22 Eylül 2014 Pazartesi

Haftanın milongalarında, yoğun translar, bol yağmurlu dokunuşlar ve egzantrik yolculuklar vardı bu kez...
Zaman zaman düşünüyorum, milongalar yaşam stillerimizi mi, yoksa yaşama bakış açılarımızı mı oluşturuyorlar diye. Sanki her milonga farklı kitlelere, farklı stillere hitap ediyor, her mekan ve organizasyon farklı farklı kişilerle buluşuyor. Örneğin, stüdyo milongaları, daha arkadaş ortamlarının hakim olduğu, rahat, sportif giysilerin ağırlık kazandığı, biraz daha genç kitlelerin ilgisini çekerken, otel ya da daha şık mekanlarda düzenlenen milongalar ise, daha olgun yaştaki milonguero(a)ların, biraz daha giyimde şıklığa, masa düzenine, konfora  odaklı kitlelerin ilgisini çekiyor gibi gözlemliyorum. Şık mekanları tercih edenler, genelde stüdyo milongalarından pek haz etmiyor, hatta oralardan şikayet bile ediyorlar bazen; stüdyo milongalarını tercih edenler ise, otel milongalarından keyif almıyor ve çoğu zaman oralarda sıkılıyorlar, ortamları kasvetli ve soğuk bulabiliyorlar. Elbette ikisini de tercih eden dansçılar da bol sayıda var. Kendimi de onlardan biri olarak belirtmeliyim, çünkü renklilik ve farklılık yaşamı daha da yoğun ve zevkli kılıyor; hepsinde keyifle dans etmenin verdiği tatmin de kıyas götürmüyor. Dolayısıyla haftanın ilk milongasına, Kız Kulesi manzarasıyla gönüllerde taht kurmuş 333 stüdyo milongasına ayırdım."Mr Donato" lakabını kendisine yakıştırdığım Dj Volkan arkadaşımız leziz tandalarını sıralarken- bonus parçaları için de  tüm isteklerime boyun eğdi; hakkı ödenmez çünkü milonga bile çaldı-bizler de pek connection yüklü danslarımıza odaklandık. Her yerde 'duran' olabilip, milongalarda ise duramayan sempatik arkadaşımız Erdem -tandalarca, gece bitimindekiler de dahil-, Tolga -milonga tandası çok keyifliydi- , Onur can -yine pek connection yoğunluklu-, 'Hiperbolik', dinamik Giusseppe -milonga ve tango tandaları-, Bülent- yine yumuşacık, connection yüklü- ve daha bir çok milonguero dostlarımla en yüksek irtifalara yelken açtım.  Çok dinamik ve keyifli milongada, gece boyunca sınırsız akan çaylar-3, 4 karton içtim ben bile- ve güzel bir doğumgünü adına -Mr Donato'nun- kadeh kaldırma seremonisinin ardından, yine yoğun akan danslarla milongayi bitirdik ve uzayan sohbet, güzel müzik dinletileri bir süre daha bizleri içine alıverdi ve ardından da, uyku tüm bedenimizi kaplamışken,  Taksim sokaklarına uzanıp, evlerimizin yolunu tuttuk.
Perşembe Günü bardaktan boşanırcasına yağan sağnak yağmur sebebiyle tam milongayı ekip, evde sıkılma planları yapıyordum ki, ofisten dışarı kendimi atıverince, milongaya da gidebileceğim umudumu içimde yeşerttim ve Zencefil'de enfes bir yemeğin ardından, Point'teki geleneksel yuvarlak masamda konumlandım.
 Dj Gökhan arkadaşımızın tandaları eşliğinde Giuseppe'yle başlayan ful enerjik danslarım- bu arada salsa da yaptık kendisiyle ve bu kadar şuursuz ama yine de müzikle hareket edebildiğim bir dans hatırlamıyorum hayatımda; adam mastermış salsada  ve bazı dönüşler verdi, hala nasıl yaptım  ya da yapabildim mi, yapamadım mı bilmiyorum; ama kısmen de olsa yaklaştım sanıyorum. Elbette dansın sonunda sandalyeme yığıldım kaldım, o ayrı ama konumuz o değil!:-)-, Bülent'le, Pietro ve daha bir çok milongueroyla tüm hızıyla devam etti. Milongaya geldiğim anda farkettiğim bir dansçı olmuştu. İnsan enerjisel olarak bir çekim mi hisseder bazı dansçılara bilmiyorum ama koca pistte birbirinizi farkedersiniz ya, işte İtalya'dan geldiğini öğrendiğim Dario da onlardan biriydi ve kendisiyle yoğun connection'a ulaştık bir kaç kez buluştuğumuz danslarla. Gerçekten de hoş bir cabeceoyla başlayan bu tandalardaki akış,  milongaya damgasını vuran bir keyif potansiyeli de sağladı. Salsa da çok etkileyici bir enerjideydi bu arada!
Dj Gökhan arkadaşımız pek nadir duyduğum bir Pugliese tandası da çalınca - 'La Novia Del Suborbio' da vardı içlerinde ki, beni derinden etkiliyen bir parçadır bu; hatta Hakkı'yla hoş bir dans anımız da var Martı'da- enerjim iyice yükseldi.  Gecenin sonunda ise 'La Cumparsita'yı -çok hoş bir versiyondu, sorup öğreneceğim Dj'den- da duyduktan sonra evimin yolunu tutabildim!
Cuma Günü, Milongahane'ye gittim. Öncesinde  Beşiktaş'ta 'Meyzen' adında yeni bir şarapevi keşfetmiştim. Üzüm severlerin keyifle gidebileceği, kaliteli ve uygun fiyatlı bir mekan burası. Peynir tabağı da müthiş.  Aklıma geldikçe o tabak, canım çekiyor  tüm peynirlere hala!
 Yani kaçırmayın derim oradaki üzümleri ve güzel lezzetleri.  Hem milonga için de doping oluyor!
Dolayısıyla Türk üzümleriyle dolup taşarken, ruhuma yudum yudum akan tatsal translarımın ardından, müzikal ve connection'sal danslarıma kavuştuğum milongama geçebildim.
Sakin ve huzurlu tınılar içimde, Dj  Göktuğ'un keyifli tandaları eşliğinde, Bora'yla, Pietro'yla, Enis'le, Mustafa Bey'le çok güzel danssal yolculuklara uzandım. Keyifli ve huzurlu bir kitlenin hakim olduğu ortamda, gece boyunca demlenen, tazecik tavşan kanı çayla buluşmanın yanı sıra, ara ara süren güzel sohbetlerle birlikte, yine tüm hoş danslarım içimde milongayı noktaladım ve evime yürüyerek  ulaştım. Bir milongadan yürüye yürüye eve dönmenin hazzı da bambaşkaymış! Harikaydı!
Cumartesi Günü ise, Martı milongasına gidecektim ve  öncesinde geleneksel Solera lezzeti ve sohbeti ile milonga hazırlığına başladık Mira'yla tabii. Bir de orada tanıştığımız Arjantin'li-tango bilmiyormuş şaşılacak şey-bir arkadaş da sohbette ve üzümde bize eşlik etti. Bu  keyifli saatlerin ardından Martı'daki konforlu masama geçtim. Dj  Murat arkadaşımızın tandaları eşliğinde -bir parça da sonlarda Pink Martini de çaldı isteğim üzerine sağolsun- güzel danslarım 'Sn Salsa Hocam' Ertuğrul'la, en güzel tandalarda beni abrazo'layan Aron dostumla, yine en connection yüklü yolculuklarda buluştuğum Erdem'ciğimle, Uzak doğulu bir arkadaşımızla, Volkan'la yumuşacık hislerle, Hakan Abi'yle enerjiyle, mutlulukla ve ismini hatırlayamadığım dansçı arkadaşlarımla gece boyunca sürdü. Dj arkadaşımız Murat,  Goran Bregoviç'in meşhur tangosunu da çalınca- Sezen Aksu da 'O sensin' parçası olarak yorumlamıştır- dans esnasında farklı bir boyuta ve derin bir yoğunluğa ulaştım. Yine muhteşem bir hisle milongayı noktaladım ve Tania -Lübnan'dan yeni gelen bir milonguera arkadaş ile anında kanki olduk. Türkiye'ye gelmeden önce bana İstanbul'daki milongaları da sormuştu- ve Kore'li arkadaşımızla kendimizi Cevriye'deki latin partisinde bulduk. Mekanı da çok beğendim diyebilirim. Pazar günleri orası da  milonga mutluluğu için arada değerlendirilebilinir  Ponte'ye ek olarak.  Milonga saati 19:00- 23:00 arası olduğundan, hızını alamayan dansçılar diğer milongalara da rahatça katılabilir isterlerse...  Cevriye'ye milonga çıkışı oldukça geç gittiğimiz için içeri rahatça ve bedelsiz girebildik.  Tüm tango tınılarının büyüsü ve dansların yoğun hisleri içimdeyken, ortama ısınıp, haika salsa, bachata ve cha cha deneyimlerine uzandım. Bu arada tango gecelerinde 'after party' formatı için, arada salsa geceleri düzenlenebilir. Gerçekten muhteşem bir keyif sunuyor insana; yaşadık, gördük ve o mutluluğu yoğun hissettik! Oldukça hoş bir deneyimdi benim için, çünkü iyi dansçılar vardı ve müzik de latin ezgilerinin hareketli enerjisindeydi.  Bizim tangocu dostlarımızın da performanslarının olduğu gecede -Erdal, Nora ve Ahmet, Ceren çiftleri; biz izleyemesek de- güzel tangocu arkadaşlarımızla da bu ortamda soluk bulmak keyifliydi. Dolayısıyla gece boyunca bolca dans edip, Tania ile Taksim meydanın yolunu tuttuk ve ertesi gün Ponte için sözleştik. Yalnız ertesi gün kendimi 1'de zorla yataktan çıkarıp, duşa yönlendirebildim ve ancak 2 sularında kahvaltı masama geçebildim. Gün boyu süregelen dinlenme isteğim hakim olunca da, evde müzikler alemine kapılıp, ev pikniklerimle tatsal mutluluklara erdim. Ortaköy'de kahve ve gazete ritüelimi de ancak akşam saatlerinde gerçekleştirebildim. Elbette bu dinlence ritüelim hakim olunca, milongayı da  bir güzel ektim ve hiç pişman olmadım!
Şansıma Ortaköy'ümde müzikal bir festival de vardı ve 3 farklı dilde parçalar söyleyen bir koronun paçalarını dinleme şansı buldum. "Yohanna, Yolanke" Balkan ezgisine, "Ay Gız" Azeri türküsünün çok sesli formatına bayıldım ve "Amigos Para Siempre" şarkısını da yeniden hatırladığıma sevindim..Sonra da yine eve dönüp  tüm ilginç Dvd' lerime gömüldüm. Hala da izliyorum diyebilirim...
Şimdiyse Tania'dan Ponte haberlerini bekliyorum aslında. Milongayı nasıl buldu; peynir tabağına, ortama ve manzaraya bayıldı mı merak ediyorum. Birazdan anlatır eminim ve ben de kısmen de olsa bu tınıları yaşamış kadar olurum en azından! :-)
Bir hafta daha yine bol tango yolculuklu, derin ambiyanslı, hoş paylaşımlı geldi, geçti dostlarım.
Bu yeni haftada da, hepimize muhteşem pırıltılar, güzel yolculuklar, lezzetli sofralar, enteresan sohbetler, tatlı insanlarla dolu anlar, harika kazançlar ve yoğun abrazolu danslar diliyorum.
İçinizdeki aşk, yüzünüzden etrafa güneş gibi parlasın ve gözlerimizin buluştuğu noktalarda da derin translarımızla birbirimizı kucaklayalım, olmaz mı...
Pistleri ve en güzel uçuşları kısa bir süreliğine sizlere bırakırken, en güzel milonga deneyimlerine ve harika danslara kavuşmanızı diliyorum. Çok yakında bir yerlerde ve kalbimizin attığı tüm tutkularımızın içinde buluşuruz ve birbirimizi sevgiyle selamlarız...***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder