17 Mart 2014 Pazartesi

Bambaşka duygu ve düşüncelerle dopdolu bir haftaya başladık bu kez...

Festival haftasını büyük bir keyifle, yoğun müzik ziyafetiyle, danslarla, sohbetlerle ve yemeklerle atlattıktan sonra, yorgunluktan düşecek halde olmama rağmen yine de Armada'da aldım soluğu...
 Neden mi...Festivale gelemeyen dostlarımla görüşmek ve festival ardı sendromunu atlatmada ön hazırlık  için kuşkusuz. Ölmek var, dönmek yok; tangoyla yaşamak ve büyümek var! :-)
Armada yine her zamanki gibi  kalitesiyle, hoş ambiyansıyla karşıladı bizi. Festivale gelen yabancı bir kitlenin de olduğu gecede, yine muhteşem dans deneyimleriyle canlandım. Harika tandalar, harika uçuşları getirdi pek klasik ve haftaya şahane başladım.Bir anlamda da ruhsal, zihinsel, kalpsel ve evet bedensel de bir dinlenme yaşadım.
Salı Günü, Gezi olaylarında patlak veren protesto gösterilerinde, polisin fırtlattığı gaz fişeğiyle Haziran'dan beri komada olan gencecik Berkin'in vefatı ile sarsırdı Türkiyemiz. Herkes o kadar üzgündü ki, müşterilerimden çoğu ağlamaklıydı. Elbette akabinde, Berkin'i anma ve polis şiddetini kınama, hak adaleti savunma protestoları başladı. Yine korkunç bir gazlama ve tazyikli sularla dolu bir süreç başladı. Bu ertesi gün de devam etti ve hepimizin moraller sıfırlandı diyebilirim. Telefonda konuştuğum çoğu arkadaşım, Türkiye'nin geleceği için ciddi endişeler taşıyordu. Hepimiz taşıyoruz ama umutlu olmak enerjimizi daima yükseltecek bir katkı sağlar ve yapılacak şey bu şu anda. Her şey, en güzel, en hakka, hukuka, saygı ve sevgiye dayalı günlere götürsün bizi dileğim.
Dolayısıyla Perşembe Günü de, gerek havanın etkisi, gerek yurt meseleleri nedeniyle milongayı es geçip, evde dinlenmeyi tercih ettim.
Cuma Günü Tangoz milongasında çok keyifli bir atmosfer hissettik diyebilirim. Hakkı'yla da ertesi günkü 'Gecenin dansı' için çalışma imkanı bulduk. Bu milonga gerçekten bu anlamda bir cennet. İkimiz de o kadar mutlu olduk ki, hafta boyunca dans edemememize rağmen  Cumartesi'ye çok hazırlanmış olduk..Hoş Hakkı'yla ilk dansımızdan beri, o kadar rahat bir iletişim şeklimiz ve dansta uyum potansiyelimiz var ki, bu tangoda birlikte hareket etmek için gerçekten büyük şans. Çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum!
Cumartesi Günü geldiğinde, en yüksek irtifalara ulaşacağımız ve en dipteki derinliklerimize dalacağımız martılar haline gelmek adına tam da ismine yakışan 'Martı Elegante' milongasına katıldık. Elbette öncesinde Hakkı, Fümerel, Aysun ve bir kaç arkadaşımızla birlikte Zencefil'de-benim yemek ve sohbet cennetim orası- yemek, şarap ve bira ziyafeti çektik. Müthişti atmosfer yine! Ee biz sosyal dansçılar için yiyip, içip dans etmektir aslolan. Bunu da kuşkusuz pek bir afiyetle yaptık yine; sonra da Martı Otel'e geçtik.
Yine Erdem, Müge ve Bilgen'in sıcacık karşılamaları, bizi milongaya girer girmez kucakladı. Hakkı, burada 'duygusal bir konfor hissediyorum' diye harika bir ifade kullandı ki, gerçekten duygusal konfor en ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri hayatta. Rahatlık, sıcaklık, saygı, sevgi ve huzur sunuyor insana, bu da lezzet ve zarif bir doku hücrelerimizde...:-)
Gece yine muhteşem geçti diyebilirim. Ankara'dan sık sık İstanbul'a gelen değerli Dj arkadaşımız Murat Mengi, harika tandalarıyla pistteki enerjiyi gece boyunca zirvede tuttu. Gelen arkadaşlarımızdan Özden, Elmira, Cem,Yeşim, Sergülen Abla, Ertuğrul, Anette, Cem Abi, Ceren, Ahmet, Doğa, Can, Aziz Abi, Şerife, Hüseyin, İzzet , Cenap, Ralph, İsabel ve bir çok dostumuzla çok coşkulu sohbetler ve danssal hazlar tattık, yaşadıkdoyasıya. Gecenin ortasında da Hakkı'yla gecenin dansına uzandık. En son parçamız, Melody Gardot'tan 'If I tell you I love you' parçasıydı ve o dans anımız, şu ana kadarki tango yaşamımdaki, en eşsiz ve özel anlardan biriydi. Gerçekten tam uçuş neyse, o da buydu benim için ve bu deneyimi, en az benim kadar Melody Gardot hayranı Hakkı'yla paylaşmak da olağanüstüydü. Gerçekten mutluluk demek, bu eşsiz duyguları ve uçuşları birlikte tatmaki deneyimlemek ve  bunun içinde bütünlükle yol almak demek bana göre, ondan eminim...
Gece bol şarapla devam ettikten sonra, Harbiye'ye kadar yürüyerek ulaştığımız,  enfes çorbası ama çayı olmayan Nizam'da sonlandı. Aç olmayıp da, bir buçuk porsiyon ezogelin çorbasını yuvarlayan da bir  ben varımdır. Bari tokum deme, değil mi..:-)
Evrim de, göbeğimi tez eritmem konusunda ısrar ediyor. Hazırlayacağı giysiler olmayacakmış...:-)
Hakikaten şart, yine de 'Yiyip, içip dans ediyoruz' çok sevdiğim bir konsept ve umarım sağlığım izin verdiği oranda da bolca yapabilirim. Yaşam ve milonga gurmeliği prensibindeyim zira...
Pazar Günü ise nakavt bir halde akşama yaklaşan bir brunch, bol ev dinlencesi, gazete Ortaköy sefası, latte ve ufacık bir yürüyüş ritüelimin ardından, salonumdaki tüm koltuklara ve komik Tv programlarına gömüldüm. Haftaya güzel bir dinlenmenin getirdiği enerjiyle de başladım yine. Güneş parlıyor, deniz ışıldıyor, yaşam gülümsüyor. Hepimize çok mutlu olacağımız anlarla dopdolu bir hafta dilerim. Bolca da milongaya gidip ruhumuzu arındıralım, olmaz mı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder