11 Nisan 2022 Pazartesi

 Hayatlarımıza dahil olan her şey, her insan, her yol zamana, enerjiye, odağa ve önceliklerimize bağlı. Her şey değişir, her şey farklı farklı renklere bürünür, her şey olabildiğince açılır, genişler, esner. Bizler de bu vesileyle zamanların içinde yol alan, kesişen ritimler oluruz sanki. Benzersiz tınıları yaşadıkça da daha da benzersizleşiriz.

Evet Nisan ayının bahar neşesini bugünlerde gayet güzel solumaya başladım. Bu yükselen bahar enerjisiyle uzun süredir ara verdiğim ve sevdiğim her ne varsa onlara tekrar dönme eğilimi içinde oldum. Görüşemediğim arkadaşlarımla tekrar bağlantı kurdum, hoş frekanslarda buluşma lezzeti yakaladım. Tangonun, içimdeki tüm aromaların tutkularını yine sevinçle yaşamaya başladım.

Hayatım boyunca ne yaparsam yapayım, onu çok keyif alarak yapmayı sevdim. Bu benim hayata yönelik içimde oluşturduğum motivasyonum. Bir şeyi çok isteyerek, çok severek yapmak, hayatın güzelliği benim için. Bu nedenle kendi açımdan burada maddesel nedenlerin bir önemi yok, manevi kazanımların değeri çok büyük, zira unutulmaz anları bizzat onlar hafızama kazıyor. Bir başka deyişle, yaşadıklarımı unutmayı değil, coşkumun içinde birleştirmeyi her yaşamla yine, yeniden severek öğreniyorum diyebilirim.

Bugün muhteşem bir hava vardı İstanbul'da, adeta bir yaz havası. Ben de bunu kendimce değerlendirip güneşın ışıl ışıllığını tenimle buluşturup deniz kenarında yürüyüş yaptım, papatyaları seyrettim, güzelliklerine dayanamayıp fotoğraflarını çektim, bu esnada onlara yaklaştığım için güzel kokularına kapıldım. Sonrasında bir hafta boyunca yaşadıklarımı, hissettiklerimi, öğrendiklerimi düşündüm. Bir soru sordum kendime "haz satın alınabilir mi" diye... 

Yaşamlarımız  en temel ihtiyaçlarımızdan sonra en çok haz satın almak ve bunlara kaynak oluşturmak arasında gidip geldiğimiz bir süreç olarak düşünülebilir belki, ancak aslında hazzı satın almanın pek olanaklı olmadığı sonucuna vardım, çünkü bu bizzat içimizde oluşturduğumuz bir enerji bana göre. Bir şeye ne kadar bedel ödenirse ödensin ya da hiç ödenmesin hazzın içte oluşturulan, temelinde ruhsal bir boyut olduğu kanaatindeyim. Bu yüzden bulunduğun yerde mutlu olabilme potansiyeli, kalitenin, samimiyetin ötesinde kişinin içsel olarak haz yaratma potansiyeline bağlı. Hayatta ne yaşarsak yaşayalım onu coşkumuz oranında yaşıyoruz. Bulunduğumuz yerler, seçtiğimiz yollar bizi bizle buluşturan, bizi bizle büyüten süreçleri oluşturuyor. Tangoya başladığımız anlarda da o coşku temel; yaşadığımız danslarla gelen o sıra dışı büyü, yaşamımız boyunca bu müzikal yolculukta belki en çok trans anında bulunduğumuz zamanı kapsıyor olabilir bazılarımız için... Şu an bir şekilde tangoda birleşen her niyet, pistlerle buluşan her kişi ilk başladığı anlarda bulduğu o mutluluğa varma güdüsüyle burada. Dansçısından, eğitmenine, Dj'ine, organizatörüne, profesyoneline kadar tangoda buluşan ve bu dünyadan kopmayan herkes, tangoda ne buluyorsa onu ya çok seviyor ya da orada kendine ait çok şey buluyor veyahut o hazzın ötesine geçip ekonomik bağlamda da kazanç sağlayabiliyor. Dansa ilk başlandığımızda ve adımları öğrenip  dans ettiğimizi hissettiğimizde yakaladığımız o mutluluk, geliştikçe hissettiğimiz o özgürlük sonrasında bu heves, tutku, aşk, yaşam şayet vazgeçilmez olursa, fazlasıyla devamlılık, çok daha fazla ilerleme ve yoğunlaşma getiriyor. Şu an yerli dansçılarımız da inanılmaz başarılara imza atıyorlar. Çok fazla çalışıyorlar ve ülkemizde  tangoyu geliştiriyorlar, ellerine sağlık!

Evet yaşamım boyunca birçok kez tangoyla yoğunlaşıp, tangodan uzaklaştım ama hiçbir zaman ondan tamamiyle vazgeçemedim. Hayatını tangodan kazanmayan herkesin ya da sosyal dansçıların yaşadığı şeylerdir bunlar sanıyorum. Yaşamlarımızda önceliklerimiz daima değişebilir çünkü yaşadığımız her şey farklı bağlantıları, bilgileri hayatımıza dahil eder. Elbette ülkemizde yaşamak bazı açılardan kolay, bazı açılardan zor olabilir. Pandemi süreciyle başlayan ekonomik ritimler ve zorlaşmalar burada yaşayan herkesin ortak derdi. Temin ettiğimiz her şeyde ciddi bir fiyat artışı söz konusu. Fiyatlar döviz değeriyle bakınca aynı görünmesine rağmen, kendi para birimimizde kaotik bir hal içinde. Kısacası günlük yaşadığımız çoğu şey şu an lükse girmiş durumda, çünkü fiyatlar her gün takip edemeyeceğimiz bir hızla yükseliyor. Bunu şehrimde başlayan ve son dakikada öğrendiğim tango festivalinde de hissettim. Aslında rakamlar aynı euro değerlerinde olsalar da TL bazında biraz daha yüksek bir tutar oluşturdu. Tabii festival sitesinin sadece İngilizce sayfasına bakıp euro bedelinde kendi hesabımı yaptığımda bulduğum tutar çok daha yüksekti ancak birkaç arkadaşım sayesinde asıl festival bedellerini öğrenebildim.  Dolayısıyla festivalin sadece bir gecesine gidebildim, o da Conrad'daki Gala Gecesi idi. Festivalin başladığı ilk günlerden itibaren, gecelere katılmak istemememin bir başka nedeni, kendimi durdurabilmekte zorlanabilir olmamdı. Tecrübelerimle orantılı bu malum...

Sonuç itibariyle Gala gecesinde hepimizin yakınen tanıdığı bir DJ ekibi, Ramo Gogo vardı. Kendi coşkularını müziklerine aktardılar, saatler boyu festival katılımcılarına çeşit çeşit güzel tandalar sundular.. Bu kadar uzun saatler boyu müzik yapmak da hiç kolay mesele değil bana göre. Pistin enerjisini yükseltmek, bazen dinginleştirmek, değiştirmek ve yorulmadan çalmak... Kuşkusuz her Dj, organizatör, dansçı için geçerli olabilir bu diyeceğim; herkesi memnun etmek daima olanaksızdır, ancak çoğunluk mutlu olmuşsa bu çok güzel bir başarıdır!

Festival ortamlarını daima sevmişimdir, uluslararası ortamlar bana iyi gelir. Dünyanın her bir köşesinden gelen insanlarla sözcüklere gereksinim olmadan ortak bir dilde, müziğin kalbinde buluşmayı ve sarılarak o dünyanın içinde ilerlemeyi etkileyici ve yaşanası bulurum. Bu nedenle daha tangoya ilk başladığım yıllardan beri başka başka kişilerle dans etmeyi çok severim çünkü her insanın enerjisi tangoda okunabilir, hissedilebilir, görünebilir ve dokunulabilir olur. Bu festival gecesinde de aslında daha çok içe dönük bir enerjide olsam da kah dans edip kah oturmak, ortamı farklı nüanslarla solumak hoşuma gitti. Elbette çok defa festival ortamlarında bulundum. Çok yüksek enerjileri de soludum, farklı farklı renklilikleri de hissettim. Hepsi kendine özgü, hepsi farklı lezzetlerdeydi. Dün gece de, milonganın sonuna geldiğimde canlı orkestranın tadı içimde, birbirinden renkli dansların ritmi belleğimde, sabahın ilk ışıklarına kadar süren bir tango enerjisi bedenimde iken günü tamamladım. Tango Bardo Orkestrası'nın müzikal dokunuşları ve tüm usta dansçıların performansları ile İstanbul'da böyle etkinliklere kavuşabilir olmanın şansını yine yaşadım çok şükür. Tekrarlarını yaşam boyu diliyorum. Böylesi büyük organizasyonlar yapıp, dünyanın iyi dansçılarını getirerek hoş salonlarda bizlerle buluşturmak hiç kolay bir şey değil. Bu sebeple  "Tango To İstanbul" organizasyonunda emeği geçen herkese, organizasyonu gerçekleştiren Eşref Tekinalp'e ve Murat Elmadağlı'ya teşekkür ederim. Ülkemizde o kadar çok etkinlik, festival yaptılar ki, çok sayıda dansçı için bu dansa kavuşma, dansla kalma özgürlüğü oldu.

Haftanın akışında bazı lokal milongalar da vardı ki lokal milongaları çok seviyorum. Birincisi Salı Günü Milongahane'de "El Classico" milongasında -Ogün Yavuz düzenliyor,  Dj Gökçe Ceren Haznedar'ın çok hoş müzik seçkisi, yurdumun tınılarıyla yükselen kortinaları ile çok hoş danslarla, sakin nüanslar eşliğinde güzel dostlarla buluştum. Eski arkadaşlarımızla tekrar görüşmek mutluluk verici gerçekten.

 Perşembe Günü Zeytuna milongasında hoş, internasyonel bir ortam vardı ve  gece boyunca çok keyifli danslar ettim, oranın her zamanki cıvıltısını yaşadım ve günümü bu lezzetle tamamladım.

Günlerim böyle geldi geçti, kalbim o mutluluk halleriyle doldu, taşar gibi oldu. Bugün hala tango yapıyorsam içinde yaşadığım mutluluk ve coşku hiç azamadığı içindir. Bunu bizzat kendi motivasyonumla, enerjimle ve isteğimle sağladığım için kendimi de tebrik ediyorum...

Herkese muhteşem bir hafta dilerim!***


2 Nisan 2022 Cumartesi

Son birkaç yıldır yaşadığımız zorluklar bir yana, buluştuğumuz, kavuştuğumuz derinlikli anlar diğer yana... Dünyamız yaşamak için pek de kolay bir yer sayılmaz. Her elde ettiğimiz ya da deneyimlediğimiz şeyin bir bedeli ya da onlar için sarf ettiğimiz yoğun bir enerji var. Belki de bu yüzden emek verdiğimiz, sevmekten vazgeçemediğimiz şeylerin değeri büyük oluyor. Yoğun enerji, odak, çaba ve zaman vererek sevdiğimiz şeyleri daha da büyütüyor, geliştiriyoruz...

Hepimizin farklı mücadeleler verdiği bu dönemde, ben de yaşama biraz daha farklı bakmanın yollarını yine öğrenmek durumunda kaldım. Bir sağlık kontrolü esnasında yüz kişide bir kişinin şansına sahip olmamı sağlayan bir teşhis ile çok çok erken aşamada hayati boyuta gelebilecek bir hastalığın daha hastalığa dönüşmeden önce önlemini çok kıymetli bir doktor arkadaşımın yaptığı başarılı bir operasyon ile almış ve önlemiş olduk. Gerçekten iyi bir doktorun önemini bu deneyim ile çok iyi kavramış oldum. Bir de o doktor çok iyi bir dostunuz olduğunda hayatınız boyunca hakkını ödeyemeyeceğiniz bir değeri içinizde barındırır hale geliyorsunuz.  Bugünümde de çok şükür her şeyi atlattım ve moralim ilk başta olduğu gibi yine gayet "uçuşma" hallerinde. Bu yapım çok şükür hiç değişmiyor çünkü inanıyorum ki rahatsızlıklar eğer erken önlem alınırsa şifa için gelmiş adımlardır ve yaşam özünde bir şifa, sevgi ve ışık yolculuğudur. Bu şifanın, derinlikli öğrenimlerin varlığıma katılımıyla yine milongalara aktım, tekrar sevmekten, tutku duymaktan yaşamım boyunca vazgeçemediğim tangoyla buluştum, dostlarımla kucaklaştım, çok iyi arkadaşlarımın yaptıkları müziklerle coştum, ayaklarımı acıtıncaya  kadar harika dansçılarla dans ettim, aşk duyduğum üzümlerin aromalarında eridim, sinerijinin yoğunluğunda, coşkunun kalbinde yükseldim.

Bu süreç sonrasında gittiğim ilk milonga "Milongahane" oldu. Operasyonumu yapan doktorum bu kez Dj masasında müziklerin başında olan "Uçuran Dj" lakaplı Hakkı İnce idi. Gerçekten de ilk gidişte biraz zorlanarak gitsem de - sebebine gelince, üç yıldır yaşadığımız virüs derdi bitmedi bir de savaş çıktı dünyada, çok büyük oranda onunla ilgili- gider gitmez bolluklu bir sofranın olduğu doğum günlerinin kutlandığı çok güzel bir kalabalıkla, harika dansçılarla ve dostlarımla buluştuğum, bol uçuşlu harika bir milonga deneyimi yaşadım. Müzik seçkileri derinlikliydi, kortinalar "cortina" muhteşemdi, sohbet, eğlence kutlamalar hepsi harikaydı. Burada gerçekten çok iyi dansçılarla ettiğim tüm danslar ruhuma o denli iyi geldi ki birkaç yılın tozu, karmaşası buhar oldu uçtu gitti...Tabii gecenin sonunda yorgunluktan bittim ve eve döndüğümde ayaklarıma ılık su pansumanı yapmayı ihmal etmedim. O kadar iyi geldi ki... Ayakları danstan haşat olanlara öneririm bu uygulamayı. Küvetiniz varsa biraz ılık suyla doldurun, doğal sabun ile ayaklarınızı içinde gezdirin...

Benim için bir sonraki milonga, cıvıl cıvıl bir "Zeytuna" oldu. Milonga öncesi pandemiden dolayı görüşemediğim çok iyi iki dostumla yerli şaraplarımızın enfes tatlarıyla pek güzel muhabbetler alemine daldık daldık çıktık. Nasıl da özlem giderdik birlikte... Aylin, Tuncay iyi ki varsınız! Diliyorum yakın gelecekte bir gün Portekiz semalarına hep birlikte kavuşur, yetkin rehberliğinizle sıra dışı, pek keyifli, lezzetli yolculuklara uzanırız...

Üzümlere "milonguera/o"ların favori mekanı çoğumuzun namıdiğer üzüm evi Solera'da fazlasıyla doyduktan sonra da gayet leyla olmuş bir halde milongaya geçtik. Görebildiklerimle kucaklaştım, gözümün önünde olsalar da üzüm perdesiyle göremediklerimle ise selamlaşamadım, şok olmasınlar lütfen..:) Olsun yine pek güzeldik ve coşkulu, yoğun bir kalabalık içine karıştık. Milonga bitimine kadar yine hoş danslar ettim ve sonrasında biraz da "Outlander" dizisini geceme harman katarak tamamladım. Başlayıp vazgeçemediğim yapımlardan biri. İzlemediyseniz öneririm.

Dün gece de Milongahane'deydim. Buranın ev sahipleri Didem ve Bora, Milongahane'nin Haziran başında el değiştireceği ve orada artık milonga olmayacağı haberini verdiklerinden beri bana yürüme mesafesindeki bu geniş, ferah dans evine gidebildiğim kadar sıkça gitmek istiyorum. Elbette hayırlı, uğurlu olsun bu yeni süreç. Onlara da, tüm tango dostlarımla birlikte hepimize de dans edilebilecek nice güzel mekanlara, dost canlısı ortamlara kavuşmayı diliyorum.

 Gecenin müziklerini ise seçkilerini sevdiğim Dj arkadaşlardan Namık Mengi yaptı ve lezzetli tandalarla iyi dansçı dostlarla çok keyifli danslar etmemi sağladı. Kortinalar da efsaneydi, sağ olsun! :) 

Önümüzdeki hafta da bir festival olduğunu öğrendim. İstanbul Tango'nun organizasyonunda henüz programı incelemedim ama birçok dansçı için eminim iyi bir alternatif olacaktır. Yabancı dansçıların katılımı her zaman harika dans deneyimleri yaşatmıştır hepimize. Benim en sevdiğim milongalar internasyonel milongalar olmuştur hep. İstanbul, terör öncesinde bu anlamda muhteşem bir yerdi. Dilerim yakında yine o seviyeye gelecek...

 Bu arada Deniz Müzesi milongaları da başladı. Güzel kalabalıklarla dolu olduğu haberlerini alıyorum.  Nar ve Noa milongalarının güzel danslarla dopdolu geçtiğini, Otra’ nın , 333'ün haberlerini de dansçı dostlarımdan alıyorum. Contra da başladı. Armada da öyle. Pandemiden beri hiçbirine katılamadım. Daha önce hiç gitmediğim ama sıkça adlarını duyduğum La Vida, Mia, Beylikdüzü, Karaköy milongaları da var; oralar da birçokları için iyi bir alternatif eminim. Bir de yeni başlayan bir milonga var, "El Clasico", Salı günü oraya da gitmeyi planlıyorum. Almanya'dan gelen Dj arkadaşımız Gökçe Ceren Haznedar'ın seçkilerini dinlemek istiyorum. Kendisine "Connection Guru" lakabını uygun görüyordum bir zamanlar, hala bunu kullanabirim sanırım... :-)

Elbette birçok yerde ve çok sayıda bildiğim, bilmediğim milongalar var lakin şu an geldiğim noktada en yakınımdaki, şehir trafiğini, karmaşasını atlatıp en rahat ulaşabileceğim milongalara gitmeyi tercih ediyorum. Kırklı yaşlar bende böyle gelişti. Önceki yıllarım ise beni tanıyanların da bildiği üzere apayrı bir hikaye... O zamanlar halihazırda olup gitmediğim yer kalmamıştır...:))  

Birkaç yıl sonra tekrar dansla buluşmak gerçekten büyük bir mutluluk oldu benim için. Darısı pandemiden ötürü kendini kilitlemiş olan herkese gelsin. Ben kendimi kilitlemeyenlerden ancak tangoyu özlemek isteyenlerdendim sanırım ve isteğim gerçekleşti, özlemin etkisiyle coşku duyarak dans etmeye başladım yine. Yakında en güzel abrazolarda tüm dostlarımla birlikte, güzel kokulu sarmaşıklara dönüşebilmemiz dileğiyle... 

Sağlıcakla kalınız....


13 Aralık 2021 Pazartesi

 11 Aralık Dünya Tango Günü'ne dair...

Tangonun içinde hissettiğim beni bana yaklaştıran, tanıtan, davetkar kılan, iten, sorgulatan, tamamlayan ve yabancılaştıran yolculukları seviyorum. Bugün hala dans edebiliyorsam bu dünyada yaşadıklarım henüz sürecini tamamlamamış demek oluyor. Elbette bazen bir ömüre yayılan, yaşamın çoğuna dahil olmak isteyen bir içsel, sosyal, bütünsel bir diyalog bazılarımız için tango. Burada yakalanan mutluluk, insana yaşamında başka gerçekliklerin kapılarını aralar nitelikte hisler sunuyor. Kesinlikle özgürlük, hafiflik/uçuculuk, dilediğin yöne dilediğin an adım atabilme lüksü, ortak bir alan, dünya, yol yaratmada sarılışların eşsiz gücü insanı değiştiriyor. Değişmek insanı, kendinden ve çevresinden farklı etkiler almaya ya da bunu dışarıya rahatça sunmaya açık kılıyor. Bu değişimler insanı yaşam boyu çok sayıda idraklarla buluşturuyor, seçimlere bağlı olarak esnetiyor, öğrenimlere açık kılıyor ya da daha keskin, daha sınırlara duyarlı, zaman zaman agresif, belki biraz daha kuralcı hale dönüştürebiliyor...

Aslında insan neye ihtiyacı varsa onu arıyor yaşamda ve nihayetinde onu buluyor tangoda. Aranılan her şeyin bulunabildiği bambaşka dünyalardan biri de tango. Müzik, insanı tüm limitlerin ötesine taşıyor. Dansın da bu rolü benimsememesi olanaksız oluyor!

 Bugün bir gösteri izledim Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda. Anadolu Nefesli Beşlisi'nin Tangoloji projesinde Tolga Salman'ın bandoneonu ile müziği icra etmesinden, tango dansçıları ve opera sanatçılarının performanslarından çok keyif aldım. Tango tarihine de değinen ekip, Astor Piazzolla'dan birçok eser çaldı. Konser esnasında seyirci kanalında bir iki şey beni biraz rahatsız etti. Aslında bunu bazı konserlerde çok yaşarım. Çalınan eser biter bitmez - hatta neredeyse tam bitemeden- bir anda güçlü bir alkış kopması, aslında müziğin oluşturduğu o trans anından insanı anında çıkartıp ters bir etki yaratır gibi hissederim. Bu yüzden birkaç saniye bekleyip de kendimize gelmeye zaman verdiğimizde, hemen ardından yükselttiğimiz alkışlar müzisyenler için de daha hoş bir etki yaratır, tüm ortamda bambaşka bir sinerji oluşturur diye düşünürüm. O zaman dinleyiciler, izleyiciler ile müzisyenler ve performans sanatçıları daha bir bütünleşir sanki. İşte bu hissi yaşayabilirsem daha bir gülümseyerek çıkarım konserlerden... 

Konserlerde bana göre bir diğer sıkıntı da bir eser çalınırken tam can alıcı yerinde fısır fısır konuşmalar ve fısıltıyı da aşan yüksek sesli sohbetler duymak oluyor... Bir de sıklıkla boğaz temizleme seslerine ya da telefon çınlamalarına maruz kalmak da cabası... Bunların hepsi evet beni yoruyor, çünkü konsantrasyonumu bozuyor,  müziğin derinliklerine geçiş yolculuğumu zorlaştırıyor. Dilerim zamanla iyice azalır toplum olarak bu hallerimiz...

Bunlar bir yana dün "Dünya Tango Günü"ydü. Günün anlamı, önemi adına coşkuyla dans etmek istedim ve akşamüstü Kadıköy'ün çok sevdiğim Moda semalarına kapıldıktan sonra - vaktiniz olduğunda, gün batımını mutlaka oradan izlemelisiniz-  Hasan Gogani'nin "Tango Atölyesi" milongasına katıldım. Dj Hakkı İnce' nin - kendisine Uçuran Dj dediğim çok olur-  tandaları, müzikal temasları eşliğinde, keyifli bir pistte dans gününe yaraşır danslar edebilmenin de sevincini yaşadım. Aslında bu dansı yıllarca yapmanın en büyük avantajlarından biri de her yerden dansçı tanıyor olmanızdır. Türkiye salonlarında malesef hala tanımadığı biriyle dans etme riskine girmek istemeyen birçok dansçı vardır. Bu durum bazen uzun süre oturan kadınlar ve erkekler yaratır. Bu da sıkkın, kasvetli enerjiler oluşturur ancak o gri enerji bir kırıldı mı salon yine dansın yüksek ritimli, coşkulu, tutkulu enerjisine kapılır. Ben en çok o dinamik halleri severim işte milongalarda ve çoğu tandada da dans etmeyi isterim, çünkü duyduğum parçaların etkisiyle yerimde durmakta bir hayli zorlanırım...💚

Güzel danslar edebildiysek, tandalardan keyif alabildiysek milonganın hakkını verdik deriz arkadaşlarla aramızda...

Bizim nesil, tangoda arkadaşlıkları, dostlukları, kurulan güçlü bağları, müziği aşkla, ruhla yaşamayı, bunun coşkusunu derin bir uyumla paylaşmayı, yaşanılan yolculuklarda bütünleşme hissini önemser. Belki de bu yüzden yıllarca bu dansın, müziğin, dünyanın içinde vazgeçemediğimiz bir anlam bulup ya da bunu bizzat yaratıp, bu tadı doyasıya yaşamışızdır, kim bilir...

Güzel olan şey, sevdiğimiz her ne varsa onu özgürce yapabiliyor olmamızdır bana göre. Hayatın çok boyutlu evrenlerinde gezinirken birbirimize ruhen, kalben temas edebiliyor, yollarımızın kesişimlerinde içimizden geldiğince birbirimize gülümseyebiliyor, kendimizi bu yaşam içinde adım adım öğrenebiliyorsak mutluluğu, kabulü, hoşgörüyü dalga dalga oluşturuyoruz demektir!

O halde, hayatta ve tangoda hata, ziyan hissinden ziyade aşkın yoğunluğuna, huzurun kalitesine kavuştuğumuz nice sonsuz anda buluşalım dostlarım.

Bugünümüze şükürler olsun, yarınımıza umut dolu düşünceler karışsın!

Sevgiyle, dostlukla, umutla kalınız... 💕


21 Kasım 2021 Pazar

Doksanlı yılların sonları, üniversitedeyim. Farklı dillere ilgim başlıyor ve üniversitemin bir diğer kampüsünde seçmeli dil derslerine katılıyorum. Orada atletikliği korumak adına farklı spor dersleri de araştırıyorum. Sonra boş sınıfların birinin dış duvarında kocaman "Arjantin Tango Tanıtım Dersi" afişini görüyorum. Bir an ilgim oraya kayıyor. Daha başlamasına birkaç gün var dersin. Neyse sonra hiper zeki bir arkadaşımla sinemaya gidiyoruz. Filmin adı, "The Tango Lesson".  Filmden çok etkileniyorum ve soundtrack' ı hemen ediniyorum. El flete, Pensalo Bien, Milonga de Mis Amores,  Bahia Blanca,  Gallo Ciego, La Yumba, Libertango, Milonga Triste parçalarına aşık oluyorum. O zamanlar filmin etkisiyle sarhoş olmam bir yana uzun yıllar boyunca koşarak gideceğim her milongada  eşsiz bestecilerin - Juan d'Arienzo, Cardos Di Sarli, Osvaldo Pugliese, Astor Piazzolla, Hugo Diaz ve birçokları -  eserlerini dinleyeceğim ve tüm enerjimi piste bırakırcasına dans edeceğim aklıma gelmiyor... Spor dersini es geçiyorum bir süre ve kendimi tango dersinin içinde buluyorum. 

Ders bir:

Serdar ve Sara adında iki dans eğitmeni bir tango parçasında dans ediyorlar.  Bizim ağzımız açık... İçimdeki ilk his "Bu dansın yakınından bile geçemeyiz kızım" oluyor... 

Mühendislik okuyoruz biz yahu ve Sara hocanın kostümü, pabuçları bir yana bacak hareketleri umutsuzluğumu arttırıyor...Yok yok spora geri mi dönsem!..

Neyse bu mini gösteriden sonra, hemen ders başlıyor. Sınıf bir hayli sessiz. Hepimiz dilimizi yuttuk!

Önce yürüyoruz arada duyduğumuz alkışların ritmiyle de. Uzun bir süre yürüdükten sonra eşleşme yapılıyor ve sınıfın en uzun boylu ve yapılı adamıyla yan yana durduğumuz için partner oluyoruz. Tevfik kulakları çınlasın... Hatta ilk milongaya gittiğimiz günlerin birinde beni öyle bir uçurdu ki neredeyse duvara tosluyordum... Fazla göze batmadan nasıl toparladım hareketimi ben de bilmiyorum... Bir de o gün kendimce süslenip etek filan giymiştim.  Giymez olaydım; "Mühendishane" milongasının içine girdiğimde - ilk milonga deneyimim -  kadınlardaki dekolteleri ve şıkır şıkır elbiseleri görünce dilimi yutmuştum yine...

 "Sus Ebru,  sen süs püs yapma!" içimdeki diğer ses...

İkinci derste partnerimle tartıştık; o bir köşeye, ben bir köşeye çekildik. Sara hemen anladı; ne oldu dedi "Kavga mı ettiniz?" Beni bir gülme aldı; " evet" dedim. O zamana kadar tüm suçu Tevfik'e atmak ister gibi halim vardı ya,  hoş o bir akrep adamı,  altta kalır mı bir akrep?.. Asla! :)

Tangoda bol bol akrep burcu erkeği ve kadını tanıyabilirsiniz. Duyguların yoğun ifadesinin dansı tango bu duyguları keskin verenleri bağrına basar malum. Neyse altta kalsın kalmasın Sn. akrepler  Sara benim ukalalığımı - kovalığımdan alakasız zamanlarda hem mütevazilik, hem biraz ukalalık gelir; balığım ise hep uysaldır ve duyguların kalbindedir; koçumu ise hiç sormayın... - dize getirdi ve dansta yine uyumu yakaladım. Sonra uzun süre harika derslere, danslara yelken açtım bu denizlerin kaptanı olan dostumla... Mühendislik sınıflarında az mı çalışmadık onunla...O dönemlerde dize hoplatma modası vardı.Tevfik de az sıçratmadı beni ve ben de havada olmanın neşesini doyasıya tattım o ip gibi hallerimle...Gençlik...

Bizim zamanımızda bir iki tane milonga vardı zaten. Birinin tam hatırlayamıyorum ama "Akademi" li bir şeydi adı, diğeri ise "Mühendishane". Yıllarca o Taşkışla milongasında yaşadığım milonga deneyimlerinin yanı sıra bir dönem sonra diğer eğitmenlerimden Tanju hocanın Grand Haliç milongalarını da unutmam mümkün değil. Orası terastı ve öyle büyülü bir atmosferi vardı ki...Nasıl bir enerji vardı o dönemler anlatamam...Taner hoca da derslerimize girerdi o yıllarda.

Sonraki yıllarda çok dansçı arkadaşlarımızdan eğitmenler çıktı. Kendilerini inanılmaz geliştirdiler, yurt içinde ve yurt dışında durmaksızın eğitimlere katıldılar, tekniklerini geliştirdiler. Dersler verdiler, milongalar ve festivaller organize ettiler. Festivallerin, milongaların hepsine bilfiil katıldım. Bazı workshoplara ve Vanessa'nın kadın tekniğine de katılmıştım o ara. Önce hiç yapamıyordum hareketleri ama sonra sonra ne güzel rahatlamıştı adımlarım... Dans değişik bir alan; insandan daima deneyim bekliyor ve dansa zaman vermesini istiyor. Yani hep pratik yapmak, dansı çok sevmek ve pes etmemek lazım.  Yıllarca milongalara gitmek de, dansı aşkla yaşayabilme potansiyelini geliştiriyor insanın...

Dönem dönem tangoya ara verip tekrar başladığım anlar oldu. Hayat farklı kulvarda da gelişim rica etti sanırım benden...

Yaz günlerinin birinde, yabancı bir arkadaşımla İstiklal Caddesi'nde  yürürken, içgüdüsel olarak bir ara sokağa saptırmıştım onu ve o sokağın sonundaki binanın ikinci katında "Tangojean" yazısını fark edip, benim ricamla yukarı çıkmıştık. Organizatörü İrfan çok sıcak karşılamıştı bizi hiç tanımamasına rağmen  ve arkadaşım beni beklerken birkaç parça dans bile  etmiştim sandaletlerimle hiç unutmuyorum. Sonra yıllarca orada milongalara katıldım,"Oko Tango Orkestrası"nı dinledim, bol bol kırmızı şarap yudumlayarak... Aydan, Selahattin, Gustavo ne güzel çalarlardı. Özdener Abi de - hem orkestra kurucusu, hem piyanisti orkestranın- her zaman sıcak karşılardı hepimizi, müzikal sohbetlere ve deneyimlere davet ederdi hepimizi sağ olsun.

Sonra her gün sayısız milonganın ve praktikanın olduğu bir dönem başladı. 333, Tango Mio, Point Otel, Academia Del Tango, Tangolic, Tango Noa, Nar, Ponte, Litera, milongaları, Dalyan, CKM, Otra, Moda, Taksim Sanat,  Underground, Topless Roof, Armada Otel, Levent Tenis Klubü, Milongahane, Halep Pasajı milongası, Haydarpaşa, La Cumparsita, Princess Otel, Cities, Martı Otel, Confortable, Contra, La Mancha'nın olduğu yerdeki milonga,  Anadolu Yakası'ndaki diğer milongalar, sayısını ve ismini şu an hatırlayamayıp yıllarca her günün adını simgeleyen milongalar... 

Hepsine katıldım, doyasıya, çok sayıda arkadaşımla, tanıdığım, tanımadığım her yerden, farklı farklı ekollerden dansçılarla dans ettim. Gerçekten aşıktım ben. Tangoya, tango müziğine ve milongalarda yaşadığım bu mistik transa... O zamanlar hiç durmuyorduk, neredeyse  her gün bir yerlere akıyorduk. Hatta bir Pazar Günü hatırlıyorum; bir praktika ve iki milonga yapmıştım... Böyle birkaç milonga gezme modamız bile vardı o zamanlar. Tanrım ne enerjiymiş bizdeki...

Tabii o dönemler dolar, euro böyle değildi, TL sürekli değer kaybetmiyordu, her şey çok daha ekonomik olarak uygundu. Biz sanırım sosyalleşme ve tango için elverişli bir dönemdeydik ve bolca dans edip,o en altın dönemde üzümlerin kalbine adlarımızı kazıdık... Tadını denemediğim üzüm çeşidi, şarap kalmamıştır o dönemler... Şarapevlerinde fiyatlar neredeyse evine alıp içsen ona yakındı...  Şimdiki gibi olsa fiyatlar, ekonomik koşullar haftada en fazla bir, iki milonga seçebilir, içeceklerimizi ve atıştırmalıklarımızı da muhtemelen evde hazırlardık. Çok daha az şarapevlerine gidebilirdik eminim.

İşte böyle yıllarca sabahlara kadar dans edip, festivallerde, maratonlarda neredeyse evi ve uykuyu unuttuğumuz, her günü bir festival milongası niteliğindeki İstanbul milongalarından, farklı şehirlerdeki milongalara kadar iz sürüp öyle eşsiz, tutkuyla dans ettiğimiz bir dönem geçirdik. Bazı günler Türk dansçılar daha az olurdu milongalarda ve dünyanın her köşesinden milongueroyla dansın büyüsünü doyasıya yaşardım. Ah unutulmaz anlar...

Sonrasında terör etkisiyle ülkemiz kötü bir döneme girdi. Hatta hiç unutmuyorum çok iyi milonguero dostlarımızdan birini o patlayan bombalarda kaybetmiştik. Tanrım!..

İnsan milongaya giderken patlar mı?.. :((

Çok acı bir süreç yaşadık. Sanırım psikolojimiz hepimizin bozulmuştur. Kimimiz hiç takmıyor gibi dansa devam ediyordu, kimimiz de eve kapanıyordu. Ben o dönemde içe kapandım. Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Çok korkunç şeyler oluyordu dünyada, ülkemizde ve benim bundan kendimi soyutlamam çok zordu... Soyutlayabilene bravo.

Üstüne bir süre geçti ve pandemi başladı. İki yıl her şey kapandı. Ben o sıralar doğayla haşır neşir olduğumdan bu dönemi çok feci geçirmedim. Tabii bu değerlendirmem iş bazında değil. Ekonomik  olarak bu dönemde zorlanmayan ya da işi bozulmayan eminim azdır. Allahtan hastalığa filan yakalanmadık ya da çok sevdiklerimizi bu hastalığa kurban vermedik de o yönden kötü bir süreç yaşamadık. Allah beterinden saklasın. Hepimiz korunalım, tüm sevdiklerimiz, yakınlarımız ve herkes korunsun diliyorum...

Biraz uzun bir hikaye anlattım bugün.Tarihsel geçmişi kağıda dökmem gerekiyormuş demek ki... İçimden geldi, mazur görün.💗

Bir iki yıl tangoya ara vermiştim ve bu süreçle de devam etti. Çünkü doğaya kendimi o kadar kaptırmıştım ki... Ben böyleyim sanırım, bir şeye kendimi kaptırınca günlerim ya da gecelerim onun merkezinde, yoğunluğunda geçiyor ve başka pek bir şeye zaman kalmıyor. Tabii bir de belimi incittim sonra, hem ne fena incittim... İyileşmemde "Yumeiho" üstadı dostum Mevlüt Erk'in büyük katkısı oldu. Sağ olsun, var olsun. O olmasaydı şu an bu kadar iyi olmamazdım. Tabii bir de fizik tedavimin, topuklu giymememin, kendi bedenimi fazla zorlamamamın olumlu etkileri de olmuştur!

Aman dikkat diyorum tüm dansçı ve genç arkadaşlarıma;

kırklara gelince vücudumuza birer konuk gibi davranmak gerekiyormuş. Aşırı zorlamamak, hiçbir şeyi çok fazla abartmamak... O yaşlara kadar her şeyi abartılabilir sıkıntı yok...

Valla belimdeki sakatlık, "felç mi oldum" sorusunu bile sordurttu bana diyebilirim. Üstelik o güne kadar minik bir bel ağrısı bile yaşamamıştım. Ama o  rahatsızlığımın başladığı gün, yataktan kalkamadım. Değil kalkmayı, camı açamadım. Hareket edemedim. Felç olmuş gibiydim.  Öyle kaç hafta geçti bilmiyorum. Ne oturabiliyor, ne kalkabiliyor, ne yatabiliyor, ne de yatakta bir yandan öbür yana dönebiliyordum... Feciydi!! 

Birkaç ay sonra ancak ufak ufak toparlayabildim. Aman kendinizi zorlayacak ağırlıklardan, ters hamlelerden kaçının derim arkadaşlar, telafisi yok ya da şifası uzun sürebiliyor benden söylemesi... Bel gitti mi, her şey bitiyormuş! Bel vücudun merkezi; tüm kas grupları onun sayesinde harekete dönüşüyor. Neyse ki artık iyiyim, iyileştim çok şükür; düşmanımın başına gelmesin dilerim!

Böylece "Zeytuna" nın benim için ikinci milongasına gidebildim. Ben bir yeri ya severim ya da sevmem. Seversem sık sık giderim, sevmezsem bir daha adımımı atmam. Sempatik, rahat enerjilerdeki yerleri seviyorum. İnsanlar da güler yüzlü; herkes dans etme hevesinde. Bir snobluk, terslik, ayrım filan da yok kimsede. Herkes, herkesle dans ediyor, kimse kimseye kendini beğendirme derdinde de değil. Belki bu her yerde, her milongada aynı. Malum uzun süre sonra ilk kez bu milongaya geldim.  Pandemide herkes o denli özledi ki tangoyu, partnerinin kollarında birlikte uçuşmayı, kimse ego derdinde değil belki. Bu bir milongayı güzel yapan şeylerin başında geliyor bana göre zaten. Egoda değil ama ruhla, sonsuzluklar içinde dans etmek... Bunu yaşayabiliyorsak şayet, ne mutlu bize!

 Zeminde de bir sıkıntı yok, gayet rahat.. Pistin içinde oturma alanı az ama o da çok dert olmadı şu ana kadar benim için. Bu konuda herkesin fikri farklı olabilir tabii onu bilemem.

Dolayısıyla  Volkan Tanyeli'nin güzel tandalarıyla yine çok güzel danslar ettim. Bu kez tango pabuçlarım vardı yanımda. Gecenin sonlarında ayaklarım bir hayli yorulsa da tango pabuçları iyi ki var, yalnız ayakkabıların topuklarını çok mu abartmış ve kırklı yaşlarımı düşünmemişim bilemiyorum çünkü sonra ayaklarım baya acıdı...

Halen kotu atamadım üzerimden ama bu güzel, rahat bazen ve Zeytuna'yı bu sebeple de sevmiştim zaten. Tango bar havası ve insanı kastırmayan bir giyim, dans rahatlığı var gibi hissetmiştim. Sürekli elbiseler içinde olmaktan sıkılmışım sanırım tangoda. Bu arada "cortina"sız bir milonga, yani tango parçalarına es verilip tandaların değişimini havadis eden kısacık parçalar duyulmuyor ve dilediğiniz partnerle, dilediğiniz kadar dans edebiliyor, illa tandanın bitimini  ya da başlangıcını beklemiyorsunuz. Solera'ya da çok yakın. Bu da harika bir avantaj öncesinde buluşacak arkadaşlarınız olduğunda... :) 

Neyse işte böyle bir haftayı da tamamlarken henüz diğer milongalara katılamadım. Yavaş yavaş, ara ara havada o tango enerjisi yükselişe geçince diğer milongalara da zaman, istek ve enerji oldukça katılırım sanıyorum.

Güzel geceler, harika hafta sonları olsun herkese...

12 Kasım 2021 Cuma

 Tango, hayatımda vazgeçemediğim her ne varsa sanırım onların tümü. 

Yıllar, aylar sonra bir milonganın içinde tangonun nefesinde dans etmek, Tanrım...Üstelik tango ayakkabınız bile yok ve gayet hantal botlara kalmışsınız...

Zor olsa da olan oluyor ve dansın içindesiniz...O anda değişiyorsunuz...Tangonun kalbindesiniz, onun ritmlerine uyumlanıyorsunuz. O an hiçbir şeyin önemi yok; sadece dans, müzik ve birlikte dans ettiğiniz kişi ile birliktesiniz. Tek önemli olan, tam da o an ve o büyü.

Evet kaç yıl, kaç ay geçerse geçsin, herhangi bir milongaya gider gitmez tangoyu ne kadar da özlediğinizi fark ediyorsunuz. Üstelik o ana kadar içinizde hiç özlem olmadığından belki eminsinizdir. Tangonun yerine çok güzel şeyler dahil olmuştur muhtemelen hayatınıza ve bundan gayet memnunsunuzdur. Daha çok doğada olmak ya da aşkın içinde kavrulmak da onlardan bir ikisidir belki ama yanılırsınız çünkü tangonun yerini hiçbir şey tutmaz. O apayrı bir yerdedir yaşamınızda ve ne kadar ara verirseniz verin mutlaka bir yerlerden geri dönersiniz. Tek bir tango parçası bile bunun için yeterli olabilir.

Tango gerçekten aşk bazılarımız için ve hiç bitmeyen bir aşk hikayesi gibi. Ona dahil olan herkesi, en yoğun tınılarına dahil etmeye daima hazır. Hiçbir zaman yabancısı değilsiniz. Hep onun yanı başında ya da ruhunun içindesiniz. 

Tango yapmak insana gerçekten başka türlü bir dünya yaşatıyor. Sıra dışı bir frekans, bambaşka bir trans ve bitmeyen bir yolculuk gibi. Doyamıyorsunuz; sadece zamanların ötesine geçip doyasıya yaşamak istiyorsunuz!

 İşte böyle; 

bu akşam Cezayir Sokak'taki Zeytuna milongasına dahil oldum. Milongaya gidişim aslında keşif amaçlıydı, civarda olmamın avantajı içindeydim ancak müziği duyar duymaz kendimi dansın içinde buluverdim. Pek şaşırtıcı değil tabii...:) 

Organizasyon için teşekkürler Güralp Diner ve gecenin müziklerini yapan Halil Ertekin. Bu müzikal ortamlara geri dönüşüm sizlerin de sayesinde gerçekten çok hoş oldu.

Bu arada AKM'nin yeni binasını görmediyseniz, mutlaka ama mutlaka ziyaret edin. Benim nefesim kesildi diyebilirim. Çok çok beğendim. Ana binayı göremememe rağmen -10:00, 13:00 saatleri arası ziyaret edilebiliyormuş - tiyatro salonlarının olduğu yan bina beni çok etkiledi. Halk müziği festivali ve çeşitli sergiler de vardı.

Galata Kulesi'nde ise caz konserleri var.  Bugün şans eseri enfes bir konser yakaladım. Bilal Karaman -Ülkü Aybala Etnik caz ekibi. Çok etkileyicilerdi. Diğer konserleri kaçırmamanızı öneririm. 

İstanbul gerçekten bambaşka bir şehir olmuş diyebilirim. Galataport'u ziyaret ettiğimde de böyle hissetmiştim.  Bir İstanbullu olarak şehrimin yeni havası da elbette bu beni çok mutlu etti. 

Güzel geceler olsun.



26 Ekim 2018 Cuma


Sarılışlarımız egoya hizmet ettiğinde farklı bir tango deneyimi, ruha hizmet ettiğinde ise bambaşka bir tango akışı yakalarız. Müzik ruhun aktığı yerde vurgulanır ve bütünlük iki ruhun, bedenin ve aklın birleştiği, uyumlandığı ve ayrıştığı yerlerde tamlanır.

Tango insanı farklı yönleriyle buluşturur, Egosunu aşabilen her tanguera/o gerçekten büyülü bir okyanusta dönüşüm geçirir. Başka türlü bir boyut yakalar ve orada her şey müzikle akar, enerjiyle yaşar.

Tango eşsiz bir diyalogtur, bambaşka bir yürüyüş, rengarenk, dinamik bir akıştır. Yaşamınıza dahil olduğunda kendisini ayrıştırmaz. Hayatınıza tüm yoğunluğuyla dokunur ve emeğinizi, zamanınızı, enerjinizi en yüksek boyutuyla ister. Ona karşı koyamaz, isteklerini birer birer yerine getirirsiniz. Tangoya kapılır, anların sonsuzluğuna varır ve zamanın ötesine geçersiniz.
Yıllar böyle geçebilir, sizin için yaşamdaki hiçbir şey "normal" olarak tanımlanamaz hale gelir. Çünkü renkleri tüm canlılıklarıyla keşfetmişsinizdir ve dünyanızı kendi fırçalarınızla, tangonun ritmleriyle boyamayı öğrenmiş ve deneyimlemişsinizdir.

Dansı dans yapan da ettiğiniz dansın müziği ile ruhunuzun uyumudur. Tangodaki keskinlik, netlik, kıvraklık, odaklılık ve yoğunluk yaşamınıza nüfuz eder. Silikleşen her şeyi geride bırakır, açık yolculuklarda vurgulu, net adımlara ulaşırsınız. Yön, hareket, dönüş sizin huzurunuzda başka haller alır ve dilediğiniz özgürlükleri size aşkla, sevgiyle, ritmle sunar.

Partnerinizle kalplerinizin atışında buluşur ve enerjilerinize  uyumlanırsanız, birlikte müziğin nefesiyle hareket ederek gerçek manada bir uçuş yakalarsınız. Bu duyguyu çok az şeyde yakalayabilirsiniz ya da belki de yakalayamazsınız bilemiyorum...
 Fiziksel olarak uçsanız bu başka bir duygu yaratır ve o da olağanüstüdür, gözlerinizi yaşartacak kadar mutluluk verebilir ve belki de yaşamdaki en güzel duygudur ancak dansınızla ve müziğin akışıyla aldığınız yol da eşsiz duygularla dolduğunuz bir okyanus süzülüşü sağlar size. Hiç de az değildir yaşadığınız. Günlük yaşamdan çok başka türlü bir zenginlik, farklılıktır ve doyuma ermedir.

Fiziksel olarak dans etseniz de etmeseniz de tutku tüm vücudunuzu, aklınızı, kalbinizi sarmıştır artık. Size gittiğiniz her yerde eşlik eder ve en sessiz olduğu anlarda bile minik bir kıvılcım bekler. Tangoyu bu aşkla yaşadığınız sürece deneyimlediğinz çok boyutluluk ve duygusal bolluk olağanüstüdür. Aşkın hallerinden bir tanesidir bu anlamıyla tango ve mutlaka tadılmalıdır.

Tangoya ve onun sunduğu bu bambaşka duygular oluşturan yaşama karşı bir doyum noktasına geldiğinizde, biraz farklılaşır hisleriniz.  Tango yapma arzunuz da oldukça değişebilir.
Yaşamda farklı yönlere ve ritmlere açılabilirsiniz belki. Kiminde doğa olur yeni yön, kimde sanat açılımları olur, kiminde bambaşka seçimler, yönler şekil bulur. Ancak tangoda bulduğunuz o tutku ve aşk frekansını yaşamınıza, ilişkilerinize  yönlendirirseniz dansın size kattığı şeyi kavramış, kabul etmiş, kucaklamış ve yaşayabilmiş olursunuz. Gözlerinizin içi güler, ışığınız her koşulda parlar ve ruhunuz, akışın "follower" ı ve yönü olur. Başka türlü bir olgunluk ve derinlik yakalarsınız.

Bu sebeple, tangoya içimdeki dişil ve eril enerjilerin iç içe geçmiş döngüsünü coşkuyla yaşayabildiğim, tutkuyla dans edebildiğim, yaşama dair adımlarımı keşfettiğim ve ruhumun yankılarını bulabildiğim için müteşekkirim. Artık yolculuğum biraz daha yaşamın özüyle ve kendisiyle dans edebilme aşkına kapılmış halde soluk buluyor. Yaşamın bütünlüğüne en çok zamanı ve emeği verebilme arzusu içimde fişekleniyor ve başka türlü ama çok yoğun bir enerji beni oraya yönlendiriyor.

Ey eşsiz, büyülü  duygularda yaşadığım tango iyi ki hayatıma girdin. Sen olmadan büyüyemez, kendimi bulamaz ve coşkuyla ritmleri(mi) keşfedemezdim.

Sevgiyle dostum;
Hem belli mi olur bakarsın bir gün bambaşka yerlerde de buluşur, aşkla kucaklaşırız! :)

16 Temmuz 2018 Pazartesi

Bugün günlerden 16 Temmuz ve bugünü
"Dostluk ve Bütünlük Günü" olarak seçiyorum.

Balzac'ın bir sözünde olduğu gibi,
 "İyi dostluklar, hesapsız kurulur."

Hesap kitap yaptığımızda hangi gerçek dostlarımızı bulabildiğimizi düşünebiliriz ki...
Sizinle çıkarlarıyla dost görünenlere kalbinizi açmanız mümkün olur mu?
İnsanların niyetleri daima enerjilerinde saklıdır. Hepimizin rengi ifademizde belirgindir. Bu da yaşadığımız sürece evrene sunduğumuz bir izdir. Zamandan zaman değişebilir, gelişebilir ya da küçülebilir kuşkusuz.  Dolayısıyla, bu hafta dostluk kavramının içimizde daha da yükselmesini dileyerek geçtiğimiz haftaya dair yaşadıklarımı aktarmak istedim.

Cıvıl cıvıl bir haftayla buluştum İstanbul'a ayak bastığım andan itibaren. Bunaltıcı havalara aldırmadan gözüme kestirdiğim milongalara katıldım, özlediğim ve vakitlerimizin uyuştuğu dostlarımla buluştum, yepyeni insanlarla tanışma ve yaşama dair sohbet etme şansı elde ettim.

Bu hafta katıldığım milongaların başında "Point" oldu yine. Büyük bir kalabalığın olduğu geceye, yaptığım üzüm sohbetlerinin ve bu alanda usta dostlarla karşılaşmanın mutluluğu sebebiyle biraz geç katıldım. Yine de Dj Serçin Bedir'in  nice güzel tandasıyla,karşılaştığım eski milonguero dostlarımla çok güzel danslar ettim ve  güzel bir salsa parçasının da katılımıyla harika bir gece yaşadım.

Cuma Günü aylar, yıllar sonra "Kanyon" milongasına katıldım. İstanbul'dayken denk gelemediğim için bir kaç yıldır hiç katılamıyordum ancak bu sefer şansım yaver gitti ve İstanbul'da olduğum ve uygun olduğum için milongaya geçtim.  Harika bir coşku ve atmosfer de yakaladım orada. Yıllar önce başayan Kanyon milongalarında - en az 8, 10 yıl vardır - ilk senelerinde suyun ve çayın yanında şarap ikramı da olurdu.. Bir kaç yıldır ise malum yasaklar sayesinde şarabın, içkinin kokusunun bile neredeyse yasaklandığı gerçeğiyle yüzleştik orada. Kanyon'da şarap tadım günleri de yapılırdı ve yerli şarap markalarının nice ürünüyle tanışma, buluşma şansı bulur ve şaraba aşık insanlarla hoş tadımlarda sohbetler etme keyfini yaşardık. Malum onlar da son yıllarda Türkiye'mizde tamamiyle yasaklandı. Yeni ülkemizde "yasak" sözcüğünü her yerde görmemiz, işitmemiz ve fark etmemiz en belirgin gerçeklerimizden biri oldu malesef!

20. si düzenlenen geceye dair fikrime gelince,
Dj Yüksel Şişe'ye öncelikle içten teşekkürlerimi sunmak isterim Hazırladığı liste gerçekten çok çok hoşuma gitti. Çaldığı tandalarda, pistteki akışın da rahat olmasının etksiyle muhteşem danslar edebildim. Dans etmeyi çok seven tangosever dostlarla bir bakışımızla en güzel uçuşlara  akan danslara ulaşabildim. Ruhen zarifliği keşfetmiş milonguerolarla en hoş translara ulaştım.Harikaydı!
 Bu milongaları yıllardır en güzel şekilde hazırlayan ve hizmetimize sunan Güralp Diner'e de gerçekten çok teşekkür etmek isterim. Gerek Point Otel milongalarında, gerekse Kanyon milongalarında özeni,emeği ve davet ettiği Djler, dansçılar sayesinde çok güzel anılar biriktirmiş olup, olumsuz hiçbir anı gözümün önüne gelmiyor diyebilirim. Bu bir sosyal dansçı için çok önemlidir. Konfor, rahatlık, hoş bir akışla ilerleyen danslar, müziğin büyüsü, ambiyans ve renk ile geceden muhteşem hislerle ayrılmak bu dansın müptelası yapabilir sizleri...
Performans sergileyen yerli dansçılarımız Selen Sürek ile Alper Ergökmen çiftiydi. Müziğin hoş dokunuşlarıyla ve aralarındaki uyumla akan adımları, figürleri ile benim için izlemesi  keyifli bir performanstı. Zaten tango dünyasında performans yapan çiftler arasında en çok beğendiklerim arasındalar diyebilirim. Gözümü yormayan, enerjiyi germeyen, rahat, müzikalitenin hoş yansıyan seyriyle dolu bir dansı izlemek, tangonun özünde ne olduğunu da güzel hissettiriyor. Malum ruh, his ve müzikalite çok mühim!
Cihangir'de Tangoloji stüdyoları da var  bu çiftin ve orada dersler de veriyorlar, Pazartesi Günü milonga da düzenliyorlar diye biliyorum. Bir kaç yıldır tangoyla yoğun olmasa da, doğayla dopdolu yaşadığım için hiçbir milongalarına katılma şansı bulamadım ama duyumlarım dahilinde diyebilirim ki, dans seviyesi oldukça yüksek milongalardan bir tanesi imiş. Kendilerine stüdyolarının İstanbul ayağını bir kaç yıl önce açmış olsalar da buradan olsa da hayırlı olsun dileklerimi iletmek isterim.

 Performanslardan diğerini Arjantinli bir çift sundu. Onlar Arjantin folklörünü hoş bir seyrini farklı kostümleriyle gözlerinizi adımlarından alamayacağınız bir şekilde sergilediler. Gerçekten de chacareralarda nasıl oluyor da böyle adımlar atabiliyor, ayaklarıyla oyunlar oynayabiliyor  bu dansların üstadları, bunu bilmek zor ama etkilenmemek olanaksız!
Elbette dans eden, etmeyen herkesin ücretsiz olarak  tango ruhunu, deneyimini ve rengini görmesi, yaşaması için harika bir etkinlik olduğunu söyleyebilirim Kanyon milongalarının.
Nefis bir La Cumparsita yorumuyla gecenin buradaki akışını tamamladım ve hemen ardından Beşiktaş'taki "Milongahane" milongasına geçtim. Didem Kalkan Erdem ve Bora Erdem çiftinin organize ettiği milongada da ortamın sunduğu konfora, genişliğe, keyifle akan danslara uzanabildiginiz güzel bir piste sahipsiniz. Kendi stüdyolarında öğrencilerini de yetiştiriyorlar.
 Dj koltuğunda da bir müzik hastası olduğu ve aşkla müzik yaptığı  için "Uçuran Dj" lakabını uygun gördüğüm Hakkı İnce vardı. Yine seçtiği hoş tandalarıyla ve renkli cortinalarıyla harika bir gece yaşamamızda etkili oldu. Elbette güzel sohbetlere açıldık, eski dostlarımızı gördük, dansa hevesle devam eden yeni arkadaşlarla tanıştık, harika, derinlikli, konforlu danslar ettik ve lead etmeye bayılan bir milongueraya da dansı dilediği gibi yapabilmesi yönünde motivasyon verdik. Motivasyon, azim,istek ile dans aşkı ve arzusu olmasa şu an hiçbirimiz dans etmeyebilirdik. Bu konuda cömertlik ve saygı zamanın akışıyla da hepimizde daha bir yükselir eminim.
 Gecenın ışıltısında yankılanan iki milonganın da tadı damağımda evimin yolunu gülümseyerek tuttum.

Cumartesi Günü harika bir dostumla birlikte Litera'nın enfes manzarasıyla dünyanın üzümleriyle dans ettik önce sonra Grand Pera'ya geçtik. Bu arada Litera'da da Pazar Günleri bir milonga düzenleniyor, ancak haftasonları genede İstanbul'da olmadığım için hiçbirine katılamadım. Yine de tahminim keyifli geçiyordur orası da. Malum manzara da eşsiz!
Grand Pera'nın 5. katındaki bu yepyeni milongaya gelince;
Erdal Atik ve Nora Şigager Atik çiftinin organize ettiği bir gece ve onlarla uzun bir aradan sonra olsa da buluşmaktan çok memnun oldum. Kendileri "Contact Tango" okulunun da kurucuları ve eğitmenleri. Öğrencileri de gerçekten keyifle, nazikçe ve rondada güzel bir uyumla dans etmenizi sağlıyorlar. Kendilerini tebrik ediyorum.

Grand Pera'nın salonu bana ışığının loşluğu ve rengi ile  ortamın ambiyansıyla yıllar önceki "Underground" milongalarını anımsattı. Nuevo tango yoğunluklu müziklerin olduğu bu milongada sadece enerjiniz müzikte, dansta oluyor, yoğun translarla sabahlara kadar durmaksızın dans ediyordunuz. O dönemde uçmama büyük katkısı olan tüm nuevo aşıklısı milonguerolara da selam olsun buradan. Elbette bu gece bir nuevo gecesi değildi. Bu yüzden Dj masasında  da şans bu ya, yine  Hakkı İnce dostumuz vardı ve klasik tandalarıyla, insanın içini kıpır kıpır eden milongalarıyla, renkli cortina seçkisiyle müziğini sundu ve oradaki dansçıların büyük katkısıyla kaliteli danslar etmemize yardımcı oldu. Yine de gecenin ilerleyen saatlerinde, içimde öyle bir nuevo isteği oldu ki,  o an diledim, bir gün bu milongada, gecenin ilerleyen saatleri bu tür parçalara da ayrılır ya da başka bir underground milonga başlar diye. Hoş yeni Türkiye'mizde böyle organizasyonlar nasıl olur bilemiyorum. Zira bilemediğimiz nice şeyi, garip durumlarla dolu olarak yıllardır yaşıyoruz. Neyse, ne olur, ne biter bilinmez  ülkemizde ama biz asıl meselemize gelelim uzatmadan;

Grand Pera'nın, milonganın da yapıldığı beşinci katında, bir çok dans türünü de farklı salonlarda görebiliyorsunuz. Salsa, bachata ezgisiyle dolu müzik sesleri milonga salonunda cortinalarda da ara ara duyulsa da, yine de büyük dert yaratmadı. Tango salonundan çıktığımda, bol dönüş içeren danslarla harekette tavan yapan dansçıları da izleyebildim bir kaç kez. Fazlasıyla genç ve hiperaktif bir kitle gördüğüm için hiç dans edesim gelmedi orada, ancak Küba stili salsa bulsaydım şayet, onu es geçmez ve yapabildiğim oranda müziğin coşkusuyla,  ağzım kulaklarıma varırcasına gülümseyerek dans ederdim. Kısmet! :)

Sabah dört sularına kadar süren milongada, bir gece öncesinden yorgun ve az uykulu olduğum için gecenin sonuna kalamadan İstiklal Cadde'sine indim ve taksiye yürüme parkuruma geçtim. Yalnız gördüğüm manzara hiç hoşuma gitmedi. Yirmi beş, otuz yıldır Taksim'e çıkıyorsam eğer,  gördüğüm en kötü çehre o gün yüzüme tokat gibi çarptı ve ciddi rahatsız etti beni. Gayet kirli ve çirkin görüntülerle, insansılarla, eylemlerle dolu parkurdan geçip taksiye ulaştıktan sonra, nihayet evime huzurla ulaşabildim. Ancak yine de şehrimin bu karanlık görüntüsü içimi ciddi acıttı, ruhumu yaraladı ve geleceğe umuduma az biraz gölge düşürdü. Yine de ertesi gün bu enerjiyi silkeledim attım üzerimden ve umudumu, inancımı güçlendirdim. Yaşadığım sürece de bu seçimden yılmama kararı aldım!

Pazar Günü'ne geldiğimizde, akşamüstüne doğru yıllardır tanıdığım dostlarımla buluşup, harika sohbetlerle dolu, dingin, yumuşacık bir akşam yaşadım.

İşte haftam böyle renkle, ritmle dopdolu geçti dostlarım. Diliyorum ki her yeni hafta daha da ışıl ışıl günleri bize getirir, ruhumuzu kaybetmeden, içimizdeki aşkla, coşkuyla yaşamlarımızın içinde dilediğimiz deneyimleri seçme özgürlüğünü bizleri yaşatır!
Sevgi, saygı ve kalite hepimizi, bugünümüzde ve yarınımızda da kucaklasın!