10 Ağustos 2014 Pazar

Haftanın milongalarında altı üstü, altı süper tango rüyası vardı bu kez ..
 Armada'yla, Ağustos ayına ait ilk milonga gecelerine başlamış oldum. Dedik ki, yeni cumhurbaşkanımız da seçilecek bu hafta, daha bir umutla, coşkuyla dans edelim. Nitekim bol dansla coşup, bol üzümle tatlandık; keyifli sohbetlerle uçuştuk, derinleştik. Lakin seçim sonuçları bir kaç saat önce belli oldu. Kim mi kazandı...%26 lık oy kullanmayan vatandaşlarımız söylesinler rica edeceğim kimin kazandığını, çünkü onlar denizin içindeyken bu kesinleşen sonuçlara çok yardımcı oldular. Acaba memnunlar mı bu durumdan, o da merak konusu ama olmadıklarını düşünüyorum, sadece oylarının bir şey değiştirmeyeceğine inandıklarını  da...Neyse bırakalım herkesin bireysel aksiyon alma yapılarını ve milonga kopuşlarına getirelim konuyu;
Armada gayet keyifli dansçıların katılımıyla, yine hoş bir gece yaşattı bize. Onca yıldır bu milongaya katılırım ama terasında hava almak dışında pek bulunmamıştım bugüne kadar. Bu kez değerli dostum Şafak'la önce Armada terasında roze şarabıyla ve peynirle gelen  muhteşem bir İstanbul görüntüsü ile-Sultanahmet Camisi muhteşem parlarken-, tarih dokulu, nefis ambiyansını sağlayan büyülü atmosferi eşliğinde, yaşama dair hoş sohbetlere daldık. Ardından aşağıya inip, dans pabuçlarımızı geçirerek, Dj Irem Abla' nın hoş tandalarıyla danslarımıza başladık. Keyifle süren danslarımla enerjim bitene kadar -yine- bu güzel milonganının seyrini sürüp, tavanda bir mutlulukla günü tamamladım.
Salı Günü, önce yaşam gurumla Solera'da yine yaşama dair sohbet ve üzümlü trans olayına girdik. Sonrası uzadı da uzadı, gece yarısını buldu ve tam çok geç kaldım eve döneyim diye düşündüğüm anda, içimdeki deli hücreler ve meraklı kıpırtılar sayesinde dönemeyip Cordial milongasına uzandım. Mihran'ın son tandaları eşliğinde kendim seçtiğim iki süper milongueroyla - Ferhat, Erdal; vakit yoktu zira cabeceo yapacak- bir de seçildiğim Mehmet arkadaşımla neme aldırmayarak ama terasın püfürtüsünü fırsat bilerek bir kaç tandayla yine en keyifli semalarıma uzandım
Çarşamba Günü, önce Ponte'nin eşsiz terasına çıkarak -en üst kat müthiştir- o lezzetli peynir tabağının yanında, şahane İstanbul manzarasıyla ve üzümle dopdolu 'milonga öncesi hazırlık' ritüelinde bu kez öncelikle kendimle, bir de çevredeki rengarenk insanlarla buluştum. Ardından yaratıcı milonguero dostum Erdem'le Innpark milongasına geçtik. İlk kez gittiğim bu milongayı çok beğendiğimi söylemeliyim. Bahçe şahane, mekan geniş piste ve rahatlatıcı, keyifli bir enerjiye sahip.  Havalandırma daha iyi çalışırsa da tam şahane olur. Bir de içeceklerden  özellikle su fiyatının - tabii mekan ekstrem bir yerde ve tarzda değilse - 3 TL yi aşmaması gerektiğini düşünüyorum. Elbette diğer alkollü ve soft içecekler mekanın kıstasında olabilir ama suda biraz daha ayrıcalık talebi olabilir çünkü  biz milonguera(o)lar için su en temel ihtiyaçtır. Makul fiyatlar da en büyük rahatlıktır! Bu da kişisel görüşüm tabii...Gecenin akışına gelirsek,günün hem performansçısı, hem de Dj' i olan Utku çaldığı  tandalarla bol sayıda eğlenceli ve renkli danslara Erdem'le -artık hiç duramayan adam o, tangoyla tanıştığından beri-, Hüseyin'le - yine yumuşacık ve müzikal bir rahatlıkla- kavuştum. Gecenin ortasında da Utku'yla Özhan'ın üç parçalık performanslarını izledik. Gayet eğlenceli, akışık, doğal bir dansla pisti doldurdular ve bizleri gülümsettiler. Sonrasında bonus parçamızı da isteyip -iste verilecektir; daima iste derler ya spiritüel kaynaklar o mantıkla- Taksim Meydan yürüyüşüne kapıldık..
Perşembe Günü, tüm yorgunluğuma ve kentimle birlikte, tüm yurdu vuran şiddetli sağanak yağışa rağmen -dolu bile yağdı, hortumlar da çıkmış bazı yerlerde-  kendimi zorlayıp Point'e geçtim. Bir kaç yerli, yabancı milongueroyla akan keyifli dansların, Mira'yla, empati gurumla süren hoş sohbetlerin ardından Dj Serçin ve tüm chakarera tutkunları pisti doldurmuşken, bu mutluluğu onlara devredip evimin yolunu tuttum.
Cuma Günü, Şafak'la milonga öncesinde buluşup, Arjantin Malbec'i ile ruhumuzu arındırdık; Hayyam dörtlükleriyle şenlendik ve Solera'ya has tüm internasyonel havayı soluyup Tangolic milongasına geçtik. Dj Göktuğ'un tandalarıyla içinde bulunduğumuz hoş bir dansçı kitlesinin sinerjisiyle yerli, yabancı milonguerolarla bir çok hoş danslara uzanıp, -Alp Can, Şafak, Ongun, Micheal vs-  lezzet yüklü bir milonga yankısı şakaklarımda, geceyi noktalandırdım.
Cumartesi Günü Galata milongası öncesi, Mira'yla yine Arjantin Malbec'i eşliğinde tüm derin sohbetlere, rengarenk ve yoğun yolculuklara dalarken, sonrasında koşa koşa Noa'ya geçtik. Çok hoş, kalabalık bir kitle vardı ve bu vesileyle de nonstop dans ettik. Dj Sabri yine güzel tandalarını sıralarken, tandalarca Erdem'le -renklikle, doğaçlamayla, içtenlikle-, Volkan'la -yumuşacık, müzikle, enerjiyle, keyifle-, Kenan'la - bol uçuşla-ve ismini hatırlayamadığım milonguerolarla Galatasal translara kapıldım.  İlerleyen saatlerde ise, Mehmet Sinan şerefine kesilen pastalar, edilen doğumgünü dansları ve feda edilen bir İtalyan beyazıyla kutlamaları tamamlayıp, yine bonus parçamı  tutturmadan ayrılmadığım milongadan -Alper seçimler var yarın, hadi evlerimize gidelim diyerek beni  ikna etmeye çalıştıysa da, tam ikna olma yolundayken sağolsun Sabri hemen güzel bir parça havaya savurdu ve  son dansı etmemiz için olanak sağlayarak uğurladı bizleri- çıktığımızda merdivenlerden indiğimizde gördüğümüz muhteşem ay yansımalı Galata Kulesi silüetiyle şoke olup, bu muhteşem havayla gecenin akışında yine tane tane ritmler haline geldik ve, yine bir yığın fotoğrafla bu anımızı sonsuzlara dek yaşattık!
Hep bu sonsuzluk meseleleri değil mi zaten...Sonsuz, snırsız bir evrenin içine dalıp dalıp çıkma hikayeleri süregelmiyor mu...Sonsuzuz biz dostum! :-)
Pazar Günü'ne uyandığımda, oyumuzu kullanıp, deniz kenarında biraz yorgunluk atma girişimimiz oldu annemle. Hafta boyunca ne çok yorulduk ve kopuştuk! Can mı, yürek mi, ruh mu, beden mi
 zihin mi dayanır...Ama dayanıyor işte, içimizdeki bu tango aşkı olduğu sürece, bizler ekstrem enerji potansiyeli olan varlıklarız...Abartmadan olmuyor hiçbir aşkı, hiçbir esrarengiz tutkuyu...
Günün ilerleyen saatleriyle gelen sürprizsel akışında ise, güzel bir arkadaşımla enteresan bir yürüyüş sohbetine, Galata semalarına, insanlarına ve sonrasında Ortaköy'deki ful ay manzarasına ulaştırdı beni. Eve sıcaktan, yorgunluktan pelte gibi gelmiş olsam da, haftaya en enerjik hislerle başlama umudunu yüreğimde taşıdım ve bugüne ait tüm rüyalar, hayaller, özlemler, aşlar alemine yine, yineleyerek daldım.
Bu yeni başlayan haftamız hepimize şans, umut, güzel kazançlar, harika gelişmeler ve en pırıltılarla dolu aşksal yolculukları getirsin dostlarım. Hafta boyunca tüm pistler, en güzel danslar, en hoş yükselişler sizlerin olsun.  Çok yakında görüşürüz! :-)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder