3 Kasım 2014 Pazartesi

Haftanın milongalarında bu sefer de akış, danssal aşk ve yaşam tutkusu vardı...

Sonbahar havalarının en sevimsiz bulduğum yağmurlu, poyraz'lı soğuk etkisini hafta boyunca yaşarken ilk iki günü milonga aktivitelerini es geçerek değerlendirdim. Çarşamba Günü ise 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlaması adına 333 milongasına giderek, 91 yaşındaki bu genç ihtiyarı tebrik etmek istedim.
Doğumgünleri özeldir, güzeldir, hoştur diyorum ya hep, gerçekten de öyleydi. Dj İbrahim'in hoş tandaları eşliğinde, dans ettiğim her partnerimle ve dansımla Cumhuriyet havasını tüm ruhumda ve her soluğumda hissettim. Elbette yaratıcı arkadaşım Erdem'le sıçrayarak, havalara fırlayarak son tandaları ve bonus parçayı da doyasıya yaşama eğlencesini de ihmal etmedik.
Gece boyunca hoş bir kalabalıkla donanmış olmanın sağladığı harika sinerji, yerli  ve yabancı dansçılarla dopdolu danssal serüvenler ortamın güzelliğini arttırdı ve 2014 yılında da yine dansımızla da olsa bu bizim için çok önemli bayramımızı hoş bir şekilde  kutlamış olduk.
Perşembe Günü, Para Bailar milongasındaydım. Yine harika bir kalabalık ve Dj Sabri'nin gerçekten şahane tandaları eşliğinde unutulmaz dans deneyimlerine açıldım. Hepsi birbirinden güzel, hepsi ruhumu okşayan ve müzikle yoğuşturan havadaydı. Gecenin ortalarında da yıllardır Arjantin'de yaşayan Pelin ve Miguel çiftinin 3, 4 parçalık stage tango performanslarını izledik. Milonga parçasındaki performanslarına bayıldım diyebilirim. Dansa ve müziğe ait neşe hisleri yüzlerinden okunurken, hoş adımları, figürleri çok güzel bir şekilde tüm hareketlerinden ve mimiklerinden hissediliyordu. Yurdumun dansçılarının da dünyada ve özellikle de tangonun anayurdu Arjantin'de başarılar kazanması gerçekten takdire ve tebriğe değer bir durum. Diliyorum nice başarılı, yetenekli ve gönlünü tangoya adamış dansçımız, bu güzel başarılara yenilerini eklerler ve Türk dansçılarının adını  her geçen gün dünya çapında daha fazla duyururlar. İçten inanıyorum duyuracaklardır da...
Cuma Günü'ne geldiğimizde önce Milongahane milongasına geçtim. Çok güzel bir kalabalıkla, hoş enerjilerle dolu gecede, çok değerli milonguerolarla danslarımın yanı sıra Onurhan ve Pınar çiftinin  hoş performanslarını  da izledik. Arkadaşlarımızın kendilerini bu kadar geliştirmeye odaklı olmaları ve içlerindeki dans tutkusu da  her geçen gün daha da arttırarak ilerlemeleri, tango büyüsünü tüm ruhlarında hissedebilmeleri gerçekten harika. Nice başarılı gösterilere imza atmalarını tüm kalbimle diliyorum.
Yaşadığım tüm harika danslarım, Hakkı'yla, Can'la, Bora'yla, Onurhan'la ve bir çok tango dostumla daha devam ederken gecenin sonunda da Doğa'yla birlikte Tahtasaray' daki Serpil Topuz ile birlikte İstanbul Tango ve La Cumparsita ekiplerinin organize ettikleri maratona katıldık. Maraton, önceden kayıt sistemiyle çalıştığından, sadece  kayıt olanların  katılabildiği -tek günlük girişler mümkün değildi- bir nitelikteydi.
İçeri girer girmez güzel, dinamik bir enerji hissettim ve  iyi bir Dj'in - yabancı bir Dj'di ismini şu an hatırlayamadım- hoş tandaları eşliğinde harika danslar ettim. Samet, Dominico, yabancı dostlar, Hatem -peşpeşe harika tandalarla-  Tümay, Abdullah, genç arkadaşlarımızdan Görkem ve daha bir çok yerli yabancı milongueroyla uzun bir danssal serüven yaşadım. Gece beş sularında da maratonu noktalayarak evime yollandım. Bu arada gece boyunca atıştırmalıkların, çorba servisinin, meyvelerin, böreklerin, tatlıların oluşu, dansçıları  eminim bir hayli şımarttı ve doyurdu. Ben  de şarap yönünden mutluydum. Kocaman bir kadehte cömertce doldurulan şarap -Sava Cabernet Sauvignon'du ve bir de kupaj vardı diye hatırlıyorum- hoş bir lezzetteydi de. Bu da danslarımıza güzel bir enerji verdi ve keyif kattı.
Cumartesi Günü, Zorlu Center'daki Mercan Dede ve Azam Ali konseri sebebiyle geç saatlerde maratona ulaştım. Konserin enerjisi üzerimde olduğundan, gece boyunca aslında durgun bir hal içindeydim. Çünkü Mercan Dede'nin konserlerinde bulunanlar nasıl bir müzikal yolculukla ve görsel şölenle karşılaşıldığını bilirler ve  nasıl mest olunduğunu da... Hele  Mercan' a, Azam Ali gibi olağanüstü bir sanatçı da eşlik ederse düşünün artık... Bir ses ancak bu kadar derin olabilir sanırım. "Ocean" adlı parçasını dinlerseniz, ne demek istediğimi anlayabilirsiniz bir nebze.. Üstelik bu kadın sanatçı ve aktivist de derim sanatçılara, sırf kadın olarak müziğini icra ettiği için doğduğu ülke olan İran'a geri dönemiyor, oğluna geldiği kültürü öğretemiyor ve bu hüzün içinde olan sesiyle ile birlikte, tüm ruhunu dünyaya ve bulunduğu çevreye aktarmaya çalışıyor. İnsanlar, enerjilerini ifade edebilecekleri yerleri ve yolları bulmadan asla tatmin olamazlar ve bu yolda ilerlemek en büyük mücadele, yolculuk olurken, sanatını icra etmekse, en büyük aşktır diye düşünüyorum. O yüzden tüm salonu muhteşem bir sevgi enerjisiyle dolduran bu sanatçıyı izleme ve dinleme şansı bulduğum için kendimi şanslı hissettim, çünkü sayesinde yaşama, yaşamlara dair bambaşka nitelikte, bir çok şeyi daha öğrenmiş oldum. Üstelik sadece o bir kaç minik anla, ifadeyle ve paylaşımla...
Öğrenim, öğrenmek, keşfetmek ömürboyu süren bir yolculuk ve tutku sonuçta...
Maratona gelince, masamızda Doğa, Uzakdoğulu bir kaç milonguera ve yerli dansçılar vardı.
Yine en hoş danslarım yabancı bir kaç milongueroyla, Hatem'le neşeyle,  Giuseppe'yle yine en hoş enerjisinde, Samet'le Pugliese'de ful koparak, Hüseyin'le dinginlikle, huzurla, ismini hatırlayamadığım bir çok milongueroyla; Onur'la keyifle, enerjiyle ve gecenin sonrlarında da Yalçın'la en dingin enerjiyle, soft ve müzikal hislerle sürdü.
Maraton boyunca başarılı yerli Dj'lerimizden Aykut'un hoş ve değişik tandalarını, Halil'in birbirinden güzel dinamik tandaları aldı ve en sevdiğim tandalar eşliğinde  dans ederken, geceyi sabaha bağlayan "La Cumparsita" parçasını duyarak ve  tüm kalbimde hissedip,  Hatem'ciğimle dans ederek aydınlanan gökyüzünün, içimde uyandırdığı ferahlıkla evimin yolunu tuttum ve köprüye yansıyan muhteşem ışıltıları izleyerek uykular alemine daldım.
Ertesi gün, geç kalvaltımın ardından günün tamamını dinlenmeye ve kendime ait işlerime ayırıp haftalık milonga ve maraton yolculuğumu burada noktalamış oldum.
Tangoya gönül vermiş ve yaşamını bu boyutla, frekansla canlandıran insanlar olarak yaşadığımız en büyük deneyimsel hazine, her tandada başka  başka insanlarla tattığımız o olağanüstü yolculuk hisleri sanıyorum. O yüzden tandalar benzer ve bazen aynı olsa bile, her dans ve an bambaşka ve her enerji de farklı bir dünya sunuyor sanki. Bu 'daimi bir  yolculukta olma hali' olarak değerlendirdiğim tango akışımız ve dansımız da yaşama dair çok fazla doyum hislerini an be an hepimize yaşatıyor sanıyorum. Bizler dansta rahatlığa ve adımlarımızdaki yetkinliklere her geçen yıl daha fazla ulaşmaya başladığımızda, uçuşlarımız ve kopuş potansiyelimiz de inanılmaz artıyor. Bu da büyülü bir his kuşkusuz...Gökyüzünde uçuşan kuşlar gibi kanatlarımız  olmasa da, bir ve bir çok okyanus genişliğinde kalplerimiz ve en yüksek semalara ve ruhsal yoğunluklara kapılabilecek, yılmadan ilerleyebilecek bir uçuş potansiyelimiz var. Bunu dans yoluyla ifade etmek hoş bir seçim. Kolaylıkla ve rahat bir açıklıkla akan serüvenlerle dolup taşıyoruz her gün. Ne mutlu!
Bu arada bir şeye daha değinmek istiyorum;
geçen günlerde gazeteleri okuyordum ve anne, bebek arasındaki göbek bağı ile ilgili bir haber yakaladım. Hepimizin bu dünyadaki ilk izlerimizi oluşturan o bağla ve ona ait her şeyle ilgiliydi. Anne karnında tüm ruhsal, duygusal ve fiziksel beslenmemizi sağlayan o bağın, anne karnından çıktığımızda kesilmesiyle bireysel hayatlarımıza başlıyoruz. Yaşamlarımız  boyunca da  kaynağa ait olan o bağı bir anlamda arıyor olabileceğimizi ve ona ulaşma hedefinde olduğumuz düşündüm bir an.
Aşka, tutkularımıza ve 'connection' a olan bu karşı konulmaz çekilimimiz onu bulmak, ona ulaşmak, kaynakla bütün olmak için belki de. Dolayısıyla değişik bir zihinsel ve düşünsel dalgalanma yaşayıp, yine farklı bir boyuttan tangoya bakışımı şekillendirmiş ve biraz da  renklendirmiş oldum.
 Bu var, o var, şu da var, ne  de çok etki var üzerimizde ve ne de çok şeyden etkileniyoruz aslında. İnsanlar, müzik, sanat, gezegenler, gökyüzü olayları ve her şey... Dünya üzerindeki, galaksilerdeki, uzayın en uç uzaklıklarındaki tozlar, gezegenler bile enteresan bir şekilde - çekim yasaları- birbirini etkiliyor; gel gitler, ay döngüleri, gökyüzüsel hareketler hepimizi, tüm canlıları, yaşayan organizmaları derinlemesine etkileyebiliyorsa, bu dünyada hiçbir şey boşuna ve sadece yüzeyselde gördüğümüz, duyduğumuz şekilde değil, olamaz da... Ötelerine ve en derin noktalarına duyduğumuz ilgi ise meraktır. Hepimizi hareket ettiren yegane güdü ve bu güdü motivasyonla birleşince de içimizde, dışımızda en olağanüstüsünden güçlü enerji patlamaları ve potansiyelleri yaratıyor,  yoğun bir içsel ve dışsal enerji oluşturuyor.
 Diliyorum hepimiz ilgimizi en çok çeken alanlarda, bize ait olan, bizi yansıtan, aslımıza dönüştüren yollarda ve o güzel yolculuklarda birbirimizi selamlarız ve çeşit çeşit renklerimizle bu dünya, evren üzerinde tüm varlığımızla yansırız, yansışırız....
Hepimize muhteşem bir hafta diliyorum dostlarım.
Dansla dopdolu, ilgimizle ve sevgimizle renklenmiş,  festivallerle yoğrulmuş, coşkusal ve yaşamsal aşklarımızla yoğunlaşmış ve yenilenmiş bir hafta...
Tüm güzel danslarımızda, en  harika milongalarda görüşmek üzere...
Hepinizi sevgiyle, saygıyla, dansla ve aşkla selamlıyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder