27 Mayıs 2015 Çarşamba

Yeni haftaya başlarken, geçen haftanın milongalarına dair deneyimlerimden önce yazı akışıma minik bir çalışmayla başlamak istedim. Yaşama dair ve iletişimlerimize ait deneyimlerimizde minik algısal nüansları vurgulamak ve bunları paylaşmak adına düşünsel bir yolculuk olsun! :-)
Şimdi kendimize kısacık bir zaman ayırıp, yoğun bir nefes çekerek derinlemesine düşünelim. Sevdiğimiz insanları neden sevdiğimizi, sevmediklerimizi ise neden, nasıl sevemediğimizi...
 Sonra sevdiğimiz insanlarda gözümüze çarpan ve kalbimizi tavanlara sıçratan yanları ya da deneyimlerimizi hatırlayıp, onlarla geçirdiğimiz anılarımızın içine dalalım ve sevmediklerimizde ise bizleri sinir eden davranışları, yanları ve onlara yönelik hislerimizi değerlendirelim. Hepsinin üzerine geniş perspektifle muhakemelerimizi yapalım.
Sevdiğimiz insanlarla iletişimlerimizde egodan arınmış bir sevgi paylaşımı ve bununla gelen ilişkisel olgunluk ile birlikte ruhsal bütünleşme ve "connection" hali mümkün olurken, gerçek yakınlığa ulaşabildiğimizi fark edebiliriz. Sevmediklerimizde ise egosal duvarlarımıza ve engellerimize çarpıp çarpıp, sürdürülemeyen, kopuk bir iletişim ile süregelen ve bununla vuku bulan sıkıntılı bir pürüz sürecine dahil olduğumuzu fark edebiliriz. Bunların hepsinden sonra da kendimizi gözden geçirerek, öncelikle kendi, kendimizi tüm varlığımızla, düşüncelerimizle, duygularımızı, enerjimizi ifade edişimizle sever miydik, sevmez miydik diye düşünelim. 
Seviyorsak nasıl, neden sevebildiğimizi, sevmiyorsak da bunun tüm nedenlerini değerlendirelim. Dışardan gözlem yapan ya da bizimle yeni tanışan bir insan gibi kendimizi değerlendirsek, önce kendimizi koşulsuz, hiçbir şeye bağlı olmaksızın tek ve bütün varlığımızla sevebilir miydik ya da sevebilirsek ve buna çabalarsak nasıl hissederdik?
Elbette sonrasında da  tüm insanlara  daha da açık ve esnek bakmaya odaklanabilsek neler olur, neler gelişirdi...
Algımızda çok şey değişebilir ve içimizde çok şey dönüşebilir ondan eminim!
Kişisel egomuzda ise adım adım dengesel açılımlara ulaşmaya odaklanmak ve ruhumuzla tüm uçuş hikayelerine kapılmak ve uçuşu oluşturmak hiç fena olmazdı elbette...
En azından uçuşlara bayılanlar ve çok sevenler için şahane olacağı kesin! ;-)
Sevdiklerimizi aklımıza getirip, onlara sımsıcak yeniden sarılsak, onları çok daha fazla sevdiğimizi  hissetsek, şu dünyaya ve tüm  evrene ne yoğun bir sevgi üretimi sağlardık...
İçinde sevgi olmadan üretilen hiçbir şey kalbe, ruha, tene, sana, ona, buna, bize, size ulaşmaz. 
İşte olay da bu aslında... Sevginin gücüyle ve yardımıyla öze, asla ulaşmak ve buna ulaşılanı üretmek, bununla birlike sonsuzluğa erişen bir ulaşımı ve buluşumu sağlamak. 
Bu da ruhsal bütünlüğe açılımı sağlayan temel neden değil mi zaten...
İşte bu nedenle içtenliğe, yakınlığa, aşka, hoşgörüye, esnekliğe, bütünlüğe, coşkuya ve sevgiye her yerde o kadar çok ihtiyaç var ki...
Dansta, müzikte, paylaşımlarımızda, tüm iletişimlerimizde, yaptığımız, tutku duyduğumuz aktivitelerde, her yerde, her anımızda  ve en çok da farklı boyutlarla açıldığımız tangoya ve yaşama dair her adımımızda bu ruhsal bulunum ve buluşum hikayelerine kapılmak eşsiz. Bu yüzden sonsuzluğa açıldığımız bu yolculukta, adımlarımız sadece görünen izleri oluşturup, ifade ederken,  yaşadığımız yoğun hislerimiz ise bizleri her an dönüştüğümüz bir yolculukta olma haline getiriyor. Dolayısıyla sosyal dansçı için yolculuk çok önemlidir ve yolda olma hali de.  Yani yolculuk neredeyse, akış oradadır ve bu sebeple de organizasyon ve organizatör ayrımı genelde yoktur. Çünkü  çok sevdiği ve içsel sevgisini, aşkını, tutkusunu hissettiği tangonun içinde yoğunlaşan ve her sevdiği pistte en az kendisi kadar tutkun dostlarıyla tüm güzel danslara kavuşmak isteyen bir yapıdadır.
İstanbul'da yaşayan ve dans eden sosyal dansçılar olarak çok şanslıyız, çünkü organizatörlerin, kaliteli milongaların ve yeni organizasyonların sayısı her geçen gün artıyor. Festivaller, maratonlar ve büyük kapsamlı organizasyonlar bizlerle buluşuyor. 
Hal böyle iken, bize seçmek hatta seçimlerimizde ise bazen zorlanmak kalıyor...
Alternatif bol olsun da kararsızlık yaşayan biz olalım. Sakıncası yok! ;-)
 Bu güzel bir mücadele, çünkü yolun sonu mutlaka tangoya uzanıyor ve tüm keyifli rakslar bir bir hoş bir akışla akıyor...
İşte haftanın ilk dans aşkına açılan milongası, Pazartesi Günü Nişantaşı Park Milongası'yla başladı. Dj Serçin'in hoş müzik seçkisi eşliğinde ve bir açık hava milongasına göre çok çok iyi olan ses sisteminin konforu dahilinde, hoş dansçılarla dopdolu bir atmosferde, güzel ağaç kokularının ve doğanın huzuru eşliğinde lezzetli danslara açıldık. 10 yıldır, yılda bir kez düzenlenen - ayda bir olsa ne muhteşem olurdu - bu tür organizasyonların sayısının artmasını canı gönülden diliyorum. Yeni Türkiye'mizde her şey gibi bu tür organizasyonlar  da oldukça zor olsa da  Güralp gibi ve bir çok tango dostu organizatörün çabalarının sonuçsuz kalmamasını diliyorum. Çünkü baharın dokusunu böyle atmosferlerin içinde, hepimizin dans aşkımızla doldurmak büyük bir mutluluk ve estetik bir his sunuyor. Hep açık hava ambiyansları olsun ve sokaklar, tüm güzel  milongalar kaliteli dansçılarla ve tangoseverlerle buluşsun!
Gece keyifle dans eden dostlarımızın doldurduğu pistle renklenirken Tangolic okulunun ve Tıp öğrencilerinin toplu gösterisi ile ve  Serdar  ve Ceren çiftinin ve Mehmet Sinan ve Özge çiftinin zarif ve hoş performanslarıyla da devam etti. 
İki çifti de keyifle seyrettikten sonta Armada'ya giden arkadaşlarıma katılamadan geceyi noktaladım.
Salı ve Çarşamba günleri milonga riteüllerinin yerini başka yaşamsal faliyetlere yönlendirdim. 
Perşembe Günü ise Para Bailar milongasında yine çok keyifli bir milonga coşkusuna daha uzandım. Dj Halil'in hoş tandalarıyla, oradaki tüm güzel dostlarımla harika danslar ettim, Burak ve Ayca çifti ileEmre ve Katerina çiftinin keyifli, hoş,  performanslarını izledim ve dansa doymuş - tamam bu zor benim için kabul ama gerçekten doydum o an - bir şekilde milongayı noktaladım. 
Bu arada bir kaç gün dans etmediğimde, duvarlara tırmanacak kadar çok özlüyorum dans etmeyi. Delilik sınırı ne demişken, merakımı içime gömdüm, bekliyorum...;-)
Cuma Günü Milongahane'de "Dos Ufos" olarak Hakkı'cığımla Dj koltuğundaydık. Bora bizi yerimizde yalnız bırakmazken - :-) -gelen tüm güzel dostlarımızla harika bir gece daha yaşadık. Müziğimizi çok çok beğenen dostlarımız olduğu gibi - Tolga, Anette, Ertuğrul, Rayhan, Canan, Müge, Eylem ve sayısız dostumuz - Aziz Abi ise seçkilerimizden oldukça mutsuz oldu sanıyorum. Zaten Dj' liğimizden, bugüne kadar pek de hoşnut olmasa da sağolsun yine de her defasında gelir, bizi yalnız bırakmaz ve bizi sevdiği için  de yorumunu yapar. 
Olumlu ve olumsuz eleştirilerin hepsi çok kıymetli. Çünkü müzik ve dans daima gelişim ister ve yoğun bir paylaşım barındırır. Farklı orkestralar çaldığımız ve değişik yorumları da eklediğimiz için kesinlikle başka bir stil izlediğimiz kesin. Çünkü bundan heyecan duyuyoruz ve elbette yolun başı belki ama bir çok benzer stilde dinlediğimiz tandalardan ve Dj' lik ritüelinden bir oranda farklılık istediğimiz için kendimizi bu şekilde yansıtıyoruz. Her şeyden önce Hakkı'yla gerçek manada müziğe ve dansa aşık olduğumuz için bu yola birlikte çıkmak istedik. İkimize de müzik konusunda teklifler geliyordu. Hasta olduğumuz belli ya! 
Böyle bir yola çıkınca da, adımları geri geri atmak mantıksız olur. Dolayısıyla gelişmek aslolan gerçek ve bol bol tebrikler aldığımız bir gece yaşadığımız gibi, seçkilerimizi bir kaç beğenmeyen dostumuz da olmuştur mutlaka!
 Pisti boş bırakmayan ve coşkuyla dans eden dostlarımızın mutluluğu ise bizi çok sevindirdi ve içten gülümsetti. Didem' ciğimizin bana roze ve Hakkı'ya anason kıyağı ile tadı asla bozulmayan bardak bardak çayları ise enerjimizi her daim yüksek tuttu. 
Gecenin ortalarına geldiğimizde,  tatlı dostlarımız Reyhan ve Ertuğrul çiftinin şahane bir rock'n roll parçasındaki dans icralarını izleyip, keyiflendik ve  sonrasında Pugliese ve Tanturi tandalarıyla da damardan müzik alımı vurgusuna vurgu kattık. 
"Dos Ufos" yaz sezonu öncesi kendi stilindeki bir uçuşunu daha birlikle ve içsel coşkusuyla tamamlamış oldu. Yaz sonrasında da az ama öz semalara uzanmak paylaşımın derinliği ve coşkusu oranında renk katabilir.  Maksat birlikte bir şeyler oluşturmak, yeni renklere açılmak ve engin paylaşımlardaki derin nüanslarla bolca tatlanmak. 
Bütünlük ve paylaşım olmadım yaptığımız her şey boş geliyor bana son yıllarda... Bireysel çalışmalarda bile ya doğaya, ya müziğe, ya evrensel ifadelere bağlanıyor insan.  İlginç bir mekanizma ve akış var bulunduğumuz uzay ve enlem boylamda. Yaşadıkça öğreniyoruz sonsuz açılımlarını...Yaşıyoruz ve  daima büyüyoruz işte! :-)
Cumartesi Günü'ne geldiğimizde oldukça yorgundum aslında ama yine de milongaya gitmek istedim. Noa, Innpark'taki festival ve 333 milongaları arasındaki karasızlıktan sonra güzel dostlarımın minik yardımıyla kendimi 333 semalarında buldum ve festivali aratmayan bir havada Koreli, Avusturyalı  bir iki yabancı dansçıyla, Metin'le milongada ve Eşref'le maksimum keyifle, müzik coşkusuyla ve uçuşla  dans mutluluğuma yenilerini ekledim. 
Gecenin ortalarında da  Serhat ve Nilüfer çiftinin 3 parçalık zarif performansları ile Türkiye'nin yeni şampiyonları Burak ve Taçlan'nın  hoş akıştaki danslarını izledik.  Hatta Murat'a şampiyonlar da hep sizden çıkıyor diyerek esprimi yaptım. Şike mi var bilemedim! ;-)
Neyse geceyi yine maksimum enerjilerle ve hazla noktalamış olduk!
Pazar Günü tüm gün Yıldız Parkı semalarında soluk bulup, Ponte'ye geçemeyerek milongasız bir akşamla ve dinlence ritüeliyle haftayı noktaladım. Rengarenk, ışıltılı ve bol dans dolu hafta daha bu vesileyle bitmiş oldu. Yine kalbimin gürül gürül attığı eşsiz danslarımla yaşam anılarıma en güzel hislerle dolu olanlarını eklemiş oldum. 
Hayat işte böyle bir hikayeyle başlıyor, diğer bir hikayeyle devam ediyor ve son bir hikayeyle ise noktalanıyor. Dans ettiğimiz, birbirimizle yoğun translarda buluştuğumuz oranda ve anlarda belki de gerçek manada karşılaşıyoruz. 
Her birimiz, birbirimizi sevsek de, birbirimizden  haz etmesek de, çoğumuz bu dansa yoğun bir şekilde  kapılmışız ve hatta belki de yine çoğumuz tangoya aşığız. En azından ben aşığım!
Gerçi eizler de öylesinizdir eminim! 
Yani birbirimize sevgimizden ziyade, tangoya sevgimiz bizi buluşturmuş. Bu çok  değerli ve önemli öncelikle ve ilk başta da belirttiğim gibi, neden, nasıl birbirimizi ve kendimizi sevip, sevmediğimiz de ayrı bir araştırma tezi ve oldukça da enteresan bir algı yolculuğu belki de...
Bu alandaki yolculuklarımızda"master"laşabilmemizi diliyorum. En çok kendimizi aşma ve en gizemli noktalarımıza kadar ulaşabilme konusunda aşama kaydetmemizi diliyorum!
Bundan büyük bir ruhsal gelişim süreci de olamaz zaten.
 Adım adım kendimize ulaşmak ve tangodaki her adımımızla ve  yoğun bir akışa kapıldığımız  her partnerimizle de eşsiz semalara uçuşabilmek...Sihir dünyası dediğimiz şey de bu işte!
Hepimize sıradışı, gizemli, büyülü, dans dolu bir hafta diliyorum. 
Sevgiyle gözlerimiz ışıldasın, saygıyla ruhumuz yükselsin ve bütünlükle dopdolu "abrazo" larımızla kalplerimiz buluşsun.
 Hepimizi sonsuzlukla kucaklıyorum dostlarım. Işıkla, aydınlıkla ve sağlıcakla kalınız...***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder