26 Ekim 2015 Pazartesi

Tangoda kadın erkek ilişkileri tüm kültürleri bir kaç nüansta nasıl da birleştirmiş. Dün çok sevdiğim bir milongada Uzakdoğulu iki milongueroyla dans ederken bunu düşündüm. Hatta bütün yabancı dansçılarla ettiğim dansları da düşündüm akabinde. Nasıl da ortak bir dil kurulmuş, sanki tüm kültürler arasında bir köprü gibi bu dans ve uyum dili. Bu nedenle sanatla, müzikle uğraşan insanlar uğraşmayalardan çok daha fazla dünya insanı oluyorlar aslında. Çünkü iletişimler buluşuyor ve köprüler hep inşa ediliyor müzik vasıtasıyla ve özel anlarımız da hep dostlarımızla sevgiyle, mutlulukla kutlanıyor. Böyle hoş anlarda coşkumuzu paylaştığımız için hep şanslıyız.Dans ederken farklı bir yoğunluğa ulaşıyor ve ruhumuzu bambaşka renkleriyle ve frekanslarıyla yansıttıyoruz. Dans insanları bu nedenle hem olgunlaştırıyor, hem güzelleştiriyor ve ışıl ışıl parlayan bir hale getiriyor. Zaman zaman her miloguera(o) bazen ortamlarda huzursuzluk hissedebilir. Bunu hepimizin içindeki derin hassasiyetlere bağlıyorum aslında. Çünkü müziğin ve bütünlüğün olduğu yerlerde insan kalbi daha kırılgan olabiliyor. En taş ve ego fatihi görünümlü dansçı bile içinde farklı dinamikler, hassasiyetler barındırabilir. Bu nedenle bazen kırılır, üzülebilir, öfke duyar ya da olumsuz  tepkiler sunabilir. Özünde hep farklı hisler ve ihtiyaçlar aradığından. Hepimiz de bu vesiliyle ve tüm enerjimizle birbirimizi etkiliyoruz. Anlık tepkilerimizin ötesinde, birbirimizle daha kapsamlı bir genişlikte ve derinlikte tanıştığımız, buluştuğumuz zaman gerçekten muhteşem dostluklara erişebiliyoruz çünkü hiçbirimiz sadece anda belirmiyoruz, yaşam boyu olgunlaşarak, büyüyerek ve yeni idraklara ulaşarak yeni günlere bizi daha da güçlü yansıtan kapsamlı adımlar atıyoruz. Birbirimize gıcık olduğumuz da oluyor, kanımızın kaynadığı da. Çünkü insan olarak her tür duyguyu ve düşünceyi içimizde barındırabiliyor, bazen minik ya da kocaman hatalar yapabiliyor ama bazen de olağanüstü paylaşımlara uzanabiliyoruz. Bu nedenle  tangoda çok eşsiz insanla tanıştım ve çoğu gerçekten çok yakın dostum oldu ve tanışmaya da devam ediyorum. Yakınlıklar insana inanılmaz keşifler sunuyor, çünkü insanlara dair en gizemli ve ışıltılı yanları farkediyorsunuz. Bazen daha mesafeli ilişkiler de farklı boyutlarını gösteriyor tüm insanların. Aşk ilişkilerine gelince, her kişiye bağlı bambaşka realiteler gerçekleşiyor. Çünkü dans eden insanlar aslında aynı zamanda çok özgürlüklerine düşkünler ve bazen ilişkileri uzun soluklu yürütemiyorlar ya da birbirinden fazla etkilenebiliyorlar.  Elbette bu hep kişiye bağlı ve insanın olduğu her yer etkiyi de getirir. İnsanlar kendi yaşam algılarına göre deneyimler zincirine ulaşıyorlar. Tango dünyasında her insan kabul görüyor aslında. Tepeniz atık da olsanız, çok neşeli de olsanız, sevgi dolu ya da çok soğuk, mesafeli de, arıza da, gıcık da, pek tatlı da, marjinal de, pek bir normal de olsanız camiada kabul görüyorsunuz ve kendinize uygun bir ortam oluşturabiliyorsunuz. Bu gerçekten müthiş bir özgürlük ve tat. Bir de  tangonun ritminden mi, müziğinden mi bilmem ama her tanguera(o) nun hafif bir damar anı vardır. Biraz asabiyet ve keskin vurgular hepimizin artık genlerinde. Elbette yoğun aşk, tutku, coşku, merak, keşif güdüsü ve heyecan da. Kabul etsek de, etmesek de tüm duygularımızın içinde yüzüyoruz ve düşüncelerimizle de yol alıyoruz. Milongalar olmasa ne yapardım bilemiyorum, hepsinde bambaşka pırıltılar yakalıyorum. Dün Ponte olağanüstü bir tada ulaştı. Dj Serpil'in güzel tandalarıyla kendimizden geçerken Hakkı'nın doğumgününü kutladık ve tüm dostlarımızla muhteşem danslara, sohbetlere eriştik. Çok güzel anları yine doyasıya paylaştık.
Cumartesi Günü 333 milongasında daha farklı nüanslara açıldım. Dj Gogo'nun hoş seçkileriyle orada iyi ve yeni dansçı arkadaşlarla tango sohbetlerine ve adımlarına ulaştım. Uzun zamandır görmediğim bir iki milonguero ile uçuruken yeni tanıştığım ve onlarla dans ettiğimi için sonsuz teşekkürlerini sunan tangoya yeni dahil olmuş arkadaşlarla bu tango coşkularına ve pırıltılarına ortak oldum. Ne mutlu daha ilk adımdan itibaren bu coşkuyla bu dünyanın içine ilerlemek. Her zaman her seviyeden dansçıyla dans ederim hep dediğim gibi. Bunun başta bana kattığı derinlik çok başka ve gelişim de tartışılmaz. Zaten gece boyu oturmaktansa kaslarımın hareketine destek vermek de daha mantıklı. :)
Perşembe Günü Para Bailar milongası da çok keyifliydi. Dj arkadaşımızın beğendiğim tandaları eşliğinde Ezgi ve Derya çiftinin dört parçalık şahane danslarını izledik. Kadın leaderları kesinlikle hafife almayınız ve fikrimce Ezgi en iyilerinden biri. Mimikleri, adımları beni şoke etti. Çok şık ve zarif ve elbette partneri de çok başarılıydı, aralarındaki uyum da çok kayda değerdi . Tüm kadın leaderlara da ayrıca desteğim büyük. İki erkek dansçıyı çok izledik ama kadınları pek izlemedik bugüne kadar. Artık kadın ruhunun inceliklerini de farklı boyutlarıyla pistlere taşımakta fayda var. Her çalışma emektir, bu nedenle tüm leader milongueralara ve follower erkeklere de bol şanslar diliyorum. Farklı rolleri yaşamak dansta yetkinliği, empatiyi, boyutları, renkliliği ve gelişimi de getiriyor. Tanıdığım çok iyi dansçılar da var, ne mutlu ki ve her rolde eşsizler! :-)
Elbette "lead"de kadın kostümleri de fikrimce gayet hoş. Çünkü lead maskülen bir enerji değil benim için. Yani gayet feminen çizgiler de lead'e yakışır. Zaten bu konuda fikirlerimi bolca yazdım sosyal medyaya. Özünde dedim ki, biz lead'de erkeksilik mi görmek istiyoruz aslında. Yani feminen enerjiler yakıştırılmıyor mu...Ben şahsen çok yakıştırıyorum, özellikle de ilk leaderlarımız annelerimiz diye düşününce bu düşüncemden de yüzde yüz emin oluyorum. Üstelik istisnalar dışında iki erkeğin dansında, erkekleri follow yapsalar da kadını yansıtan kostümler içinde izlemiyoruz. Bir de erkekler kadınsılığı yansıtınca zayıf, kadınlar erkeksiliği yansıtınca güçlü mü oluyor?
 Bunu kültürel ve sosyolojik boyutta da irdeleyebiliriz diye de düşündüm durdum. Elbette Ezgi ile Derya'nın kostümleri şahaneydi. Benim buradaki vurgum "Feminen enerjiler de lead'e yakışır" dı sadece. Dilerim doğru ifade edebildim! :-)
Çarşamba Günü de harika bir milonguera toplantısı yaptık iki muhteşem kadınla, Zencefil'de yedik, içtik bolca sohbet ettik ve en mühim milonguera kuralını vurguladık. Bizim dünyamızda en mühim ve basit kural şudur,
"Milonguera(o) dünyasında masada konuşulanlar, daima masada kalır ve kalmalıdır."
Buna rağmen ne çok da dedikodunun döndüğü bir arenanın içindeyiz. Elbette dedikonuz yapılıyorsa, bunu yapanlardan daha şanslısınız. Çünkü siz yaşayan, dedikodunuzu yapanlar ise sizin yaşamınızı doğru yanlış konuşanlar olarak kalır. Yani nasıl zenginin parası züğürtün çenesini yorarsa, deneyimcinin farkındalığı da, yaşamayanın çocuksuluğuna dokunur. Minik değerlendirmeler ise kapsam dışı. O sağlıklıdır...:) Bizimki de böyle bir hikaye işte!
Ardından Portofino, Larespark milongası çok keyifliydi. Dj Gökhan'ın hoş tandalarıyla çok güzel danslara açıldım, yine uçtum, yine deli mutlu oldum ve ertesi gün Erman'ın güzel kareleriyle güne gülümseyerek başladım. Güzel bir tango fotoğrafı kadar o dansa dair hisleri insana bir kez daha yaşatacak başka ne vardır bilemiyorum. Tabii müziğin dışında...:)
Salı Günü de La Cumparsita milongasındaydım. Dj Burcu'nun çok güzel tandalarıyla muhteşem bir gece yaşadım. Çok kaliteli danslar ettim, Erdem'ciğimle bolca çay içtim ve haftalardır gerçekleştiremediğim Salı milongasını tadı damağımda kalarak yaşadım. Hayati ve Burcu'ya tüm evsahiplikleri ve güzel enerjileri için sonsuz teşekkürler!
Dolayısıyla dansla, tango aşkıyla dopdolu bir haftayı daha yoğun yaşayarak bitirdik ve ne mutlu ki nefes aldığımız anlar sadece öylesine yaşanan bir ömürden kesitler değil, aksine dibine kadar, tüm ritmlerine kadar yaşanan milonguera(o) yaşamlarından ibaret. Bazılarımız çok fırtınalı yaşıyoruz diye bazen yoruluyoruz belki ama, geçenlerde farkettim ki, yaşamlarında fırtına hissetmeyenler de mutsuz ya da tekdüzelikten şikayetçi. Fırtınalara dair her şeyi arzuluyorlar gibi bir izlenim veriyorlar bazen. İşte geçenlerde arkadaşlarla konuşuyorduk "o kadar da iyi mi yahu ritmler arasında çifte vuruşlara takılmak ya da havadayken yere çakılmak" vs dediğimde, bunu dinlediklerinde heyecanlanıp coşkuyla gülümseyenler gördüm ve şaşırdım kaldım ve anladım ki dans, sanat, müzik dünyasında fırtınasız hayat yok. Olmasa da itinayla yaşam sahibi tarafından yaratılıyor emin oldum!
O halde bazen fırtınalarımızın en şiddetli yerlerinde, bazen de tüm dinginlik dolu seslenişlerde birbirimiz farkedebilmek, anlayabilmek, sevebilmek ve her şeyden öte dansın, müziğin, evrenin kalbinde titreşebilmek dileğiyle...
Sizleri en çok dans ettiğinizde ve "connection"un, müziğin merkezinde hissettiğimde  daha çok seviyorum çünkü dans dediğim gibi insan ruhunun en güzel ışığını yansıtan en sihirli dünyalardan biri. Yine kalplerimizin buluştuğu ve gümbür gümbür attığı tüm merkezlerde buluşmak dileğiyle dostlarım!

2 yorum: