24 Kasım 2014 Pazartesi

Yaşamlarımızda her şey doğuşumuz, ölüm, bilinç ve deneyimlerimiz çemberinde dönen bir akış içinde. Bu döngünün içinde ruhsal ve bütünsel bir dans haliyle haftaya başladık ve çok çok acı bir haberle sarsıldık. Dün akşam saatlerinde aynı ortamda, pistte soluk aldığımız, partnerlerimizle dans ettiğimiz Ponte milongasında yaşamın hepimize ait süresini bilmeden bu aşık olduğumuz, tutkuyla ve derin hislerle bağlandığımız müzikal alemde ruhumuzla buluştuğumuz danslara kavuşmuş ve yine en güzel mutluluklarla dolup taşmıştık. Sabah uyandığımda, bu tango dostumuzunun vefat haberini alınca, içimde bir süre hissizlik oluştu aslında. Çünkü çaresi bize ait olmayan ve çok yakın bir dostumuz olsa da, olmasa da, ailesine ve yakınlarına göre çok özel bir şahsıyetin kaybının yakın çevresine yaratacağı acıyı düşündüm. Bu da beni hissisleştirdi bir an. Çünkü yakınlarını kaybetmenin büyük acısının boyutunu gayet iyi biliyorum. Ölümün ve sevdiklerini kaybetmenin ne demek olduğunu çoğumuz da biliyoruz zaten ve şundan da eminim, Mustafa Arınkal'ın yakınları uzun süre bu acıyla mücadele edecek ve yaşamlarının asla eskisi gibi olmayacağını hissederek, zamanın bu acılarını bir nebze dindirmesini dileyecekler. Gerçekten çok acı bir gerçek, zorlu bir mücadele ve yaşamsal sınanma süreci. Bu değerli tango dostunun başta ailesi ve partneri Gizem ile tüm çok sevenlerine ve arkadaşlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Yaşamın bu denli özel, kısa ve çok değerli olduğunu bize bir kez daha hatırlattı bu arkadaşımız...Benim onun için mutluluğuma gelince, çok sevdiği bir aktivite olan tangoyu doyasıya yaşayıp bu dünyadan ayrılmış olması oldu. Çünkü dün gece pistte nonstop dans ettiklerini gözlemlemiştim.  Bir de enteresan bir şey olmuştu;
geleneksel taleplerim için servis yapan arkadaşlara ulaşmaya çalışırken, bu tango dostumuz beni görmüş ve o servis yapan arkadaşı çağırmıştı. Bir de sıcacık bir gülümseme sunmuştu akabinde. Ben de gülümseyerek teşekkür etmiştim. Vefatı öğrenince de aklıma ilk gelen şey o bakış ve gülümseme oldu. Dedim ki, bir şekilde vedasını sunmuş bizlere... Nur içinde yatsın diliyorum.
Konu yaşama, ölüme, anların eşsizliğine gelince o kadar derin bir hal alıyor ki, sözcükler kısıtlı, hisler yoğun, deneyimler öğreten ve dönüştüren bir nitelik oluşturuyor.. Aslında en mühimi, şu kısıtlı bir zaman periyoduna sahip hayatlarımızı, gerçek manada aşk içinde bulunduğumuz aktivitelere, derinen sevdiğimiz insanlara ve en içsel yolculuklara yoğunluklu ayırmamız belki de. Zira geçenlerde bir sohbet ortamında, çok değer verdiğim doktor bir arkadaşım, kardiyolog bir meslektaşıyla ettiği bir sohbete değinmişti. Çok ilgimi çekmişti bu konu çünkü, arkadaşımın kardiyolog arkadaşı, yaşam süresinin özünde her insan için belli sayıda bir kalp atışı sayısına bağlı bir periyod olduğundan bahsetmiş. Bu nedenle arkadaşım bu kısıtlı zaman periyodunun asla ziyan edilmemesi gerektiğinden, çok değerli insanlarla anların paylaşılmasının ve tutkuyla bağlı olunan aktiviteler tercih edilmesinin öneminden bahsetmişti. Elbette röletivite gibi derin konular da bu kapsama alındığında, enteresan bir perspektifle aklımızda yüzlerce soru, keşif, merak ve bazen saptama oluşturabiliyor. O yüzden diyorum ya, zamanı esnettiğimiz, hatta unuttuğumuz anlarda her şey bambaşka bir renge bürünüyor, hislerimiz bizleri kanatlanan kuşlar misali uçurabiliyor diye...Tangoya kapıldığımız ve bu dünya üzerinde, sevdiğimiz dansların ve oluşturduğumuz yaşamlarımızın içinde buluştuğumuz değerli insanlarla, dostlarla, eşsiz güzellikteki ruhlarla,  açık yürekli kalplerle inanılmaz paylaşımlar yakalarken, çevremizde gördüğümüz çoğu insanın hayatlarında bir kez bile deneyimlemediği "connection" ve müzikle oluşan o olağanüstü frekanstaki gerçek manadaki uçuşumuza ve tüm boyutsal zenginliklere tüm varlığımızla eriştiğimiz için hepimizi  çok şanslı sayıyorum. Gerçekten bu özel dünyada, birbirimizle sevgiyle buluşarak, apayarı realitede ve boyutta bir evren yaratıyoruz. Ne savaş, ne yıkım, ne nefret var orada; sadece aşk, tutku, derinlik, müzik ve olağanüstü hislere akan müzikal bir yolculuk, tat ve dokunuş...
Geçen hafta enteresan bir yorgunluk haline bürünüp, dört gün boyunca evimde neredeyse bir "film festivali"ortamı yarattım ve birbirinden güzel filmlerle gerek paralel evrenleri, gerek insani boyutarımızı, gerek müziği, insan ilişkilerini ve en çok da sevme potansiyelimizi düşündüm. Elbette güzel bir bedensel arınma, ama bir o kadar da zihinsel  ve duygu yönünden yoğun bir hareketlilik anlarının içindeydim. Cuma Günü gelince filmlerime ara verip, Milongahane milongasına katıldım ve Dj Maral'ın güzel seçkileriyle hoş danslarla dolu bir milonga deneyimine uzandım. Keyifli bir kalabalık, harika insanlarla dolu bir sinerji geceyi doldururken, taze tadını koruyan sıcacık çaylar kalplerimizi ısıtıp, geceyi en hoş tınısında tamamlamamızı sağladı.
Cumartesi Günü ise, Martı'da hem Oko Tango'nun harika parçalarıyla -çok hoş bir enerji vardı o gün, enstrümantist arkadaşlarım çalarken ruhlarını koydular ortaya adeta- çok keyifli danslara ulaştım, hoş dostlarımla sohbet ettim, peynir ve şarapla bütünleştim. Milonga sonunda da hoş bir yolculukla Silivri semalarına ve harika anlara yelken açtığım dostlarımla tüm Pazar gününü büyülü müzikal tınılara, birbirinden güzel lezzelere, harika üzümlere ve yıllanan paylaşımlara adayarak yine sıradışı bir haftasonu lezzetine eriştim.. Müziğin içinde hem kaybolmak, hem kendini bulmak tutkunun eseri. Bunu yaşama cesareti ise ruhun en büyük, rengarenk ve egzantrik yolculuğu sanırım. Özgür tınılar, yoğun translar yoğun okyanuslara ulaştırıyor insanı...
Akşamın son saatlerine yaklaştığımızda, harika tatlar içimizdeyken,  Ponte milongasına geçerek, öncelikle genç milonguero dostumla tandalarca dans etme mutluluğuna erişirken, ardından hissel olarak çok derin algısal sıçramalara ulaştığım müzik ortağımla translardan trans beğendim. Dj İrem'in sakin hislerle yoğun tandalarıyla da tüm tango dostlarımızla bu güzel günü, hoş paylaşımlarla dolu bir milonga anısı haline dönüştürüp, hoş havasıyla içsel hafızalarımıza gönderdik.
Hepimiz  bu sabah uyanarak yeni bir güne " Merhaba" dedik,  yalnızca bir tek milonguero dostumuz bugünümüzde, bu bulunduğumuz, hissettiğimiz, duyumsadığımız ve yaşadığımız boyutla bize eşlik edemedi. Çünkü onun için yaşam dün gecenin ardından bir noktada ama çok sevdiği tangonun tüm hisleri içinde bitmişti. Bazı bilim insanlarının bulgularına göre yaşamla, ölüm aslında aynı yerde, ama farklı boyutsal dizilimde. Dolayısıyla böyle enteresan bir evren içinde bize sunulan tek gerçeklik de bilinçlerimizdeki ilerleme ve gelişme potansiyeli. Çünkü sahip olduğumuz tek ödül, ürün, realite, yaşam ve akış orada beliriyor, doğuyor, büyüyor ve olgunlaşıyor aslında...
Dün çok sevdiğim dostlarımla içtiğimiz "Unique" adlı şarapta da, şişenin ön kısmında yazan cümle çok hoşuma gitmişti. Şuydu;
"Wine for consciousness"
Ne kadar da manalı..Ben de şunu eklemek istiyorum;
"Wine & life for consciousnes, love & joy"
Bu güzel felsefe haftamızı daha da bilinçli, sevgi dolu ve haz yüklü kılsın ve hepimize muhteşem anlarla, insanlarla dopdolu, nefes kesici hisler, translar ve olağanüstü dans serüvenleri getirsin dostlarım. Kalbimiz attığı, ritmimiz tuttuğu sürece ve yaşama dair aşksal yolculuğumuzla buluştuğumuz anlarda, ortamlarda, yaşamlarda, pistlerde buluşmak dileğiyle... Sizleri hem bu boyutta, hem de evrenin içinde herhangi bir realitede ve zamanın içinde selamlıyorum. Sevgiyle, mutlulukla, aşkla kalınız ve coşkuyla yükseliniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder