12 Ekim 2024 Cumartesi

 Dün uzun bir zaman sonra Taksim'e çıktım. AKM'den başlayıp tanıdık Beyoğlu sokaklarını adım adım gezdim. Her ara sokak başında anılarımın tesiriyle gülümsüyor, yenilikleri, farklı tınıları merakla gözden geçiriyordum. Tünel'e yakın tüm mekanları incelerken Asmalı Mescit' in anason, üzüm, arpa ve çeşit çeşit meze kokan, her yerinden farklı farklı müzikler duyulan atmosferi içinde az daha aşağıya doğru yürüyüp Galata'ya indim ve İstanbul'un o beni her daim büyüleyen hissini tüm hücrelerimi katarak yeniden soludum. Galata Kulesi'nin birçok fotoğrafını yine güzelliğine dayanamayarak çektim, birçok kahve, içki mekanını fark ettim ve etrafta biraz daha adımladıktan sonra geriye Tünel'e doğru yürüyerek tüm sokak boyunca birçok kültürden, coğrafyadan insanın konuşmalarını duyarken hepsini içsel ritmime birleştirdim. Ardından Galatasaray Lise'nin hemen yanından Fransız Sokağı'na doğru yürüyerek yılların üzüm mekanı Solera' ya geçtim. Solera' nın üretmiş olduğu Cabernet Franc üzümünün derinlikli, trans dolu, melodik tadından  her bir yudumumda ayrı etkilendim ve bu çok kültürlü bir ortamın sıcak havasıyla enerjimi uyumladıktan sonra yıllarca dans ettiğim 333 milongasına şöyle bir göz ucuyla bakıp eve geçeyim diye düşündüm. Ayakkabım olmadığı için dans edemem ve belki milongaya da bu vesileyle giremem diyordum ki eski arkadaşları, tanıdıkları, farklı kültürden dansçıları görünce her düşünce kırıntısını anında bırakıp kendimi tango müziğinin himayesine teslim ettim ve sandaletle de olsa derhal  dansa başladım. Yıllar sonra ilk dans ettiğim dansçı Metin, ilk duyduğum DJ Sabri oldu. Ayakkabı zorluğuna rağmen o kadar hoş bir tango deneyimi yaşadım ki sanki hiç bu pistlerden uzak kalmamış, her gece, her yerde milongalara katılmış gibi hissettim. Sağ olsun arkadaşlarım da bu hususta beni onurlandırdılar, desteklediler, gülümsettiler... İnsanın çok severek yaptığı bir şeyi sevmekten vazgeçmesi mümkün olmuyor, lakin hayatın farklı deneyimleri, renkleri, tatları, farkındalıkları hayatı dolulaştıran öncelikleri değişiyor. Bu da yaşamı yaşam yapan çok değerli bir şey belki. Bunun yanında hiçbir yaptığımız, emek, zaman, enerji verdiğimiz şey kaybolmuyor, kesinlikle yok olmuyor. Daima içimizin derinliklerinde bir yerlerde gün yüzüne çıkmayı, zamanının gelmesini ya da başka bir şeye dönüşmeyi bekliyor. Tıpkı bilinçlerimizin gelişmesi ve yaşamın, tüm boyutlarının başka başka katmanlara açılması gibi…

 Yıllar sonra birbirinden güzel tangoları, milongaları, valsleri duymak, farklı farklı bestecilerin müziği yansıtış ifadelerini kişisel danslarımızla yorumlamak yine benim için çok hoştu. İnsanın içini kıpır kıpır eden cortinalar da enerjiyi yükseltti.

Bir de 333 milongasının mekanını çok ferahlamış buldum; orada dans etmek benim için bu vesileyle çok rahattı.  Ardından çok rahat bir şekilde evime ulaşabildim. İstanbul'da ulaşım da rahatlamış, şükür! :-) 

Uzun süredir tangoya ara vermiş olan tüm dostlarıma şunu söyleyebilirim; 

Şeytanın bacağını kırıp herhangi bir milongaya gittiğiniz andan itibaren hiç bırakmamış, ara vermemiş gibi hissedebilirsiniz. Çekinmeyin, kendi kendinizle mücadele etmeyin, içinizde bir yerlerde bir tango alevi yanıyorsa onu söndürmeyin ve en yakın milongaya gitmekle başlayın. Tanıdık olsun ya da olmasın her dansçı birbirini tango ritminden ötürü bir şekilde tanır. Birbirinden güzel abrazoları, tandaları kendinize, tüm varlığınıza armağan edin. Vakit kaybetmeyin! 🦋

 Böyle ferah, buram buram tango kokan, lezzetli ortamları oluşturan tüm tangosevere, organizatöre, dj'e, dansçıya teşekkürlerim ve içten sevgilerimle... Zaman zaman en hoş tango translarında buluşmak, keyifle uçuşmak ümidiyle dostlarım; 

harika bir hafta sonu dilerim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder