9 Şubat 2014 Pazar

Şubat ayına, yoğun bir milonga akışıyla girdik;
 bu olsa olsa kovanın daimi gücüdür, değil mi... :-)

Haftanın ilk günü, empati gurum Evrim'ciğimle Solera'da, hoş bir şarap- peynir serüvenimizin ardından,  kendimize milonga hediyesi olarak Armada'yı layık gördük. Gerçekten de doğru bir seçim oldu, çünkü bu harika anlar bütününü, doyasıya yaşadık ve paylaştık.
Sonuçta, müthiş bir arkadaşla  milonga öncesi yapılan sohbetin ve kakara kikirinin keyfini de hiçbir şey vermez bana. Tatların en güzelidir bu çünkü...
Armada milongası, geleneksel klasik havasında, gayet keyifli bir akış sundu bize bu kez de. Müdavim katılımcıları ve Serdar Hoca'nın müzikleri eşliğinde harika bir milonga keyfi daha yaşamış olduk. Aziz Abi'nin artan fişlerini pek verimli bir şekilde değerlendirirken, kendisiyle, Zafer Abi'yle, Ferhat'la, Hakkı'yla, Namık'la ve ismini hatırlayamadığım güzel dans eden milonguerolarla harika tandalara uzandık. Gece sonuna geldiğimizde, Cem Abi'nin şoförlüğüyle, Evrim'le ve Anette'le harika bir yolculuk sohbetini de yakaladık. Bu da olmazsa olmaz bir lezzettir...Milonga sonrası yolculuk keyfi...:
Salı Günü, Mekan milongasına gittim. Gayet keyifli bir ortam vardı. Volkan Yönet müzikleri yaparken, Aslı'yla keyifli sohbetimiz eşliğinde, Hüseyin'le,  Çağatay'la ve oranın bir çok dansçısıyla keyifli danslara kavuştum. Sanıyorum bu ara, çoğu dansımda uçuyorum ve her milongada maksimum keyif alıyorum. Milongalardan genel olarak keyif alma potansiyelim vardır ama bu dönemim kadar en yükseklere uçtuğum bir dönem hatırlamıyorum. Gökyüzü etkisi midir bilinmez, müziğin yoğun tınıları ve tangonun abrazosu,  connectionı mı bilmiyorum, her duyduğum, hissettiğim tını, melodi, ezgi, içimde farklı noktaları tetikliyor, en derin hisleri hareketlendiriyor; anın içinde daha da yoğunlaşmamı ve en derinliklerden gelen olağanüstü hislerle, hazsal doruklara ulaşmamı sağlıyor. Bir de her yeni bir yaş aldığında insan, deneyimsel olarak daha da zenginleştiğinden olsa gerek, daha da derinleşiyor, daha da yoğunlaşıyor ve daha da yükseliyor bana göre. Bu da yaşamı enteresanlaştıran göreceli zamanın, eşsiz etkisi olsa gerek. Hoş göreceliliğinin ötesinde zaman, var dersen var, yok dersen yok bazen. Zaman, uzay ve boyutlar üçlemesi işte...:-)
Sözün özü, yaş almak kadar keyifli bir şey yok aslında hayatta, çünkü bu deneyimlerin insan üzerinde yarattığı eşsiz etki. Bu yüzden bir çok insandan farklı olarak yaşlanmaktan keyif alıyorum. Bu biraz da şarabı çok sevmemden olsa gerek, yıllanarak yaş almanın büyüsü bir başkadır benim sözlüğümde...Tabii bu yaşlanmaktan mutluyum cümlemi, 60'lı yıllarımda da söyleyebilecek miyim, o da tartışılır. Neyse, mühim olan, dolu dolu yaşamak ve yaşamdan keyif almaktır. Bu da bizim kendimize sunduğumuz, en güzel hediyemiz olsun!
