27 Ocak 2014 Pazartesi

Bahar tadında bir Ocak ayı haftasında, tüm milongalara koşarak gittik bu kez de...
Gerçekten çok güzel hava koşullarıyla başladığımız haftamızda, en güzel milonga dünyalarına daldık, muhteşem danslarla, sohbetlerle, engin hislerle de keyfimize keyif kattık.
Haftanın ilk gününde, geleneksel Armada şöleninde, Serdar Hocam çaldı, biz de tüm tandasal rüyalara, yolculuklara, güzel dostlarımızla birlikte daldık. Gecenin sinerjisi, hissi ve ambiyansı, her zamanki gibi çok güzeldi. Tadı şu an bile, hala damağımda....
Oranın müdavimlerinden Aydın, Erkut,  Hakkı, Zafer Abi, Aziz Abi ve bir çok değerli milongueroyla en güzel danslara akarken, Naz'la da tango ortamlarındaki kritiksel yönümüzü biraz daha genişlettik. Bu camiada kritik olmazsa, bir şeyler eksik kalıyor malum...:)
Salı Günü, Mekan milongasına geçtim. Dj Ezgi harika tandalar çaldı. Özellikle  Alberto Castillo tandasında, tam bir kopuş yaşadım diyebilirim ve gece boyunca süregelen muhteşem tandalarla da, bu kopuşları maksimuma taşıdım. Harika connection hissi veren milonguerolardan Hüseyin ,Erkut, Abdullah, Ahmet, Metin, Uğur ve bir de connection alanında bir anlamda kadının duygusal ve enerjisel gücünü yansıtan leader milongueramız Ceren'le, muhteşem dans deneyimlerine erişerek, geceyi çok keyifle bitirdim. Mekan'dan çıktığımızda,  gümbür gümbür bir sağanak yağış sürpriziyle sırıksıklam olurken, İstiklal Caddesin'den meydana ilerleyip, taksilere ulaşmak için de, bir anlamda  yaşam mücadelesi verdik. Her yaşam mücadelesi de, bu kadar kolay olsa keşke...
Bu arada, ıslanmayı severim. Akan pırıl pırıl yağmur damlalarıyla, anın eşsizliğini bir başka hissederim gibi gelir. Su olsun da ister havadan gelsin, ister denizden. Biz de içinde hep yüzelim...:-)
Çarşamba Günü 333 milongasına geçtim. Utku'nun hazırladığı harika tandalar-Lidia Borda tandası da bir başka enfesti bu arada- ve harika cortinasıyla muhteşem bir geceye uzandık. İyi dansçılarla uçuşlar aleminden uçuş beğendik ve en yüksekteki rotalarda ilerleyip, büyüleyici manzaralı vadilerde kamp kurduk...
Keyifli danslarımda, Onur, Tolga, Hakan, Mert Emre ve ismini şu an hatırlayamadığım bir çok milonguero dostum bana eşlik ettiler sağolsunlar. Connection hissinin içimizde oluşturduğu büyü de tavan yaptı sanırım.
Perşembe Point'e geçtik. Yuvarlak masamızı, Sergülen Abla, Evrim, Celil, Oya ve Canan'la paylaşırken, Celil'le yaptığımız eğlenceli danslarla birlikte-tiyatral bir sunum gerçekteştiriyor bazen bu değerli arkadaşım, dolayısıyla danstaki keyif katlıyor- mekana has sevdiğim ambiyası, macenta rengi içeceğimle birlikte, kadeh kadeh soludum.
Ortam çok kalabalıktı diyebilirim. Ufak tefek çarpışmalar olduysa da, daha büyük bir sıkıntı yaşamadık. Gecenin ortasında, misafir dansçılardan Miriam Orcutt ve Dante Culcuy çiftinin şovlarını izleme şansı bulduk. Her çiftin tarzı farklı mutlaka, bu çiftte hoşuma giden şey,  iki dansçının da hissederek dans etmeleriydi sanırım. Birlikte çalışmaktan çok keyif aldıkları belliydi. Diğer tüm teknik, artistik ve tarzla, uyumla ilgili detaylar da her kişinin bakışına göre değişir elbette. Her dansçının, özgün yapısındaki farklılıklar, yetkinlikler ve enerjlerindeki  frekanssal değişiklilker ilgimi çeker genelde. O yüzden odaklandığım nokta da, dansçıların kendi enerjilerini, bu dansta en hoş nasıl ifade ettikleri yönünde oluyor. Bunda müzikalite, uyum ve hareket en önemli unsurlar bana göre, kuşkusuz...
Cuma Günü Tangoz'a geçtim. Öncesinde harika sohbetlere uzandığım değerli arkadaşım  Aslı'yla, Zencefil'de yemek şarap olayına girdik. Sanırım yine sohbetimizle devrim yaptık ve biraz daha dönüştük. Eee sohbet dediğin, insanın dünüştürecek bazen; derinliği tattıracak ve yaşatacak. Bu konuda da şanslıyız ki, bunları pek süper dostlarımızla yaşayabiliyoruz...
Yemek sonrası, milongaya geçtik. Özhan'ın güzel tandaları ile rakslar alemine  dalarken-bu arada 1 hafta öncesine göre çok daha güzel olmuştu milonga ortamı. Bordo perdeler çekilmiş ve zemin de yenilenmişti sanıyorum-çok kalabalık olmamasına rağmen keyifli bir milonga ortamını paylaşmış olduk. Gösteri yapan arkadaşlarımız da, kendilerini çok sempatik bulduğum, Hayati ve Sennur Kantiyoti çiftiydi. Pozitif enerjilerine tanık olmak, gerçekten güzeldi.. Gece boyunca Aycan, Ozan, Özhan, Duygu, Hayati ile dans etmenin keyfi üzerimde, milongayı biritirken, Aslı'yla, İstiklal'in gece dokusunu, adım adım meydan taksilerine ve dolmuşlara erişinceye kadar soluduk yine. Sohbetimizle yine devrim yapmış olabiliriz de...:-)
Cumartesi Günü, Galata'daki El Huracan milongasındaydık. Şahaneydi diyebilirim. Doğaç güzel tandalar çaldı biz de Celil'le, Uğur'la, Hakkı'yla, Engin'le ve ismini hatılayamadığım bir çok milongueroyla danslar ve uçuşlar alemine süzüldük .Gecenin sinerjisi de gayet keyifliydi. Hoş ve kaliteli bir dansçı, hoca kitlesi gece boyunca enerjiyi dinamik tuttu  Gece ortasında da, misafir dansçılardan, Hong Kong'lu Raymond Chu ve Lily Cheng çiftinin şovları izledik. Dansları gayet sakin ve sadeydi. Kişisel anlamda biraz daha fazla beklentim vardı bu çiftten aslında, çünkü Mekan milongasında bu çiftin sosyal danslarını görüp çok beğenmiştim. Elbette, beklentiler hep kişiye özel ve değişken. Bu da hepimizi farklı bakış açılarına yönlendiriyor...
 Bazen istiyorum ki, dans ederken kopuyoruz ya, izlerken de kopsak, uçsak, algı sıçraması yaşasak zaman zaman. Bunun için akrobasi gerekmiyor. Müzikalite, his, uyum, yetkinlik, enerji, derinlik, yoğunluk, doku ve tat gerekiyor  izlediğim dansta benim için. Çünkü o zaman, şzleyici bile olsam, dansın içine girebiliyorum ki, bu da muhteşem bir his! Ee niye konserlere gideriz ki, düşününce...
 Yine de Raymond Chu ve Lily Cheng çiftini keyifle izledim, hislerindeki uyumla dinginleştim ve 4'lere kadar da dans ettiğim yetmediği gibi, empati gurum Evrim'le de güzel sohbetlerimize bir yenisini ekledik. Oh mis!!
Dolayısıyla, haftamızı, yine nice güzel milongalarla, sohbetlerle, lezzetlerle doldurduk ve enerjimizi iyice yükselttik!
Pazar Günü'nü ise, özel bir dinlenme günü ilan edip, tüm gün evde chat, gazete, kahve, ev pikniği ve mininum hareket ve azıcık bir yürüyüş seremonisine ayırdım. İzlediğim Dvdlerde de enteresan filmler vardı bu kez. Konuyu işleyiş tarzı başarılı olsa da, La Vie D'Adele filminde bazı sahneleri  abartılı ve çok pornografik  bulduğumu söylemeliyim. Hatta midem infilak etti ama ne yapalım Cannes'da ödül almış, izledik biz de...İnsanlar, yaşamları ve yaşamsal, sanatsal her olaya, her insanın bakış açısı farklıdır. Sonuçta
 seyirle, his arasında büyük bir fark mutlaka. O yüzden herkesin hissediş ve yaşayışlarına saygı duymak, temeldeönemli olan. Sanat da, herkes için farklı renklerde ve seslerdedir. Hepimiz kendi yaşamlarımızın sanatçıları olduğumuza göre de, bu özgünlükleri nice ifadelerle paylaşmak hoş!
Son olarak, hepimize muhteşem, bol sanat dokulu, kokulu, tınılı bir hafta ve nice keşiflerle dolu anlar diliyorum. Kar gelse de gelmese de içimiz sıcacık, bakış açımız geniş, ruhumuz dingin, kalbimiz açık, enerjimiz yüksek ve potansiyelimiz daima geniş olsun!
 Tüm milongalarda ve eşsiz anlarda buluşmak dileğiyle dostlarım...:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder