepimizin olsun!
Sizleri sevgiyle, saygıyla, neşeyle, mutlulukla, heyecanla ve tüm ışıltılarımızla selamlıyorum dostlarım! :-)

3 yorum:

  1. Bayağı yüksek bir telden aktarmışsın Ebru :))) neredeyse yaşamış kadar oldum diyeceğim de bu kadar yükseğe çıktığım sınırlıdır. Anların çok güzel :)  ve umarım en başta anlattığın emek okyanus olayını ben de artık görebilirim heheh

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Güzelim ne güzel yazmışsın eksik olma! hep okyanuslardayız...:)

    YanıtlaSil