Çarşamba Günü, Kız Kuleli milongama aktım. Uzun zamandır beklediğim bir Dj arkadaşım olan connection gurum, çıtır Dj' im Ceren'ciğimin müzikleriyle, en güzel milonga yolculuklarımdan birine ulaştım. Ceren bana göre gece boyunca harika çaldı; tandalar çok yerli yerinde ve cortinalar da uçurucuydu. Summertime Sadness onlardan sadece biriydi; hepsi hoştu; hepsi lezizdi. Milonga da, kalabalık olmamasına rağmen çok keyifli geçti. Güzel sohbetlerin yanı sıra, Ahmet'le, Deniz'le, Ceren'le ve bir çok arkadaşla çok güzel tandalarda, en güzel danssal ve ruhsal uçuşlarıma yenilerini ekledim. Elbette Elina'nın güzel fotoğrafları ve Tina, Serpil, Deniz ve Ömer'le süregelen harika bir sohbet havası da keyfimi katladı. Hugo Diaz'dan bir La Cumparsita ve elbette yolluk parçası da dahil olmak üzere, Çiğdem'le bir miktar sohbetimizin ardından, cennetim Ortaköy'üme ve beni özleyen yatağıma ulaşabildim pek çok şükürler olsun!
 Vampirella göz sendromu ne midir demeyin; gözlerinin altı mor olan milongueralara verilen isimdir...
Perşembe Günü, süregelen milonga akışımın etkisiyle oldukça yorgundum, ama yine de Point esintisine kapıldım ve hiç pişman olmadım. Çünkü bana göre harika bir atmosfer ve dingin ama bir o kadar da yoğun bir enerji vardı pistte o gün. Serçin'in sıraladığı tandalarla, Cem Abi'yle hoş bir sohbet, Hüseyin, Can, Aziz Abi, Eray ve bir çok milonguero dostumla keyifli danslar; karşılaştığım özel dostlarla güzel ışıl ışıl pırıltılar sayesinde, en derin hislerle bu güzel milonga akşamını tamamlayarak geceyi sonlandırdım. Bu tatla da, en güzel rüyalarıma uzandım diyebilirim.
Cuma Günü, Erkut'la Evrim'in şovları için, Tangoz milongasına geçtim. Perdelerinin rengine bayıldığım ve sürekli ekstra şarap taleplerimin olduğu bu sempatik milongada, yine harika bir gece yaşadık; harika danslar ettik. Erkut'la Evrim, ilk kez dans ettikleri için bana göre oldukça iyilerdi. Çünkü ikisi de, danstaki enerjileri normal akışlarında nasılsa, şovlarında da onu yaydılar ve izleyiciye bunu sundular. Bu da maskesiz ve doğal bir dans akışını getirdi bana göre..
Hayati 'nin çaldığı tandalarla, hem kendisiyle, hem Erkut'la, Şöreş'le, Serdar, Volkan, Mehmet Sinan ve bir kaç miloguero dostumla da çok leziz  danslara süzüldük. Çıkışta Aslı'yla, Ömer'in düzenlediği maratona geçip, o muhteşem çorbasını yuvarlayarak, Mihran'ın leziz tandalarıyla da, hem kendisiyle hem Alp'le, hem de bir kaç dansçı arkadaşımızla  dans ederek, neyse ki geceyi sabahlamadan bitirebildik, şükür...Uyuduğumda muhtemelen 4, 4:30 du.. Vampirella Göz Sendromu vol 2...;-)
Cumartesi Günü,  Eşref ve Vanessa çiftinin şovları için yine Kız Kuleli milongama koştum. Gecenin müziklerini Tina hazırlarken, hoş bir kalabalık ve keyifli dansçıların oluşturduğu bir kitle vardı ortamda. Vanessa ve Eşref'in dansları ise, bana göre harikaydı. Hem insan olarak çok sevdiğim, hem de tangoda gelişimi ve ilerlemeyi yansıtan insanlar oldukları için saygı duyduğum bu arkadaşlarımızın yaptıkları danslarda,  kendilerini yansıtma biçimleri yine çok hoşuma gitti diyebilirim. Çünkü bana göre dört anahtar sözcük onların danslarını tanımlıyordu.
Kalite, Zerafet, Uyum ve Derinlik...
 Müzikaliteyle harmanlanmış keyifli adımları ve hoş akan dansları süresince, sadece ben memnun kalmamış olmalıyım ki, öyle bir bis aldılar ki, toplamda 5 parça dans etmiş oldular. Doğal, sıcacık, rahat enerjileri de ortamı iyice ısıttı; bu da ortama daha hoş bir renklilik ve canlılık kattı. Murat da çok görmedi ve sularnı temin etti bu çiftimizin; her ne kadar Eşref'inkini kendisi içse de...Ortaklık da böyle bir şey olsa gerek. Suyu buldun mu, kimin bakmadan içeceksin; hele ortağınınsa hiç düşünmeden, dik kafana! ;-)
 Şov sonrasında, herkes gaza geldi ve bolca dans etti. Ben de en güzel danslarımı, İnanç'la, Murat'la, Aziz Abi'yle, Ozan'la ve bir çok milonguero dostumla yaptım; kopa kopa yaşayarak coştum da coştum...
Milonga sonrasında, Özle, Zerrin, Evrim, Alp, Doruk, Ozan ve Çiğdem'le süregelen  keyifli sohbetimiz, benim bin kere filan düşürüp hala yıkılmadan ayakta duran cep telefonumdan çaldığım tangolarla, daha da neşelenerek katladı ve bir kaç eğlenceli dansı daha yakalamamızı sağladı.
 Gece biraz ilerlemiş olacak ki, dış kepenkler inip, kapıyı açan kumada da çalışmayınca tüm ekip 333 ve Loft stüdyolarında sabahlamak zorunda kaldık. Elektrikçilikte ihtisas yapmaya kendini an itibariyle adayan dostlarımız Yalçın ve Çiğdem de-ee bilim ne de olsa ihtiyaçtan doğmuştur...-  kapıyı açmak için çok uğraştılar ve ben de kumandayla pek samimi oldum, bin kere filan basmış olmalıyım can havliyle... Açıl kapı yaa...Açıl susam açıl, ama nafile çünkü kapı açılmadı; daha da kapandı! :-) Belki, iyi ki öyle oldu çünkü, 333' ün kırmızı koltuklarında temin ettiğim battaniyemle uykular alemine dalarken, muhteşem bir sabaha kavuştum. Manzara, gökyüzü muhteşemdi.  Kapı açılır açılmaz, kendimi Taksim'den Dolmabahçe'ye ve Ortaköy'e uzanan harika bir yürüyüşün içinde buldum. Güneş parıl parıl parlarken, yürüdüğüm her adım, beni yaşamda daha da var etti sanki ve Ortaköy'de güneşin altında içtiğim lattemin tadını da en olağanüstü lezzetiyle hissetmemi sağladı.
 Deneyim dediğimiz şey, süregelen bir akışla gelen anlarla neler yaptığımız, nelere kavuştuğumuz ve neleri seçtiğimiz değil mi zaten...Hoş bir büyü sanki, bu tüm ansal akışlar....
Dolayısıyla milonga ve sonrasında yaşadığım tüm o eğlenceli anlar, muhteşem bir anılar nehiri olarak hafızama kazındı. Sonrasında, nihayet evimin yolunu tutabildim ve bol dinlenmeli bir Pazar Günü ritüelime kavuşabildim.
Muhteşem lezzetlerle geçen bu bir haftalık milonga serüvenimde, yine kalbim mutlulukla parladı; ruhum dinginlikle, huzurla dans etti; bedenim connectionla, hareketle yoğuştu; zihnimse en muhteşem düşünceler, duygular ve rüyalar alemine daldı.
Bana göre en büyük yaşamsal aşklardan bir olan tango, yaşamdaki her anı daha da derin bir büyüyle yaşamanın da aracı oluyor çoğu zaman ve aşk, hangi boyuttan olursa olsun, başta kendine ulaşmak, kendini bulmak ve elbette kendini daimi bir keşifler yolculuğuyla yaşarken, algılarken, öğrenirken, tüm yansımalarını, daha da inceden  hissedebilmek ve tüm tutkularınla varolabilmek belki de..
Bir çok bilge kişinin dediği gibi, insan önce kendine aşık olabilmeli ki, sonrasında yaşama, tüm canlılara, insanlara ve doğaya aşık olabilsin. Mantıksız sayılmaz, değil mi...
Şu an, leziz bir ev pikniğimin ortasındayken, siz tüm değerli dostlarıma muhteşem ve tüm tutkularınızın içinizden fışkırdığı günlerle dolu bir  hafta diliyorum. Yine hep dediğim gibi,  tüm milongalarda ve en olağanüstü uçuşlarda buluşmak dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder